29 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 TEMMUZ 2012 CUMARTESİ 4 HABERLER ‘En beğenilen siyasiler’in de sorulduğu ankette Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı’na büyük fark attı ‘Gül’cüler anketten rahatsız ? Çelik’in, “Başbakan Erdoğan en yakındaki isme beş kat fark atıyor” diye açıkladığı “en beğenilen siyasiler” anketinde Gül, en alt sıralarda kaldı. Ankette Gül’ün isminin sorulması, AKP’nin yaptığı, “7 yıllığına seçildi, bir daha aday olamaz” düzenlemesinden bu yana alttan alta yaşanan soğukluğun yeni bir aşaması olarak değerlendiriliyor. ERDEM GÜL ANKARA AKP ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül arasında Anayasa Mahkemesi’nden dönen, “7 yıllığına seçildi. İkinci kez aday olamaz” sıkıntısının ardından bu kez de anket gerilimi yaşanıyor. AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik’in, “Başbakan Erdoğan en yakındaki isme beş kat fark atıyor” diye açıkladığı “en beğenilen siyasiler” anketinde Gül, en alt sıralarda kaldı. Gül’ün Erdoğan’ın da bulunduğu bir ankette sorulması ve çok düşük destek bulması, parti yönetiminde de rahatsızlığa yol açtı. AKP’nin pazartesi günü Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan MYK toplantısında, iktidar partisi ile Cumhurbaşkanı Gül arasında bir süredir kulislerde dile getirilen soğukluk olduğu iddialarını boyutlandıracak bir gelişme yaşandı. Soruları parti yönetimi tarafından sipariş edilen ankette Numan Kurtulmuş’un AKP’ye katılımından Leyla Zana görüşmesine kadar 15 Haziran15 Temmuz tarihleri arasındaki dönemin gündem konuları hakkındaki eğilimler yer aldı. Anket sonuçları MYK toplantısında değerlendirildikten sonra parti sözcüsü Hüseyin Çelik tarafından, bir basın toplantısıyla da açıklandı. Çelik, ankette AKP’nin yüzde 51 oyu bulunduğunu, AB ve Suriye konusunda hükümete desteğin sürdüğünü ve “en beğenilen siyasiler” sıralamasında Erdoğan’ın en yakınındaki isme beş kat fark atarak birinciliği koruduğunu açıkladı. Ancak anketteki Gül’le ilgili bölüm açıklanmadı. Ankette Gül’ün isminin sorulması, görev süresine ilişkin AKP’nin yaptığı, “7 yıllığına seçildi, bir daha aday olamaz” düzenlemesinden bu yana alttan alta yaşanan soğukluğun yeni bir aşaması olarak değerlendiriliyor. “Bir daha seçilemez” hükmünün Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilerek Gül’e vize verilmesinden bu yana AKP’de tüm hesaplar Gül’ün 2014’te yeniden aday olup olmayacağı üzerine yapılıyor. Erdoğan’ın 2014’te Köşk’e çıkacağı konusunda partide tam bir kesin görüş bulunurken Numan Kurtulmuş’un partiye transfer girişimi, Gül’ün olası başbakanlık planlarını bozma hesabı olarak da yorumlanıyor. Güler misin, Ağlar mısın? 2 Ortadoğu’da herkesin dikkati her geçen gün biraz daha sallanan Esad’a evinde düzenlenen intihar saldırısı dolayısıyla, Suriye’ye çevrilmişken, İsrail’de, henüz 70 günlük olan Binyamin Netanyahu hükümeti devrildi. 8 Mayıs’ta kurulmuş olan hükümet, koalisyonu oluşturan Kadima’nın çekilmesiyle sona erdi. Kadima’nın lideri Moşe Mofaz çekilme nedeni olarak, Netanyahu’nun üzerinde ısrarlı olduğu, Yaşiva (Tevrat) öğrencilerine de askerlik mecburiyeti getiren yasa hazırlıklarını gösterdi. Ergin Yıldızoğlu’nun pazartesi günkü köşesinde, henüz koalisyon çökmeden yayımlanmış olan bu konuyla ilgili yazısını okuyunca yüzyıl geriye gittim, kahkaha attım. Osmanlı’nın 103 yıl önce yaşadığını, çağımızın, güya bölgedeki en ileri devleti İsrail, şu anda yaşamakta. İşte size, su katılmamış bir çağdışılık örneği. İsrail’in kurulduğu 1948 yılından beri yürürlükte olan kurala göre, Yaşiva öğrencileri askerlikten muaftır. Netanyahu’nun bu ayrıcalığa son vermek istemesi ise 2012 yılında bir siyasi krize neden olmuştur. Bunu okurken, 103 yıl önceye, İsrail’in üzerinde bulunduğu toprakların henüz son demlerini yaşamakta olan Osmanlı’ya ait olduğu döneme, 1909 baharı İstanbul’una gittim. ??? 103 yıl önce, 13 Nisan 1909’da, Osmanlı başkentinde, 31 Mart vakası diye bilinen gerici ayaklanma yaşanıyordu. Konuyla ilgili olarak, Alev Coşkun’un, ayaklanmanın nedenlerini ve ardındaki güçleri irdeleyen yeni çıkan yapıtı “Devrim’in ilk Karşıtları”na bakalım: “Osmanlı devletinde medrese ilmiye öğrencileri ve İstanbul’da yaşayanlar askerlikten muaftı. Ancak 24 Temmuz’dan (İkinci Meşrutiyet’in ilanı) sonra durum değişmişti, herkesin askere gitmesi isteniyordu. Nasıl olurdu da ilmiye öğrencileri askere giderdi... İlmiye öğrencileri askere gitmeyi şiddetle reddediyorlardı. (sayfa 128129)” Böylelikle Talebei Ulum Cemiyeti kuruldu. Tarihçiler 31 Mart vakasının ardındaki dinci cemiyetleri şöyle sıralıyorlar: İttihadı Muhammedi Cemiyeti El İslam Cemiyeti Cemiyeti Naciyei Osmaniye Cemiyeti İlmiyei İslamiye Talebei Ulum Cemiyeti. Görüldüğü gibi bugün İsrail’de hükümet deviren neden, 100 yıl önce, Osmanlı’da bir ayaklanma başlatmıştı. Gerçi o ayaklanma bastırılmıştı ama, Osmanlı, sonunda batmıştı. Osmanlı’nın batış nedeni gericilik, dinsel bağnazlık ve çağdışılıktı. ??? Osmanlı’nın 103 yıl önce yaşadığı dinsel bağnazlığı harfiyen bugün yaşayan İsrail’in sunduğundan daha çarpıcı, daha can alıcı kaç çağdışılık örneğine rastlayabiliriz ki? İsrail ilk bakışta bugün bölgenin en demokratik, bilgi teknolojisine geçmiş en ileri ülkesi görünümündedir. Bu görüntü bir açıdan gerçek de olabilir. Ama madalyonun bir de yukarıda anlattığımız çağdışılık yüzü var. Yalnız bu kadar da değil. Bugün askerlik çağındaki gençlerin yüzde 10’unu oluşturan Yaşiva gençleri içinden gönüllü olarak askere gidenler var ve kadınlarla aynı mekânı paylaşmayı bile kabul etmeyen onlar, kendi dinsel yapılarını ordu yaşamında uygulayarak, ikili bir oluşuma neden oluyorlar. Bunlara karşı bir şey yapılması da mümkün değil. Çünkü İsrail laik bir ülke değil, herkes kendi dinsel inancını ve onun eseri olduğunu ileri sürdüğü davranışını seküler alanlara taşıyarak bu yapıyı çürütmek, çatlatmak imkânına sahip. İleri teknolojiye ulaşmış, bu sanayinin ürünlerini bize de satan İsrail’in Osmanlı’nın 103 yıl önce yaşadığı sorunu bugün yaşamasındaki çağdışılık karşısında ne yapmalı? Gülmeli mi, ağlamalı mı? “Siyonist devletin encamından bana ne! Ben gülerim” deyip geçemeyiz. Unutmayalım ki, budalalık gibi, dinsel bağnazlık da bulaşıcıdır, sınırları aşar. ‘ANALARINI BİLE SATAN ZİHNİYET’ Ekşi hakkındaki dava reddedildi İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın CHP İstanbul Milletvekili, gazeteci Oktay Ekşi hakkında “Analarını bile satan işte o zihniyetin marifetleri” yönündeki yazısı nedeniyle kişilik haklarına hakaret edildiği iddiasıyla açtığı 100 bin TL’lik tazminat davası reddedildi. Ekşi’nin sözlerini basın özgürlüğü kapsamında değerlendiren mahkeme, Erdoğan’ın kişilik haklarına hakaret kastının bulunmadığını belirtti. CHP İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi’nin, 28 Ekim 2010’da Hürriyet gazetesinde yayımlanan “Analarını bile satan işte o zihniyetin marifetleri” yazısı üzerine, Başbakan Erdoğan, Ekşi ve Hürriyet gazetesi hakkında, “100 bin liralık tazminat davası açtı. Ankara 9’uncu Asliye Hukuk Mahkemesi’nde önceki gün görülen karar duruşmasında hâkim Verda Çiçekli, yazının “basın özgürlüğü kapsamında kaldığını, Erdoğan’ın kişilik haklarına hakaret kastının bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle