23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 MAYIS 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER İnsanlığın, demokrasinin, en temel hak ve özgürlüğü insanın bedeni ve ruhu üzerinde sahip olduğu hak ve özgürlüktür! Zaten bedenimiz ve ruhumuz, benliğimizin ayrılmaz parçalarıdır… Kim olursak olalım, dini, etnik, milli, siyasal, cinsel, meslekî kimliğimiz ne olursa olsun, bedenimiz ve ruhumuz üzerindeki hakkımız herkesle eşittir ve dokunulmazdır! Ne yazık ki bu mukaddes hak, tarih boyunca, egemen yöneticiler ve erkekler tarafından, kendilerinden farklı olanların ve kadınların aleyhine zedelenmiştir. Egemen yöneticilerden, çoğunluktan, farklı kimliklere sahip olanlar ve kadınlar sürekli olarak baskı altında tutulmuş, ezilmiş, horlanmış, çeşitli haksızlıklara ve hatta işkencelere, infazlara, soykırımlara maruz kalmıştır. İnsanlık tarihinin bu acı yükünün ağırlığı zamanımızda bile devam etmekte, egemenler ve erkekler, farklı olanlara ve kadınlara karşı zulmü sürdürmektedir. ??? Annelik hakkı ve özgürlüğü de hiç kuşkusuz bir kadının ruhu ve bedeni üzerinde sahip olduğu en temel hak ve özgürlüklerin başında gelir. Hiçbir dini, mezhepsel, etnik, milli, siyasal ve ideolojik görüş bu hakkı sınırlama ve kısıtlama yetkisine sahip değildir çağdaş dünyada… Elbette, yüzyıllar boyunca süregelmiş zulümlerden değil, “çağdaş dünyadan”, demokrasinin ve insan haklarının egemen olduğu dünyadan söz ediyorum! Toplumların bu çağdaşlığı yakalamaları hiç de kolay değildir ve özellikle kadına ilişkin hak ve özgürlükler konusunda hâlâ pek çok engel vardır. Ama bir ülkenin demokrasisi ve çağdaşlığı her şeyden önce, kadının sahip olduğu hak ve özgürlüklerle ölçülür. ??? Nüfus Planlaması ya da Aile Planlaması denen kavram, üreme hakları bağlamında herkesin istediği zaman ve istediği kadar çocuk sahibi olma yani “doğum kontrolü” hak ve özgürlüğüdür ve Birleşmiş Milletler tarafından da temel hak ve özgürlükler arasında sayılır. Hiç kuşkusuz bu hak her şeyden önce kadını ilgilendirmektedir. Türkiye’de istenmeyen gebelikleri önlemek için kadınların yaptıkları sağlıksız müdahaleler sonundaki düşüklerin sayısı 1960’larda beş yüz bin kadar tahmin edilmekteydi ve yılda on bin kadar kadın bu nedenle hayatını kaybediyordu. İşte hem kadın sağlığını çok yakından ilgilendiren hem de temel bir insan hakkı olan “doğum kontrolü” uygulamalarının Türkiye’deki öncülüğünü, bir anıt adam, Prof. Dr. Nusret Fişek yaptı. Nusret Fişek önce Sağlık Bakanlığı Müsteşarı, sonra da Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Müdürü ve Halk Sağlığı Bölüm Başkanı olarak gerçekleştirdiği yasal düzenlemeler ve eğitimle tam bir öncüydü. (Hacettepe’nin kurucuları arasındadır, ayrıca Mezuniyet Sonrası Eğitimi Fakültesi dekanıydı ve iki değerli insanın, ünlü ve değerli yazar ve bilim insanı Prof. Kurthan Fişek ile hem mesleğiyle hem de sivil toplum çalışmalarıyla babasının yolunda giden Dr. Gürhan Fişek’in de babasıdır.) Türkiye’deki sağlık hizmetlerinin çağdaşlaştırılmasında ve yaygınlaştırılmasında büyük katkıları olan Nusret Fişek, en azından iki uygulamayla tarihe adını altın harflerle yazdırdı: 1) Halk Sağlığının geliştirilmesi ve sağlık hizmetlerinin sosyalizasyonu. 2) Doğum kontrolünü de içeren nüfus planlaması. Bugün gerek sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılmasında gerekse bir insan hakkı olan doğum kontrolü uygulamalarında elde edilen olumlu sonuçlar, onun açtığı yollar sayesinde gerçekleştirildi. 27 Mayıs Pazar günü Utku Çakırözer, Hacettepe’deki 42 yıllık hizmetinin ardından Başkent Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanlığı ve Kadın Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Araştırma Uygulama Merkezi Müdürlüğü görevlerini yürütmekte olan Prof. Dr. Ayşe Akın ve Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Dr. Feride Aksu Tanık ile bu konuda yaptığı konuşmaları aktardı. Doğum kontrolü ve onun bir parçası olan kürtaj hakkının kadın sağlığı konusunda yaptığı devrimi görmek için sadece bu yazıyı okumak ve canlı doğumlara oranla kadın ölüm hızının on kat azaltıldığını öğrenmek bile yeterlidir. ??? Doğum kontrolüne ve onun bir parçası olan kürtaj hakkına karşı çıkanlar sadece kadını ezmekle, onun temel bir hak ve özgürlüğünü zedelemekle kalmıyor, aynı zamanda kadını ölüme kadar sürükleyen baskıların ve sağlıksız müdahalelerin de önünü açıyor. Kadını mal gibi gören erkek egemen feodal kültürün bir başka tezahürü olsa gerek! 7 Temel Bir İnsan Hakkı ve Bir Anıt Adam: Nusret Fişek Erdoğan Esip Gürledi, Amma... AKP’nin İstanbul il kongresini, kentin en büyük stadyumu olan TT Arena’da yapmasından CHP ve MHP’nin kendilerine özel dersler çıkarması gerekmiyor mu? Aslında yapılan Siyasal Partiler Yasası’nın aradığı anlamda bir kongre olmaktan çok, senaryosu Aziz Babuşçu tarafından en küçük ayrıntılarına dek belirlenmiş bir Recep Tayyip Erdoğan şovudur. Ama zaten partinin ve ülkenin “tek adamı” olma yolunda planlı adımlar atan Erdoğan, 10 yıllık tek başına iktidar olmanın getirisinden değil, ülkede yeterli muhalefet olmayışının avantajından da yararlanmaktadır. Özellikle AKP üyesi olanlar ellerini vicdanlarına koyarak, geride kalan o 10 yıl içinde iktidarlarının hangi fabrikaları kurduğunu, hangi büyük iş sahalarını oluşturmuş olduğunu düşünürlerse, o hesabın bilançosunu da kolaylıkla okuyacaklardır. Liderleri pazar günkü konuşmasında, başbakan olarak, doğup politikaya atılmış olduğu İstanbul’daki yoldaşlarına ve elbette “öteki” olarak gördüğü biz hemşerilerine seslenirken neler söylüyor? “Gecekondularda sefalet içinde yaşayan kardeşlerimizin üzerimizde emaneti var” diyor. On yıl sonra, o emanetin ne durumda olduğuna ise nedense değinmiyor. Konuşmasını gerçekleştirdiği 60 bin kişilik stadyum elbette profesyonel futbolumuz için önemli bir yapıttır. AKP bu 10 yıl içinde başka yerlerde de yollar köprüler yapmıştır. Fakat, nedense ve özellikle Güneydoğu’da işsizlerin dört gözle beklediği fabrika yapan fabrikalar için bir çivi çakılmadığı gerçeği karşısında, şimdi özel sektörün bölgede kimi yatırımlar için hazırlanmakta olduğu haberi yazılı basının manşetlerinden duyurulmaktadır. Özel sektör, önce can güvenliğinin sağlanmasını ister. Ne yazık ki, kentler arasındaki ana yollarda bile zaman zaman o güvenliğin bulunmadığının acı örneklerinin başında 11 güvenlik görevlimizin ve 1 AKP belde başkanının terörist eşkıya tarafından dağa kaldırılmış olmaları geliyor! Başbakan, tam PKK’nin siyasal kanadı ile bir masaya oturmaya hazırlanırken, sabah yatağından solundan mı, yoksa sağından mı kalktığını bilmiyoruz, ama bir de bakıyoruz ki görüşme ne kelime, çevresini hallaç pamuğuna çevirmiş! Madem ünlü pazar konuşmasından başlamıştık. Onunla devam ederek “Usta”ya rica yollu bir soru yöneltelim ve bugünkü parti grubu konuşmasında asgari ücret koşulları ile, üstelik kayıt dışı ekonominin kurallarına uymak zorunda bırakılarak evlerine ekmek götürmek için alın teri dökenlerin durumlarını soralım: Erdoğan’ın hangi konuşmasında, emeğin en “yüce değer” olduğunu söylediğini, iktidar yağcılığına soyunmuş sarı sendikaların liderleri bize anlatabilirler mi? İstanbul’un tozlu çamurlu sokaklarında doğduğunu söyleyebilen eski İETT işçisinin gözünde, artık emeğin değil, sadece vahşi kapitalizmin adı vardır. Başbakan’ın bıraktığı o boşluğu muhalefet partileri, özellikle CHP tamamlasa ya? Ne gezer... Övünçle o büyük tarihine reddi miras yaparak kendisini Yeni CHP kartviziti ile tanımlamaya özel önem veren CHP, 1970’lerde programına Demokratik Sol sözcüğünü aldığını bile çoktan unutmuş olmalıdır. Dolayısıyla emek, alınteri gibi kavramlar artık tarihin sararmış sayfalarında bir anı gibi kalmıştır. Dün CHP’nin üçüncü genel başkanı Bülent Ecevit’in doğum günüydü. Acaba CHP ve DSP, kendilerine iktidar yolunu açmış olan emekçi dostu, demokratik sol söylemin babası için ne tür bir anma yaptılar? AP Başkanı Schulz, ‘taktik’ reformlar yapıldığını söyledi, tutuklu vekiller için ‘Kabul edilemez’ dedi ‘Böyle demokrasi olmaz’ TÜRK HUKUK KURUMU BAŞKANI TÜREY KÖSE/AYŞE SAYIN Kanadoğlu: Hukuk devleti için çalışacağız İLHAN TAŞCI ANKARA Türk Hukuk Kurumu’nun olağan genel kurulunda Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu başkanlığa seçilirken, yardımcılığına ise eski Ankara Barosu Başkanı ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Süha Okay seçildi. Yönetimde eski İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu ile İzmir Barosu Başkanı Özdemir Sökmen de yer aldı. Atatürk’ün desteğiyle 1934’te kurulan Türk Hukuk Kurumu Başkanlığı’nı Tuncay Alemdaroğlu’ndan devralan Kanadoğlu, “İleri demokrasi adı altında hukukun üstünlüğü, hukuk devleti ilkesi, yargı bağımlı hale getirilerek sistematik ve ısrarlı biçimde yıpratılmakta, zedelenmekte ve uygulanmaya konulan yasalarla tehlike altına sokulmuştur” dedi. Savunmanın kutsallığının sözde ve kâğıt üzerinde kaldığını vurgulayan Kanadoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı: “Türk devrimini, Atatürk ilkelerine evrensel ve üstün kurallara dayanan Türk hukukunun her yönden gelişmesine katkıda bulunmaya ve bu yöndeki önlemleri ortadan kaldırmaya çalışmak üzere göreve başlıyoruz.” Yönetim kurulunda, Tülay Yılmaz, Hasan Tecim, Prof. Meltem DikmenCaniklioğlu, Mehdi Bektaş, Ali Hikmet Akıllı, Mustafa Kemal Çiçek ile Munci Özmen de yer aldı. Denetleme Kurulu’na eski bakan Metin Bostancıoğlu, Prof. Anıl Çeçen, Meral Erdoğan görevlendirilirken; onur kurulu ise Ahmet Kılıçoğlu, eski CHP Ankara İl Başkanı Yaşar Çatak ve Nezahat Gündoğmuş’tan oluştu. ANKARA Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyareti sırasında “tutuklu vekil” sorunu üzerinde dururken “Kabul edilemez, mazur gösterilemez. Eğer tam üyelik sürecinde başka bir ülkede bu durum olsa üyelik görüşmeleri kesilirdi” dedi. CHP, MHP ve BDP liderlerini ziyaretinde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “başlangıçtaki Erdoğan olmadığını” vurgulayan Schulz, “Bizi köklü reformlar yapacağına inandırmıştı. Ancak taktik reformlar yapıyor” eleştirisini dile getirdi. Schulz’un dün muhalefet partilerinin liderleriyle görüşmesinde, tutuklu milletvekilleri, AB konusunda iktidarın “samimiyetsizliği” ve yeni anayasa konuları gündeme geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, Schulz’un Kılıçdaroğlu ile görüşmesinde, “Bu benim en önemli görüşmemdir, dostlar arasındayım, dedi. Şahsen Türkiye’nin AB üyeliğini koşulsuz desteklediğini söyledi. Ancak, AB üyeliğine yönelik heves ve reform hareketlerinin özellikle Türkiye bakımından maalesef azaldığını, hatta durduğunu söyledi” açıklamasını yaptı. Schulz, Kılıçdaroğlu’nu Brüksel’e de davet etti. Loğoğlu, Schulz’un tutuklu milletvekilleri konusunda “Bu, hiçbir şekilde kabul edilemez. Mazur Erdoğan ile şimdiki Erdoğan arasında fark var. Böyle demokratikleşme olmaz” görüşünü dile getirirken hayal kırıklığı yaşadıklarını bildirdi. BDP heyeti ise Uludere, KCK davası ve tutuklu vekiller konusundaki görüşlerini anlattı. Schulz, tutuklu vekil sorununa değinirken Bağımsız Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana’ya 10 yıl hapis cezası verilmesine tepki göstedi. Schulz, “Zana’ya verilen hapis cezası gündemimizdedir ve takipçisi olacağız. Muhalefetin tutuklu olduğu bir ülkenin AB’ye aday olması yakışmaz” dedi. Schulz, Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etti. ürkiye’yi çırağa mı emanet ettiniz?’ Schulz daha sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüştü. Görüşmede Schulz, AKP iktidarının yaptığı çalışmaları nasıl değerlendirdiği sorusu üzerine Bahçeli, Türkiye’nin 80 yıldan bu yana önemli başarılar elde ettiğini ve Türkiye’nin demokratik bir ülke olduğu yanıtını verdi. Bahçeli Schulz’a “AKP’nin şu an kendisini ustalık dönemi” olarak nitelendirdiğini ifade etti. Bunun üzerine Schulz “ustalık döneminin” ne demek olduğunu anlamadığını belirterek “Madem bu ustalık dönemiyse geçen yıllarda nasıl bir yönetim vardı? Türkiye’yi bir çırağa mı emanet etmiştiniz” diye sordu. Bahçeli, AKP’nin geçmiş dönemlerini “çıraklık” ve “kalfalık dönemi” olarak tanımladığını belirtmesi üzerine Schulz, bu tanımlamalara bir anlam veremediğini ifade etti. Schulz, geçmişte MHP’ye yönelik önyargıları bulunduğunu dile getirerek “Partinizin 1970’lerde Almanya’da yaptığı toplantılara tepki koymuşluğum vardır” dedi. MHP’yi ziyaret etmekten memnuniyet duyduğunu belirten Schulz’a, Bahçeli de espriyle karşılık vererek “Bizim tanınmamız biraz zor oluyor, ama tanındıktan sonra güçlü dostluklar kuruyoruz” dedi. ‘T görülemez. Demokratik hukuk devletlerinde böyle bir şey olmaz” dediğini aktardı. ‘Gerçekler başka’ Schulz’un iktidarın AB’ye yaklaşımı ve reformlar konusunda da “sorunlu, sıkıntılı” bir tablo çizdiği öğrenildi. Schulz, “İktidarın AB konusundaki tutumunu anlayamıyoruz. İlk dönemlerinde sanki reform yapıyor gibi görünüyordu, ama sonra ikinci dönemde çok farklı bir tablo ortaya çıktı. Reformlar durdu. Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarında ciddi gerilemeler var. Hükümetin bize geldiği zaman başka bir yüzü var, Türkiye’deki gerçekler başka” derken, Kılıçdaroğlu’na “Hükümet içinde AB konusunda iki kanat mı var” diye sordu. Kılıçdaroğlu da “Hükümetin tek yüzü var, antidemokratik yüzü” karşılığını verdi. BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak ile görüşmesinde AB süreciyle ilgili memnuniyetsizliğini dile getiren Schulz, yeni anayasa yazım süreciyle ilgili de “Yeni anayasa AB Temel Haklar Şartı’na yüzde 100 uyumlu olmalıdır. Türkiye, AB değerlerini yeni anayasada içselleştirmelidir. Çünkü AB üyesi olmak isteyen Türkiye’dir” görüşünü dile getirdi. Erdoğan’ın demokratikleşme ve reformlar konusundaki tutumunu da eleştiren Schulz, “Başlangıçtaki DÜNYADA DA SORUN ‘BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE TEHDİT VARSA ELEŞTİRİRİM’ Ankara’daki temaslarına ilişkin düzenlediği basın toplantısında soruları yanıtlayan Schulz, medya özgürlüğünün tek bir ülkede değil dünya çapında bir sorun olduğunu kaydetti. Schulz, “İfade ve medya özgürlüğüne yönelik bir tehdit nerede varsa bunu her zaman eleştirdim. Bu konuda belli bir prestijim var ve her ne zaman Türkiye’den de gazeteciler, avukatlar ve akademisyenlerle konuşsam bana Türkiye’deki medya özgürlüğü ile ilgili kaygılarını iletiyorlar. Biz bu tür bir sorun her nerede ya da her ne zaman çıkarsa çıksın bu eleştirileri yapıyoruz” dedi. Schulz, Uludere ile ilgili soruya karşılık da “Sivil hayatlara karşı askeri saldırılar her zaman olabilecek en kötü şey” dedi. Schulz, bu yöntemin bir çözüm olmadığının 24 saat önce Afganistan’da görüldüğünü bildirdi. Fotoğraf: AA Ecevit özlemle anıldı Eski başbakanlardan Bülent Ecevit, 87. doğum gününde DSP yöneticileri ve partililer tarafından Devlet Mezarlığı’ndaki gümütü başında anıldı. DSP Genel Sekreteri Hasan Erçelebi, Ecevit’in “Laiklik, Cumhuriyetin aşil topuğudur” sözlerini anımsattı. Eski başbakanlardan Ecevit, doğum günü olan 28 Mayıs 1925’in 87. yıldönümünde Devlet Mezarlığı’ndaki gömütü başında anıldı. DSP Genel Başkanı Masum Türker’in İstanbul’daki programı nedeniyle katılamadığı törende, DSP heyetine genel sekreter Hasan Erçelebi başkanlık yaptı. Erçelebi, Ecevit’in gömütü başında yaptığı konuşmada, “Halk için bütün yurt sathında mücadele verdiniz. Atatürk’ü en iyi siz yorumladınız. ‘Laiklik, Cumhuriyetin aşil topuğudur’ dediniz, her türlü darbeye ve yasadışılığa karşı koydunuz, halkımıza umut oldunuz. Sizin zamanınızda çalışanlar pek çok ekonomik, sosyal ve siyasi haklar elde ettiler” dedi. Ecevit’in sağladığı bu hakların iktidara sahip olanlar tarafından birer birer geri alındığını dile getiren Erçelebi, “Sizin bitirdiğiniz terör şimdi azdı, devleti ve halkı tehdit ediyor. Sizin çok başarılı olduğunuz bölge merkezli dış politika terk edildi, komşularımızla aramızda savaş rüzgârları esmeye başladı” diye konuştu. Sarkozy gitti, yasak bitti Fransa Cumhurbaşkanlığı’na François Hollande’ın gelmesinden sonra Türkiye, bu ülkeye savunma sanayisi alanında uyguladığı yaptırımları kaldırıyor BARKIN ŞIK ANKARA Sözde Ermeni soykırımının inkârını suç sayan yasal düzenlemeyi kabul ettiği için Türkiye ile diplomatik ve savunma alanındaki ilişkilerini koparma noktasına gelen Fransa ile Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında yeni bir sayfa açıldı. Nicolas Sarkozy’nin görevini François Hollande’a devretmesinin ardından, Emniyet Genel Müdürlüğü için yürütülen “Orta Sınıf Helikopter Tedarik Projesine” Eurocopter firmasının verdiği teklif, Fransa üzerinden resmen kabul edildi. Fransız Eurocopter firması ihalenin daha önceki aşamalarında iki ülke arasında yaşanan kriz nedeniyle, teklifini Alman ortağı üzerinden vermiş ve Savunma Sanayi Müsteşarlığı da ihaleye teklif veren firmayı “Almanya” olarak açıklamıştı. Son gelişmelerin ardından ihaleye giren firmalar sıralanırken Fransızların adı açık açık yazıldı. Alınacak 7 helikopter için ihaleye ilgi gösteren şirketler ve ülkeleri şöyle: AgustaWestland İtalya Bell Helicopter Textron ABD Eurocopter Fransa Sikorsky Aircraft Corporation ABD Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ABD’nin Chicago şehrindeki NATO Zirvesi sırasında, Hollande ile görüşmüştü. Gül ile Hollande arasında yapılan ikili görüşmede, ilişkilerde yeni bir sayfa açma ve ilişkileri eski seviyesine getirme arzusu karşılıklı olarak ortaya konulmuştu. Görüşmede Türkiye Fransa ilişkilerinin köklü yapısına dikkati çeken Gül, ilişkilerde yeni bir beyaz sayfa açmak istediklerini belirtmişti. Sarkozy döneminde, Fransa Anayasa Komisyonu’nun sözde Ermeni soykırımının inkârını suç sayan yasal düzenlemeyi iptal etmesinin, Türkiye’nin bu ülkeye karşı uyguladığı yaptırımları etkilemeyeceği açıklanmıştı. Hükümet Sözcüsü ve Devlet Bakanı Bülent Arınç, mart ayı başındaki Bakanlar Kurulu toplantısından sonra Sarkozy’nin yasayı yeniden Fransa Parlementosu’na getirmesini engellemek için Türkiye’nin önlemlerinin devam edeceğini belirtmişti. Arınç, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Fransa’ya karşı yaptırım ve önlemlerin aynen devam etmesi gerektiğini söylediğini açıklamıştı. Sarkozy’nin yerine Hollande’ın göreve gelmesiyle Türkiye pozisyon değiştirdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle