19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 OCAK 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Ankara’da cenaze çelengine vergi cezası kesen Maliye İstanbul’da da tüm hesapları inceliyor ÇYDD’ye abluka FIRAT KOZOK ANKARA 18 yıldır 55 bin kız öğrenciyi okutan, yaptırdığı yurtlar ve okullarla binlerce kişinin yaşamını değiştiren Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Maliye ablukasında. Derneğin cenazelerde yapay çelenklerle bağış toplamasını “ticari faaliyet” sayan Maliye, Ankara Şubesi’ne ceza yağdırdı. Ankara’nın ardından operasyonu İstanbul’a kaydıran Maliye, bugünlerde bir ekiple derneğin tüm hesaplarını inceliyor. Sağladığı burslar ve yaşama geçirdiği projelerle binlerce kız çocuğunu yaşama bağlayan ÇYDD, Maliye’nin şok operasyonlarıyla sarsıldı. Dernek, bağış kaynaklarını çeşitlendirmek üzere 2009 yılında İstanbul’da yeni bir proje geliştirdi. Bu kapsamda kamuya yararlı birçok dernek gibi cenaze törenlerinde camilere çelenk göndermek yerine derneğe bağışta bulunmak isteyenlerin önü açıldı. Derneğe bağışta bulunanların isimleri cenazenin kaldırıldığı cami avlusuna yerleştirilen bir adet çelen u Sağladığı burslarla binlerce kız çocuğunu yaşama bağlayan ÇYDD Maliye Bakanlığı tarafından abluka altına alındı. Ankara’da, yapay çelenklerle bağış toplanmasını ticari faaliyet sayarak derneğe ceza yağdıran Maliye, İstanbul ÇYDD’nin de tüm hasaplarını incelemeye aldı. ÇYDD Başkanı Çelikel, “Eski kinleri devam ediyor. Bizle hâlâ uğraştıklarına göre ekonomik olarak da bizi bitirmek istiyorlar” dedi. gin üzerine yazıldı ve kendilerine birer teşekkür mektubu gönderilmeye başlandı. Çalışma İstanbul’da başarılı olunca diğer şubelere de kaydırıldı. Derneğin Ankara Şubesi de 1.5 yıl önce aynı yöntemle bağış toplamaya başladı. Ancak konuyla ilgili inceleme başlatan Maliye Bakanlığı derneği krize sokacak bir sürece imza attı. ÇYDD Genel Başkanı Aysel Çelikel, yaşadıkları süreci şöyle anlattı: “İstanbul’da bu çalışma başarılı olunca Ankara ve İzmir şubelerini de teşvik ettim. Onlar da başladılar. Dernekler masası sık sık bizi denetler; ama yaklaşık 4 ay önce bu kez Maliye Bakanlığı denetleme başlattı ve sonuçta bize, ‘Sizin bu aldığınız bağışlar aslında bağış değildir; ticari işlemdir. Dört çeşit vergiyi ödemek zorundasınız. Bu vergileri ödemediğiniz için hem borçlusunuz hem de cezaları var’ dedi. Bunun üzerine mali denetimlerimizi yapan firmalarla gittik, raporlar sunduk, itiraz ettik. İtirazımız kabul edilmeyince de vergi mahkemesine başvurduk.” Çelikel’in dile getirdiği 4 kalem verginin içerisinde en çarpıcı olanı ise “özel tüketim vergisi”. Maliye’ye göre cenaze çelengi aracılığıyla bağış toplayarak “ticarete atılan” ÇYDD, bu işlem karşılığında ödemesi gereken özel tüketim vergisi, katma değer vergisi ve kurumlar vergisini ödememiş. Ankara’daki cezalarla ilgili yargı süreci devam ederken Maliye ikinci operasyonunda İstanbul’a yöneldi. Bir grup denetim elemanı ÇYDD Genel Merkezi’nde çalışma başlattı. Ankara Şubesi’ne kesilen cezaların İstanbul’a da kesilebileceğini anlatan Çelikel, ÇYDD’nin bugüne kadar 55 bin kız çocuğuna eğitim olanağı sağladığına dikkat çekerek, “Bizimle uğraşmaktan vazgeçmemiş görünüyorlar. Eski kinleri devam ediyor. Bizle hâlâ uğraştıklarına göre ekonomik olarak da bizi bitirmek istiyorlar. Bunu başarabilirler de... Çünkü bizim üyelerimizin, yönetim kurulundaki hiçbir arkadaşımız böyle bir cezayı ödeme gücü yok. Bugüne kadar hep bağışlarla ayakta kaldık, şimdi birdenbire bu bağışlar ticari faaliyet oldu. Oysa Borusan’ın kurucusu Sayın Asım Kocabıyık’ın cenazesinde toplanan 5 bin 800 TL bağışla biz iki kız çocuğunun 4 yıllık bursunu karşıladık.” Sapla Samanı Karıştırmadan... Gerçeklerle yüzleşmekten, yakın tarihimizde yaşananları anımsamaktan nedense çekiniyoruz... Ezenin kim, ezilenin kim olduğunu, halkların kardeşliğini, sermayeemek çelişkisinin ne olduğunu oturup tartışmıyoruz. “Barışa atılan adım” diye nitelendirdiğimiz olayı değerlendirirken, İsrailABD yapımı “Büyük Ortadoğu Projesi”nin önemli ayaklarından birisi olan “Arap Baharları”nın demokrasi ve özgürlükler adına yapıldığını sanıyoruz. Bugün Suriye’deki iç savaşla salt Esad rejimi devrilip yerine demokratik bir hukuk devletinin kurulacağını sanan bir kesim, Tunus, Mısır ve Libya’da neler yaşandığının farkında mı acaba? Şimdi de Fransa Mali’yi vuruyor!.. Neden? Çünkü altın, uranyum gibi zengin maden yatakları var!.. Kürt sorununun çözülmesini isteyen biz miyiz yoksa emperyal güçler mi? TürkKürt emekçilerinin tümlüğünü bugüne değin niçin gündeme getirmiyoruz? Örgütlü, demokratik bir toplum olduk mu, sendikal hak ve özgürlükleri bu coğrafyada yaşama geçirebildik mi? Önce halkların barışması, demokrasiyi ve özgürlükleri elde etmesi gerekir... Ne Türkler ne de Kürtler, emperyalist güçlerin Büyük Ortadoğu Projesi’nin tezgâhına düşmemeli... Paris’te işlenen cinayetleri, senaryolar üreterek çözmeye çalışanlar, nedense bu gerçekleri görmeyip olayı iyice karıştırıyor. Hele uzmanlar, Kürtlerin sözcülüğünü yapanlar sapla samanı karıştırıp, Büyük Ortadoğu Projesi’nin amacının ne olduğunu dillendirmekten kaçınıyorlar. HHH Melih Pekdemir’in Birgün’de yayımlanan “Halklar Barışır, Sınıflar Savaşır” başlıklı yazısını bu nedenle önemsiyorum. Pekdemir diyor ki: “... Kürtlerin özgürlükleri için kendi öz güçleriyle verdikleri ve verecekleri kavga baki kalmak üzere… Oligarşi açısından ÜNİFORMALI YARDIM Asker ve polis zekât toplayacak u Yardım Toplama Yasası’nda yapılacak değişiklikle asker ve polisin dernekler için kurban derisi, zekât ve fitre toplamasının önü açıldı. İLHAN TAŞCI ANKARA Polis ve askerlerin resmi üniformalarıyla dernek ve vakıflar için kurban derisi, zekât ve fitre toplamasının önü açılıyor. İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı Yardım Toplama Yasa Taslağı’nın yaşama geçmesi durumunda, erden generale, polisten emniyet müdürüne kadar tüm kolluk görevlileri kaymakam veya valinin izniyle yardım toplama faaliyetinde bulunabilecek. İçişleri Bakanlığı, kişi ve kuruluşların yardım toplama yöntem ve esaslarını düzenleyen Yardım Toplama Yasası’nı sil baştan yeniden düzenleniyor. Bu çerçevede, Yardım Toplama Yasa Tasarı Taslağı hazırlandı. Taslaktaki en kritik düzenleme yardım toplama faaliyetinde bulunabilecek kişilerin kimler olacağına ilişkin. Mevcut yasada, “Silahlı Kuvvetler, adli ve idari yargıda görevli hâkim ve savcılar ile güvenlik kuvvetleri mensupları ve özel kolluk görevlileri, yardım toplama faaliyetlerinde çalışamazlar” hükmü bulunuyor. Bu hüküm değiştirilerek taslakta “Kamu görevlileri, görevleri esnasında yardım toplama faaliyetinde bulunamazlar, kişi ve kuruluşlara yardım yapılmasını isteyemezler. Silahlı Kuvvetler ile kolluk kuvvetleri mensupları ve özel güvenlik görevlilerinin yardım toplama faaliyetlerinde çalışmaları yetkili makamın iznine tabidir” denildi. Bu hükümle kamu görevlilerinden asker ve polisler diğer kamu görevlilerinden ayrılarak bunların yardım toplama faaliyetlerine katılmasının ilk adımı atılmış oldu. Taslağın bu haliyle yasalaşması du rumunda, polis, asker ve özel güvenlik görevlilerinin kamu yararına dernek sayılan Deniz Feneri, Kimse Yok mu Derneği benzeri derneklerin de aralarında bulunduğu yüzlerce örgüt adına yardım toplaması gündeme gelebilecek. Asker ve polislerin yardım toplama faaliyetlerine katılabilmeleri için tek koşul ise ilçelerde kaymakam, illerde ise valinin izin vermesi. Üniformalı kimselerin gönüllülük esasıyla işlemesi öngörülen yardımları toplama faaliyetine katılması durumunda dolaylı bir zorlama ve psikolojik baskı gündeme gelebilecek. Taslağa göre, kamu yararı statüsü ile vergi muafiyeti bulunanlar dahil tüm dernek ve vakıflar, kurban kesim organizasyonları düzenleyebilecek, kurban derisi, fitre ve zekât toplayabilecekler. Dernekler adına faaliyetlere katılabilecekleri gözetildiğinde asker ve polisler, bu kapsamda kurban derisi, zekât ve fitre de toplayabilecekler. KESK üyeleri pek çok kentte düzenledikleri protestolarla, 25 Haziran 2012 tarihinde KCK operasyonu kapsamında gözaltına alınan ve 200 gündür tutuklu bulunan KESK’lilerin serbest bırakılmasını istedi. Ankara’da Güvenpark’ta toplanan KESK’liler adına konuşan KESK Başkanı Lami Özgen, bazı yönetici ve üyelerinin tutuklanmasının üzerinden 200 gün geçmesine karşın iddianamenin henüz hazırlanmadığını belirterek “Gerekçe olarak İddianame eylemi da kolluk kuvvetlerinin raporlarını göndermemesi gösteriliyor” dedi. İstanbul’da ise Galatasaray Meydanı’nda dün akşam saatlerinde bir araya gelen KESK’liler pankart açarak yürüdü. Yapılan açıklamada, “Bu suça, hukuksuzluğa, adaletsizliğe, keyfi gözaltı ve tutuklamalara derhal son verin” denildi. Öte yandan KESK üyelerinin İskenderun’da düzenlediği protestoya izin vermeyen polis ekipleri 5 kişiyi gözaltına aldı. (Fotoğraf: MELTEM YILMAZ ) Kürt ‘ulusal’ sorunu hakikaten sermayenin ‘sınıfsal’ bir çözümüne yöneliyor olabilir; çözüm ihtimali, Kuzey Irak petrolü ekseninde ve TürkKürt sermayesinin kardeşliği doğrultusunda da şekilleniyor…” Pekdemir’in yapmış olduğu bu saptama bir gerçeği yansıtıyor... TürkKürt sermayesinin ne denli örgütlü ve emperyal güçlerle iç içe olduğunu... Türk ve Kürt emekçileri ne yapıyor? Bu sermaye sınıfının örgütlü gücünün kendi çıkarları için ezilen halkları, kardeşliği ve barışı nasıl etkileyeceğini düşünüyor? Acaba TürkKürt emekçileri sınıfsal bir mücadelenin yapılması gerektiğinin ayrımındalar mı? Hiç sanmıyorum... HHH Ezilenlerin sınıf mücadelesi yakın tarihimizin sayfalarında yazılıdır... Elbet tüm bunlara karşın, akan kanın durması, yoksul TürkKürt halkının çocuklarının ölmemesi için Kemal Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi “Sorunun çözümü benim siyasi hayatımı bitirse bile razıyım” sözünü de benimseyeceğiz. Türkiye’de demokrasiyi ve özgürlükleri geliştirmek için atılan her adımın arkasında duracağız. Baskıyla, nefretle, kinle yola çıkılmaz... Bu ülkede seçimle gelen milletvekilleri zindanda tutulmaz. Özgürlük, iş, aş, ekmek herkese gerekli... İnsanlarımızın ölmesi benim de içimi acıtıyor! Ağlayan ana kalmamalı ve akan kan durmalı artık! Ne Türk ne de Kürt çocukları ölmeli! Bir devletin güvenlik güçleri silah bırakmaz... PKK silah bırakmalı, üniter devlet çatısı altında eşit yurttaşlık hakkı tanınmalı... Çözümün yolu TBMM’dir... HHH Sermayenin dini, dili, ırkı, mezhebi yoktur; bunu tüm ezilenler, ezilen halklar bilmeli... Ortada bir yol haritası var mı ya da siyasal iktidarın bir projesi? Her şeye karşın yeni bir iklime, yeni bir duruşa, yeni bir sese gereksinimimiz var. Seçimle gelenlerin zindanlarda değil, TBMM’de olması gerekir... Halklar barışacak ama sınıfsal mücadele sürecek! Ben böyle bir Türkiye’yi özlüyorum... ‘Fener’ davası başlıyor İstanbul Haber Servisi Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman ve eski RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın arasında bulunduğu 20 sanık hakkında açılan Deniz Feneri e.V. davasının Türkiye ayağı, İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün başlıyor. Sanıklar, “Özel belgede sahtecilik”, “Kamu görevlisinin sahtecilik suçuna iştiraki” ve “Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçundan yargıç karşısına çıkacak. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, CHP İstanbul milletvekilleri davanın görüldüğü Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde basın açıklaması yaptıktan sonra duruşmayı izleyecek. Almanya’da üç kişinin hapis cezasına mahkum edildiği davayla bağlantılı olan Deniz Feneri e.V soruşturması, Ankara’da 10 Eylül 2008’de başlatıldı. Soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz, 26 Ağustos 2011’de dosyadan el çektirildi. Savcılar Veli Dalgalı ve Hakan Pektaş, 10 Nisan 2012’de 20 sanık hakkında iddianame düzenleyerek Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sundu. İddianameyi kabul eden mahkeme, 20 Nisan’da suç yerinin İstanbul olduğunu gerekçe göstererek dosyanın yetkisizlikle İstanbul’a gönderilmesine karar verdi. Zahid Akman’ın avukatı Hakan Yıldız, yetkisizlik kararına itiraz etti, suçun Almanya’da işlendiğini ve yargılama yerinin Ankara olduğunu savundu. Dosya yetkisizlik kararını değerlendirmek üzere üst mahkeme olan Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Mahkeme, yetkisizlik kararına itirazı reddetti. Dosya Temmuz 2012’de İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. İddianamede, suç örgütü ve dolandırıcılık suçlaması yok 1 MAYIS KATLİAMI DARBE DAVASINDA DA KARANLIKTA MİT: ABD’li ajanları bilmiyoruz ALİCAN ULUDAĞ Fidan’a Oslo takipsizliği Ankara Başsavcılığı, Oslo görüşmelerinde Öcalan’a ‘Sayın’ diyen MİT müsteşarı hakkında dava açılmasına gerek olmadığına karar verdi ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Oslo görüşmelerinde Abdullah Öcalan için “sayın” ifadesini kullanan MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında şikâyet üzerine “suçu ve suçluyu övme” iddiasıyla başlattığı soruşturmada takipsizlik kararı verdi. MİT’in Oslo’da PKK yöneticileri ile yaptığı görüşmelerin ses kayıtları 2011 yılında internette yayımlanmıştı. Görüşmelere Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “özel temsilcisi” olarak katıldığını söyleyen dönemin Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hakan Fidan, PKK’li yöneticiler ile konuşurken Öcalan için birkaç kez “Sayın Abdullah Öcalan” demişti. Gölcük Tersanesi Komutanlığı’nda çalışan bir ki şi, Öcalan’a “sayın” diye hitap eden Fidan hakkında, suç duyurusunda bulundu. Şikâyet üzerine Fidan hakkında “suçu ve suçluyu övmek” iddiasıyla soruşturma başlatıldı. Ankara Başsavcı Vekili Şadan Sakınan, Fidan hakkında 17 Aralık 2012 tarihinde takipsizlik kararı verdi. Sakınan, kararında şu gerekçeyi kaydetti: “Yasal dayanağı olmayan internetteki ses kayıtlarında kullanıldığı belirtilen ifadenin, görüşme ortamında söylendiği iddia edilen ifadenin görüşme içeriği, yerleşik Yargıtay uygulamaları ve mevcut delillere göre şikâyet edilen Fidan’ın üzerine atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığından hakkında dava açılmasına yer olmadığına karar verildi.” ANKARA 12 Eylül davasında mahkemenin daha önceki taleplerine tatmin edici yanıt vermeyen Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), 1 Mayıs 1977 tarihinde İşçi Bayramı’nın kutlandığı Taksim’de yaşanan katliam öncesinde İstanbul Yeşilköy Havaalanı’na inen ve Intercontinental oteline yerleşerek kalabalığın üzerine ateş açtıkları iddia edilen ABD’li ajanlar konusunda “Kayıtlarımızda herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmamıştır” dedi. 12 Eylül davasına bakan Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, geçen duruşmada aldığı karar uyarınca MİT’ten “İddianamede de yer verilen 1 Mayıs 1977 olayları öncesinde İstanbul Yeşilköy Havaalanı’na indikten sonra Intercontinental Oteli’ne yerleştikleri iddia edilen yabancı ülke ajanları ile ilgili ellerinde bulunan belgelerin gönderilmesini” istemişti. Mahkeme, dönemin MHP’li TEKEL Bakanı Gün Sazak’ın öldürülmesine ilişkin de MİT’ten bilgi talep etmişti. MİT mahkemeye gönderdiği yazıda, “Müsteşarlığımız kayıtlarında yapılan araştırma neticesinde; 1 Mayıs 1977 olayları öncesinde İstanbul Yeşilköy Havaalanı’na indikten sonra Intercontinental oteline yerleştikleri iddia edilen yabancı ülke ajanları hakkında herhangi bir bilgiye rastlanılmamıştır” ifadesini kullandı. DİKİLİ DAVASI Özgüven ‘infaza’ itiraz etti OZAN YAYMAN İZMİR Hakkında tutuklama kararı verilen eski Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven’in avukatı Muhittin Üstündağ, kararın geri alınması için Anayasa Mahkemesi’ne itiraz ettiklerini bildirdi. İhaleye fesat karıştırma suçlamasıyla Bergama Ağır Ceza Mahkemesi’nden aldığı 8 yıl 4 aylık hapis cezası Yargıtay tarafından onanan Özgüven hakkında, tutuklama kararı verilmişti. Özgüven’in avukatı Üstündağ, geçen yılın eylül ayından itibaren Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı tanındığını anımsatarak “Osman Özgüven’in durumunda, cezalar infaz edildiği için geri dönüşü olmayan bir mağduriyet söz konusu olacağını bildirdik ve tedbir talep ettik” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle