23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 HAZİRAN 2012 PERŞEMBE 4 HABERLER Bekir Bozdağ ve Sadullah Ergin’in koordinasyonunda yürütülen çalışma son siyasi karar için Erdoğan’da Yeni Mısır Yalanı: M. K. Demokrasisi Mısır’da 1617 Haziran arasında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tur kesin sonuçları, 1 hafta süre geçtikten sonra açıklandı. Başkanlık seçimi arifesinde, Mısır’ın görüntüsü şöyleydi: Bir yanda alternatif olarak sunulan kırk katır ile kırk satır ve ortada biçare Mısır. Gerçekten de, seçimlerin iki favorisi bu görüntüyü doğruluyordu. Bir yanda, askerlerin adamı, Mübarek’in eski başbakanı Ahmet Şefik, öte yanda da Müslüman Kardeşler’in (M. K.) adayı Muhammed Mursi. Biri askeri dikta, öbürü de şeriat özlemli rejimin iki temsilcisi. Hangisi kazanırsa kazansın, bundan demokrasi çıkmayacağını anlamak güç değildi. Nitekim, seçimlere katılım oranı da yüzde 51’de kaldı. Oturmuş Batı demokrasilerine baktığınızda, katılım oranı yadırgatıcı görünmeyebilir. Ama unutmamak gerekir ki, bu seçimler ülkede “devrim rüzgârlarının!” estiği bir eylemler zincirinin ardından gelmekteydi ve katılımın çok daha yüksek olması gerekirdi. Katılan yüzde 51’in, yüzde 51.73’ünün oyları Muhammed Mursi’ye giderken, yüzde 48.27 oranında oy da Hüsnü Mübarek’in son başbakanı Ahmet Şefik’e yöneldi. Böyle bir eylemin ardından, Ahmet Şefik’in yüzde 48 oy alması, ordu ile Mübarek’in ülkede hâlâ geniş bir tabana ya da daha doğru bir deyişle büyük bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor. ??? Zaten Mısır’da ordu, yatırımları ve nüfuzu ile büyük bir ekonomik etkinliğe de sahip. Ayrıca Yüksek Askeri Konsey, cumhurbaşkanlığından önce yapılan, yasama seçimleriyle oluşan ve çoğunluğu Müslüman Kardeşler ağırlıklı parlamentoyu da feshetmişti. Her şey ordunun ne olursa olsun, iktidarın dizginlerini kolay bırakmayacağını gösteriyor. Tahrir Meydanı’ndaki gösterilerin başlangıcından bu yana ordu ile Müslüman Kardeşler arasında yaşamsal bir çatışma da meydana gelmiş değil. Tabii bu durumu, “henüz” yaşamsal bir çatışma olmadı şeklinde ifade etmek daha doğru olur. Yüksek Askeri Konsey’in geniş anayasal yetkileri sayesinde ordunun ağırlığını korumaya çalışacağı söylenebilir. Bu durumda, gelecekte iki taraf da karşısındakine oranla kendi ağırlığını artırmak için sürtüşebilir. Cumhurbaşkanı seçilen Muhammed Mursi daha geçen yıla kadar şeriatı savunan bir İhvan üyesiyken, şimdi ne kadar değişim gösterir kestirmek güç. Ama bölgedeki örnekler, bu konuda önemli ölçüde yol alması, hiç değilse birkaç yıl, demokratik açılım yapıyormuş gibi görünüm vermesi gerektiğini kendisine göstermiş olmalı. Ancak böyle davrandığı takdirde, “askeri vesayeti tasfiye ediyorum” görüntüsüyle hedefine doğru yürüme yöntemlerini uygulayabilecektir. ??? Ergin Yıldızoğlu’nun pazartesi günkü köşesinde, şu satırlar yer almaktaydı: “...Şimdi uluslararası sermayenin sesi The Economist’ten, sol içindeki (‘evet ama yetmez’ tipi) grupçuklara kadar uzanan bir yelpaze, Mısır devrimini ‘Ya darbe, ya Müslüman Kardeşler’ ikilemine hapsetmeye, devrimci olasılığı dışlamaya çalışıyor.” Burada “devrimci olasılık” yerine “demokratik alternatif” de diyebilirsiniz. Olay gerçekten, Ergin Yıldızoğlu’nun öngördüğü olasılığa dönüşürse, kimin kazanacağını ise, Mursi ve Müslüman Kardeşler’in, Türkiye’deki “ılımlı İslam” çizgisine uygun bir rotaya başarıyla oturma ölçüsü belirleyecektir. Ilımlı İslamdan kastın kapitalizmle uyumlu İslam olduğunu bir kez daha hatırlatmaya gerek var mı, bilmiyorum. Tahrir Meydanı’ndaki devrimci kıvılcımı MK ve Mısır Ordusu aracılığıyla denetim altına almış olan iç ve özellikle dış egemenler için, olasılıkların her ikisi de kullanıma elverişlidir. Tercihi her ikisinin de uyum dereceleri etkileyecektir. Ama unutmayalım, Muhammed Mursi açısından başarı, uzun bir takıyye dönemini zorunlu kılıyor. Orada da ne kadar hünerli olursa, bu Ortadoğu yalanı da o kadar kolaylıkla yutturulabilir. ÖYM’ye 5 seçenek ERDEM GÜL ANKARA AKP’de Özel Yetkili Mahkemelerle (ÖYM) ilgili değişiklik çalışması, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla, Meclis’in tatil öncesi çıkaracağı yasalar arasına alınan üçüncü yargı paketiyle birlikte yasalaştırılması için hızlandırıldı. Bakanlar ve parti yöneticilerinin birlikte yürüttüğü çalışma sonucu ÖYM’lerin yapısını değiştiren çalışma, beş seçenekli olarak hazırlanarak “siyasi karar” için Başbakan Tayyip Erdoğan’a sunuldu. ÖYM’lerin yetkilerinin daraltılmasını amaçlayan değişiklik çalışması, uzunca bir süredir hükümette Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in koordinasyonunda yürütüldü. Geçen haftalarda ÖYM’ler için “Devlet içinde devlet, gelsinler beni alsınlar” ifadelerini kullanan Erdoğan, kurmaylarından ÖYM’lerin görev alanına giren suçlarla ilgili yetki tartışmalarına yol açmayacak yeni bir düzenlemeye gidilmesini istedi. Çalışmanın, geçen hafta sona ermesi ve Erdoğan’a sunulma BAŞBAKANLIK KONUTU’NDA ZİRVE Başbakan Erdoğan, özel yetkili mahkemelerle ilgili çalışmayı değerlendirmek üzere dün akşam Başbakanlık Konutu’nda zirve gerçekleştirdi. Zirveye, Başbakan Yardımcıları Bekir Bozdağ ve Beşir Atalay, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş katıldı. sı planlanıyordu. Ancak Suriye’nin Türk uçağını düşürmesinin ardından konunun görüşülmesi ertelendi. Aynı anda parti içi ve dışında hükümetin ÖYM’leri birlikte yasalaştırmayı planladığı üçüncü yargı paketine karşı da rahatsızlıklar olması nedeniyle çalışmaların sonbahara kalabileceği hesapları yapılmaya başlandı. Ancak Başbakan Erdoğan, Suriye krizine ilişkin değerlendirme toplantılarının ardından AKP MYK toplantısında üçüncü yargı paketinin sonbahara bırakılmayıp Meclis tatili öncesinde yasalaştırılması talimatını verdi. Erdoğan, üçüncü yargı paketiyle birlikte ÖYM’lerle ilgili değişikliğin de yapılması için kurmay heyetinden hukuki çalışmayı hızlandırmalarını istedi. ÖYM’lerle ilgili çalışmaya bakanlarla birlikte partiden de katılımlar oldu. Edinilen bilgilere göre çalışma, “ÖYM’lerin tamamen kapatılarak yerine yeni bir yapının oluşturulması, ÖYM’lerin yetkilerinin daraltılması, ÖYM’lerin kapatılarak yerine terör suçlarına yönelik mahkemelerin kurulması, ÖYM’lerde özellikle rahatsızlık konusu olan kolay tutuklama ve uzun tutukluluk sorununu çözmek için özel yetkili savcıların yetkilerinde daraltmaya gidilmesi, ÖYM’lerin kaldırılıp devam eden davaların etkilenmemesi için ağır cezaya devredilmesi” gibi çok seçenekli olarak yapıldı. Erdoğan, seçenekleri inceledikten sonra “siyasi karar” verecek. Erdoğan’ın kararına göre ÖYM’lerle ilgili değişikliğin cumartesi günü TBMM Genel Kurulu’na gelmesi planlanan 3. yargı paketine eklenebileceği belirtiliyor. AKP’de ÖYM’lerle ilgili Erdoğan’ın “çalışın” talimatından bu yana parti dışındaki cemaat muhalefetinin yanı sıra parti içinde ise üç parçalı bir yapı görünüyor. Birinci grup, “Ergenekon, darbe ve KCK davalarını etkileyeceği” kaygısıyla ÖYM’lere dokunulmaması yönünde tavır sergiliyor. İkinci Grup, “ÖYM’lerle ilgili bir düzenlemeyi özellikle KCK operasyonlarının gevşemesi için gerekli görmesine karşın Ergenekon sanıklarına da yarayacağı” kaygısıyla hareket ediyor. Üçüncü grup ise “Ergenekon ve KCK’nin artık yargının yürütmenin alanına girdiği bu nedenle ÖYM’lere bir neşter gerektiği” görüşü etrafında toplanıyor. Üç görüş BDP’Lİ KAPLAN: İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN HUKUKÇULAR KARAMSAR ÖYM’ler kapanmalı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan, Tüm Üretici Köylüler Sendikası (Tüm KöySen) Genel Başkanı Şevki Konur ve beraberindeki yöneticilerini kabulünde gazetecilerin özel yetkili mahkemelerle ilgili yapılan çalışmaya ilişkin sorularını yanıtladı. ÖYM yerine “terör mahkemeleri” kurulacağı yönündeki haberlerin sorulması üzerine Kaplan, “Özel yetkili mahkemelerin ana babası DGM’ler, dedesi sıkıyönetim mahkemeleri, ceddi de istiklal mahkemeleridir” dedi. Özel yetkili mahkemelerin kapatılması gerektiğini ifade eden Kaplan, “AKP samimi ise 3. Yargı Paketi var, bir önergeyle kaldırırız. Ancak ‘Özel yetkili mahkemeleri kaldırıp yerine terör mahkemeleri kuracağım’ dersen, bu yeniden İstiklal Mahkemeleri’ni kurmak olur” görüşünü dile getirdi. Yıprandığı için ismi değiştiriliyor ? ‘Özel yetkili mahkemeler’ yerine ‘terör mahkemesi’ kurma hazırlığı, demokratikleşme beklentilerini karşılayacak niteliği taşımıyor. Hukukçular isim değişikliği değil, ÖYM’nin tamamen ortadan kaldırılması gerektiği görüşünde. İLHAN TAŞCI namikzafer@yahoo.com 771 öğrenci cezaevinde Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi’nin raporuna göre, tutuklanarak cezaevine giren, bir ceza da YÖK’ten alarak tüm haklarını kaybediyor İstanbul Haber Servisi Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi’nin “Tutuklu Öğrenciler Raporu”na göre, cezaevlerinde toplam 771 öğrenci bulunuyor. Bu öğrencilerin 325’i ise hükümlü. Öğrenciler cezaevlerinde eğitim ve sağlık haklarından mahrum bırakılıyor. Taksim’deki Cezayir Restorant’da düzenlenen toplantıyla “Tutuklu Öğrenciler Raporu” kamuoyuna açıklandı. İnisiyatif adına konuşan Ahmet Saymadi, raporda iddianameler, cezaevindeki hak ihlalleri, eğitim hakkının engellenmesi ve öğrenci mektuplarına yer verildiğini belirtti. Cezaevlerinde 771 öğrenci olduğunu ve bu rakamın 325’ini hükümlü öğrencilerin oluşturduğunu anlatan Saymadi, raporun hazırlanma aşamasında ise 62 öğrencinin tahliye edildiğini, bu durumun rapora yansıtılmadığını vurguladı. İnisiyatif üyesi ve Galatasaray Öğretim Üyesi Mehmet Karlı ise “Öğrenciler, ilk gözaltına alındıklarından itibaren devletin düşmanı olarak görülüyor ve tüm hakları ellerinden alınıyor. Bir öğrenci, herhangi bir örgüte üye olmasa bile ‘örgüt üyeliği, örgüt propagandası yapmak’ suçlarından yargılanabiliyor. Türkiye’de ‘örgüt’ suçundan yargılanmak için herhangi bir örgüt ile bağlantınız olması ya da şiddet içeren olaylara karışma şartınız aranmıyor” diye konuştu. Seçil Doğuç ise cezaevlerinde bulunan kişi sayısının son 8 yılda, yüzde 240 oranında arttığını, tutuklu ve hükümlü sayısının cezaevlerinin kapasitesinin üstünde olduğunu vurguladı. Cezaevindeki öğrencilerin de sağlık ve eğitim haklarının engellendiğini söyleyen Doğuç, “Öğrenciler Kayhan Güney ve Bayram Yılmaz ağır hasta, acilen tahliye edilmeleri gerekiyor. Öğrenciler, cezaevlerinde eğitimlerine de devam edemiyor. Transfer ücretlerinin tamamı öğrencilere bırakılıyor. Bu da her sınav dönemi için 2 bin TL’ye varan bir ücreti oluşturuyor” diye konuştu. Başak Demir de, “Kimi öğrencilerin haberleri olmadan kayıtları siliniyor, haklarında onlarca soruşturma açılıyor. Bir kişi cezaevine öğrenci olarak girdiyse, haberi olmadan bu statüsü değişebiliyor” dedi. Demir, Türkiye genelinde 2008’den 2012 Nisan ayına kadar 23 bin 236 öğrenci hakkında YÖK tarafından “disiplin soruşturması” açıldığına da dikkat çekti. YÖK’ten ‘peşin ceza’ TUNCELİ‘DEKİ 1 MAYIS KONUŞMASI Ferhat Tunç’a 2 yıl hapis cezası SELAHATTİN GÖKATALAY Vekillere ‘arka bahçe’ uyarısı TÜREY KÖSE MALATYA Tunceli’de geçen yıl 1 Mayıs İşçi Bayramı’ndaki konuşması nedeniyle hakkında “Marksist Komünist Parti (MKP) propagandası yapmak” suçundan dava açılan sanatçı Ferhat Tunç, 2 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin aldığı hapis cezası kararının ardından aıklama yapan Ferhat Tunç, “Burada cezalandırılan sanat ve sanatçının kendisidir. Olumlu bir karar bekliyordum, ancak kendilerinden olmayan ve kendileri gibi düşünmeyenlere yönelik cezalandırmalar devam ediyor. Karar siyasidir. Muhalif sanatçı kimliğimden geri adım atmayı düşünmüyorum” diye konuştu. ANKARA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, basına kapalı grup toplantısında bazı parti yöneticileri ve milletvekillerini “Örgütleri arka bahçeniz haline getirmeyin. Partiye zarar verdiğinizi görürsem cezalandırırım” diye uyardı. Kılıçdaroğlu, TBMM tatile girmeden önce grubunu topladı. CHP’de ku rultay öncesi gerçekleştirilen basına kapalı grup toplantısına yurtdışında bulunan eski Genel Başkan Deniz Baykal katılmadı. Edinilen bilgiye göre, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bazı parti yöneticileri ve milletvekillerinin kongrelere müdahale etmesini eleştirdi. Kılıçdaroğlu, “MYK’de de söylediğim için burada da söylüyorum. Bazı yöneticiler ve milletvekilleri örgütü ar ka bahçe haline getirmeye çalışıyor. Delege seçimlerine müdahale ediyor. Kurultaydan sonra partiye zarar verdiklerini görürsem cezalandırırım” uyarısında bulundu. CHP kulislerinde, Kılıçdaroğlu’nun genel başkan yardımcıları Erdoğan Toprak ve Nihat Matkap’ın yanı sıra İstanbul milletvekili Aydın Ayaydın’ı hedef aldığı değerlendirmesi yapıldı. Kemal Kılıçdaroğlu, bir yıllık yasama çalışmalarını değerlendirirken de, “4+4+4 ve içtüzük değişikliği ” konularında önemli bir mücadele verdiklerini, CHP’nin yurtdışında yürüttüğü çalışmaların da başarılı olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, komisyon ve genel kurul çalışmalarına katılımın düşük olmasını eleştirirken milletvekillerine tatilde de çalışmaları talimatını verdi. ANKARA Hükümetin 3. yargı paketinde özel yetkili mahkemelerin “kaldırılıp” yerine terör mahkemelerinin kurulması yönündeki çalışması, devlet güvenlik mahkemeleri benzeri bir isim değişikliğinin ötesine geçmeyeceği kaygısını öne çıkardı. Terörle Mücadele Yasası, Ceza Muhakemesi Yasası ve Türk Ceza Yasası’ndaki antidemokratik düzenlemeler korunurken, özel yetkili mahkemelerin isminin değiştirilmesinin sorunun aşılmasına katkı sunmayacağı değerlendiriliyor. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması gerektiğini belirten CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Eğer bir ülkede demokrasi istiyorsak, sağlıklı bir yargının olmasını istiyorsak, özel yetkili mahkemelere gerek yoktur. Demokrasilerde özel yetkili mahkemeler olmaz. Bunlar operasyon mahkemeleridir, sıkıyönetim mahkemeleridir” dedi. Hukukçuların konuyla ilgili değerlendirmeleri ise şöyle: Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu: Ad değişikliği olacaksa DGM’lerin özel yetkili mahkemelere dönüştürülmesine benzer. Önemli olan ad değiştirmenin ötesinde gerçekten bu mahkemeler silahlı terör örgütlerine yönelik uzmanlaşan bir mahkeme mi olacak, yoksa yine terör adı altında demokratik faaliyetlerde bulunan ya da muhalif kişi ve grupların bastırılması, cezalandırılması anlamıyla kullanılacak mahkemeler mi olacak? Bir tür maskeleme mi, paravan mı olacak, gerçekten dönüştürülecek mi? Türkiye’de terörün tanımıyla başlamak lazım. Terör ne dediğimiz zaman, pankart açan çocuk da terörist oluyor. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu: Gazeteci lerin terörist olarak yargılandığı bir ülkede terör mahkemeleri kurulacak demek herhangi bir şekilde adil yargılanma açısından güvence teşkil etmiyor. Beline bombayı dolayan adamla, karakol basan adamla gazetecinin aynı maddeyi ihlalden yargılandığı, her ikisinin de terörist sınıfından sayıldığı bir ülkede bu güvence değil. Adaleti sağlamak için tek tip mahkeme olmalı. Ayrı bir set yargılama düzenine izin vermemek lazım. DGM, özel görevli mahkemeye geçti hiçbir iyileşme olmadığı gibi kötüye gitti. Şimdi özel görevli mahkemeler yıprandığında aynı taktikle özel görevli mahkemeyi kaldırıp terörle mücadele mahkemesine çevirmek, biz bu filmi görmüştük dedirtiyor. Eski Başsavcı, CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner: Bu çalışmanın ortaya çıkışı, MİT Müsteşarı olayının ardından Başbakan’ın kendisini de tehlikede hissetmesiyle başlayan gerilim sonrasındadır. Daha dün Türkiye’nin en büyük emek örgütü yöneticileri gözaltına alındı bu mahkemelerce. Hükümetin rahatsızlığı hak ihlalleri, antidemokratik uygulamalar değil. Henüz ortada bir metin yok. Muhtemeldir ki, Başbakan kendisini ya da korumak istediği birilerini güvence altına alan bir düzenleme ortaya çıkaracak. DGM’ler yerine ÖYM’ler kurulması gibi bir yaklaşım. Zaten bütün tutuklama gerekçesi terörden. Yapılacak düzenlemenin hukukçuların, demokratik kesimlerin beklediği bir iyileşme olmayacağı şimdiden görülüyor. Sadece özel yetkili mahkemeler değil bunların uyguladıkları antidemokratik TMY, CMY ve TCY hükümleri de değişmelidir. Hem ÖYM’ler hem de uyguladıkları mevzuat kaldırılmalıdır. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle