19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 HAZİRAN 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 Türk jetinin düşürülmesinden sonra iki ülke arasında gerileyen ekonomik ilişkiler durma noktasına geldi Suriye’ye giremiyoruz! Ekonomi Servisi Uluslararası Türkiye TIR’larının güvenliğinin kalNakliyeciler Derneği (UND) Yöne madığını vurguladı. Özmen, “Araçlarımız yüklü bir tim Kurulu Başkanı Ruhi Engin Özmen, “Suriye bir yıldır Türki vaziyette kaçırılmakta, yüklere ve araçlara el konmakta. Geçen ye’nin olduğu gibi UND’nin gün bir arkadaşımızın de birinci gündem madarabası kaçırıldı ve 30 desi; Suriye’deki olayluslararası bin dolar para vereların bu kadar sert Nakliyeciler Derneği rek araçlarını zor noktaya gelmiş olkurtardılar. Şu anması nakliye sekBaşkanı Özmen: Araçlarımız törünü inanılmaz yüklü bir vaziyette kaçırılmakta, dan itibaren Suriye’ye Türk arabaderecede geriletti. gitmesi Yalnızca problem yüklere ve araçlara el konmakta. sının Bu andan itibaren Suriye’ye mümkün değildir, gidiş gelişlerin kegitmiyor” açıklasilmesi değil, paTürk arabasının gitmesi masını yaptı. Özmen, zarın da kaybolmümkün değildir, şu anda kapının açık masına sebep oldu” gitmiyor. olduğunu ancak kapıdedi. dan Suudi Arabistanlı SuOrtadoğu taşımalarında bu riye plakalı araçların gelip yük yıl geçen yıla göre yüzde 22’lik bir azalma olduğunu kaydeden Özmen, alıp geri döndüğünü, Türkiye’nin paSuriye’de önemli bir azalmanın söz zar payının da tamamen onların eline konusu olduğunu son bir ayda, oradaki geçtiğine işaret etti. Bir zamanlar böyleydi Türkiye ile Suriye arasında vizelerin kalkmasından sonra ticari ilişkiler büyük bir ivme kazanmaştı. Ancak Suriye’de patlak veren iç çatışmalardan sonra iki ülke arasındaki ticari ilişkiler durma noktasına geldi. Tıklama Kapitalizmi, Rio+20 Konferansı’na Karşı Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma ve İklim Değişikliği Konferansı geçen hafta Brezilya’nın Rio de Janerio kentinde sessiz sedasız toplandı. Bundan 20 yıl önce gene aynı yerde gerçekleştirilen ilk buluşmanın ardından yaşanan bu buruk toplantının mesajları, küresel ekonomik ve siyasi krizlerin konjonktürel kargaşası arasında kaybolup gitti. Oysa yirmi yıl öncesinin coşkusuna ve kararlılığına öykünen ve bu yüzden de Rio+20 diye anılagelen Rio Haziran 2012 zirvesi büyük umutlarla hazırlanmıştı. Sürdürülebilir kalkınma, yerküremizin kaynaklarının daha eşitlikçi ve katılımcı biçimde paylaşılması, çevresel kirlilikle mücadelede gelişmiş/sanayileşmiş ülkelerden azgelişmiş ülkelere teknolojik ve finansal yardım; yoksulluğun, açlığın ve sefaletin engellenmesi... Rio+20 ne yazık ki bu sorunlarla mücadele için yirmi yıl önceki kararlılığın yinelenmesiyle yetinen ve bundan daha fazlasına da cesaret edemeyen bir zirvenin ötesine geçemedi. ??? “Tıklama kapitalizmi” deyimi, Wolfgang Streeck tarafından Social Europe Journal paylaşım sitesinde kaleme alınan bir çalışmaya ait. (*) Kavram, kapitalist sermaye birikiminin günümüzde vardığı aşamada artık finansal sistemin gerçek faaliyetlerden koparılmış bir sanal değerler sistemine sahip olduğunu ve likit sermayenin aşırı akışkanlaşmasıyla birlikte sabit sermaye yatırımlarına kaynak oluşturmak yerine, spekülatif rant kazançlarını körüklediğini betimlemek için kullanılıyor. İngilizce aslı “capitalism on tick” olan bu deyim ile, bilgisayar klavyesinde “tık”layarak harekete geçirilen milyarlarca dolarlık sermaye akımlarının, küresel ekonomiyi nasıl bir “kumarhane kapitalizmine” dönüştürmüş olduğu vurgulanmak isteniyor. Tahminler, küresel döviz pazarlarında bir günde işlem gören döviz alım satım hacminin 4 trilyon dolara ulaştığını vurguluyor. Bundan sadece 10 yıl önce günde 1.8 trilyon olduğu tahmin edilen söz konusu işlemlerin günümüzdeki değeri, yerküremizde bir sene boyunca yapılan ihracatithalat değerine yaklaşıyor. Küresel ekonomide her 1 dolarlık sanayi üretimine karşı gelen, 2530 dolarlık bir finansal işlem hacminin sürdürülmekte olduğu hesaplanıyor. Finans dünyasının sanal değerleri reel ekonomiden koparıldıkça, yeni balon köpüklerinin ve finansal varlıkların fiyatlarındaki temelsiz şişkinliklerin ana nedeni haline dönüşüyor. İletişim teknolojisindeki baş döndürücü gelişmeler, bir “tık”lamayla birlikte sermayenin küresel ekonominin her köşesine ulaşabilmesini sağlıyor. Sermaye, kârını çoğaltabilmek için gezegenimizin her köşesine serbestçe akıyor; yerkürenin bütün kaynaklarını tahakkümü altına alıyor; ve gezegenimizi artık alınıp satılan bir ticari işletmeye dönüştürüyor. Biricik amacı kârını çoğaltabilmek olan kapitalist sermaye birikiminin, bir “tık”lamayla birlikte devasa sermaye akımlarını harekete geçirebilirken, kalkınmanın “sürdürülebilir” ve “eşitlikçi/katılımcı”, geliştirdiği teknolojilerin de “doğaya saygılı/çevre dostu” gibi kavramları gözetmesi beklenebilir mi? (*) Wolfgan Streeck, “Economic Growth After Financial Capitalism” Social Europe Journal, 19/06/2012. U Turist sayısı düşüyor Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkide bir düzelme olmaması durumunda, yılın ilk dört ayında Suriye’den Türkiye’ye gelen turist sayısındaki düşüşün devam edeceği öngörülüyor. Türkiye Seyahat Acentaları Birliği Başkanı Başaran Ulusoy, Suriye’de yaşanan siyasi kriz nedeniyle ülkeden gelen ziyaretçi sayısının, 2012 OcakMayıs verilerine göre yüzde 33.10 düşüşle 235 bin 614’e gerilediğini, bir düzelme olmaması durumunda bu durumun yıl sonu itibarıyla aynı düzeyde kalacağını belirtti. Ruhi Engin Özmen UND ve DKV arasında işbirliği UND ile DKV Türkiye ve DKV Euroservice arasında UND üyelerinin Avrupa’nın 40 bin noktasında akaryakıt alma imkânı ile tamir, bakım, çekici ve nakit para hizmetlerini kapsayan protokol imzalandı. Protokol uyarınca, UND üyesi 1054 şirketin akaryakıttan tren, tünel, feribot ücretlerine uzanan tüm harcamalarında yüzde 9 ile yüzde 30 arasında tasarruf etmeleri, tüm Avrupa’da geçerli olan DKV Kart ile sağlanacak. Toprak TMSF ile ‘helalleşti’ ? Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ile Toprak Grubu şirketleri arasında, grubun fona olan borçlarının ödenmesine yönelik protokol imzalandı. Ekonomi Servisi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ile 30 Kasım 2001’de fona devredilen Toprakbank AŞ hakim ortağı Toprak Grubu şirketleri ile Halis Toprak, Ahmet Toprak ve Mehmet Toprak arasında, grubun fona olan borçlarının ödenmesine yönelik protokol imzalandı. Toprak Grubunun, fona olan borçları bir kısım taşınmazların ayni tahsilat yoluyla fon tarafından devralınması suretiyle tasfiye edildi. Toprak Grubu da yaptığı açıklamada, TMSF’ye olan borcunun tamamını ödediklerini belirterek, Toprak Grubu’nun 22 şirketinin ve 21 sanayi tesisinin yönetimini 29 Haziran’da, 1056 gün sonra TMSF’den devralınacağını bildirdi. Açıklamada “TMSF yönetimi altında Toprak Grubu’na ait 22 sanayi tesisinden sadece bir tanesi olan Toprak İzolasyon Fabrikası bir Alman firmasına satılmış, geriye kalan ve ülkemizin 6 bölgesinde bulunan 21 sanayi tesisi ise halen Toprak Grubu’na aittir ve bu sanayi tesislerimizin büyük bir kısmı halen üretim faaliyetine devam edememektedir. Toprak Grubu’nun hedefi ülkemizin milli serveti olan bu tesisleri en kısa süre içinde tekrar faaliyete geçirip, ilaveten 7 bin 500 kişiye yeniden iş imkanı sağlamaktır. Böylece 1977’den beri 35 senedir milyarlarca dolar katma değer yaratarak hizmet ettiğimiz Türk ekonomisine, yeniden üretim ve istihdam yaratarak; ihracat yaparak ve vergi vererek katkı sağlamaya devam etmek hedefini taşımaktayız” denildi. 20. yüzyılın dünya tarihine bıraktığı ön önemli miraslardan biri NATO, BM, UNESCO gibi uluslararası kurumları, bölge ülkelerinin bir araya gelerek oluşturdukları birlikler ve ortak sorunlara ortak çözüm arama kültürünü yayma çabaları olmuştu. Tamam, ağır aksak topallayarak ilerliyordu, sorunlar vardı ama yine de insanlığın geleceği için önemli bir güven mekanizması olmayı vaat ediyordu. İçinde bulunduğumuz 21. yüzyıl ise bu oluşumların çoğunda fiyaskolarla başladı. Avrupa Birliği geleceği giderek belirsizleşen bir yola girdi. Yunanistan ile başlayan ekonomik kriz birlik için önemli bir tehdit unsuru haline geldi. Avro bölgesinin dağılması artık konuşulan senaryolar içinde... Bölgesel savunma paktı olan NATO, özellikle Ortadoğu coğrafyasında soyunduğu roller ile güveni zedeleyen ve çatışmaları körükleyen bir strateji sürdürmeye başladı. Saddam’a karşı önce Irak’ta ardından Libya’da Muammer Kaddafi rejimine karşı gerçekleşen en son NATO müdahaleleri buna en iyi örnek. Libya müdahalesi artık tanıdık başka bir tekerrür gibi... NATO üyesi ülkeler güya karşı çıkıyorlar reel politik, buna uygun olarak kendi dar çıkarlarının ve daha sonra manipülasyonlu yayınlar aracılığıyla eylemlerini haklı göstermenin peşine düşüyorlar. Ve şimdi bir süredir Suriye’nin kazanı kaynatılıyor. Birleşmiş Milletler de farklı değil. Üzerine büyük umutlar bağlanan Rio+20 BM Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı 21. Yüzyılın Fiyaskoları... Ve RİO+20... geçen hafta çok büyük bir hüsranla sona erdi. Hadi küçük bir iyimserlik atışı yapalım ve biraz önce sözünü ettiklerimizin hepsi bölgesel oluşumlar, çıkarların çatışması daha bir kabul edilebilir diyelim.. Peki ya tüm insanlığın önündeki en büyük tehdit olan çevre, küresel ısınma, CO2 salınımının ekolojik denge üzerindeki tahribatı, doğal kaynakların hızla tükenmekte olması gibi konulara ne demeli? Gelecek nesilleri bekleyen büyük tehlike ABD ve Avrupa kadar istisnasız Afrika, Çin, Rusya ve tüm dünya ülkeleri için de geçerli. Üstelik sürdürülebilir bir gelecek için neler yapılması gerektiği de belli. Bunun başka hiçbir yolu yok. Ancak burada bile yol alınamıyor. 1992’de Rio’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Kalkınma Konferansı’nda ekonomik büyüme ile ekolojik yapıyı koruma arasında bir denge sağlanması kararlaştırılmıştı ve bunun için ülkelerin üzerine düşen ödevler vardı. Güya 20 yıl sonra yine Rio’da BM üyesi 193 ülke bir taslak metin üzerine anlaşmaya varacaktı. Son derece yoğun hazırlıklar yapıldı, ülkelerin sorumluları, sivil toplum örgütleri, bilim insanları, uzmanlar bir araya gelerek tartıştılar. Ancak Rio zirvesi tam anlamıyla kocaman bir çözümsüzlük üretti. Takvimi, sayısal hedefleri olmayan, ülkelere hiçbir bağlayıcı koşullar getirmeyen, silik, hatta göstermelik bir anlaşma ile sonuçlandı. Örneğin okyanusların karşı karşıya oldukları sorunların çözümü için harekete geçmek 3 yıl ertelendi. Tabii bunda, açık denizleri şirketlere maden alanı gibi kullandırma planları olan ABD, Kanada ve Venezüella gibi ülkelerin payı büyük oldu. Petrol şirketlerine devletlerce sağlanan parasal desteklerin kesilip bu kaynakların “yeşil” enerji girişimlerine kaydırılması önerisi ise tamamen gündemden çıkarıldı. Ve daha birçok madde daha... Sonuçta “istediğimiz gelecek” adı altında oluşturulmaya çalışılan ortak hedefler 20 yıl sonra karanlığa gömüldü. Zirve bitti ancak insanlığa ve gelecek kuşaklara bedeli son derece ağır olacak. Yarattığı hayal kırıklığının nasıl tamir edilebileceğini bilmek mümkün değil. Güven erozyonu artık sanırım yerkürenin en temel sorunu... Paylaşım hırsı ise varolan tüm değerleri tüketip duruyor... Bakalım nereye kadar? Türkiye’nin en büyük turizm yatırımı IFC Ekonomi Servisi Eurobank Tekfen, Ekonomist ve Capital dergilerinin işbirliği ve Turizm Yatırımcıları Derneği’nin (TYD) katkıları ile bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilen “Türkiye’nin En Başarılı Turizm Yatırımları” araştırmasında 12 farklı kategoride ödüller sahiplerini buldu. Antalya Havalimanı ICF Airports “Türkiye’nin En Büyük Turizm Yatırımı” seçildi. Törende ayrıca, Türk turizm sektörünün gelişiminde büyük rol oynayan, sektörün duayen ismi Semahat Arsel’e Onur Ödülü verildi. Libya ve Suriye’de iş yapan firmalara kolaylık sağlandı Ekonomi Servisi Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, politik risk kapsamına alınan Suriye ve Libya’da faaliyet gösteren ve daha önce borçlarını yapılandıran ve yapılandırdıkları borçlara ait taksitlerini ihlal eden firmalara önemli kolaylık sağlandığını söyledi. Çağlayan, Libya ve Suriye’deki mükelleflere vergi borçlarını mücbir sebebin sona erdiği tarihten başlamak üzere 12 taksitte ödeme kolaylığı sağlandığını, yapılan düzenleme ile taksit sayısının 12’den fazla olması halinde, fazla olan taksitlerin 12’nci taksitle birlikte ödenmesinin hükme bağlandığını anımsattı. Çağlayan, “ihlal ettikleri taksitlerini mücbir sebebin sona erdiği tarihi izleyen ayın sonuna kadar öderlerse daha önce yürürlüğe giren 6111 sayılı yapılandırma düzenlenmesinden yeniden yararlanma hakkına kavuşacaklar” dedi. Vodafone TEDGlobal’i Türkiye’ye getirdi Ekonomi Servisi Vodafone Türkiye, Edinburgh’da gerçekleşen ve global destekçisi olduğu TEDGlobal 2012 konferansını canlı yayında izlemek üzere, dijital dünyanın fikir önderlerinden oluşan 100 kişilik bir grubu, Vodafone Maslak Plaza’da ağırladı. Vodafone Türkiye Bireysel İş Birimlerinden Sorumlu İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Gökhan Öğüt, “Genel merkezimize taşıdığımız TEDGlobal Konferansı’nı, sosyal medyanın gücü ile tüm Türkiye’ye aktarıyorlar. TEDGlobal Konferansı’nın Türkiye’deki erişilebilirliğini artırarak, dijital dönüşüm sürecindeki ülkemizin önünde yeni ufuklar açmaktan mutluluk duyuyoruz” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle