14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 EYLÜL 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Balyoz sanık ve avukatlarının tanık olarak dinlenmesini istediği eski Genelkurmay Başkanı Özkök davayı değerlendirdi ‘Emir verenle alan bir değil’ ERTUĞRUL GÜNAY: Bereket versin ki nihai karar değil ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Balyoz davası kararlarını “Türkiye normal bir ülke olsun çabasındayız” ifadeleriyle değerlendirirken, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, “Bereket versin ki nihai karar değil” diye konuştu. Atalay, Balyoz davası kararlarına ilişkin soru üzerine sürecin devam ettiğini belirtti. Atalay, “AKP olarak Türkiye’yi normalleştirme çabası içindeyiz. Türkiye, olağanüstülüklerin olmadığı, normal işleyen ileri bir demokrasiye kavuşsun, bütün çabamız bu” diye konuştu. Atalay, “Bizim istediğimiz bu görüntülerin hiçbirisi olmasın Türkiye’de. Her şey normal yürüsün. Ne bu tür iddialar olsun ne bu işlerle uğraşanlar olsun. Yani ordumuz profesyonel, işini en iyi yapan ordu olsun, sivil siyaset dizaynıyla uğraşmasın. Siyasetin nasıl yürüyeceği demokrasilerde belli, öyle yürüsün. Ne bu tür teşebbüsler ne iddialar ne yargılamalar ne de cezalar olsun” dedi. Antalya’da arkeolojik kazı alanlarını ziyaret eden Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, konuya ilişkin sorular üzerine kararın nihai olmadığını söyledi. İlk mahkemelerin zaman zaman çok tartışmalı kararlar verebildiğine dikkati çeken Bakan Günay, “Bereket versin ki nihai karar değil. Bu karar da öteki kararlar gibi Yargıtay’a gidecek. Yargıtay’ın verdiği karar, bunun da hatta daha sonra birkaç aşaması var. Ondan sonra nihai bir karara bağlanacak. Bu konudaki görüşlerimi daha sonra çerçeveli olarak Bakanlar Kurulu’nda ifade edeceğim için daha fazlasını kamuoyunda söylemek istemem. Ama ben yargılanan her yurttaşımızın kendisine atılı suçtan masumiyetini kanıtlamasını ve beraat etmesini temenni ederim. Umarım ki sürecin sonunda, kamu vicdanını rahatlatan karar bir çıkar” diye konuştu. İstanbul Haber Servisi Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Balyoz davasında 323 asker ve 2 sivile verilen hapis cezalarını “Ben hukukçu değilim. Verilen cezalar çoktu, azdı gibi bir yorum yapmam anlamlı değil. Ben rütbelere göre daha kademeli, daha yaygın bir dağılım olabilir diye düşünüyordum, hepsinin aynı aralığa, 1520 yıl ceza aralığına sokulduğu anlaşılıyor” şeklinde değerlendirdi. Balyoz davasında sanık ve avukatların tanık olarak dinlenmesini ısrarla talep ettikleri darbe planı yapıldığı iddia edilen 20022003 döneminde Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüten Özkök’ün değerlendirmelerini Milliyet gazetesi yazarı Fikret Bila, dünkü yazısında aktardı. Özkök, gazeteci Fikret Bila’ya şu açıklamalarda bulundu: “Çok büyük üzüntü içindeyim. Hepsi birlikte yıllarca görev yaptığım silah arkadaşlarım. Tabii burada çok önemli bir husus, hâkimlerin vicdani kanaatlerine göre karar ver Balyoz’da 9 askere daha tutuklama Balyoz davasında tutuksuz yargılanırken hapis cezası alarak haklarında yakalama kararı çıkarılan 9 sanık teslim olmak için sabah saatlerinde Merkez Komutanlığı’na gitti. Merkez Komutanlığı’na bağlı bir minibüsle adliyeye getirilen Tümgeneral Ayhan Gümüş, Tuğgeneral Suat Dönmez, Deniz Kurmay Albay Levent Ergün, albay lar Namık Sevinç, Erdinç Altıner, Fahri Yavuz Uras, Ergin Kılıç ve Erdoğan Koçoğlu ile Deniz Hâkim Ali Cengiz Şirin nöbetçi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıktı. Çıkarıldıkları mahkemede yakalama kararları yüzlerine okunan sanıklar tutuklandı. Sanıkların avukatları karara itiraz edeceklerini söyledi. meleri, kanun böyle diyor. Bu vicdani kanaat çok önemli.” ‘Hukukta öç alma yoktur’ Özkök, sanık avukatlarının davanın siyasi olduğu, bir rövanş niteliği taşıdığına yönelik savunmalarına ilişkin ise, “Benim hayat tecrübemle gördüğüm şudur ki, hukukta öç alma yoktur. İntikam yoktur. Hukuk böyle çalışmaz. Herkesin bu sonuçlardan alacağı dersler vardır. Türkiye’de de herkes bu davalardan bir ders çıkaracaktır. Keza adil yargılama açısından dersler çı karılacaktır” dedi. Özkök, askerlik mesleğinin diğer mesleklerde olmayan özellikleri olduğunun altını çizerek şunları dile getirdi: “Esas itibarıyla emirkomuta ile çalışan bir mantığı vardır. Askeri mantığa göre, siz ölmeye ve öldürmeye götürüyorsunuz, bunu öğretiyorsunuz, buna alıştırıyorsunuz. Bu askerlik mesleğinin ayırt edici bir özelliğidir. Bu nedenle de askerlik mesleği emre itaat etmeye dayanır. Emir aldığı zaman itaat etmeye alıştırıyoruz. Başka türlü nasıl ölmeye, öldürmeye götürebilirsiniz? Dolayısıyla emri aldığında onun kanuna uygun olup olmadığını sorgulamaz, sorgulamaya vakti de olmaz, emri yerine getirir. Böyle yetiştirilmiştir. Şimdi bu olayda da yüzbaşı var, binbaşı var, yarbay var, albay var, şimdi tuğgeneral olsa bile o tarihte bu alt rütbelerde subaylar var. Bunların sorumluluğu ile emir verenlerinki aynı düşünülmemeli. Alt rütbedekiler, emir altındakiler. Bu bakımdan ben daha kademeli bir değerlendirme olabilir diye düşünmüştüm.” Özkök, askeri mahkemelere şöyle dik kat çekti: “Aldığı emri yerine getiren alt rütbeli birinin bu tür bir yanlışı askeri suça girer. Askeri mahkeme bunun için öngörülmüş. Yargılayan askeri yargıç olsa bunu bilir. Bilir ki alt rütbede bir subay aldığı emri yerine getiriyor. İtaatle çalışıyor. Bunu yorumlayabilir. Aynı sorumluluğa sokarsa mesleğinden olur, sivil hayatta yeniden başlaması çok zordur, yeni meslek bulması çok zordur, kendisinin, çocuklarının yaşamını askerlik mesleği içinde planlamıştır. Belki kurmay olmuştur. Belli bir hizmet süresi ve yaştan sonra sivil hayatta yeniden meslek sahibi olmak, düzen kurmak zordur. Çok ciddi sosyal sorunlar ortaya çıkar. Benim asıl büyük üzüntüm, alt rütbedekilerin kayıplarıdır. Bu durumdakilerin kayıpları ağırdır. Bu nedenle askeri yargıç, telafisi imkânsız sonuçları bilir ona göre vicdani kanaat oluşturur. Bu nedenle bir askeri yargı ihtiyacı doğmuştur.” İNSAN HAKLARI KURULU’NA TEPKİ CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Hatay’da toplum örgütü temsilcileri, ruhani liderler ve işadamlarıyla bir araya geldi. Kılıçdaroğlu konuşmasında bölge barışına vurgu yaptı. (Fotoğraf: AA) ‘İhlaller temize çekilecek’ CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, AKP iktidarının izlediği dış politikayı sert dille eleştirdi ? İnsan Hakları Kurulu’na hükümete yakınlığıyla bilinen isimlerin atanması tepki çekti. CHP’li Gök “Kurul ölü doğdu” dedi. BDP’li Kürkçü de “insan hakları mücadelesine yeni bir kambur daha eklendiğini” söyledi. EMİNE KAPLAN ‘Ülkende demokrasi var mı?’ HATAY (AA) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP iktidarının izlediği dış politikayı sert bir dille eleştirerek “Siz hiç böyle dış politika gördünüz mü? Ortadasın her taraftan tehdit alıyorsunuz ve size dersi beysbol sopasıyla veriyorlar. Biz bunu da unutmadık” dedi. Gazetecilerin, aydınların, öğrencilerin, eleştirenlerin hapse atılıp sonra da “Suriye’de demokrasi yok. Ben oraya savaş ilan edeceğim” denildiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Sen önce kendine bak kardeşim. Senin ülkende demokrasi var mı yok mu” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, dün Hatay’da Anemon Otel’de sivil toplum örgütü temsilcileri, ruhani liderler ve işadamlarıyla bir araya geldi. Toplantıda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın referandum öncesi Gaziantep mitinginde Suriye konusunda yaptığı konuşmayı dinleten Kılıçdaroğlu, bu konuşmanın unutulmaması gerektiğini söyledi. Suriye ile vizeler kalktığında hiç kimsenin itirazının olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, fakat bir sabah kalkıldığında tablonun değiştiğini, Suriye’nin bir numaralı düşman haline geldiğini söyledi. Hangi gerekçeyle böyle bir değişimin olduğunu soran Kılıçdaroğlu, “Dost yaratmak değil, düşman yaratmak için sanki yola çıkmışız. Esnaf perişan, sanayici aynı durumda. İki taraftaki akrabalar aynı durumda” dedi. ‘Komşumuz kalmadı’ Kılıçdaroğlu, sıfır sorun politikası ile yola çıkıldığını, ancak sıfır komşu noktasına gelindiğini belirterek artık komşu kalmadığını savundu. Hükümetin izlediği Suriye politikasının Türkiye’ye zarar verdiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, Irak ve İran politikalarını da doğru bulmadıklarını, bu ülkelerden artık tehdit alındığını söyledi. Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “‘Efendim ben Suriye’ye demokrasi getireceğim.’ Bu olmaz arkadaşlar. Bir yere kan ve gözyaşıyla demokrasi götüremezsiniz. Demokrasiyi özgürlükle, barışla, barış ve demokrasi söylemleriyle götürürsünüz. Kan ve gözyaşıyla nerede demokrasi olur. ‘Efendim Suriye’de demokrasi yokmuş.’ Suudi Arabistan’da mı demokrasi var? Katar’da mı demokrasi var? Hangi Ortadoğu coğrafyasında demokrasi var.” Bir katılımcının “Türkiye’de de yok” demesi üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, “Vatandaşımın dediği gibi Türkiye’deki demokrasi de sorgulanır ayrıca” diye konuştu. ‘Bölgede barış çok önemli’ Suriye’de yaşananları görünce içinin kan ağladığını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Ne yapıyoruz? Eline veriyoruz silahı ‘Git onu vur’ diyoruz. Olmaz. Bölgede barış çok önemlidir” dedi. 9. CUMHURBAŞKANI SÜLEYMAN DEMİREL AYTAÇ YALMAN BALYOZ SANIĞI ALİ DENİZ KUTLUK’UN EŞİ ‘Köprülerin altından daha çok su akar’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Balyoz planı davası kararlarıyla ilgili olarak “Köprülerin altından daha çok su akar, dünyanın sonu değil” değerlendirmesinde bulundu. Demirel, daha önce geçirdiği gribal enfeksiyon tedavisi kapsamında bazı tetkik ve tahlillerin yapılması için önceki akşam saatlerinde yattığı Güven Hastanesi’nden taburcu edildi. Hastane çıkışında, gazetecilere iyi olduğunu söyleyen Demirel, gösterilen ilgi için teşekkür etti. Demirel, hastaneye kaldırılmadan önce tatilini geçirdiğini Antalya’da AA’ya yaptığı açıklamada ise eski başbakanlardan Adnan Menderes’in idamı ile ilgili tartışmaların artık geçmişte bırakılması gerektiğini söyledi. Demirel, “Adnan Menderes’in asılması vahşettir. Türkiye bu hadiseyi aşağı yukarı 47 sene sonra anlamışsa bu da çok önemli olaydır” dedi. Demirel, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın şüpheli ölüm iddiasıyla mezarının açılmasıyla ilgili olarak böyle bir karar verildiyse açılması gerektiğini söyledi. Demirel, “Böyle bir şey tespit edilmiştir veya edilmemiştir denilmeli. Edilmemişse bu tartışma bitmeli, edilmişse ondan sonraki kısmı araştırma konusudur ve adliye ile polisin işidir” diye konuştu. Demirel, Türkiye’nin Suriye politikasını doğru bulmadığını ifade etti. ‘Gizli tanık olmadım’ İstanbul Haber Servisi Balyoz davasında sanıkların tanık olarak dinlenmesini istedikleri eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman, “Balyoz davasında gizli tanık olduğu” iddialarını yalanladı. Balyoz darbe planı tatbikatının yapıldığı iddia edilen Mart 2003’te Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevinde olan Yalman, Habertürk’te “Türkiye’nin Nabzı” programına telefonla bağlandı. Yalman, “Gizli tanık olduğumu ifade eden kişiye hitap etmek istiyorum. Elinizde bu konu ile ilgili bilgi ve belge var mı? Siz söylentilerden yola çıkarak haber üretiyor, toplumu yönlendiriyor, şahsım üzerinde de yanlış bir algının oluşmasına neden oluyorsunuz. Siz kuvvet komutanlığının ne olduğunu bilir misiniz? Bilseydiniz böyle bir yalan ve yaralayıcı ifade kullanmazdınız. Siz fincancı dükkânına giren bir fil gibisiniz. Sizde hiç utanma ve arlanma yok mu? Size teessüf ediyorum” diye konuştu. ‘Vicdanlı hâkimlerin olduğuna inanıyoruz’ İstanbul Haber Servisi Balyoz soruşturması kapsamında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan emekli Tümamiral Ali Deniz Kutluk’un eşi İrem Kutluk mahkemenin verdiği kararı “Savcılara, hâkimlere ve Adalet Bakanlığı’na hayırlı olsun” sözleriyle eleştirerek, “Bundan sonra Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi süreci var. Biz hâlâ vicdanlı hâkimlerin olduğuna inanmak istiyoruz” dedi. Kutluk, mahkemenin tüm sanıklara aynı cezayı vereceğini beklemediklerini, cezaları farklı gruplara dağıtılacağı yönünde bir karar beklediklerini söyledi. Mahkemeden beklenilen kararın sanıkların suçlu olduğu anlamına gelmeyeceğini vurgulayan Kutluk,“Mahkemenin istediği ceza 15 ila 20 sene arasındaydı. Biz cezaların farklı gruplara dağıtılacağını düşünüyorduk. 250 kişinin haksız yere tutulduğunun üstünü örtmek için mahkemenin böyle bir karar vereceğini düşünüyorduk” dedi. Kutluk şunları söyledi; “İlk baştaki 3 komutandan başlayarak ağırlaştırılmış müebbet dedikleri zaman dondum kaldım ve hiçbir duygu yaşamadım. Sıra eşimin ismi okunduğunda ve aynı cezayı aldığında benim kocamın adı da geçmeye başladı. Terörle ilgili bir şey dediler ancak şoka girmiş bir vaziyette ne söylediklerini anlamadım. O an haykırmak istedim ancak onu bile yapacak gücü bulamadım.” ANKARA AKP hükümetinin, haziran ayında çıkan yasayla kurulan Türkiye İnsan Hakları Kurulu’na MÜSİAD, imam hatip ve ilahiyat kökenli, AKP’nin anayasa taslağı çalışmalarında görev alan isimleri ataması tartışma konusu oldu. Yasanın görüşmeleri sırasında “bu yapısıyla hükümete bağlı bir kurul” olacağı uyarısında bulunan TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi, CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, “Kurul ölü doğmuştur. İktidarın yandaşlarını doldurduğu bir kurul olmaktan öteye geçmeyecektir” dedi. BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü de, hükümetin bu kurulla insan hakları ihlallerini temize çekeceğini, insan hakları mücadelesine yeni bir kambur daha eklendiğini söyledi. Türkiye İnsan Hakları Kurumu’nun bünyesinde kurulan İnsan Hakları Kurulu’na Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından AKP’nin anayasa taslağını hazırlayan ekipte yer alan Prof. Dr. Serap Yazıcı ile Yardı. Doç. Dr. Levent Korkut atandı. Bakanlar Kurulu da, eski MÜSİAD Başkanı Ömer Vardan, türban yasağıyla mücadelesiyle tanınan türbanlı avukat Fatma Benli, MazlumDer üyesi ve cemaate yakınlığıyla bilinen Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Merkezi Hukuk ve İnsan Hakları Direktörü Yılmaz Ensaroğlu, MÜSİAD’a anayasa konusunda danışmanlık yapan Doç. Dr. Abdurrahman Eren, KTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şevki Hakyemez, Anayasa Mahkemesi Raportörü Hikmet Tülen, Yargıtay üyesi Selamet İlday’ı atadı. Atamaları değerlendiren CHP’li Gök, atamalar karşısında hiç şaşırmadığını, iktidarın zaten kendisine yakın isimleri atamak için söz konusu yasayı çıkardığını söyledi. Gök, “Bu kurul, AKP’nin kendi yandaşlarını doldurduğu bir atama kurulu olmaktan öteye geçmeyecektir” dedi. INDEPENDENT ‘Ciddi soruları gündeme getirdi’ LONDRA (ANKA) Türkiye’de tartışma yaratan Balyoz davası kararlarının yurtdışındaki yankıları sürüyor. İngiliz Indepedent gazetesi, davanın dayandığı kanıtların yasallığının sorgulandığını belirtirken “davanın yöntemi, ülkenin demokratik siciline ilişkin ciddi soruları gündeme getirdi” yorumunu yaptı. Gazete, kanıtlarda tahrifat yapıldığı iddialarının ardından yargılanan subayların ailelerinin kanıtların yasallığını sorguladığına dikkat çekti. Haberde Türkiye’de ordunun benimsediği laik kimlikten yana olanlar ile daha muhafazakâr bir dini kimliği benimseyenler arasında bir “mücadele” olduğu savunularak “AB, Türkiye’yi, 1960’tan beri dört darbe lanse eden güçlü orduyu dizginlemeye çağırsa da davanın yöntemi, ülkenin demokratik siciline ilişkin ciddi soruları gündeme getirdi” denildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle