14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 EYLÜL 2012 SALI 6 HABERLER Türk Hukuk Kurumu Başkanı Kanadoğlu’ndan eski Genelkurmay Başkanı’na tepki: Önce bildiklerini açıklasın İLHAN TAŞCI Taha Akyol Doğru Yazmıyor Hukukçu kimliğiyle sık sık övünen Taha Akyol, Balyoz kararına karşı tarafların tutumlarına değindikten sonra, “Ben bir hukukçu olarak AİHM’nin bu dosya ile ilgili kararını esas alan bir yazı yazmayı tercih ediyorum” diyor. Akyol, okurlarını “hukukçu kimliği” ile (uzman!) peşinen şartlayarak, yazdıklarının tartışmasız doğru olduğu mesajını bilinçaltına iletiyor... Akyol, hukukçuya yakışmayacak ağır bir hata yapıyor.. AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) kararına özetle değinirsek: Çetin Doğan’ın avukatları tutukluluk süresine itirazda bulunuyor. İtirazın amacı, yargılamanın tutuksuz yapılmasını sağlamak. AİHM de hükümete soruyor ve yanıt istiyor. Hükümet Balyoz iddianamesinde Çetin Doğan’a yöneltilen suçlamaları gönderiyor. AİHM de bu suçlamalara ve istenen cezalara bakarak, Çetin Doğan’ın tutukluluğunun sürmesinde bir yanlış olmadığı kararını veriyor. Atılı suçlarla tutukluluk süresinin uygunluğunu gösteriyor sadece! Burada AİHM yargıçları ne atılı suçların doğruluğu konusunda bir karar vermiştir ne de başka bir şey... AİHM, bu kararını yazarken de iddianamedeki suçlamaları özetliyor. Savcılığın ileri sürdüğü “delilleri” sayıyor. Demek istiyor ki bu iddialar karşısında tutukluluk süresinin uzun olduğu söylenemez... Ama bizimkiler, AİHM iddiaların doğruluğu konusunda bir karar verdi, havasında yorumluyor! Tam da çarpıtılan nokta bu! Zaten AİHM süren bir davada iddialarsavunmalar doğru mudur yanlış mıdır diye karar veremez. Sadece, sonucu kesinleşmiş bir mahkeme kararı hakkında başvuruları kabul eder; yargılama adil midir, atılı suçlar ve ileri sürülen deliller doğru mudur bakar, savunmayı inceler, mahkemenin kararını yargılar! Hukukçu değilim, ama halkımız da durumu böyle bilir. Balyoz’da henüz iç hukuk yolları bitirilmediği için, zaten AİHM’ye henüz götürülemez. Bu nedenle, AİHM’nin dava konusunda bir karar vermesi de söz konusu değil... ??? Şimdi sorayım: Balyoz mahkemesinin verdiği kararlar üzerine bir yazı yazarken, AİHM’nin davanın sonucuyla ilgisiz bir ara kararını köşenize neden aldınız? Sanki AİHM’nin tutukluluk süreciyle ilgili ve tamamı iddiaları özetleyen kararını, sanki davanın sonucunu öngörüyormuş veya destekliyormuş ve sonucu imiş gibi yazmanız, nasıl bir “hukukçu” tutumudur? Yoksa bir hatayanlışlık mı yaptınız? Yazınızdaki darbenin beş aşaması ise AİHM’nin değil, savcılığın iddiasının özetlenmesi değil mi? Bunun doğruluğu hakkında AİHM’nin bir kararı mı var?! Yazınızda “AİHM bu iddiaların dayandığı delilleri sayıyor” ifadeniz de okuru yanıltıcıdır. Çünkü bu iddiaların dayandığı “deliller”in delil olup olmadığı da, AİHM’nin bir kararına dayanmıyor. Sanki AİHM ileri sürülen savcılık delillerini “gerçekolgu diye kabul etmiş..” havasını basıyorsunuz okura... ??? Bir çarpıtma daha yapıyorsunuz: “AİHM kararında bu iddiaların dayandığı delilleri sayıyor: Birçoğu Çetin Doğan tarafından imzalanmış 2.229 sayfa belge, 19 adet CD, 10 adet teyp kaseti, ses kayıtları...” Sayın Akyol, iki yıldır bu konuyu izliyorsanız eğer, Balyoz iddianamesine konu olan savcılık “belgeleri” arasında, tek bir “imzalı kâğıt” olmadığını öğrenmemiş olmanız imkânsız. Tek bir imzalı belge gösterin lütfen! ??? Burada, kamuoyuna verilen imaj açısından bir gerçeği yazalım: Balyoz iddiaları tamamen CD’lerden oluşuyor. Sağa sola (mesela Gölcük’e!) konarak yeniden bulunan CD’ler.. tamamı 19 mudur bilemem.. terazide tartsan 50 gram gelmezler... Hiçbirinde de tek bir imza yoktur, ama The Taraf ve ekürileri, bu belgeleri imzalı diye millete yutturdu. Siz şimdi bu yalanı yeniden iletiyorsunuz! Bütün CD’lerin de en erken 2009’da hazırlandığı, yani büyük sahtekârlık, gösterildiği halde! Biraz olayın bu yönüne de bakın! Ama kamuoyunu yanıltmak için “deliller” bavul ile tanıtıldı. Bavulcu Baransu, CD’lerden aldığı çıktıları bir bavulla savcılığı götürmüştü! Vayyy belgelere bak!! Ne iş! ??? Aynı çarpıtmayı, Radikal’de yazan benzer türden başka bir “hukukçu” yazar da yapıyor.. Şirin Payzın’ın geçen cuma günkü programına katılan bu kişi de AİHM iddiaları ciddi görmeseydi, bu kararı vermezdi diye zırvaladı... Özgür Mumcu, dünkü yazısında, AİHM’nin “Çetin Doğan hakkında verdiği kararda, delillerin geçerli olduğuna karar verdiğine ilişkin yorumlar ise gerçeği yansıtmıyor” diyor. Özgür Mumcu, uluslararası hukukçudur! Her ne kadar yazısında CD’lerde saptanan çarpıtmaların belgelenmesini, CD’lerin doğruluğu açısından “soru işareti doğurdu” gibi biraz hafife alan yaklaşımda bulunsa da. ??? Dönelim T. Akyol’a: “Ailelerden başka, sanıkları destekleyen, davanın tamamen uydurma olduğunu söyleyen, aktif bir ulusalcı taban da mevcut..” diyor. Ayıp ediyor mu diyelim yoksa, ulusalcı kesimin salt doğrularınesnel gerçekleri araştıran kesim olduğunu itiraf mi ediyor, mu diyelim! Bilemedim! Siz karar verin... ANKARA Türk Hukuk Kurumu Başkanı Sabih Kanadoğlu, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün 325 kişiye hapis cezası verilen Balyoz davasına ilişkin “yargılama adil olmadı diyemem” sözlerine tepki gösterdi. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde adil yargılamanın ilkelerinin belirlendiğini vurgulayan Kanadoğlu, “Esefle karşılanması gereken, yetiştiği ocağa komuta etme onuruna erişmesine rağmen, silah arkadaşlarını yalnız bırakarak iddialar hakkında sessiz kalan, bilgilerini saklayan, eylemi nasıl, ne şekilde ve hangi tarihte önlediğini açıklamak veya iddiayı dışlamak görevini yerine getirmeyen bir kişinin, adil yargılama üzerine fikir yürütmesidir” yorumunu yaptı. Kanadoğlu, bir yargılamanın adil olup olmadığınının ölçütlerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve anayasada yazılı olduğuna işaret ederek bunların neler olduğunu şöyle sıraladı: “Bir yargılamanın adil olup olmadığı, ölçütleri AİHS’de ve anayasamızda yazılıdır. Öncelikle, mahkemenin bağımsız ve yansız olduğuna ilişkin en küçük bir kuşku veya bu yönde algılama varsa; yargılamalar ceza ve tutukevinin yerleşkesinde, sanıklar, tanıklar ve izleyiciler için engeller ve zorluklar çıkarılarak yapılmışsa; sanıklar hakkındaki lehte ve aleyhteki kanıt lar dikkatle ve titizlikle toplanmamış ve lehte olanlar savunmadan ısrarla saklanmışsa; savunmaya iddia tanıklarını sorguya çekmek, tanıklarını özdeş koşullar içinde çağırmak ve dinlenmesini sağlamak hakkı tanınmamışsa; iddia makamının sunduğu birçok belgenin sahteliği konusunda uzmanlar tarafından düzenlenen yansız raporlar göz ardı edilmişse; kanıtların iddia ve savunma tarafından tartışılıp, irdelenmesi ve değerlendirilmesine değinen CMK hükümleri uygulanmamışsa; sanıklar ve vekilleri disiplin bahanesiyle duruşmalara katılmaktan men edilmişse; sanıklar mahkeme heyeti tarafından oyunu belli edecek şekilde tehdit edilmiş se; atılı suçun niteliğine göre, eksik teşebbüsün icrai hareketlerinin ne şekilde yarım bırakıldığı araştırılmamış ve önlediği iddia edilen kişiler tanık olarak dinlenmemişse (Aytaç Yalman, Hilmi Özkök); yargılayan mahkeme daha insani daha vicdani daha hukuki, yeni mahkemeler kurulduğundan bahisle kaldırılmasına rağmen, anayasanın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırı olarak elindeki davaya özgü görevine devam ederek hükme bağlamışsa; o yargılama ve ona bağlı kararı adil olamaz.” Kanadoğlu, Balyoz davasındaki karar karşısında kamuoyu vicdanının tatmin olmamasının nedeninin de bu gerekçeler olduğuna işaret etti. BALYOZ KARARI VEREN MAHKEME YASAYLA KAPATILMASINA RAĞMEN HÜKÜM KESİNLEŞİNCEYE KADAR AÇIK KALACAK Balyoz’da temyiz yolu uzun İLHAN TAŞCI ANKARA Balyoz davasının Yargıtay’daki temyiz incelenmesi sonrasında Türkiye’de bir ilk yaşanacak. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 3. yargı paketi kapsamında verdiği karar kesinleşinceye kadar “açık tutulacak” ancak yargılama yapmayacak. Temyizi görüşecek 9. Ceza Dairesi’nin üye sayı ve yapısı ise 7 ay önce değiştirildi ve Yargıtay’a yeni seçilen üyeler arasından yedi üye bu dairede görevlendirildi. Balyoz davasında 325 muvazzaf ve emekli asker ile sivil memurlara hapis cezaları veren İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararını tamamlamasının ardından, temyiz başvuruları yapılacak. Balyoz davasının temyiz incelemesini terör ve örgütlü suçlara bakan Yargıtay 9. Ceza Dairesi yapacak. 24 Şubat 2011 tarihinde Yargıtay Yasası’nda yapılan değişiklikle 32 olan daire sayısı 38’e, üye sayısı ise 137 artırılarak 250’den 387’ye çıkarılmıştı. Yeni atanan 137 üye arasında Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Abdurrahman Kavun, Yargıtay Tetkik Hâkimi Ahmet Toker, Yargıtay Tetkik Hâkimi Fikriye Şentürk, Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hamza Yaman, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Cumhur Özer, Denizli Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Zekeriya Erdoğan ve Malatya Savcısı Hüseyin Sarıömeroğlu da yer almıştı. Mart ayında yapılan “yeni görevlendirmeler” kapsamında bu yedi üye, 9. Ceza Dairesi’nde görevlendirildi. Dairede “eskilerden” yalnızca daide başkanı Ekrem Ertuğrul ile Halim Aşaner kaldı. SUBAYLAR MALİ AÇIDAN SIKINTILI BARKIN ŞIK Özler: Elbet hesap sorulur 30 Ağusos Zafer Bayramı’nda İzmir Valiliği’nin resepsiyonunda zeybek oynamasıyla gündeme gelen Tümgeneral Atilla Özler de kararın yazılmasını beklerken telefonla arayan yakınlarına “Er geç bu ülkenin cumhuriyet savcıları, hâkimleri olacak. Onlar bu hesabı sorar” diye tepkisini dile getirdi. Atilla Özler Yalnızca avukatlar dinlenecek Davanın dayanağını oluşturan 2 bin 400 sayfa “belgeyi” gazeteci Mehmet Baransu bavulla savcılığa teslim etmişti. Soruşturma ve dava aşamasında dosyadaki belge sayfa sayısı yeni “deliller”, savunmalar ve gelen evraklarla birlikte artık yüz binlerle ifade ediliyor. Ekrem Ertuğrul başkanlığında oluşturulacak olan beş kişilik heyetin, bu belgeleri de tek tek incelemesi ve ondan sonra karar vermesi gerekecek. 10 yıldan fazla ceza verilmesi nedeniyle sanıklar, temyizin duruşmalı yapılmasını isteyebilecekler. Heyet tetkik hâkim ve müzakere aşamasını tamamladıktan sonra yapacağı duruşmada, sanık avukatlarının savunmalarını yeniden dinleyecek. Sanıklar ise duruşmaya katılamayacaklar. Dairenin, olası bir bozma kararı vermesi durumunda, dosya İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüşülecek. Bu noktada ilginç bir tablo gelişecek. 3. yargı paketi ile elindeki dosyaları bitirmesinin ardından kapanması karara bağlanan 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hukuken varlığının sona ermesi için Yargıtay kararı beklenecek. Bu mahkeme temyiz sonuçlanıncaya kadar “açık tutulacak” ancak yargılama yapmayacak. İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, üyelerin oturup bekleyeceklerini söylerken şu yorumu yaptı: “Bir mahkemeyi kapattım diyorsanız, usul hukukunda bu derhal uygulama ilkesine tabidir. Bu mahkemeler kapatıldığı halde ellerindeki davaları görebileceğine ilişkin hüküm insanlarda ciddi bir soru işareti yaratıyor. Düzenlemeyle mutlaka bu üç hâkim bitirsin diyorsunuz. Türkiye’de bu davaları görebilecek bilgi donanımına sahip başka hâkim yok mu? Niye illa bu üç hâkim? Mahkeme başkanı da duruşmalar başlamadan 3 gün önce tayin edildi ve mutlaka da bitirilsin denilen bir ortamda AİHM’nin söylediği tarafsız ve bağımsız mahkeme düşüncesini insanlarda uyandırabilir misiniz, mümkün değil. Nereden baksanız tuhaflık.” Teslim oluyorlar İstanbul Haber Servisi Balyoz davasında 16 yıl hapis cezasına mahkum edilen Tümgeneral Atilla Özler’in de aralarında bulunduğu, haklarında yakalama kararı olan 2’si emekli 11 subay dün tutuklanarak cezaevine gönderildi. Teslim olmak için adliyeye gelen emekli albay Berna Dönmez, “Adaletin günün birinde tecelli edeceğine inanıyorum. Ümidimi kaybetmek istemiyorum” dedi. Balyoz davasında 16 yıl hapis cezasına mahkum edilen Tümgeneral Atilla Özler, yarbay Kürşad Güven Ertaş, albaylar Cahit Serdar Gökgöz, Cünyet Sarıkaya, Mesut Zafer Sarı, Çetin Can, Süha Civan, Yavuz Kılıç emekli Albay Erden Ülgen, emekli Albay Berna Dönmez ile 13 yıl 4 ay hapse mahkum edilen albay Alpar Karaahmet dün İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargıç karşısına çıktı. Mahkeme heyeti, sanıkların kaçma şüphelerinin bulunduğunu belirterek adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı gerekçesiye tutuklanmalarına karar verdi. Özler’in avukatı Kemal Yener Saraçoğlu, tutuklama kararının sanıkların yüzüne okunmamasına tepki gösterdi. Heyetin, sanıkların kimlik tespitinin ardından ara verdiğini belirten Saraçoğlu, “Ara bitince mübaşir tutuklama kararının olduğu tutanağı bize verdi. Başkan salondan ayrılmıştı. Tutanakta bile kararın sözlü olarak bildirildiği ifade ediliyor” dedi. Bakırköy Kadın Cezaevi’ne gönderilen Albay Berna Dönmez, kararın yazılmasını beklerken gazetecilere yaptığı açıklamada, 2010 yılında kendi isteğiyle emekli olduğunu ve seminere de katılmadığını ifade etti. “Bizim 1 gün bile ceza almamamız lazım. Suçum ne hâlâ bilmiyorum” diyen Dönmez, şöyle devam etti: “Delil olarak gösterilen CD’lerde altına benim ismimin yazıldığı bir belge var. Belgeyi ben oluşturmadım. Zaten imzalı bir belge değil. Bilgisayar kullanmayı bilmiyorum, hiç bilgisayarım olmadı. Emekli olduktan sonra bile bilgisayar sahibi olmadım.” Kaçtığı yönündeki iddiaların gerçekdışı olduğunu belirten Dönmez, “Beraat etmeyi beklerken ceza aldığımı görünce fenalaştım. Eşim de beni eve götürdü. Bugün de buraya kendimiz geldik. Kim kafasından darbe yapmayı geçirdiyse hesabını versin. Başkalarının önceden yediği yemeğin hesabını bize ödetiyorlar” diye konuştu. Bundan sonrası için öngörüsünün olmadığını söyleyen Dönmez, “Adalet tecelli etmedi. Adaletin günün birinde tecelli edeceğine inanıyorum. Ümidimi kaybetmek istemiyorum” dedi. Öte yandan, dava sonucu ceza alan 36 sanığın avukatları karara itiraz etti. ‘Kaçmadım’ Balyoz Davası’nda verilen cezalar Yargıtay tarafından onanırsa, emeklilik hakkını kazanmamış olan dava sanıkları ekonomik açıdan yanacak. Emeklilik hakkını kazanmış olanlar Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından emekliye ayrılacak. Bu kişilerin özlük haklarında bir kayıp meydana gelmeyecek. Devletten hak ettikleri maaşlarını almaya devam edecekler. Ancak binbaşı ve yüzbaşı ile daha alt rütbedeki sanıklardan emeklilik hakkını elde etmeyenlere maaş bağlanmayacak, tazminat da ödenmeyecek. 16 ila 18 yıl hapis cezası alanlar bu süre içinde aile desteği de olmazsa, devletin iaşesi ile cezasını çekecek. Balyoz Davası’nın gerekçeli kararı önümüzdeki günlerde Genelkurmay Personel Başkanlığı’na da gönderilecek. Dosyayı inceleyecek olan Personel Başkanlığı’nın, karar kesinleşmediği için muvazzaf Balyoz sanıklarını emekliye ayırması beklenmiyor. Ancak TSK Personel Kanunu’nun 50. maddesi Genelkurmay Başkanlığı’na emekli etme hakkı tanıyor. Söz konusu maddede, “Subay Sicil Yönetmeliğinde gösterilen esaslara göre kendisinden istifade edilemeyeceği sıralı sicil üstlerinin düzenleyeceği sicil belgesi ile anlaşılan subaylar hakkında hizmet sürelerine bakılmaksızın T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümleri uygulanır” deniyor. Ancak, sanık yakınları, Genelkurmay Başkanlığı’nın Yargıtay’ın vereceği kararı bekleyeceğini düşünüyor. Cezaevine kadın ayarı ‘Suçumuz yok’ Kocasakal: Tuhaflık Balyoz davasından tutuklanan Deniz Hâkim Yarbay Tülay Delibaş ile sivil memur Güllü Salkaya, askeri cezaevinde beraber yatacak. Ancak, askeri cezaevinde kadınlar için ayrılmış bir bölüm bulunmadığı öğrenildi. Bu yüzden Delibaş ve Saklaya için yeni bir “Kadınlar Koğuşu” yapılacağı bildirildi. Emekli Albay Berna Dönmez’in ise Metris veya Bakırköy’deki kadın hapishanesine gönderilmesinin beklendiği kaydedildi. Bahçeli Silivri’ye gidiyor Diken: Kimse baskı yapamaz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bugün Balyoz davasında 18 yıla mahkum olan MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan’ı Silivri Cezaevi’nde ziyaret edecek. Bahçeli, Alan’ı tutukluluk süresince hiç ziyaret etmemişti. Bahçeli’nin ziyarete MHP genel başkan yardımcıları ve bazı milletvekilleriyle beraber gideceği belirtilirken Bahçeli ve beraberindeki heyet MHP’li Alan ile açık görüşmede bir araya gelecek. Bahçeli’nin bugün gerçekleştireceği görüşmenin ardından ziyaretle ilgili bir basın açıklaması yapması da bekleniyor. İstanbul Haber Servisi Balyoz davasında kararı veren İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ömer Diken, “Kararla ilgili konuşmamız doğru olmaz. Gerekçeli kararımızı en kısa sürede hazırlayacağız” dedi. Sanıkların “babalık ve kocalık haklarından mahrumiyetine” ilişkin kararla ilgili olarak Diken, “Bu yasada olan bir şey. Biz yazmasak bile bu İnfaz Savcılığı’nca uygulanacaktı” ifadelerini kullandı. Kararın Cuma gününe kalması üzerine “baskı gördüler” şeklindeki iddialara tepki gösteren Diken, “Kimse bana baskı uygulayamaz. Müzakereler sırasında telefonum yanımda değildi. Saat geç olunca yorulduk. Yanlış karar vermemek adına ertesi güne bıraktık. Yorgunluk hatayı beraberinde getirdiği için böyle bir karar aldık” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle