23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 EYLÜL 2012 PERŞEMBE 4 HABERLER IPI, EFJ, TGS VE GÖP: TÜRKİYE’DE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDEKİ ENDİŞE VERİCİ GERİLEME SÜRÜYOR Baskı Şart mı? Karar için müzakereye çekildiğimizde telefonumu almadım, korumama bıraktım. Bu sözler, İstanbul Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ömer Diken’in. Dünkü köşesinde açıklamaya yer veren Orhan Birgit, buradaki ironiyi iyi işlemiş. Sayın Ömer Diken’in mizaha ne kadar aşina olduğunu bilmiyorum, ama Balyoz davasına bakan mahkemenin başkanının şu sözlerini uzun uzun düşündüm: Kimse bize baskı yapamaz. Sayın Ömer Diken, özellikle kaldırım dilberlerinin sık sık bir kuru namus için yaşadıklarını ileri sürdükleri diyarlarda çok işitilen türden bu lafı etmek zorunluluğunu neden hissetti acaba? Herhalde kendisini rahatsız eden, 12 Eylül 2010 referandumundan sonra, yargının tümüyle iktidar güdümüne girdiği yolundaki ciddi kamuoyu algısı olsa gerek. Buna bir de genelde özel yetkili mahkemeler, özelde de bizzat kendi başkanı olduğu heyet ile ilgili ileri sürülenler eklenince, Sayın Yargıç’ın rahatsız olduğu anlaşılıyor. Tabii biz, kendilerine karar günü telefonla talimat verileceğini tahmin etmiyoruz. Yürütmenin veya yürütme dışında herhangi bir kurumun, örneğin bir cemaatin yargıya talimat verdiği iddiası sıkça ileri sürülüyor. Doğru mudur bilmem. ??? Ama terör konusunda her önlemin alınacağını söylerken, “yargıya gerekenin söylendiğini” kamuoyuna açıklayan, bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Onun için, mahkemelere gerekenin söylendiği konusunda kaygı ifade edenleri, yargı mensuplarımızın anlayışla karşılamaları daha doğru olur. Yine de bütün bunlar, Sayın Ömer Diken’in neden bize kimse baskı yapamaz açıklamasına gerek duyduğunu anlaşılır kılıyor. Yoksa durup dururken böyle bir açıklama yapsaydı, sorardı insan kendine: Allah Allah, Sayın Başkan neden böyle bir açıklamaya gerek duydu ki? Gerçekten de herkesin mahkemelerin adaletinden kuşku duymadığı bir ülkede hiçbir yargıç, bana kimse baskı yapamaz, türünden bir açıklamaya gerek duymaz. Ayrıca öyle haller olur ki, insanlar yargıçların kişiliklerinden hiç kuşku duymazlar da, yine de, onların mensubu bulundukları mahkemelerin yapısıyla adalet kavramını bağdaştıramazlar. Nitekim, çağdaş ve demokratik ülkelerde, özel yetkili mahkemeler ile adaletin bağdaşamayacağı yaygın genel kanıdır. Ayrıca, demokrasilerde adaletin güvencesi hâkimlerin seçkin ve güvenilir kişilikleri olamaz. ??? Bir ülkede eğer şunlar söylenebiliyorsa, orada adalet esas değil, tesadüf demektir: Hiç merak etme bu davaya bakan yargıç öyle adamdır ki, baskıya pabuç bırakmaz. Yani söz konusu dava hâkim X yerine hâkim Y’ye düşseydi, yanmıştı sanık. Bu durumda adaletin güvencesinden değil, tesadüften bahsedilebilir. Zaten adaletin kural olmadığı ülkelerde baskıya gerek de yoktur. Örneğin Nazi Almanyası’nda yargıçlar karar verirlerken, “Eğer Hitler olsaydı benim yerimde, bu durumda ne karar verirdi?” diye düşünüp ona göre davranmakla yükümlüydüler. Görüyorsunuz, bu durumda baskıya, telefonla talimata falan da gerek kalmıyor. Diyeceğim o ki, adaletin çiğnenmesi için baskının şart bile olmadığı durumlar en vahim hallerdir. Sayın Ömer Diken’in ve heyetin baskı altında olduğunu kanıtlayacak delili olmayanların hepsi, yani herkes açıklamanın doğruluğunu kabul zorundadır. İyi de bu neyi değiştiriyor? Bir mahkeme kararının adil olmamasındaki vahamet yalnızca baskıyla alınmış olmasına mı bağlı? Bir kararın adil olmaması için baskı şart mı? Sahte oldukları güvenilir uzman kuruluşlar tarafından açıklanmış olan delilleri bile tartışmadan verilen ve ağır mahkumiyetleri içeren bir kararın baskı sonucu olması mı, yoksa olmaması mı daha vahimdir? ‘Medyada korku iklimi var’ İstanbul Haber Servisi En çok tutuklu gazetecisi olan ülke Türkiye’de basın özgürlüğündeki endişe verici gerilemenin sürdüğü belirtildi. Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ), IPI Türkiye Ulusal Komitesi, EFJ üyesi Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP), Türkiye’de halen 77 gazetecinin terör odaklı iddialarla hapis tutulmaya devam edilmesini kınadı, bağımsız, eleştirel gazetecilik üzerindeki süregelen baskılar konusunda derin endişelerini dile getirdi. IPI, EFJ, TGS ve GÖP tarafından “Türkiye’de basın özgürlüğündeki endişe verici gerileme sürüyor” adıyla hazırlanan rapor, Türkiye’deki basın özgürlüğüne yönelik önemli tespitlerde bulundu. Kurum temsilcileri gözlemlerini terör örgütü üyeliği ile suçlanan ve bu suçlamalarla hapiste bulunan gazetecilerin duruşmalarını izleyerek cezaevinde gazetecileri ziyaret ederek gazetecilerin avukatları ve aileleriyle görüşerek hazırladı. Rapora göre, Odatv ve KCK Basın Komitesi’nden 2’şer tutuklunun tahliye edilmeleri memnuniyetle karşılanırken, diğer tutukluların serbest bırakılmaması ve Diyarbakır’da mahkemenin gazeteci/yayıncı Bedri Adanır’ın tahliye talebini reddetmesi eleştirildi. Üçüncü yargı paketinin Türkiye’de basın özgürlüğünü güvence altına alacak gerçek yapısal reformları gerçekleştirmekten uzak kaldığı belirtilen raporda, paketin tutuklu gazetecilerin durumlarına çare olmadığı vurgulandı. IPI Direktörü Alison Bethel Mckenzie, Türkiye’nin demokrasi modeli olması ile gazetecilerin karşı karşıya kaldıkları uygulamalar arasındaki uçurumun giderek arttığını ifade ederek “Biz Türk yetkililerden basın özgürlüğünün önünü açmaları, gazetecilerin her gün yaşadıkları korku iklimine son vermeleri için talepte bulunuyoruz” dedi. EFJ Başkanı Arne König de, “Eğer Türkiye, gazeteciler ve basın üzerindeki baskılarına son vermezse, bu durumun diğer ülkelerde, bölgede ve Avrupa’da olumsuz etkiler yaratmasından korkuyoruz. Bu nedenle Türkiye’nin dostlarından hükümetin gazetecilere ve basın özgürlüğüne açtığı bu savaşa son vermesi için baskı yapmaları çağrısında bulunuyoruz” değerlendirmesi yaptı. Raporun sonuç kısmında ise otosansürün giderek yayıldığı vurgulanarak şu görüşlere yer verildi: “Otosansür giderek yayılmış, açıksözlü gazeteciler sadece teröre destek vermekle suçlanma tehlikesiyle değil, medya sahiplerinin farklı ekonomik çıkarlarını olumsuz etkileyecek haberler yapılması durumunda işlerini kaybetme tehlikesiyle de karşı karşıya kalmaktadırlar. Terörle ilgili bağımsız haberciliğin yokluğu savcıların gazetecilerle ilgili iddialar yaymasına yol açmakta, ancak pek çok ana akım medya gazetecilerin kendini savunma argümanlarına sessiz kalmaktadır. Sonuç olarak, cezaevlerindeki gazeteci sayısında azalma olmasına karşın, olumlu gelişmeler ve gerçek basın özgürlüğü hâlâ yok hükmündedir.” Kimse gitmek istemedi ERDEM GÜL Erdoğan, MKYK üyelerinden yerlerine isim önermelerini istedi ancak mesajı alan olmadı ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 30 Eylül’deki büyük kongrede oluşacak partinin yeni vitrini için anket yaparak isim önerisi alması, siyasette koltuğun anlamını bir kez daha ortaya koydu. Erdoğan, AKP’nin mevcut MKYK üyelerinden, kongre için kendi yerlerine isim önermelerini istedi. Erdoğan’ın bu isteği partide, “kimlerin kendiliğinden bırakacağını” görmek istediği şeklinde değerlendirildi. Ancak MKYK üyeleri bu mesajı almayıp, mevcut konumlarını sürdürmek istedi. MKYK üyelerinin çoğunun kendi ya da birbirlerinin isimlerini önerdiği belirtildi. Erdoğan’ın AKP’yi 2014’teki cumhurbaşkanı seçiminin de içinde olduğu üç yıllık süreçte yönetecek yeni MKYK’yi belirlemek için yaptığı toplantıya ilişkin parti kulislerinde yeni bir bilgi ortaya atıldı. Buna göre Erdoğan, anket yapmak için milletvekilleri, kurucular, il ve belediye başkanlarından önce, ilk toplantıyı “kendi yerlerine gelecek isimler belirleneceği” için mevcut MKYK üyeleriyle yaptı. Toplantıda Erdoğan, 3 yıllık dönemde yaşanan siyasi gelişmelerle ilgili kısa bir sunum yapıp, MKYK üyelerine teşekkür etti. Erdoğan, kongre öncesi son kez bir araya geldiklerini vurgulayıp MKYK üyelerine veda etti ve helalleşti. Erdoğan, ardından partiyi bundan sonraki 3 yıl için yönetecek 50 kişilik yeni MKYK için isim önerileri istediğini belirterek, anket formları dağıttı. Ancak MKYK üyeleri de söz almak istedi. Konuşan MKYK üyelerinin tamamı parti işleri ve hükümet politikalarıyla güncel konularda değerlendirmeler ve bakış açılarıyla yeni öneriler getirerek, “kendilerinin bundan sonraki süreçlerde de değerlendirilmesi” talebini dolaylı olarak dile getirdi. Toplantıda yer alan bazı isimlerin de aralarında bulunduğu partililerce, bu durum şu ifadelerle yorumlandı: “Başbakan ‘Bu bana yeter’ diyecek isim var mı onu görmek istiyor. Ancak bu mesaj MKYK üyelerince alınmıyor. Daha yapabilecekleri işler olduğunun mesajını veriyorlar. Toplantıdan bu yana da Başbakan’ın elini rahatlatmak için bile olsa yeniden aday olmadığını söyleyen hiç kimse çıkmadı.” İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ‘PKK’Yİ ERDOĞAN BİTİRİR’ Bekir Bozdağ övgüye doyamadı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı överken “Cumhuriyet tarihinin gelen tek lideri” ilan etti. TVNET’te gündemdeki konuları değerlendiren Bozdağ, Türkiye’nin Cumhuriyetin ilanı olan 1923 ile AKP’nin iktidara geldiği 2002 arasını kapsayan 79 yılda bir tek Tayyip Erdoğan’ı bulabildiğini belirtirken yalnızca sağ liderler Necmettin Erbakan, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Adnan Menderes değil Atatürk’ü de yok saydı. Bozdağ, “Türkiye’de PKK terör örgütünü bitirirse Tayyip Erdoğan ve onun atacağı adımlar bitirir. Eğer Sayın Başbakanımızın siyasette kaldığı ve ülkeyi yönettiği dönemlerde PKK terör örgütünü bitirecek, Kürt sorununu çözecek, ortadan kaldıracak adımları atamazsak, netice alamazsak Türkiye bir başka Tayyip Erdoğan gelene kadar bu meseleyle meşgul olabilir. Tayyip Erdoğan’lar kolay yetişmiyor. Yani Cumhuriyet tarihine bakarsanız neredeyse 79 senede bir Tayyip Erdoğan’ı bulabildik. Bundan sonra ne zaman buluruz onu da bilemeyiz” diye konuştu. namikzafer@yahoo.com CHP bugün kampa giriyor Milletvekilleri, PM ve YDK üyelerinin katılacağı toplantılarda gündem, yaklaşan yerel seçimler ve Silivri stratejisi olacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, TBMM açılmadan önce milletvekilleri, PM ve YDK üyeleriyle 2 günlük toplantı yapıyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açış konuşmasıyla bugün başlayacak olan toplantılarda yerel seçim hazırlıkları ve tutuklu milletvekilleriyle ilgili olarak izlenecek strateji masaya yatırılacak. CHP’nin 2 günlük kampı bugün Büyük Anadolu Otel’de başlıyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun açış konuşmasından sonra Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın yerel yönetimler seçim stratejisi sunumu yapacak. Toplantının ikinci gününde TBMM’nin yeni yasama yılının olası gündemi ele alınacak. Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, tutuklu milletvekilleriyle ilgili izlenecek stratejinin de toplantılarda konuşulacağını söyledi. Oran, “Tutuklu milletvekilleri ve Balyoz davasıyla ilgili olarak Avrupa’dan sürekli sorgulamalar geliyor. Bu konuların hem iç, hem dış boyutu var. Sosyalist Enternasyonal içinde çalışmalarımız sürüyor. İçeride de millet iradesinin tutuklu kalmasına karşı yeni bir tavır geliştirebiliriz. Birçok eylem yapılabilir” dedi. CHP’nin seçimlerde sandık bazında etkin çalışma yapılabilmesi için de hazırlıklara başlandı. Türkiye, 25 bölgeye ayrılarak sandık sorumlularının tespiti, üye kayıtlarındaki eksikliklerin giderilmesi için 24 milletvekili görevlendirildi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, milletvekillerine gönderdiği görevlendirme yazısında, “Bütün seçim çevrelerindeki sandıklarda yapılacak sandık sorumlusu görevlendirmelerinin ve genel merkezce verilecek görevlerin yerine getirilmesi büyük önem taşımaktadır” dedi. Erdoğan gönderecek Erdoğan’ın kendiliğinden çekilme kararı alan isimlere yeniden görev verme eğiliminde olacağı, ancak kimse çıkmadığı için MKYK’den çizeceği isim sayısını yüksek tutacağı söyleniyor. Erdoğan’ın, pazar günkü kongrede 50 kişilik MKYK’nin yarıya yakınına yeniden görev vermeyeceği belirtiliyor. Öte yandan Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu’nun ardından eski Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can’ın da AKP’ye katılması bekleniyor. Can, dün AKP Genel Merkezi’nde Başbakan Erdoğan ile görüştü. BERNA YILMAZ’A POLİS TAKİBİ Silahlı tacize suç duyurusu İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Roman vatandaşlarla Abdi İpekçi Spor Salonu’nda gerçekleştirdiği buluşmada “Parasız eğitim istiyoruz, alacağız” yazılı pankart açtığı için yargılanan üniversite öğrencisi Berna Yılmaz, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde görevli polisler hakkında “ silahlı tehdit, taciz, kişilerin huzurunu bozma” iddialarıyla suç duyurusunda bulundu. Berna Yılmaz, savcılığa verdiği dilekçede, 21 Eylül’de Avcılar’dan Şişli’ye işe gitmek için yola çıktığında tanımadığı bir kişi tarafından takip edildiğini, Ayvansaray’a geldiğinde ise başka bir kişinin takibe başladığını ifade etti. Takibin akşam iş çıkışında da devam ettiğini belirterek, “Takip eden şahıs Zincirlikuyu metrobüs durağında tişörtünü kaldırarak belindeki silahı gösterdi. Bu kişiler açıkça ve belli edecek şekilde beni takip ve taciz ettiler ” dedi. Öğrenciler Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzel, “terör örgütü üyeliği” ve “örgüt propagandası yapmak” suçundan 8 yıl 5 ay hapis cezasına mahkum edilmişti. 19 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen öğrencilerin dosyası Yargıtay’da. Polise müebbet hapis istemi Haber Merkezi İzmir’de trafik kazasının ardından çıkan kavgada silahını ateşleyerek Emrah Barlak’ın ölümüne, 4 kişinin de yaralanmasına neden olmaktan tutuklunan polisin müebbet hapsi istendi. Cumhuriyet Savcısı Emin Etmekçioğlu tarafından hazırlanan iddianamede tutuklu polis memuru İ.K. hakkında “kasten adam öldürmek” suçundan ömür boyu, 4 kişiyi de “kasten yaralama” suçundan 25 yıl hapis cezası istendi. Savcı Etmekçioğlu, polise karşı geldikleri iddia edilen yaralılardan Erhan Barlak ile Faruk Karahan hakkında da 25 yıl arasında ceza talep etti. 12 Ağustos tarihinde meydana gelen olayda asayiş şubede görevli ekip otosu ve Erhan Barlak’ın kullandığı otomobilin çarpışmasıyla meydana gelen kaza sonrası, ekip otosundaki polislerle otomobildekiler arasında çıkan tartışmada silahını çeken polis memuru İ.K, Emrah Barlak’ı karnından, kardeşi Erhan Barlak ve Faruk Karahan’ı bacaklarından yaralamıştı. Emrah Barlak kurtarılamamıştı. Bahçeli’nin rakibi Tuncel’in avukatı güç kazanıyor karara itiraz etti İstanbul Haber Servisi BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in avukatı Ercan Kanar, Sebahat Tuncel’e PKK terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle verilen 8 yıl 9 ay hapis cezasına itiraz etti. Avukat Ercan Kanar, dilekçesinde temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasını isteyerek “Yerel mahkemenin kararı, önyargılı, hukuk mantığına aykırı, tarafsızlık ilkelerini açıkça ihlal eden bir karardır. Mahkeme, gizli tanık ve adli cinayetten mahkum olmuş, husumet duygularıyla davrandığını açıkça itiraf eden bir şahsın suçlamalarını temel almıştır” dedi. Avukat Kanar, mahkemeye yurtdışı çıkış yasağının kaldırılması istemiyle ilgili de dilekçe sundu. Sebahat Tuncel’in, TBMM Dış İlişkiler Komisyonu üyesi olduğuna dikkat çeken Kanar, “Yasak, parlamenter faaliyetlerini ihlal etmektedir. Ayrımcı bir karardır” dedi. MAHMUT LICALI 8 YIL 9 AY CEZA ALMIŞTI ANKARA MHP’nin 4 Kasım’da yapılacak 10. büyük olağan kurultayı öncesinde genel başkanlık yarışı için Devlet Bahçeli’nin karşısına çıkan en güçlü rakip olan Koray Aydın’ın desteklediği aday Trabzon İl Başkanlığı’nı kazandı. MHP’nin 10. büyük olağan kurultayına yaklaşık 6 hafta kala MHP lideri Bahçeli’nin rakibi MHP Trabzon Milletvekili Koray Aydın, kendi seçim bölgesi olan Trabzon’da il baş kanlığını kazandı.Temmuz ayında ertelenerek önceki gün gerçekleştirilen il kongresinde Aydın’ın desteklediği Muammer Demeli, genel merkezin adayı mevcut başkan Nihat Birinci’yi geride bıraktı. Devlet Bahçeli’nin Balyoz davasında 18 yıl hapse mahkum olan İstanbul Milletvekili Engin Alan’ı kararın açıklanmasının ardından ilk kez ziyaret etmesi, muhaliflerin, destek konusunda Bahçeli’nin geç kaldığı eleştirilerine yol açmıştı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle