Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 TEMMUZ 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA 13 Tahammüden zimmet Sığ Derinlik! aşbakan, Meclis’te B soru önergelerine metelik vermiyor. Arada aklına eserse, önergeyi bir bakana havale edip sade suya çorba yanıtlar verdiriyor! Oysa o önergelerin birçoğu ülkenin başına gelecek belalara karşı uyarılar içeriyor. CHP milletvekili emekli büyükelçi Osman Korutürk tam 4 ay önce (24.04.2012) bu kez Başbakan’a değil de Dışışleri Bakanı’na yazılı soru önergesi veriyor. Suriye ile kriz çıkmadan önce Türkiye’nin sınırı geçecekler için mülteci kampları kurulduğunu açıklamasının nedenini... Sırf ekonomik sebeplerle Suriye’den ülkemize sığınacaklar olabileceğini, sığınmacı sayısının artmasıyla büyüyecek maddi yükün iyi hesaplanıp hesaplanmadığını... Suriye ile göze alınan krizin boyutlarını, Rusya, İran, Çin ile ilişkilerimize yansımasının etkilerinin neler olacağını... Soruyor. Hâlâ yanıt yok! Herhalde Davutoğlu, yanıtın günlük medyadan izlenmesini istiyor... Sayıları, Hazine’ye ve ülke güvenliğine yükü her geçen gün artan Suriyeli sığınmacıların yükünden... Irak Kürdistanı’na paralel oluşturulan Yeni Suriye Kürdistanı ile... Güney sınırımızı boydan boya etkisine alabilecek PKK yapılanması... Fazla lafa gerek yok. Geçen dönem bir gece yarısı yasası ile Suriye sınırını mayınlardan temizledik. Güneyimizi, yol geçen hanına kendi elimizle çevirdik. Maksat BOP coğrafyasına, “Stratejik Derinlik”e hizmet! sap ve işlem yüzünden devleti zarara uğratırsa o zararı Hazine’ye nakden ve defaten öder! Tayyip Erdoğan Suriye konusunda, Ahmet Davutoğlu’nun aklına uyarak üst üste yanlış hesap yaptı ve yapmaya da devam ediyor. Bu yanlış hesabın sonu savaşa gitmesin diye dua ededuralım... Ama bu ikilinin devleti uğrattıkları zarar yüzünden kendilerine zimmet çıkartılması gerektiğini CHP ve MHP’ye anımsatalım... Dün Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Suriye faturasını resmen açıkladı: Yılın ilk 7 ayında bu ülke ile dış ticaretimiz 366 milyon dolara gerilemiş. evlette “zimmet çıkartmak” diye bir uygulama var. D Bir kamu görevlisi yaptığı yanlış heOysa, Maliye Bakanı Mehmet Şimsek, 30 Haziran günü, “Suriye ile ticaretimiz durma noktasına geldi. Buraya ticaret yapan Türk firmaları tek tek kapanıyor. Sadece 2010 yılındaki dış ticaretimiz 2.8 milyar dolar idi.” Demişti. Dün bu rakamın 366 milyon dolara düştüğü ortaya çıktı. Sınırlar da “Yeni Kürt Oluşumu” ile PKK’nin eline geçtiğine göre bu yılki kayıp en az 2 milyar dolar olacak! Zimmet çıkartılırsa bu ikilinin 20 bin TL dolayında olan maaşlarına el konulacak. Bu durumda ise muhteremlerin birkaç yüzyıl görevde kalıp bu maaşı almaya devam etmelerini sağlamak gerekecek! Bir de zimmeti kim, nasıl çıkartacak? TBMM Hesapları İnceleme Komisyonu, CHP’nin uyuması uyutulması yüzünden geçen dönemde buharlaştırılmıştı? Hoş uyumasa uyutulmasa bile yetkisi çoktan Sayıştay’a devredilmişti. Sayıştay ise zimmetin yolsuzluğun zararın hangi birini sayacak... Kime ne kadar nasıl zimmet çıkartacak? Failler bunu nasıl ödeyecek? En doğrusu bunlara hazırlık yaparak tahammül etmek, sırayla... Önce İstanbul’u, sonra Çankaya’yı en son da iktidar çoğunluğunu... Kazanmak. Sonra topuna birden zimmet çıkartmak... GÖRÜŞ ERCAN YEŞİLYURT Sol Planlamadır Toplumsal hayatın tümünün, ekonomi, eğitim, kültür, sağlık gibi temel gereksinimlerin nasıl, hangi insan malzemesiyle yapılacağının somut verilerle yapılandırılmasıdır planlama. Ama ülkemizde antisol bir yapı oluştuğu için, planlama lafı edildiğinde bir irkilme olur ve nedensiz bir itiraz teorisi geliştirilir. Halbuki planlama, belli hedeflere ulaşabilmek için ekonomik ve sosyal hayatın hangi noktalarına nasıl ve ne ölçüde müdahale edilmesi gerektiğini gösteren bir yapılanmadır. Ülkemizin geri kalmış olması, bizi gelişmiş Batı ülkelerinden farklı duruşa zorluyor. Batı ülkeleri uzun zamana dayalı bir süreçte gelişmiş, büyümüş, kalkınmış... Devletin sosyalleşmediği dönemlerde sermaye birikimi sağlandı. Bütün fakir ülkeleri sömürmekle de zenginleşti Batılılar. Bu gelişme önceden düşünülüp planlanarak yapılmadı. Ortada somut bir durum var, gelişmiş ülkeler seviyesine ülkemizin nasıl çıkarılacağı. Bu kalkınma işini, tek amacı kâr etmek olan piyasacılara bırakarak olmayacağını öncelikle kavrayıp, kabul etmek gerekir. Bu da devletin ekonomik sosyal hayatı bir plan dahilinde yönlendirmesiyle mümkün olabilir. Bunun göstergesi üretim ve dolayısıyla milli gelirin artırılmasıdır. Ancak ana hedef insanlara daha iyi yaşam sağlamak olsa da sadece ekonomiyi güçlendirmek tek hedef olmamalıdır. Artan ekonomik imkânların eğitim, kültür, sağlık, insan gücü ve kişisel gelir dağılımında sosyal adaleti sağlayacak ve bölgeler arası dengeyi kuracak, sosyal sorunları çözecek biçimde kullanılması, yani ölçülü kalkınma belirleyicidir. Bu da kamunun önceliği ve planlamasıyla sağlanabilir. Ülkemiz, birincisi 192338 ikincisini 196270 planlama döneminde kalkınmıştır. Türkiye’deki planlı dönem, bugün uygulandığı söylenen serbest piyasa ekonomisinin altyapısının kurulduğu dönemlerdir. Plan Türkiye’de solun işi olduğu özel sektörü yok edeceği belletilerek anlatıldı. Halbuki plan, özel sektör için yol gösterici, devlet için zorunlu bir belgedir. Devletin gelir gider trafiğinin düzenlenmesini, özel sektörün gerçekleştirebileceği yatırımlar yapmasını hedef alır. Türkiye’deki milyarder artışına ve ne iş yaptıklarına bakılırsa görülecektir ki, hemen hepsi konut inşaatı yapanlardır. Plansızlık yüzünden sanayiye, ihraç malları üretecek sektörlere gidecek parayı emiyor inşaat. Üretim için sanayileşmeye ihtiyaç var, ülkenin döviz dar boğazıyla karşılaşmaması için, ihracatın milli gelirin artış hızının üzerinde gelişmesi gerekir. Üretimde hem dünya kalitesini hem de fiyatı tutturmak gerekiyor, bu da yetmez yeni pazarlar bulmak da şart. Bütün bunları kıytırık, türedi sanayi ve sermaye gruplarına bırakarak çözemeyiz. Kesinlikle bunun planlayıcısı, yönlendiricisi kamu yönetimi olmalıdır. 10 yıllık AKP iktidarı, ülkenin temel sorunlarına çözüm getirememiştir. Hükümetin, ülke sorunlarının çözümünde hiçbir birikimleri olmadığı için yaptıkları her hamle boşa gidiyor. Tamam bunlar gidecek de, muhalefet edenler bu işleri nasıl yapacaklarını bir türlü söylemiyorlar. Kürt meselesindeki temel sorunlardan birisi de, fukaralık olduğuna göre, bunu kamunun gücüyle olacak bir kalkınmayla çözeceklerini bile ifade etmiyorlar. Eşitsizlik, gelir dağılımı, insan hakları, özgürlükler, demokrasi, barış lafları iyi de bunları piyasa ekonomisiyle sağlayamazsınız ki... Söylenmesi gerekir, kalkınmayı sağlayacak, sol planlamadır. Oruç tutmadan iftar, plan yapmadan kalkınma olmaz, bu bilinmeli ve ifade edilmelidir... Ekonomik politikanın iflası zaman alabiliyor. Borçların, işsizliğin, yoksulluğun iyice göze batması için... Yıllar gerekiyor. Dış politikada durum daha farklı. Diplomasideki zafiyet uzun süre pek belli olmuyor. Çürümek zaman alıyor. Çöküntü ise bir anda ortaya çıkıyor. “Van minits” efelenmesinin faturasını üç yıl sonra ödettiler. Mavi Marmara ile sekiz yurttaşımızı “Van minits”in arkasını doldurmak aşkına kurban verdik... Sonunda ne tazminat ne özür!. İki yıl geçmeden tarih “yine” tekerrür etti. Ne olduğunu anlamadan bir savaş uçağımızla iki pilotumuz kimvurduya gitti. Barzani’nin Kürdistan’ını daha hazmedemeden... Bir de Beşşar Esad’ın Kürdistan’ı ‘Sıfır’dan, ‘Sırf’ Soruna Kara Kitap! ortaya çıktı... 985 km’lik güney sınırımızdan ülkemize her an sıçrayabilecek yangın da cabası... Dış politikanın iflası uzun sürüyor... Hele de fiyakalı bir “stratejik derinlik” yaftasıyla ve “sıfır sorun” gibi bir “reklam spotu” ile sürdürülüyorsa... Sığlık uzun süre fark edilmiyor. Özetle... “Sıfır sorun” diye diye... Dış politikada sıfırlandılar... Okurumuz Hamza Saykan’ın dediği gibi... “Sırf” sorun olup çıktılar. Dış politikanın teorisi, kuramı olmuyor... Dış politikanın pratiği oluyor. Dış politika yapa yapa öğreniliyor. O yüzden tüm ciddi ülkelerde bir Dışişleri meslek memurunun büyükelçi olması 2025 yıl alıyor. ??? Bir kitap yazıyor. Hayatı değişiyor... Kabinenin 2. adamı oluyor. Kesmiyor.. İslam coğrafyasının Kissinger’i olmaya... Ortadoğu’nun haritasını yeniden çizmeye yöneliyor. Oysa o haritanın değişeceğini Başkan Bush’un Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice üstelik Türkiye’ye gelip tebliğ etmişti. O değişmenin Türkiye’nin sınırlarından başlayacağını... “Yeni Kürt Devletleri” peydahlanacağını görememişti. Herhalde kitabının dipnotlarıyla meşguldü.. Bir kitap yazdı. Ülkenin dış politikasını kararttı! ‘Geleceğe Açılmak!’ MERİÇ VELİDEDEOĞLU KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Faks: 0216 355 31 78 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 46942) C MY B C MY B Geride bıraktığımız cuma günü Zeynep Oral, köşesi “Esintiler”de, Bodrum’da yapılan “DMarin Uluslararası Klasik Müzik Festivali”nden bizlere öyle “esintiler” gönderdi ki insan oradaymış gibi oluyor. Kapanış konseri F. Say’ın yeni bestesi “Mezopotamya Senfonisi”ymiş. Z. Oral’ın, senfoninin, dinleyeni inanılmaz bir derinlikte duygu “yoğunluğu” içine nasıl saldığını dile getirmesini, o yazıyı okuyanlar anımsarlar sanırım. F. Say’ı “yedi bin”, tüm festivali “21 bin” dinleyicinin izlemesi Oral’ı, “umut”landırmış; dediği gibi: “Okyanusta bir ‘damla’!” olsa da... “Umut”un içinde kuşkusuz “gelecek” var; o da öyle söylüyor; yazısının başlığı: “Fazıl Say’la Geleceğe Açılmak...” Z. Oral’ın yazısı yayımlandığında “CHP Kurultayı” biteli iki gün olmuştu; ne ki bu konuyla düşüp kalkmamız hâlâ sürüyordu. Bu süreç içinde, “CHP”nin bu “34. Kurultay”ının da “umut” estirdiği yazıldı çizildi. Bununla birlikte, bu esintinin tam serinletemediği “kimi” konular; özellikle partinin kuruluşunun oluşumunun “temel” dayanakları, belki biraz daha ayrıntılı olarak yansıtılmalıydı. Biliyorsunuz Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyet Halk Partisi” ya da “CHP” demiyor; “Yeni Cumhuriyet Halk Partisi”, “yeni CHP” diyor. Dolaysiyle basın da “CHP” yerine “YCHP” yazıyor. Kuşkusuz, “yeni”nin bir de “eski”si olmalı; bu durumda öncekinden “Eski CHP” diye mi söz edilecek? Kılıçdaroğlu “yeni CHP” dedikçe, “eski”sinin ne olduğunu, ne olacağını insan merak ediyor. Atatürk, “1927” yılının “Ekim” ayında okuduğu “Büyük Söylev”inde (Nutuk), “CHP”nin kuruluşuna da yer vermiştir. Bunu anlatmağa: “...siyasal parti kurma konusunda da ‘halk’la uzun uzun konuştum” diye başlar; şöyle de sürdürür: “7 Aralık 1922’de, Ankara basını aracıyla ‘Halk Partisi’ adında, ‘halkçılık’ ilkesine dayalı bir siyasal parti kurmak isteğinde olduğumu bildirip, bu parti ‘program’ının hazırlanmasında bütün yurtseverlerle ‘bilim’ adamlarının yardım etmeleri ve katılmaları dileğinde bulunmuştum. (...) Sonunda ‘8 Nisan 1923’te, görüşlerimi dokuz ilkede saptadım (...) bunlarla oluşturulan ‘program’ partimizin kuruluşuna ‘temel’ olmuştur” der. Ardından da bunlardan söz eder: Egemenlik ulusundur. TBMM’den başka hiçbir orun (makam) ulusun “yazgı”sında etkin olamaz! “Mahkeme”ler “yeni”leştirilecektir. Bütün “yasa”larımız “hukuk bilimi” verilerine göre “yeni”den düzeltilip tamamlanacak. Öğretimi “birleştirme”ye hemen girişilecek, gibi kararlar, ilkeler parti “program”ının başlarında yer alır. Beş ay sonra, “9 Eylül 1923” günü de “CHP” kurulur. “Söylev”den yapılan bu kısa alıntıda da görüleceği üzere “CHP”nin en önemli “temel” taşı “laiklik”tir. Bütün ötekiler bu temel üzerinde yükseleceklerdir. Atatürk ne diyor “89” yıl önceki “8 Nisan” günü? “Bütün yasalarımız ‘hukuk bilimi’nin verilerine göre yeniden” yapılacaktır. Bunun anlamı “şeriat hukuku”nun dolaysiyle de “şeriat”ın “yaşam düzeni”nin yerini, “çağdaş hukuk”a, yaşamın da bu “hukuk”a göre düzenlenmesine bırakılmasıydı; “din”in, “dinsel” kaynakların (kutsal kitap) dışında, kaynağı “BİLİM” olan “hukuk”un verilerine göre tüm yasalarımızın “yeni”den düzenlenmesiydi. Bu durumda “eski”yi bırakıp bu “tür” bir “yeni”yi ortaya koyuş, “CHP”yi hep ve her zaman için “YENİ” kılmaz mı? Türkiye’nin “çağ”ın getirdiği “yenilik”lere kucak açabilmesinin, “CHP”nin başta laiklik olmak üzere bu kuruluş ilkeleriyle hep bu “yeni” oluşla bağlantısı göz ardı edilmemeli. Diyelim ki “Hukuk Devleti” kavramı 2. Dünya Savaşı’ndan alınan derslerle ortaya çıkan bu “çağdaş yenilik”, “laik” hukuk sistemini benimsemiş ülkeler için ancak söz konusudur. “Şeriat”ın, “din”sel hukukun geçerli olduğu İslam ülkelerinde “Hukuk Devleti”nden söz edilebilir mi? Ya da, “Evrensel İnsan Hakları”ndan... İki milyara yaklaşan “İslam Dünyası” penceresinden Türkiye’ye bakıldığında “CHP”nin ülkesine kazandırdığı bu “ayrım”, bu “yeni” oluş daha da anlam kazanıyor. Oysa “AKP” ye bakınca; “CHP”nin “89” yıl önce, “eski” mührünü basıp bohçaladıklarıyla oluşturulan bu parti, bütün varlığıyla “ESKİ”dir; “AKP” daha kurulduğu gün “eski”miştir... “Çağdaş”lığa, “laik”liğe, “adalet”e, “Hukuk Devleti”ne, “cinsel” eşitliğe, “demokrasi”ye 1400 yıl öncesine dayanan“din”sel kaynaklı anlamlar yükleyen; “ulus” yerine “ümmet” diyen, “yurttaş” yerine “kul” olmayı kurucusu R.T. Erdoğan’ın, efendisinin ayakları dibine çökerek ortaya koyanyeğleyen “AKP”, günümüzde “eski” olmayı da aşıp, “çağdışı”laşmış olmuyor mu? “34. Kurultay”ını geride bırakan “CHP”, estirdiği “umut”la “geleceğe açılabilecek” mi? HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com T.C. AFYONKARAHİSAR ASLİYE 2. HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2012/298 DAVACI: TÜRKİYE ELEKTRİK İLETİM AŞ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ VEKİLİ: Av. Olcay TARIM DAVALI: Kezban Ceylan DAVA: KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN TESPİTİ VE TESCİLİ DAVA TARİHİ: 15/06/2012 Davacı İdare vekili tarafından davalılar aleyhine kamulaştırma bedelinin tespiti ile taşınmazın idare adına tescili davası açılmış olmakla; Afyonkarahisar İli Merkez İlçesi Değirmendere Köyü Torfilli Çiftliği Mevkii, 24 Cilt, 2302 sayfa, 2304 parselde tapuya kayıtlı 1215,50 m2 yüzölçümlü niza konusu taşınmazın 389,90 m2’lik kısmında irtifak hakkı tesis edilmesine karar verilmiştir. a) İlgililerin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 14. maddesinde öngörülen süre içerisinde tebligat ve ilan tarihinden itibaren kamulaştırma işlemine karşı davacı idare aleyhine İdari Yargıda iptal veya Adli Yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davası açabilecekleri, b) İlgililerin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 14. maddesinde öngörülen süre içerisinde kamulaştırma işlemine karşı İdari Yargıda iptal davası açanların, dava açtıklarını ve yürütmenin durdurulması kararı aldıklarını belgelendirmedikleri takdirde kamulaştırma işleminin kesinleşeceği ve mahkemece tespit edilecek kamulaştırma bedeli üzerinden taşınmaz malın kamulaştırma yapan idare adına tescil edileceği, e) Mahkemece tespit edilecek kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına T.C. Vakıfbank Afyonkarahisar Şubesi hesabına yatırılacağı, davaya ve taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delillerin ilan ve taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkemeye yazılı olarak bildirilmesi, d) İlgililerin davayı takip edip gelmediği veya delil ve savunmalarını bildirmedikleri takdirde yargılamanın yokluklarında yapılıp karar verileceği ilan olunur. 1/ Küçük bir 1 deniz balığı... Bir nota. 2/ 2 Trabzon’un 3 bir ilçesi... Gü 4 ney Anado5 lu’da bir dağ. 3/ Argoda, 6 aşağı yukarı 7 gidip gelmeye 8 verilen ad... Katışıksız, saf. 9 4/ Padişah ahırlarına 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ve onlarla ilgili ge 1 R A P U N Z E L reçlere bakmakla 2 O T A Ğ A T O S görevli kimse. 5/ İs 3 S A Ç U L A B U kambildeki karo ren4 İ A T I L A Y gine verilen bir baş5N A L N A V A R ka ad... “Elif dedim O L T U A be dedim/ ben 6 A L 7 N A İ M A K O B sana ne dedim” R UMB A (Türkü). 6/ Bir ili 8 T İ K 9 E M İ R S A A T miz... Rus köylü topluluğuna verilen ad. 7/ Pulcukların belirmesiyle ortaya çıkan bir deri hastalığı... Bir nota. 8/ Düz dam, taraça... Bir yarışın belirli uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri. 9/ Telli bir çalgı... Hamağı yatılabilir konuma getirmek için baş ve ayak ucuna konulan ağaç. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Başı aslana benzeyen, Çin kökenli bir köpek ırkı... Bir gösterme sıfatı. 2/ Kimliği belirlenemeyen uzay cisimlerine verilen ad... Gökcisimlerini gözetleme. 3/ İshal, hafif sürgün. 4/ Döşemelik bir kumaş cinsi... Bir meyve. 5/ Çıkar yol, çare... Kuzu sesi. 6/ Radyum elementinin simgesi... Yeraltı suyunu taşıyan geçirimli katman. 7/ Sığır sürüsü... Tantal elementinin simgesi. 8/ Bir ağ atmada çıkarılan balık miktarı... Güneydoğu Anadolu’da, daha çok kadınların çeşitli yerlerine yaptırdıkları bir tür dövme. 9/ Yüzyıl... Kupes balığına verilen bir başka ad.