25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 HAZİRAN 2012 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER TTB ve Meslek Odalarının Geleceği Âşık’ın Kahvesinde Nâzım’la Âşık’ın küçük kahvesinde buluşurduk. Şehzadebaşı’nda fırının yanında bir yer. Gazeteler var okunacak, kahve, çay, gazoz, söyleşiler. Yalnız yaşlılar değil, biz gençlerin de sevdiği bir yer. En başta Âşık’tı bizi oraya çeken. Anadolu’nun doğusunda bir yerden İstanbul’a gelmiş, ama kendini hâlâ oralarda sanan bir genç adam. “Vahdi daha gelmedi mi” diye sordum. “Nerdeyse gelir” dedi. “Son getirdikleri bende, istersen vereyim. Ama burda okuma, eve götür, orda...” İnce pelür kâğıdına yazılmış şiirler. Bir okul defterinin yapraklarında saklanmış... Bir gizlilik, bir korku... Ya birileri görürse!.. Bir dosya tutmuştu Nâzım Hikmet’in şiirleri... Çoğu ezberimdeydi. “Çıkıyor kayık, iniyor kayık, devrilen bir atın sırtından inip şahlanan bir ata biniyor kayık.” Kim yasaklamış bu şairi? Anlamak zordu. Bir lise öğrencisi bu güzel şiirlerin neden korku verdiğini anlamıyordu. Okulda, sınıfta bir iki arkadaş vardı bu konuda konuşabildiğim. Oysa ebzerlemiştik; “Akıyordu su / Gösterip aynasında söğüt ağaçlarını / Salkım söğütler yıkıyordu suda saçlarını” diye bir şarkı gibi. Vahdi’yi bekliyorduk. Nâzım’ın yeni şiirlerini getirmesini... Okulda öğretmenimize soramıyorduk bu yasaklamanın nedenini. Oysa apaçıktı, iktidardakiler şiiri bir karşı silah sayıyorlar, korkuyorlardı. Bir gün Nâzım aydınlığa çıkıverdi! Doğan Avcıoğlu’ydu dergisinde Nâzım’ın adını anan, şiirlerini sunan. Bir kara perde yıkılmıştı. Korkular uçup gitmişti. Halkımız şairine kavuşmuştu. Doğan Avcıoğlu da bir anda kişiliğiyle sevgimizi kazanmıştı. Vahdi’yi gördüm o günlerde. Evindeki bütün Nâzım Hikmet kitaplarını kahveye getirdi. Hepsini okumuş, ezberlemiş, saklamış dolaplarda... Vahdi daha sonra partiye girdi. Bu yüzden işinden oldu. Hapislerde yattı. Kahveye uğramıyordu artık. Başka bir dünyanın insanıydı. Öyle ya, Nâzım’ı okumayı, sevmeyi, vatan hainliği sayanlar vardı. Yıllar böyle geçti korkuyla. Vahdi’ler toplumun öncüleridir. Bugün de yarın da... Şiiri bir yaşama nedeni sayanlar korku nedir bilmez! Seçim yolu ile ele geçirilemeyen TTB ve diğer meslek odalarını güçsüz kılıp işlevsizleştirmek, sesini kesmek, mali kaynaklarını yok etmek ve üye sayısını azaltarak küçültmek, demokrasi adına yola çıkan AKP iktidarının yeni misyonu olarak görülmektedir. Prof. Dr. A. Özdemir AKTAN ürk Tabipleri Birliği (TTB) 1953 yılında 6023 sayılı yasa ile kurulmuş ve 87.000 üyesi ile Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen meslek odalarından biridir. Kurulduğu günden beri hekimlik değerlerini önceleyen ve halkın sağlık hakkını koruyan politikalarından hiçbir dönemde taviz vermeyen TTB, meslektaşlarının özlük haklarının korunması yanında, demokrasi, barış, özgürlük ve laikliğin savunuculuğunu hep sürdürmüştür. İdam cezasına karşı çıkan eski başkanlardan Prof. Dr. Nusret Fişek ve yönetim kurulu üyeleri yargılanmış, savaşın bir halk sağlığı sorunu olduğunu vurgulayarak savaş kavramının hekimlerin dünyasında olamayacağını vurgulayan, cezaevlerindeki açlık grevlerini insani boyutu ile ele alan TTB yönetimleri eleştiri oklarına hedef olmuşlardır. Ancak bu ve benzeri tutumlar TTB’yi kamuoyunda diğer meslek odaları arasında farklı bir konuma yerleştirmiştir. 2011’de kamu kurumu niteliğindeki 9 meslek odası ile ilgili Liberal Düşünce Topluluğu tarafından yapılan kamuoyu araştırmasında, topluma daha yakın olma, siyasi parti ve devletin etkisinden uzak olma ve demokrasiden yana olma gibi başlıklarda TTB diğer meslek kuruluşları arasında hep birinci sırada yer almaktadır. Araştırmada Tabip Odaları “Sizce odanız sizi temsil ediyor mu” sorusunda da en yüksek olumlu yanıtı almaktadır. TTB, Sağlıkta Dönüşüm olarak adlandırılan sağlığın özelleştirme programını, halkın sağlık hakkını zora sokan, hekimlik ortamını ve özlük hakları yok eden bir süreç olarak görüp karşı çıkmaktadır. Ancak mevcut T Türk Tabipleri Birliği 2. Başkanı AKP iktidarı, aykırı seslerin çıkmasından memnun olmamaktadır. Tabip Odaları seçimlerine geçmiş seçimlerde yüklenilmesine rağmen gerek TTB ve gerekse de diğer meslek odaları seçimlerinde iktidara yakın gruplar yönetime gelememişlerdir. Seçim ile meslek odalarını ele geçiremeyen iktidar, TBMM çoğunluğunu kullanarak yasal düzenlemeler ile odaların gelirlerini azaltmak, etki alanlarını kısıtlamak ve odaların görevlerini ilgili bakanlıklara almak yolunda adımlar atmaktan çekinmemekte ve açıkça demokratik kuralları çiğnemektedir. TBMM açık ve çalışır halde iken, Meclis’teki milletvekillerinin haberi bile olmadan, 2 Kasım 2011’de bir gecede çıkarılan 663 sayılı kanun hükmünde kararname ile TTB’nin yasası ile belirlenen “hekimliğin kamu ve kişi yararı için gelişmesini sağlamak” görevi iptal edilmiştir. Hekimler mesleklerini “kamu ve kişi” yararına yapmayacaklarsa ne için yapacaklarını haklı olarak merak etmektedirler. Yine aynı kararname içerisinde sağlık alanındaki düzenlemeler köklü değişikliklere uğradı. Kararnamede, yeni kurulan Sağlık Meslekleri Kurulu’nun teşkil nedeni ve görevi, “Sağlık mesleklerinde eğitim müfredatı, mesleki alan ve dal belirlemesi gibi mesleki düzenlemelerde ve istihdam planlamalarında görüş bildirmek, mesleki yeterlilik değerlendirmesi yapmak, mesleki müeyyide uygulamak, etik ilkeleri belirlemek” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlanan görevlerin her biri kendi alanındaki uzmanlardan oluşan, birbiriyle ilgili olmakla birlikte bağımsız çalışan kurulların oluşumunu gerektirir. Evrensel etik, hukuki il ke ve kurallar, mesleki değerler ilke ve normu belirleyenin, değerlendirmeyi yapan organın ve yaptırımı uygulayanın ayrı yapılar olmasını gerektirir. Dünya örneklerinde bu görevler meslek örgütleri tarafından yürütülmektedir. Türkiye’de ise tüm mesleki faaliyetlerin Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülmesi arzulanmaktadır. Yaşanan bu antidemokratik uygulamaya karşı hekimlere destek olmak adına Dünya Tabipleri Birliği’ni Brezilyalı Başkanı Dr. Jose Luiz Gomez do Amaral ve Dünya Tabipleri Birliği Konseyi’nin Avustralyalı Başkanı Dr. Mukesh Haikerwal Türkiye’ye geldi ve İstanbul’da düzenledikleri basın toplantısında, 663 sayılı kanun hükmünde kararname ile yapılan düzenlemeleri kınadıklarını belirtti. Her ülkedeki hekimlerin, meslek odaları tarafından yönlendirilmesi gerektiği noktası vurgulandı. Aynı karar Prag’da yapılan Dünya Tabipleri Birliği Kongresi sonuç bildirgesinde de yer aldı. Dünya Tabipleri Birliği, 100 ülkenin tabipler birliğini temsil etmektedir. Bu kararname ile ilgili yasal süreç de ülke içerisinde devam etmektedir. Bunlara ek olarak Tabip Odaları’nın seçim sistemi değiştirilmek istenmekte, birden fazla meslek örgütü kurma arzusu dile getirilmekte ve zorunlu üye sayısını azaltmak yolunda çalışmalar yapılmaktadır. Yeni yapılması planlanan anayasada meslek odalarını nasıl bir sürprizin beklediği ise bilinmemektedir. Özgürlüklerden söz ederek yola çıkan bir iktidarın, meslek odalarının işlevini yok etmeye çalışması ve sesini kısma arzusu ilginç bir paradoks oluşturmaktadır. Bu uygulamalar TTB gibi diğer meslek odaları için de yürürlüğe konulmaktadır. Seçim yolu ile ele geçirilemeyen TTB ve diğer meslek odalarını güçsüz kılıp işlevsizleştirmek, sesini kesmek, mali kaynaklarını yok etmek ve üye sayısını azaltarak küçültmek, demokrasi adına yola çıkan AKP iktidarının yeni misyonu olarak görülmektedir. Sana Sevdanın Yolları... Musa Kart’ın karikatürüydü: Birinci karede bir Arap kralı, İstanbul’un Sevda Tepesi’ne oturmuş, altında “Sana sevdanın yolları” yazılı... İkinci karede; bir uçak yanarak düşüyor, altında şarkının kalanı: “Bana kurşunlar...” ? Karikatüre bakarken insanın gülümsemesi gerekirken, burnunu mu çeker?.. Kör bıçak gibi... ? Şu silahlar, bombalar, mayınlar, uçaklar... Silahın ucunda, arkasında, içinde genç insanlar ölürken... Dünyanın bir yerinde kel kafalı, göbekli silah üreten adamlar purolarını tüttürerek para kazanıyorsa... Ya da onların piyonlarına yeryüzünün cennetleri düşüyorsa... Ve tüm insanlık buna tepkisiz... Umursamazsa... Hatta hayvani çığlıklarla alkışlıyorsa... Batsın sizin insanlığınız... ? Şu son uçak diyelim... Lazkiye’de üç Rus gemisinin (Amiral Çabanerko, Smetliviy, Yaroslav Mudri) olduğunu dünya biliyor... Özellikle birinci gemi dünyanın en gelişmiş radar sistemlerinden birisine sahip... Suriye’ye içerleyen başta ABD olmak üzere, Batılı ortakları, hem Anadolu’ya kurdukları radar sistemini, hem karşı algılamayı test etmek istiyorlar bugünlerde... Bir Türk uçağı ise, silahsız, tek başına, sadece görüntü donanımlı, oralarda dolanıyor eşzamanlı, işe bakın... Önemli uzmanlar, Türk uçağının alçaktan ve hızla oralarda dolanarak bir tür “deney” malzemesi olduğunu öne sürüyorlar... ? Ya da başka bir nedenle olsun hadi... Ne fark eder?.. ? Sonuçta iki genci bir uçağa koyup, canlı balık yemi yaptılar... ? Sakın “demokrasi, özgürlük” falan demesinler... İşte; insan haklarından en yoksun, en gelişmemiş, demokrasi yüzü görmemiş, dünyanın en ilkel yönetiminin kralıdır ortakları... Ona sevda tepesi... ? Televizyonlar ise pilotlarımızın henüz bedenlerinin bulunamadığı haberlerini veriyorlar her saat başı... Eğer olabilirse bir mezarları... Bir demet çiçek bırakacak sadece anne, baba, bir sevgili, bir dul kadın, çocuklar... Tıpkı öbür binlercesi gibi... Bu düştü paylarına... nayasa Mahkemesi, CHP’nin 4+4+4 yasasıyla ilgili iptal başvurusunu reddetti. Mahkemenin yapısı nedeniyle şaşırtıcı olmadığını söyleyen CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan: “Şiddeti teşvik eden bir karar. Bu kez yasanın iptali için esasa ilişkin başvurumuzu yapacağız” dedi ve bu yolda hukuksal yolların tükenmediğini vurguladı. Umut verdi. Umarız ikinci başvuruda adalet yerini bulur. Değilse, çocuklarımıza, gençlerimize, geleceğimize yazık olur! Geçen günlerde internette nefis bir TED (Technology, Entertainment and Design) konuşması izledim. (TED, para amacı gütmeyen küresel konferanslar dizisi düzenleyen bir kuruluş.) Belki izleyen okurlarımız da çoktur. Bu konuşmalar ‘ideas A Çocukları Sevmek Demek… Hikmet ALTINKAYNAK worth spreading’ (paylaşılma yaratıcılığı ele alan konuşmaya değer düşünceler) sloganıyla, sında kendi çocuklarından da örvideo olarak da internette ya nekler vererek eğlenilerek izleyımlanıyor. Gönüllüler ordusu nebilen bir konuşma yapmış. Bi40 dilde altyazı ile katkıda bu limsel konuşmasını esprilerle lunuyorlar. Ben de Türkçe alt süslemiş. Sözlerinin bir yerinde yazılı olanlardan izledim. Bir Picasso’dan ‘Çocuklar doğuştan çoğu eğitimle, yönetimle, kal sanatçıdır’ sözünü aktardıktan kınmayla ilgili. Yani bir anlam sonra da diyor ki ‘okullar bu sada küresel gerçek bir beyin fırtı natçılığı/yaratıcılığı öldürüyor’. Haksız mı? Hayır! Hele de binası. Hayata dair her şey bu TED zim eğitim sistemimizi düşünekonuşmalarında var. İlgiyle yararlanarak, eğlene rek söylersek, hele de 4+4+4 rek izlediğim bu 18 dakikalık ko gibi garip bir mantıkla ve dayatnuşmalardan biri eğitimci Sir mayla çıkarılan bu yasaya gelirKen Robinson’un (1950) ko sek, hele de içine sıkıştırılan 50 nuşması oldu. Yaratıcılık uzma milyar doların ihale yasasız nı Robinson, neredeyse Cem yandaş alışverişine ayrıldığını Yılmaz performansıyla eğitimde düşünürsek, yerden göğe kadar hak veririz. Toplumun yarısının istemediği bir yasayı zorla çıkarmayı beceri sayan anlayış, acaba şapkasını eline alıp hiç düşündü mü? Çocuklarımız, gençlerimiz, geleceğimiz bu yasayla 10 yıl sonra, 20 yıl sonra nerede olacak? Eğitim gibi, toplumun tüm bireylerini kapsayan bir konuda ideolojik dayatmayla toplumu olması gereken yere değil de ters yöne gideceği öngörülebilen bir eğitimi neden ister? Eğitim hakkı anayasal bir haktır. Bu hak toplumu geriye götürecek biçimde asla kullanılamaz. Eğitimi çağdaş ilerici ölçütler içinde sürdürmek devletin vatandaşa karşı görevidir. Devlet bunun için vardır. Değilse çocuklarımıza, geleceğimize yazık olur! Zaten çocukları sevenler bunu yapar mı? C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle