14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 EYLÜL 2012 PAZARTESİ 8 İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir A Manisa B Denizli A Zonguldak B Sinop B Samsun B Trabzon PB Giresun PB Ankara B 26 30 28 28 29 31 33 24 23 25 23 22 27 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B A A A A A A A B B PB 27 26 25 30 33 33 32 33 29 31 25 22 21 Oslo B Helsinki Y Stockholm B Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte B B Madrid Viyana B HABERLER 12 10 13 17 20 19 19 22 22 20 27 23 25 Belgrad B 31 Sofya B 28 Roma B 25 Atina A 28 Zürih Y 20 Moskova Y 13 Aşkabat B 32 Taşkent PB 29 Baku Y 24 Bişkek B 25 Tiflis B 25 A 30 Kahire Şam A 33 Ülkemizin genelinde yağış beklenmiyor, kuzeydoğu kesimlerinin parçalı ve çok bulutlu, diğer yerlerin az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Hava sıcaklığının yurdun kuzey, iç ve doğu kesiminde 2 ila 4 derece artarak, mevsim normalleri civarında yer yer üzerinde seyredeceği bekleniyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 24 Eylül Fotoğraf: ALİ AÇAR Balyoz davası boyunca sanıklar, Özel Yetkili İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin davayı yürütüş tarzı hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na yüzlerce şikâyette bulundu. Bu başvurulardan bir sonuç çıkmazken geçen cuma günü sonuçlanan davada sanıkların 325’ine 20, 18 ve 16’şar yıl hapis cezaları verildi. Sanıkların hâkimlerden şikâyetçi oldukları temel konular nelerdi? Delil değerlendirme aşaması atlanarak karar aşamasına geçilmesi, sanıklar lehindeki delillerin değerlendirme dışı bırakılması, üzerinde dijital olarak oynandığı raporlarla belirlenen belgelerin delil kabul edilmemesi, dönemin Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman’ın tanık olarak dinlenmesi taleplerinin reddedilmesi ve sanık avukatları olmadan karar açıklanması. HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, sanıkların ve avukatlarının dava süreci boyunca bu konularla ilgili kendilerine ilettikleri şikâyetlerin akıbetinin ne olduğunu sorunca şu yanıtı verdi: “Dava süresince çok sayıda, belki yüzlerce şikâyet geldi. Bunların çoğu hakkında inceleme de başlattık. Ama şikâyet konularının tümü ‘hâkimin yargılama yetkisine ilişkin’ oldukları için soruşturulmasına yer olmadığı sonucuna vararak reddettik. HSYK’nin yetkileri belli. Ancak disiplinsizlik ve görevi ‘Tümünü reddettik’ Halil Top’un serbest bırakılması istendi Devrimci Alevi Komitesi mensubu bir grup, 27 Nisan’da Çorum’da DHKPC’ye yönelik düzenlenen operasyonda gözaltına alınan ve 9 Ekim’de ilk duruşması yapılacak olan Halil Top’un serbest bırakılması için dün Galatasaray Lisesi önünde bir araya geldi. Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, Aleviler üzerinde artan baskının sona erdirilmesini istedi. Yapılan basın açıklamasında, “Demokratik haklara tahammül edemeyen AKP polisi, 5 dernek üyesini gözaltına aldı” denildi. Top’un serbest bırakılması için imza toplandı. Okur: Yargıtay Öne Almazsa Yıllarca Sürer tarafsız yapamayacağının anlaşılması durumunda bize geliyor. Dosyaların içeriğine karışamayız.” Son olarak 3. yargı paketiyle getirilen adli kontrol mekanizmasından yararlanarak tahliye edilmeleri talepleri reddedilince Balyoz sanıklarının tümü HSYK’ye telgraf çekerek hâkimlerin tutumundan şikâyetçi olmuş. Henüz çıkmamış, ama çıkacak sonuç belli: Hâkimin yetkisi. kadar doğru? Bunları saptayacak makam Yargıtay. Delil aşamasını atlayarak karara geçilmesi hukuka uygun mu, değil mi ona da Yargıtay karar verecek.” Avukatlar olmadan sanıklar hakkında karar açıklanmasında kim haklı? Bu konudaki itirazlar da Yargıtay’da ele alınacak, ama Okur’a göre “Hukuk, hakkın kötüye kullanılmasını korumaz. AİHM’nin bu yönde lehte kararları da bulunuyor.” 300’den fazla tutuklu bulunan bu tartışmalı davanın yıllarca beklemesi daha fazla hak mağduriyetine yol açacaktır. Okur da aynı görüşte: “Normal sıraya konursa bitmesi yılları bulabilir. Ama Yargıtay’ın bu davaya öncelik vereceğini tahmin ediyorum. Bildiğim kadarıyla zaten tutuklu dosyalarını öncelikle ele alıyorlar. Ama 325 tutuklu bir davaya daha büyük bir hassasiyet gösterirler diye düşünüyorum. Geçmiş uygulamaları da hassasiyetleri gözetir niteliktedir. Gerekçeli karar ne zaman yazılır bilemem, ama Yargıtay’a gidişinden itibaren 34 ay içinde sonuçlandırılabilir diye düşünüyorum. Yıllarca bekletmezler.” GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY arar bozulursa sicile işlenir’ Sanıkların itiraz ve şikâyetleri haklı bulunur ve karar Yargıtay tarafından bozulsa dahi HSYK’nin yapacağı bir şey yok mu? Hayır var. Okur, “Eğer Yargıtay bu kararı bozarsa, hâkimlerin siciline işlenir ve ilerideki terfi ve atamalarını olumsuz etkiler” diyor. ??? Anlaşılan o ki Balyoz davası, bugüne kadar olduğu gibi Yargıtay aşaması boyunca da Türkiye’de adalet sisteminin tartışılacağı bir platform olmaya devam edecek. Kamu vicdanını daha fazla yaralayacak haksız mağduriyetlere neden olunmaması için en başta gerekçeli karar yazımı olmak üzere bu sürecin hızla sonuçlandırılmasında yarar var. ‘K bakacak’ ‘Hepsine Yargıtay ne alınmazsa yıllarca sürer’ Okur ile davanın bundan sonraki safahatını da konuştuk. Öncelikle mahkeme heyetinin gerekçeli kararının açıklanması beklenecek. Ardından sanıklar temyize gideceklerini açıkladıkları için Yargıtay aşaması başlayacak. Başsavcılık görüş yazarak bir daireye gönderecek. Büyük olasılıkla örgütlü suçlara bakan Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ne gidecek. Türkiye’de davaların Yargıtay aşaması yıllarca sürebiliyor. ‘Ö YAZAR ÇİĞDEM TOKER: Zamların nedeni silah harcamaları Haber Merkezi Akşam gazetesi yazarı Çiğdem Toker, hükümetin uygulamaya koyduğu son zamları “güvenlik harcamalarındaki artışa” bağladı. Konuyu Akşam gazetesindeki yazısında gündeme getiren Toker, “Cuma gecesi uyuduk. Sabah zamla uyandık. Sürpriz miydi? Hayır. Sekiz ayda 8.5 milyar liraya ulaşan bütçe açığı dolayısıyla, ‘ek tedbir’ ya da ‘düzeltici önlem’ deyimleriyle rafine edilen zamların sinyali çoktan verilmişti. Bugünyarın ÖTV ve KDV artışlarını beklemekteydik. Geldiler...” diye yazdı. Toker’in yazısındaki önemli ayrıntılar şöyle: “Bütçe performansındaki bozulmanın sebepleri arasında hükümet kaynaklarının dile getirmediği güvenlik harcamaları artık önemli bir yer tutmakta. Son iki ayda (yani şehit haberlerinden bitkin düştüğümüz temmuzağustos) bütçeden silah araç ve gereçlerine yapılan harcamalarda eşi görülmemiş bir artış var.” “Toplam: 846 milyon lira. Daha açık bir anlatımla, son iki ayda yapılan güvenlik harcaması, yılın ilk altı ayında yapılan toplam harcamanın 113 milyon lira üzerine çıkmış.” “Alt kalemlerin ilk sırasındaki verilere geldiğimizde, yukarıda aktardığım rakamlar kıpkırmızı oluyor: ‘Silah araç gereç ve savaş teçhizatı’ kalemindeki verilere göre, temmuz ayında 286.6, ağustosta ise 197.8 milyon liralık harcama yapılmış. İki ayın toplamı 483.4 milyon lira..” Okur, şikâyetlerin adresi olarak ise Yargıtay’ı gösteriyor: “Lehte delilin değerlendirilmediğini, deliller üzerinde oynanmış olduğunu HSYK bilemez, çünkü yetkisinde değil. Ama Yargıtay bilir. Temyiz mekanizması bunun için var zaten. Mahkeme heyeti deliller konusunda bir kurumdan aldığı raporla yetindiyse bu yeterli mi, değil mi; mahkemenin elindeki rapor ne Terör örgütü PKK, önceki gece iki ayrı jandarma karakoluna eşzamanlı saldırdı Tunceli’de 1 şehit TUNCELİ/SAMSUN (Cumhuriyet) Tunceli’de iki ayrı jandarma karakoluna önceki gece terör örgütü PKK militanlarınca düzenlenen eşzamanlı saldırılarda jandarma er Mustafa Akar şehit oldu, 7 asker de yaralandı. Şehit Akar’ın Askerliğinin bitmesine yaklaşık 2.5 ay kalan şehit Akar’ın ailesiyle 10 gün önce telefonda görüştüğü, iyi olduğunu belirttiği öğrenildi. Tunceli Valiliği’nden yapılan yazılı açıklamada, “22.09.2012 günü saat 20.40 sıralarında Tunceli Nazımiye Şehit Mehmet Jandarma Karakol Komutanlığı tarafından TunceliPülümür karayolu üzerinde yol kontrol uygulaması yapıldığı sırada kontrol noktasına ve karakola bölücü terör örgütü mensuplarınca roketatar ve uzun namlulu silahlar ile ateş açılmıştır. Güvenlik güçleri ve teröristler arasında çıkan çatışmada 1 askerimiz şehit olmuş, 7 askerimiz de yaralanmıştır. Çatışmada 1 terörist de ölü olarak ele geçirilmiştir” denildi. Saldırı sonrası karakolların etrafına tuzaklanmış patlayıcılar da imha edildi. Akar’ın şehit olduğu haberi, Samsun’un Ayvacık ilçesi Orhangazi Mahallesi’nde yaşayan annesi Semiha Şenoğlu ile üvey babası Celal Şenoğlu’na askeri yetkililer tarafından ulaştırıldı. Havayoluyla Samsun’a getirilen Şehit erAkar’ın naaşı bugün öğle namazının ardından aynı ilçede toprağa verileceği öğrenildi. Van’da acil serviste saldırı Yaralı polis kurtarılamadı VAN (AA) Van’da hastanenin acil servisinde uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır yaralanan polis memuru Tuncay Akyüz, şehit oldu. Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin acil servis bölümündeki polis noktasında uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır yaralanarak ameliyata alınan polis memuru Akyüz, kurtarılamadı. Hastanenin güvenlik kameralarını inceleyen ekipler, Akyüz’ü şehit eden saldırganın eşkâlini belirledi. NUSAYBİN’DEKİ EVİ MÜZE OLDU Anter ölümünün 20. yılında anıldı MARDİN (AA) Diyarbakır’da 20 Eylül 1992 tarihinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden yazar Musa Anter, ölümünün 20. yılında anıldı. Oğul Anter Anter, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu başta olmak üzere hiçbir resmi komisyondan bugüne kadar davet veya çağrı almadıklarını açıkladı. Yazar Anter, ölümünün 20. yılında Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Akarsu beldesinde anıldı. Yapılan anma töreninden sonra burada bulunan Musa Anter’in evi, çocukları tarafından kişisel eşyalarının sergilendiği müzeye dönüştürüldü. Müzede, Anter’in ödülleri, fotoğrafları ve kitaplarının yanı sıra vurulduğu zaman çantasındaki eşyaları ve notları da bulunuyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın özel iziniyle babasının mezarını ziyaret eden ve daha sonra Türk vatandaşlığına alınan Anter Anter, babası Musa Anter’in ölüm emrinin dönemin hükümeti tarafından verildiğini savundu. Anter şöyle devam etti: “Oyuna geldi babam. Ama bunun kararı zaten o zamanki hükümet tarafından verilmişti. TBMM’ye ait komisyondan kati surette bize hiçbir bilgi verilmiyor. Ben o komisyonlara inanmıyorum artık. Komisyondan bize hiçbir teklif, hiçbir çağrı yok, bilgi alışverişi yok.” 3 aylık kızı törende Şehit polis için Van Bölge Trafik Denetleme Şubesi Müdürlüğü’nde bir tören yapıldı. Törene şehidin eşi Kübra Akyüz, 3 aylık kızı Zeynep’le katıldı. Bitkin olduğu gözlenen şehidin eşini, tören boyunca kadın polisler ve yakınları teselli etti. Şehidin cenazesi, toprağa verilmek üzere memleketi Osmaniye’ye gönderildi ve baba evinde helallik alınmasının ardından Ağcabey Camisi’ne götürüldü. Cenaze namazının ardından şehidin cenazesi ilçe şehitliğine defnedildi. 2 terörist öldürüldü Başlatılan operasyonlar kapsamında hastaneye yakın bir bölgedeki Bakacık köyünde teröristlerle sıcak temas sağlandı. Operasyonda ölü ele geçirilen 2 teröristten birinin Akyüz’ü şehit eden terörist olduğu tahmin ediliyor. DEMİRTAŞ’I KORUYACAK ASKERİ KONVOYA MAYIN TUZAĞI C MY B C MY B ‘İmralı’daki gibi yine konuşun’ BİTLİS (Cumhuriyet) BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kürt sorununun bitmesi için, “Muhatapları ile konuşarak bu konuyu çözeceksiniz. Oslo’da ve İmralı’da yaptığınız gibi. Ne kadar sürerse sürsün ölümden, savaştan daha iyidir” diyerek AKP hükümetine seslendi. Partisinin Bitlis İl Kongresi ile Tatvan ve Güroymak ilçe belediyeleri tarafından yapılan hizmetlerin açılışına katılan Demirtaş, sert bir dille eleştirdiği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kürt sorunu ko nusunda hiçbir şey yapmadığını savundu. Demirtaş, “Sen olmasaydın Kürt halkı 10 yılda özgür olacaktı. Dinimizi kitabımızı kullanarak bizleri oyaladın. 5 yıl PKK gerillaları sınırın dışındaydı. Çözmek için fırsatın vardı” dedi. Öte yandan, etkinlikte emniyet tedbiri almak üzere yola çıkan askeri araçların geçişi sırasında, GüroymakBitlis karayoluna teröristlerce döşenen mayın patlatıldı. Olayda, herhangi bir yaralanma veya can kaybının olmadığı bildirildi. doğruluyor ama, önemli bir farkla; kararsızların büyük bir dilimi şu dileğini söylüyor: Merkezde yeni bir parti lazım! Bu istemin en çok etkileyeceği parti AKP. Zira AKP merkezin en sağından başlayıp adım adım içe doğru ilerledi. Daha doğrusu böyle bir iddiası vardı. Gelinen noktada AKP, belki de Türkiye’nin en uç partisi! İktidar partisini temsil eden kişilerin söylemlerini alt alta koysak, isimlerini kapatıp Türkiye ile biraz ilgili birine sorsak: Bu sözler siyasi yelpazenin neresine oturur? Vereceği yanıt şu olacaktır: Merkezin en dışındaki, uzlaşmasız, radikal söylemleri olan bir partiye! ??? Hem böyle bir söylemde olmak hem de yüksek oranda oy almak nasıl tarif edilebilir? Dikkatimizi çekenleri sıralayalım. AKP hem yönetimin, devletin mutlak hâkimi hem de hiçbir olumsuzluktan sorumlu değil! Terör olayları giderek tırmanıyor. Buna karşılık şu propaganda etkisini sürdürüyor: “Terörü bitirirse AKP bitirir!” Böyle bir “algı yönetimini” gerçekleştirenleri kutlamak gerekir. Başta medya ve ekonomi alanında olmak üzere, hükümeti eleştirme, denetleme sorumluluğundaki kurumların çoğu hükümetin denetimi altında. Eğer azıcık eleştiriye yönelme eğilimi içine girmeye hazırlanan olursa hemen şöyle bir anımsatma yapılıyor: “Geçmişteki dosyaların tümünü açmadık. Bizde öyle bilgiler var ki, yargının bile bunlardan haberi yok!” Bu sözlerin ne anlama geldiği belli... Halen sürmekte olan davaların ve soruşturmaların hangi amaçlarla uzatıldığı da belli... Yukarıda sıraladıklarımız nasıl bir devlet yapısına karşılık gelir? Yanıtı iki sözcüğün birleşimiyle verebiliriz: Partidevlet... Bu, iktidarın bir buluşu değil. Her alanı kontrol eden iktidar partisi ile devletin bütünleştiği rejimlerde “demokrasi süsü” vermek için başka partiler de açık tutulur. Onlar hiçbir zaman iktidara ortak edilmez ama ayakta kalmaları da sağlanır. Bugün Türkiye elbette böyle bir noktada değil. Ne olursa olsun, demokrasi birikimimiz buna kolay kolay izin de vermez. Ancak iktidarın istediği böyle bir yapı. Çokpartili rejimden sonra ulaşılmak istenen bu nokta şöyle tarif edilebilir: Çok süslü rejim. Medyada, çok kanallı tekseslilik olursa... Ekonomide, her rakam övgü malzemesi olursa... Üniversitelerde, her rektör devlet büyüklerine doktora dağıtırsa... Yargı kararları, iktidar istemlerine göre çoktan seçmeli hale gelirse... Eğitim sistemi, hava sıcaklığından daha hızlı değişirse... Doğru ya da yanlış alınan her kararın adı reform olursa... O ülkedeki rejimin adı ne olur? ??? Devlet kurumlarının ve toplumsal katmanları temsil eden örgütlenmelerin çoğunun refleksinin zayıflaması hem muhalefet partilerinin işini zorlaştırıyor hem de önemini artırıyor. CHP açısından baktığımızda dikkati çeken unsurlardan birini paylaşmak istiyorum. İktidarın doğrudan içinde görünmeyen, yönetimde hangi parti olursa olsun işlerin iyi gitmesi için ona yardım etmek gerektiği anlayışına sığınan kesimler sık sık şu cümleyi kuruyorlar: “Türkiye’nin güçlü bir CHP’ye ihtiyacı var, çünkü güçlü bir muhalefet partisi gerekli.” İlk bakışta CHP’nin lehineymiş gibi görünen bu değerlendirme gerçekte başta vurguladığımız tek parti devletine giden yolun köşe başı. CHP’nin başlıca hedefi muhalefet boşluğunu doldurmak değil, ülkenin yönetimine talip olmak. Türkiye’yi bugünkü iktidardan daha iyi yöneteceğini halka inandırmak. CHP bunu yapabilecek birikime ve kadroya sahip. Bugün Türkiye’de sağduyusunu yitirmiş bir iktidar var. Öyle ki, Türkiye’nin kuruluş temellerine, devleti ayakta tutan ana unsurların hiçbirine saygısı yok. Bu gidişin karşısına konacak başlıca parti CHP’dir. CHP’nin böyle bir sorumluluğu üstlenip üstlenmediği, yerine getirip getiremeyeceği konusunda yakınuzak çevresinden gelen pek çok eleştiri var. Gönül, umduğuna küser. Beklenti yüksekliği, eleştirinin dozunu da yükseltir. Hakarete varmayan eleştiri, özünde sahip çıkmaktır. CHP’den beklenen, bütün eleştirileri kucaklamak, Türkiye’nin büyük bir bölümünün ortak paydası haline gelen özlemleri gerçekleştirecek bir geleceğe hazırlanmaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle