15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 EYLÜL 2012 CUMARTESİ 6 ÖLÜMÜ AYDINLATILAMADI HABERLER Katliam davasında kırmızı bülten ve tutuklama 19 yıl sonra çıktı Ceylan 3 yıldır adalet bekliyor MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Diyarbakır’ın Lice ilçesinin Şenlik köyü Paşaçiya mezrasında 28 Eylül 2009’da meydana gelen patlama sonucu yaşamını yitiren Ceylan Önkol’un (12) ölümünün üzerinden 3 yıl geçti. Aile ve avukatlar, ölüme neden olan mühimmatın, Tapantepe Taburu’ndan atıldığını iddia ederken MKE ve Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarı Daire Başkanlığı Bomba İmha ve İnceleme Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanan raporlarda patlamanın, Önkol’un bomba atar mühimmatına, elindeki tahra (küçük balta) denilen cisimle vur ması sonucu yaşandığı ileri sürülüyor. Buna karşın adli tıp uzmanı Prof. Dr. Ümit Biçer tarafından hazırlanan bağımsız uzman raporunda ise “Kolların önde, savunma pozisyonunda olduğu sırada isabet ettiğini düşündürtmektedir” deniliyor. Dönemin Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, teknik analiz raporuna göre olayın herhangi bir atış sonrası meydana gelmediğini savunmuştu. Aile 3 yıldır sonuç alınamaması nedeniyle davayı AİHM’ye taşıdı. İHD verilerine göre, 1988 yılından bu yana benzer olaylarda 553 çocuk yaşamını yitirdi. Sivas’ta son skandal ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’nin yakılarak 35 aydının katledilmesine ilişkin üç firari sanık Murat Sonkur, Eren Ceylan ve Murat Karataş’ın yargılanmasına dün Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Ancak dünkü duruşma bir dizi “garipliğe” sahne oldu. Mahkemeden 19 yıl sonra kırmızı bülten çıktı. Duruşmayı bekleyen müdahil avukatları, izleyiciler ve gazeteciler, mübaşirin “Sivas davası tarafları” diye seslenmesi üzerine salona girdi. Bu sırada salonda sadece mahkemeye geçici olarak başkanlık eden üye hâkim Mustafa Karatay bulunuyordu. Diğer iki üye ile savcının ise yerlerinde olmadığı görüldü. Başkan Mustafa Karatay, avukatlar ve izleyicilerin yerine oturmasına gerek olmadığını belirterek duruşmayı kapatmak istedi. Davanın müdahil avukatları Kâzım Genç ve Hasan Cem Yılmaz ise bazı talepleri olduğunu ifade etti. Avukatlar, mevzuata uygun başvuru yapılmadığı için Alman makamlarının, Murat Sonkur ve Eren Ceylan’ın iade talebini reddettiğini belirterek “Bu durumun düzeltilmesini talep ederiz” dedi. Avukatlar, dosyayı incelediklerini ancak sanık Murat Karataş hakkında herhangi bir yakalama kararı görmediklerini savundu. Başkan Karatay ise arama kararının UYAP’ta bulunduğunu söyledi. Karatay, ara kararın sonra verileceğini belirterek duruşmayı noktaladı ve tutanağa herhangi bir karar yazmadı. Öğleden sonra avukatlara verilen duruşma tutanağında ise yokluğunda tutuklama kararı bulunan sanıklar Murat Sonkur ve Eren Ceylan’ın henüz yakalanmadıkları, sanık Murat Karataş hakkında da çıkarılan yakalama emrinin henüz infaz edilmediği bilgisi yer aldı. Tutanağa göre, Emniyet Genel Müdürlüğü, mahke 19 yıl sonra kırmızı bülten meye gönderdiği yazıda haklarında kırmızı bülten ile uluslararası düzeyde aranan sanıklar Sonkur ve Ceylan’ın iadesinin reddedildiğini bildirdi. Ayrıca Emniyet, sanık Murat Karataş’ın ise POLNET veritabanlarında yapılan sorgulamasında herhangi bir yurtdışı çıkış kaydının bulunmadığını kaydetti. Diken “Gülü seven dikenine katlanır” dilimizin güzel deyimlerindendir. Burada “diken” sözü “gül”le birlikte anılarak az çok sevimlilik kazanıyor olsa da, yine de katlanılması gereken sevimsiz bir şeydir. “Dikensiz gül bahçesi olmaz” deyimi de aşağı yukarı aynı anlamı taşıyor. Sonuç olarak, hangi bağlamda kullanılırsa kullanılsın sevimsiz bir şeydir diken. Adil olması gereken bir adalet kurumunun üstelik başında bulunan kişinin “diken” gibi bir soyadına sahip olması talihsizlik sayılmalı. Fakat bu kişinin adı bundan böyle adaletsizlikle birlikte anılacaksa, kaba deyimiyle “cuk oturmuş” demek gerekir. ??? “Diken” sözünü “dikmek” fiilinden türetilmiş bir sıfat fiil olarak da görebiliriz. Tıpkı gülmekten türetilmiş “gülen” gibi… O zaman da akla yine, gerçi “diken” değil “eken” sözcüğünün kullanıldığı çok anlamlı başka bir deyimimiz geliyor: “Rüzgâr eken fırtına biçer”... “Diken” ve “gülen” konumuz bakımından birbirine pek yakışıyor... Silivri’deki “diken” Pensilvanya’daki “gülen”i herhalde çok mutlu etmiştir... ??? Sözcüklerle oyalanmayı burada keselim... Balyoz adı verilen sözüm ona davadaki kararlar, her ne kadar bekleniyor olsa da, kamu vicdanına balyoz gibi indi. Bu kadar kin, acımasızlık, ölçüsüzlük, yasa tanımazlık, savaş sırasında düşmana uygulanacak hukukla bile bağdaşmaz. “Babalık ve kocalık haklarını kullanamayacak olmak” gibi son derece çirkin, yakışıksız çağrışımlara yol açabilecek yine sözüm ona hukuksal ifadeler de, düşmanlığın ulaşmış olduğu boyutları gösteriyor. Bazı iç dünyaların çirkin ve karanlık içyüzlerini gözler önüne seriyor... ??? Balyoz ve Ergenekon davalarının hukuk bakımından irdelenmesi yönünde söylenecek her söz, tekrardan ibaret olur. Sahteliği kanıtlanan dijital veriler, Wikileaks belgelerinin açığa çıkardığı gerçekler, ulusal ordunun ve bütün bir muhalefetin ortadan kaldırılma planları, duruşmalar boyunca yaşanmış ve yaşanmakta olan hukuksuzluklar, yasa tanımazlıklar, her türlü adalet ve vicdan duygusunun ayaklar altına alınması... Balyoz davasında verilmiş olan mahkumiyet kararları bütün bu olgularla birlikte düşünüldüğünde, sadece vicdanını ve ahlak duygusunu tümüyle yitirmiş kişileri ve çevreleri mutlu edebilir. Bir de, bu mahkumiyet kararlarının “askeri darbe” tehdidine karşı verilmiş yasal bir hüküm değil, yaşanmakta olan “sivil darbe”nin bir aşaması olduğunu göremeyecek kadar gözlerini kin ve nefret bürümüş olanları... Birtakım aydın ve insan müsveddelerini... ??? Balyoz kararlarının kamu vicdanında açtığı yara, bir dikenin açabileceğinden çok büyüktür. Yine de sözlerimi girişteki “mecaz”la sürdürecek olursam, Türkiye’nin bu dikeni saplandığı yerden çıkararak layık olduğu yere fırlatıp atacağından kuşku duymuyorum... Bu ülkenin yargıçlarına, savcılarına, sadece hukukun değil bütün alanların aydınlarına sesleniyorum: Vicdanınızda bir dikenle yaşamaya boyun eğmeyin. Onu oradan çıkarıp atacak yürekliliği gösterin. Bunu yapamaz ya da yapmakta gecikirseniz, kangrene dönüşecek olan yara sizlerle birlikte bütün bir ülkeyi çürütüp yok edecek. Duruşma tutanağına göre mahkeme, firari sanıklar Murat Sonkur ve Eren Ceylan’ın yokluğunda tutukluluk hallerinin devamına, kırmızı bültenin yerine getirilmesinin beklenilmesine hükmetti. Sanık Murat Karataş hakkında yokluğunda tutuklama müzekkeresi düzenlenmesine karar veren mahkeme, sanığın uluslararası seviyede aranması için hakkında kırmızı bülten çıkardı. Karara göre, hazırlanacak kırmızı bülten formu, Adalet Bakanlığı’na gönderilecek. İZMİR BÜYÜKŞEHİR DAVASI İki ayrı döküm karşılaştırılacak OZAN YAYMAN İZMİR İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun 397 yıl hapis cezası istemiyle yargılandığı davanın 11 Ekim 2012 günü gerçekleştirilecek üçüncü aşaması için hazırlıklar devam ederken İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, davanın en büyük dayanağı olarak gösterilen telefon dinlemeleri için istediği bilirkişi raporları mahkemeye ulaştı. 3 aylık çalışmanın ardından hazırlanan altı klasör dinleme kayıt dökümü avukatlara da gönderildi. Telefon dinlemelerinin dökümü üzerinde çalışmak için Başkan Aziz Kocaoğlu’nun avukatları ekip kurdu. Özellikle Genel Sekreter Pervin Şenel Genç’in odasında yapılan dinlemeler, Kararlar Tutanaklar Daire Başkanı Tülay Azeri’nin diyalogları ve İZELMAN katlı otopark ihalesi konusu en çok tartışılan konular arasında yer alıyordu. İzmir Barosu Başkan Yardımcısı Ercan Demir, Genç’in odasından alınan görüntü kaydının bilirkişi incelemesinin ise gelmediğini belirterek “Mahkemeyle bu konu hakkında görüşüyoruz. Büyük ihtimalle, mahkeme tarafından bilirkişiye bu görüntüler gönderilmedi. Bunun da, mahkeme kaleminden kaynaklandığını düşünüyoruz. Gelen bilirkişi raporu ve mahkemenin dayanak aldığı polis dökümlerini karşılaştırmaya başladık. Gelen rapor Büyükşehir Belediyesi bürokratlarıyla ilgili değil. Bunu da incelediğimizde, söylenmediği halde, söylenmiş gibi geçen kelimeler olduğunu görüyoruz. Polisin çözümünde, ‘Abidin Abi’ye verdik’ deniliyor. Bilirkişi raporunda ise sadece ‘verdi’ kısmı var. Bu da, polisin çözümüne ek cümleler eklendiğini gösteriyor” diye konuştu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle