10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 TEMMUZ 2012 CUMARTESİ 6 HABERLER ABD yönetiminden üst düzey bir yetkili Suriye’de yaşanan gelişmeleri değerlendirdi ‘Parçalanmaya karşıyız’ İLHAN TAŞCI Lozan’ın Anlamı Kişisel bir anımla başlayayım. 1971 güzünün bağbozumu aylarından birinde olmalı. Lozan (Lausanne) Gölü çevresindeki dağ yamaçlarından birindeki bağlarda, üzüm taşıyıcısı olarak çalışıyorum… Sırtımda üzümle dolu küfeyle yürürken bir yandan da elimdeki “Le Monde”un katlayarak küçülttüğüm birinci sayfasındaki başyazıyı heceleyerek yaklaşık bir yıldır öğrenmekte olduğum Fransızcamı ilerletmeye çalışıyorum…. Birden ayağım burkuldu ve ben iki büklüm kapaklanırken küfedeki üzüm salkımları da tepemin üzerinden yere saçıldı… O anda aklımdan geçen düşünce tam olarak şuydu: “Yabancısın ve üstelik Türk’sün… Hiçbir şeyi belli etmeyeceksin…” Toparlandım… Üzümleri yeniden küfeye doldurdum… Küfeyi nasılsa yine sırtlamayı başardım ve bir şey olmamışçasına yolumu sürdürdüm… ??? Birkaç gün önce 89. yıldönümünü kutladığımız Lozan Barış Antlaşması’na gelelim… AKP ve yandaşları bir süredir İsmet İnönü’ye saldırıyor. Bunun başlıca iki nedeni var. İlki, CHP’yi yıpratmak. İkinci ve bence asıl hedef ise İnönü üzerinden Lozan Barış Antlaşması’nı kötülemek, oradan da saldırıyı Mustafa Kemal’e ve Kurtuluş Savaşı’na yöneltmektir. Nitekim, Lozan’ın yıldönümüne doğru İsmet İnönü’ye yönelik saldırıların artması (adının ders kitaplarından çıkarılması vb.) bunun kanıtıdır. Bu çevrelerin ve öncellerinin Lozan Barış Antlaşması’na saldırılarının tarihi yeni değil. Lozan’ın imzalandığı döneme kadar uzanıyor. Lozan’ın zafer mi hezimet mi olduğu hep tartışılagelmiştir. Acaba hangisi? Şimdi biraz daha yakından bakalım… ??? Asıl hedef Kurtuluş Savaşı olduğuna göre, oradan başlayalım… İlki Kurtuluş Savaşı süreçlerini de içeren, ikincisi doğrudan Lozan’la ilgili iki çalışmam var… “Mustafa Suphi Destanı”na çalışırken Kurtuluş Savaşımızın bütün süreçlerini irdelemem de zorunluydu… Bir tek 1920 yılı bile akıllara durgunluk verecek karışıklıkta bir altüst oluş dönemidir. 1920’ye gelmeden önceki yılın, 1919’un birkaç önemli olayı, 15 Mayıs’ta İzmir’in Yunan ordusunca işgali, 19 Mayıs’ta Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı ve sonrasındaki ulusal kongreler ve henüz ulusal ordu kurulmamışken Yörük Ali komutasındaki çetelerin Aydın’ı Yunan işgalinden kurtarmasıdır… Sözünü ettiğim 1920 ise birbiri ardına gerici ayaklanmaların patladığı, padişah hükümetinin bir yandan orduyu terhis edip bir yandan da ulusal güçlere karşı Kuvayi İnzibatiye’yi kurdurduğu, işgalci güçlerin Osmanlı Millet Meclisi üyelerini tutuklayıp sürgüne gönderdiği, Yunan ordusunun Bursa da içinde olmak üzere Marmara Bölgesi’ni işgal ettiği, Yunan kralının Edirne’ye ayak bastığı ve sonuçta da 10 Ağustos’ta Osmanlı’nın sonunu ilan eden Sevr (Sevres) Antlaşması’nın Osmanlı hükümeti delegelerince imzalandığı olağanüstü bir yıldır. Burada sorulması ve yanıtlanması gereken, bütün bu saldırı ve ihanet cehenneminde Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması ve sonrasında ulusal güçlerin nasıl başarı kazanabildiği ve Lozan’da ulusal devletin varlığının onaylanmasına götüren sürecin nasıl gerçekleştiğidir… ??? Bu yanıt bence, kısaca ve özet olarak şöyledir: Birincil neden, Anadolu’nun MüslümanTürk halkının ve Mustafa Kemal önderliğindeki OsmanlıTürk aydınının, düzenli ordu kurulmadan önceki halk ve çete hareketleriyle (özellikle Çerkez Ethem önderliğindeki güçlerin gerici ayaklanmaları bastırması, Antep’te Şahin Bey’in adıyla bayraklaşan direniş), düzenli ordu kuruluşuyla birlikte de 1921 başlarında 1. ve 2. İnönü zaferleri, sonrasında İzmir’in geri alınmasıyla sonuçlanan bir dizi askeri zaferle, bağımsız olarak var olma isteğini, gücünü, iradesini ve başarısını göstermesidir… İkinci neden ise yine Mustafa Kemal önderliğindeki güçlerin, askeri başarılarını, bu çok karışık dönemde, diplomatik ustalıklarla pekiştirebilmiş olmasıdır… Yunanlılarla savaş sırasında Fransa ve Amerika’yla anlaşmalar yapılması; devrim Rusya’sıyla iyi ilişkiler sürdürülürken Ekim Devrimi karşısında ölümcül korku duyan Batı kapitalizmine güvenceler verilebilmesi bunlardan başlıcalarıdır… Sonuç olarak 11 Ekim 1922’de Mudanya’da Ateşkes Antlaşması imzalanmış, 24 Temmuz 1923’teki Lozan Antlaşması’yla da fiilen var olan ulusal devletin varlığı uluslararası anlaşmayla onaylanmıştır… ??? Kurtuluş Savaşı ve Lozan Barış Antlaşması birbirini bütünleyen, ikincisi esas olarak ilkinin sonucu büyük bir zaferdir… Her ikisini de toptancı bir anlayışla reddeden, hezimet olarak gören anlayışlar, ya aptallık ve bilgisizlik sonucu ya da hainliktir. Bazen aptallık, bilgisizlik ve hainlik bir arada olabilmektedir. Günümüzde görülmekte olduğu gibi…. WASHINGTON ABD yönetiminden üst düzey bir yetkili kendilerinin Suriye’nin parçalanmasından yana olmadığını açıkladı. Suriye lideri Beşşar Esad’ın ve ülkesinin geleceği konusunda “tahminleri olmadığını” belirten yetkili, “Ortalama bir diktatöre göre Esad oldukça uzun dayandı” değerlendirmesini yaptı. ABD yönetiminin üst düzey isimlerinden biri AnkaraWashington ilişkileri, Suriye krizi ve basın özgürlüğü konularında Cumhuriyet’e şu değerlendirmelerde bulundu: Suriye krizinde vazgeçilmezsiniz: ? ABD yönetiminin üst düzey yetkilisi, “Ortalama bir diktatöre göre Beşşar Esad oldukça uzun dayandı” diye konuştu. Türkiye’nin Suriye’deki dramın önlenmesi için vazgeçilmez bir ülke olduğunu vurgulayan yetkili, “Bizim Türkiye’ye Türkiye’nin de bize ihtiyacı var” dedi. kiye’nin de bize ihtiyacı var. Karıkoca gibiyiz: Başbakan Erdoğan ve Başkan Obama’nın sık sık görüşmesi, kişisel kimyalarının uyuşması ilişkileri daha iyi hale getiriyor. Ancak evliliklerde olduğu gibi Türkiye ile anlaşamadığımız konular da var. Türkiyeİsrail ilişkilerinin kötüye gitmesine üzülüyoruz. Kimin hatası olup olmadığına bakmıyoruz. TürkiyeErmenistan ilişkilerinde 2009’da müzakereler başlamıştı, hükümet çok cesur adım attı ama imzalar uygulamaya konulmadı. Kıbrıs’taki askerinizi çekin: Kıbrıs konusunda taraf tutmak istemiyoruz ve kimseyi suçlamak istemiyoruz. Statüko kabul edilemez. 52 yıldır süren bu buzları nasıl eritebiliriz? Bu yıl bu konuda bir şey göreceğimizi sanmıyorum. Statüko bölgenin istikrarı için iyi değil. Türkiye Kıbrıs’taki askerlerini çekip daha ihtiyaç duyulan bölgelerde görevlendirebilir. Ruhban okulu açılmalı: 2003’ten beri AKP hükümetinin reformlarını takdir ettik ama daha fazla değişiklik görmek istediğimizi söyledik. Ruhban okulunun açılması gerekir. Dil haklarıyla ilgili zorluklar vardı. 20 yıl önce kimse Kürtçe konuşamazdı. Bugün böyle bir sorun yok. Ama bu konuda daha ileri adımlar atılmasını bekliyoruz. Parçalanması işimize gelmez: Suriye’nin Türkiye’yi provoke ettiğini söylemek doğru değil. Türkiye’nin kaybedeceği çok şey var ve kaybetmeye de başladı. İki pilotunu kaybetti. Türkiye’ye yardımcı olmaya çalışıyoruz. Türkiye iyi iş yapıyor. Suriye krizini çözme konusunda kimsenin harika bir fikri yok. Suriye’nin geleceği konusunda herhangi bir tahminde bulunmak istemem. Suriye’nin parçalanması kimsenin menfaatına değil. Esad daha dayanır: Beşşar Esad dışarıdan Rusya ve Çin’den aldığı destekle rejimini koruyor. Esad ortalama diktatörlere göre çok iyi Türkiye ile ilişkiler bizim için en önemli ilişkilerdendir. Bundan 10 yıl önce ilişkilerimiz bu kadar iyi değildi. Türkiye’nin ekonomik ve siyasi dinamikleri ilişkilerin iyi olmasında önemli rol oynuyor. Türkiye’nin komşuları ile bazı problemleri var. Suriye’deki trajedinin önlenmesi için Türkiye vazgeçilmez bir ülkedir. Irak’ın geleceği için de Türkiye çok önemli bir ülkedir. TürkiyeAmerika ortaklığı İran ve nükleer silahla mücadele için de önemlidir. Bizim Türkiye’ye, Tür dayandı. Suriye dramını en erken zamanda sona erdirmek gerekiyor. Esad bir süre daha dayanacaktır. Suriye krizinin Türkiye ve Ürdün’e negatif etkisi var. Herkes biliyor ki Lübnan’ın geleceği de Suriye’nin geleceğine bağlıdır. Barzani gerilimi düşürmeli: Irak üniter kalmalıdır. Müttefiklerimiz bunun için ellerinden geleni yapmalıdır. Herhangi bir ayrımcı tavır Irak’ın geleceğini zora sokar. (Kürt bölgesinden Türkiye’ye ham petrol sevkıyatına ilişkin) Kürtlerin petrol ticaretini geliştirmesi önemlidir. Ama bunun anlaşma yoluyla yapılması taraftarıyız. Anlaşmasız yapılması bölge için de tehlikelidir. Barzani ve merkezi hükümet gerilimin düşürülmesi için çalışmalıdır. Cezaevindeki gazeteciler: İnsanların uzun süre tutuklu kalmasından rahatsızlık duyuyoruz. Bu karar mahkemelerindir ancak uzun tutukluluk toplum için bir sorundur. Birimlerimiz bu konuyu yakından takip ediyor. Mahkemeler öncesi uzun tutukluluk doğru değil. Tutuklu gazeteciler konusundaki rakamları kimse tartışmıyor. Uzun tutukluluğu cezalandırma olarak görüyoruz. Ve bu bizi endişelendiriyor. ERDOĞAN ESAD’A YÜKLENDİ ‘Evlatlar dersini verecek’ Haber Merkezi Başbakan Tayyip Erdoğan, Suriye’nin Halep şehrinde rejimin tanklarıyla, helikopterleriyle saldırı hazırlığı içinde olduğunu söyleyerek, “Temennim odur ki, rejim burada da gereken cevabı, inşallah Suriye’nin öz evlatlarından alsın” dedi. İngiltere Başbakanı David Cameron ise Suriye’deki rejimin görevinden ayrılması gerektiğini belirterek “Bu rejimin devam etmemesi konusunda uluslararası baskıyı artırmaya devam edeceğiz” dedi. Olimpiyat oyunlarının başlaması dolayısıyla İngiltere’de bulunan Erdoğan, Cameron ile görüştü. Görüşmenin ardından Erdoğan “Orada kendi halkını öldüren, katleden rejim söz konusu. Bu rejime karşı tabii elbirliği, güç birliği yapmak durumundayız. Halep’te şu anda yapılmakta olan yığma hareketlerini göz önünde bulundurursak, kitle imha silahlarını kullanmaya yönelik yaptıkları açıklamaları dinlediğimiz zaman, bunlara karşı duyarsız kalmamız mümkün değil. BM Güvenlik Konseyi, İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Ligi elbirliği ile adım atmak durumunda” diye konuştu. Myanmar’da yaşanan gelişmelere de değinen Erdoğan, “Maalesef katliamlar var, açlık, felaket var. Bütün bunlar karşısında da yine inanıyorum ki insanlığa duyarlılığı olan tüm ülkeleri burada duyarlılığa davet ediyorum. Elimizden geleni elbirliğiyle yapmamız lazım” diye konuştu. CHP lideri Kılıçdaroğlu, Uludere’de öldürülenlerin yakınlarını kabul etti ‘Hükümet özür borçlu’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Uludere’de öldürülenlerin yakınlarını kabul ederken “Hükümetin Uluderelilere özür borcu var, bu borç yerine getirilmeli” dedi. Kılıçdaroğlu, parti genel merkezinde Uludere’de yakınlarını kaybeden aileleri temsilen Cebar Uysal, Ferhat Encü, Übeyt Encü, Reşit Ant ve Zeki Tosun’la görüştü. Kılıçdaroğlu, ailelere “Hükümetin size bir özür borcu var ve o borcun yerine gelmesi gerekiyor. Bir ülkenin insanlarının, o ülkenin uçakları tarafından öldürülmesi kabul edilemez” diye seslendi. Başbakan Tayyip Erdoğan’a “Beraber Uludere’ye gidelim” önerisini götürdüğünü anımsatan CHP lideri, “Nedeni şuydu; biz ülkemizi seviyoruz. Beraber huzur içinde yaşamak istiyoruz, herkesin karnı doysun istiyoruz. Gençler işsizlik, yoksulluk nedeniyle kaçakçılık yapmasınlar. Onlara bu davranışı mecbur eden politikaları değiştirelim artık” dedi. “Roboski halkı adına” konuşan Tosun, Kılıçdaroğlu ile CHP’ye teşekkürlerini sundu. Tosun, “Biz adalet istiyoruz. AKP hükümetinden istediğimiz, faillerin bulunması. Heron görüntülerini kimin yönlendirdiğini, uçaklara ‘vur’ emrinin kimin tarafından verildiğini, bir de kim bu yalan bilgiyi aktarmış, biz bunları bilmek istiyoruz. Bizim elimizi tutan parti lazım bize. Çocuklarımızın parçalarıyla katırların parçası bir oldu” dedi. Encü de, 7 ay geçmesine karşın bir kişinin bile daha görevden alınmamasının AKP’nin katliama bakışını gösterdiğini söyledi. Encü, “Biz sadece Roboski için adalet istemiyoruz. Biz yeni Roboski katliamları yaşanmasın diye çaba gösteriyoruz. Bu çabalarımızdan dolayı da sürekli askeriyeden, oradaki yerel yönetimlerden tepki alıyoruz, can güvenliğimiz yok” dedi. ‘Yatırım yok’ Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yeteri kadar kamu yatırımı olmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu da, “Demek ki sorunlarımız ortak. Siz kurşuna daha yakın bölgedesiniz. Can kaybı, çatışmalar Cameron: Edişemiz büyüyor Cameron ise Erdoğan’ı ağırlamaktan büyük memnuniyet duyduğunu ifade etti. Suriye’de yaşanan olayları değerlendiren Cameron, “Bu konuda çok ciddi endişelerimiz var. Bu endişelerimiz devam etmekte. Özellikle Halep bölgesinde rejimin atabileceği gerçekten çok tehlikeli ve dehşet verici adımlar olabilmesi ihtimali bizi endişelendiriyor” dedi. çok fazla oluyor bölgenizde. Acılar daha fazla yaşanıyor. Bunların da sonlandırılması siyaset kurumunun görevidir” dedi. Kendilerinin geçmiş dönemde faili meçhul cinayetler ortaya çıksın diye pek çok araştırma önergesi verdiklerini ancak, AKP tarafından reddedildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, “ Uludere’de yaşanan dram Türkiye Cumhuriyeti’nde kendisini insan olarak gören herkesin ortak dramıdır. Hepimiz bu olayın üzerine gitmeliyiz ve bu sorunu çözmek, faillerini ortaya çıkarmak için çaba harcamalıyız” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, partisinin milletvekillerinin bölgeye yine geleceklerini ve var olan haksızlıkların üzerine gideceklerini söyledi. CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ EMİNE ÜLKER TARHAN KILIÇDAROĞLU PM’NİN ARDINDAN MYK’Yİ ATAYACAK Davutoğlu: Uluslararası suç Öte yandan Konya’da bir dizi temaslarda bulunan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Halep’teki gelişmeleri değerlendirdi. Durumun kaygı verici olduğunu, çok ciddi ağır silahlarla ve en önemlisi de hava kuvvetleri kullanımıyla Halep üzerindeki baskının artırıldığını belirterek “Hava kuvvetlerinin sivil bir yerleşim merkezine yönelik olarak kullanılıyor olması, bunu açıkçası uluslararası bir suç haline dönüştürür” dedi. “Önümüzdeki birkaç gün içinde bu anlamda Halep’te maalesef insani kayıpları artıracak gelişmeler olmasından kaygılıyız” diyen Davutoğlu, “Bu konuda da biz gerekli girişimlerde bulunacağız. Atılması gereken adımları da atacağız. Yakından takip ediyoruz. Türkiye ile Halep arasındaki bölgedeki gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Halep’in istikrar içinde yeni bir dönemi hazırlanması bizim için hayati öneme haizdir” diye konuştu. ‘Başbakan neden koruyor? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukcu hakkındaki savlara dikkat çekerken “Başbakan, yargı etiğini ayaklar altına alan Danıştay Başkanı’nı neden korumaktadır?” diye sordu. Tarhan, dün parlamentoda düzenlediği toplantıda, hayali ihracat soruşturmasının iktidar odaklarına kadar uzanması nedeniyle soruşturmayı yürüten savcının görevden alınarak Edirne Savcılığı’na atandığına dikkat çekti. Sürdürülen soruşturmanın içinde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı müsteşarı ve yardımcısının, bazı yargıç ve cumhuriyet savcılarının, birçok üst düzey gümrük görevlisinin adlarının geçtiğini aktaran Tarhan, Başbakan Tayyip Erdoğan’a “Yargı etiğini ayaklar altına alarak, araç içlerinde gizli saklı görüşmeler yaptığı polis kayıtları ile iddia edilen bir Danıştay Başkanı’nı, Başbakan neden korumaktadır” sorusunu yöneltti. CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da, Danıştay Başkanlar Kurulu’nun soruşturma başlatması için talepte bulunduklarını anımsatarak, “Sayın Başbakan’ın elini yargıdan çekmesi lazım” diye konuştu. Erdoğan Toprak’ın yeri için yarış (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün yeni Parti Meclisi’nin (PM) ilk toplantısından sonra yarın ya da pazartesi günü yeni MYK’yi ataması bekleniyor. Kılıçdaroğlu gençlik ve kadın kollarından sorumlu genel başkan yardımcılıklarına atama yapmayacak. Yeni tüzüğe göre, kadın ve gençlik kolları genel başkanları PM ve MYK toplantılarına katılabiliyor, ancak oy kullanamıyor. Kılıçdaroğlu’nun, kurultaylarını yapmış ve “seçilmiş” kadın ve gençlik kolları başkanları MYK toplantılarına katılacağı için iki genel başkan yardımcılığına atama yapmayacağı kaydedildi. Kılıçdaroğlu, örgütlerden sorumlu genel başkan yardımcılığı için “ikinci adam” sıfatı kullanılmasına karşı çıkarken, Nihat Matkap’ın kullandığı 06 CHP 02 plakalı araç da “havuz”a alındı. Bundan böyle parti yöneticilerine araç tahsis edilmeyecek, “havuz”dan araç alacaklar. Daha önce genel saymanlık yapmış olan Matkap’ın bu göreve kaydırılabileceği de söylentiler arasında. İdari ve mali işlerden sorumlu genel başkan yardımcılığına daha önce bu görevi yürüten Erdoğan Toprak’ın yanı sıra Umut Oran ve Hurşit Güneş de talip oldu. İnsan haklarından sorumlu genel başkan yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun yerine ise anahtar listeyi delen Fikri Sağlar’ın getirilebileceği konuşuluyor. Üçer: Bugünden sonra artık Kürt baharı VAN (Cumhuriyet) Van’da Tutuklu Yakınları Derneği (TUYADDER) tarafından Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması için yürüyüş düzenlendi. Yürüyüşe katılan BDP Van Milletvekili Özdal Üçer, yaptığı konuşmada, “Milyonlarca Kürt halkı nasıl federal Kürdistan hükümetini tanıdı ise Suriye’de özerkliğini ilan etmiş özerk Kürdistan’ı da herkes tanıyacak. Bugünden sonrası da artık Kürt baharıdır. 4 parça Kürdistan’da tüm dünyada Kürtlerin adı özgürlükle anılacak” dedi. Tarhan C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle