17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 MAYIS 2012 SALI 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara B B B Y Y Y Y Y Y Y Y Y B 22 24 23 23 25 25 25 20 19 20 22 22 23 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y PB Y PB B B Y B Y Y B B B 22 25 24 22 30 29 28 31 24 27 23 21 21 Oslo PB Helsinki B Stockholm PB Londra Y AmsterdamPB Brüksel Y Paris B Bonn PB Münih Y Berlin PB Budapeşte B Madrid PB Viyana B HABERLER 16 16 14 24 18 24 25 24 21 23 24 31 25 Belgrad Y 19 Sofya Y 18 Roma B 24 Atina B 24 Zürih Y 23 Moskova Y 22 Aşkabat PB 37 Taşkent Y 32 Baku B 26 Bişkek Y 29 Tiflis Y 24 Kahire B 31 Şam B 32 Marmara’nın güneyi, Batı ve Orta Karadeniz, Kuzey Ege, Güneydoğu Anadolu’nun doğusu ile Sivas, Bingöl, Tunceli, Giresun ve Rize çevrelerinin sağanak ve gökgürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 29 Mayıs GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada özetleyen, “Bazen iyimserliğimi kaybediyorum” başlığını görünce şaşırdım. Zira, ABD gezisine Çankaya’nın davetlisi olarak katılan İsmet Berkan’ın, 25 Mayıs Cuma günü Hürriyet’teki yazısından öğrendik ki; Bay Gül, Stanford Üniversitesi’ndeki konferansta, 11 maddeye sığdırdığı “liderlik sırlarının” 10. maddesinde: “İyi bir lider hiçbir zaman, koşullar ne olursa olsun, durum ne kadar umutsuz olursa olsun ‘umut dağıtan’ olmaktan kaçınmamalıdır” diyor. Stanford’da çizdiği liderlik portresiyle, Türkiye’de tanımladığı portre birbirine ters düşüyor. Olumsuz durumlarda liderin umut dağıtmasını koşul görüyor; ama Uludere katliamından kaynaklanan sosyal ve siyasal umutsuzluk karşısında iyimserliğini yitirdiğini söylüyor. Çankaya’daki AKP’linin karamsarlığını olağan karşılamak gerekiyor. İsyan hareketini ıska geçerek Dersim’de elbette onaylanmayacak eylemler üzerinde katliam diye günlerce davul çalan, ama Uludere’deki katliamın baş sorumlusu hükümeti savunmak; kolay değil tabii! ??? Çankaya’daki AKP’li, hiç kuşkusuz kendisinde de var olduğuna inandığı sırlarını (niteliklerini) izleyicilere sunarken yaşamından kimi örnekler veriyor. Örneğin Gül, çocukken tüccar olmak için girdiği sınavda, “o buz dolu kovadaki gazozları satabilseydi”, AKP Cumhurbaşkanlığı’ndan yoksun olacaktı! Açıkladığı sırlara göre bir lider “aynı zamanda tahayyül ve ilham dolu olmalı.” Bugün anlaşılıyor ki; Çankaya’dakinin ta gençliğinde “tahayyül ettiği bir hedefi” varmış: Başı açık kadınlarımızın başını da, vücudunu da kapamak! 15 yaşındaki Hayrünnisa’yı okuldan aldı, evlendi ve hedefinin ilk aşamasını genç eşinin başını kapatarak gerçekleştirdi. Gel zaman git zaman; Çankaya’da anayasanın tanıdığı yetkilere kavuşunca… …türbanı serbest kılmayı savunan bildirilere imza koyan ne kadar ilim bilim adamı varsa; hepsini birer ikişer üniversite rektörlüklerine atayarak… …“tahayyül ettiği hedefi” yayma olanağı buldu. Böylece (liderlik sırları madde 2) “hızla değişen ortama adapte olabilecek liderlere” duyulan gereksinmeyi karşılamış da oldu. Şu sıralar (liderlik sırları madde 4) “yeni bir yöne gitmeye (veya Çankaya’da kalmaya), yürünecek yeni bir yol oluşturmaya” hazırlanıyor. ??? Sıraladığı sırlar arasında liderin içinden pazarlıklı olduğunu unuttu galiba. Gitmek mi zor, kalmak mı zor diye bugün sorsanız Çankaya’dakine, gitmek de zor kalmak da diye yanıt verebilir. Çankaya’dan ayrılmaya gönüllü değil, ama rakip de öyle kolay yutulur lokma değil. Kimi gazetemizin büyüteci 100 bine yakın gösterdiği, kimisinin 40 bin diye manşetlere çıkardığı, ama civar ilçelerden 1800’den fazla otobüsle TT Arena Stadyumu’na taşınan kalabalığı görünce yukarıdakinin morali neden bozulmasın? Hele uçağına aldığı ender gazetecilerden Fatih Çekirge’nin; yalaka yandaş gazetecilere layık şu yazdıklarını okuduktan sonra; “Başbakan ve eşi stattakilere karanfil atıyordu. Bir delege sordu: ‘Acaba kaç kişi var?’ Manzarayı gösterip cevap verdim: ‘Baksanıza şu sevgi seline... Bu sevgi zorla olur mu? Görkemin sevginin sayısı olur mu?’” Neyse ki Radikal’in stat izlenimlerini aktaran habere koyduğu şu başlık; teselli edebilir Gül’ü: “(Stattaki kongre) Şov için düşünülmüş!” ??? Gül’ün liderlik sırlarının baş kuralı umut... Gül’ün umudu mu? RTE’nin öyle böyle gerekçelerle Çankaya’dan 2007’de olduğu gibi Çankaya sevdasından Gül adına vazgeçmesi! Günlerdir izlenen Çankaya ile ilgili olası siyasal gelişmeler rahmetli dostum Şinasi Nahit Berker’i anımsamama vesile oldu. Şinasi, “Olmak mı olmamak mı işte mesele bu” anlamına gelen Şekspir’in ünlü, “to be or not to be!” sözünü, o günlerde sonu ve sonucu kestirilemeyen kimi siyasal olaylara bağlayarak yineler ve eklerdi: “Yok dibi!” Son sezaryen, kürtaj fetvasının ardından annem “Artık burnunu sokmadığı yer kalmadı!” deyince… Vatan’daki haber aklıma geldi. Birkaç gün önce “Singapur modeli uyguluyor” başlığıyla yer alan haberde Uğur Koçbaş; Ruchir Sharma’nın trend kitabı “Breakout Nations/Atılım yapan Ülkeler”i konu alıyor, kitapta Erdoğan için yapılan can alıcı bir tespiti gündeme taşıyordu. Wall Street Journal, Newsweek gibi yayınlarda yazan ve dünyanın en büyük yatırım şirketlerinden biri olarak bilinen Morgan Stanley Investment’ta yöneticilik yapan yazar Ruchir Sharma’ya göre Erdoğan için kullanılan “Putin benzetmesi” yanlıştı. Sharma, Erdoğan’ı, “Putin’e değil, Singapur’un lideri Lee Kuan Yew’a benzetmekteydi”. Bu enteresan haber üzerine internet sitelerinde biraz gezindim… “Erdoğan kendisini Lee Kuan Yew’un Türk Avatar’ı olarak görmeyi yeğlerdi!” şeklinde bir cümle kuruyor hatta Sharma… “Türk kopyası” şeklinde çevirebileceğimiz “Avatar” ve Erdoğan sözcüklerini yan yana getirmek aslında bir miktar sorunlu… ama Lee Kuan Yew tespitine gene de biraz yakından bakalım… Kim bu Lee Kuan Yew? Ve “Lee Kuan Yew’un Avatar’ı” olmak ne demektir? Erdoğan’ın Singapur Şifresi “Bunun nasıl başarıldığını” sorduğumda ezcümle herkes, “Lee Kuan Yew” demekteydi. Hangi taşı kaldırsanız altından tek bir isim: Kuan Yew’un adı çıkıyordu. Kuan Yew’un buyrukları doğrultusunda sokakta örneğin çiklet atmak dahi yasaklanmıştı. Çikletini atan feleğini şaşırtan cezalara çarpılıyordu. Ülke çapında ilk defa gördüğüm geniş çaplı bir “tuvalet kampanyası” başlatılmıştı. Umumi helalarda sifon çekmemek, çiklet atmak gibi ağır para cezalarıyla yaptırım altına alınmıştı. Lee Kuan Yew, halkını tartışma ve ikna yoluyla değil, böyle “ağır yaptırım” ve “cezalarla” adam edip muma çevirebileceğini düşünmekteydi. “Çiklet adabından” “tuvalete” dek akla gelebilecek her şeye bu nedenle.. “burnunu sokmakta” ve karışmaktaydı. Singapur tatilim sırasında “Güzellik ve gaddarlığın toprakları/The lands of charm and cruelty” diye bir kitap edinmiştim. Güneydoğu Asya ülkelerini olağanüstü cazibeleriyle olduğu kadar, ölçüsüz “acımasızlıklarıyla” tanımlayan kitabın yazarı Stan Sesser, Singapur’a ayırdığı sayfalarda L. Kuan Yew için; “haylaz bir çocuk terbiye eden otoriter baba” ifadelerini kullanmaktaydı: “Singapur’da hükümet halka hangi kitaplar ve dergilerin okunması gerektiğini; hangi filmler, hangi TV programlarının izleneceğini söyler. Singapur hükümeti iffet taslamaya öylesine meraklıdır ki, ‘Cosmopolitan’ ve ‘Playboy’ gibi dergiler dahi yasaktır. Bina duvarları insanların neyi yapıp yapamayacağına ilişkin kurallar manzumesiyle donatılmıştır. Sonuç sanatta vitrin olabilecek zengin bir ülke için kültürel bir çöldür. Singapurluların tutkuyla peşine düştükleri tek faaliyet ise para kazanmaktır!” Singapur modeli işte böyle. kaba ve aşağılayıcı’ ‘Despot, otoriter, Totalitarizm Özlemi Başbakan Erdoğan’ın nasıl büyük bir gündem saptırma üstadı olduğunu bildiğimden, “Her kürtaj bir Uludere’dir” diye başlayan, oradan sezaryene kadar uzayan sözlerini, taktiğin yeni bir örneği olarak görüp, hiç tartışmayacaktım. Ama bu kez durum öyle değil, önce Uluderekürtaj benzetmesi üstat işi olmaktan uzak. Kürtajı cinayet olarak nitelemek için Uludere benzetmesi yapması Başbakan açısından büyük hata. Çünkü Uludere bir cinayet ise “Bu cinayetin sorumlusu kim” sorusu geliyor gündeme. Uludere’de bir sınır ötesi operasyon söz konusu olduğundan, sınır ötesi operasyonların sorumlusu yürütme olduğuna göre Başbakan’ın kendi ayağına kurşun sıktığı kendiliğinden anlaşılıyor. Kaldı ki, acemice kotarılmış bir gündem saptırma taktiği bile söz konusu olsa, kürtaj ve hele hele sezaryen konusundaki sözler, baştan beri var olan totalitarizm özleminin son göstergeleri olduklarından, üzerinde durmayı gerektirecek önemdedirler. Tayyip Bey, totaliter bir yönetimi oturtma özlem ve çabası içinde. ??? Siyasal iktidar yetkilerinin tek elde toplandığı, yönetenlerin yönetilenler veya demokrasinin kurumları tarafından denetlenmesine ve değiştirilmesine hukuki ya da fiili engellerin konulduğu siyasal rejim olan otoritarizm, siyasi alan dışında, yine de bireye özel yaşamında belirli bir özgürlük sahası bırakır. Ama totalitarizm, sözcüğün kökeninden anlaşılacağı gibi, yaşamın tüm alanlarına şamil bir egemenlik kurmaya yöneliktir. Siyasi iktidar (parti, şef, yürütme ya da cemaat) yaşamın tüm alanına egemendir. Vatandaşın, siyasi erke boyun eğmesi yetmez, ama aynı zamanda günlük yaşamında, beğenisinde, dinsel inançlarında, cinsel yaşamında veya özel hayatının diğer alanlarında da otoritenin buyruklarına, seçimine uygun davranmak zorundadır. Totalitarizm kavramını, kurucusu “totalitario” sözcüğünü ilk kez ortaya atan Benito Mussolini’ye bağlarlarsa da, aslında Mussolini’den önce de bu şekilde adı konmamış yönetimler vardı. Yani totalitarizm, adı konmadan önce de var olup uygulanmış bir yönetim biçimi. Belki de yönetim biçimi deyimi yanlış, çünkü totalitarizm yaşamın tümünü kapsayan, yönetimin de ötesine taşan bir yaşam biçimidir. ??? Totaliter rejimlerde birey olmaz, geleneksel kurum ve örgütler çalıştırılmaz, çözülürler, yerlerine yeknesak bir hareket içinde erimeye, totaliter görüşe boyun eğmeye amade, biat kültürüne amade robotlar yetiştirilir. Totaliter yönetimler farklılığı, değişikliği, eleştiriyi, bireyi yaşamın hiçbir alanında kabul etmez, bunları ezer, siler, öldürür geçer. Bir ülkenin lideri, yaşamın her alanına el atıyorsa, “tek bayrak, tek ülke, tek lider, tek din” derken, devletin eğitim sistemini, demokrasinin öngördüğü gibi tartışmacı özgür birey ya da yurttaşlar yerine, dinine ve kinine bağlı gençler yetiştirecek şekilde düzenletirken, din ve kin bağını öne çıkarıyorsa, siyasetten inanca, milli eğitimden futbola, tiyatrodan heykele kadar sanat alanlarında da neyin nasıl olacağını kendi egemen iradesiyle saptıyorsa, orada liderin totaliterlik saplantısı var demektir. “Ağrı’daki heykel heykel mi, ucube mi?” konusunda kararı Başbakan verecekse, o yıl şampiyon olan takımın kupasını ne zaman, nerede, nasıl alacağını Başbakan kararlaştıracaksa, bir kentin belediyesinin tiyatrosunun nasıl düzenleneceğinin, tiyatrolarda hangi oyunların destekleneceğinin, dolayısıyla bir ileri aşamada hangilerinin yasaklanacağının da karar mercii yürütme ve tabii ki onun başı olacaksa, bir de bunların yanı sıra, insanların kaç çocuğu hangi yöntemlerle doğuracağına iktidarın efendisi karar verecekse, o ülke totalitarist bir yönetim altında demektir. Totalitarizmde, halk bağır bağır arar, otoritarizmin kurşun gibi ağır havasını bile... Çikletten… tuvalete müdahale edilen model L. Kuan Yew eski İngiliz sömürgesi Singapur’un “kurucu babası” diye tanımlanıyor. Türkiye’nin binde biri bile olmayan adalardan oluşan minik ülkesine taa… bağımsızlığa geçiş yıllarında Başbakan olmuş. 30 yılı aşkın süre işbaşında kalarak önüne gelen her şeye damga vurmuş… 90’lı yıllarda Singapur’a gittiğimde bahsini çok işitmiştim. Yollar bu ülkede Uzakdoğu’da başka hiçbir yerde görmediğim denli temiz, trafik disiplinliydi. Erdoğan’ın “Avatarlığına” öykündüğü söylenen Lee nasıl biri peki? “Güzellik ve gaddarlığın toprakları” onu da özetle! şu şekilde tarif ediyor: “Lee Kuan Yew… demokrasi ayağına yatan katı, otoriter bir lider. (‘Tuvalet kampanyası’ misali..) özel ‘nezaket kampanyaları’ açılan bir ülkede, kaba olmaktan, insanları horlamaktan, aşağılamaktan kaçınmaz, kışkırtıcı şeyler söyleyebilir. Geleneksel bir Çin despotu olan Lee sadece emir yağdırmak ve her şeyi denetlemek ister. ‘Süreklilik’ talep eden çokuluslu şirketlerin istekleri de bu yoldadır. Bu nedenle bu ada ülkeye, ‘Singapur AŞ’ dendiği de olur. ‘Okuma tutkusu’ dışında… yemek, içmek, sinema, konser gibi ilgi alanları olmayan Lee; gazete yöneticilerini hapse atıp sendikaları çökertmiştir. Kendisini eleştirenlere hızla dava açar. Hukuk devleti, Singapur’da siyasi hedefler uğruna kolayca feda edilir. Avukatlar edilgenliğe sürüklenirken, yargıçlar boyunduruk altına alınmıştır. Basın, mahkemeler ve dinin siyasi kontrol altında tutulduğu; muhalefetin de dikkatle izlendiği Singapur, birey haklarının anlam taşımadığı bir yerdir. Gözdağı (‘intimidation’) ikliminin hâkim olduğu Singapur, siyasi muhalif kesimler tarafından, bir ‘korku kenti’ şeklinde tarif edilmektedir…” Yaa işte böyle. Putin değil de... Lee Kuan Yew dendiğinde çıkan profil bu. Erdoğan’ın dünyaya “yeni Lee Kuan” diye lanse edilmesi yerinde bir benzetme mi... siz karar verin. ‘Kurşun yağmuru altındayız’ Balbay, gizli tanık uygulamasını meçhul saldırılar olarak tanımladı ÇUBUKLU, HİLMİ ÖZKÖK’Ü İŞARET ETTİ HATİCE TUNCER TERÖR ÖRGÜTÜ PKK’DEN TEHDİT Ergenekon davasında 3 yılı aşkın süredir tutuklu yargılanan CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, “gizli İnternet Andıcı dostanık” uygulamasını yasından tutuklu sanık eleştirdi, “Nereden gelGenelkurmay Adli Müdiği belli olmayan şaviri Tümgeneral Hıfzı kurşun yağmuru alÇubuklu, internet sitelerinin tındayız. Mahkeme emekli Orgeneral Hilmi Öz‘Sakin olun, kurşun kök’ün Genelkurmay Başisabet edip etmedikanlığı döneminde kurulduğine sonra bakacağuna dikkat çekti. AKP’yi kağız’ diyor” dedi. patma davasının ise isim verBülent Orakoğmeden emekli Orgeneral Yalu’nun tanıklık ifaşar Büyükanıt’ın Genelkurdesini de eleştiren may Başkanlığı döneminde Balbay, “Önceleri açıldığının altını çizdi. Çudelileri çürütmeye buklu, “O tarihteki görevçalışıyorduk, şimdi liler hakkında hiçbir işanalizleri çürütmeye lem yapılmadan, bu olayçalışıyoruz” değerdan haberi olmayan kilendirmesinde bulundu. şiler hakkında dava Birinci ve İkinci Eraçılması ceza hukugenekon davalarıyla İnkunun şahsiliği ternet Andıcı davalarının prensibi ile bağbirleştirilerek görüldüğü Erdaşmamaktagenekon davasının dün 189. dır” dedi. duruşması yapıldı. ‘İntihar saldırıları devam edecek’ MAHMUT ORAL ‘Şehitler unutuluyor’ Şırnak’ta şehit düşen Teğmen Korhan Kuruçay (25), memleketi Çankırı’da toprağa verildi. Şehit babası Ünal Kuruçay “Bir eksildik, bin varız. Taziyeyle geçiştiriyoruz. Şehitlerimizin hepsi unutuluyor. Bunu da unutacağız” dedi. Belediye Meydanı’ndaki törene şehidin ailesi ve yakınlarının yanı sıra Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bekir Kalyoncu da katıldı. Kars’ın Sarıkamış ilçesinde de ormanlık arazide arama tarama faaliyetini sürdüren askeri birliğe teröristler tarafından taciz ateşi açıldı. Saldırıda 1 er yaralandı. Öte yandan Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesindeki Emniyet Müdürlüğü’ne saldırıyla ilgili Şanlıurfa’da 29 kişi gözaltına alındı. kon yargılamalarının nasıl yapıldığı tartışılacak” dedi. Balbay, “Geldiğimiz aşamada bir arpa boyu geri gittiğimizi görüyoruz. İkinci iddianameden yargılanırken Birinci davadan ve diğer davalardan da yargılananlar geldi. Siz sık sık ‘davanın geldiği bu aşamada’ Balbay diyorsunuz. Bu aşama nedir, biz biliyoruz. Son olaöyle bir yargılama yok’ rak Şile kazısı davası birleştirildi. AyDavayı “En olağanüstü dönem lar önce Şile kazısının birleştirilmelerde bile böyle yargılama yapılma sine savcı ‘2. davada yargılamanın mıştır” sözleriyle eleştiren Balbay, geldiği aşama nedeniyle’ birleştiril“Burada açık ve gizli tanıkları din meye karşı çıktı. Sonra bütün davaliyoruz. Hukukçu, avukat arkadaş lar birleştirildi. ‘Biz hangi aşamadalarıma danıştım. Dünyanın hiçbir yız’ sormak istiyorum” dedi. çağdaş ülkesinde ‘gizli’ tanık uyguaşamın ta kendisi’ laması yok. Amerika’da önce tanık Eski İnönü Üniversitesi Rektörü ifadesini veriyor, sonra yeni kimlik Prof. Fatih Hilmioğlu, sanık emekli gibi uygulamalar yapılıyor. Gizli tanık uygulaması ‘açık oy gizli sa Orgeneral Hasan Iğsız’a savcının “Fatih Hilmioğlu ile ilişkileriniz gece geç yım’a benziyor” diye konuştu. saatte arayacak kadar yakın mıydı” sorusunu yönelttiğini ifade ederek, Iğir arpa boyu geri gittik’ Bugünlerde 1960 sonrası dönemin sız’dan karaciğeri hasta olan 5 yaşınyargılamalarına ilişkin yayınların med da bir kız çocuğuna nakledilecek kayada geniş yer tuttuğuna dikkat çeken raciğerin acil getirilebilmesi için yarBalbay, “Medyada yarın da Ergene dım istediğini belirtti. Hilmioğlu şöyle konuştu: “Gece 1, 2, 3 kaç olursa olsun ararım. Telefona kurmay başkanı çıkmıştır. Sizin de uçak kaldırma yetkiniz olsa sizi de ararım. 5 yaşındaki çocuğun hayatını kurtarmak benim için yaşamın ta kendisi.” Duruşmaya eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, emekli orgeneraller Hasan Iğsız, Hurşit Tolon ve CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ın aralarında bulunduğu 7 tutuklu sanık ile duruşmalardan men cezası verilen 6 sanık katılmadı. Duruşmayı ÇYDD Başkanı Aysel Çelikel de izledi. ‘B ‘Y ‘B DİYARBAKIR Terör örgütü PKK, Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesinde emniyet müdürlüğüne düzenlenen ve bir polisin şehit olduğu intihar eyleminin “Ölümsüzler Taburu”nun ilk eylemi olduğunu belirtti. Terör örgütünün açıklamasında “Tüm tahammülleri zorlayan İmralı işkence sistemi ve Roboski (Uludere) katliamı olmasaydı Ölümsüzler Taburumuz devreye girmezdi” denildi. Örgüt, intihar eylemlerinin süreceğini açıkladı. İP Genel Başkanı Doğu Perinçek ise “Gladyo, NATO’nun yeraltı örgütüdür. NATO’nun gizli hükümetidir” dedi. Perinçek’in “12 Eylül’ün patronu Turgut Özal’dır. Kenan Evren sopadır. MİT’i sivilleştirme operasyonunda TSK karşıya alınıyor” sözleri üzerine Başkan Özese uyarı yaptı. Perinçek “Bundan sonra gelecek tehdit mezardır. Ergenekon ve Balyoz davaları gladyonun siyasi harekâtıdır” iddiasında bulundu. ‘Patron Özal, Evren sopa’ ‘Mustazaf’lar siyasi parti kuruyor MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Eski Hizbullahçıların veya yakınlarının kurduğu, geçen günlerde Yargıtay tarafından kapatılan MustazafDer, Diyarbakır’da düzenlediği mitingle, artık “Mustazaflar Hareketi” adıyla siyasi oluşum olarak yola devam edeceğini açıkladı. Kapatılan MustazafDer’in Genel Başkanı avukat Hüseyin Yılmaz, genel merkez olarak yeni bir siyasi oluşum başlatacaklarını ve “Mustazaflar Hareketi” olarak yollarına devam edeceklerini söyledi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle