17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 MAYIS 2012 SALI 6 HABERLER Başbakan’ın AKP İstanbul İl Kongresi’nde gazetecilere yönelik sözlerine meslek örgütlerinden tepki ‘Tıynetine uygun...’ Haber Merkezi AKP İstanbul İl Kongresi’ndeki konuşmasında Uludere’de 34 yurttaşın yaşamını yitirdiği olayı eleştiren gazetecileri “tasmalı” olarak niteleyen Recep Tayyip Erdoğan’a meslek örgütlerinden tepki geldi. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi, Başbakan’ın sözlerinin nefret söylemi olduğuna dikkat çekti. Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel, Türkiye’nin böyle bir üslup kullanan bir başbakanla ilk kez karşılaştığını belirterek “Basın mensuplarına tasma benzetmesi bir başbakana yakışmayan sözcüklerdir. Bu kadarı olmaz” dedi. Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay, Başbakan’ın gazetecilerle savaşmaktan vazgeçmesi gerektiğini belirterek “Kötü olan, ülkeyi yönetenlerin boyunlarına uluslararası güçlerin tasmalarını takıp, denizaşırı birtakım güçlerden talimat alarak görev yapmalarıdır” dedi. Başbakan Erdoğan’ın gazetecilere yönelik açıklamalarına, nitelemelerine tepki gösteren TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi, “Gazeteci meslektaşlarımızla ilgili kullandığınız hakaret içerikli sözlerinizden dolayı sizi kınıyoruz. Basın emekçilerine yönelik bu ‘kin ve nefret’ söylemi içeren açıklamalarınız, belki sizin ‘kindar eğitim’ tıynetinize uygun düşebilir ancak ‘basın ve ifade özgürlüğü’ kapsamında savunulması mümkün değildir” dedi. Erdoğan’ın nitelemelerinin hatadan kaynaklanan “endişe ve korku dolu ruh halinin” dışavurumu olduğunu kaydeden İpekçi şu değerlendirmelerde bulundu: “Görevlerini yaptıkları için cezaevine konulan ve yargılanan meslektaşlarımızı ‘terörist’ olarak suçladığınız yetmediği gibi şimdi de ‘uluslararası tasma’ takmakla itham edebiliyorsunuz. Haklarınız ve yetkileriniz sınırsız değildir. Yürütme organının başı olarak, yurttaşların özgürlük alanlarına şahsi keyfinize göre müdahale etmeye hakkınız yoktur. Hele onlara hakaret etme hakkına hiç sahip değilsiniz. Sizin bu devlet adamlığına yakışmayan tutumunuzdan dolayı ülkemizin ve halkımızın geleceği adına endişe duyuyoruz.” Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Atilla Sertel de Türkiye’nin böyle bir üslup kullanan bir başbakanla ilk kez karşılaştığını vurguladı. Sertel, “Başbakan’ın Türkiye’de tartışmadığı kesim kalmadı. Bunu bilerek ve isteyerek yapıyor. Gündem değiştirmek, bazı olaylardan dikkati kaçırmak için yapıyor” dedi. Hinoğluhin Düşünceler Acı acı güldüm; yargıç “burada siyasi yargılama yapılmıyor” demiş Doğu Perinçek’e.. Mustafa Balbay dünkü ara savunmasında diyor ki: “Burada insanlar artık gerçeği aramıyor, kendini arıyor, ‘ben böyle bir tablonun neresinde olabilirim’ diye... İçeride bir kişi ile ilk kez karşılaştığında soruyor, ‘siz kimsiniz?’. Yanıt: ‘İddianamede sizinle en çok irtibatta olduğu iddia edilen kişi’.” Tuncay Özkan, Danıştay katilleriyle birlikte aynı sırada yargılanmaktan duyduğu utancı dile getiriyor… Mahkeme, salondan izinsiz tuvalete çıkmayı yasaklamış.. Bir zapturapt ki Allah düşman başına vermesin! Düşündüm ki yasaların, hukukun, adaletin mahkemesi değil... Peki ya ne? Bu davayı sürdüren, düzenleyen, kuran, planlayanların sureti... Arkalarındaki politik yüzlerin, iktidarların hak, hukuk, adalet, demokrasi kavramlarıyla ilişkisinin Silivri’ye yansıması.. O yüzlerdeki, yüreklerdeki, beyinlerdeki karalığın yansımalarını yaşıyoruz Silivri salonlarında... ??? Koca adam Yaşar Kemal dün mesaj atıyor: “Dağın öte yüzü gözükmüyor, ufuk kapalı...” ??? Cemil Çiçek, yazık ki yazık bir insan... Milletvekillerinin tutuksuz yargılanması için bulunan onlarca çözüme, tabi olduğu Mutlak İrade’nin “hayır” demesi karşısında, son noktayı şöyle koyuyor: “Anayasa ve yasalar çözüme izin vermiyorsa yapacak bir şey yok.” Anlıyorsunuz değil mi! Yani anayasa da babayasa da yasa da hukuk da adalet de mahkeme de Meclis de tek kişi diyor anlayacağınız. Mutlak İrade, izin vermiyor! ??? Uludere.. İnadına.. Uludere, iktidarın karanlık ilişkilerinin düğüm yeri mi yoksa? Cumhurbaşkanı Gül’ün, Pentagon’un sızdırdığı Uludere haberi üzerine “Wall Street Journal’da böyle bir yazı çıkacağını biliyorduk” sözü gözden kaçtı ve üzerinde durulmadı... Pentagon’un açıklamasının özü “Biz yapmadık TSK yaptı” idi. Hükümetin bombalamada siyasi yetki ve sorumluluğunu göz ardı ediyor, “suçu” TSK üzerine yıkıyordu. Haberde özellikle dikkat çeken ifade şöyleydi: Daha ayrıntılı görüntü alalım diye önerdik, ama TSK reddetti ve bölgeden uzaklaşmamızı istedi... Gül’ün açıklamasına dönelim: Pentagon, Köşk’e, hükümete, böyle bir açıklama sızdırıyoruz, diye bilgi mi verdi? Gül, bu haberi önceden nasıl biliyordu? Yanındaki gazeteciler ne yazık ki veya her zamanki gibi can alıcı soruyu sormamışlar.. Olayın üzerinde ABDTürkiye özel bir sır perdesi mi var? Ortada zaten bir “kurban” var: TSK, hatasının bedelini ödesin, biz de temize çıkarız biçiminde bir komplo veya işbirliği mi? ??? Erdoğan’dan Uludere’yi unutturmak için bugün yeni ve çok özel açıklamalar bekliyoruz... “Tasmalı gazeteciler”, kesmedi... “Onları tasmalarından kurtardık”, çok çok ucuz laf... Çünkü ortada bu kez gerçekten iktidar tasmalılar kol geziyor. Medya patronlarına “paralarını sen veriyorsun, o zaman kendi düdüğünü çaldır” demesini bildiniz... Yani “patron tasmalı gazeteci” önerisinin patenti size ait! Ama Başbakan’ın bu önerisi ortağı Cemaat yazarlarına sökmüyor. Balyoz bavulcusu Mehmet Baransu bile “Medyada partisinin sözcülüğünü yapan, emir ve korkuyla yazı yazan (yazamayan), sayıları da bir hayli fazla olan bu Ak silahşorlar”dan bahsediyor! ??? Düşünüyorum da Uludere katliamını kapatmak için Suriye’de Esad’ı alaşağı etme çabalarını arttırır mı? Acaba, Esad’a karşı savaşın bayraktarları olan, son satılan iki gazetenin Suriye manşetleri buna hazırlık olabilir mi? Haziran ayında Hillary Clinton, Suriye savaşını konuşmak üzere Ankara’ya geliyor da... Her şeyi en iyi unutturma projesi Suriye’dir, Erdoğan için. ??? Suriye, Erdoğan’dan savaş kahramanı yaratır mı? Savaşçı Erdoğan imajı, cumhurbaşkanlığı seçiminde, başkanlık sistemini öngörecek yeni anayasanın referandumla kabulünde bir numaralı rolü üstlenir mi? Önceki yazımda “Erdoğan Mucize Bekliyor” demiştim.. Bu mucizenin Suriye’den içeri girebileceğini hesap ediyor olabilir… Kıbrıs’ın ve Öcalan’ın, Ecevit’i nasıl sandık kahramanı yaptığı aklıma geldi de... Hinoğluhince düşünmeye başladım.. Denizaşırı talimatla görev Çagdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay, Başbakan’ın gazetecilerle savaşmaktan vazgeçmesi gerektiğini belirterek Uludere katliamını saklamanın suç olduğunu anımsattı. Abakay, “Her dönemde iktidar tasmasını boynunda taşıyan gazeteciler vardır. Bu dönemde de tasmasını Başbakan’ın eline veren gazeteci sayısı çoğaldı. Daha kötü olan ülkeyi yönetenlerin boyunlarına uluslararası güçlerin tasmalarını takıp denizaşırı birtakım güçlerden talimat alarak görev yapmalarıdır. Son konuşmasında yine basını hedef alan Başbakan, yanlış yerde savaşıyor. Terörle mücadeleyi, Uludere’yi bırakıp gazetecilerle savaştan vazgeçmelidir. Kendi halkını bombalamak ancak bu kadar pişkince hafife alınabilir. Başbakan Uludere’nin konuşulmasını istemiyor. Uludere katliamını saklamak, suç ortaklığıdır” dedi. Basın Konseyi: Üslubu beyan aynıyla insandır Basın Konseyi de yaptığı açıklama ile Başbakan Erdoğan’ı eleştirdi. Basın Konseyi’nden yapılan açıklamada “Başbakan’ın ‘bir kısım’ diye tanımlayarak kendisine yandaş olmayan medya için ‘akbabalar’, ‘yakın zamana kadar boyunları tasmalı olanlar’ diye kullandığı yakıştırmalar her bakımdan mesleğimizin hak etmediği ağır suçlamalardır. Kendisine, çok sevdiği Osmanlıca bir özdeyişle yanıt vermek gerekiyor: Üslubu beyan, aynıyla insandır” denildi. Medya Derneği Başkanı Salih Memecan ise konunun “siyasi tartışma” olduğu gerekçesiyle değerlendirme yapmayacaklarını söyledi. TGC BAŞKANI ERİNÇ’TEN SANSÜR ELEŞTİRİSİ Sağlık örgütleri ve tabip odaları, Başbakan’ın kürtaj ve sezaryen söylemlerine tepki gösterdi CEMİL CİĞERİM/CENGİZ DEMİREL SİNOP Basın İlan Kurumu’nun (BİK) Samsun’da gazetelerin 3. sayfalarına taciz ve şiddet gibi haberlerin yayımlanmasını istememesi sansür olarak nitelendi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, “Son 34 yıldır başta Sayın Başbakan olmak üzere basını dizayn etme çalışmaları vardır. Bize mesleğimizi öğretmeye çalışan bir yaklaşım içindeler, hatta hangi gazetecilerin çalıştırılmasına kadar. Sansüre zorlama gibi bir durum olamaz” dedi. Basın İlan Kurumu (BİK) Genel Müdürü Mehmet Atalay, “Kimsenin eline, beynine pranga vurmuyoruz. Sansür değil, öneride bulunduk” diyerek kendini savundu. Samsun’da BİK yetkilisinin çağrısı üzerine resmi ilan alan gazetelerden 8’i ortak bir kararla “üçüncü sayfa” haberi olarak da nitelendirilen cinayet, taciz, tecavüz ve trafik kazası gibi asayiş olaylarını yayımlamama kararı almış, bu karara Hedef Halk gazetesi tepki göstererek gazeteyi bir gün yayımlamamıştı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Sinop’ta dü(TGC) Başkanı zenlediği yerel basın semiOrhan Erinç. nerinde konuşan TGC Başkanı Orhan Erinç, bu duruma tepki gösterdi. Erinç, “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde 12. madde; ‘Gazeteci, mesleğini reklamcılıkla, halkla ilişkilerle veya propagandacılıkla karıştıramaz. İlanreklam kaynaklarından herhangi bir telkin, tavsiye alamaz, maddi çıkar sağlayamaz’ diye bir kural söz konusu. 15. madde de ‘Gazeteci; her türlü baskıyı reddeder ve çalıştığı basın yayın organındaki yöneticileri dışında, kimseden işiyle ilgili bir talimat alamaz’ denir. Burada işin enteresan tarafı yaygın medyadaki yayın organları da bu tepkilere katıldılar. Belki de bu mesleğimize sahip çıkmak konusunda hepimizi olumlu yönde etkileyen ve uyaran bir başlangıç oldu” diye konuştu. Fotoğraf: SİBEL BAHÇETEPE ‘Basını dizayn etme gayreti içindeler’ ‘Kürtaj ve sezaryen cinayet değildir’ İstanbul Haber Servisi Tabip odaları ile kadın hastalıkları ve doğum alanında faaliyet gösteren sağlık örgütleri, sezaryen ve kürtajın cinayet olmadığını belirterek “Sezaryen, tıbbi gereklilik halinde anne ve bebek yaşamını kurtarıcı bir operasyondur. Böyle bir durumda yapılmaması cinayet demektir. Bugüne dek binlerce yurttaşımız ise sosyal ve ekonomik açıdan uygun koşullarda değillerken oluşmaya başlayan gebeliklerine, yasaların onlara verdiği kürtaj hakkıyla son vermiştir” dediler. Türk Tabipleri Birliği (TTB), İstanbul Tabip Odası, Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD), Türkiye Maternal Fetal Tıp ve Perinatoloji Derneği, Türk Jinekoloji Onkoloji Derneği, Türk Perinatoloji Derneği, Türk Ürojinekoloji ve Pelvik Rekonstrüktif Cerrahi Derneği, Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği, Üreme Tıbbı Derneği, Başbakan Erdoğan’ın sezaryen ve kürtaj konusundaki açıklamalarının ardından ortak bir deklarasyon yayınladı. İTO’nun Cağaloğlu’ndaki binasında dün düzenlenen toplantıda kurumlar adına ortak açıklamayı yapan TJOD Yönetim Kurulu İstanbul Şube Başkanı Prof. Dr. Atıl Yüksel, tüm dünyada ve Türkiye’de sezaryen oranlarında artış görüldüğünü, OECD ülkelerinİÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Selçuk Erez: Başbakan’ı eleştirerek “Vatandaşın kaç çocuk sahibi olacağı bir siyasetçinin işi değil. İnsanlar en çok ekonomik sebeplerle kürtaj yaptırıyor. Kürtajı azaltmak istiyorsan ekonomiyi düzelt” değerlendirmesini yaptı. Türk Ürojinekoloji ve Pelvik Rekonstrüktif Cerrahi Derneği Başkanı Fuat Demirci: Sezaryen karşıtı söylemler nedeniyle tıbbi zorunluluk olduğu halde sezaryene karşı çıkan aileler hem risk alacak, hem de hekime şiddet vakaları da artacak. TJOD Başkanı Prof. Dr. İsmail Mete İtil: Türkiye’deki sezaryen oranlarının düşürülmesi için ebe doğumlarının arttırılması, gebe okullarının yaygınlaştırılması, medya kampanyaları, ağrısız doğumun yaygınlaştırılması ve hekimin malpraktis korkusunun azaltılması gibi önlemler alınabilir. Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER) Yönetim Kurulu adına Çiğdem Aydın: Başbakan’ın kürtaj ve sezaryen söylemi kadınlara “siyasi taciz”dir. Başbakan Erdoğan’ı kınıyoruz. KAGİDER Başkanı Gülden Türktan: Anne olup olmamak kadının kendi karar vereceği bir konudur. Kürtajı yasaklayan bir yasa gelebilir. Böyle bir yasa çıkması durumunda yasadışı uygulamalar ile kadın sağlığı, hayatının tehlikeye atılabilir, kadın ölümleri artabilir. azalması” diye sıraladı. Yüksel, Başbakan’ın “Sezaryeni bir cinayet olarak görüyorum” açıklamasını kınadıklarını, cümlenin bir dil sürçmesi olduğunu umduklarını vurguladı ve “Bize bugün cani diyenler, yarın annebebek ölümlerinin sorumlusudur” diyerek tepkisini dile getirdi. KİM NE DEDİ? de oranın yüzde 25.7, Türkiye’de ise yüzde 40’ların üstünde olduğunu söyledi. Yüksel, sezaryenin artış nedenlerini “doğumla ilgili sorunlar, annenin kendi isteği, malpraktis (tıpta yanlış uygulama) cezalarından çekinildiği için ufak bir riskte bile normal doğumun göze alınmaması, ebe doğumlarının ‘Dur’ ihtarına uymayana ateş ? HAKKÂRİ (Cumhuriyet) Polis kontrol noktasında “dur” ihtarına uymayan bir kamyonete ateş açıldı. Açılan ateş sonucu Cengiz Tosun, Yücel Tosun ve Tayfun Tarla, çeşitli yerlerinden yaralandı. Yüksekova Kaymakamı Üzeyir Aziz Özeren, araçta kaçak akaryakıt bulunduğunu söyledi. BDP’li Hasip Kaplan Başbakan Erdoğan’ı ‘ölüyle seks’i savunan Faslı imama benzetti: Diyarbakır’da patlama: 2 yaralı ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır’da TOKİ’nin Çölgüzeli konutlarında boş bir dairede patlama meydana geldi. Dairenin bazı camları kırılırken, 14 ve 15 yaşlarındaki K.K. ve K.T. adlı kız çocukları ellerinden ve ayaklarından yaralandı. Polis, boş olduğu görülen dairede patlamanın neden meydana geldiğini ve kızların orada ne için bulunduğunu tespit etmeye çalışıyor. Başbakan, Kürtlerin düşmanı olduğunu ilan etti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan, Uludere konusunda kendisine ve partisine sert eleştiriler yöneltip “ölü sevicilik”le suçlayan Başbakan Tayyip Erdoğan’ı, Mısır parlamentosunda verilen ve erkeklerin ölen eşleriyle “ilk 6 saat sevişebilmelerini” içeren yasa önerisinin “fikir babası” olan Faslı imam Zamzami Abdul Bari’ye, olayı da Uludere’yi de Srebrenica’ya benzetti. Kaplan, “Bu Başbakan’a, sadece siyasetinin Pozantı’da pedofili (çocuk sevici), Uludere’de de zatışahanelerinin imam Zamzami Abdul Bari gibi konuştuğunu buradan altını çizerek hatırlatıyorum. Gitsin, okusun, öğrensin ne dediğimi” diye konuştu. BDP Grup Başkanvekilleri Hasip Kaplan ve Pervin Buldan, hafta sonu yaptığı açıklamalarda bizzat kendilerini hedef alan Başbakan Tayyip Erdoğan’a düzenledikleri basın toplantısında yanıt verdi. “Uludere’de vur emrini hangi hayvan verdi” sözleri nedeniyle Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ağır bir dille eleştirdiği BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan’ın yanıtı da ağır oldu. Başbakan Erdoğan’ın Arena’da “önüne gelene saldırdığını” belirten Kaplan, gazeteciler ve köşe yazarlarını hedef alan “tasmalı” ifadesini “çerçeveletip aynen iade ettiğini” ifade etti. Uludere’nin bir “toplu katliam”, baş sorumlusunun da Erdoğan olduğunu belirten Kaplan, “Kendi yardımcısı bile ‘insani değil’ demesine karşın Başbakan’ın tercihi İçişleri Bakanı’ndan yana olmuştur” dedi. Erdoğan’ın “nekrofili (ölü sevicilik)” kavramını siyasete kazandırdığını belirten Kaplan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ölü sevicilik kavramını siyasete kazandıran bu Başbakan’a, sadece siyasetinin Pozantı’da pedofili olduğunu, Uludere’de de zatışahanelerinin imam Zamzami Abdul Bari gibi konuştuğunu buradan altını çizerek hatırlatıyorum. Gitsin, okusun, öğrensin ne dediğimi. Uludere katliamı bir nevi Srebrenica’dır. Şunu söylüyorum Kürt halkının tarihinde üç tane seçilmiş travma vardır. 33 Kurşun, Halepçe ve günümüzde Roboski (Uludere). Roboski’nin baş sorumlusu Başbakan siyaseten emri verendir, burada tekrar ediyoruz ve tarih bunun sorumlusu olarak yazacaktır, bu yazılan tırnak içinde diyorum ‘katil’ olarak geçecektir bu sorumlular. Çok açık söylüyorum. Arena Şov’da bu katliamdan hesap soran muhalefeti bu pervasız diliyle eleştiren Başbakan Kürt halkının düşmanı olduğunu ilan etmiştir, burada.” Mavi Marmara iddianamesi ? İstanbul Haber Servisi İsrail’in Mavi Marmara gemisine düzenlediği saldırıda 9 kişinin ölümüne ilişkin, İsrail Genelkurmay Başkanı olan Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin, Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi hakkında düzenlenen iddianame İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. İddianamede komutanlar için 9’ar kez müebbet ve 18 bin 32’şer yıla kadar hapis cezası isteniyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle