29 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 TEMMUZ 2012 PAZARTESİ 6 PAZARTESİ SÖYLEŞİLERİ Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yiğitbaşı, dünyada tarımsal sanayinin öneminin artacağını söyledi ‘Türkiye geleceğini tarım üzerine kurmalı’ ÖZLEM YÜZAK Kurtuluş Savaşı sonrası Türkiye’nin büyüme ve sanayileşme sürecine önemli katkılarda bulunmuş bir topluluk Yaşar Grubu. Temelleri 1927 yılında Durmuş Yaşar tarafından Türkiye’nin ilk boya markası olan Yaşarin ile atıldı. Ve yıllar boyu Türk tüketicisini Selçuk Yaşar’ın önderliğinde ‘ilk’ler ile buluşturdu. Bugün ise yolculuğuna 20 şirket, 18 üretim tesisi ve 6750 çalışanı ile devam ediyor. Holdingin kurucusu Selçuk Yaşar, önce şirketlerin yönetimini büyük kızı Feyhan’a devretti. Ardından bayrağı 3 yıl önce küçük kızı İdil Yiğitbaşı devraldı. “Pınar markası altında 40’tan fazla ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Özellikle Pınar Labne ürünümüz bu pazarda kendine çok önemli bir yer edindi ve neredeyse tüm bölgede pazarın lideri konumunda. Etkin olduğumuz Ortadoğu ve Körfez ülkelerinde önemli bir tüketim potansiyeli bulunuyor. Her krize bir fırsat olarak bakmaya çalışıyoruz” diyen Yiğitbaşı, Yaşar Grubu’nu ve hedeflerini anlattı. Yaşar Holding Türkiye’de gıdadan boyaya birçok farklı sektörde ilklere imza atmış bir kuruluş. 1927’de Durmuş Yaşar ile İzmir’de küçük bir dükkânda başlayan yolculuk, bugünlere nasıl geldi? Enkazın Altından Yükselen Çığlık İnsan şaşırıyor, acaba hangisini yazsam diye... Sayısız konu önünüzden akıp gidiyor, şu sırada en çok ilgi alanınız içindekilerden ikisi “ağa” takılıyor... Birincisi tabii ki iktidarın fosladığı ve giderek Türkiye’nin boynuna/bedenine ilmik ilmik doladıkları Suriye... Diğeri de Zaman gazetesi adlı basılı kâğıdın “İşte Balyoz’un ıslak imzalı delilleri” diye manşetten verdiği sahte ve kasıtlı “haber”. Yetti artık, diyerek bu “haber”e bakacağız tabii... Eskiden bu gazete, bu tür uyduruk ve sahte haberleri mümkün olduğu kadar “ekürisi” gazetelerde yayımlatırdı... Şimdi onlar da bunlara itibar etmiyorlar mı ne... Kendisi manşete çekiyor... Bu “gazete” haziran ayında da aynı konuyu gündeme getirmişti. Konu, Genelkurmay’dan mahkemeye iletilen birtakım “belgeler”. Mahkeme sormuş, “Gölcük’te elde edilen CD çıktılarının ıslak imzalı orijinalleri var mı” diye... Çünkü daha sonra Gölcük’te “buldukları” CD’ler ile Balyoz davasına yol açan CD’ler arasında, suçlamaya konu olan kısımlar aynıydı... Davaya konu olan bütün belgeler CD’de kayıtlı, imzalı ve orijinali olmayan dijital yazılardı... Orijinalleri yoktu, çünkü aslı astarları yoktu! Ayrıca bütün CD’lerdeki kayıtların da 2003’te değil en erken 2007 sonrası hazırlandığı bilirkişi ve adli incelemeler sonucu ortaya çıkmıştı! Mahkeme dosyası bu sahtekârlık raporlarıyla doluydu! Gerçekte fiilen çöken dava için, “sahte belge imal çetesi” orijinal ve ıslak imzalı belge imalatı peşindeydi! Ama bu olasılık da tamamen sıfırdı! Davaların geldiği nokta, “büyük çöküş” ile nitelendirebileceğimiz bir durumdu! Tıpkı depremlerde gördüğümüz bazı evlerin kendi üzerine yıkılması gibi! ??? Genelkurmay istek üzerine mahkemeye birtakım belgeler gönderdi. Ama belgelerin hiçbiri Balyoz davasında suçlama konusu olan belgelerle ilgili değil. Ya neyle ilgili? Hepsi, Hava Kuvvetleri’nin istihbarat raporları! Davayı en iyi izleyen Dani Rodrik’in “Balyoz Davası ve Gerçekler” internet sayfalarında bu konu şöyle açıklanmıştı: (http://balyozdavasivegercekler.com/2012/0 7/04/balyozmahkemebaskanibilmiyorveyaniltiyorzamanyinecarpitiyor/ ) : “Balyoz ‘mahkeme’ başkanı, anlaşılıyor ki hakkında bilgi istediği belgelerin nereden çıktığından bihaber. Eskişehir’de el konulan flaş bellekte kayıtlı olan (ve Hava Kuvvetleri tarafından asılları mahkemeye gönderilen) taranmış orijinal belgeler için ‘Gölcük’ten çıkan belgeler’ diyor.” Balyoz Mahkemesi Başkanı büyük bir sevinçle, “İşte istediğimiz Gölcük belgelerinin orijinalleri geldi” diyerek konuyu yanlış, bilmeden veya kasıtlı duruşma zabıtlarına geçirirken Zaman adlı basılı kâğıt da bir gün sonra, 16 Haziran 2012’de bu uydurukluğu haber yapmıştı: “Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan Balyoz darbe planı davasına bakan mahkemeye gönderilen yazı, sanıkların savunmalarını çökertti. Yazıda, Donanma Komutanlığı’nda ele geçirilen belgelerin birçoğunun gerçek olduğu aktarıldı. Orijinal nüshalar ve onaylı suretleri gönderildi. Sanıklar, söz konusu belgelerin sahte olduğunu ileri sürmüş ve savunmalarını da bu tez üzerine kurmuştu.” ??? Şimdi son kullanıcıya bir milyona yakın bedava dağıtılan bu basılı kâğıt, bir ay önce yanlış ve sahte olduğu belgelenmiş konuyu yeniden ısıtıp manşetine çekiyor... Göksel Genç isimli birinin imzasıyla “Genelkurmay Başkanlığı’nın İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği orijinal belgeler, Balyoz delillerinin sahte olduğu iddialarını çürüttü” diye, bir aylık kokmuş pilavı yeniden ısıtıp millete yedirmeye çalışıyor. Neden? “Kardeşim, bizimle sahtekârlıkta ısrarda yarışamazsın” demek için mi? Bir koku mu aldılar, “Eyvah dava dayanaklarının sahteliğinin ortaya çıkması ve çürütülmesi karşısında, mahkeme artık dayanamaz ve gelecek hafta bazı tahliyelere karar verir” endişesiyle mi? Mahkemelerdeki kendi adamlarıyla baş başa verip aralarında, “Karşı kamuoyu yaratalım, bize destek çıkın ki biz de tahliye vermek zorunda kalmayalım” gibi bir görüşme oldu mu? Yoksa, bütün bu sahte davaları kotaran, mahkemeleri kullanan cemaat ve iktidarın sivilgüvenlik “beyin”lerinin verdikleri bir kararla mı bu haberi yaptınız? Amaç, mahkeme iradesini tamamen kendi baskıları altında tutmak ve bir “taş duvar” gibi davranmalarını sürdürmelerini sağlamak ve muhtemel tahliyeleri önlemek mi? Tabii bir özel soru daha var, bunu da gazetecilik merakıma sayın: Taraf vb. gibi tetikçileri, Görmüş gibileri, bu haberiniz için, geçmişte olduğu gibi neden kullanmayı tercih etmediniz? Bir “sorun” (güven sorunu) mu var? ??? Cemaatçilerin dünkü manşetlerine bakınca şunu gördüm: Balyoz enkazının altında kalmışlar ve imdaaaaaat diye bağırıyorlar, “Kurtaran yok mu?” Yanıtı verelim: Yok kardeşim... Sizi kurtaracak bir teknoloji henüz imal edilmedi! PORTRE 1964 doğumlu olan İdil Yiğitbaşı, 1986 yılında Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu. 1989 yılında Indiana Üniversitesi’nde işletme yüksek lisansını tamamladı. İş hayatına 1986 yılında Tütünbank’ta murahhas aza asistanı olarak başlayan Yiğitbaşı, sırasıyla 1987 yılında Yaşar Holding’de başkanlık asistanlığı, 19901995 yılları arasında sistem ve mali analiz koordinatör yardımcılığı, 1995 yılında Yaşar Gıda Grubu koordinatörlüğü ve 19972001 yılları arasında Yaşar Gıda Grubu Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulunmuştu. 2001 2006 tarihleri arasında Yaşar Gıda Grubu Süt ve Süt Ürünlerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Yiğitbaşı, Aralık 20032009 yılları arasında Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanvekilliği görevini yürüttü. Yiğitbaşı 2009’dan bu yana holdingin yönetim kurulu başkanı. ‘İlkleri gerçekleştirdik’ Yaşar topluluğunun temeli 1927 yılında İzmir Şeritçiler Çarşısı’ndaki “Durmuş Yaşar Müessesesi” ile atıldı. 1941 yılında Türkiye’nin ilk boya markaları olan “Yaşarin” ve “Hazırlanmış Boya” markalarıyla üretime başlandı. Yaşar Holding’in kuruluşu ise 1945. 67 yıldır, Türkiye’de sektörler yaratmak, Türkiye’nin markalarını yaratmak için çalışıyoruz. Kurtuluş Savaşı sonrası Türkiye’nin büyüme ve sanayileşme sürecine tanıklık etmiş ve bu sürece önemli katkılarda bulunmuş bir topluluk olarak, birçok “ilk”i Türk tüketicisi ile buluşturduk. 1954 yılında Türkiye’nin ilk boya fabrikası olan DYO’nun kurulması ile başlayan ve bugün 20 şirket, 18 üretim tesisi ve 6750 çalışanımızla devam eden yolculuğumuzda modern süt tesisi, kaynak suyu şişelemesi, kültür balığı tesisi, özel sektör entegre et tesisi, hindi üretim tesisi gibi Türkiye için çok önemli olan “ilk”leri ülkemize kazandırdık. Kurucumuz Selçuk Yaşar’ın Türkiye’nin sanayileşme sürecinde vizyoner değerlendirmeleri ile yatırım konularında attığı cesur adımlar ile sanayi ve tarımsal sanayide ülkemize önemli bir katma değer sağladık. Başarımızın sırrı, sektörlerimizde dünya ve Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip ederek ve tüketicilerimizi dinleyerek onların ihtiyaç ve beklentilerine uygun, kaliteli ürün ve hizmetler sunabilmek. Topluluğun cirosu ne kadar? Yaşar Topluluğu’nun konsolide cirosu yaklaşık 3 milyar TL. Yaşar Holding Gıda ve İçecek Grubu altında hizmet veren Pınar 39 yıllık bir marka. Türkiye’deki 18.7 milyon hanenin yüzde 78.2’sine her gün bir Pınar ürünü giriyor. Yani, Pınar’ın 60 milyon günlük tüketicisi var. Bu başarıyı korumak ve büyütmek için nasıl bir hizmet anlayışıyla yolunuza devam ediyorsunuz? Pınar Süt Yaşar Topluluğu’nun en önemli sosyal sorumluluk projesi. Pınar Süt bölgemizdeki süt potansiyelini değerlendirerek çocukla 6 Aslında tarım ve hayvancılık sektörü Türkiye açısından son derece önemli bir sektör. Sizce ülke olarak sektör potansiyelini tam olarak kullanabiliyor mu? Farklı neler yapılsa çok daha ileri bir aşamaya geçebiliriz Türkiye olarak? Tarımsal sanayi dünyanın geleceğine yön verecek kritik sektörlerden biri. Dünya kaynaklarının kısıtlı olması ve tüketim dengesizliği tarımsal sanayinin önemini daha da artırıyor. Dünya nüfusunun 2050’de 9 milyar olacağı tahmin ediliyor. Geleceğin en stratejik sektörünün tarım ve gıda olacağı çok net. Öyle görünüyor ki 2023’te Türkiye’nin en önemli avantajı gıda, tarım ve hayvancılık sektörü olacaktır. 2023’te tarımsal üretim değerinin 150 milyar dolar, ihracatın ise 40 milyar dolar olması hedefleniyor. Genel olarak kişi başına düşen milli gelirin artması, zaman içinde katma değerli ve birim fiyatı daha yüksek olan ürünlerin arz ve talebini de beraberinde artırmaktadır. Bunun en belirgin örneği refah düzeyi yüksek ülkelerde hayvansal gıda yani et, süt, yurımızın en temel besin olan sütten daha fazla yararlanmalarını sağlamak amacıyla 1973 yılında kuruldu. O günden bu yana Pınar markası altında her zaman en iyi ve en kaliteli ürünlerini sunuyoruz ve sunmaya da devam edeceğiz. Pınar markası altında sunduğumuz 600’den fazla ürünü en sağlıklı şekilde tüketicilerimize ulaştırabilmek için etkili bir dağıtım ağına sahibiz. Hammadde tedarikinden ürünün rafa yerleşmesine kadar geçen sürede kaliteden hiçbir taviz vermeden organizasyonumuzu yönetiyoruz. Ürünün tüketicilerimizin hanelerine ulaşmasının ardından da tüketicilerimizin bize kolaylıkla ulaşmaları için “Pınar 750 kişiye istihdam sağlayan bir grubuz. Türkiye’deki 18.7 milyon hanenin yüzde 78.2’sine her gün bir Pınar ürünü giriyor. Stratejik planlarımızı 5 yıllık dönemler halinde yapıyoruz. Yılda ortalama 40 50 milyon dolar yatırım yapmayı planladık. ‘Stratejik sektör olacak’ murta gibi üretimlerinin değer bazındaki toplam gıda üretimleri içerisindeki yüksek paya sahip olmasıdır. AB ve ABD gibi gelişmiş ülkelerin üretim verilerinin işaret ettiği bu durumdan hareketle 2023 yılına giden dönemde Türkiye’de de öncelikle hayvansal gıda, ardından da meyve ve sebze üretiminin, bunları işleyen endüstriyel faaliyetlerle birlikte hızlı bir gelişme potansiyeli taşıdığı çok açıktır. Tarım, stratejik ve hayati konumu bakımından her zaman ülkeler için vazgeçilemez bir öneme sahip oldu. Türkiye tarım ülkesidir, geleceğini de tarım üzerine kurmalıdır. Uygulanacak doğru politikalarla tarım ihracatı da en az tekstil ve otomotiv kadar ihracatımızda önemli bir noktaya ulaşabilir. Hayvan arzının verimliliğinin ve izlenebilirliğinin artışı ile gıda güvenliği uygulamalarının yerleşmesine yönelik kalıcı ve sürdürülebilir politikaların hayata geçirilmesi, sektörün rekabetçiliğinin yükseltilmesine yönelik düzenlemeler ile ihracat potansiyelinin artırılması, sektörün temel girdisi olan yem tedariğinde yerel kaynakların güçlendirilmesi, et sektörünün de 2023 hedeflerine ulaşmasında önemli noktalardır. ğumuz Ortadoğu ve Körfez ülkelerinde önemli bir tüketim potansiyeli bulunuyor, Ortadoğu nüfusu 200 milyon kişinin üzerinde, bunun 72 milyonu Körfez Bölgesi’nde yaşıyor. Her krize bir fırsat olarak bakmaya çalışıyoruz. Yaşam alışkanlıklarıyla birlikte bölgesel kültür de değişiyor. Bu değişen yapıyı anlamaya gayret ediyoruz. Farklı ülkelerdeki farklı tüketim alışkanlıklarını takip ediyor, ürün geliştirme çalışmalarımızı bu yönde organize ediyoruz. Dünyaya yayılma hedefi olan bir marka olarak sadece Türk tüketicisini değil tüm ülkelerdeki tüketicileri ve kültürleri anlamak ve buna göre hareket etmek çok önemli. İhracatımızı geliştirmek, yeni pazarlar bulmak üzere çalışıyoruz. ‘Sosyal paylaşım projemiz’ İletişim Merkezi” hizmet veriyor. Her türlü soru, öneri ve paylaşım için tüketicilerimiz bize ulaşabiliyor ve tümü yanıtlandırılıyor. Yaşar Grubu cirosunun yüzde 70’ini tarıma dayalı sanayiden elde ediyor. Ağırlıklı olarak hangi bölgelere gerçekleştiriyorsunuz ihracatı? Arap ülkelerindeki siyasi krizler bu durumu nasıl etkiliyor? Körfez ülkeleri bizim için önemli bir pazar. Pınar markası altında 40’tan fazla ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Özellikle Pınar Labne ürünümüz bu pazarda kendine çok önemli bir yer edindi ve neredeyse tüm bölgede pazarın lideri konumunda. Etkin oldu 40’tan fazla ülkeye ihracat ‘Yılda 50 milyon dolar yatırım yapmayı planladık’ Yeni yatırım planlarınız nedir? 6750 kişiye istihdam sağlayan grubun yurtiçi ve yurtdışında yeni alanlara kayma ya da var olan sektörlerde büyüme hedefi nedir? Stratejik planlarımızı 5 yıllık dönemler halinde yapıyoruz. Bu kapsamda, büyüme hedeflerimize paralel olarak yılda ortalama 40 50 milyon dolar yatırım yapmayı planladık. Yatırımlarımızın, ağırlıklı olarak ana işkollarımızda kapasite artışı ve modernizasyona yönelik olmasını planlıyoruz. 2000’li yılların başında gıda, içecek ve boya sektörlerini temel işkollarımız olarak belirledik ve bu kapsamda stratejik planımızı yaptık. Tüm işkollarımızda büyüme hedefimiz bulunuyor. Son iki yılda ortalama yüzde 15 oranında büyümemizde temel işkollarımızın etkisi büyük. Bulunduğumuz sektörlerde derinlemesine büyüme, daha fazla satış noktasında var olma, daha fazla haneye ulaşma, inovatif ürünlerle sektörlere değer katma hedefindeyiz. ‘Çalışan kadın sayısını artıracağız’ Yaşar Grubu’nun başındasınız. Türkiye’de büyük gruplar içinde sadece birkaçının üst yöneticisi kadın. Bu haklı gurur sanırım size farklı sorumluluklar da yüklüyor. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz? Tüm dünyada son 30 yılda kadınların iş dünyasında kat ettikleri yol kayda değer ancak kadınların iş dünyasında daha fazla yer alması, daha kritik noktalarda var olması gerektiğine inanıyorum. Kadınların, olaylara çok yönlü bakabilme, duygusal zekâ ve uyum konularında erkeklere göre daha avantajlı olduğunu düşünüyorum. Bugün yönetici pozisyonlarında birçok kadın yönetici görüyoruz. Ben de bir kadın yönetici olarak kadınların iş dünyasındaki bu yükselişinin gururunu taşıyorum. Üst yönetimimizde kadın çalışan oranımız yüzde 17. Bu oranı yükseltme çabası içindeyiz. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle