28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 TEMMUZ 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 11 Dünya Bankası: Türkiye’de genç işsizliği yüzde 18 ile dünya ortalamasının üzerinde. İşsizlik akıl hastalığına yol açıyor Çıldırmaya az kaldı Ekonomi Servisi Dünya Bankası, Türkiye’de kiye’nin ulusal iş kurumu İŞKUR’un eğigençler arasında yüzde 18 oranındaki işsizliğin tim programından geçtiğine işaret ediledünya ortalamasının üzerinde olduğunu açıkla rek bunların yüzde 60’ının daimi iş buldı. Banka, gençler arasındaki işsizliğin hayat bo duğuna vurgu yapıldı. Açıklamada, “Çalışma çağındaki yu düşük gelir anlamına gelebileceği, finüfusun yarısından daha azı, ziksel ve akıl sağlığı rahatsızlıklaçalışma çağındaki kadınrının yanı sıra şiddet, suç, toplarınsa sadece dörtte lumsal huzursuzluk artışına in zliğ şsi birine yakını istihyol açabileceğini vurguladı. ilerleyen yıllarda dam edilmiş duTürkiye’de 2011 rarumda. Bu oran kamlarına göre 1524 yaş yaşam boyu düşük gelir, ı Türkiye’nin grubunda yaklaşık 12 lığ sağ ıl ak ve l kse artan fizi emsal ülkeleri milyon 600 bin kişi busıra ı rahatsızlıklarının yan arasındaki en lunuyor. Gençlerde işdüşük oran. Şu angücüne katılım oranı saşiddet, suç, toplumsal da İŞKUR’a, eğitim gören dece yüzde 39. Lise ve huzursuzluk artışına yol mevcudun iki misli sayıda dengi meslek lisesi mezukat dik açabileceğine başvuru var. Yetkililer eğinu gençler arasındaki işsizçekildi. tim programlarının insanlik oranı yüzde 22 civarında lara iş bulmalarında yardımbulunuyor. Yükseköğretim görcı olduğu sonucuna ulaşılırsa hümüş gençlerde işsizlik oranı ise yüzkümetin uygulamayı genişleteceğide 30’lara çıkıyor. Dünya Bankası internet sitesinde, Türki ni umuyor” ifadelerine yer verildi. ye’deki meslek eğitimini inceleyen ‘Türkiye’de Yeni Bir Ekonomi İçin Yeni İşler’ başlıklı bir değerlendirme yer aldı. Sincan’da yaklaşık 20 öğrenciye İŞKUR tarafından gece verilen makine meslek eğitiminin incelendiği değerlendirmede, “Türkiye’de çok işsiz var. Gençler arasında işsizlik, hem insanların sağlığı ve mutluluğu hem de aynı zamanda ülkenin refahı ve toplumsal uyumu açısından uzun vadede olumsuzluklara yol açıyor” denildi. Açıklamada her yıl 250 bin kişinin Tür AKP 0 CHP 5 Başlığın sayılarını görünce nerede o günler dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ama bunlar gerçek. Geçen hafta ortasında yapılan CHP Kurultayı’nda yöneticiler dışında kalan partililere verilen konuşma süresi beş dakikaydı; AKP’de ise bu sürenin sıfır olduğu biliniyor. Kamuoyu bu farkı yakalarsa demokrasinin gelişmesi yönünde önemli bir adım olacak; ancak olmuyor. CHP yönetimi bile bu farkın farkında değil! Çünkü parti içi demokrasiyi bütün yönleriyle geçerli kılıp, buradan, ülkede demokrasi de bizim işimiz; onu yalnız biz gerçekleştiririz demeliydi; diyebilirdi ancak diyemedi. CHP Tüzüğü birkaç ay önce yürürlüğe girdi. Partinin anayasası olan Tüzük, katılımcı demokrasi açısından önemli açılımlar sağlıyordu. Bunlardan biri de yönetici seçimlerinde çarşaf liste uygulamasıydı. Liste türü kamuoyunu ilgilendirmez diye düşünülmemeli; özgür seçim, demokrasi pınarının kaynağıdır. Çarşaf liste, bir kurulun içinden yönetime aday olanların tamamının eşit bir biçimde sıralanmasını ve delegelerin ya da o kurulun üyelerinin aday olanların listesinden istediklerini özgürce seçmesidir. Bu nedenle de bölücü değil, bütünleştirici bir özelliği vardır. Buna karşılık blok liste, başkan adayının bir yönetim kurulu aday listesi yapması ve bu listenin seçilmesini istemesidir. Blok liste adı üstünde dışlayıcı bir özellik taşır. Genel Başkan Kılıçdaroğlu, geçen hafta yapılan Kurultay’da çarşaf liste uygulanacağını, ancak anahtar liste de çıkaracağını açıkladı. Böylelikle delegelerin kimleri seçmesi gerektiğini listeledi. Parti içinde ve genel kamuoyunda Kılıçdaroğlu’nun çıkaracağı anahtar listede yer almayan PM adaylarının seçilmesi durumunda CHP’nin bölüneceği korkutmacası sürekli olarak işlendi bunlar daha baştan CHP düşmanı, değişim karşıtı ve giderek hain ilan edildi. Osmanlı’da demokrasi dediğin böyle işlerdi! Üstelik sürekli parti içi demokrasi vurgusu yapan Genel Başkan Kılıçdaroğlu, bir değil, birden çok anahtar liste yaptı; anahtar listeler havada uçuştu. Oysa Kılıçdaroğlu’nun demokrat bir tutum sergileyerek 1282 Kurultay delegesinin özgürce seçeceği 60 PMParti Meclisi üyesiyle çalışmayı yeğlemesi gerekirdi. Seçileceklerin tümü CHP’nin iktidara koşmasını doğal olarak isterdi. Kurultay’ın Genel Başkan’a ayak bağı olacak bir PM seçmesi hiç ama hiç söz konusu değildi. Genel Başkan, iç içe geçmiş üçdört blok liste oluşturdu; böylelikle delegenin özgürce seçim yapmasının önüne barajlar koymuş oldu; kişiye mutlak bağlı yapıyı daha da güçlendirerek korudu; Tüzük ile atılan çok olumlu demokratikleşme adımını daha doğarken boğdu! Kendine de, CHP’ye de siyasetin demokratikleşmesi açısından ülkeye de kötülük etti! Yine de CHP’nin bilinçli delegeleri anahtar listeler dışından birkaç aday arkadaşımızın seçilmesini sağladılar. ??? Konuşma sürem sadece beş dakikaydı; AKP’de o da yok; yani o süre AKP’de sıfır. Beş dakikada söylemek istediklerimin çok azını dile getirdim. Söylediklerim, şu üç noktada eksikli kaldı; yeterince açıklık kazanmadı. İlki, AKP’nin sıradan bir parti değil, dini siyasete alet eden bir siyasi akım olduğu, uygulamalarının da toplam olarak ya da bir bütün olarak görülmesi ve muhalefetin buna göre yapılması gerektiği daha iyi vurgulanmalı; açıklık kazanmalıydı. İkincisi, geçen haftaki yazımın konusu olan çağdaş bir Türkiye için güç birliği önerimi daha ayrıntılı anlatma olanağı bulmalıydım. Sağcı siyasetçileri, onların reddetmesine karşın, ısrarla CHP’ye çağırmadan önce Cumhuriyetin değerlerini benimsemiş solcu ve ilerici kişilerin çağrılmasını ve yine solcu partilerle işbirliği gereğini, ‘Çağdaş Türkiye Çağrısı’ içinde önerdim; ancak bu önemli konuyu çok daha ayrıntılı vurgulayabilmeliydim. Üçüncüsü de CHP’nin aslında çok sağlam olan, Cumhuriyetin değerleri artı çağdaş solun ilkeleri toplamına dayanan ideolojik kimliğinin, Genel Başkan ve parti yönetimi tarafından şimdiye dek olduğundan çok daha güçlü bir biçimde sahiplenilmesi gerektiğini, daha ayrıntılı belirtebilmeliydim. PM’ye adaydım; seçilemedim; bana destek olanlara ve oy veren delegelere çok teşekkür ediyorum. İşsizin sıkacak kemeri bile yok İşsizliğin rekor seviyeye ulaştğı İspanya’da işsizler hükümetin kemer sıkma politikalarına tepki gösterdi. Farklı şehirlerden gelen binlerce kişi Başkent Madrid’de buluşarak eylem yaptı. Göstericiler “İşsiziz, sıkacak kemerimiz bile yok” pankartlarıyla yürüdü. Öte yandan Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, İspanya’da genç işsizliğinin yüksek boyutlara ulaştığını belirterek, verilerin sosyal patlamanın yaklaşmakta olduğunu gösterdiğini ifade etti. İspanyol hükümeti cuma yaptığı açıklamada, İspanya’da resesyonun gelecek yıla sarkacağını duyurdu. Ülkede işsizlik oranının 2012’de yüzde 24.6, 2013’te yüzde 24.3, 2015’te ise yüzde 23.3 seviyesinde olması bekleniyor. İ * İşsizler yürüyor Koç: ‘İyi ki AB’ye girmemişsiniz’ diyorlar Ekonomi Servisi Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç Avrupa’daki krizin ne zaman biteceğini ve ne kadar derin olduğunu hâlâ kimsenin bilmediğini belirterek, “Bugün Avrupa’ya gittiğimiz zaman ‘Buraya gelmek, AB’ye girmek istiyordunuz iyi ki girmemişsiniz’ demeye başladılar” dedi. Avrupa’da fiyatların ucuzlamasına rağmen marka almanın cazip olmadığını söyleyen Koç, “Çünkü baktığınızda iş hukuku, sendikalar ve kâr marjları çok cazip değil. ‘Problemsiz pazarlar’ diyebilirsiniz. Ama risk olmazsa onun geri dönüşü de o kadar az oluyor” dedi. Pazar çeşitlendirmesi yapılsa da Avrupa’nın durumundan ihracatın etkilenebileceğini söyleyen Koç, elektronikte, özellikle televizyonda bu etkinin şimdiden görüldüğünü vurguladı. Bir dönemin sonunu simgeleyen Titanic faciasının 100. yıldönümündeyiz. Titanic’in bir buz dağına çarparak battığı dönemle günümüz arasında birçok benzerlik bulmak olanaklı. Küreselleşme, teknolojik gelişmeler, ekonomik kriz, hızla değişmekte olan uluslararası dengeler, büyük göç dalgaları, derinleşen gelir dağılımı uçurumu, yoğunlaşan sınıf mücadeleleri, emperyalizm… Ama, gündemdeki savaş tehlikesine, kazanılmış haklara, en önemlisi kadınların ve çalışanların haklarına yönelik saldırıları, günlük yaşamda sıklaşan, yaygınlaşan “mikro faşizan” gelişmeleri izlerken benim aklıma daha çok büyük, bütünsel bir felaket hızla gelirken, iktidar ve servet biriktirme ihtiraslarının ne kadar boş ve anlamsız olduğunu anımsatan “Titanic’in güvertesinde şezlong kapma yarışı” deyimi geliyor. Geçen hafta, okuduğum, birbiriyle yakından ilişkili bir seri haber ve bir araştırma, tam da bu deyime uygun bir duruma işaret ediyordu. Haberler Amerika’daki kuraklığın gıda fiyatları üzerindeki etkilerine, araştırma da küresel ısınmayı önleme çabalarındaki başarısızlığın dünyayı hızla, kararlı bir biçimde sürüklemekte olduğu felakete ilişkindi. Otomotivde yeni ÖTV artışı ilaç olmaz Ekonomi Servisi Tofaş Üst Yöneticisi Kamil Başaran “Hafif ticari araç satışlarındaki düşüş ÖTV kaynaklı. Mutlaka önümüzde oluşacak olan ekonomideki dalgalanmalarda birtakım tedbirler alınacaktır ama ÖTV artışının bu konuda ilaç olmayacağı kanısındayım” dedi. AA’ya konuşan Başaran, bu yılın ilk 6 ayında toplam pazarın yaklaşık 340 bin adetle bir önceki yıla göre yüzde 19.2 daraldığını anımsattı. Binek otomobil pazarının ise ilk altı ayda yüzde 15.6 daralırken, hafif ticari araç pazarının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 27.2 gerilediğini ifade eden Başaran, hafif ticaride ÖTV’nin düşürülmesi konusunda bir aksiyon ve iyileştirme beklediklerini söyledi. Başaran, bu yıl ekonomideki büyüme hızının yavaşlamasının ve ÖTV artışının ötelenen etkisiyle, toplam pazarın 750800 bin adet seviyesinde gerçekleşmesini beklediklerini belirterek, “İlk 6 aylık döneme bakınca, binek otomobil pazarının yılı 525560 bin adet arasında kapatacağı görülüyor. İlk 6 ayın temposuna göre hafif ticari araç satışları, 225240 bin adet aralığında bir pazar gösteriyor. İkinci yarıda pazardaki trend yukarı doğru olursa, 800 binli adetlere doğru gideceğini düşünüyoruz” dedi. Başaran, bu yılın Avro Bölgesi’ne ihracat yapan herkes için zor bir yıl olacağını belirterek “Yıl sonunda en iyi şartlarda 180 bin araç civarında ihracat bekliyoruz” diye konuştu. Oruç tutmanın maliyeti 886.2 lira Ekonomi Servisi Türkiye KamuSen Genel Başkanı İsmail Koncuk, dört kişilik bir ailenin iftar maliyetinin geçen yıla göre yüzde 13.9 arttığını belirterek “Geleneksel ramazan yemeklerinden yola çıkılarak yapılan hesaba göre; 4 kişilik bir ailenin iftar yapması için gerekli olan günlük tutar en az 29.54 lira, ramazan boyunca oruç tutmanın maliyeti ise 886.2 lira” dedi. Koncuk, KamuSen tarafından yapılan araştırmaya göre, oruç tutan bir kişinin sağlıklı bir şekilde aktivitelerini sürdürebilmesi için günlük yaklaşık 3 bin kaloriye ihtiyacı olduğu belirtti. Ortalama memur maaşının 1794 lira olduğuna dikkat çeken Koncuk, memurların maaşlarının yarısını yalnızca oruç açmaya ayırmak zorunda kaldığını vurguladı. zegen yaratacak gibi görünüyor” diyormuş. Üçüncü ve de yazara göre en korkutucu sayı 2.795 gigaton. Çünkü bu sayı, halen varlığı kanıtlanmış petrol ve gaz rezervlerindeki toplam Co2 stokunu temsil ediyor. Özel ve devlet şirketlerinin envanterlerindeki bu stok, 565 gigatonluk limitten beş kat daha fazla. Bu rezervlerin yüzde 80’inin henüz yeraltında olması bir şey değiştirmiyor. Enerji şirketlerinin hisselerinin değeri, kredi alma kapasiteleri, bu stokların kullanılmasıyla oluşacak kâr/rant varsayımı üzerinden oluşuyor. Bu 2.795 gigaton karbon içeren rezervlerin toplam değerinin 27 trilyon dolara ulaştığı hesaplanıyor. Kısacası bu şirketler bu petrol ve gazı çıkarmaya, satmaya kararlı. Piyasalar da, yapılan yatırımlara karşılık gaz ve petrolün çıkarılmasını, tüketilmesini bekliyor. Aksi yönde, bu petrol ve gazın çıkarılmayacağına ilişkin bir açıklama bu şirketlerin hisselerinin değerlerini bir anda çökertir. Bu şirketlerin, eğer müdahale edilmezse bu rezervleri kullanmaya devam etmesi kaçınılmaz görünüyor. Bir kez daha vurgularsak, bu varsayımlar, 2°C’nin altında kalabilmek için gerekli maksimum Co2 sınırının beş kez aşılacağı anlamına geliyor. ABD halkının büyük çoğunluğunun Co2 üretimini sınırlamaktan yana olmasından hareketle, yazar, eğer bu sorunun çözümü vatandaşların iradesine bırakılsa, hızla ilerleme kaydedilebileceğini vurguluyor. Ama gezegenin kaderini saptama gücü bugün yüzde 99’un değil, yüzde 1’in elinde olduğundan, bu yüzde bir kısa dönemde servetini iktidarını, korumaya öncelik verdiğinden (Titanic’in güvertesinde şezlong kapma yarışı) orta dönemde tüm insanlığın geleceği tehlikeye giriyor. Titanic buz dağına doğru adeta artık değiştirilemez olmaya başlayan rotada seyrine devam ediyor... Rabobank gıda stratejisti David Nelson’a göre, bugün durum 200708 krizinden daha vahim. Çünkü “bu kez fiyatları heç fonların spekülatif hareketleri değil gerçek, üretimden kaynaklanan baskılar artırıyor”. Oxfam politika danışmanı Ruth Kelly, “ABD’de mısır rekoltesini düşüren sıcak dalgası ve biyoyakıta (mısırdan yapılıyorE.Y.) olan büyük talep temel gıda fiyatlarını gittikçe daha yüksek düzeylere çektiğine” dikkat çekiyor. ABD Tarım Bakanlığı’ndan Richard Vol sayısında çıkmak üzere, cuma günü web sitesine konan “Küresel ısınmanın dehşete düşüren yeni matematiği” (Global Warming’s terrifying new math) başlıklı araştırma yazısı, bu yıl sıcaklıkların yine rekor düzeylere ulaştığına, ABD’de yaşanan kuraklığa değindikten sonra küresel ısınma sorununun artık önlenemez düzeylere ulaşarak gezegendeki yaşamın geleceğini tehlikeye soktuğunu gösteren verileri aktarıyor, özellikle üç sayıya (2°C, 565 gigaton ve 2.795 gigaton) dikkat çekiyordu. Küresel ısınmayı en “toplam küresel ısı artışı 2°C’nin altında kalmalıdır” kararı, dünyanın en ünlü ilkim uzmanı NASA’dan James Hansen’e göre, modern zamanlarda gerçekleşen 0.8°C artışın yarattığı etkiye bakınca, çok yetersiz bir hedef, uzun dönemde de bir felaket reçetesi anlamına geliyor”. İkinci önemli sayı 565 gigaton. Bilimsel araştırmalar, 2°C sınırının altında kalabilmek için atmosfere bırakılabilecek ek Co2 miktarının toplam 565 tonu aşmaması gerektiğini söylüyor. Yazar, modern uygarlığın ortalama küresel sıcaklığı çoktan 0.8°C artırmış Kapitalist Uygarlık Titanic’e Benziyor pe, “Bu fiyat artışlarından ilk önce sığır ve tavuk eti, süt, yumurta fiyatları etkilenecektir” diyor ( The Guardian 20/07/12). Bu yıl Muson yağmurlarındaki aksamalar da gıda krizine katkıda bulunuyor. Hindistan gazetesi Mint’in aktardığına göre iklim değişikliği krizi Hindistan’ı da etkiliyor. Muson yağmurlarında bu yıl, kimi bölgelerde yüzde 40 oranında bir azalma yaşanıyormuş. Bu azalmanın etkilerinin çapı 1015 güne kadar belli olur diyen yetkililerin, iç göç dalgasına yol açan buğday, un fiyatları, içme suyu sıkıntısı artmaya devam ederse Hindistan’ın buğday ihracatını kısıtlamaya başlamasından korkuluyor. Bu durumda dünya gıda fiyatlarının daha da artması kaçınılmaz görünüyor. Gelirinin yüzde 75’inden fazlasını gıda harcamalarına ayıran yoksul ülkelerin halk sınıflarını yeni bir açlık dalgası bekliyor. Libya, Türk müteahhitlere ödeme yapacak ? Ekonomi Servisi Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Libya’da iş yapan Türk müteahhitlerinin hakedişlerinin ödenmesi için Libya Başbakanı’nın talimat verdiğini söyledi. Çağlayan, ülkede yerli firmalara uygulanan sistemin Türk firmalarına da uygulanacağını ve Türk firmalarının onaylanmış hakediş alacaklarının yüzde 50’sinin ödenmesi suretiyle işbaşı yaptırılacağını belirtti. Libya İdari Merkezlerin Geliştirilmesi Kurumu’nun karar çerçevesinde Libya Planlama Bakanlığı’ndan gerekli ödeneği talep ettiğini ifade eden Çağlayan “Ödeneğin temin edilmesinin ardından, proje ve firma bazında, Türk firmalarıyla temasa geçilecek. Firmalarımız yarıda kalan projelerine en kısa zamanda başlayacak” dedi. Yeni bir gıda krizi gündemde... Dünya piyasalarında, mısır, soya fasulyesi, buğday ihracatının yaklaşık yarısını gerçekleştiren ABD’yi etkisi altına alan, 1956’dan bu yana görülmemiş şiddetteki, ekim ayına kadar sürmesi beklenen kuraklık gıda fiyatlarını hızla artırmaya başladı. Perşembe günü, mısır ve soya fasulyesi fiyatları beş haftada yüzde 50 artarak, 30 ülkede ayaklanmalara yol açan 200708 gıda krizinde ulaştıkları tepe noktaları geçtiler. Buğday fiyatları henüz 20078 döneminin üst düzeylerine ulaşmamış olmakla birlikte artmaya devam ediyor. (Financial Times 20/07/12). Küresel ısınma krizi ağırlaşıyor Rolling Stone dergisinin 2 Ağustos gellemeye ilişkin ilk Küresel İklim Konferansı BM bünyesinde Paris’te 1995’te yapılmıştı. O günden bu yana 17 toplantı yapıldı, on sekizincisi kasım ayında Katar’da yapılacak. O günden bu yana bir gelişme olmadığı gibi son Kopenhag zirvesi, toplam Co2 emisyonunun yüzde 40’ından sorumlu ABD ve Çin arasındaki anlaşmazlıklardan dolayı büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı. Dahası Kopenhag zirvesinde alınan olduğuna, bundan böyle atmosfere hiç Co2 gazı salınmasa bile yüzyılın ortasına kadar ısının bir o kadar daha artarak Kopenhag hedefinin 3/4’üne ulaşacağına işaret ediyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın Baş Ekonomisti Fatih Birol da, bugün egemen trendler üzerine son verilerle ilgili olarak “Bunlar yaklaşık 6 derecelik bir ısınmaya işaret ediyor. Bu da adeta kurgubilimlerdekine benzer bir ge C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle