18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 HAZİRAN 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER ÖDP gerçekleştirdiği 7. Büyük Kongresi ile ‘eşbaşkanlık sistemi’ne geçerken, TKP’nin iki gün sürecek 11. Kongresi Türkiye Konferansı, dün Ankara’da başladı 9 ‘Birleşik mücadele şart’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) dün gerçekleştirdiği 7. Büyük Kongresi ile “eşbaşkanlık sistemi”ne geçti. Mevcut Genel Başkan Alper Taş ile Bilge Seçkin Çetinkaya, partinin eşbaşkanları seçildi. Alper Taş, “Bugün, emperyalistkapitalist düzene, onun bugünkü partisi, rejimi, devleti AKP’ye karşı birleşik bir mücadele” geliştirilmesinin şart olduğunu vurguladı. ÖDP’nin 7. Büyük Kongresi, dün Anadolu Gösteri Merkezi’nde gerçekleştirildi. “Eşitlik ve özgürlük temelinde Türkiye’yi yeniden kuralım” sloganı altında gerçekleştirilen kongreye, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, KESK Genel Başkanı Lami Özgen ile TMMOB Genel Başkanı Mehmet Soğancı’nın yanı sıra çok sayıda parti ve sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı. Devrimci hareketin liderlerinden Oğuzhan Müftüoğlu da kongrede yer aldı. Kongrenin divan başkanlığını, “Leyla ile Mecnun” dizisinde Erdal Bakkal karakterini canlandıran oyuncu Cengiz Bozkurt yaptı. Yapılan konuşmalarda, polisin sıktığı biber gazı nedeniyle yaşamlarını yitiren Metin Lokumcu ve Çayan Birben unutulmadı. Mevcut Genel Başkan Alper Taş, Türkiye’nin gelmiş geçmiş “en bölücü ve ayrımcı bir başbakanla” karşı karşıya olduğunu belirterek AKP’nin yeni bir rejim inşa ettiğini söyledi. Taş, “Ortada AKP eliyle kurulan neoliberal, neomuhafazakâr, neoislami bir rejim var. Şimdi devrimcilik bu rejime karşı mücadele etmektir; bu rejim karşısında eşitlikçiözgürlükçü kesimleri bir mücadele programı ekseninde bir araBilge Seçkin Çetinkaya Alper Taş 72 AKP’linin ‘Başkanlık’ Can Simidi Parti tüzüğünü değiştirmek istediler, olmadı. Yeni anayasada iki meclisli sisteme geçilip senato oluşturulması fikrini ortaya attılar, yanıt alamadılar. Mahkemeye giderek örneğin Anayasa Mahkemesi kararıyla dönüş yolu aradılar, henüz bireysel başvuru uygulaması başlamadığı için girişim sonuçsuz kaldı. Kendileri için çare aradılar ama kendileriyle aynı durumdaki 73. isim olan Başbakan Tayyip Erdoğan, kapıyı aralamadı. Ama onlar için “çıkmayan candan umut kesilmezdi” ve tam umutların biteceği anda başkanlık sistemi tartışmalarıyla bir can simidi buldular. Kendilerine bir türlü “evet” demeyen 73. isim başkan olursa.. kendilerine de yeniden kapıyı açacak olan maymuncuğu bulacaklar... Kimlerden mi söz ediyoruz? AKP tüzüğünün 132. maddesi nedeniyle üç dönem vekilliği tamamladıkları için önümüzdeki seçimde aday olamayacak 72 AKP milletvekilinden. Çoğu bakan ve parti yöneticisi konumundaki 72 AKP’li vekilin başkanlık sistemi tartışmalarıyla birlikte tüzüğe göre son kez milletvekili seçildikleri 12 Haziran’dan bu yana bir yıldır süren stresleri sona erdi. Artık, milletvekili olmasalar da olur, çünkü başkanlık sisteminde bakanlar milletvekilleri arasından değil, dışarıdan atanıyor. O nedenle başkanlık sistemi gündeme gelir gelmez, en hararetli destek bu 72 AKP’liden geldi. 72 AKP’li, artık başkanlık sisteminin ilk bakanları olarak kendilerini düşünmeye başladılar bile. Bakan olamayanlar için de bakan yardımcılığı var, kimse boşta kalmaz... ya getirmektir; Türkiye’yi eşitlik ve özgürlük temelinde yeniden kurmaktır” dedi. Taş, Uludere katliamının AKPABD’nin ortak ürünü olduğunu belirterek bunların hesap vermesi gerektiğinin altını çizdi. Kendilerinin iktidara gelmesi durumunda öncelikle Kürt sorununda çatışmasız bir süreci sağlayacaklarını söyledi. ÖDP Eşgenel Başkanı seçilen Bilge Seçkin Çetinkaya da konuşmasında, iktidarın kadına yönelik ayrımcı politikalarını eleştirdi. AKP hükümetinin “ataerkilliğin bilinçaltının en derin noktalarını gıdıkladığını” dile getiren Çetinkaya şöyle konuştu: “Muhafazakâr bir söylemle Türkiye nüfusunun yarısı olan kadınları kamusal alanda aşağılayıp değersizleştirmeye kalkıyor. Neoliberal muhafazakârlık bu bağlam kadınlarının asıl yerlerinin evleri, asıl işlerinin çocuk doğurmak olduğunu durmadan tekrarlıyor. Bu değersizleştirme politikalarının en vahim sonucu, biz kadınların cins temelli bir katliama tabi tutulmamızdır. Kamusal alanda, memleketin en yetkili ağızları ‘Ananı da al da git’, ‘Kadın mı kızmı belli değil’ ‘Anası olacak kişinin hatasından dolayı çocuk niye suçu çekiyor. Anası kendisini öldürsün’ gibi aşağılık kanaatlerini belirtmekten geri durmuyorlar. Bu sözlerin taşıdığı politik mesajlarla kadın cinayetlerinin, tacizlerin, tecavüzlerin tüm kadınlara verdiği politik mesajlar arasında bir fark yok.” TKP’NİN YENİ MERKEZ KOMİTESİ BELİRLENECEK ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) iki gün sürecek 11. Kongresi Türkiye Konferansı, dün başladı. Ankara’da 635 delegenin katılımıyla başlayan kongrede, ilk gün merkez komitesinin kongreye sunduğu siyasi rapor, karar tasarıları ve “Dinselleşme ve Komünistler” başlıklı metin tartışıldı. Konferansın ikinci gününde, delegelere sunulan raporun tartışılmasının ardından karar tasarıları onaylanacak ve yeni merkez komitesi belirlenecek. CHP’de ‘Kurultay Sessizliği’! CHP içinde “ulusalcı” kesim rahatsız. Parti içinde “eskiyeni” gerginliği tırmanıyor. Geçen günlerde eski genel başkan Deniz Baykal’a yakınlığı bilinen ekipten İstanbul Milletvekili Nur Serter’in istifaya kalkıştığı, ancak Baykal tarafından engellendiği kulağımıza çalındı... Baykal’a yakın bazı milletvekilleri de kendi aralarında “Eğer endişelerimizi kurultay sonrası dile getirirsek o zaman ‘seçilemediler, ondan seslerini yükseltiyorlar denebilir. Bu nedenle partimizin gidişatından duyduğumuz rahatsızlığı şimdi dile getirmeliyiz” değerlendirmeleri yapıyordu. Bu grup, yeni anayasa çalışmalarının önünde sonunda AKP’nin planlarına hizmet edeceğini, masadan kalkmak gerektiğini söylüyor. Grup başkanvekilleri Muharrem İnce ile Akif Hamzaçebi’nin siyasi partilerin aday adaylarının önseçim çalışmaları ile kongre çalışmaları ve diğer toplantılarında Türkçe dışındaki diğer dillerin de kullanılmasının önündeki engelin kaldırılmasını istedikleri yasa önerisinden rahatsızlar. Nitekim, diğer grup başkanvekili Emine Ülker Tarhan, bu öneriye imza koymadı. CHP’nin “Kürt meselesi”nin çözümü için başlattığı girişime de pek sıcak bakmıyorlar. Kongrelere müdahalelerle ilgili şikâyetler de giderek yükseliyor... Ancak, geçen hafta yapılan son parti meclisi (PM) toplantısı, CHP’nin en sakin geçen PM toplantılarından biri oldu. Bir tek muhalif ses çıkmadı. Baykal’ın kendisine yakın PM üyelerine “konuşmayın” talimatı verdiğini duyduk. Baykal’ın, geçen hafta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Anadolu Kulübü’nde milletvekillerine verdiği yemeğe katılması da gözlerden kaçmadı. Ne de olsa, temmuzda kurultay var! Anahtar listeye girememek var, istediği isimleri sokamamak var! AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in öğrenmesi için İdrisi Bitlisi portresi Alevileri kızdıran öneri MİYASE İLKNUR AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in Eyüp’teki Piyer Loti Tepesi’nin adını tartışmaya açması ve Piyer Loti adı yerine İdrisi Bitlisi adının verilmesi için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na öneri götürmesi Alevileri öfkelendirdi. Vahit Kiler, “Fransız Piyer Loti adı Bitlisliler olarak kanımıza dokunuyor. Buranın eski adı İdrisi Bitlisi Tepesi’ydi” sözlerinin de Alevilerin kanına dokunacağını hesap etmedi. Günlerden beri Alevi kuruluşları, radyo, televizyon ve internet sitelerinde Kiler’in bu sözleri tartışılıyor. Tepkiler üzerine AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in, “Alevi kesime zarar verdiğine dair hiçbir resmi belgede isnat bulamadım” sözleri üzerine birçok tarihçi İdrisi Bitlisi konusunda belgeleri günlerdir açıklamayı sürdürüyor. İdrisi Bitlisi’nin mezar yerini bilen Kiler’in, Bitlisi’nin Selim Şahnamesi’ndeki “Doğu ve Güneydoğu’yu, kırk bin Kızılbaşı katlettiklerini” anlatan ifadelerini ya da Şerefname’de yazılanlardan haberinin olmaması ilginç. Kaldı ki günümüzde İdrisi Bitlisi ve Kürt tarihi hakkında yazılan pek çok kaynakta da bu bilgiler yer almakta. Babası gibi Akkoyunlu sarayında divan kâtipliği ve şehzadelere lalalık hizmetlerinde bulunan İdrisi Bitlisi, bu görevini Şah İsmail’in, dedesinin kurduğu ve dayılarının tahtta bulunduğu Akkoyunlu Devleti’ni ortadan kaldırdığı 1501 yılına kadar sürdürür. İdrisi Bitlisi Tebriz’den ayrılarak II. Beyazıd’ın yanında Osmanlı saBitlisi’nin rolünü şöyle anlatıyor: “Mevlana İdris’in organizesi ve önderliğinde Muş, Zırki, Urmi, Aşni, Soran, Erbil, İmadeye, Botan, Cizre, Nusaybin, Musul, Hizan, Garzan, Siir, Sason, Midyat ve Hasankeyf yörelenini dolaşıp Diyarbekir halkının gösterdiği gayreti anlatarak ‘Bu şehir elden giderse bütün bölge Şah İsmail tarafından kılıçtan geçirilecektir’ diyerek halkı Safeviler aleyhine ayaklandırdı.” İdrisi Bitlisi’nin Doğu ve Güneydoğu’da yaptığı çalışmalar sonucu birçok ilde Alevi köyleri viran hale dönüştürüldü. Başta Faruk Sümer olmak üzere tarihçilerimiz, söz birliği etmişçesine boşalan köyleri OsmanlıSafevi çatışması sırasında birçok Türkmen oymaklarının İran’a göçmesine bağlarlar. Oysa bölge zaten Safevi hâkimiyetindedir ve göçmeleri için bir neden yoktur. Sefer sırasında Tahrir defterlerine “viran” olarak kayda geçen Alevi köylerinde bir katilam ihtimali tarihçilerimizin aklına gelmiyor. Kürt kaynakları da bölgede büyük bir katliamı teyit ediyor. Kürt araştırmacı Osman Aytar, “Hamidiye Alayları’ndan Köy Koruculuğuna” adlı kitabında İdrisi Bitlisi’nin rolünü şöyle anlatıyor: “Alevi Kürtlerin yaşadıkları yöreler de, İdrisi Bitlisi’nin çabalarıyla Osmanlıların saflarına geçen Sünni Kürt aşireti liderlerinin bizzat yardımlarıyla Osmanlıların eline geçti. Yavuz Selim’in silahsız ve savunmasız 40 bin Alevi Kürt’ü öldürmesine rağmen Kürdistan’a hâkim olamamaması ve bu hâkimiyetin ancak Sünni Kürtlerin destekleri sayesinde sağlanması, Kürtlerin o dönemde nasıl bir amaç için kullanıldıklarını gösterir.” Bilgilendirme mi Hakaret Kitapçığı mı? Milli Eğitim Bakanlığı, “4+4+4”ün yasalaşmasından sonra kimsenin anlamadığı sistemi anlatmak için “12 Yıl Zorunlu Eğitim SorularCevaplar” adlı bir kitapçık hazırladı. Kitapçıkta, öyle bir dil kullanılmış ki, sanırsınız “bilgilendirme” değil; AKP’nin seçim dönemlerinde dağıttığı “propaganda” kitapçığı. Kitapçıktaki üslup birçok veliyi rahatsız ettiği için, CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar da konuyu Meclis gündemine taşıdı. Kitapçıktaki, sistemi eleştirenler için “bilgisiz, tek tip insan yetiştirenler, bilimsel yeterliği olmayanlar, kara propaganda yapanlar” ifadelerini yadırgayan Acar, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e şu soruları yöneltti: “Farklı düşünenlere hakaret etmek, eğitim sisteminin yeni yönelimi midir? Kitapta geçen karalayıcı, hakaret içeren ifadeler nedeniyle, farklı görüş belirten pek çok eğitim kurumu, sivil toplum örgütü üyeleriden, akademisyenlerden ve kamuoyundan özür dileyecek misiniz?” Alevileri katletti mi? rayına Kemal Paşazade ile birlikte Osmanlı tarihini yazmakla görevlendirilir. Yavuz Sultan Selim tahta geçince Yavuz’un Doğu siyasetini belirleyen en önemli danışmanı olur. Şah İsmail ile Kürt beyleri arasında mezhep farklılığından kaynaklanan husumeti iyi kullanan İdrisi Bitlisi, bu beyleri Safevilere karşı isyan başlatmaları yönünde kışkırtır ve bizzat savaşlara katılır. Bu görevi nasıl yerine getirdiğini Şahname’de şöyle anlatır: “Kutlu emir uyarınca bu değersiz kul, müjdeler dolu İslam sultanının tehitname hükümleriyle Kürtlerin ve Diyarbekir’in büyük beylerine yaptığı daveti bildirdim. Çünkü mümin Kürt taifesi, mülk, millet ve ehli sünnet mezhebi bakımından Kızılbaş mülhitlerin düşmanıydılar. Önce Bıradost Kürt beyleri ve büyüklerinden söz aldım. Ondan sonra da Soran kavimleri meleki Emir Seyyid bin Şah Ali’ye risaleti tebliğ etmeye başlayıp Erbil memleketlerini zapt etmeye ve Kızılbaşların kökünü kazımaya teşvik ettim. Aynı şekilde 4 yıl boyunca Kızılbaş topluluklarına karşı kılıç darbesiyle cihat eden Buhti beyleri de bu sadık dostun davetine cevap olarak o Kızılbaş taifeye karşı harekete geçtiler. Umerriye Adası’nı fethedip Musul’a kadar Kızılbaşlara karşı öldürme ve yağma hareketlerini arttırdılar. Ondan sonra bu davetçi, apaçık şeriat bağlıları arasında tebliğ edilmek üzere gönderilip kalenin korunması, alçak Kızılbaşın geriye kalanlarının def edilmesinin teşvikini sağladım.” Diyarbakırlı Ali Emiri de İdrisi AKP’li Vekil ‘Tanrı’ Dedi, Tutanaktan Çıkarıldı Üstün yetenekli çocukların keşfi ve eğitimleriyle ilgili sorunların tespiti amacıyla kurulan TBMM Araştırma Komisyonu geçen hafta YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’yı dinledi. Çetinsaya, YÖK’ün üstün yetenekli çocukların eğitimine yönelik yükseköğretimde “vahamet” yaşandığını kabul ederken, tüm komisyon üyelerinin eleştirilerinin boy hedefi oldu. Komisyonun AKP’li Başkanı Halide İncekara, Çetinsaya’ya “Olağanüstü hal ilan etmeniz lazım” yazılı bir not iletti. YÖK’ün Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu insan gücüne ilişkin planlama yapması gerektiğini belirten İncekara, Çetinsaya’ya “YÖK’e atananlar yatmaya mı geliyor? Göreve atandıktan sonra nasıl bir ruh hali oluşuyor ki herkes yatıp uyuyor. Hızlı hızlı yapılması gereken şeyler yapılmıyor” diye çattı. Çetinsaya’nın yükseköğretime geçişte YGS ve LYS dışında alternatif sınav yöntemlerinin düşünülmesine ilişkin bölümü de eleştirilere neden oldu. İncekara, “Hocam bunu kendinize mi tavsiye ediyorsunuz? Bunu yapacak olan siz değil misiniz?” diye sordu. Çetinsaya YÖK’ün kuruluş yasasının değişmesine ilişkin bilgi verirken de, İncekara, “YÖK olmazsa ne eksik kalır memlekette” diye araya girdi. Terleyen Çetinsaya, “Biz sizin çalışmalarınızı kesinlikle yansıtacağız. Sizin politika önerileriz bizim için yol gösterici olacak” dedi. Yükseköğretim sisteminde planlamanın çok önemli olduğunu ifade etmek isteyen AKP İstanbul Milletvekili Tülay Selamoğlu, “Ülkenin Tanrısı gibisiniz” ifadesini kullandı. Milletvekilleri “Hâşâ hâşâ, tövbe tövbe” derken, İncekara da “Tövbe et önce de günaha girme” dedi. Sözünü düzelten Tülayoğlu’nun, söz konusu ifadeleri daha sonra İncekara’nın isteği üzerine tutanaklarından çıkarıldı... Newsweek kürtajı yazdı NEW YORK (ANKA) ABD medyasından AKP’ye hem övgü hem eleştiri geldi. New York Times yazarı Thomas Friedman, Kahire’deki Tahrir Meydanı’ndaki gençlere, AKP’den ders almalarını tavsiye ederken; AKP’nin Türkiye’yi bir ekonomik güce dönüştürdüğünü yazdı. Ancak “etkileyici biçimde etkin” diye nitelediği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın aynı zamanda “bağımsız yargıyı yok etmede, basını yıldırmada da etkin olduğunu” öne süren Friedman, Türkiye’nin “sultanlığa” dönüştürülmeye devam edilmesi halinde Erdoğan’ın önemli sicilinin “lekeleneceğini” ve Türk demokrasisinin zarar göreceğini de iddia etti. Öte yandan News ‘Bir Erdoğan klasiği’ week dergisinin Moskova ve İstanbul Büro Şefi Owen Matthews da Türkiye’de kürtajın kısıtlanması önerisinin “yeni bir savaşı tetiklediğini” öne sürdü. “Erdoğan, dini temelli toplum mühendisliği için yetkisi olduğuna inanıyor, bu da Türkiye’nin Avrupa’daki birçok dostu için bir kaygı” değerlendirmelerine yer verilen analizde, kürtaj girişimi için “bir Erdoğan klasiği” yorumu yapıldı. Thomas Friedman, İstanbul’dan kaleme aldığı yazısında Mısır’daki seçimlere ilişkin “Facebook devrimi ne oldu?” sorusunu sorup “Facebook kötü bir hafta geçiriyor, hem borsada hem de fikir piyasasında”, “Facebook gerçekten insanlara iletişim kurmayı öğretti, işbirliği yapmayı değil” gibi değerlendirmelerde bulundu. Friedman, AKP’ye bu övgülerin ardından Başbakan Erdoğan’a ağır eleştirilerde de bulundu. Friedman, “Ancak sorun şu: AKP’nin etkileyici biçimde etkin olan başkanı Recep Tayyip Erdoğan, etkinliğini sadece köprüler inşa etmede değil, aynı zamanda Türkiye’de artık kontrol ve denge olmaması için bağımsız yargıyı yok etmede ve Türk basınını yıldırmada da etkin olduğunu gösterdi”. Öte yandan Newsweek dergisinin Moskova ve İstanbul Büro Şefi Owen Matthews, derginin sitesinde yayımlanan, “Türkiye’de Kürtaj Yasası, Devlete Karşı Cami Konusunda Yeni Bir Savaş Tetikledi” başlıklı analizinde Türkiye’de kürtajın kısıtlanması önerisinin “yeni bir savaşı tetiklediğini” öne sürdü. Analizine “Türkiye’deki kültür savaşlarının son raundunda İstanbul’da binlerce kadın sokağa döküldü” diye başlayan Matthews, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “kürtaj cinayettir” yönündeki sözlerinin, Türk toplumunda “dinin rolüne ilişkin yeni bir çatışmayı tetiklediğini”, bu çatışmada tarafların ise “laik, Batılılaşmış kentsel azınlık” ile AKP’nin “gücünü aldığı muhafazakâr İslami merkezi bölge” olduğunu öne sürdü. Türey Köse, Ayşe Sayın, Erdem Gül, Mahmut Lıcalı [email protected] C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle