23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 EYLÜL 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Prof. Dr. Ayşe Erzan, barış için atılan doğru adımların sahiplenilmediğini söyledi 7 Mesaj net: Çatışmaya son tinde, televizyonda bir savaş filmi seyreder gibi seyrediyoruz. Türkiİstanbul Teknik Üniversitesi Fizik ye’nin bu olay içinde nasıl, ne kaBölümü öğretim üyesi Prof. Dr. dar, niçin olduğu, sonuçlarının Ayşe Erzan, barış için atılan Türkiye ve bölge barışı açısındoğru adımların sahiplenildan neler getireceği açık bir mediğini söyleyerek “Barış, Şiddet ortamının sona erdirilmesi için atılan doğ şekilde siyasiler tarafından ‘barış’ diyen her grup açı ru adımların yeterince sahiplenilmemesini de eleş tartışılmıyor.” sından maalesef farklı bir tiren Erzan şöyle devam ediyor: “CHP’nin ‘Kürt soErzan, giderek çok endianlam ifade ediyor. ‘Sıcak rununu sona erdirmek için önlemler alalım’ yollu bir şe verici bir hal alan savaş çatışma ortamına son ve çağrısı oldu. Bu çağrıya CHP’nin kendisi bile yeterin ortamının da yeterince korilmeli’ düzlüğünde bir ba ce sahip çıkmadı. Birileri ‘biz gelmeyiz’ dediler. Baş nuşulmadığını dile getirirış tanımına ihtiyacımız var. bakan ‘konuşalım’ dedi... Bunun arkasını getirmek için yor. “Çeşitli dayatmalar ve Barış, her şeyden önce in ne yapıldı diye sormak zorundayız... CHP’nin ana mu korkutmalarla konuşamaz sanların ölmediği bir ortamın halefet partisi olarak, bütün imkânlarıyla bunun ge bir memleket haline gelmiş yaratılması demek” diyor. vaziyetteyiz. Gerçekten, bir reğini yerine getirmesi lazım. Canları istediği zaProf. Erzan, barış mücadedemokrasi eksikliğinin en yaman küçümsedikleri küçük sol örgütlerden lesinde söyleyecek sözü olan bikıcı bir biçimde hissedildiği bir mi bekliyorlar? Niçin ana muhalefet parlim insanlarımızdan. ABD’nin Irak ortamda yaşıyoruz” diyor. Türktisi bu konuda liderlik göstermiyor? işgalinin tüm dünyada mahkum Kürt herkesin hem avaz olarak “YeBen buna şaşıyorum.” edildiği, Irak Dünya Mahkemesi’nin ter artık, çatışma ortamına son veİstanbul’da yapılan oturumunda rilmesini istiyoruz” demeleri gevicdan jürisindeydi. Türkiye’nin Su değişik görüşlerin ortaya çıktığını rektiğini de vurguluyor: “Maalesef riye politikasını ve yaşadığımız şid anımsatıyor: “Suriye’ye müdaha bunu ne medya ne seçilmiş milletdet ortamını konuştuğumuz Er lenin Türkiye’de açık bir biçimde tar vekillerimiz yapabiliyor. Hükümet ise zan, Irak işgali sırasında, Tür tışılmadığını ve bunun çok vahim ol bunun tam tersini yapıyor. Ben halkiye’de, Amerika tarafında sa duğunu düşünüyorum. Sadece Baş kın çoğunluğunun savaş ortamını vaşa girme konusunda bir bakan ve Dışişleri Bakanı’nın be onaylamadığını düşünüyorum. Heoybirliğinin olmadığını, çok yanatı var. Gerçekte, akşam saa pimiz, kamusal alanda daha çok müHİLAL KÖSE CHP kendi önerisini sahiplenmedi Farklı barış algıları... dahil olmalıyız. Taleplerimizi ifade edebilme kanallarımız biraz da kendi elimizle azaltılmış durumda. Bunun bir parçası olmadığımızı kitlesel bir şekilde politikacılara söylemek zorundayız. İki tarafa da bu çağrı yapılmalı.” Yassıada’dan Silivri’ye (1) Silivri mahkemesinin Balyoz davasına ilişkin kararı, ileri demokrasi dönemindeki ceza hukuku anlayışının çarpıcı bir örneği olarak gündeme düştü. Türkiye olağandışı mahkemeler açısından geçmişten bu yana zengin örneklere sahip. Yassıada’da Demokrat Partililer ile işbirlikçilerini yargılayan Yüksek Adalet Divanı özel bir yasayla oluşturulmuştu. Silivri’de darbeci olarak nitelendirilen askerleri, gazetecileri, bilim insanlarını yargılayan mahkemeler de genel bir yasanın özel bir maddesiyle oluşturulmuştu. Önce özellikle başta kimi özel kamu görevlilerinin ifadeye çağrılması ile başlayan ve buna ek olarak usul yanlışları nedeniyle kuranlar ve yargı üst görevlileri tarafından suçlamalara kadar varan eleştirilerle kaldırılmak istenildi ama ne oldu ise oldu, kaldırıldı, ama bir hukuk garipliği olarak görevlerine devam etmeleri uygun bulundu... ??? Silivri davalarında bir günlük var. Özden Örnek’in günlükleri. Oysa Yassıada’da dört günlük vardı. Refik Koraltan, Etem Menderes, Şemi Ergin ve Nedim Ökmen’in günlükleri. Bunlardan kimi alıntıları aktarayım. Refik Koraltan, anı defterine 21 Mayıs 1959 tarihinde şunları yazmış: “Reisicumhur (Celal Bayar) hâlâ itilaf (uyuşma) taraftarı görünmüyor. Partilerarası uzlaşma fikrinde değil, bu maksatla Zafer ve Havadis gazetelerine daha çok bozucu yazılar yazdırıyor.” Etem Menderes’in 8 Kasım 1957 günü defterine düştüğü notlar: “Grubun fiskos havasını beğenmiyorum. Dün gece Samet (Ağaoğlu), Şemi (Ergin), Hayrettin (Erkmen) vesair arkadaşlar Cumhurreisi’ne (Bayar) davetli idi. Bayar: ‘Tehlikeli vaziyetteyiz, icap ederse diktatörlükle idare edeceğiz’ demiş, dinleyenler üzerindeki tesiri menfi. Yavaş yavaş grup içinde yayılıyor. Hayrettin endişede, Şemi tenkit ediyor, Samet de...” Yine Etem Menderes’in defterinin 14 Kasım 1957 tarihli sayfasından alıntılayalım. “Umur motorunda Cevat Açıkalın, Fahrettin Kerim (Gökay) ile beraber konuştuk. Açıkalın daha sonra geldi. Bayar: ‘İcap ederse İsmet Paşa’yı da sehpaya götürmekte hiç tereddüt etmem’ dedi. Korkunç ihtiras. Böyle bir sebep hiçbir zaman mevcut olamaz. Bu telkinler karşılıklı, Başvekil’le (Menderes) hangisinden çıkıyor.” Refik Koraltan, defterinin 31 Ocak 1953 ve 1 Şubat 1953 günlü sayfasına Menderes için şu notu düşmüş: “Bu adama bir zamandır gurur geldi. Artık ‘emruhu emrüküm’ (Dediğim dedik. O.E.) nerede ise tek adam. Her şeye hâkim ve sahip rolüne geçti. Yakın geçmişteki çökenlerin hatalı yoluna giriyor. Artık kimseyi dinlemiyor. Efkârı umumiye (kamuoyu) diye de tehdit savuruyor.” ??? Anayasayı İhlal davasında savunmalar yapılmış, yazılı olarak da Divan’a verilmiş. Karar gerekçesinde şu bölüm yer alıyor. “Bu yazılı müdafaalar İ.Ü. Hukuk Fakültesi profesörlerinden Ord. Prof. Sulhi Dönmezer, Ankara Üniversitesi Ceza Hukuku Prof. Burhan Köni, Prof. Faruk Erem, İstanbul Hukuk Fakültesi profesörlerinden Nurullah Kunter, Prof. Naci Şensoy, Prof. Sahir Erman’dan müteşekkil 6 kişilik bir heyete tevdi edilerek (Bu yazılı müdafaalarda ceza hukuku sahasında yabancı mevzuat ve müelliflere yapılan atıfların doğru olup olmadıklarının, yabancı müelliflerin bahis konusu hususlarla ilgili görüşlerinin ve gerektiğinde yabancı mevzuatın ilgili maddelerinin şahsi herhangi bir mütalaa ve kanaat katmadan aynen tercümesi ile yazılı olarak tevdii) hususunda vazifelendirilmiş ve bu heyet tarafından imzaları altında 53 sahifeden ibaret yazılı bir tetkik Divan’a tevdi edilmiştir.” Arkası cumartesiye... Prof. Dr. Ayşe Erzan Erzan’a göre barış, Türkiye’de neredeyse 20 yıldır, her grup açısından farklı bir anlam ifade ediyor. Barış, çoğu kez farklı kesimlerin o çatışmadan elde edileceğini umdukları, üstelik en geniş tarifleriyle bir programın gerçekleşmesi anlamında kullanılıyor. Bu nedenle de tartışma içinden çıkılmaz bir hal alıyor: “Ölümlerin durmasını sağladıktan sonra çeşitli programların gerçekleşmesi için şiddete dayalı olmayan yöntemlerle mücadele edilmesi, böyle bir karşılıklı anlayışın geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani barış kelimesi çeşitli programların yerine kullanılan bir kısaltma değil; hakikaten ilk önce ve her şeyden evvel insanların ölmediği bir ortamın yaratılması demek.” ANADİLİNDE EĞİTİM Alevi kökenli öğrenciler puanları tutmadığı gerekçesiyle kaydettirilmek istendi AİHM’den önemli karar STRASBOURG (AA) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası’nın (EğitimSen) kuruluş tüzüğünde anadilinde eğitimi savunduğu için hakkında kapatma davası açılmasını gerekçe göstererek yaptığı şikâyeti haklı buldu. AİHM, sendikanın yaptığı başvuruyla ilgili olarak “Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ifade özgürlüğüyle ilgili 10. ve örgütlenme ve toplanma hakkıyla ilgili 11. maddesini ihlal ettiği” görüşüne vardı. Türkiye, AİHM kararı gereği, başvuru yapanlara mahkeme masrafları da içinde olmak üzere yaklaşık 8 bin Avro ödeyecek. Sendika temsilcileri, 2005 yılında AİHM’ye yaptıkları başvuruda, sendika tüzüğünde, anadilinde eğitimi savunmalarının gerekçe gösterilerek haklarında kapatma davası açılmasının insan hakları ihlali olduğu görüşünü dile getirmişti. Zorla imam hatibe ŞULE KÖKTÜRK Sultangazi’de 600’e yakın öğrencinin puanı tutmadığı gerekçesiyle imam hatip lisesine kaydedilmesi, öğrenci ve ailelerini isyan ettirdi. 14 yaşındaki Onur Ay ve 15 yaşındaki Aytaç Batmaz, diğer meslek liselerini tercih ettikleri halde puanları tutmadığı gerekçesiyle Sultangazi Erkek İmam Hatip Lisesi’ne kaydedildi. İtiraz üzerine ilçe milli eğitim müdürlüğü iki öğrenciyi de ilk tercihleri olan yerlere kaydetti. Sultangazi Halkevi’nde görüştüğümüz Onur Ay, Sultangazi’deki Gazi Ticaret Lisesi ve Sultangazi Endüstri Meslek Lisesi’ni tercih ettiği halde, puanı tutmadığı için imam hatip lisesine kaydedildiğini anlatarak “Bizi zorla imam hatibe gönderecekler. Haber verip tercih değiştirmemizi söylemek yerine he men imam hatip lisesine kaydetmişler” dedi. Gazi Mahallesi’ndekilerin büyük çoğunluğunun imam hatip lisesine kaydedildiğini ifade eden Ay, ilçe milli eğitim müdürlüğüne itiraz için gittiklerinde “imam hatibe gitmek zorundasınız” yanıtını aldıklarını vurgulayarak “Biz tekrar gitmek istemediğimizi söyleyince ve itiraz edince, yeniden tercih yapmamızı söylediler. Biz de tercih yaptık ve Gazi Ticaret Lisesi çıktı. İlk başta da bu okulu tercih etmiştik” dedi. Alevi olduğumuz için yapıyorlar Ay sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim gibi Gazi’de olup Alevi olup imam hatip lisesine zorla yazdırılan var. Bazıları itiraz etmedi. Biz ilçe milli eğitim müdürlüğüne gittiğimizde, kapalı bir bayan vardı. ‘Ben Kürt’üm Adliye çıkışında, ölen madencilerden Ekrem Akkaya’nın eşi Yeter Akkaya sinir krizi geçirdi. Akkaya, “Benim yavrum baba diye kapılara bakıyor. Buradan sonuç çıkmayacak. Biz yine acımızla kalacağız” diye ağıtlar yaktı. ama oğlumu imam hatipe göndermek istemiyorum’ dedi yetkililere. ‘Niye istemiyorsunuz’ diye sordular ‘Çocuğum istemiyor, biz de zorla gönderemeyiz. Çocuğun geleceği ile oynamayalım’ dediğini duydum.” 15 yaşındaki Aytaç Batmaz da şunları söyledi: “Biz din dışında da şeyler öğrenmek istiyoruz. Ticaret çıktı yine, orası çıkınca mutlu olduk.” Baba Ali Batmaz ise “Oğlumun imam hatip lisesine kaydedildiğini öğrenince şoke oldum. Çocuğumun geleceği ile oynamasınlar. Çocuğum istemedikten sonra niye imam hatibe göndereyim?” dedi. Sultangazi Halkevi temsilcisi Ruhi Kara da “Pazartesi günü ilçe milli eğitim müdürlüğüne gittik 6070 liste var, her listede de 35 isim var. Bunların yüzde 80’i imam hatip lisesine kaydedilmiş çocuklar” dedi. Bilirkişi isyanı ALİ AYAROĞLU ZONGULDAK Zonguldak’ta Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Müessesesi’nde 17 Mayıs 2010’da 30 madencinin yaşamını yitirdiği grizu faciasıyla ilgili davaya dün devam edildi. Bilirkişi raporunun mahkemeye Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi üzerinden 4 sayfa eksik gönderildiği ortaya çıkarken mahkeme, bilirkişi raporuna göre patlamada sanıkların kusurunun bulunmadığını, patlamanın ocakta görevli iki mühendis, ocak çavuşu ve nezaretçilerin kusurlarından kaynaklandığını belirtti. Ölen madencilerin avukatlarından Ünal Demirtaş ise bilirkişi kurulunda görevli A.A.’nın patlamayla ilgili suçlanan YapıTek firması ile iş görüşmesi yaptığını belirterek, A.A. hakkında suç duyurusunda bulundu. Demirtaş, “Bu rapor, daha önceki rapora aykırılık teşkil etmektedir. Yüzde yüz işverenlerin kusurlu olduğu daha önce 4 raporda tespit edilmiş olmasına rağmen hiçbir sanığa kusur atfedilememesi hukuksuzdur” dedi. Okulda feci şekilde dövüldü GÜVENLİK ÖNLEMİ Sınavda retina dönemi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sınav skandalları ile gündeme gelen ÖSYM, sınav güvenliğini sağlayabilmek için parmak izi, retina tanıma gibi yeni önlemler alabilecek. Düzenlediği birçok sınavda soruların sızdırıldığı, kopya çekildiği iddiaları ile gündemden düşmeyen ÖSYM, “Adayların ve Sınav Görevlilerinin Sınav Binalarına Giriş Koşulları” ile ilgili yönetmelik yayımladı. Yönetmeliğe göre, sınav evrakının basımı, nakli ve saklanması ile birlikte güvenlik tedbirlerinin alınması İçişleri Bakanlığı ile ÖSYM arasında imzalanacak protokol ile belirlenecek. Sınav günü binaların içi ve çevresi bina yöneticisi ve güvenlik görevlileri tarafından arama kontrol edilecek ve bina içinde bulunan her türlü cep telefonu ve kablosuz iletişim aracı sınav güvenliğini tehlikeye düşürmeyecek şekilde etkisiz hale getirilecek. Sınav başlamadan en az iki saat önce kapı girişlerinde görevlilerin de üst ve eşya araması yapılacak. Binalara hiçbir şekilde emanet eşya alınmayacak. 4+4+4’ün ilk kurbanı 66 aylık E.B. İstanbul Haber Servisi Kamuoyunda tartışmalara neden olan “4+4+4” sisteminin 66 aylık (5.5 yaş) çocukları okula başlamalarını zorunlu hale getirmesinin ardından, Bayrampaşa’da bulunan bir ilköğretim okulunda 5.5 yaşındaki E.B, 3. sınıfa giden bir kız öğrenci tarafından dövüldü. Mustafa Itri İlköğretim Okulu’na giden 5.5 yaşındaki E.B’yi almak için okula giden anne Dilek B. oğlunun yüzünde morlukları gördü. Okul yöneticisinin “Çocuğu gördüm, bir şey yoktu” demesi üzerine durumu eşi Kader B’ye bildirdi. Okula gelen Kader B. çocuğunu Çapa Tıp Fakültesi Çocuk Acil bölümüne götürdü. Burada pansuman yapılan E.B’nin ailesi emniyete giderek şikâyetçi oldu. Küçük çocuk, bir kız öğrencinin kendisini kucağına alarak tuvalete götürdüğünü belirterek “Beni sonra soydu. Üstüme su atarak beni yıkadı. Bazı yaşadıklarımı da unuttum. Yaşadığım olay beni çok üzdü” dedi. Anne Dilek B. “Okula gittiğimde oğlum, öğretmenler ve diğer velilerle birlikteydi. Çocuğumu saçları ıslak, üstü başı perişan bir vaziyette buldum” diye konuştu. Kamere kayıtlarında bir kız öğrencinin oğlu Eren’i kızlar tuvaletine soktuğunu anlatan Dilek B, “15 dakika sonra tuvaletten okulda görevli birisi veya bir veli çocuğumu çırılçıplak dışarı çıkarıyor ve giydiriyorlardı. Yüzünün sol tarafı mosmor, sırtı, bacağı ve kafasının iki tarafında şişlikler vardı. Gördüğü işkenceden dolayı yıkılmış. 5.5 yaşında bu olayı nasıl atlatır, hesabını kim verir bilemiyorum” diye konuştu. Okul yöneticilerinin kendilerine haber vermediğini belirten baba Kader B. de “Eşim okula gitmeseydi olay nereye gidecekti bilemiyorum. 3 saat sonra bile çocuğumu orada bekletiyorlardı, doktora götürmemişlerdi” dedi. Burak Kul’un hukuk mücadelesi ‘Alevi misin’ diye sordu, darp etti HİLAL KÖSE Ataması yapılmayan öğretmene bütçeyi bahane etti Dinçer’den öneriler ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in, kendisinden “tüm alanlara adil atama yapılmasını ve ücretli öğretmenlik sisteminin kaldırılmasını” isteyen ataması yapılmayan 4 öğretmene, “Ücretli öğretmenlik yapsanıza, neden yapmıyorsunuz? Bunu neden bu kadar büyütüyorsunuz?” dediği öğrenildi. Dinçer, bu yıl ilk kez düzenlenen “Eğitim ve Öğretimde Yenilikçilik Ödülleri” törenine katıldı. Törendeki konuşmasına başlamadan önce ataması yapılmayan bir öğretmen ayağa kalktı ve “sorunlarını dile getirmek istediklerini” söyledi. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği mezunu Orhan Altay’ın konuşmasına izin vermeyen Dinçer, kendisiyle törenden sonra konuşabileceğini bildirdi. Dinçer ve bakanlık yetkilileri, törenin ardından, 4 ataması yapılmayan öğretmenle yaklaşık 45 dakika toplantı yaptı. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Altay, “Biz ücretli öğretmenlik uygulamasına son verilmesini ve ek atama yapılmasını talep ettik. Bakan politik davrandı ve bütçe ile ilgili bahaneler sundu” dedi. Altay, ay başında yapılan 40 bin öğretmen atamasının adaletsizliğine “Lise kademesinde 14 branşa toplam 3 bin 900 öğretmen atandı, fakat 2 bin 800 din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni ataması yapıldı” örneğini verdi. Almanca Öğretmenliği mezunu Gamze Sayın ise, “Danıştay kararına göre tek atanabileceğimiz okul olan Anadolu liselerine atamamız yapılmamaktadır.” dedi. Sayın, Dinçer’den “Demek ki KPSS’den 100 alıp ilk üçe girmen lazım” yanıtını aldıklarını aktardı. Esenyurt Ali Kul Çok Programlı Lisesi 1. sınıf öğrencisiyken Alevi olduğu için şiddet gören Burak Kul’un hukuk mücadelesi 5 yıldır sürüyor. Sanık edebiyat öğretmeni Zeki Yılmaz’ın yargılandığı davada, Burak Kul’un o dönemden sınıf arkadaşı Gizem Kaptanoğlu tanık olarak dinlendi. Büyükçekmece 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nde devam eden davada tanıklık yapan Kaptanoğlu, şöyle konuştu: “Bir ramazan günüydü. Arkadaşım ile teneffüste sıramızda sandviç yiyorduk. Yanımızda Burak da vardı. İçeri giriş zili çalmıştı ama öğrenciler daha toplanmamıştı. Zeki hoca geldi ve bana ‘Alevi misin Sünni mi’ misin diye sordu. Sünni olduğumu söyledim. Burak’a da aynı soruyu sordu. Burak ‘Aleviyim’ deyince, karnına ve başına vurarak, darp etti. Burak’a ‘arka sıraya otur’ dedi ve Burak arkaya doğru geçerken de çelme taktı” dedi. Burak Kul’un avukatı Metin İris İstanbul Üniversitesi Adli Tıp anabilim dalından alınan raporu mahkemeye sundu. Olayın, şiddet gören Burak Kul’un sağlığını ve algılama yeteneğini basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek düzeyde bozulmasına neden olduğu da bildirildi. Mahkeme yargıcı, Büyükçekmece ve Esenyurt İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri’nden sanık öğretmen hakkındaki disiplin soruşturmasının istenmesine karar vererek, davayı 21 Aralık’a erteledi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle