28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 TEMMUZ 2012 ÇARŞAMBA 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara B B B B A A A B Y Y Y Y B 31 35 32 32 35 35 39 27 27 27 29 29 34 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B PB A A A A A A A B B PB 30 35 32 35 38 35 42 43 40 41 32 29 29 Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris PB Bonn Y Münih PB Berlin Y BudapeştePB Madrid A Viyana Y HABERLER 19 20 20 22 20 22 24 24 25 20 26 37 23 Belgrad A 28 Sofya A 27 Roma A 30 Atina A 34 Zürih PB 26 Moskova Y 23 Aşkabat B 42 Taşkent A 38 Baku PB 32 Bişkek PB 36 Tiflis Y 34 Kahire A 39 Şam A 43 Ülkemizin kuzey ve doğu kesimlerinin parçalı ve yer yer çok bulutlu, Orta ve Doğu Karadeniz kıyıları ve Sinop çevreleri ile öğle saatlerinden sonra Çankırı, Kastamonu, Ankara’nın kuzey ve doğu kesimlerinin kısa süreli ve yerel olmak üzere aralıklı sağanak ve gök gürültülü sağanak, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Temmuz GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada emirle insanları vurduğu sorusu hâlâ yanıtlanmış değil. Muamma! Suriye’nin jetimizi düşürmesinin üzerinden bir aya yakın bir süre geçti. Uçağımızın füzeyle mi uçaksavarla mı düşürüldüğü sorusu hâlâ yanıtsız. Bu kez Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, “Suriye üzerinde parçalanan uçak” diye söz etmez mi? Muamma katmerleşti! Rusya, ABD ve İngiltere; ellerindeki radar izlerini Türkiye’ye gönderdi. Hükümet sözcüsü, üç ülkeden gelen iz raporlarıyla bizim saptadığımız bilgilerin örtüştüğünü söylemekle yetindi. Fakat jetimizin iddia ettiğimiz gibi füzeyle vurulduğunu dışardan gelen raporların doğruladığından söz etmedi. Bu sırada Başbakan’ın bugün Putin’le görüşmek için Rusya’ya gideceği açıklandı. Neden gidiyor Moskova’ya RTE? Muamma! Zira Dışişleri’nden aydınlatıcı bir açıklama yok! Suriye’ye daha etkin müdahaleye, Esad’ı iktidardan uzaklaştırmaya Putin’i ikna etmek için gittiğini öne süren gazete yorumlarına inansak; Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un “Esad, halkının istediği sürece iktidarda kalacak” demeci bu olasılığa şans tanımıyor. Bir olasılık daha var Rusya gezisiyle ilgili. Başbakan’ın; derya deniz engin stratejik değerlendirmelerini kitaba döken Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu’nun, Suriye’yi desteklemeye devam ederse Rusya’yı “izole etmeyi” öneren açıklamasını dayatmak amacıyla bu geziye çıktığını varsaysak… … bu olasılığı, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın “Rusya’nın takındığı Suriye tavrı nedeniyle cezalandırılması gerek” diyen açıklamasına Rusya Dışişleri Bakanı’nın “Böyle bir çıkış diplomasi ahlakına sığmadığı gibi, iki insan arasında bile edepsizlik sayılır” yanıtı, olanaksız kılıyor. Tabii şimdi Davutoğlu’nun izole etmek söyleminin kaynağı da ortaya çıkmış oluyor: Rusya’nın Suriye politikası nedeniyle cezalandırılmasını isteyen Hillary Clinton! ??? Uludere olayı muamma! Uçağımızın nasıl düşürüldüğü günden güne daha da koyulaşan muamma! Başımızdaki hükümet değil, muammalar yumağı! ??? RTE, eylül ayındaki AKP büyük kongresinde son kez genel başkanlığa adaylığını koyacağını açıkladı. Bu açıklamanın beraberinde Cumhurbaşkanlığı’na aday olacağını da açıklıyor. Oysa Numan Kurtulmuş olayı çıkıncaya kadar Gül’ün Köşk’ten sonra AKP Genel Başkanlığı ve başbakanlığına kesin gözüyle bakılıyordu. RTE’nin Çankaya’ya çıkma kararı kesinlik kazandığına, yerine Kurtulmuş’un monte edileceği haberleri yalanlanmadığına göre… Köşk’teki AKP’linin geleceği muamma! ??? Bir başka muamma. Yeni anayasayı yapmakla görevli komisyonda her madde yeni anayasa taslağına ancak üç partinin onayıyla kabul ediliyor, metne yazılıyor. Uygulama bir ilke kararı. Ama bu ilke kararı Meclis Genel Kurulu’nda ne ölçüde geçerli? Komisyondan partilerin ittifakı ile çıkacak taslağın Genel Kurul’da değiştirileceğini öne sürenlere, “Biz Meclis’in iradesine müdahale edemeyiz” diye yanıtlayan RTE; AKP çoğunluğuna dayanarak yeni anayasayı istediği biçimde yasalaştıracağını açıklamış olmuyor mu? Soru henüz yanıtsız. Bir başka muamma! ??? CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Köşk’te bir kadın cumhurbaşkanı olasılığını sık sık yineliyor. Derya Sazak dün yazısında soruyordu: “AKP adayı RTE karşısında (zorunlu olan) yüzde 50’yi aşacak CHP’li bir kadın aday varsa, parti o ismi tereddütsüz genel başkan seçmez mi?” Bu da Kılıçdaroğlu kaynaklı bir başka muamma! CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dünkü kurultay konuşması, farklı meyve sularından yapılmış bir ‘kokteyl’ tadındaydı. CHP’nin önümüzdeki 2 yıllık seçim sürecinde izleyeceği politikaların ve Kılıçdaroğlu’nun kuracağı yeni ekibin özelliklerinin ipuçlarını taşıyan bu kokteylde öne çıkan temel mesajlar şunlardı: Demokrasi ve özgürlük mücadelesi: Konuşmanın hemen başında, sosyal demokrasinin temel ilkelerini anlattığı bölümde, kullandığı akademik cümlelerin arkasındaki asıl mesajı şöyle okuduk: Halkta demokrasi ve özgürlük talebi giderek yükseliyor. Kılıçdaroğlu’na göre Cumhuriyeti kurarken ve çok partili siyasi yaşama geçerken ‘zamanın ruhunu’ (Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan ödünç alınmış bir ifade) en iyi okuyan CHP, şimdi de halktaki bu taleplerin baş savunucusu olarak mücadele verecek. Daha solcu bir kimliğe bürünecek. İstihdam öncelikli ekonomi: Kılıçdaroğlu’na göre ülkenin özgürlük kadar önemli bir diğer önceliği işsizlik. Bunu ortadan kaldırabilmek için öncelikle ekonomi yönetimine talip olması şart. Ancak kamuoyunda ise “CHP iktidara gelse ekonomiyi yönetemez” şeklinde yaygın bir kanaat var. Bu algıyı kırmak için Yeni CHP’nin Dengeleri konuşmasının ikinci bölümde ‘önce üretim, sonra paylaşım’ sloganıyla Türkiye’nin girişimci orta sınıflarına “CHP’den korkmayın” mesajı veriyordu. Parti yönetimine sendikacılar kadar sanayici ve işadamlarını sokma kararı bu sözlerin bir yansıması olacak. Eğitimden kaygılı kesimler: Üniversitelerin durumuyla başlayıp temel eğitim sisteminde yapılan düzenlemelerin sakıncalarına değindiği bölümün hedefi bugünlerde 4+4+4 sisteminde çocuklarını yetiştirmekten büyük kaygı duyan velilere seslenir gibiydi. Endişe içindeki kitlelere Türkiye’nin kalkınmasının ancak ve ancak ‘çağdaş eğitim’ ile mümkün olabileceğini ve bunun bayraktarlığını da CHP’nin yapmakta olduğunu hissettirdi. Savaş karşıtı dalga: Önceki kurultaylarda CHP liderinin konuşmalarında dış politika hiç bu kadar yere sahip olmamıştı. Bunun nedeni Türkiye kamuoyunun hükümetin Suriye politikalarına muhalif tutumu. Bu savaş karşıtı dalgayı yakalamak isteyen Kılıçdaroğlu kendi sözleriyle yetinmeyerek Arena’yı dolduran partililerine de ‘barış’ çağrısı yaptırdı. İçeride de barış: CHP lideri sadece dışarıda değil içeride de Kürt sorununun çözümüne talip olarak ‘barış’ arayışı içinde olacağının da sinyalini verdi dün. İlk kez bir yol haritasıyla Başbakan’a gidişi CHP içinde tepkilere neden olmuştu. Dünkü konuşması, bu tutumunu değiştirmeyeceğinin ve sorunun çözümüne desteğe hazır olduğunun güçlü bir teyidi anlamını taşıyordu. Masadan kalkmam: Kılıçdaroğlu kendisine “Neden hâlâ AKP ile anayasa müzakere ediyorsun?” diye soranlara da karşılık verdi kurultay konuşmasıyla. CHP lideri çağdaş, demokratik ve özgürlükçü bir anayasa ortaya çıkması için masada oturmaya devam edeceklerini net biçimde kendi tabanına deklare etmiş oldu. Güçlü laiklik vurgusu: Referandum ve seçim öncesine denk gelen kurultay konuşmalarında ‘laiklik’ vurgusu yapma ihtiyacı hissetmeyen Kılıçdaroğlu, tabandan yükselen eleştiriler nedeniyle olsa gerek bu kez konuşmasının bir paragrafını bu konuya ayırararak çok güçlü ifadelerle laikliğe sahip çıktı. Aydınlara çağrı: AKP’nin ilk dönem reform politikalarına verdikleri destekle iç ve dış kamuoyunda meşruiyet kazanmasında önemli rol oynayan aydınlar arasında, ‘otoriterleşme’ kaygısının yükseldiğini de tespit etmiş durumda CHP lideri. Bu yüzden son bölümü onlara ayırdı ve iktidarın baskıcı uygulamalarını korkmadan eleştirmeleri çağrısı yaparak tamamladı konuşmasını. ‘Recep Bey’ ile polemik yok: Bundan önceki kurultay konuşmalarında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın politikalarını kendisine sık sık ‘Recep Bey’ diye seslenerek eleştirirdi CHP lideri. Dün bir saati aşan konuşmasında birçok hükümet uygulamasını eleştirmesine rağmen Başbakan ile ismini anarak polemiğe girmekten özenle kaçındığını fark ettim. Danışmanların etkisi olsa gerek... ‘UW’ ve Yerli Ortakları ABD, Libya’dan sonra, Suriye’de de bir UW (Unconventional Warfare – konvansiyonel olmayan savaş) stratejisi uyguluyor. UW’nin, 2010’da yayımlanmış (TC 1801.), halen güncelleştirilmekte olan bir el kitabı da var (internetten ulaşabilirsiniz). Bu el kitabını, Ortadoğu’nun geleceğine ilişkin projeleri yansıtan, bizim yıllar önce yayımladığımız haritayla, bu haritayı aktaran Albay Ralph Peters’in Pentagon Haberalma Ofisi Başkan Yardımcı olduğu sırada, ABD Harp Akademisi dergisi Parameters için 1997’de kaleme aldığı, yeni savaşlarda bilgi dağılımının, yönetiminin önemini tartışan “Constant Conflic” (sürekli çatışma) başlıklı denemesiyle birlikte okumak gerekiyor. Kısaca anımsatırsam, harita “Büyük Ortadoğu” bölgesinin etnik, dini temellerde küçük homojen devletlere bölünmesi halinde oluşacak yeni durumu betimliyordu. Denemede de Peters, bugün yeni savaşları kazanmanın yolunun, savaşa ilişkin bilgilerin denetiminin, üretiminin, yayılmasının etkin biçimde yönetilmesinden (information warfare) geçtiğini savunuyordu. UW’nin el kitabı Kısaca özetlersem: UW, ABD’nin politikalarını benimsemeyen yönetimleri, doğrudan konvansiyonel savaşlar (Irak, Afganistan) yerine, o ülke içindeki toplumsal (etnik, dini hatta ekonomik) çelişkilerden, hoşnutsuzluklardan yararlanarak devirmeye, kendine yakın bir yönetimi yerleştirmeye ilişkin. ABD, UW’yi gerektiğinde geniş çaplı askeri hareketlere açılan, bir işgal gücünün girişine zemin hazırlayan bir yöntem olarak görüyor (s. 8). El kitabı ABD güçleri açısından UW sürecini (isyancıların gelişme sürecini değil) yedi aşamalı olarak düşünüyor: Hazırlık, ilk temas, sızma, örgütleme, inşa, konvansiyonel güçlerle birleşecek harekâtlar, ulusal denetimi ele geçirerek düzenli orduya geçerken var olanı dağıtmak. Bu saptamalardan sonra UW el kitabı, Mao’dan “Gerilla halk içinde suda balık gibidir” Sun Tzu’dan “Savaşta gizli hareketler esastır” alıntılarıyla, devam ediyor. UW planının en önemli ilgi nesnesi “halkın psikolojisi”. UW el kitabı ya bunu kendi projesinden yana değiştirmeyi ya da göreli olarak sayısı küçük bir isyancı grubunun iktidara el koymasını kabul edebilecek bir tarafsızlığa çekmeyi hedefliyor. Bu nedenle, günümüzde sosyal medyayı, internet alanını, denetlemek ve kullanmak özellikle önem kazanıyor. İkinci araç, rejime karşı savaşmaya niyetli, ABD ile işbirliğine açık, uygun bir ideolojiye, liderliğe sahip, sınırlı da olsa bir isyancı hareket bulmak ya da üretmek (bu konuda ilginç bir araştırma “The Syrian opposition: Who’s doing the talking?”, The Guardian 15/07/2012 – bir özeti için: www.haber.sol.org.tr/dunyadan/esadmuhalefetininemperyalizmileyakiniliskisidikk atcekiyorhaberi57061) eğitmek, örgütlemek, ülkenin ve dünyanın kamuoyuna tanıtmak. Hemen ardından da bir tür “cephe örgütleri” kurarak bunların halkın yeni ve meşru temsilcisi olduğunu, hükümetin meşruiyetini artık kaybettiğini, medya yoluyla yaymaya başlamak. Hedef ülkelerin son derece de baskıcı, halkı tarafından zaten sevilmeyen yönetimlerden oluşması da bu propagandaların etkisini arttırıyor. Sonra sıra bu isyancıları, (“cephe örgütünü”, askerlerini) finansal, askeri olarak doğrudan ya da gerektiğinde sabotaj, suikast vb, yöntemlerle desteklemeye geliyor. UW bu adımların başarılı olabilmesi için ülkede yaygın bir çatışma havasının yaratılması gerektiğini söylüyor. Bu UW’nin başarılı olabilmesi için medyadaki kanaat önderlerine büyük görevler düşüyor. Ne yazık ki Türkiye’de de kimi köşe yazarları, bu stratejinin en önemli bileşeni olan “yanlış bilgilendirme savaşına” doğrudan katılıyorlar. Bu yazarlardan biri kendisiyle aynı noktada bulunmayanları, pazartesi günü “Suriye’de yaşananlara duyarsız kalmakla” (müdahaleden yana olmamakla) suçluyordu: “Perşembe günü Suriye’de Hama yakınlarında Tiremse köyündeki korkunç katliam. Esad rejimine bağlı tanklar, ağır silahlar direnen köyü sardı, bombardıman başladı, insanlar camilere sığındı, aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu 200’ün üzerinde insan öldürüldü” diyor ve ekliyordu “Ne olup bittiğini bilgisayarda iki klikle öğrenebilirsiniz. Öğrenmediyseniz zaten ayıp.” Ne olup bittiğini kolaylıkla öğrenmek olanaklı, ortada gerçekten bir ayıp var. Ne olup bittiğini öğrenmek için UW stratejisinin propagandalarından başka şeyler de okumak, olaylar karşısında eleştirel mesafeyi korumak gerekiyor. Ayıp olan bunları yapmadan yazmak. Pazartesi günü New York Times, Tiremse’de yaşananların katliam değil, bir savaş olduğunu aktarıyor, ölü sayısını yüzde elli indirirken içlerinde kadınların, çocukların olmadığını vurguluyordu. Biz bunun böyle olduğunu hafta sonunda çoktan internetteki çeşitli kaynaklardan öğrenmiş bulunuyorduk. “Sol.org” gibi sosyalist web siteleri bu bilgileri aktarmaya başlamışlardı. Evet ortada bir ayıp var, ama bu “Suriye projesine” katılanların ayıbı... Kılıçdaroğlu’nun yeniden seçildiği kongrede bugün PM seçimi yapılacak Keskin öne çıktı TÜREY KÖSE ‘Değişimi CHP gerçekleştirecek’ CHP kurultayında Prof.Dr. Sencer Ayata’nın başkanlığında 81 il temsilcisi tarafından hazırlanan bildiri oybirliğiyle kabul edildi. “Özgürlüğün partisi CHP, Türkiye’de özgürlükçü değişimi gerçekleştirecektir” denilen bildiride bu dönüşümün ana hedefleri sıralandı. Bildiride yer alan bazı hedefler şöyle: “Devlet, kadınların bedenlerinden, tercihlerinden ve örgütlerinden elini uzak tutmalıdır. İnternet denetimleri ve telefon dinlemeleri yapan tüm devlet kurumlarının, TBMM’de belirlenecek bir komisyona hesap vermesi sağlanmalıdır. Hukuka aykırı yoldan elde edilen deliller dava dosyalarından çıkarılmalıdır. Çorum, Maraş, Sivas katliamları, 12 Eylül dönemi işkenceleri, faili meçhuller, Uludere gibi kitlesel insan hakları ihlallerini soruşturmak için geniş yetkili bir Meclis komisyonu kurulmalı ve elde edilecek yeni delillerle gerekirse yargılamaların yeniden başlaması sağlanmalıdır. Terörle mücadeleye devam edilirken diğer yandan Kürt sorunu çözüme kavuşturulmalıdır.” ANKARA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, rakipsiz girdiği kurultayda 1164 oy alarak yeniden genel başkan seçilirken, asıl yarış bugün Parti Meclisi (PM) seçimlerinde yaşanacak. Parti içindeki çeşitli gruplar Kılıçdaroğlu’nun 80 kişilik anahtar listesinin yanı sıra 52 kişilik “anahtarın anahtarı” listeleri çıkarmaya hazırlanıyor. Örgütlerden sorumlu genel başkan yardımcılığına Denizli Milletvekili Adnan Keskin’in getirileceği beklentisi öne çıkarken; İstanbul milletvekilleri Erdoğan Toprak ile Gürsel Tekin arasında da birbirini “çizme yarışı” bekleniyor. CHP’nin Arena Spor Salonu’nda düzenlenen 34. Olağan Kurultayında divan başkanlığına Altan Öymen seçildi. Kılıçdaroğlu, konuşmasının ardından 1111 delegenin imzasıyla yeniden genel başkanlığına aday gösterildi. 1282 delegeden 1232’si oy kullanırken geçerli olan 1164 oyun tamamını alan Kılıçdaroğlu yeniden genel başkanlığa seçildi. Kılıçdaroğlu’nun önceki gün akşam Denizli Milletvekili Adnan Keskin’le görüşerek “Beraber çalışmak istiyorum” mesajı verdiği öğrenildi. Keskin de PM adaylığı için başvuruda bulundu. Kılıçdaroğlu gece yarısı Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap’la da görüşürken, dün gün boyu kurultay salonunda çeşitli spekülasyonlar yapıldı. Keskin’in örgütlenmeden sorumlu olarak MYK’ye girmesi durumunda Matkap’ın genel sekreterliğe kaydırılabileceği ya da MYK dışı kalabileceği kulislerde konuşuldu. Genel başkan yardımcıları Erdoğan Toprak ve Nihat Matkap’a tepki göstererek yönetimden istifa eden Gürsel Tekin’in de yeniden yönetime girmesi bekleniyor. Genel başkan yardımcılarından Atilla Emek’in ise Yüksek Disiplin Kurulu’na kaydırılması bekleniyor. Anahtar listede 16 MYK üyesinin yanı sıra Burhan Şenatalar, Fikri Sağlar, Gülseren Onanç, Şavak Pavey, Hurşit Güneş gibi isimlerin yer alması bekleniyor. Aydınlık Türkiye için Yeniden genel başkan seçilen Kılıçdaroğlu delegelere teşekkür konuşması yapmak için kürsüye geldiğinde Onur Akın ile birlikte salonu selamladı. Onur Akın, CHP için yaptığı “Bir Islık da Sen Çal” seçim şarkısını seslendirdi. Kılıçdaroğlu teşekkür konuşmasında “Barışın, dostluğun ıslığını seslendireceğiz. Değişim dönüşüm için yola çıktık. Aydınlık Türkiye için yola çıktık. Hiç kimseyi ötekileştirmemek için yola çıktık. Yaşanabilir bir ülke yapmak için yola çıktık. Çocukların yatağa aç girmediği, barışın, huzurun, onurun olduğu bir ülke için yola çıktık, yolculuğumuz devam edecek. Gönül, destek, el verenlere şükran sunuyorum” dedi. Kulisler hareketli CHP’de tüzük değişikliğinden sonra gerçekleştirilen ilk kurultayda PM sayısı 60’a inecek, yüzde 33 kadın ve yüzde 10 gençlik kotası uygulanacak. PM üyelerinin 8’i Genel Başkan’ın önereceği 12 aday arasından Bilim Yönetim Kültür Platformu içinden seçilecek. Kurultayda dün PM üyeliği için 600’ü aşkın aday başvuruda bulundu. PM raporuna muhalefet şerhi koyan tek üye olan Mersin Milletvekili İsa Gök, yeniden aday olmadı. Adaylık başvurularının sabah saat 09.00’a dek uzatılması dikkat çekti. Kılıçdaroğlu’nun anahtar listesinde yer vereceği bazı milletvekillerini bizzat aradığı, bazılarını ise danışmanlarına aratarak adaylık başvurusunda bulunmalarını istediği öğrenildi. Samsun Milletvekili Haluk Koç, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Manisa Milletvekili Özgür Özel ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç aranan milletvekilleri arasında yer aldı. Kılıçdaroğlu’nun 80 kişilik genişletilmiş bir PM anahtar listesi hazırlaması beklenirken; 52 kişilik “anahtarın anahtarı” listesi için yoğun kulis yapıldı. Kulislerde, Gürsel Tekin’in örgütlerden sorumlu genel başkan yardımcılığı görevine Adnan Keskin’in gelmesine destek verdiği kaydedildi. Gürsel Tekin ile Erdoğan Toprak’ın bugün birbirlerini “çizme” yarışına gireceği beklentisi de dile getirildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle