14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 EYLÜL 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Sanıklar ve avukatları Ergenekon mahkemesinin tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitirdiğini belirtti 7 Mahkeme heyetine ret DURUŞMADAN MEN CEZASINA TEPKİ HATİCE TUNCER ‘Hukukun mezarı kazılıyor’ İstanbul Haber Servisi CHP Milletvekili, eski Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, Ergenekon davasında CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay’ın da aralarında bulunduğu sanıklara duruşmalardan men cezasını ve Balyoz davasının kararını eleştirdi. Cihaner, Balyoz davasın kararında verilen cezaların “idam” kadar ağır olduğunu ifade ederek “60 70 yaşında çoğu hasta olan kişilere verilen 1015 yıllık 20 yıllık hapis cezaları özünde idam cezası yerine geçer” dedi. CHP milletvekilleri İzzet Çetin, Mustafa Kul, Ali Özgündüz, İlhan Cihaner, Oktay Ekşi, Süheyl Batum, Mahmut Tanal ve sanatçı Bedri Baykam dün Ergenekon duruşmasını izledi. CHP milletvekilleri, duruşma başlamadan önce saat 10.30 sıralarında duruşma salonu önünde basın açıklaması yaptı. Cihaner, 21 Eylül’de verilen Balyoz davası kararını eleştirerek hukuk kurallarının ihlal edilmesine alışıldığını ifade etti. Cihaner, “Karar duruşmasında ilk kez şahit olmadığımız ihlallerle yargılama yapıldı” diye konuştu. Cihaner, Ballbay, gazeteci Tuncay Özkan, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, İP Merkez Karar Kurulu üyesi Erkan Önsel ve emekli Astsubay Oktay Yıldırım’a verilen duruşmalardan men cezalarına da tepki gösterdi. Cihaner, şöyle konuştu: “Artık karşı karşıya kaldığımız, çok vahşi, çok kaba bir hak ihlalini de aşan bir durum, insanın aklıyla, hukukla, belki de insanın bin yıllardır biriktirdiği evrensel hukuk kuralları ile dalga geçmektir, buna meydan okumaktır. Burada maalesef hukukun, adaletin, hukuk devletinin mezarı kazılmakta. Ve utanarak söylüyorum, mezar kazma görevi de hâkimlere, savcılara, hukuk mekanizmasına veriliyor.” Basın açıklamasının ardından CHP milletvekilleri Oktay Ekşi, Süheyl Batum, Mahmut Tanal ve Ali Özgündüz, duruşmalardan men cezalı Balbay ve Özkan ile görüşmek üzere Silivri Cezaevi’ne gitti. Ergenekon davasında sanıklar ve avukatları, “mahkemenin tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitirdiğini” belirterek ayrı ayrı reddi hâkim halebinde bulundular. Hakkında 16 duruşmadan men cezası verilen CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay da, duruşmaya yazılı olarak gönderdiği dilekçeyle davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyetini reddetti. Balbay 16 duruşmadan men edilmesini ceza usulüne aykırı olduğunu ifade ederek “Mahkeme bu tutumu ile savunma hakkımı hiçbir hukuki gerekçe göstermeden keyfi olarak kısıtlamıştır” dedi. Balbay’ın avukatı Oktay Yılmaz’ın da aralarında bulunduğu 20 sanık avukatı, “Savunmanın yargılamanın bir parçası olamadığı, mahkemenin bağımsız ve tarafsız davranmadığı” gerekçesiyle Başkan Hasan Hüseyin Özese ile 6 üye hâkimi reddetti. Oturumu açan Özese, tanık olarak dinlenmesi beklenen Emrah Özdemir’in rahatsız lanarak acil olarak kaldırıldığı Silivri Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındığını bildirdi. Özese, İnternet Andıcı’nın hazırlandığı iddia edilen tarihte, internet sitelerinin işletildiği Genelkurmay Bilgi Destek Dairesi’nin bağlı olduğu Harekât Başkanlığı’na vekâlet eden emekli Tümgeneral ve AKP milletvekili Şirin Ünal’ın ileriki duruşmalara çağrılacağını belirtti. Özese ayrıca eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, 28 Şubat soruşturmasından tutuklu eski Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman, CHP milletvekili Emrehan Halıcı, Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu, Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, eski Emniyet amiri Ahmet İhtiyaroğlu’nun da aralarında bulunduğu 20 tanığın ileriki duruşmalarda dinleneceğini ifade etti. Özese, Birinci Ergenekon’da tutuksuz bulunan Murat Özkan’ın öldüğünün bildirildiğini belirtti. Duruşmada sanıkların taleplerinin alınması sırasında eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Fatih Hilmioğlu, İbrahim Özcan ve Zekeriya Öztürk reddi hâkim talebinde bulun du. Balbay da, mahkemeye yazılı olarak gönderdiği ve reddi heyet talebinde bulunduğu dilekçesinde, 18 Eylül tarihli duruşmada ceza yargılamasının sanıklara tanıdığı en tabii haklardan olan savunma hakkımı kullanmak amacıyla söz istemesine karşılık mahkemenin söz vermediğini anlattı. Balbay, sanıkların bir kısmının mahkemenin kararına tepki göstererek salondan çıktığını ifade ederek “Şahsen duruşma salonunu terk etmediğimi ve beyanda bulunma talebimi yazılı olarak mahkemeye tekrar ilettiğim halde bu talebim kabul edilmemiş ve celse sonunda ‘duruşma salonunu terk ettiğim’ iddia edilmiştir” dedi. Balyoz Tartışmaları Altında Ergenekon’un Sonu! Balyoz davası için Silivri hâkimlerinin verdiği kararın gerekçesini merakla bekleyelim. O gerekçelerde savunulmaya çalışılan hüküm, Ergenekon’un da akıbetini göstermiş olacaktır! Şüphelilerin ve duruşmaları “savunma haklarının kısıtlandığını söyleyerek” terk eden avukatların, o savunmalara dayanak olarak mahkemeye yönelttikleri talepler, gerekçe göstermeden tek tek reddedildi. Olanak buldukça İstanbul’dan 105 kilometre uzaktaki o yerleşkede sürdürülen Balyoz ve Ergenekon adlı siyasi davaların duruşmalarını izlemeye çalışıyorum... 27 Mayıs darbesi sonrasında Yassıada duruşmalarını da izleyen bir hukukçu olarak, 41 yıl sonra her ikisinin de biribirinden farksız ve tamamen politik amaçlarla görev yapmakta olduğuna üzülerek tanık oldum. Şu farkla ki; Silivri adaleti, kendisini “hukukun üstünlüğü”nün temsilcisi gibi göstermek isteyen bir strateji izlerken beriki bir ihtilal mahkemesinin yargıçları olduklarını gizleme gereği duymayacak kadar açık sözlüydüler. Yüksek Adalet Divanı Başkanı merhum Saim Başol bu nedenle, sanıklara mertçe “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor” diyebilmişti. O mahkemenin hükümlerini değerlendiren yabancı basının yazdıklarını merak edenler, arşivlerden bulup çıkartırlarsa, cuma günü geç saatlerde açıklanan Balyoz kararları için yine aynı kaynakların yorumlarıyla nasıl örtüştüğünü anlarlar. Düşüncelerine zaman zaman değer verdiğim TBMM Başkanı Cemil Çiçek, hem eski bir Adalet Bakanı hem de hukukçu olmanın yanı sıra bugünkü parlamentomuzun en deneyimli üyelerinden birisidir. Ancak Balyoz mahkemesinin verdiği kararı yorumlamasını isteyen gazetecilere, anayasanın 138. maddesine gönderme yaparak orada mahkemelerin bağımsız olduğunun anımsatılmasının neyi ifade ettiğini önce kendi vicdanında yanıtlamalıdır. Sayın Çiçek ülkemizde adalet mensuplarının bağımsız olduklarına inanıyorsa; kamuoyu yoklamalarında çoğunluğun “en az güvenilir kurum olarak” adalet kurumunu gösterdiklerinin açıklamasını da yapmalıdır. Politikacılar, Balyoz davası için gerekçesi henüz yazılmamış olan kararı tartışırken, yine bulundukları mevzilere göre değerlendirme yapma alışkanlığından vazgeçmediklerini ortaya koyuyorlar! CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, Balyoz davasının siyasi olduğunu ısrarla savunuyor ve ardından da “Siyasi olan bir davanın içinde hukuk yoktur” diyor. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, kendi politik kampının bireylerinin çoğunluğundan az da olsa farklı bir yorum yaparak “Yargısal kararların adaleti hedeflemesi lazım. Bunun böyle olup olmadığını elbette ki hüküm kesinleştikten sonra göreceğiz” diyor ve kararı veren yargıçlara gönderme yaparak ekliyor: “İnsanın yaptığı işlemlerin vicdanıyla örtüşmesi lazım. Yani gece yattığı zaman kalbi zınk zınk zorluyorsa, orada zorlama var. Ama rahat ediyorsa, vicdanına göre, hukuka göre karar vermiş demektir...” Çetin Doğan’ın Amerikalı bir gazeteci olan damadı kararın açıklanmasından hemen sonra, duruşmalar sürerken de yapılan itirazları bir kez daha gündeme taşıdı. Suçlama belgelerinin sahte olduğunun ABD’li, Alman ve Türk uzmanlar tarafından belirtildiğini tekrarladı. Gerçekten, savcının sanıklar tarafından üretildiğini iddia ettiği CD’lerde bulunan imzalanmamış belgeleri kaynak göstererek darbenin 2002 ve 2003 tarihlerinde, yani AKP’nin iktidara geldiği dönemde planlandığı biliniyor. Oysa o belgelerde kullanılmış olan bazı fontlar ve diğer özellikler, bilgisayar dünyasında Microsoft’un 2007’de kullanmaya başladığı bir sistem. Ama ne savcı hele ne de mahkeme yargıçları bu inceliği yargılama boyunca değerlendirmeye yanaşmayan önyargılı bir şekilde hareket ettiler. Hele bazı asker sanıkların o belgeler düzenlendiği sırada, TSK’nin verdiği görevle okyanusta gemilerinde olmasını bakalım hangi babayiğit yargıç gerekçeli kararda, nasıl anlatacak? Balyoz davasının kararları, maalesef Ergenekon duruşmaları için de “Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir” atasözümüzü doğrulamaktadır. O davanın 16 duruşmadan men edilmiş olan gazeteci sanıkları Tuncay Özkan da, Mustafa Balbay da cuma günü Balyoz kararının henüz açıklanmadığı saatlerde bu olguyu birbirlerinden ayrı olarak bana ve Turgut Kazan’a söylediler: “Olmayan adaletin bizim davamızda görüneceğini beklemiyoruz” dediler. Üzerimde kalmasın diye ana muhalefet lideri Sayın Kılıçdaroğlu’na da telefonla ilettiğim Balbay’ın sözlerini kamuoyuyla paylaşacağım: “Orhan Ağbey, bir çuvalın içinde her şey hazırlanmış. Yumurta, demir, pirinç. ‘Bunları taşıyın. Yolda bakarız diyorlar.’ ...Biz pirincin taşını istedikleri için ayıklarken, bir yandan çuvala bulgur, mercimek koyuyorlar. Adaletin olmadığı bir yerdeyiz biz. O nedenle kendimi kasap bıçağını yalayan inek gibi hissediyorum.” Sevgili Uğur Mumcu “Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi” diye vurgularken henüz o menfur suikast olmamıştı. 1993 yılının 24 Ocak’ında, söylediği gibi, vuruldu ne yazık ki? O zaman haykırışını yansıtan yazısında bizlerle paylaşmak istediklerinin gerçekliğine inandık. Ancak ne yazık ki iş işten çoktan geçmişti. “Şimdi mahpustayız. Bizi orada tutan irade, öyle görülüyor ki tutukluluğumuzu cezaya dönüştürecek” diyen meslektaşlarımızın haykırışlarına nedense yeteri kadar yanıt vermiyoruz. Önce darmadağın olmuş medyamız. Sonra sizler, okurlarımız ve özellikle de muhalefet partilerimiz. Şayet bu sesleri duyuyorsanız, ilginizi alanlara taşıyın ve yargıdan gerçek adaleti isteyin! O zaman belki Silivri hâkimlerine de duyurmuş olursunuz.. ??? Not: Hatay’ı üs yapan Suriyeli silahlı sığınmacılar, kurtardıkları topraklarda çarpışmayı sürdüreceklerini söyleyerek nihayet ülkelerine göçtüklerini açıkladılar. Bizim ülkemizin silahlı Suriyelilerin üssü olduğunu söylediğim için beni hedef seçen yandaşlar! Size hayırlı sabahlar diyebilir miyim? ‘Heyet tarafsızlığını yitirdi’ Duruşma salonunu terk etmediği ve disiplin bozucu hareketlerde bulunmadığının kamera görüntülerinden açıkça görülebileceğini ifade eden Balbay, “Sayın Mahkeme, 5721 sayılı CMK hükümlerine açıkça aykırı olarak 16 celseye katılmaktan men edilmem yönünde karar vermiştir” dedi. Balbay şöyle devam etti: “Mahkeme heyetinizin, 18 Eylül tarihli duruşmadaki tutumu ve davranışları, savunma hakkımı kısıtlayarak savunma yapmam için söz hakkı vermemesi, savunma hakkı vermeden tutukluluğumun devamına karar vermesi ve bundan önceki tahliye taleplerimin basmakalıp gerekçelerle reddedilmesi, heyetinizin artık tarafsız bir yargılama yapmadığını ve yapamayacağını açıkça göstermektedir. Tüm bu nedenlerle, Mahkeme heyetinizi reddetme gereği doğmuştur. Mahkeme heyetiniz tarafsızlığını yitirdiğinden CMK’nin 24. maddesi uyarınca heyeti reddettiğimi ve Mahkeme heyetinizin dosyadan el çekerek hâkimin reddi talebimin incelenmesi için dosyayı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermesini arz ve talep ederim.” Duruşmada CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın avukatı Dilek Helvacı, mahkemenin avukatların sözlü talep hakkını kaldırdığını, duruşma salonunda müvekkilleriyle görüşmelerinin engellendiğini söyledi. Helvacı, “mahkemenin tarafsızlığını yitirdiği ve baskı altında olduğunu” belirtti. Mahkemenin tanıkların dinlendiği aşamada önyargılı olduğunu ortaya koyduğunu savunan Helvacı, mahkeme heyetini reddettiklerini söyledi. Mustafa Balbay, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, emekli orgeneral Hurşit Tolon, emekli Korgeneral Mehmet Eröz, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu, emekli Albay Dursun Çiçek, Serdar Öztürk, gazeteci Tuncay Özkan, emekli Albay Levent Göktaş ve Prof. Dr. Yalçın Küçük’ün avukatları söz alarak mahkemeyi reddettiklerini açıkladılar. Özese ve heyetin tüm hâkimlerini reddeden sanık avukatları daha sonra duruşma salonu önünde basın açıklaması yaptı. Avukatlar, Adalet Bakanı ile HSYK’yı, Özese ve üye hâkimlerin tümü ile ilgili derhal yasal işlem yapmaya çağırdı. BARIŞ PEHLİVAN VE BARIŞ TERKOĞLU GAZETEMİZİ ZİYARET ETTİ ‘AİHM’ye gideceğiz’ (Fotoğraf: VEDAT ARIK) Mahkemenin yargılanmalarına neden olan belgelerin bilgisayarlarına yüklenmesine neden olan zararlı yazılımların mail yoluyla gönderildiğini belirttiğini ifade eden Pehlivan, “Bu maillerde Amerikada’ki ‘jangomail’ adlı bir sunucu üzerinden gönderildi. Mahkeme jangomaile başvurmak için bir karar alacağına dair ara karar verdi. 16 Kasım’daki duruşmada tahliye kararı bekliyoruz. Bu komployu bize kim kurdu, hukuki ve demokratik bütün haklarımızı kullanacağız, AİHM’ye başvuracağız” dedi. Odatv davası çöktü İstanbul Haber Servisi Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, TÜBİTAK raporu ve tahliyelerle birlikte Odatv davasının çöktüğünü belirterek “TÜBİTAK raporu diyor ki ‘bu iddianamedeki suç delilleri sanıklar tarafından oluşturulmamış, değiştirilmemiş ve hiç açılmamış’. O zaman bilgisayarında hiçbir veri bulunmayan Soner Yalçın neden halen tutuklu? Yalçın bir an önce tahliye olmalıdır” dedi. Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu ise “Bu davalarda sanıklar dışında gerçeği arayan ne bir iddia makamı, ne de bir yargı makamı var. Yalnızca sanıklar gerçeğin peşinden koşuyorlar. Suç olan hiçbir faaliyet yok, peşin olarak tutuklama ve cezalandırmalar var. Biz peşin olarak bu davada cezalandırıldık” diye konuştu Odatv davasında gazeteciliğin yargılandığını belirten Pehlivan, “Son tahliyelerle ve TÜBİTAK raporuyla birlikte Odatv davası çökmüştür” dedi. Pehlivan, şunları söyledi: “Bilgisayarında veri bulunan, iddianame dosyaları bulunan insanlar, Müyesser Yıldız, Barış Pehlivan şu an dışarıda. Üç önemli şey var. Dosyalar açılmamış, değiştirilmemiş, oluşturulmamış. Bilgisayarlarımızda bulunduğu iddia edilen bu belgelerin bize ait olmadığı ve bizlerin bu belgelerden habersiz olduğumuz TÜBİTAK raporunda da ortaya çıktı. O zaman bu belgeleri bize kim gönderdi, bizim bilgisayarlarımıza kim soktu? Bizim 20 ay tutuklu kalmamıza kimler neden oldu?” artışılan davaların parçası’ Barış Terkoğlu ise “Odatv davası, Türkiye’de son dönem Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy gibi bir dizi tartışılan davaların parçasıdır. Odatv davasının bu davalarla benzer yanı ise ortadaki şüpheli deliller, suç tanımının kanuna uygun olmayacak şekilde yapılması ve meşru demokratik ifade haklarının suç sayılmasıdır” dedi. “Kim yaptı” sorusuna yanıt bulmaya çalışan bir irade olursa Türkiye’de hukuktan bahsedilebileceğini ve adaletin de geleceğini anlatan Terkoğlu, şöyle devam etti: “Yalnız bizim bilgisayarlarımıza virüsü gönderene kilitlenmemek gerekir, süreci tamamlayan güçlere de bakmak lazım. Türkiye’deki bu davalardaki komplonun sanılandan çok daha büyük olduğunu düşünüyorum. Örneğin Müyesser Yıldız’ın bilgisayarı henüz incelenmeden polis o bilgisayarın içinde bulunduğu iddia edilen belgelerle ilgili soru soruyor, nereden biliyor onları. Ortada körler sağırlar birbirini ağırlar durumu var. Ama sahte delillerle yapılmak istenen, amacı çok uyumlu sürdüren bir irade var, o irade bizi 20 ay içeride tuttu.” ‘T EMEKLİ TÜMAMİRAL ŞİŞLİOĞLU’NUN EŞİ ‘Hilmi Özkök sırtımızdan hançerledi’ İstanbul Haber Servisi Balyoz davası sanıkları karara tepki gösterdi. Ergenekon davasından da tutuklu yargılanan ve Balyoz’da 18 yıl hapis cezasına çarptırılan eski Kuzey Deniz Saha Komutanı emekli Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, Mehmet Otuzbiroğlu, “Bu davada bilerek veya bilmeyerek Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu duruma düşmesine sebep olanlar ya çok saftır ya da vatan hainidir” dedi. Ergenekon’da “İrtica ile Mücadele Eylem Planı ve İnternet Andıcı” dosyasından tutuklu yargılanan ve 16 yıl hapis cezası verilen emekli Albay Dursun Çiçek ise yazılı bir açıklama yaptı. “Bugün mahkeme adı altındaki rolümüzü oynamak için yine salondayız” diyen Çiçek, şunları belirtti: “Burada ‘yargılama’ adı verilen bir tiyatro oynanıyor. Balyoz davası adı verilen tiyatro senaryosu kısa yazılmıştı. 2 yılda bitti. Dünyada dijital verilere dayalı, hukuken delil niteliği olmayan, bilgisayar dosyalarına dayalı bir hüküm verildi. Yani Türk milleti adına yargılama yaptığını iddia eden bir heyet, masum insanlara haksızlık ve hukuksuzluk yaptı. Bu ülkenin aklı ve vicdanı hür insanlarına sesleniyorum. Ülkemizde sivil darbe oldu, bu milletin haberi mi yok?” Balyoz davasında 16 yıl hapis cezasına çarptırılan emekli Tümamiral Mücahit Şişlioğlu’nun eşi Yeşim Şişlioğlu dün Ergenekon davasını izledi. Şişlioğlu, “Eşim ve Hilmi Özkök yakınen çalışmışlardır. Bir savaş durumunda eşim, Özkök için canını verirdi. Özkök, bu Balyoz savaşında bizi yalnız bırakarak sırtımızdan hançerlemiştir” dedi. Mahkemeden talebe ret Mahkeme ara kararında avukat ve sanıkların reddi heyet ve reddi hâkim taleplerinin “İleri sürülen sebeplerin tarafsızlıkları şüpheye düşürecek nitelikte bulunmadıkları, geçerli ret sebebi de bildirmedikleri” gerekçesiyle reddine karar verdi. Mahkeme Balbay’ın avukatlarının da aralarında bulduğu avukatların “duruşmalardan men cezalarının geri alınması” taleplerini de reddetti. Kararda Genelkurmay Başkanlığı’nın 22 Haziran 2012 tarihinde Danıştay olayı ile ilgili oluşturulan bir şema gönderildiği belirtilerek “Şemanın bugüne kadar haklarında işlem yapılmayan kişilerin isimleri kapatılmak suretiyle dosyaya konulmasına” hükmedildi. Hükümet, Ovacık Cumhuriyet Başsavcısı öldükten sonra harekete geçti Hâkim ve savcılara özel güvenlik UTKU ÇAKIRÖZER Saldırı ihbarı geldi Yetkililerin Cumhuriyet’e verdiği bilgilere göre, saldırı öncesinde güvenlik birimlerine ihbar geldi. Terör örgütünün bölgede Tuncel kararına misilleme Yapılan değerlendirmeler, ilçeye iki ay önce atanan Savcı Uzun’un henüz herhangi bir dos Savcı Uzun’un korunmak için devletten tabanca istediği de yetkililerce doğrulandı. Üst düzey bir yetkili, “Oraya gideli henüz iki ay olmuş. Belki de gelen ihbar C MY B C MY B ANKARA Hükümet, Ovacık Cumhuriyet Başsavcısı Murat Uzun’un teröristlerce şehit edilmesinden sonra güvenlik önlemi almaya karar verdi. Adalat Bakanlığı, HSYK ve Emniyet Genel Müdürlüğü arasında yapılan görüşmelerde hâkim ve savcı lojmanlarının korunması için “Gerekirse özel güvenlik şirketlerinden hizmet alımı yoluna gidilmesi” üzerinde durulduğu öğrenildi. hâkim ve savcıları hedef alan bir saldırı hazırlığı içinde olduğu ihbarı ışığında PKK ile çatışmaların yoğun olduğu il ve ilçelerdeki hâkimsavcı lojmanlarında güvenlik önlemleri artırıldı. Ancak “PKK etkinliğinin az olduğu ve halkla devlet diyaloğunun güçlü olduğu” gerekçesiyle Ovacık’ta ciddi bir eylem yapılacağına ihtimal verilmediği ve önlem alınmadığı ortaya çıktı. “PKK etkili değil” denerek önlem alınmayan bölgede kısa süre önce de CHP milletvekili Hüseyin Aygün PKK tarafından kaçırılmıştı. yayı sonuçlandırmadığı için özellikle hedef alınmadığı yönünde. Binanın girişine gizlenen saldırganların ilk kim gelirse vurmayı hedefledikleri sanılıyor. Soruşturmayı yürüten makamlar, aynı gün BDP’li Sebahat Tuncel’in mahkumiyetini onayan Yargıtay kararı ile bir bağlantı olabileceği üzerinde duruyorlar. Güçlü bir iddiaya göre, Savcı Uzun, milletvekili Tuncel’e yargı tarafından verilen cezaya misilleme olarak suikasta uğradı. Savcı tabanca istemiş lar üzerine güvenliğinden endişe ederek bir tabanca edinmek istemiş. Bu talep yapılalı yaklaşık bir ay olmuş. Gecikme yok, bürokrasi açısından normal bir zaman aralığı” bilgisini verdi. Uzun’un şehit edilmesinin ardından bölgede görev yapan diğer hâkim ve savcıların güvenliğinin nasıl sağlanacağı konusunda kapsamlı bir çalışma başlatıldı. Adalet Bakanlığı, HSYK ve Emniyet birimleri arasında yapılan görüşmelerde, “Lojmanların etrafına güvenlik kamerası konması” ve “Koruma sağlanamayan ya da yeterli olmayan lojmanlar için de özel güvenlik şirketlerinden hizmet alımı yoluna gidilmesi” gibi önlemler üzerinde durulduğu bildirildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle