25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLÜL 2012 CUMA 4 HABERLER Kılıçdaroğlu, ‘Çözüm olacaksa görüşmeler sürebilir’ derken Tarhan ve Koç farklı konuştu Mümkünü İmkânsız Kılmak Bir sorunun çözümü için önkoşul, onun tanımını doğru yapmaktır. Tanım çözümün de ipuçlarını içerir. Örneğin Kürt sorunu salt demokrasiyle ilgiliyse, demokratik hakların sağlanmasıyla çözülmesi de mümkündür. Ama sorunun engellenemez bir etnik içeriği var ise onu dışlayarak çözüme ulaşamazsınız. Gerilimin arttığı bir ortamda, söylendiğinde insanlara ne denli ters gelirse gelsin, belirtmek isterim ki zaman içinde Kürt sorununun tanımında ilerleme sağlanmıştır. Yani olayın iki tarafından biri olan Türkler artık, “hepimiz kardeşiz” “Türklük bir ırk değil, öznel bir vatandaşlık kavramıdır” gibi formüllerle veya çözümde Kürtlerin de rızasını aramayan önerilerle bu etnik sorunun çözülemeyeceğini anlamıştır ya da hiç değilse bu gerçeğin geniş tabanda anlaşılmasına elveren ortam hazırlanmıştır. Bu oluşum, çözümü mümkün kılacak önemli bir adımdı. Tartışmanın bu planda sürdürülmesi ve barışçı çözümün, her iki tarafın da yararına olduğu fikrinin pekiştirilmesine elverişli ortamın oluşmasına siyasetin zemin hazırlaması için, tüm siyasal güçlerin ortak bir çaba içine girmeleri, mümkünün gerçekleşme olanaklarını artıracak ve onu yaşama geçirecek adım olabilecekti. ??? İsteklerin etnik içeriklerine de yanıt getirilmesinin illa ayrım anlamına gelmediğinden tutun da, yeni bir oluşumu herkesin içine sindirmesi için gerekli psikolojik ortamın yaratılmasına kadar atılacak daha çok adım vardı. Olsun! İlk ve en önemli adım atılmıştı ya! Gerisini getirmek mümkündü. Ama şu andaki görüntü, çözümün mümkün olduğu değil, imkânsızlaştığı merkezinde. Burada en büyük etken, çözümü mümkün kılacak siyasal iradenin eksikliği. Siyasal irade eksikliğinden söz ederken bir yanlışa düşmemek ve bu iradeyi tek tarafta aramamak gerekir. Mücadele tek taraflı bir irade ile mümkündür. Ama müzakere iki taraflı iradeyi zorunlu kılar. Sıkça düşülen bir yanlışı yinelememek için yazıyorum bunu. Çünkü siyasal irade deyince, yalnızca devlet, hükümet ya da başka deyişle Türk tarafını kastetmek son derece yanlıştır. Kürt tarafında da bu iradenin olması gerekir ki, şu anda yokluğu en fazla hissedilen husus da budur. Kürt tarafı da güç kullanarak bir şeyler elde etmek umudunu sürdürdükçe, çözüme ulaşmak imkânsızlaşacaktır. İki tarafta da, en çok sesi çıkanların bunlar olması, mümkünü imkânsızlaştırmakta. Şu anda içinde bulunduğumuz durum bu. ??? Çok yönlü bir sorunda sorumluluğu tek tarafa yüklemek yanlıştır. PKK eylemlerinin artması ve Kürt kamuoyunun çoğunluğunda, müzakere yoluyla çözümün en doğru yol olduğu yönündeki görüşün egemen olmasına karşın, şiddet karşıtı bir iradeyi ortaya koyacak seslerin çıkmaması nasıl sorumluluğun bir yanını gün gibi açığa çıkarıyorsa, Sırrı Sakık’ın oğlunun ölümü üzerine sosyal medyada dile getirilen kin ve nefret söylemi de sorumluluğun tek yanlı olmadığını o kadar aşikâr kılıyor. Peki, o zaman mümkünü imkânsıza dönüştüren koşulları nasıl değiştirebiliriz? Burada yapılması gereken şey, siyaset sahnesindeki siyasi partilerin, özellikle AKP ile CHP’nin Kürt sorunu ile terörü, ne denli güç olursa olsun birbirinden ayırarak, terör ile şiddet yoluyla mücadele ederken Kürt sorununun çözümü için gerekli politikaların oluşturulması ve bu konuda birlikte hareket etme iradesinin kamuoyuna açıklanmasıdır. Türkiye’nin hiçbir sorununda çözüm üretme durumunda olmayan MHP’den ve kendi bağımsız bir kişiliği olmayan BDP’den bu konuda bir şey beklemeye kalkmak abestir. AKP ile CHP’nin Kürt politikası üzerinden birbirlerini yıpratmaya derhal son vererek birlikte çözüm arama iradesini dile getirmeleri mümkünü imkânsız kılan koşulların aşılması yolundaki ilk olumlu adım olacaktır. CHP’de ‘Oslo’ çatlağı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, parti sözcüsü Haluk Koç’un Oslo görüşmelerine ilişkin “mutabakat metni”ni kamuoyuna açıklamasının ardından yaptığı ilk değerlendirmede, “Eğer PKK’ye silah bıraktıracaksa terör örgütüyle görüşmelere devam edilmeli” derken Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan’ın “Oslo’yu hazmetmedik, hazmetmeyeceğiz” demesi dikkat çekti. Kılıçdaroğlu ile görüşen Habertürk Televizyonu Ankara Temsilcisi Alican Türkoğlu, MİT ve PKK’nin Oslo’daki görüşmelerle ilgili sorusuna, CHP liderinin, “Eğer PKK’ye silah bıraktıracaksa görüşmeler olmalı, bu görüşmeler devam etmeli” açıklamasında bulunduğunu bildirdi. Kılıçdaroğlu, görüşmelerle ilgili partisinin “kırmızı çizgilerini” de açıklayarak “Ancak CHP’nin karşı olduğu konu, terör örgütüyle anayasanın ve ülkenin idari yapısının görüşülmesidir” sözleriyle açıkladı. Bingöl saldırısı ile ilgili soru üzerine Kılıçdaroğlu, “Bu soruları bana sormayın, bu soruların muhatabı ben değilim. İktidara yönetilmesi gereken birçok soru var” görüşünü dile getirdi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin gündeme “OHAL uygulamasına dönülmesi” önerisine ise Kılıçdaroğlu, bu konuda da hükümetin tutumunun sorgulanması gerektiğini ifade etti. Kılıçdaroğlu, “İktidar OHAL’i kaldırdık diye övünüyordu. Ancak şimdi ülkenin geldiği noktaya bakın, resmen ülkeyi kan gölüne çevirdiler. Eğer OHAL koşulları, olağanüstü hal koşulları doğduysa sorgulanması gereken şey sadece iktidardır” dedi. BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’e verilen 8 yıl 9 aylık hapis cezası ve BDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması girişimiyle ilgili soru üzerine de Kılıçdaroğlu, partisinin dokunulmazlıklarla ilgili görüşünü tekrarlayarak “kürsü dokunulmazlığı” dışında tüm dokunulmazlıkların kaldırılacağı bir öneriye destek vermeye hazır olduklarını söyledi. Bunu daha önceden de söylediklerini ve şimdi de aynı noktada olduklarını anlatan Kılıçdaroğlu, “Ancak günlük olaylarla anayasa değiştirilmemeli. Dokunulmazlık tam anlamıyla düzenlenerek sadece kürsü dokunulmazlığı şeklinde düzenlenmeli” görüşüne yer verdi. Kılıçdaroğlu, sadece BDP’lilerin dokunulmazlığının kaldırılmasına ise destek olmayacakları mesajını verdi. TARHAN: OSLO’YU HAZMETMEDİK, HAZMETMEYECEĞİZ CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında AKP’nin “Teröristle ilişkilerinde hazmettire hazmettire ilerleyeceğiz” dediğini belirterek “PKK ne istediyse verdiler. PKK’yi kanla kazanmaya alıştırdılar” diye konuştu. PKK’nin AKP’nin sayesinde bugün eskisinden daha güçlü konuma geldiğini kaydeden Tarhan şunları söyledi: “Seçim öncesi anlaşarak PKK’nin desteğini aldılar. Kardeş kardeş seçime girip gizli anlaşmanın meyvelerini paylaştılar. Kendi siyasi ikballeri için ülke güvenliğinden vazgeçip bizi bugünlere getirdiler. Şimdi kimi kime şikâyet ediyorlar? Biz Oslo’yu hazmetmedik ve hazmetmeyeceğiz. Hazmedenler düşünsün, gece yatmadan önce başlarını ellerinin arasına alsınlar ve ‘nerede yanlış yaptık’ diye düşünsünler.” Dokunulmazlıklar KOÇ: AKP TERÖR ÖRGÜTÜNÜ MUHATAP ALMIŞTIR CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç da, Osla görüşmeleriyle ilgili açıklamalarına ilişkin hükümetten verilen yanıtları değerlendirirken “Bir bakan belgelere ‘yalan, sahte’ derken, diğeri kabul ediyor, ‘belki şu anda da görüşmeler devam ediyordur’ diyor. Başbakanla Öcalan arasında bölge ve ülkemizle ilgili, yüzde 9095 oranında hangi konularda mutabakat var? Yüzde 5 hangi konularda uzlaşma yok? Cevap bekliyoruz. Olay basit, açık ve sabittir. AKP, meşru siyaset zeminini, meşru siyaset kurumlarını ve TBMM’yi değil, terör örgütünü siyasi konularda doğrudan müzakere için muhatap almıştır” dedi. ANAYASA MAHKEMESİ İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN SÜRGÜ’DE SKANDAL İDDİANAME ‘Fener’i takip cezası ? CHP’nin 2008 ve 2009 yıllarını hesaplarını inceleyen Anayasa Mahkemesi, partinin Deniz Feneri e.V. davasını takip etmek için yaptığı harcamaları da “usulsüz” buldu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi, CHP’nin 2008 ve 2009 yılları kesin hesabı incelemesi sonucunda, usulsüz harcandığı iddiasıyla 2 milyon 691 bin liranın hazineye irad (gelir) kaydedilmesine karar verdi. Mahkemenin, partinin Deniz Feneri e.V. davasını takip etmek için yaptığı harcamaları da “usulsüz” bulması dikkat çekti. Anayasa Mahkemesi’nin CHP’nin 20082009 yıllarını kapsayan hesaplarında yaptığı incelemenin sonuçları, Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı. Heyet, yasaya aykırı olarak partinin amaçlarına uygun olmayan ve parti tüzelkişiliği adına yapılmış harcama olarak kabulü mümkün görülmeyen 1 milyon 349 bin 304 lira 64 kuruş ile kesin hesapta gösterilen ve belgelendirilmesi gerektiği halde belgelendirilmeyen 82 bin 952 lira 66 kuruş gider ve 1785 lira gelir olmak üzere toplam 1 milyon 434 bin 42 lira 3 kuruş karşılığı parti mal varlığının Hazine’ye irad kaydedilmesine hükmetti. Alevilere bir linç de yargıdan ? Malatya’nın Sürgü beldesinde ailesi ile birlikte linç edilmek istenen Servet Evli, savcılığın hazırladığı iddianamede kendisi hakkında daha fazla ceza istenmesine isyan etti. ‘Yargı, onlar kadar bizi ezdi’ dilen Evli, gerekirse davayı AİHM’ye götüreceklerini söyledi. ALİCAN ULUDAĞ namikzafer@yahoo.com CHP’nin yaptığı ikinci başvuru da sonuçsuz kaldı Dava harcamaları İncelemede, CHP’ye, ilaç harcamalarıyla Kemal Anadol, Mustafa Özyürek, Ali Kılıç’a ait çeşitli mahkemelerdeki davalara ilişkin dosya giderlerinden oluşan 670 lira ile Deniz Feneri e.V. ile ilgili Deniz Baykal ile CHP MYK üyesi Ali Kılıç’a açılan manevi tazminat davaları için hazırlanan hukuki mütalaa karşılığı ödenen 15 bin Avro’luk avukatlık ücretinin nedenleri de soruldu. Parti yetkilileri, “Deniz Feneri ile ilgili yapılan 15 bin ve 3 bin Avro’luk ödemenin Ali Kılıç ya da Deniz Baykal adına değil, parti adına yapıldığını, bu nedenle kayıt altına alındığını” belirtti. Anayasa Mahkemesi üyesi Osman Paksüt, mahkemenin Deniz Feneri davası nedeniyle CHP’ye ceza yazılmasına karşı çıktı. Paksüt, karşıoy yazısında, “Siyasetin doğası gereği bazı kişi ve kuruluşlarla karşılıklı suçlamalar ve bunun sonucunda yargıya intikal eden durumların gerektirdiği masrafların ilgililer tarafından şahsen üstlenilmesini istemek siyasi faaliyet alanını anayasaya aykırı şekilde daraltan bir yorum tarzıdır” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, mahkemenin raporuna tepki gösterdi. Oran Anayasa Mahkemesi’nin son derece siyasi, yanlı ve daraltıcı bir yorum yaptığı ve siyasi faaliyet alanını son derece kısıtlayıcı davrandığını belirtti. Anayasa Mahkemesi’nden 4+4+4’ün iptali için ret ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ana mında aynı okul içinde kılık kıyafetleri yasa Mahkemesi; laik, çağdaş ve bilimsel farklılaşan, dilleri başkalaşan, tarihi geçeğitimöğretim sistemini dinselleştirdiği ge mişi ve kültürel mirası farklı yorumlayarekçesiyle tepkiye neden olan 4+4+4 dürak birbirine yabancılaşan öğrenciler tezenlemesi olarak bilinen yasanın iptal istemelinde iki hukuklu, iki tip nikâhlı, iki mini reddetti. tip sosyal yaşamlı, iki tip kültürlü, iki tip Kamuoyunda “4+4+4” olarak bilinen ve ekonomili, iki tip bankalı Türkiye Cumzorunlu eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıhuriyeti yaratılması hedeflenmektedir.” karan 6287 Sayılı İlköğretim Dilekçede, çocukların okuve Eğitim Yasası ile Bazı Yala başlama yaşının 5.5’a indiAnayasa Mahkemesi, rilmesi eleştirilirken “Fiziksalarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa, TBMM Genel yasanın iptali ve yürüt sel, bedensel, sosyal ve duKurulu’nda kabul edildikten özellikleri açısından mesinin durdurulması is yusal sonra 30 Mart’ta Resmi Gazeilköğretime hazır olmayıp temine uzun bir oturute’de yayımlanarak yürürlüğe yerleri okulöncesi eğitim girmişti. Yasayla birlikte kurumları olan 6072 ay çomun ardından karara imam hatip liselerinin ortaokul için okulöncesi eğibağladı. Karara ilişkin cukları bölümlerinin de açılmasına vitimin zorunlu tutulmak yeayrıntılı bilgi, mahkeme rine, hayal ile gerçeği ayırt ze çıkmıştı. Ortaokul ve liselerde, Kuranıkerim ve “Hz. edemedikleri bir dönemde nin internet sitesinden peygamberimizin hayatı” da somut işlem çağına atlatılabugün duyurulacak. “isteğe bağlı”, seçmeli ders rak ilköğretime başlatılmaolarak okutulacaktı. Bu hüları çocukların istismarı sokümlerin, eğitim sistemini daha da dinselnucunu doğuracağından anayasanın leştirdiği eleştirilerine neden olmuştu. CHP, 41’inci maddesine; yapılan düzenleme yasayı önce “şekil” yönünden anayasa aykı çağdaş bilim ve eğitim esaslarına uygun rı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne olmadığından anayasanın 42’nci maddegötürmüştü. Mahkeme, 24 Mayıs’ta yaptığı sine; somut işlem çağındaki 7284 aylık oturumunda, talebi oybirliğiyle reddetmişti. çocuklarla aynı sınıflarda aynı eğitim CHP, 8 Haziran’da ise bu kez söz konusu programına tabi tutulmaları ise anayasayasanın esas yönünden iptali için yüksek nın 10’uncu maddesindeki eşitlik ilkesine mahkemeye başvurmuştu. Dilekçede şöyle aykırıdır” değerlendirmesi yapılmıştı. denilmişti: “Tek bir devlet ve tek bir külAnayasa Mahkemesi’nin karara ilişkin tür içinde, iki ayrı kuşak yetiştirmeyi ayrıntılı bilginin, mahkemenin sitesinden amaçlayan iki ayrı eğitim sistemi bağlabugün duyurulacağı bildirildi. BEKAROĞLU ‘YOLA DEVAM’ DİYOR Kurtulmuş gitti HSP ‘hareket’ oldu FIRAT KOZOK ANKARA Numan Kurtulmuş ve 41 arkadaşının AKP ile anlaşması üzerine kendini fesh eden HSP, “Halkın Sesi Hareketi” adıyla yoluna devam edecek. HSP’nin kapatılmasına son ana kadar karşı çıkan ve Kurtulmuş’u Kanuni Sultan Süleyman tarafından öldürülen Pargalı İbrahim Paşa’ya benzeten Bekaroğlu, bundan sonra izleyecekleri yol haritasını değerlendirdi. Yola “Halkın Sesi Hareketi” adıyla devam edeceklerini anlatan Bekaroğlu, “İstanbul’da, Ankara’da, Anadolu’nun değişik kentlerinde toplantılar yapacağız. Böyle bir siyasi hareketin olanağı var mı araştıracağız ve sonunda gerçekten bütün arkadaşlar, bu işe gönül verenler ‘evet ihtiyaç var’ dedikleri anda da bir siyasi oluşuma gideceğiz. Türkiye’de partileri ya devlet ya da zenginler finansa ediyor. Bizim iddiamız üyelerimizin finanse edeceği, kararlarını da onların vereceği bir parti oluşturmaktır” dedi. Paksüt karşı çıktı ANKARA Malatya’nın Sürgü beldesinde geçen ramazan ayında Alevi ailenin linç edilmesi olayına ilişkin dava açan savcılık, olayda linç edilmek istenen Evli ailesinin iki bireyine, saldırganlardan daha fazla ceza istedi. Hakkında 14 yıla kadar hapis cezası talep edilen Servet Evli, “Evimizin önünde toplanan insanlar, bize vurdu, baskı ve linç girişiminde bulundular. Ama şuanda da yargı hazırladığı iddianame ile onlar kadar bizi ezdi” dedi. Doğanşehir Cumhuriyet Başsavcılığı, Sürgü beldesinde Alevi olan Evli ailesinin, geçen ramazan ayında linç girişimine maruz kaldığını olaylara ilişkin iddianamesini tamamlayarak dava açtı. İddianamede, Evli ailesinin oğlu Servet Evli hakkında davulcu Mustafa Evşi’ye vurduğu gerekçesiyle basit yaralama, davulcuya hakaret ve tehditte bulunduğu gerekçesiyle alenen hakaret ve tehdit, evin önündeki kalabalığa yönelik sözleri nedeniyle de “var olan veya varsayılan suç örgütlerinin korkutucu gücünden yararlanarak zincirleme tehditte bulunmak” suçlarından 3.5 yıldan 14 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi. Evin kızı Leyla Evli’ye de aynı suç kapsamında 2.5 yıldan 8.5 yıla kadar hapis cezası verilmesini talep edildi. Alevi ailenin kapısında davul çalarak olayları başlatan Mustafa Evşi hakkında ise “suç işlemeye tahrik, mala zarar verme, basit yaralama ve zincirleme hakaret” suçlarından 4.5 aydan 10 yıla kadar hapis cezası istendi. Sanığın bu suçları Alevi ailenin “haksız tahriki” altında işlediği savunuldu. Saldırgan grup içinde yer alan 49 kişi hakkında da benzer suçları Alevi ailenin “haksız tahriki” altında işledikleri belirtilerek, 3 aydan 6.5 yıla kadar hapis cezası verilmesini istendi. Cumhuriyet’in ulaştığı Servet Evli, iddianameyi “gülünç” olarak niteledi. İddianamede, saldırganları kendilerinin tahrik ettiğinin yazıldığını anlatan Evli, şunları kaydetti: “Yani bir aileyi katletmeye çalıştılar. Taş yağmuruna, kurşun yağmuruna tuttular. Sanki onlar yapmamış gibi gösteriliyor. Biz hiç taşlanmamışız, öldürülmeye, yakılmaya çalışılmamışız. Ben anlamıyorum. Olayda bütün suç bizim üzerimize yıkılmaya çalışılıyor. Gülünç bir durum. İnsanlar gelip bize vurdu. Baskı ve linç girişiminde bulundular. Ama şu anda da yargı bizi onlar kadar ezdi. Gerekirse davayı AİHM’ye götüreceğiz. Kimse yargıyı tekeli altına almaya çalışmasın. Adalet, herkese eşit olarak uygulanmalı” dedi. CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba da iddianameyi tam bir garabet olarak nitelendirdi. İddianamenin baştan sona kadar Alevi aileye yönelik bir nefret suçu olduğunu belirten Ağbaba, “Sanki utanmadan aileyi suçlu ilan etmişler. Bu biraz da hükümet ile yargının bakışının üst üste gelmesidir” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle