28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 TEMMUZ 2012 SALI 8 İstanbul Y Edirne PB Kocaeli Y Çanakkale PB İzmir A Manisa A Denizli A Zonguldak Y Sinop PB Samsun PB Trabzon PB Giresun PB Ankara A 31 34 33 33 36 38 41 26 29 30 30 29 35 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars A A A A A A A A A A B B B 30 36 34 42 35 34 42 44 40 39 33 28 28 Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris PB Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte B Madrid A Viyana PB HABERLER 18 18 18 22 19 19 22 21 21 22 26 36 21 Belgrad A 27 Sofya A 27 Roma A 29 Atina A 37 Zürih PB 24 Moskova Y 21 Aşkabat B 38 Taşkent A 40 Baku A 33 Bişkek Y 36 Tiflis Y 32 Kahire A 39 Şam A 42 Ülkemizin kuzey kesimlerinin parçalı ve yer yer çok bulutlu, İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Yalova, Kırklareli, Bandırma, Zonguldak ve İnebolu çevrelerinin kısa süreli ve yerel olmak üzere aralıklı sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 17 Temmuz GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Siber saldırı grubu RedHack, bu kez hükümet yanlısı ‘korsanları’ hedef aldı ? Baştarafı 1. Sayfada Kılıçdaroğlu’nun yeniden seçileceğinde birleşiyor. Asıl sorunun “CHP’yi kavga, hizip, bölünme üreten parti olmaktan kurtaracak, iş yapan, ülkeyi büyüten, büyümenin meyvesini eşit dağıtan, proje düşünen bir partiye dönüştürecek yeni yönetici kadroları oluşturmak olduğunun” altını çiziyor. Doğal olarak partiyi iktidara hazırlayacak kadroyu oluşturma görevi, örgütten, medyadan tam yetki ve destek alan Kılıçdaroğlu’na düşüyor. CHP’yi iktidara taşıyacak yeni kadroyu Kılıçdaroğlu’nun kimlerden oluşturduğunu perşembe sabahı göreceğiz. 60 kişiden oluşacak Parti Meclisi çarşaf liste ile seçilecek. Bu, CHP tarihinde bir ilk! ??? Kemal Kılıçdaroğlu tartışmalı bir kurultayda 22 Mayıs 2010’da 1189 delegenin oylarıyla genel başkan seçildi. Bugün 17 Temmuz 2012. Genel başkan seçildiğinin üzerinden iki yıl iki ay geçti. İki yıllık süreçte Kılıçdaroğlu’nun bir kez olsun 6 Ok’tan söz ettiğine ve “yeni” diye tanımladığı CHP’nin 6 Ok’u koruyup savunacağını söylediğine tanık olmadık. İki yılı aşan genel başkanlığındaki konuşmalarında Atatürk adını çok az kullandı. Şimdi yeni bir ilke daha tanık olduk: 34. Kurultay’a bir hafta, birkaç gün kala Kılıçdaroğlu demeçlerinde Atatürk adını sık sık kullanıyor. Daha önemlisi, söz etmekten özenle kaçındığı Atatürkçülüğün partinin temel anlayışı olduğunu ve Atatürkçülüğü, “sürekli değişim, dönüşüm ve devrimcilik olarak gördüklerini” ifade ediyor. Partiye getirdiği değişim ve dönüşüm hamlesini Atatürkçülüğe, Atatürk’ün devrimci karakterinin devamına bağlıyor. Güncel’de yeni sıfatı ekleyerek CHP’yi temel ilkelerinden, Atatürk’ten, devrimlerinden, Atatürk aydınlığından kopma izlenimi veren başta genel başkan; yönetici kadroların açıklamalarını, konuşmalarını sürekli eleştirdik. Şayet değişim ve dönüşüm istiyorsa CHP; kuruluş felsefesinin ürünü 6 Ok’u çağdaş ve evrensel kurallara koşut anlayışla yorumlamasındaki gerekliliği birçok kez vurguladık. Son günlerde Kılıçdaroğlu 6 Ok’a bağlılıktan söz ediyor. Atatürk ve Atatürkçülük konusunda, elbette memnuniyetle karşılanacak değişim ve dönüşüm işaretleri veren açıklamalar yapıyor: “Atatürk’ün çağdaş uygarlık hedefini algılayamazsanız dar kalıplar içine sıkışıp kalırsınız. Değişim ve devrimcilik O’nun temel felsefesidir. O açıdan CHP yenilenmek zorundadır. (Fikret Bila 15.7.2012)” diyor. Bila’ya “Atatürkçülüğü belli statik çerçeve içinde görmek zaten yanlış ve Atatürkçülükte temel hedefin çağdaş uygarlık” olduğunu da söylüyor. Bu söylemler Kılıçdaroğlu’ndan iki yıldır işitmediğimiz söylemler! ??? Düne kadar açık seçik söyleyemediği kimi konularda bu kez tam tersini sergileyen; örneğin “Laiklikten ve Atatürkçülükten taviz yok. Partililer rahat olsun. (Vatan15.7.2012)” söylemiyle dikkat çekiyor. Tabii, daha önceleri laikliğin tehlikede olmadığını söyleyen CHP Genel Başkanı’nın bugün laiklikten ödün vermeyeceği söylemi, laiklik ilkesine gönülden bağlı parti örgütünden gelen seslerden kaynaklanıyor. AKP’nin eğitim alanındaki, üniversite ve ortaöğretimde laikliğe, laik eğitime aykırı uygulamalarına (Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına karşın) yeterince karşı çıkmayan genel başkandaki değişimi vurgulayan açıklamalar, CHP’de sürekliliğini temenni ettiğimiz dönüşüm ve değişimin kanıtı. CHP’nin laiklik konusundaki duyarlılığının ne ölçekte olduğunu, AKP’nin yeni anayasayı hazırlık komisyonuna, “devlet düzeninin din kurallarına göre belirlenemeyeceği maddesinin anayasadan çıkarılmasını” içeren önerisine karşı vereceği savaşımda göreceğiz. ??? CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu güvence veriyor; kurultaydan “yeni kadrolarla, yeni bir anlayışla yola çıkacaklarını” söylüyor. 34. CHP Kurultayı hayırlara vesile olur inşallah! ‘Ak’lamıyor hack’liyoruz’ MERT TAŞÇILAR ANKARA Geçen haftalarda Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesini “hack” leyen “RedHack” siber saldırı grubu, dün gece yarısı Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gelen ihbarları açıkladı. Yaptıkları eylemin amacının, hükümet yanlısı olduğu iddia edilen “Akıncılar” ismindeki hack grubuna yönelik olduğu belirtildi. Twitter üzerinden yapılan açıklamada, Akıncılar ismindeki siber saldırı grubunun, RedHack’i ve eylemlerini destekleyen akademisyen ve yazarların kişisel bilgilerini yayımlamasına yönelik tepki gösterildiği vurgulandı. Hack grubu sansürsüz bir şekilde yayımladığı ihbar dosya sına ekli açıklamasında her türlü baskıya karşın belgeleri yayımlamaya devam edeceklerini hatırlatarak “Bizi ABD, AB, Rusya veya Çin gibi emperyal güçlerle durduramayanlar ‘sanal kontrgerillalar’ yaratarak birçok karalama sayfaları açtılar. Ve yine bizi terörist gören devlet, bunların yabancı ülkelere saldırması için destek verdi. ABD bizi kınarken, bu ‘sözde milliyetçilerin’ ABD’den yana tavır alması zaten olayın ne olduğunu göstermektedir. Ya saldığınız bu ‘code’ bilgisi bile olmayan tecrübesiz hacker bozması itlerinizin tasmasını bağlarsınız ya da sonuçlarınıza katlanırsınız. AK’lamıyor, Hack’liyoruz!” denildi. Bakanın Vicdanı Ertuğrul Günay’ın “Vicdan azabı yaşıyorum” açıklaması, pazar günkü gazetelerin manşetindeydi. Demeçte bunca büyük haber değeri taşıyan öğe nedir… diye düşündüm. Acaba bir AKP bakanının “vicdan” taşıması mı? Bakanın vicdanı olup, bulunduğu yerde hâlâ bulunması mı? Yoksa; samimiyetsizliğin tavan yapması mı? “Hukuk devletimizin” son icraatlarından biri olan faşist canilerin ortalığa salınması üzerine Kültür Bakanı biliyorsunuz; “Bu uygulamanın bilmeden ortaklarından birisi olarak vicdan azabı yaşıyorum” dedi… “Bilmeden ortaklık” edilen hükümet üyeliği artık nasıl bir şey oluyorsa… Bunun itirafına karşın inandırıcılık kaybına uğramayan bir hükümet ya da bakan hâlâ nasıl yerinde kalabiliyorsa… Ama gözden kaçtı/kaçırıldı… diyelim ve söylenenlere inanalım. Dün bilmiyordun... şimdi biliyorsun... Bile bile… orada hâlâ nasıl oturuyorsun? Hem oturmaya devam edip ve hem nasıl “vicdan”dan söz edebiliyorsun? Kullanılmayan “vicdan” ne işe yarıyor? Kullanılmayan “vicdana” vicdan denir mi? Ertuğrul Günay’ın sözleri… kafamda böyle “vicdan nedir”e dek varan bir dizi soruyu tetikledi… Bir başka yazımda da yazmıştım. “Vicdan”, bizde soyut bir kavram… “Vicdansız!” “Vicdanın elvermesi/vermemesi” “Vicdanın kaldırması/kaldırmaması” “Vicdan sızlaması” ya da “vicdan işi” gibi… dilimizde sıklıkla kullanılan çok sayıda deyim var ama herkesin gereğinde kendi meşrebince içini doldurduğu ifade alabildiğince muğlak olabiliyor... Vicdanın içeriğinin, nerede, ne zaman, kimi, ne kadar bağladığı… belli değil. Oysa “conscience” olarak “bilinç” ve “vicdan”ın tek sözcüğe indirgendiği Batı kültürlerinde, bu kavram çok ağır, ciddi ve somut bir gerçekliktir. Batı’da “conscience” ahlaktan çok önce; “bilinç” yani farkındalıkla başlar… Bu, “vicdan”ın, bir iç hesaplaşması olmasını ve dışardan dayatma yerine… otomatik olarak içselleştirilmesini getirir… “Bilinç” ve “vicdan” kavramsal olarak bizde bıçak gibi birbirinden ayrılabildiğinden; bizim toplumumuzda biri illaki diğerini gerektirmiyor… Günay gibi sonuna kadar “bilinçsiz” olduğunu itiraf etmesine karşın,“vicdan”dan bahseden insanlar çıkabiliyor… Bir “iç ses”, “iç muhakeme” yerine bizde vicdan, toplumda ilişkileri ilgilendiren “ahlaki değerler” üzerinden şekillendiğinden; “topluma karşı zevahiri kurtaran” bir “vicdan” devreye giriyor… Bakan demecinin bir başka yerinde nitekim, belirsiz bir “kamu vicdanından” da söz ediyor… Halkın sıklıkla gazını almak amacıyla başvurulan çok klasik bir klişeyle; “kamu vicdanını yaralayan sonuçlar ortaya çıkmıştır!” diyor… Batı’nın farklı ülkelerinde bulundum… hiç böyle yüzer gezer bir “kamu vicdanı” kavramıyla karşılaşmadım. “Kamu vicdanı yaralanmış” da… sonuçta ne olmuş? Yapılan “vicdansızlık” için bir geri dönüş/tamir imkânı mı açılmış? Düşünülmeden söylenen tamamen boş retorik laflar bunlar. Bakanın vicdanı; boş “retorik” ötesinde herhangi bir anlam/içerik taşısaydı; beyanatının gereği olarak istifasını sunması gerekirdi… Son olaya gelene dek zaten… Günay’ın bir vicdanı olsaydı… Her şeyden önce “hükümsüz tutuklu” olarak hapishaneleri dolduran gazeteciler, aydınlar, öğrenciler, değerli bilim insanları için sızlardı… Görevlerini yaptıkları için art arda işlerini kaybeden gazeteciler için sızlardı… “Sen de kim oluyorsun?” diye horlanan ve aşağılanan sanatçılar için sızlardı…. Başörtüsü özgürlüğünü elde ettikten sonra bedenleri üzerindeki haklarını yitiren kadınlar için sızlardı… Gazetecisi, aydını, öğrencisi, bilim insanı, sanatçısı, kadınıyla… ezcümle karanlığa sürüklenen ülkesi için sızlardı… Vicdanı geçtim…. Ertuğrul Günay’da birazcık “farkındalık”, ufacık “duyarlılık” olsa; yürek burkan bu tablo karşısında; “vicdan” lafını ağzına almaya cesaret edemezdi. “Opera festivalinin” geçen gün açılışında karşılaştığı uzun alkışlı protestolardan sonra durup biraz düşünürdü: “Ben nerede yanlış yaptım?” Meral Akşener, tarihi 28 Şubat kararlarının MGK’de değiştirildiğini söyledi Kullanılmayan vicdan vicdan mı? ‘Maddeler yumuşatıldı’ MUMCU’DAN YANIT ERDEM GÜL Ağar, ikna edemedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Aydın Yenipazar Cezaevi’nde günlerini geçiren eski DYP Genel Başkanı ve Susurluk mahkumu Mehmet Ağar, Radikal gazetesine verdiği söyleşide, Uğur Mumcu cinayetinin ardından yıllardır gündemden düşmeyen bir konuya değindi. Ağar, cinayetin ardından Emniyet Genel Müdürü sıfatıyla Mumcu’nun evini ziyaret ettiği sırada Mumcu’nun eşi TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu’ya söylediği “Bir tuğla çekersem devlet yıkılır” sözlerinin kendisine ait olmadığını savundu. Ağar’a yanıt Mumcu’nun kızı Özge Mumcu’dan geldi. Mumcu, Ağar’a Emniyet Genel Müdürlüğü’ne atandığı dönemde annesi ile görüşme talebinde bulunduğu ve görüşmede aile avukatı Emin Değer’in de hazır bulunduğunu kaydetti. Değer’in görüşmenin ayrıntılarını Can Dündar’ın “Uğur Mumcu Cinayeti” belgeselinde açıkladığını hatırlatan Mumcu, o diyaloğu şöyle yazdı: G.M.: Bu olayların ortaya çıkmasını engelleyen bir duvar oluşuyor… M. A: Evet, soruşturmayı engelleyen bir duvar var... G.M: Bir tuğla çekin o zaman, gerçekler ortaya çıksın.. M.A: Bir tuğla çekersem, duvar yıkılır… G.M: O zaman çekin, kenara çekilin… M.A: Onu da yapamam… G.M: O zaman çekerler, altında kalırsınız… Tüm bu konuşmalar ortadayken Ağar’ın 20 yıl sonra gelen yalanlamasının “ikna edici olmadığının” altını çizen Özge Mumcu, “Bunu da bir bellek notu olarak not düşelim” dedi. Okullarını istiyorlar Kartal Öğretmen Zekeriya Güçer İlköğretim Okulu öğrenci ve velileri okullarının imam hatip okuluna dönüştürülmesini Kartal Kaymakamlığı önüne yaptıkları yürüyüşle protesto etti. Kaymakamlık önüne gelindiğinde önde bulunan çocukların önünü kesen polis, kaymakamlık binasını kalkanlarla çevirdi. Kaymakam Nuh Mehmet Hamurcu ile görüşen öğrenci velileri, kaymakamın taleplerine olumlu yanıt vermediğini belirtti. Basın açıklamasını yapan Tamer Vurun “Kartal Belediye Başkanı, İlçe Milli Eğitimi Müdürü’nün de aralarında olduğu bir heyetle sorunun çözülebileceğini söyledik. Kaymakam inisiyatifin kendisinde olduğunu belirterek ‘Size kolay gelsin’ diye yanıt verdi” dedi. ANKARA 28 Şubat döneminin İçişleri Bakanı Meral Akşener, 28 Şubat kararlarının MGK’ye 24 madde olarak geldiğini, toplantıda 18 maddeye düşürüldüğünü, kararları dönemin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’in talimatı üzerine imzaladığını açıkladı. Akşener, Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’na özetle şunları söyledi: 28 Şubat kararları: 24 madde çok keskin cümlelerle, yani kelimelerin seçimi falan çok keskindi, sonra 18 maddeye düşürüldü. Daha muğlak ifadelere veya daha rencide etmeyecek kelimelerle ifade edilecek bir noktaya getirildi. Bana Çiller telefon açtı, imzalamam gerektiğini söyledi. Ben de imzaladım. Çiller, komutanların görevden alınmasını istedi: Sayın Nevzat Ercan, Hasan Ekinci ve Çiller, rahmetli hocaya gidiyorlar, bunun (Genelkurmay Başkanı’nın ve diğer kuvvet komutanlarının) alınmasını istiyorlar. Kazığa oturtma: Sayın Çetin Saner’in bir sofra esnasında konuştukları bir konu o. Onu bir ölüm tehdidi olarak algılamadım. Ama hep merak etmişimdir. Niye kurşun değil, niye asmak değil de neden öyle bir duygu ve düşünce? Bu da ayrı bir psikolojik sistemi gösteriyor, yani bir kadına... ‘Vicdan’, ‘farkındalık’ olduğunda Güvenlik görevlisinin kısa mesafeden attığı gaz bombası sakat bıraktı Polis şiddeti hayat kararttı ABİDİN YAĞMUR Yasadışı gösteri sırasında evine gaz bombası düşen Mehmet Nuri Sayılır, “Niye rastgele gaz bombası atıyorsunuz?” diyerek polisle tartıştı. Tartışma sırasında polisin yakın mesafeden attığı gaz bombası Sayılır’ın ayak bileğine isabet etti. Yüzde 5 oranında sakatlanan Sayılır, olaydan 5 ay sonra “zararımın tazmin edilmesini istiyorum” talebiyle valiliğe başvurdu ancak “süre geçmiş” gerekçesiyle ret yanıtı aldı. Emniyet Müdürlüğü ve savcılık evrakında ise Sayılır, gösterici grup içinde yer almak ve polise taş atmakla suçlandı. Sayılır, yürüme zorluğu çektiği için mesleği olan sıvacılığı yapamaz hale geldi. Emniyet ve savcılık evrakında “gösterici grup içinde olduğu” iddiasına yer verildiğini Valilik Hasar Tespit Komisyonu’nun yazısından öğrendiğini belirten Sayılır, “Can acısıyla polisi kovaladığım, taş attığım doğrudur. Ama PKK yandaşı değilim. Ben o gün göstericiler içinde olsaydım polise, savcılığa ifade vermem gerekmez miydi?” dedi. Sayılır, hem Valilik Hasar Tespit Komisyonu’nun ret kararına hem de soruşturma evrakında terör örgütü yandaşı olarak nitelenmesine karşı dava açacağını belirterek, “Elimdeki tüm evrakı Cumhurbaşkanı’na göndereceğim” dedi. Retorik farkı… Ankara’daki göçükte fatura çalışana çıktı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başkentte İnönü Bulvarı’nda kaldırımda yürürken metro inşaatı nedeniyle oluşan göçüğe düşerek yaşamını yitiren Kadir Sevim’in ölümüyle ilgili olayda fatura işçilere çıktı. Ankara Savcılığı’nca hazırlanan iddianamede ASKİ görevlisi iki şahsın tali kusurlu olduğu, aynı zamanda metro inşaatı firması yetkilisi iki mühendisin de tali kusurlu olduğu belirtildi. Dört kişinin yargılanması için hazırlanan iddianamede sanıklar hakkında taksirle adam öldürme suçu kapsamında 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istendi. İddianamenin kabulünün ardından dava Ankara 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Kaldığı huzurevinde gözaltına alındı Öldürülen teröristin babası yargılanacak Üzmez cezaevinde Taziye davalık oldu Haber Merkezi Yargıtay’ın “cinsel istismar” ve “küçük yaştaki çocuğun ruh sağlığını bozma” suçlamasıyla 13 yıl 1 ay 15 günlük hapis cezasını onadığı eski Vakit gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez, kaldığı huzurevinde gözaltına alınarak tutuklandı. Polis ekipleri dün sabah saatlerinde Üzmez’in kaldığı belirlenen Özel Pursaklar Yaşlı Bakım Merkezi’ne gitti. Burada gözaltına alınan Üzmez, Emniyet’teki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Sincan Cezaevi’ne götürüldü. Bakım merkezinin yetkilileri, Üzmez’in 1 yıldır burada kaldığını belirterek “Ara sıra oğlu ziyaret ediyordu. Yargıtay cezasını onadıktan sonra da burada kalmaya devam etti. Sabah saatlerinde, polis ekipleri kendisini gözaltına aldı. Oldukça şaşırmış ve bitkin görünüyordu” dedi. HİLAL KÖSE Şırnak Uludere’de 14 Mayıs 2011’de PKK’ye yönelik operasyonlarda öldürülen Hanifi Aydın’ın cenazesinin ardından kurulan çadırda taziyeleri kabul eden babası Faruk Aydın hakkında örgüt üyesi olduğu, örgüt propagandası yaptığı gerekçesiyle 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. İddianamede, Aydın dahil 6 şüphelinin, örgütün çağrıları doğrultusunda taziyeye ve Nevruz eylemine katıldıkları, örgüt adına propaganda suçunu işledikleri ifade edildi. İddianamede, silahlı terör örgütü PKK/KCK’nin ülke genelinde düzenlenen Nevruz kutlamalarıyla, güvenlik görevlileriyle girdikleri çatışmalarda ölen örgüt mensuplarının cenaze törenlerini bir propaganda aracına dönüştürdüğünün bilindiği ifade edildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle