20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 AĞUSTOS 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA 13 Aç Kapa Ayıbı… Oslo’dan Foça’ya Tak Tak Parça Tesirli Kalem!.. çişleri Bakanımız üzerinden 24 saat İdris Naim geçmeden bir köşe Şahin’in teröre daha kapandı!) değil de kaleme Bizim gazetede daha şahin olduğu ise can sıkan artık cümlenin sıkana.. malumu. Ama onun Bu cümleden.. kastettiği elbette Geçelim onu bir Cumhuriyet değil. kalem. Çünkü Edelim Başbakan Cumhuriyet’in... üzerine iki İlhan kelam! Selçuk’ un Edebiyat Önceki da hep ikinci kez günkü yinelediği okunacak; gibi patronu iftarda, “can sıkan Gazetecilik yok. gazetecileri” Bu ise bir kastederek gazetenin defada gazete patronunun anlaşılacak patronlarına.. okurlar “Yazıklar Şeyi yazma olduğunu o olsun size!” da biliyor. sanatıdır! dedi ve Bu yüzden ekledi: de.. Cyril “O O bildiğini Connolly adamları okumaya.. köşe yazarı Cumhuriyet olarak nasıl ise bildiğini tutuyorsun?” yazmaya devam Çünkü, köşe ediyor. yazmak demek, ona Sloganı icat göre, can eden o.. sıkmamak demekti. “Durmak yok.. (Nitekim bu sözün Yola devam!” İ operasyonlar Hüseyin Aygün’ün can güvenliğini tehlikeye düşürüyor. Başta CHP ve kamuoyunun bunu görmesi ve operasyonları durdurtması gerekiyor!” Belli ki o da sonunda AKP’ye özendi. Ve bir tür “açılım”a yöneldi... Milletvekili “rehin alma” çılgınlığına “gözaltı” diyor. Askeri operasyonları böylesine tehlikeli bir şantajla durdurmak istiyor. Bu, Kandil’den dönenlere “çadırda adalet” kadar geri tepecek bir eylem! Son cümle ise iktidarı aşıp, terör oyununa CHP’yi de ortak etmek istediğini gösteriyor. Tuncelililerin öfkesini, yaratılacak kaosta kullanmak... İşin özeti... PKK, Türkiye’yi kendisiyle birlikte “sözün bittiği yere doğru” hızla sürüklemeye çabalıyor.. Sözün bittiği yere giden yollar hem çatal.. Hem de bu yolda bin türlü çakallık var. Dış destekli süper köstekli kışkırtmaların ötesinde.. Terör demek, zaten en bayağısından çakallık demek. Milletvekili rehin alınması da çakallıktır, “Foça eylemini PKK değil, TAK yaptı!” demek de çakallıktır. Çatallık ise iktidarın ikircikli hallerindedir.. Başbakan’ın bu olayın ciddiyetini algılaması ve CHP liderini aramasının KK’nin açıklaması 3 cümle: P “Bu gözaltından sonra askeri operasyonlar başlatılmıştır. Askeri bir gün sürmesi ayrı bir bahistir! Bunun nedeni umalım ki, o milletvekilinin CHP’li ve Tuncelili olması değildir.. “Şehitliği kelle adedi”ne.. Askerliği “yan gelip yatmama yerine” indirgeyen anlayışın sözcüsünün elbette “Birkaç Mehmet şehit oldu diye Meclis toplanamaz!” demesi karşısında.. Başını yiyen terör ve ekonomik kriz değil dolan miadı olacak! Terör örgütünün de milletvekili kaçırıp “Al sana!” demesidir! Bir parlamento, bir üyesi silah zoruyla dağa kaldırıldığında toplanmazsa, ne zaman toplanacaktır! Terörün çakallıkları.. Muhalefeti yok sayan, Meclis’i partisinin arka bahçesi sayan/sanan iktidarın çatal diliyle önlenemiyor.. Son 10 yılımız milletçe bunu sınayıp sınayıp yanılmakla geçti. Terör kendi kanlı haritasını çizmeye çabalıyor.. Vur kaç eyleminden… Durdur kaçıra yöneliyor.. 550 kişiden biri olan Hüseyin Aygün’ü hemen fark ettik… Ama… Reşat Çeçan’ı.. Hadi Gizli’yi… Ramazan Başaran’ı manşete çıkaramadık.. Başbakan’ın korkusundan mı.. Yoksa.. Reşat’lardan, Hadi’lerden ve Ramazan’lardan daha on binlercesi var diye mi? Onların adını anan, yokluklarını fark eden, ailelerinden başka pek kimse niye yok? Çakallık… Çatallık iç içe.. Çatallık, Norveç’in başkenti Oslo’da terörle masaya oturup.. Kendi ülkesinin başkentinde terörü lanetlemekte! Hem çatallık hem çakallık ise terör örgütünde… Örgütün hoparlörü ajansa göre.. “İzmir Foça’daki bombalı saldırıyı PKK değil TAK üstlendi!” TAK yani Kürdistan Özgürlük Şahinleri! Tak.. Norveççe “teşekkür” demek! Kan ve Demokrasi... Emperyalizmin kan gölüne dönüştürdüğü coğrafyamızda yaşananlar, insanı insanlığından utandırıyor. Irak, Libya, Tunus, Yemen derken Suriye’de yaşanan katliamlara bakar mısınız? Savaşta bile görülmedik manzaralar... İç savaşta esir düşmüş, ele geçirilmiş insanlar, sözüm ona özgürlük adına, demokrasi adına yüksek binalardan atılıyor, duvar diplerinde, herkesin ortasında zafer çığlıklarıyla kurşuna diziliyor... Boğazı kesilerek infaz edilenler de var... İnsanlık, sosyal medyada, evlerinde, televizyonlarda bu vahşet görüntülerini izliyor. Niçin? Hangi düzen, hangi gelecek adına? “Savaş hukuku” diye bir olgu var oysa... ??? Tarih baba, kan bataklığının üstüne kurulan geleceğin, huzur getirmediğini sergileyen yüzlerce örneği gösterdi bize... Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından doğan tek kutuplu dünyada kan, gözyaşı ve savaş olmayacaktı sözüm ona... Silahlanmaya giden paralar, eğitime ve sağlık alanına akacaktı insanlığın mutluluğu için... Küresel güçlerin bu yalanına ortak olanlar da vardı. Sömürü kalkmadan savaşların bitmeyeceğini görmeyen tatlı su demokratları, Irak ve dünyanın diğer coğrafyalarındaki milyonlarca insanı yok eden savaşlarla karşılaşınca, sonradan pek mahcup oldular. Onların kan gölündeki mahcubiyetleri değersiz... Yitip giden hayatlar önemli insanlık adına. ??? Savaşların mimarları ve piyonları kanla besleniyor. İşi milletvekili kaçırmaya uzatan terör örgütü PKK de kana doymuyor. Ülkeyi yönetenler, PKK terörüyle ilgili Suriye ve İran’ı hedef gösteriyor; ABD iradesinin belirleyici olduğu, yıllardır teröre yataklık eden Kuzey Irak’ı ne gören var ne de adını söyleyen... Coğrafyamızda başta ABD ve diğer Batılı ülkeler olmak üzere Rusya, Çin, İran, İsrail, Irak, Suriye, Suudi Arabistan’ın çeşitli hesaplarının olduğu açık. Peki, Türkiye’nin çıkarı ne? Uluslararası küresel güçlerin taşeronluğunu yapmak mı? ??? Hafta sonu Türkiye’ye gelen Clinton, Suriye’de PKK ve El Kaide’nin etkin olmasına izin vermeyeceklerini söyledi. Peki, ABD ve Türkiye’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu’nda, El Kaide yok mu? Peki, Kuzey Irak’ta Türkiye’yi kan gölüne bulayan PKK barınıp, kollanıp, korunmuyor mu? Basın toplantısında PKK’ye karşı Türkiye’yle ortak mücadele ettiklerini söyleyen Clinton’a birileri çıkıp, “Genelkurmay Başkanı operasyon için ABD’nin izni gerektiğini söyledi. Türkiye, sınırının dibinde, 5 kilometre uzaklıktaki terör kamplarını niçin seyrediyor? İzniniz olmadığından mı?” deseydi ne yanıt verecekti? PKK’ye Suriye’de izin yok, Kuzey Irak’ta var, öyle mi? Dünyanın hangi ülkesi, komşusunda kurulan terör kampları yüzünden yıllardır kayıp veriyor Sayın Clinton? Hiçbir dönem, hiçbir zaman yaşanmamış bu gerçeğin uluslararası hukuktaki adı nedir acaba? Soruların yanıtları açıktır, manzara komik ve aynı zamanda trajik... ??? Durum böyleyken terör sorununun çözümü konusunda, küresel güçlerin belirleyiciliğini, oynanan senaryoyu görmeden, bilmeden atılacak her adım, boşa çıkacaktır. Dünyanın en gelişmiş 16. ekonomisine sahip “güçlü ülkede” iktidar sahiplerinin, oynanan senaryoda sergilediği umutsuz tablo ortada. AKP’li Hüseyin Çelik, “Birkaç Mehmet şehit oldu diye Meclis’i toplamayız” ifadesini kullanabiliyor. Meclis’i olağanüstü toplamak tamam da, sorunun destekçilerine, “artık yeter” denmediği ve güçlü bir yanıt verilmediği sürece, halk yığınsal tepki göstermedikçe çözüme ulaşmak güç görünüyor. İzmir’de Foça’daki saldırının ardından hafta sonu kendiliğinden bir araya gelip, Konak ve Gündoğdu’da teröre karşı yürüyen on binlerin tepkisinin, doğru değerlendirilmesi gerekiyor. İspanya’da 700 insan teröre kurban gitti; milyonlar sokaklarda, demokratik tepkilerini gösterdi. Terör bitti. Bizim 50 bin canımız gitmiş, en güçlü “yığınsal” tepki, sadece İzmir’den geliyor? Neden? “Gâvurluğundan” mı dersiniz? ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Altın Kızlar, Laiklik ve Siyaset Aslı ve Gamze’nin o muhteşem yarışını, ekrandan “canlı” izleme şansına erişen şanslı milyonlardan biriyim. Hatta 114 bin Twitter takipçimi de dikkatle uyarmayı ihmal etmedikten sonra, gönül rahatlığıyla... Onlar adına o 34 dakika boyunca avazım çıktığı kadar bağırıp çağırdım. Son çizgiyi beraber aştıklarında sonsuz mutlu olup, gözyaşlarımın süzülüşünü zevkle hissettim. Hemen şu tweet’i attım: “İşte Atatürkçü Türkiye’nin gururları, Aslı ve Gamze, Türkiye’yi ağlattınız, daha güzel bir an seyredildi mi olimpik spor tarihimizde?” Tabii buna alkışların yanı sıra tahmin edeceğiniz tepkiler yağmaya başladı. “Ne alakası var Atatürk’le, buna da mı siyaset karıştırıyorsunuz? Ata’yı malzeme mi yapıyorsunuz” vs... Ertesi gün Milliyet “Ata’nın Kızları” manşetini atarken, pazar günü de Zeynep Oral’dan “Yaşasın Atatürk’ün Kızları” başlıklı harika yazı geldi! O zafer günü Twitter’da bu bağlantıyı reddedenlere, tahmin edeceğiniz yanıtları üşenmeden verdim. Aslında kimse bu büyük başarının direkt olarak Atatürk aydınlanmasıyla ilişkisini göremeyecek kadar kör veya aptal olamazdı. Hadi diyelim ilk anda akıllarına gelmese bile, bu gerçekle yüzleşememenin acı bir sonucuydu. “Atatürk devrimleriyle Türk kadınını özgürleştirip, spora, sanata, çağdaş yaşama, siyasete, dansa, güzellik yarışmalarına yöneltmese, bu yaşanabilir miydi?” tweet’ime tabii ki pek ciddi yanıtlar verilemezdi... Sevgili atletlerimizin başarısı, diğer kadınlarımızın da farklı branşlarda mükemmel performanslarıyla geldi; hiçbirinin hakkı kalmasın. Gümüş tekvandocu Nur Tatar, Neslihan’lı, Nazlı’lı voleybol milli takımımız, süperstar Birsel Vardarlı’lı ve karizmatik Işıl’lı muhteşem basket takımımız; yüksek atlamacı Burcu Ayhan, koşucu Nevin Yanıt, adı sütuna sığmayan onca kadın sporcumuz, bu sene gönüllerde başı çektiler. Her biri, bu ülkedeki akıl almaz “kapanma ve kapatma” yönündeki baskılara rağmen, ülkelerini temsil etmenin sanatla beraber dünyanın en saygın yollarından birini seçerek sporcu oldular. Daha önce de Süreyya Ayhan’la tattığımız o gururu en güzel şekilde iki hafta boyunca bizlere her gün ekranda yaşattılar. Onlar çağdaş yaşamı seçen Atatürk’ün kızlarıydı. “Ne alakası var” diye soran kimi inatçı insanlara bir sorum daha var: Malezya, İran veya Suu di Arabistanlı kızlar, Aslı ve Gamze’nin bu ülkeye yaşattıkları sevinci, kendi ülkelerine yaşatabilirler miydi? Vakit gazetesi sitesinde atletlerimizin omuz ve kollarını mozaikleyerek verdiği zaman, bu zaferi, kahramanlarını aşağılamış olmuyor muydu? Veya ülkeleri adına mutlu olarak bu sahneleri ve kutlamaları izleyen türbanlı kızlarımız, içlerinde bir burukluk hissetmediler mi? “Biz neden bu sevinçleri hiçbir zaman yaşayıp, sevenlerimize de yaşatamayacağız?” diye bir soru geldi mi akıllarına? Sayın Başbakan TRT’de canlı olarak Aslı ve Gamze’yi tebrik ederken “Peki, biz de bir şeyler başarıp bu tebrik ve ödülleri alamaz mıydık?” diye düşünmediler mi? Belki, kim bilir... Atletizm, basket, jimnastik, buz pateni, tenis... Kimi sapkın beyinlere göre “oralarını buralarını açtıkları” sporları kızlarımız nasıl yapabileceklerdi ki? “Laiklik ne işe yarar ki; yenir mi, içilir mi?” diye soran küstahların yüzüne çarpılan yanıttır, kız sporcularımızın başarıları! Atatürk’ün yarattığı “özgür, çağdaş, evrensel Türk kızı” profilinin doğrudan bir sonucudur. Sayelerinde 80 milyon, güreş veya halter yerine bambaşka sporların tadını alabilmiştir. Bir de madalyonun arka yüzü var: Ekranda “Dualarınız sayesinde madalya aldık” diyen sevgili atletlerimize sorarım: Allah hiç Londra’da taraf(!) tutabilir mi? Dua ile başarı gelebiliyorsa, o zaman takımı da imam hatipliler arasından seçselerdi! Sporda başarı bilimsellikle gelir. Tanrı ne Türk, ne Fenerli ne de Cimbomludur. “Sayenizde başarılı olduk Sn. Başbakanım” sözünün hemen ardından “Çocuklarınızı spora yollamaktan korkmayın!” diyen atletlerimize sorarım: 4+4+4 dayatmasıyla, spor liselerinin değil, imam hatiplerin önünün ısrarla açılmasıyla, bu hükümet, gençleri dediği gibi “dindarkindar” mecralara mı çekmeye çalışıyor, yoksa spora ve evrensel, çağdaş dünyaya mı? Yaşam tarzı, yol ayrımı gençlerimizin önünde durmaktadır: Başta kız sporcularımızın başarılarını baz alarak, ülkeyi bir spor cennetine çevirerek, yurdun her yerinde kızlı erkekli sporcularımızın bu başarıları katlayarak sürdürmeleri hedefinin aktif bir parçası olmak istiyor musunuz? Yaşamınız, yanıtınıza göre şekillenecek... Bugün sevgili Tuncay Özkan’ın doğum günü, bilmem anlatabildim mi!? HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1/ Telve ile yapıl 1 mış tadı kötü kah2 ve... Fas’ın plaka imi. 2/ Kaz Da 3 ğı’nın antik dö 4 nemlerdeki adı... 5 Tanrı’nın adını art 6 arda anarak yapılan ibadet. 3/ Bö 7 rülceye verilen bir 8 başka ad. 4/ Ala 9 cak ya da borç. 5/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Az sözle çok şey anlat1 D İ K O T OM İ ma... Şaşma belirten bir ünlem. 6/ Yelkenli ge 2 A M A Z O N B A milerde demiri kaldır 3 Y A V A N B A T mada kullanılan, ince 4 I R N O H U D İ Z İ L E zincirden yapılmış do 5 B E K L A T A nanım. 7/ Itırlı bir bitki... 6 A T A R K U R AM K Gözleri görmeyen. 8/ 7 Ş B A L AMA Yağı alındıktan sonra 8 I S 9 U Ş İ İ Ç İ T zeytinin kalan posası... Bilgisiz, kültürsüz kimse. 9/ “Ayrılık ateşten bir / Nazlı yârdan hiç haber yok” (Türkü)... Karagöz oyununda kullanılan kamış düdük. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Beyaz kum midyesi... İtalya’nın en uzun ırmağı. 2/ Kadastro haritalarında parseller topluluğu... Orta Karadeniz bölümünde, hayvan sürülerinin kışı geçirdikleri kuytu ve sıcak yerlere verilen ad. 3/ Doğu Karadeniz’de tulum eşliğinde horon oynanarak yapılan geleneksel yayla şenliği. 4/ “Kenarın dilberi nazik de olsa olmaz” (Nabi). 5/ Yiyecek, gıda... Asya’da bir ırmak. 6/ Koruma, esirgeme... Utanç duyma. 7/ Ağzı geniş tek kulplu su kabı. 8/ Yerölçümünde uzaktan gözlenen taksimatlı cetvel... Malezya halkına özgü bir tür öldürücü delilik. 9/ İri taneli bezelye... Tanrıtanımaz. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle