10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 TEMMUZ 2012 CUMARTESİ 8 İstanbul A Edirne A Kocaeli A Çanakkale A İzmir A Manisa A Denizli A Zonguldak B Sinop B Samsun PB Trabzon Y Giresun PB Y Ankara 33 39 34 34 34 37 40 28 29 30 29 29 37 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y A A A Y A A A A A PB PB Y 34 36 35 32 34 33 42 42 39 40 34 29 29 Oslo Y Helsinki PB Stockholm A Londra PB AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih PB Berlin Y Budapeşte A Madrid A Viyana PB HABERLER 19 26 25 22 20 22 24 24 32 31 33 33 32 Belgrad A 32 Sofya A 32 Roma A 32 Atina A 35 Zürih PB 26 Moskova Y 27 Aşkabat A 36 Taşkent A 35 Baku A 34 Bişkek Y 32 Tiflis A 33 Kahire A 36 Şam A 38 Yurdun kuzey ve iç kesimleri parçalı bulutlu, Marmara’nın kuzeybatısı, Batı Karadeniz’in iç kesimleri ile Kütahya, Erzurum, Kars ve Ardahan çevrelerinin kısa süreli ve yerel olmak üzere, sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 28 Temmuz GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Emine Hanım’la Londra’ya uçarken yüzünde içimizde dışımızda Kürt sorunlarını çözen insanlara özgü huzur, açıklamalarında her türlü önlemi alan bir Başbakan rahatlığı vardı. Oysa RTE’de dünden bugüne en ufak değişiklik yok! Kürt sorunu içimizde dışımızda, tabii her aşamada yeni boyutlar kazandığında neler söylüyorsa; Kuzey Irak’tan sonra Kuzey Suriye’ye yayılan demokratik özgürlük dalgası Başbakanlık duvarlarına çarptığında da aynı masalları söyledi. Barzani’ye cellalendi. Irak’ın toprak bütünlüğüne darbe vuracağını, hele bir Kürt devleti kuracağına ilişkin haberlere, açıklamalara ateş püskürdü de sonra ne oldu? Barzani özerk Kürt bölgesinin lideri olarak Beyaz Saray’da devlet başkanlarına uygulanan protokolle karşılandı. Obama ile bir saat görüştü. ??? RTE daha önceki açıklamalarını bir güzel kıvırdı. Gelirim ha tehditlerini unuttu. Barzani’yi ve özerk bölgeyi (devletini) tanıdı. Elektrik mi canım kurban, istediğin kadar. Fabrika, kentleşmeye katkı mı? İşadamları zaten alesta. Koşun gidin K. Kürt kardeşlerimizin elinden tutun, bölgeyi kalkındıralım diyen açıklamalar yaptı. Aman efendim aman, o ne barışseverlik. Türkiye’nin güneyinde yeşeren Kürt devletine yardım eli uzatmakta o ne telaş, o ne istek! K. Irak’ta Kürt devleti kuruluyormuş, kurulmuş ne umuruna; dün söylediklerini bir anda unuttu. Adam bellek zaafiyetinden malul! Ana muhalefet, MHP, bir kısım medya; “Başbakan, güneyimizde Kürt devleti kuruluyor, aman ha” diye çırpındı. Boşuna! ??? Başbakan beyefendimiz Londra uçağına binerken Suriye politikalarını eleştirmeyen medyamız aracılığıyla yine aynı güvenceleri veriyor. Merak etmeyin, “Gereken kararlar yeri geldiği anda alınacaktır” diyor: “İstim üstündeyiz!” İstim üstündeymiş. Sevsinler. Oysa, Irak’tan sonra K. Suriye’deki Kürtsel örgütlenmeler Ortadoğu politikasının iflas ettiğini kanıtlıyor. Dış politika övünmeleri istim üstündeki gemisini karaya oturtan kaptanın öne sürdüğü pusulam bozuktu mazeretine benziyor. Hiç hatası, yanlışı yok Suriye politikalarında! Esad var ya, durup durduk yerde bize düşman kesilen kahrolası Esad! Kuzey Suriye’deki yeni belaları Esad yaratmış; kendi sanki ak sütten çıkmış kaşık! Soralım. Peki ama senin Barzani, PYD’li milisleri eğitirken, İstanbul’daki Kürt Ulusal Meclisi’ni hesaba katmadan, içinde PYD’nin de olduğu 12 örgütün katıldığı Kürt Ulusal Meclisi’ni kurarken önceden haberin oldu mu? Açmaz içinde! Hâlâ Barzani’den medet umduğunu, Dışişleri Bakanı’nı Erbil’e neden gönderdiğini şu cümlelerle açığa vuruyor: “(Barzani’ye) Bakın size güven duygularımız zedelenmesin. Dayanışma içinde buradaki (K. Suriye’deki) yanlışı düzeltelim.” Yok hayali (Kürdistan) haritasına eyvallah demezmiş. Tampon bölge masadaymış. Yıllardır söylediği bu. Hepsi maval! ??? Dış politikada acz içindeki kıvranmalarına bakıyorum. Birden, bir yanda İngiltereFransa ve sonra ABD, öteki yanda Edirne sınırına dayanan Hitler Almanyası arasına sıkışmış Türkiye’yi savaşa girmekten koruyan İsmet İnönü’ye özel bir kinle saldırıları aklıma takılıyor. İsmet İnönü, ülkeyi savaşa sokmaktan söz edildiğinde, Lozan’da siyasal ve ekonomik bağımsızlığımızı sağlamak için nasıl mücadele edildiğini, o görkemli tarihsel zaferleri anlatırken… …kişisel övünmelere asla yer vermeyen devlet adamı idi. Tabii İnönü gibi devlet adamları yerini; ülkeyi ne gibi tehlikeli serüvenlere sürükleyeceği bilinmeyen, devlet adamlığı kendilerinden menkul, ulusal irade şaşkını bugünlerin siyaset adamlarına bıraktı. Tarihsel bir abideye saldıran RTE’ye “Sen İnönü’nün tırnağı bile olamazsın” diyorlar… …tırnağa haksızlık ediyorlar! İktidarın dizginlerini ellerinde tutanların şu şaşkın görüntülerine bakın! Aslında şaşırmalarını anlamak mümkün değil, her şeyin böyle olacağı belli değil miydi? Öyle olduğuna göre, akla gelen ilk olasılık şaşırmayıp, şaşırmış göründükleri. Yani her şeyi bile bile yaptılar ve yapmaktalar, bu arada halkı aldatıyorlar. İkinci olasılığın daha iyimser mi, yoksa kötümser mi olduğuna siz karar verin! “Aslında, samimiler, son olaylar karşısında gerçekten şaşırdılar” diyebilirsiniz. Ama unutmayın! Bu olasılık aldatmaya oranla daha ağır sonuçlar içeriyor, çünkü ülkeyi yönetenlerin kavrama yetenekleri hakkında kuşkular doğuruyor. ABD’nin “Yeni Ortadoğu” projesi çerçevesinde Suriye’ye nasıl baktığını herkes biliyordu. Bölgedeki Amerikan projesinin var olan devletleri parçalayarak, bölge sınırlarını yeniden çizerken, bölgede devlet sayısını artırmak ve bölgede Pax Americana’ya göbekten bağlı yeni devletler oluşturmak olduğunu da yine herkes biliyordu. Bölgedeki her istikrarsızlığın yeni bölünmelere, parçalanmalara yol açtığı, zaten bu kaosu yaratanların amaçlarının bu olduğu kimse Ne Sanıyorlardı ki? nin meçhulü değildi. Gerek Irak müdahalesi, gerek, Arap Baharı, gerekse ABD ve Sarkozy Fransası’nın öncülük ettiği Libya operasyonlarını bilinçli bir şekilde bu çerçeve içinde ele almak en doğru davranış biçimiydi. ??? Kuşkusuz, zaman bölgede yeni ihtiyaçlar yaratmış, yeni gerçekler oluşturmuştu. Kuşkusuz yeni oluşumların bunlara uygunluk göstermeleri zorunluydu. Ama herhalde, yeni gerçeklere uygun davranmak demek 2003’ten başlayarak GOP’un eşbaşkanı olduğunu iddia etmek demek değildi. ABD’nin Irak’ı işgaline destek çıkmak, Türkiye açısından kendi içindeki tehlikeleri kışkırtmak, hiç de çıkarına olmayan bir bölgesel istikrarsızlık yaratmak demekti. Suriye’de Beşşar Esad’ı karşı oynanan oyunların arkasında da, ABD’nin bölgeye yeni düzen getirme planlarının yattığını görmemek, bütün bu olanların Beşşar’ın diktatör olmasından kaynaklanmadığını anlamamak mümkün değildi. Türkiye 400 kilometrelik sınırı olan Irak’taki istikrarsızlıktan nasıl doğrudan etkileniyor ise, 800 kilometrelik sınırı olduğu ortak sınırı olan Suriye’deki istikrarsızlıktan da öylesine etkilenecekti. Bu durumda yapılması gereken, Suriye’de ani büyük çalkantılara omuz vermek yerine, ülkedeki normalleşmeyi daha fazla sarsıntıya yol açmadan sağlayacak bir geçişi desteklemekti. Bir anlamda, son aşamalarda bu çözümü destekleyen Rusya’nın tutumu, Amerikan politikasından çok daha fazla Türkiye’nin yararınaydı. Ama bu görülmedi. ??? Herkes başından beri, Suri ye’deki istikrarsızlığın Türkiye’ye sıçrayacağını biliyordu. Herkes baştan beri, Kuzey Irak’taki oluşumdan sonra, onun benzeri bir oluşumun Suriye’de meydana gelmesinin ülkemizin güneyde, Kürtler ile sınırdaş olması anlamını taşıdığını biliyor, söylüyor, yetkilileri uyarıyordu. Türkiye içindeki Kürt kardeşlerimiz bizim yurttaşlarımız ve onların sorunlarının çözülmesi zorunlu. Tabii ki, bunun için atılması gereken çok adımlar var ve burada Türk’ü de Kürt’ü de eşit çaba gösterecek ve eşit hakka sahip olacak. Ama Türkiye’de akılcı yaklaşım, bunu ülkenin bir sorunu olarak ele almak ve çözmeye çalışmaktı. Oysa şimdi sorun artık uluslararası boyuta ulaşmıştır. Çözümü de tabii ki, çok daha güçleşmiştir. Olayın bu noktaya varmasında Kuzey Suriye’deki Kürt oluşumu rol oynamıştır. Suriye’de olanlardan sonra işlerin bu noktaya geleceğini herkes görüyor ve söylüyordu. Yani Suriye yangınına benzinle koşanlar, ne olacağını sanıyorlardı ki? Bugün olanları görememiş olmanın izahı, gaflet mi, dalalet mi, yoksa?..“Yoksa...”nın ne olduğunu telaffuz etmeye bile utanıyorum. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Vekilime dokunma! HATİCE TUNCER Ergenekonda tahliyeler oybirliğiyle reddedildi. Karar büyük tepki topladı Kılıçdaroğlu’ndan sert tepki: Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 3. yargı paketi kapsamındaki değişikliklere karşın 3.5 yıldır tutuklu bulunan CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Mehmet Haberal ve eski Genelkurmay başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Fatih Hilmioğlu’nun da aralarında bulunduğu 65 sanığın tutukluluk hallerinin devamına oybirliğiyle karar verdi. Mahkeme heyeti, sanıkların “Suç işlediklerine ilişkin kuvvetli suç şüphesi bulunduğu, adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağı...” gerekçsiyle tahliye taleplerini reddetti. Fenalaşan Mehmet Haberal’a salonda müdahale edildi. Kararın okunmasına CHP milletvekilleri, izleyiciler ve sanıklar salondan çıkarılarak devam edildi. Yeniden duruşma salonuna girmek isteyen milletvekilleri salona alınmadı. Mahkeme sanıklar Hayrettin Ertekin, Muzaffer Şenocak ve Cumhuriyet gazetesine molotofkokteyli atılması dosyası sanığı Bora Ballı’nın tahliyesine “yurtdışına çıkış yasağı” şartıyla karar verdi. Davanın dünkü 210. duruşmasının sonunda okunan kararda, “...Sanık sayısı dikkate alındığında, mahkememizin şimdiye kadarki uygulamalarında, tutuksuz yargılamanın asıl olup, tutukluluğun istisna olarak uygulandığının görüldüğü” ifadesi yer aldı. ‘Katiller serbest kaldı bizler içerideyiz’ Tahliye taleplerinin reddedilmesinin ardından karar tepki gösteren CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, bir sandalyenin üzerine çıkarak “Kimin dışarıda kaldığına, kimin içerde kaldığına dikkat edin. Katiller dışarıda biz buradayız” diye bağırdı. Balbay, kendisini salondan çıkarmak isteyen jandarma görevlilerine “Dokunmayın” dedi. Bu sırada izleyiciler “Milletin vekiline dokunma” sloganları attı.’ Balbay, şunları söyledi: “Herkesten rica ediyorum son 10 duruşmanın zabıtlarına bakılsın. Her şeyimizi alabilirler hatta özgürlüğümü bile ama moral gücümüzü asla alamazlar. Dışarı çıkarken taşkınlık yapmayın, malzeme vermeyin.” Balbay, jandarmanın engellemek istemesine karşın sözlerini sürdürerek “Ben buradan gidince akşam yine kitabımı okuyacağım, sporumu yapacağım. Hayat devam ediyor” dedi. Bu sırada izleyiciler de alkışlarla kararı protesto etti. Özkan salondan çıkarılırken Mustafa Balbay da seyircilere dönerek “Buradan hasret ve hüzünle ayrılmayın. Burada yargılama yok, biz hukuk ve adaleti size emanet ediyoruz” diye seslendi. Balbay, daha sonra kendisini destekleyen izleyecilere el sallayarak salondan ayrıldı. Balbay’ın tutukluluk kararına ilişkin gerekçenin bazı maddeleri metni şöyle: “Sanık hakkında 06.03.2009 tarihli tutuklama sebeplerinin henüz ortadan kalkmamış olması, sanığın kaçma şüphesinin bulunduğu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5.maddesinde tutuklu yargılama için azami bir süre şartı getirilmediği, AİHM uygulamasının da buna uygun olduğu, makul sürenin her bir dava, özellikle bu dava gibi karmaşık kabul edilebilecek davalar için özel olarak belirlenmesi gerektiği, görülmekte olan davadaki suçlar için kanunda öngörülen tutukluluk süresinin üst sınırının 10 yıl olması...” Tutukluluk gerekçeleri Evet, bu bir güçtü. Türkiye’nin bu gücüne sahip ülke, kimi zamanlar değil bölgemizde, dünyada bile yoktu. Türkiye bu yanıyla salt güvenilir bir ülke olmaktan öte, uluslararası bir kurum kimliğine bile bürünebiliyordu. Bugün tam tersi bir tablo ile karşı karşıyayız. Artık tek tek ülkelerle iyi ilişki içinde olmak bir yana, kimi ülkelerin içindeki dengelerde de taraf tutuyoruz. Sıfır sorundan vazgeçtik, bu stratejik derinlikle gidersek sorunumuzun olmadığı ülke kalmayacak. ??? Suriye konusu yukarıda özetlediğimiz genel görünümün çok ötesine geçti. Son bir haftada yaşananlar net bir şekilde ortaya koydu ki, artık şu başlıkla ifade edilebilecek bir konumuz daha var: Kuzey Suriye sorunu! Gelinen noktada Türkiye, Şam yönetimiyle düşman haline gelirken, Şam’ın kuzeyde bıraktığı boşluğu dolduran PKK ve Barzani destekli belirsiz bir yapıyla da karşı karşıya. Sorunlardan sorun beğen... Bu aşamadan sonra Kuzey Suriye’de ne olur? Kuzey Irak’ta olanlar olur. Bunu görmemek için hükümet olmak gerekir. Suriye’nin bütününde ne olur? İyimser yaklaşımla, bugün Irak’ın bütününde olanlar olur. Yeri gelmişken vurgulayalım, Türkiye’nin Irak Başbakanı Maliki ile ilişkileri iyi değil. Düşmesi için verilen demeçler ters tepti. Irak’ın, Suriye’nin başkentinde olanlar bir yana, bizim için tam 1.100 kilometrelik bir “terör örgütü sızma hattı” oluştu. 300 kilometrelik Irak sınırının nasıl kontrol edileceği sorusuna yanıt bulamamışken buna 800 küsur kilometrelik Suriye sınırı eklendi. Üstelik bu sınır düz ve deniz bağlantılı. Geçmişte Irak’tan Türkiye’ye sızan terör örgütünün lojistik desteğinin en az yüzde 60’ını Suriye üzerinden sağladığı tahmin ediliyordu. Bugün örgütün olanakları genişlemiş oldu. Elbette şu da belleklerde; Esad yönetimi de 80’li, 90’lı yıllarda terör örgütünü destekledi. Türkiye defalarca uyardı, ilişkiler sık sık gerildi. İçinde bulunduğumuz durum o günlerde daha kötü. O gün hiç değilse muhatap vardı. Zaten o sayede belli bir çözüm noktasına gelindi. Bugün o da yok. Bir yandan Şam yönetimini artık tanımadığımızı ilan ediyoruz, öte yandan Kuzey Suriye’de kontrolün terör örgütünün eline geçmemesinin çarelerini arıyoruz. Barzani Kuzey Suriye’ye güvenlik gücü gönderdiğini açıkça ilan etti. O peşmergeler orada terör örgütüne karşı ne yapar? Bu sorunun yanıtı da yukarıda verdiğimiz gibi olur; Kuzey Irak’ta ne yapıyorsa onu yapar. ??? Kuzey Suriye’nin tam olarak nasıl şekilleneceği Şam’ın kaderine bağlı. Böylesi dönemlerde en büyük kirlilik, bilgi kirliliğidir. Şam’dan gelen her haberi 9 elekten geçirmek gerekir. Bir ülkenin iç barışı tehlikedeyse o ülkeyi yöneten kişi her şeyden önce şunu hedeflemeli; topraklarını işgal ettirmemek. Zira yabancı bir güç topraklarınızı işgal ettiğinde onun yarattığı iklim kolay kolay yok olmayacaktır. Suriye böyle bir kıskacın içinde. Geçmişte Türkiye ile Suriye arasında su ve benzeri sorunlar olduğunda hemen Şam lehine açıklama yapan Arap Ligi de sessiz. İç savaş bu denklemde sürerse, Suriye’nin tüm ekonomik gücü zarar görecek, iç dinamikleri kontrolden çıkacak. Devamında Şamar oğlanına dönecek. Uluslararası güçlerin, bölgesel hedeflerin parçası haline gelecek. Kuzey Suriye de aynı seyirde devam ederse korkarım şamar oğlanı deyiminden bizim de payımıza düşen olur... Yargıçlar AKP’nin sopalığını yapıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, tutuklu vekiller Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın tahliye taleplerinin reddedilmesine “Karar şaşırmadım. Yargıçlar AKP’nin sopalığını yapıyor. Erdoğan, en mutlu günlerinden birini yaşıyordur” tepkisini gösterdi. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Silivri toplama kampında adalet dağıtılmayacağını defalarca dile getirdim. Orada iktidarın yargıçları var, halkın yargıçları yok. Orada milli iradeye saygı duyan yargıçlar yok. Milli iradeye karşı olan yargıçlar var. Erdoğan, düşüncelerini açıklamıştı. Milletvekillerinin serbest bırakılması gibi bir talebin olmadığını söylemişti. Bu yargıçlar da yargıç cübbesi giydiklerinde yargıç olduklarını sanıyorlar. Bunlar yargıç değil, siyasi iktidarın sopasıdır. Sopa görevini yerine getiriyorlar. Bildiğimiz bir gerçekti.” Haberal fenalaştı Haberal hakkındaki karar 30. sırada okunduktan sonra fenalaştı. Salona çağrılan sağlık ekipleri Haberal’a müdahale etti. Hâkim Ercan Fırat, 43. sıradaki Durmuş Ali Özoğlu’nun kararını okurken gazeteci Tuncay Özkan “Bunlar doğru gerekçe değil, bana suçumu söyleyin, yaptığınız yasaya aykırıdır” diye bağırdı. İP Genel Başkanı Doğu Perinçek de karara “Burası mahkeme değil. Fethullah Hoca divanı” diye tepki gösterdi. Perinçek, Turan Özlü ve Erkan Önsel’in başlattığı Gençlik Marşı’na izleyiciler de katıldı. Bazı izleyiciler de Haberal’ın sağlık durumunu öğrenmeden çıkmayacaklarını dile getirerek salonda bekledi. Haberal da duruşmayı izleyen CHP milletvekillerine yaklaşarak “Demek ki siz katilleri ve hırsızlar için yasa çıkardınız. Ülkeye hizmet edenler için çıkarmadınız. Nisa suresi 58’e bakın Adalet Allah’ın emridir herkes okusun” dedi. Haberal salondan çıkarılırken, izleyicilere doğru “Suçum ne” diye seslenirken izleyiciler “Haberal nereye biz oraya” sloganları attı. Çete kurmaktan hükümlü Kürşat Yılmaz tanık oldu: Yalçın’dan AB Komisyonu’na mektup İstanbul Haber Servisi Odatv davasında 19 aydır tutuklu yargılanan gazeteci Soner Yalçın, AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Türkiye Raportörü Josette Durrieu’ye mektup gönderdi. Parlamenterlere, harekete geçme çağrısı yapan Yalçın, “Benim ülkemde düşünce hâlâ kötülüğün simgesi olarak görülüyor” dedi. Yalçın, “Suç ortağımsınız” diye başladığı mektubuna şöyle devam etti “Aydınlanmayı, özgür düşünceyi, akılcılığı sizden öğrendik. Erasmus, Descartes, Montesquieu, Voltaire, Rousseau, David Hume, Kant, Marks, Weber, Sartre, Camus değil misiniz siz? Siz düşünce için canını veren Bruno değil misiniz? Siz Dreyfus’un yanında duran Emile Zola değil misiniz?.. Sizi harekete geçirmeye çağırıyorum. (...) Yıkın yalanlarla örtülü şu zindanın dört duvarını. Yoksa… Toprağa, çiçeğe, ağaca ve en dayanılmazı 12 yaşındaki oğlumun kokusuna hasret; insani niteliklerimi kaybetmem için yoğun tecrit uygulanan cezaevindeki koğuşumda kendimle konuşmaya devam edeceğim: ‘Kimse var mı orada?..’” Örgütten haberim yok Ergenekon davasında, dün tanık olarak ifade veren çıkar amaçlı çete kurmaktan hükümlü Kürşat Yılmaz “Benim Ergenekon diye bir örgütten haberim yok. Ergenekon diye bir örgüt olduğuna da inanmıyorum. Ben savcıya cemaate bağlı başka bir örgüt var dedim. Hiçbir işlem yapmadılar. Bu nedenle 67 sene ceza aldım” diye konuştu. Tanık sıfatıyla salona alınan Kürşat Yılmaz, “Savcı Zekeriya Öz, şüpheli sıfatıyla beni sorguladı. Sonra takipsizlik kararı verildi. Nasıl tanık olduğumu anlamakta güçlük çekiyorum” diye konuştu. Kürşat Yılmaz “Sedat Peker ile yaptığım bir telefon konuşmasını ve Veli Küçük’ü tanıyıp tanımadığımı sordular. Ben Veli Küçük ile Ali Balkaner’in oğlunun cenazesinde karşılaştım. Ama bir görüş mem olmadı. Veli Paşa’ya saygı duyuyorum. Veli Küçük’ü basından şerefli bir Türk subayı olarak tanıyorum” dedi. ‘Küçük’ün adamı’ Duruşmada öğleden sonra firari şüpheli Tuncay Güney ve davanın tutuksuz sanıklarından Ümit Oğuztan’ın çalıştığı Strateji Dergisi Sahibi Turgut Büyükdağ tanık olarak ifade verdi. Çalmuk “Osman Yıldırım kim” diye sordu. Büyükdağ “Osman Yıldırım, Veli Küçük’ün adamı” dedi. Çalmuk’un “Danıştay saldırısı sanıklarından Osman Yıldırım var” sözleri üzerine Büyükdağ “Ben kendisini şahsen tanımıyorum. Ama o zaman Veli Küçük’ün adamı olarak bize geldi” yanıtını verdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle