28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 TEMMUZ 2012 CUMARTESİ kultur@cumhuriyet.com.tr 18 KÜLTÜR Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki sergi, hareketin önemli örneklerini bir araya getiriyor Sanatın dili, KoBrA’yı bile deliğinden çıkarır ? Sekiz milletten elli dolayında Güle Güle Dodo Anıl’ı da yitirdik. Anıl Meriçelli’yi. “Yitirdik” değil, “yitirmişiz” demem daha doğru belki; çünkü ölümünden dört gün sonra Nurullah Can’dan öğrendim bunu. Anıl, asıl adıyla Anıl Boduroğlu, Robert Kolej’de okuduğumuz sıralarda en iyi arkadaşım oldu. Yalnızlık Mevsim Olur kitabında yazdığı gibi, “aynı sınıfı, aynı odayı, aynı gökyüzünü paylaştık”. Ayrılmaz ikiliydik. Dodo derdik kendisine. Mezun olduktan sonra baba işini sürdürmek için dericilik eğitimi almak üzere Londra’ya gitti. Döndü, zamanla bu işin “duayen”i oldu. ??? Ama asıl işi şiirdi Dodo’nun. Şiirle yatar, şiirle kalkardı. Bir dergide güzel bir şiir mi gördü, onlarca kere okurdu bize. Kendisi bir şiir mi yazdı, odanın ışıklarını karartır, bir abajurun loş ışığında, sesi titreyerek okurdu bize. Genco Erkal, Spiro Kostof, Günel Orgun da okul sıralarında o günleri birlikte yaşadığımız arkadaşlardı. Okul bahçesinin arkasındaki “keşhane”ye gider, sigaralarımızı, Marmara şaraplarımızı içerek sürekli sanat konuşurduk. Okul bitti, herkes bir yerlere savruldu. Genco tiyatroyu seçti, unutulmaz oyunlar sergiledi; Spiro ABD’nin önemli üniversitelerinden birinde Sanat Tarihi Kürsüsü Başkanı oldu, ses getiren, övgüler alan önemli kitaplar yazdı: Günel ise Polonezköy’e vurdu kendini, yazmayı bıraktı (adım gibi biliyorum, sürdürseydi edebiyatımız ölümsüz bir öykücü kazanacaktı). ??? Anıl edebiyatı neredeyse yaşamının nedeni yaptı. Şiirler yazdı, şiirler çevirdi, denemeler, incelemeler, eleştiriler kaleme aldı. Beş şiir, iki deneme kitabı yayımladı, Hemingway’in “Irmağın Ötesi” romanını dilimize aktardı, antolojiler hazırladı. Londra dönüşü, benim çeviri şiirlerden oluşan Alacakaranlığın Sesleri kitabımı bile yayımladı. Yazdığı şiirlerde hep “aşk” egemendi. Bu alanda başarılı örnekler verdi. Ne diyor Sennur Sezer: “Aşkın eskimezliğine inanıyorsanız, bu şiirleri kaçırmayın.” Talat Sait Halman’ın yargısı: “Güçlü, dokunaklı, coşkulu, hüzünlü, yüceltici, aşkın kendisi gibi.” ??? Evet, Dodo da gitmiş sonunda. Yanında olmayı, “gitmiş” değil, “gitti” demeyi nasıl isterdim… İçimdeki sevgisi hiç azalmamış kadim bir dostumdu. Ortaklaşa anılarımız o kadar çok ki… Birini anlatarak onu gülümsemeyle anayım. Okuldaki son yılımızda bir oyun hazırlamıştık. Ugo Betti’nin “Tatiller Ülkesi”ni. Günel çevirmişti. Başrolleri Çiğdem’le (Talu) ben paylaşıyorduk. “Oyunu turneye çıkaralım” dedik. Eskişehir, Adana, Gaziantep’te sergilemek için yollara düştük. Anıl’ın rolü yoktu; ama birlikte olmak için o da geldi bizimle. Eskişehir’de temsil vereceğimiz gün Anıl bir gazete aldı. “Falımı okuyayım” dedi. Okudu: “Bugün hiç ummadığınız bir şey olacak, kendinizi kalabalıkların önünde bulacaksınız.” Anıl’a takıldık: “Bari bu akşam seni de figüran olarak çıkaralım sahneye. Fal gerçekleşsin.” Kaldığımız otele gittik. Çiğdem bizi bekliyor kapıda. “Yıldız felaket hasta” dedi. Yıldız Yenal. Oyunda halamı oynuyor. Odasına çıktık. “Anneciğim, sen mi geldin” diye sayıklıyor. Sahneye çıkması olanaksız. Uzun sözün kısası, Anıl’ı attık sahneye. Ophelia Hala, Ophel Dayı oldu, fal da gerçekleşti. sanatçının, sanatın koşulsuz ve ödünsüz özgürlüğü gayesiyle bin günlüğüne düşledikleri KoBrA akımının delilleri SSM’de. Adını Avrupa’nın üç kentinden alan sivri dilli bir tarihsel akımı yâd eden sergide Fransız aktör Alain Delon ve Metallica üyesi Lars Ulrich’in koleksiyonlarında vaktiyle yer etmiş çarpıcı yapıtlar da var. kaçarak, hayatın egemenliğini kurmak” olan KoBrA hareketini temsilen, SSM’deki sergide plaklardan dergilere, gazetelerden fotoğraflara ve videolara uzanan bir iletişim atmosferi de ayrıca öne çıkarılmış. Aklımıza ve gönlümüze en çok üşüşen yapıtlar ve sanatçıları saymamız gerekirse, sergide özellikle Karel Appel ve Pierre Alechinsky ki kendisi 1973’te Türkiye’ye gelerek, Mare Nostrum adlı bir gravür de yapmıştı imzalarına dikkat etmekte büyük fayda bulunuyor. Bu anlamda Appel’in ‘Soru Soran Çocuklar’ adlı, sergide ayrıca panel ve kâğıt üzerine türlü versiyonları da bulunan soyut dışavurumcu işinin hikâyesi ise aynen şu: Appel’in ilk spontan, deneysel çalışması olan ‘Soru Soran Çocuklar’, 1949’da, Amsterdam Belediye Binası’nın kantin duvarına yapılmış. Appel’in bir gün trenden pencereye bakarken karşılaştığı aç, yoksul miniklerden ilhamla yaptığı bu eser, zamanla aç çocuklar bakarken yemek yiyemediklerini belirten öfkeli memurların tepkisine yol açtığı için, 10 yıl boyunca üzeri kâğıtla kaplanarak, gözlerden uzak tutulmuş. Son söz yerine, sergide ayrıca ‘lö jön’ Alain Delon ve Lars Ulrich (Metallica, evet!) koleksiyonlarında vaktiyle yer almış işler de bulunuyor. Sergi için bir yol gösterici cümle / günümüz edasıyla ‘motto’ gerekirse, onu da Pierre Alechinsky zikretmiş gibi: “Çalışırken her şey mümkün. (Resmin bir sırrı da budur.)” ‘Soru Soran Çocuklar’ EVRİM ALTUĞ “Resim, renk ve çizgiden oluşan bir yapı değil, bir hayvan, bir gece, bir çığlık, bir insan ya da tüm bunların bileşimidir.” Bu cüretkâr ve asi vecize, Hollandalı plastik sanatçı ConstantAnton Nieuwenhuys’a ait. O fırça ise, Kopenhag, Brüksel ve Amsterdam’da yaşayıp çalışan ve kendilerini bu üç kentin isim kısaltmasına dayanarak ‘KoBrA’ ismi altında buluşturan, sekiz ülke mensubu, elli civarı bir grup sanatçının, İkinci Dünya Savaşı’nın ertesinde kurdukları, enternasyonal avangard sanat hareketine. İşte, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), bu yaz, KoBrA’yı ağırlıyor. Hollanda – Amstelveen’deki Kobra Modern Sanat Müzesi (KMSM) ve ABN AMRO Bank özel koleksiyonuna ait eserlerden derlenen seçki; tablo, heykel, kumaş, seramik, kâğıt üzerine işler ve belge niteliğindeki malzemelerden oluşuyor. KoBrA hareketinin sanat tahayyülü, evrensel ve içgüdüsel olanı, önyargısız bir yaklaşımla sonsuzca kucaklıyor. KMSM Müdürü Els Ottenhof’un tabiriyle, “Esin kaynakları arasında, çocukların ve akıl hastalarının yaratıcı dışavurumlarıyla örneklenebilen ‘çok yönlü primitivizm’in de bulunduğu” KoBrA hareketinin ömrü ise, bu uzun soluklu niyete aksi bir yazgı ile, Kasım 1948’den, 1951’e uzanan bin günlük bir öyküyle sınırlanmış. Buna mukabil, hareketin kendini adadığı öte ki kültürel tavırlar arasında, halk sanatı, Batı dışı sanat, kabile sanatı, tarih öncesi ve ortaçağın primitif İskandinav sanatı da gelmekte. Türkiye’nin KoBrA hareketine ilgisi, bu sergiyle de sınırlı değil. Nitekim 1992’de düzenlenen Sanart’92 etkinlikleri bünyesinde de, Ali Artun küratörlüğünde ve Ankara Devlet Resim Heykel Müzesinde, Belçika Oostende Modern Sanat Müzesi Direktörü W. Van den Bussche’ün kat Plaklardan dergilere... kıları ile, Danimarka, Belçika ve Hollanda’daki müze ve özel koleksiyonlardan derlenen 15 sanatçının 73 eserinden menkul CoBrA postCoBrA isimli bir sergi açılmıştı. Öte yandan, SSM’deki serginin izleyiciye vaat ettiği en güzel unsur, KoBrA hareketinin soyut ve somut / has delillerini, karşılaştırmalı bir tarihsel bilgilendirme ve belgesellerin desteğiyle, yorup sıkmadan izleyicilerine eriştirmesiyle açıklanabiliyor. Artun’dan ödünç, lezzetli bir okuma ile, amaçları “aklın tiranlığından Ressam Adnan Çoker’in adı Beşiktaş Belediyesi’nce düzenlenen törenle Akatlar’da bir sokağa verildi Adı artık kentin de hafızasında 64. EMMY ÖDÜLLERİ ADAYLARI ‘Mad Men’ rekora koşuyor Kültür Servisi Televizyon dünyasının Oscar’ı kabul edilen Emmy Ödülleri’nin adaylarında şimdiye kadar dört kez “En İyi Dizi” ödülüyle taçlandırılan “Mad Men”, bir kez daha drama dalının favorisi oldu. Komedinin parlayanları ise “30 Rock” ve “Modern Family” oldu. “En İyi Drama” dalının “Mad Men” dışındaki adayları ise “Boardwalk Empire”, “Breaking Bad”, “Downton Abbey”, “Game of Thrones” ve “Homeland”. “En İyi Komedi” dalında “The Big Bang Theory”, “Curb Your Enthusiasm”, “Girls”, “Modern Family”, “30 Rock” ve “Veep” aday gösterildi. ? Törenin sürprizlerinden biri de Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ın heykeltıraş Ferit Özşen’den sokağa sanatçının heykelini yapma sözü almasıydı. ÖZLEM İNAY ERTEN Türkiye’de soyut resmin duayenlerinden Adnan Çoker’in adı Beşiktaş Akatlar Mahallesi’nde bir sokağa verildi. Önceki akşam Beşiktaş Belediyesi’nin düzenlediği açılış törenine Adnan Çoker ve eşi Asuman Çoker’in yanı sıra sanatçılar, ressamın eski öğrencileri ve sanatseverler katıldı. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal ve Çoker’in konuşma yaptığı törenin sürprizi ise Başkan’ın heykeltıraş Ferit Özşen’den “Ressam Adnan Çoker Sokağı”na sanatçının heykelini yapma sözünü alma sıydı. Açılış konuşması şöyle başladı: “1951 yılında Akademi’den mezun olan Adnan Çoker, Türkiye’de soyut sanatın ilk uygulayıcılarından olmuş ve Türk sanatının geçirdiği bütün değişimlere tanık olarak adeta Türk sanatının hafızası haline gelmiştir. Çoker, sadece ressam kişiliği ve eğitimci yönüyle değil müzikten sinemaya değin uzanan entelektüel birikimi ve yaşam enerjisiyle gerçek sanatçı kişiliğinin sembollerinden biri olmuştur...” Etkinliğin en anlamlı yanlarından biri bir sanatçının yaşarken onurlandırılması çünkü; geçen yıl soyut resmin ustalarından Fer ruh Başağa’nın adı, yazlarını geçirdiği Foça’daki sokağa verilmiş, fakat bu olayın onun ölümünden bir yıl sonra gerçekleşmesi buruk bir sevinci beraberinde getirmişti. Bir şehrin karakterini, tarihini, yaşanmışlıklarını belgeleyen en önemli simgelerden biri sokak adları... Adnan Çoker isminin bir sokağa verileceğini duyduğumda onu evinde ziyaret etmiştim. Konu onun adını taşıyan sokağa her geldiğinde değişiyor ve kendimizi Türk resminin önemli isimlerini konuşurken buluyorduk. Adnan Çoker’in “Süleymaniye’de doğduğum sokağın ismi ‘Harem’di şimdi ‘Namahrem’ olarak değişmiş” sözü üzerine gülümsesem de aklının bugün Mimar Sinan gibi bir dehanın türbesine çok yakın, doğduğu ev ve sokakta olduğunu anladım. Çoker’in henüz ayakta olan evi, bir an önce müze yapılsa veya sanatçının arşivi burada araştırmacılara açılsa ne iyi olur diye düşündüm... Yorum’dan umudun türküleri ? Kültür Servisi Grup Yorum, bu akşam “Umudun Türkülerini Söylemeye Devam Ediyoruz” isimli konserleriyle Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda sahnede olacak. Orhan Alkaya, Metin Coşkun, Müjdat Gezen, Mehmet Aksoy, Pınar Aydınlar (Sağ), Barış Pirhasan, Ezel Akay,Vedat Özdemir, Şanar Yurdatapan, Nurettin Güleç, Ragıp Yavuz, Cezmi Ersöz, Ali Rıza Binboğa, Eşber Yağmurdereli, Nejat Yavaşoğulları, Orhan Kahyaoğlu, Sennur Sezer, Tugay Tanülkü, Işıl Özgentürk, Aydın Bulut gibi önemli isimlerin yanı sıra şehir tiyatroları oyuncuları da saat 21.00’de başlayacak olan konserde Grup Yorum’a eşlik edecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle