25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 EYLÜL 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Askerde cezaevinde yatan HSYK 1. Daire Başkanı Okur, empatinin önemine işaret etti: Kapının kolunun kapanması korkunçtur 5 Balyoz davasının karara bağlanmasından sonra Hilmi Özkök, Aytaç Yalman konuşuyor. 2003 yılındaki komuta kademesindeki kapışma, darbe savları, örtülü savaşta ezenle ezilenin, suçluyla suçsuzun aynı torbaya konulup cezalandırıldığı anlaşılıyor. 20 yıl hüküm giyen Çetin Doğan’ın eşi Nilgül Doğan’ın isyanına ne diyorsunuz: “Susun artık susun (Özkök ve Yalman’a)... 365 silah arkadaşı adına sesleniyorum: Lütfen susun artık. Ne sıfata sahip olursanız olun, elinizi çekin Balyoz davasından. Olur olmaz açıklamalar yapmayın...” Susmayacak ikisi de... Emekli olsalar bile o kavga sürecek. Darbe girişimiyle hiçbir ilgisi olmayanlar zindanlarda çürüyecek. İki emekli paşa, gezecek tozacak... Hilmi Paşa ve Büyükanıt Paşa İzmir’de Kordonboyu’nda kadeh tokuşturacak. ??? Yitik bir seferi izliyor gibiyim bu yaşananlar karşısında. Zamanın sapağında savaş tanrıları acımasızlığın kan gölünde yıkanıyor. İşkenceden geçmiş, sorgulanmış, demir parmaklıklar arkasına atılmış çocuklarımız, bağlaşık bir çığlık gibi düşlerimin pıhtısında karşıma çıkıyor. 700 üniversite öğrencisi tutuklu benim ülkemde ey halkım! 80 gazeteci zindanda, biliyor musun ey halkım! Yollara bombalı tuzaklar kuruluyor, Türk ve Kürt ayrımı yapılmadan can alıyorlar, görmüyor musun ey halkım! Darbelere, darbecilere hiç mi hiç karşı çıkmayan, parasız eğitim isteyen üniversite öğrencilerine “terör örgütü üyesi yaftası” yapıştırmakla ileri demokrasinin geleceğini düşünen ey benim güzel yurdumun insanları... Hiç olmazsa teröre karşı, meydanları İspanya’da olduğu gibi doldurup hep birlikte haykırın “yeter artık” diye. ??? O gencecik bedenler toprağa verildikten sonra yine unutulup gidecek. Barışa giden yolu bulmak hiç zor değildir ey benim halkım! Cezaevini bilmezler İLHAN TAŞCI ANKARA Balyoz davasında 325 muvazzaf ve emekli subayın aldığı ceza tartışılırken, yargının başındaki isim olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 1. Daire Başkanı İbrahim Okur’un Bursa’da asteğmen olarak askerlik görevini yaparken, Askeri Disiplin Mahkemesi’nde “emre itaatsizlik” suçundan yargılanarak askeri cezaevinde yattığı ortaya çıktı. O günleri gazetemize anlatan Okur, “Kapının kolunun kapanması korkunçtur” derken, meslek yaşamı boyunca bir kimse hakkında tutuklama isteyeceği zaman hep “o günleri” düşündüğünü söyledi. Okur, empatinin önemine işaret ederken kimi hâkimlerin cezaevinin ne anlama geldiğini bilmediğini de sözlerine ekledi. O günlerin ilginç öyküsü şöyle: İbrahim Okur, Dokuz Eylül Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra 1990 yılında avukatlık stajının ardından asteğmen olarak Bursa’da askerlik görevini yapmaya başlar. İstihkâm taburunda görevli olan Okur’un “cezaevi ile tanışmasına” neden olan olay ise yılbaşı tatili ile hafta sonunun birleşmesinden kaynaklanır. Hafta sonu tatili ile yılbaşı tatilini birleştirip o zaman “âşık olduğu şimdiki eşi” ile tatile çıkar. Ancak çalışma arkadaşı olan asteğmenin işi çıkması nedeniyle hafta sonu nöbetini kendisinin tutması Okur’a sözlü olarak iletilir. Okur ise yazılı emir verilmediği gerekçesiyle tatil planını bozmaz. Tatili bitirip de yeniden birliğe döndüğünde ise hakkındaki soruşturmanın “sarı zarfıyla” karşılaşır. İbrahim Okur’dan savunması istenir. “Emre itaatsizlik” suçlamasıyla Askeri Disiplin Mahkemesi’nde yargılanan İbrahim Okur’un askeri cezaevinde 10 gün hapis yatması karara bağlanır. HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, insanın 10 gün sonra normal yaşamına döneceğini bilmesine karşın her gün o “kapının kolunun kapanması korkunç bir duygu” olarak nitelendirirken cezaevinin de insanları ıslah etmediğini, itibarsızlaştırdığını söyledi. Akan Kan ve Gözyaşı... Bir lavanta kokusu var havada, yaralı bir kuş var karşı binanın çatısında, ağlayan bir çocuk var bahçede... Ünlü ozanımız son yolculuğuna uğurlanıyor, içinde biriktirdiği acılar ve hüzünlerle birlikte. 74 yaşında, İzmir’de bir gecekondu... Almanya’da geçen uzun yıllar. “Ah yalan dünyada, yalan dünyada, yalandan yüzüme gülen dünyada...” diyen Neşet Ertaş... Nice değerleri yitirdikten sonra anımsayan ve sonra unutan bir toplum. Ey neredesin yaşam! Tunceli’de önceki akşam saatlerinde kurulan bombalı tuzak ve yedi şehit. Lavanta kokulu bir gecenin içinde denizin üzerine bir ışık düşerken, dağlarda, vadilerde ölen gençlerimizi, şehit düşen genç bedenlerimizi, barışı, özgürlüğü düşünüyorum. Bir tuhaf iç çekiş neyin nesi? Gerçekten bilmiyorum! Zavallı yüreğim bir bilinmeyen dehşetin içinde hızla çarpıyor... Kuru bir yerin karanlığında ve aydınlığında ölümlerin yüzünü gördük ve umursamaz olduk geçen 30 yıllık süreçte... ??? Türk Silahlı Kuvvetleri son yılların en büyük operasyonunu yapıyor Güneydoğu’da... Sık sık değindiğim gibi nokta operasyonları yapsa, Kuzey Irak’ta sınırımıza yakın yerlerdeki PKK kamplarını dağıtsa, işte o zaman terör örgütünün beli kırılacak. PKK, bir anda yöntem değiştiriyor, “suikast” yaparak karayollarına mayın, bomba döşüyor. Herkesin kafası karışık! Örtülü savaşın düzenli orduyla yürütülemeyeceği artık anlaşıldı. TBMM toplanacak, Meclis’te grubu bulunan tüm partiler bir araya gelip, akan kanın durması için çaba harcayacak. Başka yolu yok! Ölümlerle bir yere varılmıyor... Anaların, babaların, kardeşlerin, eşlerin, çocukların yüreğine ateş düşüyor. Balyoz’da sanık yakınlarının delillerdeki çelişkilerin dikkate alınmamasına isyanı sürüyor. Soruşturulan tarihlerde Türkiye’de olmayan albayın eşi soruyor: Klonlanmadığına göre! ‘TSK’nin Balyoz davasında kararın açıklanmasından sonra sanık yakınları gözyaşlarına boğulmuştu. desteğini reddediyorum’ ŞULE KÖKTÜRK Balyoz Plan Semineri’nin yapıldığı tarihlerin de içinde olduğu 23 Ekim 200228 Ağustos 2003 tarihleri arasında, görevli olarak gittiği Roma’da yaşayan ve Türkiye’ye hiç girip çıkmadığı halde 18 yıl ceza alan Deniz Kurmay Albay Yaşar Barbaros Büyüksağnak’ın eşi Güliz Büyüksağnak, “Bundan sonra susmamaya kararlıyız, bizi hiçbir kuvvet sindiremeyecek. Biz eşlerimizin haklılığını anlatmayı bir onur mücadelesi olarak görüyoruz” dedi. Söz konusu tarihlerde, eşinin Roma’da diğer ülkelerin subayları ile birlikte gözlemci subay olarak görevlendirildiğini ve Roma’da evlerini tutup orada yaşadıklarını ifade eden Güliz Büyüksağnak, “Yurtdışında olduğu ve Türkiye’ye hiç giriş çıkış yapmadığı, Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şube Müdürlüğü’nden alınan belgeyle de kanıtlandığı halde, mesaj hazırlamış, toplantıya katılmış, Ankara koordinatörü olarak suçlanıyor ve Özden Örnek’in terfi listesinde ismi geçiyor. Benim eşim klonlanamayacağına göre, pasaport şubeden ‘Roma’dan Türkiye’ye hiç giriş yapmamıştır’ dendiğine göre, savcı mütalaasında nasıl böyle bir iddiada bulunuyor bunu anlamış değilim” diye konuştu. Eşinin tutuklanmasının ardından şoke olduklarını, ancak hemen toparlandıklarını ifade eden Büyüksağnak, cuma günkü karardan sonra da daha güçlü olacaklarını ifade etti. Büyüksağnak, “Nasıl Kurtuluş Savaşı’nda kadınlar erkekleri için mermiler taşıyordu ben şimdi kendimi öyle hissediyorum” ifadelerini kullandı. “Bu süreçte mahkeme heyetinin çok acımasızca davrandığını gördük” diyen Büyüksağnak, eşinin adına ilişkin şu çelişkiyi dile getirdi: “Eşimin doğduğu hastanede, o gün hastanede doğan erkek çocuklarına Yaşar, kız çocuklarına neyse onu koyuyorlar. Eşimin nüfus kâğıdına yazıyorlar, ama eşim o ismi hiç kullanmıyor ve Deniz Harp Okulu’na girdikten sonra hiçbir belgesinde Yaşar adı kullanılmıyor. Barbaros Büyüksağnak olarak geçiyor. Ne zaman ki, vatandaşlık numaraları çıktı, 2007 yılından sonra, o zaman eşimin Yaşar adı kullanılmaya başlandı. Ama 2003 yılında hazırlandığı iddia edilen dijital belgelerde eşimin adı Yaşar Barbaros Büyüksağnak olarak geçiyor. Bütün Deniz Kuvvetleri’nin bütün belgelerinde eşimin adı Barbaros Büyüksağnak olarak geçiyor. Deniz Kuvvetleri’nde Binbaşı Yaşar Barbaros diye biri yok.” ? 18 yıl ceza alan Deniz Kurmay Albay Bora Serdar’ın eşi Melek Serdar da, TSK’nin Balyoz davasında yargılanan sanıklara verilen cezalara yönelik bildirisini anımsatarak TSK’nin desteğini reddettiğini söyledi. Melek Serdar, “TSK yayımladığı bildiride, tutuklanan ailelerin üzüntülerini paylaşıyorlarmış. 19 ayı tutuklu olarak geçiriyor, bu zamana kadar üzüntülerimizi paylaşmamışlar, eşlerimiz 18 yıl cezaya çarptırılınca, o zaman akıllarına gelmiş. TSK’nin bu desteğini reddediyorum” dedi. Yedi Dört tutuklama İstanbul Haber Servisi Balyoz davasında 16 yıla mahkum edilen emekli Yarbay Turgay Yamaç, albaylar Yusuf Afat, Yusuf Volkan Yücel, 13 yıl 4 aya mahkum edilen Albay Sencer Başat ve astsubaylar Adem Ceylan, Murat Dülek, Kenan Yüce tutuklanarak cezaevine gönderildi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce haklarında yakalama kararı çıkarılan sanık subaylar, Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na, Merkez Komutanlığı görevlileriyle geldi. Subayların, kaçma şüphelerinin olduğu, adli kontrol yöntemlerinin de yetersiz kalacağı ifade edildi. Haklarında yakalama kararı çıkarılan 69 sanıktan böylece 37’si tutuklanmış oldu. Balyoz davasında 16 yıl ceza alan Kurmay Albay Hakan Mehmet Köktürk’ün ağabeyi Ömer Köktürk, delillerdeki çelişkilere dikkat çekerek “Hepsinde ayrı ayrı dökülen yerler var. Gerçeklik bağlantım koptu. Hiçbir şeye şaşıramıyorum. Bütün bunlardan sonra kardeşim, 16 yıl ceza alıyorsa ben neye şaşırabilirim ki” dedi. Deniz Kurmay Albay Hakan Mehmet Köktürk’ün ağabeyi Ömer Köktürk, kardeşinin mesleğini çok seven, mesleğinde başarılı bir subay olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Tutuklandığında Gölcük’te Denizaltı Filosu’nda komodordu. Daha önce defalarca yurtdışına gitmiş, Fransa’da 3 yıl askeri ataşelik yapmış bir subaydı. Balyoz davasıyla ilgili olarak, kardeşimin tüm davadaki adı yalnızca 2 kez dijital veride geçiyor. İlgili seminere katılmış değil, ilgili seminerin düzenlendiği 1. Ordu’nun kışlasına hayatında girmiş bir subay bile değil.” Kardeşinin adının geçtiği yerlerin “Öncelikli ve özellikli personel listesi” ve “Angajman çalışma grubu” olduğunu ifade eden Ömer Köktürk, “İlgili dijital verinin hazırlandığı tarihte, kardeşim gemi komutanı olarak denizaltında manevra yerindeydi. Angajman çalış ‘Şaşırma yeteneğimi yitirdim’ ma grubunda çalışma yapmak suç değil, zaten ürettikleri de Başbakanlık’ın bilgisine sunuluyor ve onun onayından sonra yürürlüğe konuluyor. Kardeşim siyasetle hiç ilgisi olmayan ve mesleği ile uğraşan başarılı bir subaydı” dedi. Hakan Mehmet Köktürk’ün tutuklanmasından 89 ay öncesinde CD’lerde adının geçtiğini bildiğini, ancak kaçmadığını söyleyen Ömer Köktürk, şunları kaydetti: “Rütbe askeriyede önemlidir ve yanlış yazılmaz. Bir belgede adı Mehmet Köktürk olarak geçiyor. Kardeşimin Mehmet adını kimse bilmez, Hakan adını kullanır. Hepsinde ayrı ayrı dökülen yerler var. Bütün bunlardan sonra kardeşim 16 sene ceza alıyorsa ben neye şaşırabilirim ki.” 16 yıl ceza alan Kurmay Albay Köktürk’ün ağabeyi: 12 Eylül’de askeri mahkemede yargılanan Okuyan: Bizimki daha adildi İleri demokrasinin mahkeme anlayışı BARKIN ŞIK ‘Hilmi Paşa’nın kaç tankı vardı?’ İstanbul Haber Servisi Emekli Orgeneral Aytaç Yalman, “darbeyi Hilmi Özkök engelledi” yorumlarına itiraz ederek “Hilmi Paşa’nın kaç tankı, tüfeği vardı” diye sordu. Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya’ya konuşan Yalman, “Darbeyi kim önledi” sorusuna yanıt verdi. Küçükkaya’nın köşesine taşıdığı konuşmada Yalman, İsmail Küçükkaya’ya telefon ederek “Sana sitem etmek için arıyorum” dedi ve şunları söyledi: “Biraz önce seni NTV’de izledim. Hilmi Özkök için darbeyi önleyen kişi ifadesini kullandın. Aytaç Yalman’ın rolü ne, diye soruldu. Hiçbir şey söylemedin, geçiştirdin. Diyebilirdin ki; iddianameye göre darbeyi önleyen kişi, Aytaç Yalman’dır. Bunu söylemen yeterliydi.” Bu sözler üzerine Küçükkaya’nın “Darbe girişimini gerçekten siz mi önlediniz” sorusuna ise Yalman’ın yanıtı şöyle oldu: “Bilmem, Türk ordusu tek kişi değildir. Tek Genelkurmay Başkanı da değildir. Ucuz kahramanlık kimseye yakışmaz. Türk ordusu demek Kara Kuvvetleri Komutanlığı demektir. Hilmi Paşa’nın kaç tane tankı tüfeği vardı?” Yazısında, “Darbe girişimini siz mi önlediniz” sorusunu bir kez daha yenileyen Küçükkaya’ya Yalman, “Ben öyle demiyorum, iddianame öyle diyor” yanıtını verdi. Yalman’ın “Erken öten horozun kafasını keserler. Zamanı gelince konuşurum. Bizim de kafamız gitmesin...” sözlerine yer veren Küçükkaya, Zekeriya Öz’ün bir karşılaşmalarında kendisine ‘Hilmi Özkök demokrasi kahramanıdır’ dediğini hatırlattığında da, Aytaç Paşa’nın, “Şu tarihi açıklamayı yaptığını” belirtti: “O demokrasi kahramanıysa, biz demokrasi düşmanı mıyız? Ömrümüz boyunca devleti, vatanı korumak için canla başla uğraştık. Hem Cumhuriyeti korumaya çalıştık hem de demokrasiyi... Bizim için ikisi de önemliydi.” ANKARA 12 Eylül döneminde askeri mahkemede, 564 sanıklı MHP davasında yargılanan eski bakan Yaşar Okuyan, Balyoz davasından çıkan kararı Cumhuriyet’e değerlendirdi. Balyoz davasında sanıkların savunma hakkının kısıtlandığını ve gerekli araştırmaların yapılmadığını anımsatan Okuyan, “Benim yargılandığım davada da iddianame ve savcı aşağı yukarı aynı şekildeydi. Ne varsa aldı koydu. Bizim mahkemede gerçekten ‘şunları araştıralım, şu belgelerin bizimle ilgisi yoktur’ dediğinizde, o zaman sınırlıydı laboratuvarlar vs. buna rağmen gönderilmiştir. Savunmada hiçbir kısıtlama olmamıştır. MHP ve ülkücü kuruluşlar davasından bahsediyorum. 564 sanıklı dava. Yani ihtilal yapmış adamlar, ihtilal mahkemesinde idamdan yargılanıyorsunuz. E şimdi bu Balyoz davasına baktığınız vakit, burada sanıkların avukatlarının ortaya koyduğu şeyler; yani savunma haklarının kısıtlanması, avukatların davayı terk etmeleri gerçekten dehşet verici” dedi. Okuyan, 12 Eylül döneminde kendi yargılandığı mahkemenin daha “adil” olduğunu kaydetti. Okuyan, davada yargılamaya esas teşkil eden CD’lerle ilgili “düzmece” iddialarının olduğunu anımsattı. Balyoz’da sivil memur Güllü Salkaya’nın 16 yıl hapis cezası almasıyla ilgili olarak da Okuyan “Daktilo yazmış bayan bir memure. Bu nasıl iş? Yazmayacak mı? Gerekçeli kararı yazarlarsa okuyacağız. Ama iddialar bu şekilde ise benim yargılandığım davada bu kadar usulsüzlükler olmadı” dedi. Erbakan’ın Konya mitingi nedeniyle 11 ay tutuklu kaldığını ifade eden Okuyan, “12 Eylül ihtilalini yapanlar dava açtılar, 11 ay yattı Erbakan ve arkadaşları. Hani o meşhur Konya mitingi. Darbeye gerekçe oldu. O askeri mahkeme beraat verdi” diye konuştu. Okuyan, tutukluluk kararlarını da eleştirdi. Kararı Yargıtay’ın bozacağı yönünde umudu olduğunu kaydeden Okuyan, “Balyoz mahkemesinin başkanı kendinden çok emin. ‘Kısa sürede yazacağız, herkes orada okuyacak’ diyor. Yazsa da okusak biz de” dedi. Davanın karar duruşmasındaki “tutuklama” kararını da anlamadığını kaydeden Okuyan, “Amiral, yurtdışında. Adam tutukluluk kararı veriliyor geliyor, teslim oluyor. Gelip teslim olmuş, tutukluyorsunuz. İleri demokrasimizin mahkeme anlayışı doğrusu farklı. Kamuoyunda ciddi yara açtı. Adam yurtdışında, toplantıda yok. Biliyorsunuz bahse konu olan seminere 53 kişi mi 58 kişi mi ne katılmış. E gerisi? Efendim bulunduğu ifade edilen belgede isimler var. Yani şimdi bu durum dünyanın hiçbir yerinde böyle bir hukuk sistemi içerisinde bir mahkumiyet getirebileceğini düşünmüyorum” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle