19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 HABERLER CUMHURİYET 16 OCAK 2013 ÇARŞAMBA AKP 10 yılda büyüttüğü ‘taşeron canavarını’ müjde başlığı altında tamamen serbest bırakıyor ‘Asıl iş’ de taşerona MUSTAFA ÇAKIR Rektör Heidegger Türkiye dağdağası bol bir ülke. Başı her zaman dertte. Ama aynı zamanda dinamikleri de o kadar fazla ve kendilerini çoğaltan türden ki gelecek için umut tükenmiyor. Tabloya bakar mısınız; hapishaneler tıklım tıklım siyasi tutuklu ve hükümlü ile dolu. Dışarıdakilerin de yaşam alanları dinlemeler, izlemelerle, tedirginlik ve korkuyla kuşatılmış durumda. Başbakan dahil herkes “İzleniyor muyum?” derdinde ve işte ortaya çıktı ki, Başbakan da dinleniyormuş. Türkiye yalnız tutuklu gazeteciler bakımından dünyada birinci değil, yolsuzluk, rüşvet vb. olaylar bakımından da ön sıralardadır. Şimdi onları, yani yolsuzluk yapanları da izlenme, dinlenme korkusu sardı. Ne güzel bir ülkede yaşıyoruz biz! “Terörist” oldukları söylenen ve kendilerine “RedHack” adını veren Kızıl Hacker’lar YÖK sitelerine girip binlerce yolsuzluk iddiası içeren dosyayı tembel medyanın önüne atıverdiler. Bu dosyalardan en “güzeli” üniversite öğrencilerinin bankalara peşkeş çekilmesi dosyasıdır ki baktıkça bir tuhaf olursunuz. Şimdi ne olacak bilmiyoruz. Aslında biliyoruz. ODTÜ olayları sırasında hiç durmadan konuşan ve öğrencileri, öğretim üyelerini karalamak için kullandıkları üslup ve cehaletleriyle yüzlerimizi kızartanlar onlardı. Ve onlara hiçbir şey olmaz. Çünkü dar zamanın güdük ruhu onların sorgulanmasına uygun değildir. Neden uygun olmadığını başka bir zaman, ruhlarımızı kurtarmayı başardığımız zaman konuşuruz. Ama gelin size başka bir rektörden söz edeyim ben; kendi zamanının ruhuna yenilmiş bir rektörden. ??? Adı Martin Heidegger. Kendisi kabul etmese de varoluşçuluğun önemli filozoflarından sayılıyor. Ünlü eseri “Sein und Zeit” “Varlık ve Zaman” fırtınalar yaratmış, insanın varlığını anlatan ünlü “dasein”ı da varlığın kendini aşabilme eylemini, başkalarının eylemiyle ilişkisini, varoluşunu anlatan bir kavram olarak çok delikanlının saçının erken dökülmesine yol açmıştır. İşte bu değerli filozof ne yazık ki “zamanının kısa süreceğini bilmediğiruhuna” yenilmiş ve 1933 yılında, yani Hitler’in Almanya’yı ele geçirdiği zamanlarda Freiburg Üniversitesi’nde kısa süre rektörlük yapmıştır. Daha doğrusu bu görevi üstlenmesini isteyen Nazi partisini reddetme cesareti gösterememiştir. Yıllar çabuk geçer. Hitler ve avanesi yeryüzünden silinir. ??? Peki, Heidegger ne yapar? Onun “dasein”ı devam eder. Der Spiegel dergisi ünlü filozofla sağlığında yayımlamamaya söz vererek bir söyleşi gerçekleştirir ve 31 Mayıs 1976’da, yani filozofumuz öldükten bir gün sonra yayımlar. Hikâyesi uzun. Ama söyleşi bu ünlü filozofun Hitler döneminin ruhuna nasıl yenildiğinin acı bir itirafıdır. (Söyleşiyi Yapı Kredi Yayınları 1993 yılında Turhan Ilgaz çevirisiyle yayımladı.) Heidegger’in sürekli baskı altında oluğunu da söylediği o yıllarda sarf ettiği şu cümle, yıllar sonra Der Spiegel tarafından kendisine sorulacaktır: “Tezler ve fikirler varlığınızın kuralları olmasın. Alman gerçekliğinin bugünü ve geleceği ve onun yasası yalnızca ve bizzat Führer’dir.” Heidegger’in soruya yanıtı gerçekten içler acısıdır. “Rektörlüğü kabul ettiğimde uzlaşmaya gitmeksizin işin içinden çıkamayacağımı açıkça biliyordum” der. Ama bu kadar da değil. Filozof o cümleleri yalnızca “inanıyormuş gibi görünmek için” söylememiştir; söyleşide Hitler’in düşüncelerinde gerçekten bir “olabilirlik gördüğünü” de itiraf ediyor ne yazık ki. O kadar. Bu konunun şimdi yolsuzlukları ortaya dökülenlerle hiçbir ilgisi yok. Başka bir dünyanın rektörleri onlar. Ben ötekilerden, görece kısa sürecek bir dönemin ruhuna yenilenlerden söz ediyorum; işte artık onlar boyun eğmesinler, geleceğin ruhunu, onun zamanını arasınlar diye söylenip duruyorum. Hepsi bu. ‘BİZ İNŞAAT ŞİRKETİYİZ, ÖRGÜTLENEMEZSİNİZ’ Taşeron şirketler çeşitli gerekçelerle işçilerin örgütlenmesini de engelliyor. Genel Maden İşçileri Sendikası’ndan (Genel Madenİş) alınan bilgiye göre Zonguldak’ta Kozlu, Üzülmez, Karadon’da yeraltı kömür hizmetlerinde taşeron şirketlere bağlı 280 işçi çalışıyor. Sendikaların taşeron işçileri örgütleyip toplusözleşme imzalamaları ise neredeyse olanaksız. Genel Madenİş, taşeron işçileri kapsayan toplusözleşme imzalamak istediklerine ancak Zonguldak’taki taşeron şirketlerin “Biz inşaat şirketiyiz, maden sendikaları olarak siz burada örgütlenemezsiniz” diyerek itiraz ettiklerine dikkat çekti. ANKARA Hükümet, iktidarda olduğu 10 yılda katlanarak büyüyen “taşeronlaşmaya” çözüm bulunacağı söylemleriyle uygulamayı daha da genişletmeye hazırlanıyor. Sendikaların taşerona karşı verdikleri mücadelede dayanak olarak kullandıkları “asıl işin taşerona verilmesini sınırlandıran” İş Yasası’nın 2. maddesini değiştirmeyi planlayan hükümet, taşeron şirketlerde çalışanların kıdem tazminatından yararlanamadıklarını gerekçe göstererek işçilerin karşı çıktıkları fon düzenlemesini uygulamaya geçirmeyi hedefliyor. Kamu kurumlarında 585 bin 788, özel sektörde de 419 bin 466 kişi alt işverende, yani taşeron şirketlerde çalışıyor. 2002 yılında 387 bin olan taşeron işçi sayısı, AKP ile birlikte bugün 1 milyonun üzerine çıktı. Son olarak Kozlu’da taşeron şir ketlerde çalışan 8 maden emekçisinin yaşamını yitirmesiyle uygulama yeniden tartışılmaya başlandı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, taşeron ile ilgili düzenlemeyi 30 Haziran’a kadar yasalaştırmayı planlıyor. Ancak yapılacak düzenleme sendikaların talep ettikleri ile çelişiyor. DİSK’e bağlı DevSağlıkİş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, yasa taslağı ile İş Yasası’nın “asıl işin taşerona verilmesini” şarta bağlayan 2. maddesinin değiştirilmek istendiğini söyledi. Yasaya göre işin ancak özel uzmanlık gerektirdiği hallerde taşerona verilebileceğine dikkat çeken Çerkezoğlu, açtıkları davalarda bu maddeyi dayanak gösterdiklerini bildirdi. Çerkezoğlu, “Sağlıkta asıl iş taşerona veriliyor. Hemşirelik, temizlik gibi. Oysa hemşi relik de yoğun bakım servisinde yeri temizlemek de asıl işin parçası. Bu işler taşerona verilemez. Mahkeme ve Yargıtay kararları ile bu süreç kesinleşti. Bu durum sermaye ve taşeronlaşma için engel oluşturuyor. Şimdi bunu değiştirmek istiyorlar” dedi. Türkiye Cumhuriyeti’nin “taşeron cumhuriyetine” dönüştürülmek istendiğini belirten Çerkezoğlu, bakanlığın İş Yasası’nın 2. maddesini değiştirerek hiçbir şarta bağlı olmadan hem asıl hem de yardımcı işleri taşerona vermek istediğini söyledi. Çerkezoğlu, tazminat hakkının yasalarda zaten olduğuna, işçilerin zaten var olan haklarını veriyorlarmış gibi göstererek “müjdeli haber” olarak sunduklarına işaret etti. Çerkezoğlu, “Taşeron sınırlanmıyor, tam tersine yaygınlaştırılıyor. Çalışma hayatı, bütünüyle kuralsız, koşulsuz, denetimsiz hale getiriliyor” dedi. Danıştay: Kamu yararına dava herkesin hakkı İstanbul Haber Servisi Mecidiyeköy’deki tarihi Tekel Likör Fabrikası’nın yıkımını Danıştay’a taşıyan CHP Şişli Meclis Üyesi Dursun Çaltı’nın başvurusuna yanıt geldi. Danıştay 6. Dairesi, her defasında imar planlarına karşı başvuruları reddeden İstanbul 7. İdare Mahkemesi’nin kararını bozdu. Emsal bir karara imza atan Danıştay, çevrenin tarihi ve kültürel değerlerin korunması açısından kamu yararına herkesin dava açılabileceğini belirtti. Çaltı da “Bölge İdare Mahkemeleri dava dosyalarının kapağını kaldırmadan itirazları reddediyordu. Söz konusu karar ise tüm Türkiye için emsal oldu. Artık, Bölge İdare Mahkemeleri dosyaları inceleyip karar verecek” dedi. Dev MadenSen madencilikte asıl işlerin taşeronlara yaptırılmasına dikkat çekti ‘Kazaya davetiye’ CİHAN ORUÇOĞLU Zehirlenen Türk işçiler öldü Dış Haberler Servisi Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletine bağlı Moers kasabasında, kimyasal sıvı taşıyan tanker şirketinde çalışan iki Türk işçi zehirlenerek hayatını kaybetti. Kimyasal sıvı taşıyan, Rinnen adlı şirkette çalışan iki Türk işçinin önceki gün akşam saatlerinde tanker boşaltımı sırasında zehirlenerek yaşamını yitirdiği belirtildi. Ölen işçilerden birisinin BalıkesirDursunbey nüfusuna kayıtlı Yakup Balcı (42), diğerinin ise Kütahya nüfusuna kayıtlı Mehmet Ablak olduğu öğrenildi. Türkiye’de geçen yıl 80 maden kazası oldu, 61 kişi öldü, 91 kişi yaralandı. Bu yılın ilk 15 gününde ise 9 maden işçisi iş cinayetine kurban gitti. DİSK’e bağlı Dev MadenSen Genel Başkanı Tayfun Görgün, bir türlü önlem alınamayan ölümlerin en büyük nedenini ‘asıl işi’ madencilik olmayan taşeron şirketlerin ‘asıl işleri’ yapmasına bağladı. Görgün, madencilikte son 10 yılda üretimin düştüğünü belirterek “Madencilik sektörü yüzde 40 civarında küçüldü. Dolayısıyla çalışan işçi sayısı azaldı. Buna karşın iş kazaları arttı. Burada taşeronlaştırma ve özelleştirme etkili oldu” dedi. Taşeronların madenlerde ‘asıl işi’ yapmaya başladığına dikkat çeken Görgün, “Madencilikte taşeronlara nakliye, yemekhane, temizlik gibi işler verilebilir. Asıl iş, yani maden çıkarma verilemez. Ama artık devlet asıl işi de taşerona yaptırıyor. Taşeron ucuza işçi çalıştırıyor, güvenlik önlemleri almıyor, sendikalaşmayı engelliyor. Düşük ücretler, kullandırılmayan izinler, ücretsiz fazla çalışmalar işçinin yorgunluğunu artırıp, dikkatini dağıtıyor ve bu kazalara davetiye çıkarıyor” diye konuştu. Taşeronların madencilik ile bilgi sahibi olmadığının altını çizen Görgün, şöyle devam etti: “Bunlar daha çok inşaat şirketleridir ve sektörden uzaktırlar. Devlet burada asıl işleri taşerona vererek, yasadışı bir duruma giriyor. İkincisi de denetleme ortadan kalkıyor. Devlet denetlemeyi doğru düzgün yapmıyor. Yapsa dahi ortaya çıkan eksiklerin giderilmesi konusunda ısrarlı bir takipte bulunmuyor. Madencilikte tecrübe, teknoloji, güvenlik önlemleri ve denetim dörtlüsü bozulmuş durumda. Bu da büyük iş kazalarına davetiye çıkarıyor.” Türkiye, ölümlü maden kazaları sıralamasında ilk sırada yer alıyor. Uluslarararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre Türkiye’de maden işçisi ölümleri oranı Avrupa ortalamasının yaklaşık 4.5 katı. 1941’den bu yana maden kazalarında toplam 3 bin 12 kişi hayatını kaybetti, 373 bin 484 kişi yaralandı. Tuzla’da iş cinayetlerine protesto İstanbul Haber Servisi DİSK’e bağlı Liman Tersane Gemi Yapım ve Onarım İşçileri Sendikası (Limterİş) üyeleri, Sedef Tersanesi’nde önceki gün yaşanan iş cinayetinde Ersin Taşdemir’in yaşamını yitirmesini protesto etti. Ada Tersanesi önünde toplanan Limterİş üyeleri, Sedef Tersanesi önüne kadar yürüdü. Grup adına konuşan Limterİş Genel Başkanı Kamber Saygılı, “Yaşanan ölümlerden işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayan tersane patronları sorumludur. Ölümlere sebebiyet veren tersane patronları, ‘taammüden adam öldürmekten’ yargılanmadıkları sürece tavırlarında hiçbir değişiklik olmayacaktır” dedi. ‘Sektörü bilmiyorlar’ 305 THY çalışanıyla ilgili davada bilirkişi görüşü: İşçilerin eylemi yasal Ekonomi Servisi Grev yasağına karşı çıktıkları için işten çıkarılan THY işçilerinin Bakırköy 10. İş Mahkemesi’nde devam eden davalarında bilirkişi raporu mahkemeye sunuldu. Rapora göre, işçiler yasadışı eylem yapmadı, demokratik haklarını kullandı. 305 THY işçisinin eylemi ile ilgili bilirkişi heyeti raporunu açıkladı. HAVAİŞ’ten yapılan açıklamada, “10.İş Mahkemesi’nde sürmekte olan 30 işçinin davası ile ilgili olarak mahkeme bilirkişi heyeti oluşturulmasına karar vermişti. Bilirkişi heyeti incelemeler sonucunda; a Davacının yasadışı eylemin yapıldığının iddia edildiği gün olan 29.05.2012 tarihinde raporlu olduğu, dosya kapsamında bulunan CD’lerin incelenmesi sonucu, görüntülerde işe yönelik bir engellemenin mevcut olmadığı, b Davacının CD lerde görüntüsünün bulunmadığı, c Doktor raporunun geçersizliğinin somut biçimde ispat edilememesi halinde, rapora değer verilerek davacının rahatsızlığı nedeniyle işe gelmediğini kabulün yerinde olacağı, d İşyerinde yapılan eylemin demokratik bir hakkın kullanımının söz konusu olduğu veya demokratik bir hakkın kullanımı niteliğinde sayılmasının uygun olacağı, e Kaldı ki, fesih için disiplin kuruluna başvurulması gerekirken disiplin kurulu kararı alınmamış olduğu ve de haklı veya geçerli fesih nedeninin ispatlanmamış bulunduğu... şeklinde açık görüş sunmuştur” ifadeleri kullanıldı. 3 madenciye DNA testi yapılacak Yurt Haberleri Servisi Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Kozlu Müessese Müdürlüğü’nde 7 Ocak’ta özel firmanın galeri açma işini yürüttüğü eksi 630 kotunda ani metan gazı püskürmesi sonucu yaşamını yitiren ve cesetleri günler sonra çıkarılan 3 madencinin kimliğinin belirlenememesi üzerine DNA testi yapılmasına karar verildi. Zonguldak Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Özbakır, “Ankara Adli Tıp Kurumu’na gönderdiğimiz örneklere DNA testi yapılacak. Herhangi bir yanlış definin önüne geçmek için titiz davranıyoruz” dedi. Ölümler Avrupa’nın 4.5 katı Zeytin üreticisinin ürünleri tüketiciye yüzde 372’ye varan artışla satılıyor Olimpik Köy’de göçük: 6 yaralı ABİDİN YAĞMUR Çelebi: Aracı kârı fahiş MUSTAFA ÇAKIR ‘Ereçete’de ilk gün kaosu HİCRAN ÖZDAMAR MERSİN Haziran ayında Mersin’de düzenlenecek 2013 Akdeniz Oyunları için inşa edilen Olimpik Köy’de beton dökme işlemi sırasında göçük meydana geldi. İşçiler Ali Çiçek, Memduh Eyikat, Özcan Katranbayır, İsmet Bıyık, Soner Koçtur ve Mahmut Eyikat hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı. Tesislerin haziran ayına yetiştirilmesi için yoğun bir çalışma yürütülürken geçen hafta meydana gelen göçükte de 4 işçi yaralanmıştı. ANKARA Üreticinin sattığı ürünün fiyatı ile tüketicinin aldığı aynı ürünün fiyatı arasındaki makas açıldı. Üretici zeytini 2.5 liraya satarken tüketici aynı zeytini 11.8 liraya alıyor. Yüzde 371.6’ya ulaşan fark aracılara kalıyor. Üreticiden tüketiciye giden sürecin denetlenmesi gerektiğine dikkat çeken CHP Milletvekili Süleyman Çelebi “fahiş bir aracı kârı” olduğuna vurgu yaptı. Çelebi’nin TBMM’ye sunduğu araştırma önergesinde, son dönemde gıda ürünlerinde üretici satış fiyatı ile tüketicinin alış fiyatı arasında inanılmaz farklılıklar bulunduğuna dikkat çekildi. Ortada yıllardır konuşulan ama hiçbir kamu otoritesinin duyarlı davran madığı “fahiş bir aracı kârının” mevcut olduğunu belirten Çelebi, “2012’de tarım ürünlerinde ÜFE yüzde 4 gerilerken gıdada TÜFE yüzde 4 arttı. Üreticinin eline geçen, artmadığı gibi yüzde 4 geriledi. Buna karşılık tüketici, gıda sepetindeki ürünlere yüzde 4 daha fazla ödedi. Aradaki farkı ise aracılar aldı” dedi. Tarımda süregelen bu denetimsizlik ve kontrolsüzlüğün üreticiyi bezdirip bıktırdığını, tarlaları ekilemez hale getirdiğini belirten Çelebi, “Birçok tarım alanı, özellikle Akdeniz’de, tarlalar hızla inşaat alanlarına dönüşüyor” diye konuştu. Çelebi, sorunun çözümü için Meclis araştırması açılmasını istedi. ‘Üreticiyi bezdirdiler’ İZMİR İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, dün başlayan ‘ereçete’ uygulamasının sağlıkta yeni bir kaos yarattığını söyledi. Sistemin, başladığı andan itibaren kesintiye uğradığını, yurttaşların ilaçlarını eksik aldığını ya da hiç alamadığı belirten Sayılkan, “Sosyal Güvenlik Kurumu, yine bildiğini okuyarak ‘kervan yolda düzülür’ mantığıyla uygulamayı başlattı. Altyapısı oluşturulmadan yaygınlaştırılan sistemin kesintiye uğraması nedeniyle yurttaşlarımız mağdur. Uyarılarımız dikkate alınmadı” dedi. Manuel ve ‘ereçeteler’in birlikte kullanılmasına devam edilmesi gerektiğini aktaran Sayılkan, hastaların ilaçlarını alamadığını söyledi. Sayılkan, “Bir sürü insan perişan durumda. Yanlış reçeteler yazılıyor. Bir SGK klasiğiyle karşı karşıyayız” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle