14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 EYLÜL 2012 PAZARTESİ [email protected] 10 EKONOMİ Turkcell TİM’lerde atağa kalkıyor. Mağazalarda müşterilere çay ve simit de ikram edilecek Omuz omuza hizmet ? 5 duyuya hitap edecek mağazalarıyla perakende kanalında yeni bir atılıma başlayan Turkcell, yöresel farklılıkları ölçmek için bünyesinde antropolog da bulunduracak. OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA Ayda 20.5 milyon müşteri Hulusi Acar, şu anda mağazalara ayda 20.5 milyon müşteri girdiğini ve 2012’nin toplamında 55 milyona yakın işlem yapılmış olacağını söyled i. TİM’lerin adet bazında satışlarda yüzde 26.8’le pazar lideri olduğunu da belirten Acar “Ciro bazında pazar payımız ise yüzde 30. Turkcell mağazalarında sat ılan cihazların yüzde 97’si akıllı cihazlar. Yine Turkcell mağazalarında satılan cihazların yüzde 99’u 3G’li. Hedefimiz Turkcell mağazalarının oranlarını TİM’lerde yakalayabilmek” dedi. yışıyla 5 yıldır TİM’lerin enerji veren aynı kokuyu kullandığını belirten Hulusi Acar “Bu yıl sonu en geç 2013’ün başında tüm mağazalarımızda merkezi müzik yayımı yapılacak. Saat 17.0017.20 arası mağazalarımızda simitçay ikramı olacak” diye konuştu. Aile Borca Battı Büyüme Yattı… 2009 krizinde yüzde 5’e yakın küçülen Türkiye ekonomisinin, izleyen iki yıl, olağanüstü, yıllık yüzde 9’a yakın büyüdüğünü biliyoruz. Ama bu büyümenin döviz açığını da (cari açık) milli gelirin yüzde 10’u gibi rekor bir düzeye tırmandırdığı da aklımızda. Madalyonun bir yüzünde fantastik bir büyüme, öteki yüzünde rekor bir döviz açığı var. Bunun, iktidarı “yumuşak inişe” mecbur bıraktığı ve 2012 için yüzde 4 büyüme hedefine fit olduğu da malum. Yılın ilk yarısında bu hedefin gerisinde kalındığı ve yüzde 3 büyüme gerçekleştirilebildiği, yılın tamamında da hedefin tutturulma ihtimalinin düşük olduğu yaygın bir kanı. Ama daha kötüsü, bu tıkanmanın takip eden yıllara da uzama ihtimali. Çünkü büyüme kurgusu bozulmuş görünüyor. Nedir o kurgu? Dışarıdan kaynak bularak içeride üretme ve içeriye ithal etme, içeride tüketmedir kurgu. İhracat, bu bahiste ikincil, arızi öğedir. Nitekim 2010 ve 2011’in yüzde 9’luk büyümelerine bakıldığında programlananın çok üstünde büyüyen ekonomi, hep iç tüketimle büyümüştür. Kalkınma programlarına bakın; 2010 için başlangıçtaki hedef yüzde 3.5 büyüme idi. Gerçekleşme yüzde 9.2 oldu!.. 2011 için büyüme hedefi yüzde 4.5 idi; gerçekleşme yüzde 8.5 oldu… Bu hesapta olmayan olağanüstü büyüme, dışarıdan sıcak para ve öteki tür kaynağın akması, bunların da ağırlıkla hanehalkı tüketimi ve özel yatırımda kullanılması ile oldu. Özellikle hanehalkı tüketim harcamalarının bu 2 yılda müthiş arttığına tanık olduk. Ama aynı aile harcamaları 2012’de bıçak gibi kesildi. Haneleri böyle tüketime coşturan sonra da iştahlarını kesen borçlanma ve borca battıktan sonra kabuğa çekilme oldu. LONDRA Turkcell perakendecilikte yenilikler için düğmeye bastı. 8 bin satış noktası ve bin 204 Turkcell İletişim Merkezi (TİM) mağazası ile bir GSM operatörü için Avrupa’daki en yaygın satış ağını oluşturan Turkcell’in Kanyon’daki mağazası ise rakiplerinin olduğu kadar okyanus ötesinin de dikkatini çekti. Apple yetkilileri Turkcell’in Kanyon mağazasını videoya çekti ve iç toplantılarında gündem maddesi yaptı. Mağazacılık anlayışlarında devrim sayılacak yenilikler yaptıklarını belirten Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Hulusi Acar, daha önce yüksek bankolarda ayakta bekleyen müşteri anlayışını değiştirdiklerini, önce müşteri ile satıcıyı göz göze gelecek hale getirdiklerini belirterek “Bu da yetmedi biz TİM’lerde müşterimizle yan yana, omuz omuza geldik” diye konuştu. Acar, “Son dönemde mağazalaşma çalışmalarımız sırasında antropologlardan yardım aldık. TİM müşterisi 100 kişinin evine gittik. Dijital gözlükler takarak, mağazada ilk nereye baktığını ölçtük” dedi. Hulusi Acar Dünya perakende ligine girdi Turkcell, Londra’da düzenlenen büyük perakendecilik organizasyonu “Dünya Perakende Kongresi”nde yer alan ödül organizasyonunda Ikea, Marks&Spencer, Tesco, McDonald’s, Burberry gibi küresel devlerle aynı kulvardaydı. Dünya Perakende Ödülleri’nde “Yılın En Sorumlu Perakendecisi” kategorisinde 6 finalistten biri olma başarısını gösteren Turkcell’in işitme engelli müşterilerine mağazalarında işaret diliyle hizmet sunmak için geliştirdiği “Turkcell’in Parmakları Konuşuyor” projesi büyük ilgi gördü. Duyulara hitap eden mağazacılık anla HP kartuş devrini kapatacak HP hem ev hem de küçük işletmelere hitap eden yeni yazıcılarını tanıttı. Yeni ürünlerin en büyük özelliğiise ‘kartuş doldurma’ devrini tamamen kapatacak teknoloji. HP Deskjet Ink Advantage yazıcı serisi Türkiye de dahil, tam 80 ülkede satışa sunulacak. HP sunduğu yeni teknoloji ile birlikte sayfa başı maliyetleri düşürüyor. Yani basit baskılar için fotokopi merkezlerinden bile daha ucuz maliyetlerle evde baskı yapmak mümkün olacak. Yeni seride en çok dikkat çeken modellerden birisi fotoğraf baskı özelliği de bulunan 5525. Serinin en gelişmiş modeli eAiO 5525 dokunmatik ekrana da sahip. BÜYÜMENİN KAYNAKLARI VE HANE BORÇLARI, %, Milyar TL Büyüme Özel Tüketim Devlet.Tük. Yatırım Stok Net ihracat Hane Borcu Borç/Hane geliri 2010 9.2 4.7 0.2 6.1 2.5 4.4 195 45.8 2011 8.5 5.4 0.5 4.4 0.3 1.5 252 51.7 2012 (6 Ay) 3.1 0.1 0.5 0.9 1.6 5.1 280* 55* Kaynak: TÜİK ve BDDK, (*) Tahmin Öğrenciye 5 dakika konuşmak bedava Türkiye’nin 81 ilindeki 10 bini aşkın eğitim kurumunda bulunan ankesörlü telefonlarla şehir içi ve şehirler arası görüşmelerin ilk 5 dakikası ücretsiz olacak. Türk Telekom’un ‘Öğrenciler konuşun doya doya, ankesörden ilk 5 dakika bedava’ sloganıyla uygulamaya koyduğu kampanya, yeni eğitimöğretim yılında öğrencilerle aileleri arasındaki iletişimi sürekli kılmayı hedefliyor. Kampanya 22 Mayıs 2013’e kadar sürecek. ABD ve AB merkez bankalarının yeni parasal genişleme önlemleriyle son ekonomik verileri bir araya koyunca, dünya ekonomisinin, 2008’dekinden daha sert bir mali kırılmaya doğru ilerlediğini düşünmek olanaklı. ABD ve AB merkez bankalarının, 2008 yılının eylül ayında Lehman Brothers’in batmasından bu yana izledikleri politikalara bakınca, insanın aklına Talleyrand’ın Bourbon hanedanı için söyledikleri geliyor: “Hiçbir şey öğrenmemişler, hiçbir şey unutmamışlar.” Bunlar 1930’lardaki “Büyük Bunalım”dan, o zamandan bu yana en büyük finansal kırılma olan 2007/8 mali krizinden hiçbir şey öğrenmemiş, izlenen sakat politikaları da unutmamışlar. Kökleri üretim ve kârlılık sorunlarında yatan bir krizi, piyasalara para basarak, batık finansal kurumları kurtarmaya çalışarak aşmaya çalışıyorlar. Ama “Büyük Buhran” (pardon “durgunluk” diyecektim) geçen hafta gelen ekonomik verilerin de gösterdiği gibi hız kesmeden, hatta ağırlaşarak yoluna devam ediyor. Çin ile Japonya arasında yaşanmakta olan gerginliğe bakarak bu yolun nerelerden geçebileceği konusunda bir fikir edinebiliriz. Sakın siz de 1900’lerin, “Uluslararası entegrasyon... Asla savaş çıkmaz” yanılsamalarına kapılmayın. O kuşağa ne oldu anımsayın. Bir iki cümleyle geçiştirilemeyecek kadar önemli olan bu konuya tekrar döneceğim. Önceki hafta ABD ve AB merkez bankaları üçüncü kez parasal genişlemeye (Quantitative Easing QE) gideceklerini açıkladılar. Fed ve AMB, yeniden bankaların elindeki batık borçları, bir sınır koymadan alarak karşılığında nakit vermeye başlıyorlar. Fed ayda 40 milyar dolar harcamaya, Akıllı telefonda kılıçlar çekildi! Apple’ın yeni nesil iPhone’u piyasaya sunmasının ardından, 2012 yılının ikinci yarısında akıllı telefon piyasasında çok büyük bir rekabet yaşanması bekleniyor. iPhone 5’ten dört ay önce tanıtılan Samsung Galaxy S III’ün yanı sıra, HTC’nin One X modeliyle Nokia’nın Windows ortaklığıyla çıkardığı Lumia 920 modelleri de 2012’in en başarılı telefonları arasında yer alıyor. nişleme yeni “balonları”, ekonomik büyüme getiremeden yaratıyor. sürece işaret ettiği görülüyor. SAME haziranda 54.2’den eylülde 51.5’e gerilemiş. (The Guardian 20/09). Çin’de de 11 aydır sürekli gerilemekte olan SAME ağustos eylül döneminde 47.8 de, daralma gösteren alanda kalmış. Çin ekonomisinin büyüme hızının bu yıl, 1999’dan bu yana ilk kez yüzde 8’in altına düşmesi bekleniyor. Roubini, gelişmekte olan ülkelerde görülen yavaşlamanın, devresel, geçici değil, yapısal bir durum olduğunu düşünüyor, derinleşmesini bekliyor. Bu ülkeler ihracata dayalı büyüme modelinde ısrar ettiklerinden, merkez ülkelerdeki ekonomik daralmaya uyum gösteremiyorlar. The Atlantic dergisinde yayımlanan Peter Boon, Simon Johnson imzalı bir araştırmaya göre, Avrupa krizi geçici bir durum değil, arkasından, bu kez Japonya’dan kaynaklanan çok daha yıkıcı bir başka kriz gelecek. Japonya dünya ekonomisinin en borçlu ülkelerinden biri. Net devlet borçları GSMH’nin yüzde 135.2’si düzeyinde. AB’de yalnızca Yunanistan’ın devlet borçları bu orana ulaşabiliyor. Devlet bütçesindeki harcamaların yarısı emekli maaşlarıyla faiz ödemelerine gidiyor. Bu sürdürülemez durumun, yazarlara göre bir aşamada krize dönüşmesi kaçınılmaz. Bu ay başlayan JaponyaÇin gerginliğinin Japonya’nın ihracatı, uluslararası şirketlerinin üretimleri üzerindeki olumsuz etkilerinin, gerginliğin savunma harcamalarına getireceği ek yükün bu süreci hızlandırması kaçınılmaz. Özetle, sanırım dünya ekonomisinde “kaçacak” hiçbir yer kalmadı. Bir senkronize resesyon çıkmamasının neredeyse olanaksız denecek kadar zor olduğuna daha önce dikkat çekmiştim. Dünya ekonomisi, hâlâ bocalıyor ve batmaya devam ediyor... Hep aynı ‘hata’ ekonomi toparlansa bile işsizlikte bir iyileşme olana kadar devam edecekmiş. AMB bono satın almaya başlıyor ama, ancak kurtarılmak için yardım isteyen ülkelerinkileri alacakmış kaşıkla verip sapıyla çıkaracak anlaşılan. Bu işlerden anlayan kimi ekonomistler, “okulları” farklı olsa da hiç umutlu değiller. Roubini, Roma’yı yakan Neron’a atıfla “Ateşin başında keman çalıyorlar” diyor. Hutchinson, “kötü yatırımlar tsunamisi”nden söz ediyor. Galbreight, “Zombi bankaları ayakta tutacak” diyor. Her üç ekonomist de büyümenin yapısal sorunlarına cevap vermeden, ekonomiye likidite basarak, bir sonuç alınamaz diyorlar. Hutchinson, Minski’ye atıfla, “Bankalar ancak krediyle para yaratabilirler, bunun için de kredi almaya istekli müşteriler gerekiyor. Bankalar da kredi vermeye değer projeler, riski dengeleyecek sağlam karşılıklar görmek isterler, bu koşullar yok” diyor. QE3 bankaların elinde birikecek, oradan da yüksek riskli kötü yatırımlara gitmeye devam edecek. Bu var olan “kredi balonunun” üzerine, yenilerini ekleyecek. Market Watch analistlerinden Paul Farrel de cuma günü “Seçimleri kim kazanırsa kazansın 2013 berbat bir yıl olacak” diyen yorumunda, 2016 yılına kadar borsaların en az yüzde 20 değer kaybetmesine neden olacak 10 etkeni sıralarken 4. etken olarak “Fed politikaları ‘balonları’ şişirmeye devam ediyor” dedikten sonra ekonomist yatırımcı Marc Faber’in haziranda üyük durgunluk’ derinleşiyor Dünya ekonomisinin geleceğine ilişkin, bir süredir yoğunlaşan “yeniden yavaşlıyor” söylentileri geçen hafta biraz daha ete kemiğe büründü. Son veriler senkronize bir yavaşlamanın yayılmakta olduğunu gösteriyor. Avrupa Birliği ekonomisi, geçen yılın 3. döneminden bu yana hiç iyileşme sergilememişti. AB komisyonu verileri bu yılın 2. döneminde yıllık olarak yüzde 0.7 gerilediğini gösteriyor. Sanayinin durumuna, ekonomik büyümenin geleceğine ışık tutan Satın Alma Müdürleri Endeksi de (SAME) AB bölgesinde bu yıl 3. dönem büyümenin (2 düzeyine) gerileyeceğine işaret ediyor. SAME’nin 50’nin altına inmesi resesyona işaret ediyor. AB’de ağustos ayında 46.3 olan SAME eylül ortasında, AMB yeni parasal genişleme politikasını açıkladıktan sonra yapılan bir ankete göre 45.9’a gerilemiş. SAME aynı dönemde Almanya’da aynı kalmış, Fransa’daysa, tarihsel olarak rekor bir düşüşle 44.1 olmuş. Bu veriler AB ekonomisinin resmi ölçütlere göre resesyonda olduğunu gösteriyor (Wall Street Journal, 20/09). Bu sırada, ABD ekonomisinde sanayi sektörünün, son üç yılın en zayıf üç aylık döneminden geçtiği, işsizlik verilerinin beklenenden daha kötü bir ‘B Yeni Bir Finansal Kırılma Olasılığı yaptığı, “Dünya büyük bir krize doğru gidiyor” saptamasını anımsatıyordu. Farrel’e göre Fed “2008’den daha büyük, daha zehirli bir kredi balonu yaratıyor”. Tüm bunları, 2001’de başlayan resesyonu önlemek için yapılanları anımsayarak bağlayabiliriz. O zaman Fed başta olmak üzere merkez bankaları para musluklarını açtılar, piyasaların temizlenmesine, siyasi sonuçlarından çekinerek izin vermediler. O resesyon çabuk atlatıldı, ama sonuç 1000 trilyonluk “kredi balonu” ve 2007/8 mali kırılması oldu. Bu kez parasal ge Gerçekten de son yılların büyümesinde ana rüzgâr hanehalkı tüketim harcamaları. Özellikle otomotiv, konut, beyaz eşya satın almaları ile ithalat ve ithalata bağımlı sanayi büyümesi yükünü tuttu. Ama bu tüketimin borçharçla, kredi ile yapıldığı unutulmamalı. Tüketici kredileri, kredi kartı borçlanmaları ve borcu borçla kapatma için başvurulan ihtiyaç kredileri hızla tırmandı. Tüketici kredilerinin bakiyesi Ağustos 2012 sonu itibarıyla 183 milyar liraya, kredi kartı borçları 66 milyar liraya yükseldi. Tahsili gecikmiş kredi kartı ve tüketici kredisi borçları, tüketici finansman şirketlerine olan borçlar, takipteki tüketici finansman alacakları, TOKİ’ye olan borçlar, bankaların varlık yönetim şirketlerine sattıkları donuk kredi alacakları da hesaba katıldığında, ailelerin borçlarının Ağustos 2012 sonunda 280 milyar liraya yaklaştığı tahmin ediliyor. 2011 sonunda bu borç 252 milyar TL idi. Bugün aileler gelirlerinin yüzde 55’inin üstünde bir borç yükü altında görünüyorlar. TÜİK’in Gelir ve Yaşam Koşulları anketini yanıtlayan ailelerin yüzde 62’si, konut alımı ve konut masrafları dışında borç ve taksit ödemeleri olduğunu, borçlu olanların yarısına yakını da borç ve taksit ödemelerinin kendilerine çok yük getirdiğini belirtmişler… İki yıl boyunca büyümeye en güçlü desteği veren iç tüketimin 2012’de bıçak gibi kesilmesi, artan borç yükü ile ilgilidir. Her ne kadar Merkez Bankası son Finansal İstikrar Raporu’nda, aile gelirinin yüzde 55’ine ulaşan borç yükünü AB ortalamalarının gerisinde ve endişe verici bulmasa da, iç tüketimdeki bu kasılmanın başka bir açıklamasını yapamamaktadır. ??? Türkiye ekonomisinde dış kaynağa bağımlı, iç tüketime dayanan, ihracatı ihmal eden bu kurgunun süremeyeceği ortadadır. Kalburüstü ülkeler içinde Meksika ile birlikte en berbat gelir bölüşümüne sahip Türkiye’de iç tüketimde denizin bu kadar hızlı tükenmesinin nedeni de nüfusun yüzde 20’sinin gelirin yarısına el koyarken kalan yarıya yüzde 80’in talim etmesidir. Böyle bir gelir eşitsizliği içinde altorta sınıfları borçlandırarak yol almanın da sınırları belli işte. Deniz burada tükenince geriye “yırtınarak ihracat” kalmaktadır. Nitekim 2012 için Orta Vadeli Plan yüzde 4 büyüme hedefinde yine iç tüketimden ve özel yatırımlardan bekliyordu büyümeyi, net ihracatın katkısı negatif olacaktı. Ama uygulamada tüketim ve yatırım negatife dönerken yırtınan ihracat (İran’a altın ihracı hileleri ile birlikte) yüzde 3 büyümenin lokomotifi oldu çıktı. Bunun da arızi, sürdürülmez bir durum olduğu, bugüne kadar ihmal edilmiş sanayi ve sanayi ihracı ile ancak bir atımlık barutu olan “yoksullaştıran ihracat” yapılabileceğini bilmek gerekir. Merkez Bankası’nın bütün faiz koridoru numaralarına rağmen, Türkiye, büyümeye esas iç tüketimde de ihracatta da tıknefes durumdadır… Kurgu yıpranmış, iflas etmiştir. Sosyal devlet uygulamaları, özgür sendika ve toplusözleşme düzenleri ile gelir dağılımını ve tüketimi adilleştirmek; planlı, uzun soluklu, koruyucu önlemlerle rekabet gücü olan, istikrarlı, kazandıran bir ihracat yapısına evrilmek gerekir. Bu yapılırsa ancak, iç pazardış pazar dengesi de makul bir yere gelir. Ama bugüne kadarki çapaçul miyop yaklaşımı ile AKP zihniyetindeki bir iktidarın yapacağı şeyler değil bunlar. Muhalefetin, özellikle ana muhalefet CHP’nin, gidişatı okuma ve önlem geliştirme konularında biraz daha gayrete gelmesi, tıkanmayı yaşayanlara çözüm üretmesi, göstermesi gerekir. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle