17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 AĞUSTOS 2012 SALI 8 İstanbul PB Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak PB Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y Ankara PB 32 33 32 31 33 35 35 26 28 25 28 27 31 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB B B B B B B B B B B PB 29 31 31 35 36 35 39 40 36 39 34 30 30 Oslo PB Helsinki PB Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih PB Berlin PB Budapeşte B Madrid B Viyana B HABERLER 17 20 20 23 24 25 23 25 27 23 26 33 24 Belgrad B 29 Sofya B 29 Roma B 30 Atina B 33 Zürih PB 27 Moskova Y 24 Aşkabat A 40 Taşkent A 38 Baku B 35 Bişkek Y 35 Tiflis B 34 Kahire A 36 Şam A 36 Ülkemizin iç ve kuzey kesimlerinin parçalı ve çok bulutlu, Orta ve Doğu Karadeniz kıyıları ile Sinop ve Ardahan çevrelerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 14 Ağustos GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Milletvekili Hüseyin Aygün’le 146’ya çıktı. AKP iktidarı döneminde PKK’nin azgınlaştığını kanıtlıyor bu rakam: On yılda 154, son bir yılda 146! Son 20 yılla 2012 yılı arasında fark sadece 10! Hükümet rekora koşuyor! PKK Tunceli, Hakkâri gibi illerde, dağlar da kentler de bizim der gibi elini kolunu sallayarak şehirlerarası yollarda araçların önünü kesiyor milletvekili kaçırıyor. Kaymakamı kaldırmak isterse kente iniyor. Subayı, öğretmeni, kimi kaçırmayı planladı ise geliyor, alıp götürüyor. Bu gerçekleri yazanı da söz edeni de RTE, PKK yardakçısı, destekleyicisi veya örgütün propagandasını yapmakla suçluyor. Bu kafa ile nereye? ??? PKK’nin Aygün’ü kaçırmaktaki temel amacı propaganda yapmak ise, olayın üstüne giden ve gidecek olan medya ve siyaset, birkaç gün önce Başbakan’ın PKK’yi destekliyor diye suçladığı CHP, şimdi örgütün propagandasını mı yapmış olacak? Kaçırma olayını yalnız propaganda amacına bağlamak olanaksız. PKK, daha önce CHP’yi AKP’den farkı olmayan parti ilan ettiğine göre, Aygün’ü kaçırarak ana muhalefet partisine “bir mesaj” iletmek istiyor. Aygün aracılığıyla örgütün amaçlarına özgü nedenlerle partinin izlediği politikalardan vazgeçmesini duyurması, güçlü bir olasılık. ??? Terör ve Kürt sorununun çözümünde partiler arası anlayışın gerçekleşmesi görüşü, kuşku yok yine gündeme giriyor. Aygün olayı: PKK’yi eleştiren CHP milletvekilinin BD Kürt Partisi sözcüleri tarafından “Bizim penceremizden bakmıyordu olaylara” diyen suçlamaları ve… ...AKP+MHP’nin CHP, CHP’nin de AKP+MHP saldırılarına karşılık vermesi sürecini sona erdirecek mi... …siyasal rant kaygısından arınmış, örgütle mücadelede ve Kürt sorununun çözümünde ortak bir anlayışın yeşermesine hizmet edecek mi? Sanmıyoruz! ??? Başbakan şu küstah açıklamaya ne diyecek acaba: Örgüt adeta meydan okuyor: “12 Ağustos günü Dersim ile Ovacık ilçesi arasında CHP Milletvekili Hüseyin Aygün gerillalarımız tarafından ‘gözaltına’ alınmıştır” diyor. İçişleri Bakanı İdris Şahin Bey de “gerek istihbarat gerekse operasyon planlamaları açısından konunun takiplerinde” olduğunu söylüyor. Şayet Kandil’den şifreli emirle Aygün kaçırıldı ise, istihbarat örgütlerinin şifreleri çözemediği ayan beyan ortada. Aynı masallar; operasyona başlamışlar. Bugüne dek terör eyleminden sonra başlatılan operasyonlarda başarılı bir sonuç alındığını bildiren habere rastlamadığımıza göre, Aygün’ü örgütün salıvermesini beklemekten başka çare kalmıyor önümüzde! Ve şimdi, CHP dahil her çevre, örgütün Aygün’ü serbest bırakmasına bel bağlamış, bekliyor! ??? ABD Dışişleri Bakanı Clinton’ın ziyaretinin hemen ertesi günü PKK’nin Aygün’ü kaçırması anlamlı değil mi? Clinton geldi. Operasyon kokusu veren, ortak çalışma grupları kurulmasını içeren kimi vaatlerde bulunarak Suriye sınırına asker yığan hükümetin gazını aldı. Kamuoyunu yatıştırmak için, “PKK’nin K. Suriye’de yaşam alanı bulmaması konusunda kararlıyız” dediğinin ertesi günü örgüt, Aygün’ü kaçırdı! TV’lerde haber olmadı, ama altyazı olarak birkaç kez yayımlandı: Terörle Mücadeleden Sorumlu Başbakan Yardımcısı eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Clinton gaz alırken “PKK dışımızda daha kuvvetlendi” diyordu. Dışarıda güçlenen PKK’nin bir vekili kaçırması parlamentoya, devlete kafa tutan davranışlar sergileyeceğine bir örnek değil mi? İran’la iplerin gerilmesi bundan iki yıl önce, yöre ülkeleriyle dört başı mamur bir balayı yaşarken “Mavi Marmara” ile başladı… Geçen nisanda bu köşede “İran’ın bir sonraki rakibi Türkiye / Iran’s Next Rival Turkey” isimli bir makaleden söz etmiştim. Meir Javendanfar isimli tanınmış bir Ortadoğu analizcisi tarafından 2010 Haziran’ında kaleme alınan söz konusu makale, Erdoğan ve Ahmedinejad arasından su sızmadığı dönemde iki ülke arasındaki rekabetin alttan alta kaynadığına atıf yapıyor ve taa o tarihte iki komşuyu karşı karşıya getiren bu gizli çekişmenin, “savaş boyutuna” varabileceğinden söz edenlerin çıktığından dem vuruyordu. Javendanfar’ın çarpıcı ve bir o kadar da ürkütücü olan yazısından hareketle “(Türkiye ile savaş olasılığından) ilk kez dini lider Hamaney’in torunu olan Farid al din Hadad Adel adında bir gazeteci bahsediyor” demiştim: “İran’da öne çıkan bir isim olmamakla birlikte, ‘müesses nizamın’ temsilcisi olarak dikkat çeken Hadad Adel, 2010 başında henüz ortada fol yokken ‘Bundan sonra İran’a karşı çıkarılabilecek tek savaş, Türkiye üzerinden çıkarılabilir!’ şeklinde iddialı bir kehanette bulunuyor. O dönem Ankara Tahran ilişkileri günlük güneşlik olduğundan bu uğursuz kehaneti kimse ciddiye almıyor. Ancak birkaç ay sonra ‘İsrail’le Mavi Marmara’ krizi çıktığında işin rengi değişiyor. Erdoğan’ın Gazze’de edindiği popülariteyi, İran hazmedemiyor.” (Sağnak, “Bermuda Üçgeni: Türkiye İran ve Suriye”, 12 Nisan) sonu’ ‘Dostane temasların GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Tahran’la İlişkiler Nasıl Dibe Vurdu? derek tırmanan Türkiye İran geriliminde krizin başlangıcı olarak “Mavi Marmara”ya işaret edenlerden biri de şimdi, Ramin Cihanbeyoğlu. Cihanbeyoğlu; “savaş” sözünü ağzına almıyor ama diplomatik ilişkilerin donma noktasına sürüklenmesini kaçınılmaz bulunuyor. İstanbul’da bir süre önce görüştüğüm İran’ın ünlü muhalif düşünürlerinden Cihanbeyoğlu; İran’ın “Mavi Marmara” olayından itibaren bilenişini “Cumhuriyet” okurları için çeşitli yönleri ve aşamalarıyla şöyle anlattı: “1979 devriminden bu yana İran kendisini Filistinlilere ‘model’ olarak sunmuş ve Ortadoğu’da Filistinlilere yardım eden tek ülke olduğunu düşünegelmiştir. Mavi Marmara serüveni bunların hepsini, her şeyi değiştirdi. Ortadoğu’da Filistin davasının tek temsilcisi olmak sevdasında olan İranlıların elinden bu oyunu aldı. Davos ve Mavi Marmara’nın ardından Türkiye kendisini bölgenin ‘büyük abisi’ olarak konumlandırdı. Mavi Marmara’nın iki ülke arasındaki iplerin gerilmesinde ben de çok önemli bir rol oynadığını düşünüyorum.” Tahran’ın “evin” zindanlarında siyasi tutuklu olarak yattığı dört aylık hücre hapsinden sonra Kanada’da “sürgün” yaşamaya mecbur kalan ve halihazırda Toronto Üniversitesi’nde “siyaset bilimi” hocalığı yapan Cihanbeyoğlu, “Türkiye İran ilişkilerinde yeni bir bahis açılmıştır!” diye konuşuyor: “Bu bahis, dostluğa doğru gitmiyor; araların açılması ve zıtlaşmaya gidiyor.” “Suriye İran’ın Ortadoğu’daki son müttefiki ve son sığınağı. Lübnan ve Hizbullah için, Suriye bir sıçrama tahtası… Esad karşıtlarına Türkiye açık biçimde yardım ediyor. Esad’ın düşmesiyle İran’ın bu ülkedeki siyaseti ve bütün yatırımları iflas edecek. Hizbullah yitirilecek. Ankara ve Tahran arasında bu ciddi bir kaşıtlaşma anlamına gelecek. İran’ın Suriye’yi kaybetmesi demek, Lübnan’daki gücü ile tüm bölgedeki gücünü kaybetmesi demektir. Bu da Ankara Tahran sürtüşmesini kaçınılmaz kılar. Türkiye, İran arasındaki dostane temasların hepsinin sonuna gelinebilir. En azından diplomatik düzeydeki dostluk temaslarının kesilmesi kaçınılmaz.” tokuşturdu’ ‘Bizi Arap Baharı ‘AKP siyasetinin sonucu’ “Temasların giderek soğuması AKP’nin yeni politikalarının sonucudur. AKP, Ortadoğu’da yeni bir siyasete yönelmek istemekte. Bu, İran’ın ayrıcalıklarına karşı çıkmakla eşdeğer. Türkiye ve Suudi Arabistan’ın birlikte Ortadoğu’ya dönmeleri, İran’la çatışmayı kaçınılmaz yapıyor. Suudi Arabistan, Ortadoğu’da vaktiyle yalnızca bir ‘petrol’ ve ‘petrodolar gücü’ olarak var olmuş olan bir ülkeydi. Bir de Şiiler ve İran’a karşı Taliban’ı desteklerdi. Riyad, artık yalnızca bunu Afganistan ve Irak düzeyinde yapmıyor; Taliban desteğini boydan boya Ortadoğu’ya yayıyor. ‘Şii karşıtlığı’ kartını kullanan Suudiler; Selefilik ve Vahhabiliği böylece tüm bölgeye genişletiyorlar.” Perşembeye devam. ‘Yeni bir bahis açıldı!’ Bahar aylarından bu yana gi İki ülke arasında ilişkilerin dibe vurma anatomisi Cihanbeyoğlu’nun tespitleriyle şöyle: “Arap Baharı Türkiye İran ilişkiler dengesini tamamen altüst etti. Suudi Arabistan’ın yanında Türkiye, bu süreçte çok önemli bir oyuncu haline geldi. Türkiye ve İran’ın bölgeye sunduğu modeller, birbirine zıt. 1979’dan beri bölge ülkelerine İran’ın satmaya uğraştığı ‘devrim modeli’; (Arap Baharı sonucunda) Türkiye’nin önerdiği ‘süreklilik, refah, istikrar modeli’ karşısında tüm etkisini yitirdi. Devrim paradigması üzerine inşa edilen refah ve de Batı karşıtı modeli ile İran, Arap Baharı’nın ‘kaybedeni’ oldu. Bu iki modelin kafa kafaya gelmesi kaçınılmazdı. Suriye’deki gelişmeler de buna tuz biber ekti.” Destek sözde kaldı “Terörizme karşı yanınızdayız” diyen Clinton’un ifadelerine karşın ABD’nin terör raporunda, PKK’yle ilişkisi olduğu belirtilen PYD’den söz etmemesi çelişkili bulundu BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın, İstanbul’da yaptığı “PKK’nin Suriye’de konuşlanmasını istemiyoruz” açıklamasına karşın, PKK’nin Suriye’deki uzantısı PYD’nin ABD’nin geçen 15 gün önce yayımladığı terör raporunda yer almadığı ortaya çıktı. Clinton’ın Afrika gezisinin ardından yaptığı ve Suriye gündemli olarak gerçekleştirdiği ziyarette, Türkiye açısından, ABD yönetiminin PKK’nin ülkenin kuzeyinde konuşlanmasına karşı olduğu söylemi öne çık ? Hapisteki Abdullah Öcalan’ın hâlâ örgütün sembolik lideri olmayı sürdürdüğü ifade edilen raporda, PKK’lilerin toplam sayısının 4 bin ile 5 bin arasında olduğu, bunların 3 bin ile 3 bin 500’ünün Irak’ın kuzeyinde bulunduğu dile getirilmişti. tı. Clinton, “PKK’ye karşı Türkiye’nin yanındayız. Türkiye’ye destek vermeye devam ediyoruz” ifadelerini kullandı. Clinton’ın siyasi irade beyanı olarak değerlen dirilen bu sözlerine karşın, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 15 gün önce yayımladığı terör raporunda Suriye’nin kuzeyindeki PKK destekli PYD varlığının hiç gündeme getirilmemiş olması dikkat çekti. Oysa, PKK’nin yakın işbirliği içinde olduğu PYD, 2003 yılından bu yana Suriye’de faaliyet gösteriyordu. Raporda İran, terörü destekleyen ülkelerden biri sayılırken İran’a yönelik gerçekleştirilen terör eylemlerinden söz edilmemesi, Suriye’nin de yine İran gibi terörü destekleyen ülkelerden biri sayılması, Washington yönetiminin Tahran ve Şam yönetimlerine ilişkin bakış açısını siyasi yaklaşımlarıyla birlikte rapora yansıttığını ortaya koydu. Raporda terör örgütleri yok Raporda, PKK’den çok sayıda insanı öldüren bir terör örgütü olarak söz edilmesine karşın, Irak hükümetinin PKK’yi etkisizleştirmek için hiçbir operasyon yapmadığına dikkat çekilmemiş olması soru işaretlerini de beraberinde getirdi. Raporda, PKK’ye karşı Türkiye ile ABD arasında Irak’ın kuzeyinde işbirliğine ilişkin herhangi bir değerlendirmede bulunumazken, PKK’nin İran kolu olan ve Washington yönetiminin 5 Şubat 2009’dan bu yana terör örgütü olarak kabul ettiği PJAK’ın adının da raporda yer almaması dikkat çekti. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın PYD ve PJAK’ı terör örgütü olarak açıklamamasına karşın, AKP hükümetinin üst düzeyde siyasi ilişki içinde olduğu Filistin’deki Hamas ve Lübnan’daki Hizbullah’tan terör örgütü olarak söz etmesi ise soru işaretlerini artırdı. Raporun, yabancı terörist örgütlerin sıralandığı başlık altında değerlendirilen PKK/KongraGel bölümünde de PKK’nin, Türkiye’nin güneydoğusunda bağımsız bir Kürt devleti kurmayı arzuladığı, ancak son yıllarda daha çok Kürt kültürel ve dilsel hakları teminat altına alan Türk devleti içinde bir özerklikten bahsettiği belirtilmişti. Hapisteki Abdullah Öcalan’ın hâlâ örgütün sembolik lideri olmayı sürdürdüğü ifade edilen raporda, PKK’lilerin toplam sayısının 4 bin ile 5 bin arasında olduğu, bunların 3 bin ile 3 bin 500’ünün Irak’ın kuzeyinde bulunduğu dile getirilmişti. (Fotoğraf: AYSU ÖZBABACAN) çok konuyu yeniden gündeme taşıdınız. Yargı bağımsızlığına, hukuka, adalete değinirken sık sık yaşadığınız deneyimden de örnek veriyorsunuz. 5 Ağustos’ta da öyle yaptınız; şöyle dediniz: “Ben Milli Eğitim Bakanlığı müfredatında yer alan, ders kitaplarına girmiş bir şiiri okuduğum için hapis yattım.” Ardından eklediniz: “Suçum neydi bilmiyorum.” O an kendimden şüphe ettim. Acaba bir Silivri sanığı mı dinliyordum? Siz, 12 Aralık 1997’de Siirt’teki açık hava toplantısında Ziya Gökalp’in şiirini okudunuz. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM), yani bugünün özel yetkili mahkemesi (ÖYM) size “halkı din ve ırk farklılığı gözeterek açıkça kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçundan 10 ay hapis cezası verdi. 24 Eylül 1998’de karar Yargıtay’ca onaylandı. Bütün yargılama bir yıldan az sürdü. 10 ay hapsin karşılığı da 4 aydı. Yatış koşullarınızı önceki mektuplarda yazmıştım. ??? Sayın Başbakan, Yıllardır o 4 ayın acısını her fırsatta dile getirmektesiniz. Ya bugün, sizin başbakanlığınız döneminde 4 yıldır tutuklu olarak yargılanmakta olanlar? Onlar başka Tanrı’nın çocukları mı? Konuşmanızda eski Genelkurmay başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un tutuklu yargılanmasından duyduğunuz rahatsızlığı açıkça dile getirmekle kalmadınız, Başbuğ’la ilgili iddiaları da yorumladınız. Aynen şöyle dediniz: “Suçlamalar insafsız, çirkin!” Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer bile iddianameyi eleştirirken bu kadar ileri gitmedi. Yani Başbuğ’un avukatını da geçtiniz! Aklıma ilk gelen saptama olarak, siz bu davanın savcısıydınız, avukatı mı oldunuz, demeyeceğim. Sadece şunu anımsatmakla yetineceğim: Başbuğ, varlığı iddia edilen “Ergenekon terör örgütünün” yöneticisi olmakla suçlanıyor. Ben ve pek çok kişi de üyesi olmakla suçlanıyoruz. Böyle bir terör örgütünün varlığı konusunda görüşüne başvurulabilecek kişilerden biri olarak Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) eski Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür dinlendi. Sizin televizyon konuşmanızdan bir gün sonra ifade veren Eymür’ün sözleri gazetelere şu başlıklarla yansıdı: “Pek çok şey bilirim ama, Ergenekon’u bilmem... Ergenekon’la ilgili bilgilerim kulaktan dolma...” ??? Sayın Başbakan, Konuşmanızda TSK mensuplarının tutuksuz yargılanmasından yana olduğunuzu söylediniz. NATO’da görevliyken çağrıldığı için Türkiye’ye dönme inceliği gösteren, mahkeme karşısına çıkarılınca da “yurtdışına kaçma şüphesiyle” tutuklanan subay örneğini verdiniz. Bu duruşunuz, özel yetkili mahkemeleri hedef aldığınızı, hatta tanımadığınızı gösteriyor. Zaten 3. yargı paketiyle onları fiilen tasfiye ettiniz. Ancak onlar da sizi tanımıyor Sayın Başbakan! Meclis’ten çıkan 3. yargı paketinin tutukluluğa ilişkin bölümlerini uygulamama kararı aldılar. Siz bu mahkemeler için, “Devlet içinde devlet oldular” dediniz. MİT müsteşarınızı onlara teslim etmediniz. Eski Genelkurmay başkanınızı verdiniz, alamıyorsunuz! Bu mahkemeler, ellerindeki davaları bitirecekler ve tasfiye olacaklar. Böyle bir tabloda, o davaların tutuklu sanıkları “Hukuka güveniyoruz” diyebilir mi? Başbakan olarak sizin güvenmediğiniz mahkemelere biz nasıl güvenelim? Özel yetkili mahkemeleri, ellerine geçirdikleri sanıklarla baş başa bırakıp kenara çekildiniz. “Üstünlerin hukukundan, hukukun üstünlüğüne geçtik” dediğiniz durum buysa... Ben de yeni anayasayım. Kaygılarımla. Genelkurmay’dan ‘tören’ açıklaması İstanbul Haber Servisi Foça’daki saldırıda şehit olan er Özkan Ateşli için cemevinden sonra camide de tören düzenlenmesi ile ilgili çıkan tartışma üzerine Genelkurmay Başkanlığı açıklama yaptı. Açıklamada, camide düzenlenen törene ilişkin aile ile görüşüldüğü, törenin önce cemevinde, bilahare camide yapılması hususunda ailenin “olur”unun alındığı bildirdi. Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde şehit er Özkan Ateşli’nin İstanbul’daki defin işlemlerine ilişkin açıklama yapıldı. Ateşli’nin 9 Ağustos’ta Foça’daki saldırıda şehit olduğu belirtilerek “Törenle ilgili olarak aileye herhangi bir zorlama yapılmamış, ki böyle bir şey olması mümkün olamaz; aile ile tam bir anlayış birliği sağlanmıştır. TSK, anayasamızın 2. maddesinde belirtilen ‘laik devlet’ anlayışına ve 24. maddesinde belirtilen ‘din ve vicdan hürriyetine’ her zaman sadık kalmıştır” denildi. HALEP YALANLANDI TSK: Türk subaylarının yakalandığı doğru değil ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, dış basınyayın organlarına dayanılarak bir kısım ulusal basın organlarında yer alan “bazı Türk subaylarının Halep’te yakalandığına dair” haberlerin gerçekdışı olduğunu bildirdi. Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesindeki duyuruda, “Dış basınyayın organlarına dayanılarak bir kısım ulusal basınyayın organlarında ‘bazı Türk subaylarının Halep’te yakalandığına dair’ haberlere yer verilmiştir. Haberler gerçekdışıdır” ifadelerine yer verildi. ‘Emek hırsızlığına son verilsin’ İstanbul Haber Servisi DİSK’e bağlı Dev Sağlıkİş Sendikası üyeleri, Esenyurt Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nde çalışan Serpil Uçak’ın işten çıkarılmasını, Cağaloğlu’ndaki Aile ve Sosyal Politikalar İstanbul İl Müdürlüğü önünde düzenledikleri eylemle protesto etti. Grup, “ Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK ) işçine sahip çık”, “Taşerona teslim olmayacağız” sloganları attı. Eylemde konuşan Uçak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’i kurumunda çalışan taşeron kadın işçilerin çalışma hakkına saygıya davet ettiklerini söyledi. SHÇEK bünyesinde, adlarını bile bilmedikleri onlarca şirket aracılığıyla bine yakın personelin çalışmakta olduğunu belirten Uçak, taşeron firmalar aracılığıyla çalıştırılan işçiler olarak her türlü güvenceden yoksun, taşeron firmanın iki dudağı arasında iş güvencesiz bırakılmış durumda olduklarını ifade etti. Uçak, “Bu hukuksuzluğa karşı çıkıp ahlaksızlığa, emek hırsızlığına bir son verin” diye konuştu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle