14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 EYLÜL 2012 PAZARTESİ 6 PAZARTESİ SÖYLEŞİLERİ Eskiyörük, Tire Süt Kooperatifi’nin örnek bir kırsal kalkınma modeli olduğunu belirtti: ‘400 öğretmen yeni sistemin kurbanı’ ? SAMSUN (Cumhuriyet) Samsun’da İlkadım ilçesi İstiklal Caddesi Süleymaniye Geçidi üzerinde ellerinde pankart ve dövizlerle toplanan EğitimSen Samsun Şubesi üyeleri sık sık hükümet aleyhinde slogan attı. EğitimSen Başkanı Metin Erol, okulların ilkokul, ortaokul ve imam hatip ortaokulu olarak dönüştürüldüğünü, bu dönüşümle birlikte norm fazlası durumuna düşürülen öğretmenlerin sorunlarının çözülmediğini vurguladı. Erol, “Samsun’da dört yüzden fazla öğretmen yeni sistemin kurbanı olmuştur.” dedi. Erol, hukuksal mücadeleyi başlattıklarını da söyledi. Türkiye’nin yol haritası kooperatifleşme olmalı ÖZLEM YÜZAK Bir Gazeteci, Bir Paşa Gazeteci Ezgi Başaran, Balyoz davasının mahkeme dosyasını iyice didikledikten, suçlayıcı delilleri yani CD’leri ve bunların sahteliği üzerine raporları gördükten neden sonradır ki önceleri uzak durduğu dava üzerine yazmaya başladı. Ezgi, olguları yazmaya, dolduruşa gelmemeye özen gösterir, gazetecide olması gereken ana yön de budur. Gazeteci olarak görüşlerimizi gerçekmiş gibi olguların yerine geçirdik mi, ipin ucunu kaçırırız! Mahkeme adını alan 3 kişilik kurulun, savcılıkla tam bütünleşik halde verdiği mahkumiyet kararından sonra, Ezgi, Radikal’de “Balyoz’da yargılama mı yapılmıştı ki?” başlığı altında ilk görüşlerini yazdı. (www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=Radik alDetayV3&ArticleID=1101182&CategoryID=77 ) ??? “...tutuklu yargılanan herkes ceza alacaktı. Belliydi. Neden derseniz... Davanın başından beri ortada ne gerçek bir savcı ne de gerçek bir mahkeme vardı. Bir karar verilmişti. Uygulanacaktı. Çetin Doğan ve yakın silah arkadaşlarından Ankara’nın davetlerinde ‘İrtica geliyor’ diye ileri geri konuşmanın, 28 Şubat dönemindeki girişimlerinin ve tabii görüş ve düşüncelerinin rövanşı alınacaktı. Hem rövanş almanın zevki için. Hem de tutuklanmamayı başaran ordunun geri kalan muvazzaflarına ibret olsun diye. Bir karar verilmişti. Uygulanacaktı.” “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en yüksek öğrenim görmüş, en parlak subaylar serisi, türlü mercilerdeki güçlerin zihniyetine göre makbul bulunmadığı için tasfiye edilecekti. Hem onlardan kurtulmak için hem de yeni ve ‘makbul’ olanlarına yer açılsın diye. Böylelikle Kara Kuvvetleri olmasa da Deniz ve Hava Kuvvetleri’nin önümüzdeki 20 yılına istenildiği gibi şekil verilebilecekti. Balyoz ‘yargılaması’ budur.” “Onlarca kez yazdığım tutarsız dijital delillerden, delil değerlendirme bölümünün atlanmasından, atanmayan bilirkişilerden, dinlenmeyen kilit tanıklardan bahsetmek istemiyorum... Mahkeme heyeti dahil herkes biliyor. Evet herkes biliyor ki Balyoz davası hukuki manada meşruiyeti olan bir dava değildi. Dünyanın hiçbir medeni hukuk devletinde bu haliyle görülmesine imkân yoktu. Aslına bakarsanız, ilk duruşmadan sonra devam etmesi sivil toplumda infial yaratırdı. Fakat bizde öyle olmadı.” “Bunda manipülatif haberler yapan gazetelerin, gazeteci benzeri muhtelif kişilerin, söz konusu asker olduğu için ilkeyi, hukuku, prensibi unutan kalantor gazeteciyazar abilerin sessizliğinin, tembelliğinin, korkaklığının payı çoktur. Halbuki Balyoz davasının ne olduğu, delillerin ve iddianamenin nasıl bir ‘modus operandi’ ile hazırlandığı ilk etapta görülseydi, sonrasında gelen Odatv, KCK, Devrimci Karargâh ve Fenerbahçe davaları başka türlü yürürdü... Bu dava da yıllar içinde büyük bir ayıp ve vicdansızlık örneği olarak Türkiye’nin midesini bulandırmaya devam edecek. Eminim.” ??? “Kalantor gazeteciyazar abiler”in mahkumiyetten sonra ne yazacakları da belliydi tabii ki.. Hepsi “Bu karar orduya bir ders olsun” diyordu.. Hukuk? Delil? İnsan? Suç? Ceza? Bunların, hiçbirinin gözünde zerre kadar önemi olmadığı biliniyordu. Siyasi cellatlığa destek verdiler, bu hepsinin yüz karasıdır. İçimizden bazıları da davayı bilmeden yazıp çiziyor, bu cezalar, Plan Semineri ve oradaki konuşmalara göre verilmedi. Plan Semineri suç olarak ortaya konmadı! Sahte CD gereğince cezalar verildi! Artık bunu bilmeden kimse yazı yazmasın! ??? Bir genç gazeteci araştırıp Balyoz üzerine yazarken, bir emekli paşa, Hilmi Özkök, kararı veren hâkimleri kucakladı. “İşte demokrasi” manşetini atan iktidar gazetesine verdiği demeçte diyor ki: “..bir vatandaş olarak gözlemime göre mahkeme heyeti titiz davrandı, tanıklar dinlendi, bilirkişi gereğini yaptı, o nedenle adil yargılama olmadı diyemem..” Özkök, davayı gözucuyla izleyen, kamuoyunda yaratılan algının esir aldığı bir kimse gibi! Sanıklara 2003 Martı’na ilişkin yöneltilen tüm suçlamaların 2009 yılında yazılan bir CD’de kayıtlı olduğunu da mı duymadı? 3 sivil memure bile “darbeci” olarak 16 yıl ceza aldı! Özkök, bir darbe girişimi olduğuna inanıyorsa, bunu net söylemeli, belgeleri de ortaya koymalı. Biz de diyelim ki, “Yahu işte gerçekten darbe girişimi varmış, paşa da bunu önlemiş..” Sahte CD’leri bir kenara bırakırsak, Plan Semineri’ndeki konuşmaları dava edebilirlerdi, ama bunu yapmadılar, çünkü bu konuşmalardan 365 subayı darbeci diye yargılayamazlardı! Evet komutanlarda büyük rahatsızlık vardı ama darbe yapılacak uluslararası ve ulusal ortam hiç de yoktu... İyiki de yoktu!!! “Hukukçu değilim” lafının, sadece ve sadece, cezaları onaylamak için kullanılan bir bahane olmaktan öte bir anlamı yok.. Öne sürülen suçlamaların dayandığı delillerin sahteliğini görmek için, ey Paşa, hukukçu mu olmak gerekir! Sadece göz, kulak, vicdan... sahibi ve okuyor olmak yetmez mi! Ezgi ve daha niceleri, hukukçu mu araştırıcı mı? Siz nasıl araştırıcı olmadan orduyu yönettiniz? Paşa, kasabın etine soğan doğramak için, kararın verilmesini bekliyormuş. Soğanı anladık da şu eti görelim Paşa, eti! ??? Sosyal medyada bir iktidar palyaçosu diyor ki: “Dava delilleri sadece tartışılanlar kadardır, iddiasına inanılması isteniyor... Zekâmızla alay etmeyin” Olay budur. İtiraf da budur... Yani Balyoz kararları, ortada olmayan “deliller”e göre verildi. Yani inançlara, isteklere, ön kabullere göre! Hey, biz hangi yasadan konuşuyoruz? Anlaşılan, iktidarın cebinde kimsenin bilmediği bir “özel yasahukuk” bulunuyor.. Şunu resmen açıklasalar ya.. Soytarılarına söyleteceklerine! ‘683 imam hatip ortaokulu oluşturuldu’ ? ANKARA (ANKA) CHP Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün soru önergesini yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, İstanbul ilindeki ilköğretim okullarından 292 ilkokul, 168 ortaokul olmak üzere toplam 460 okulun oluşturulduğunu, ilköğretim okullarından 85 tanesinin ise imam hatip ortaokuluna dönüştürüldüğünü söyledi. Dinçer, Türkiye genelinde 27 bin 922 ilkokul, 14 bin 90 ortaokul ve 683 imam hatip ortaokulu oluşturulduğunu belirtti. 1967 yılında sadece birkaç süt üreticisinin bir araya gelmesi ile kurulan; bugün ise 1900 üyesi, süt ve et ürünleri işleyen entegre tesisleri, satış mağazaları, akaryakıt istasyonu ile Türkiye’nin en büyük kooperatifi haline gelen Tire Süt; aynı zamanda örnek bir kırsal kalkınma modeli. Nasıl mı? Bölge süt hayvancılığının gelişmesinde, kaliteli süt üretiminde, üretim maliyetlerinin düşürülmesinde, üreticinin ve tüketicinin korunmasında öncülük yaparak… Tire Süt’ü geçen hafta Garanti Anadolu Sohbetleri kapsamında gittiğim Burdur’da kooperatifin yönetim kurulu başkanı Mahmut Eskiyörük’ten dinledim. Toplantının sonunda Aydın, Burdur ve diğer çevre bölgelerden gelen hatta aralarında emekli bir köy öğretmenin de olduğu birkaç kişinin kendisinden aynı modelin nasıl yayılabileceğine ilişkin sorularına şahit oldum. Ardından Eskiyörük ile hoş bir sohbet gerçekleştirdik. Türkiye’de süt üreticilerinin yüzde 90’ının 10 baştan daha az hayvana sahip küçük aile işletmeleri olduğunu belirten Eskiyörük “Türkiye olarak kooperatifçiliğe mecburuz, Türkiye’nin yol haritası tekelleşme değil kooperatifçilik olmalı” diye konuştu. Geçen yıl Okul Sütü Projesi kamuoyunun ilk sıralarına oturmuştu. Üzerinde çok tartışıldı ardından Türkiye’nin yoğun gündemi içinde silinip gitti. Şimdi yeniden okullar açıldı ama süt dağıtımı konusunda ses soluk yok. Siz geçen yıl İzmir’de okul sütü projesini ilk başlatan kurum olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz? Neden dağıtım yapılmıyor? Benim bakış açıma göre süt sadece üretim fazlası olduğu dönemlerde değil, sürekli olarak dağıtılmalı. Bu, sağlıklı nesiller yetiştirmek için çok önemli. Bakanlığın aslında bunu gündeme alması gerekiyor. Bir çalışma yapıldığını söylüyorlar ama henüz ortada bir gelişme yok. Gerçekten de şu sıralar Türkiye’de sütte üretim fazlası yaşanmaya başladı. Tüketimi ve ihracatı artıramadığınız takdirde ciddi bir süt krizi yaşayabiliriz. PORTRE 1959 yılında bir çiftçinin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1974 yılında Tire Endüstri Meslek Lisesi’nden mezun oldu. 1976 yılında Çukurova Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nü kazanan Eskiyörük, 1979 yılında eğitimine ara vererek kaydını dondurdu ve askerlik hizmetini tamamladı. 19922002 yılları arasında Tire TARİŞ Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstlendi. Süt hayvancılığı yaptı, Tire Süt; Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçildi. 2009 yılında pastörize süt tesisiyle, İzmir’de Okul Sütü Projesi’ni başlattı ve Milli Prodüktivite Merkezi tarafından “Yılın İşadamı” seçildi. B Gelelim Tire Süt Kooperatifine… Nasıl bir örgütlenme modeli bu? Neler yapıyorsunuz? Kooperatifimizin 3 ana misyonu var: 1. Kooperatif ortaklarına üretim yapmalarını sağlayıcı tüm girdileri kaliteli ve en ekonomik koşullarda temin etmek, 2. Ortaklarının kaliteli üretim yapmalarını sağlamak, 3. Üreticilerin ürünlerini en iyi şekilde işleyip pazarlayarak daha fazla kazanç elde etmelerini sağlamak. Bu kapsamda 1900 ortağımız, 148 personelimiz, günde 150 ton süt toplama kapasitemiz ve büyük bir makine parkımız ile Türkiye’nin en büyük kooperatifiyiz. Soğutma tankları ve otomotik sağım sistemi olan 139 çiftliğimiz 62 adet nokta alım merkezimiz var. Üyelerimize laboratuvar ve analiz hizmeti veriyoruz. Akaryakıt istasyonu kurduk, böylece daha düşük fiyatla akaryakıt almalarını sağlıyoruz. Ürünlerinin işlendiği süt ürünleri tesislerimiz ayrıca 3 adet satış mağazamız var. Yine bir yem satış depomuz ve silaj paketleme tesisimiz mevcut. Yeni olarak et ürünleri piyasasına da girdik.Tire’de İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) ve Devlet Planlama Teşkilatı’nın destekleriyvikleri çok fazla. Türkiye’de ise yem fiyatı süt fiyatının üzerinde. Neden yem sütten daha pahalı? Nedenlerden biri ABD ve dünyanın birçok bölgesindeki kuraklığın yem ekimine yansımaları. Ama bir diğer neden Türkiye’de hayvan sayısının artmasına karşın yem üretiminin artmaması. Bir diğer önemli unsur da sanayicinin belirlediği spekülatif yem fiyatları. İnanılmaz dalgalanmalar yaşanıyor. Saman fiyatları geçen yıla göre 3 kat artmış durumda. Müdahale edilmediği takdirde hayvancılık gerçekten tehlikeye girecek. Sütün litre fiyatı 86 kuruşken gerekli olan yem 90 kuruş. Dünyanın hiçbir yerinde yem sütten daha pahalı değil. Örneğin Avrupa’da süt 72 ku ir avuç süt üreticisinin 1967 yılında bir araya gelmesi ile kurulan; bugün ise 1900 üyesi, süt ve et ürünleri işleyen entegre tesisleri, satış mağazaları, akaryakıt istasyonu ile Türkiye’nin en büyük kooperatifi haline gelen Tire Süt aynı zamanda örnek bir kırsal kalkınma modeli. Nasıl mı? Bölge süt hayvancılığının gelişmesinde, kaliteli süt üretiminde, üretim maliyetlerinin düşürülmesinde, üreticinin ve tüketicinin korunmasında öncülük yaparak… ‘Üretim fazlası var’ ‘12 yılda 20 kat büyüdük’ le et ve et ürünleri işleme tesisini işletmeye açan kooperatif, burada yüksek hijyen ve kalite standartlarında sucuk, sosis, salam ve Tire’nin ünlü şiş köftesini üretmeye başladı. Kooperatif sadece üreticinin sütünü, kesimlik danasını almakla kalmıyor, mısır silajını ve buğdayını da değerinde alarak, buna karşılık ortaklarının akaryakıt, yem, silaj, akü, lastik ve market ihtiyaçlarını karşılıyor. Bölgede gelir çeşitlenmesine ve istihdama katkı sağlayan kooperatif Türkiye’ye örnek bir kırsal kalkınma modeli. Cironuz ne kadar? Ciromuz 60 trilyon lira. Kârımız 1 trilyonun üzerinde. 12 yılda 20 kat büyüdük. Bir de yeni hedefiniz var sanırım. Köy bazlı organize hayvancılık projesi. Nasıl bir model bu? Yeni büyükler yaratmak yerine küçük üreticilerin kooperatif çatısı altında birleşmeleri, gelişmeleri en iyi model. Hollanda yıllardır bunu uyguluyor. Türkiye de Anadolu’ya özgü bir model geliştirebilir. Ortak makine parkı, temel girdileri daha düşük maliyete temin edecek sistemler kurulmalı. İl özel idaresi ile bu konuda görüşmelerimizi sürdürüyoruz. “kooperatifçiliği öneriyorum” demekle devlet politikası oluşturulamaz. Örneğin sütünü örgütler kanalıyla pazarlayan üreticilere daha yüksek destekleme primi uygulanarak üreticilerin örgütlere yönelmesi teşvik edilmeli. Ayrıca süt kalitesini iyileştirmeye yönelik sütü soğuk zincir altında toplayan örgütlere maliyetlerini karşılamak üzere teknik destek verilmeli. Arz fazlası üretim ihracak ile eritilmeli. İhracatı artırmaya yönelik sanayiciye teşvik primi verilmeli. Okul Sütü Projesi bir devlet politikası olmalı ve sürekli olarak uygulanmalı. Sağlıklı nesiller yetiştirmek için bu şart. Sütün fazla üretildiği dönemlerde ihtiyaç sahibi ailelere peynir dağıtılarak sosyal yardımlaşma ön plana çıkarılmalı. Biz İzmir’de bu kapsamda belediye ile birlikte 110 bin yoksul aileye süt ürünleri dağıtmaya başladık. Bu da bir model olmalı. TGF’den Yıldız Çelik’e ödül ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) 7. Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda, federasyon tarafından ilk kez düzenlenen İsmail Sivri Gazetecilik Yarışması ödül töreni de yapıldı. Törende Hasan Pulur meslek onur ödülüne, gazetemizde yayımlanan “Bereketli Hilalin Suriyesi’nde Hıristiyanlar” yazı dizisiyle Yıldız Çelik araştırmainceleme ödülüne değer görüldü. ‘Küçük üretici tehdit altında’ CHP’den Kürecik sorusu ? ANKARA (ANKA) CHP Tokat Milletvekili Orhan Düzgün, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, “MalatyaKürecik bölgesine ABD ve NATO tarafından kurulan NATO Füze Savunma Sistemi Radarı ile ilgili bakanlığınızca radyasyon testi yapılmış mıdır” diye sordu. Üretim fazlası yaşanmasının nedeni nedir sizce? Mevsimsel bir durum mu? Hayır bunun da ötesinde. Bakanlık son yıllarda büyük teşvikler verdi. Sıfır faizli kredi ile büyük çiftlikler kurulmasının önünü açtı. Model çiftlikler kuruldu buralara büyük miktarlarda hayvanlar alındı. Hepsi iyi hoş da bu kez küçük üretici tehdit altında. Eğer tüketimi ve ihracatı artıramazsanız üretimi artırmak da tehlikelidir. Bu kez de üretici sütünü satamadığı için hayvanını kesmek zorunda kalır. Yeniden hayvancılık krizi başlar. Bu çok çok önemli bir dengedir. İhracatı artırmak gibi bir şansımız yok mu peki? Bu hiç kolay değil. Çünkü girdi fiyatları çok yüksek. Yem, enerji ve akaryakıt fiyatları Avrupa’nın 2 katı. Avrupalı çiftçi sütü ucuza satmasına karşın iyi kazanıyor çünkü teş ruş iken yem 44 kuruş. ‘1 litre süt için 1.5 kg yem’ ‘Hayvancılık tehlikede’ ‘Akçakale etkileniyor’ ? ŞANLIURFA (AA) Akçakale Belediye Başkanı Abdulhakim Ayhan, sınırda birkaç günden bu yana devam eden çatışmalardan ilçenin de etkilendiğini söyledi. Ayhan, “Patlamalar, havan topları sık sık ilçemizin üzerine denk geliyor. Arıcan ile Gülveren köyleri arasına isabet eden bir havan topu var. ‘Üzerimize ateş düşerse, bir top düşerse’ o korku var halkta” dedi. Peki ne olmalı? Süt fiyatları artarsa çok ani düşüşlere sebep olur; bunu 2006’da yaşadık 40 kuruştan 85 kuruşa çıktı sonra 57 kuruşa düştü. 1 liranın üzerinde çıktığında iç tüketim azalıyor. Bence 1 litre süt ile 1.5 kg yem alınacak bir düzeye getirilmeli. Yem fiyatlarına 15 kuruş prim verilmeli. Ayrıca yüzde 8 olan KDV yüzde 1’e çekilmeli. Böylece kayıt dışılık da ortadan kalkmış olur. Süt sektöründe nasıl bir politika oluşturulmalı? Öncelikle küçük köy kooperatifleri tasfiye edilerek ilçe bazlı merkezi kooperatifçilik yapılmalı. Burada Tire Süt Kooperatifi gerçekten çok önemli bir model. Ama sadece C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle