23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 MAYIS 2012 SALI kultur@cumhuriyet.com.tr 14 KÜLTÜR Diyarbakır 3. Kitap Fuarı’na 100 bine yakın okur, 135 yayınevi katıldı Marka mı, yoksa sanat eseri mi? Elgiz Müzesi’nin Elif Öner’e açtığı davanın ilk duruşması bugün SİBEL ÇORBACIOĞLU Ne Şark Ne Garp Bu yıl, Aydın Doğan Öykü Ödülü’nü alan Selim İleri, yazmaya ilişkin yalnızlıklar, kırgınlık ve vazgeçemeyişlerle çok ilgilidir; yazma acısı ve her şeyi insafsızca eskiten zamanın hüznü, satırlarına sinmiştir. Kendini yazma tutkusuyla tüketmiş ve haksızlığa uğramışlara az görülür bir vefa duygusuyla yaklaşır. Sürekli edebiyat ortamının ikiyüzlülüklerine, hasetlerine, “sükut suikastlarına” yenilen, unutulan değerleri yerine koymaya çalışmıştır. ??? İleri’nin geçen yıl çıkan öykü kitabı “Yağmur Akşamları”nı yeni okudum, çok etkilendim. Kitap, ustalığının doruğuna varmış olgunluk çağında bir yazarın deneyim ve tanıklıkları ile ilerliyor. Yazmanın, hayatın geçiciliği ve yalınlığı içinde ele alındığı özel anılar içtenlikleriyle iç burkuyor. İleri, geçmiş edebiyat ortamlarının ilişki ve gerilimlerini, yavaş intiharlarını adları değiştirilmiş kimi yazarların “düşkünlük” ve mutsuzluklarına şefkatle bakarak yansıtıyor. Kitabın son uzun öyküsünde ise olağanüstü sahicilikte dahası yazarı tartışmaya açacak zenginlikte bir Tanpınar tablosu yaratıyor. “Şark ve Garp, Ne Şark Ne Garp” adlı öykü, Tanpınar’ı yaşam biçimi, kimsesizliği, Mehmet Akif, Yahya Kemal, Sabahattin Eyüboğlu gibi kişilerle yaralı ilişkileri, yazdıkları, yaşayamadıkları, özlem, çelişki ve tutarsızlıkları kısaca insan yanıyla ele alıyor. Öykü mektup dilinde: “Ataç’la aranız açıktı. Sofralarda yakınlarına sizin için Kırtıpil Hamdi diyenlerden biri de o. (…) Kimseye merhamet duymuyorsunuz. Bir tek Kırtıpil’in ıstırabı. Döküm çıkarıyorsunuz: Sevgilerde, arkadaşlarda, arkadaşlıklarda iflas!” ??? Tanpınar, romanlarında Doğu ile Batı, eski ile yeni, geçmişin değerleriyle var olanlar arasındaki çatışmadan doğan bunalımları irdeledi. Değerler arasında bocalayan bir toplumu konu etti. Ancak kendisi ne büsbütün geçmişe ne de geleceğe aitti. Ona göre Doğu ve Batı bizi aynı anda iki ayrı millet haline getirmişti. Hem kendinin hem yaşadığı toplumun iç sıkıntısı bundandı ve İleri’ye göre: “Göremiyordu artık ne kendi hayatını ne memleketin yarınını.” “Yazıyorsunuz, boşuna hayatınızı sürüklemek, sürdürebilmek için…” Bu cesur, derin ve insani Tanpınar canlandırmasını İleri’nin edebiyatından okumak çarpıcı. Ahmet Hamdi’yi, Narmanlı Yurdu’ndaki sefil bekâr odasında, “Şarktan Garptan kurtulmuş son gülleri, yaz gecesinden kalma hülyaları yazarken” görüyor İleri. Hendel dinlerken Safiye’nin sesinden; “Menekşelendi Sular”a vurgunluğunu anlıyor. Fraklı, boydan milletvekili fotoğrafını tanımlıyor: “…Yüzünüz, bakışlarınız o kadar zavallıca ki sizi tanımak imkânsızlaşıyor. Ama hevesleriniz... Dudaklarınıza konuşamamanın çırpınışları konuvermiş.” “Boşuna hatırlıyoruz /Bu hiç olmamış şeyleri” dizelerini yazan, “kökü mazide olan atiyim” diyen kafası karışık, “hal”in içinde uzaklara bakışlar atan ve huzursuzca sağına soluna dönen A. Hamdi Tanpınar’ı, hem inceden eleştirerek hem de sarsıcı bir merhametle anlatıyor Selim İleri ve öyküsünün bir yerinde ona şöyle sesleniyor: “…Ölümünüzden beş on yıl sonra eseriniz önemsendi, birkaç cilt kitaba sığmayacak kadar çok yazıldı. Geçen zamanda böyle, sizi ve eserinizi irdeleyen yazılar çoğaldı. Kitaplar yayımlandı. Şöhretli bir ölü. Üstelik sağ ve sol sizi paylaşamıyor. Büyük bir saltanat! Fakat günü gelince sona erecek. Sizden ve eserinizden usanacaklar. Ölümden sonraki şöhretiniz göze batacak. Ne Şark ne Garp burası, burada ölüler bile kıskanılır. O zaman hırpalayacaklar. Bekleyelim.” Kürtçe yayın canlanıyor ? Kürtçe yayın yapan yayınevleri, Kürtçe kitap, dergi ve CD satışlarının geçen yıla göre yüzde 30 oranında arttığına dikkat çekiyorlar. Çocuk katılımcıların sayısında hızlı bir artış görülüyor. MELTEM YILMAZ DİYARBAKIR TÜYAP ve Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile bu yıl 3.’sü düzenlenen Diyarbakır Kitap Fuarı, yaklaşık 98 bin okurun katılımıyla önceki gün sona erdi. Diyarbakır dışında Batman, Mardin ve Elazığ’dan okurların katıldığı, 135 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun yer aldığı fuarda, 44 kültür etkinliği düzenlendi. Diyarbakır Kitap Fuarı, bu yıl geçen iki yıla göre çok daha sağlam bir program ve bilinçli bir katılımla gerçekleşti. Fuarda bulunan 15 kadar Kürtçe yayınevine ilgiyse oldukça yüksekti. Fuarın geçen yıla göre en önemli farkının, çocuk katılımcıların sayısındaki hızlı artış olduğunu söylemek yanlış olmaz. Fuarda konuştuğumuz anababalar, çocuklarının Kürtçenin temelini almasını sağlamak, onları asimilasyondan kurtarmak istediklerini belirtiyorlardı. uar süresince, “Kadın Tutuklular İçin Kitap Kampanyası” başlatan Kadın Yazarlar Derneği’nin standındayız. Dönem sözcüsü Sevim Korkmaz Dinç, kampanyanın yalnızca bölgedeki kadın derneklerinden değil, aynı zamanda fuar katılımcılarından destek gördüğünü belirtiyor ve şöyle devam ediyor: “Bugün Türkiye’de cezaevlerindeki kadınların koşulları çok daha ağır. Başta Diyarbakır E Tipi ile Silivri cezaevleri olmak üzere, cezaevlerinden kadın yazarların okuma ve yazma hakları ellerinden alınıyor. Bu kampanyayı başlatırken, kadın tutukluların okuma ve yazma özgürlükleri başta olmak üzere, cezaevi koşullarını iyileştirelim istedik.” Kürt Yazarlar Derneği üyesi Mehmet Deviren “Yetişkin okurların da sayısı arttı” diyor ve devam ediyor: “Kürtçe kitap, dergi ve CD satışlarımız, geçen yıla göre yüzde 30 daha fazla. Diğer yandan Kürt yazarların imza günlerine ortalama 100150 kadar okur katılım gösteriyor.” Deviren, bu durumun son yıllarda Kürtçe üzerindeki baskının azalmasıyla paralel geliştiği yönünde bir düşünceye sahip değil. Çünkü ona göre Kürtçe üzerindeki baskı azalmış da değil, Kürtçenin, mahkemelerde hâlâ “bilinmeyen bir dil” olarak geçtiğini hatırlatıyor. Devletinse, başta Memtenler taktınız. Yönünüzü Roj’a çevirdiniz. Artık sanırım batıda da çanaklar Roj’a çevrilecek” sözleri uzun süre alkışlanırken; Murathan Mungan da, Diyarbakır’da da Dersim’e benzer acılar yaşandığını hatırlatarak “Bu topraklarda 30 yıldır acılar yaşanıyor ama bu topraklarda yaşayanların acılarını batıda yaşayanlar bilmiyor; hissetmiyor! Edebiyat bu farklılığı kaldırmaya, Erzurum’da yaşananla İzmir’de hissedileni aynı kılmaya yarar” ifadelerini kullandı. u Zin’i Kürtçe basma girişimi olmak üzere, Kürt açılımı çerçevesinde attığı hiçbir adımı inandırıcı bulmadıklarını ifade ediyor. “N’aparsak biz kendimiz yaparız” diyerek, derneğin Kürtçe eğitim çalışmalarına getiriyor sözü. Kürt halkının kendi dilini okuma ve öğrenme konusuna ilgi duymaya başladığını rakamlarla anlatıyor: “Bu yıl yaklaşık 5 bin kişi Kürtçe eğitim sertifikası aldı. Derneğimiz ayrıca bu yıl Zazaca kursunu da faaliyete geçirdi, ilgi şimdiden yoğun.” Ardından Türkiye PEN Diyarbakır Temsilcisi Şeyhmus Diken’le konuşuyoruz. Diken de, Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin yaptıkları protokolün, fuarda yarattığı farkındalık atmosferine dikkat çekiyor: “Bu yılki fuarda tüm alanlara yer verilmeye çalışılmış, Kürtçe kitap basan yayınevlerinin hepsinin temsiliyeti var. İş Bankası ve Ayrıntı Yayınları gibi, geçen yıl gelmeyen büyük yayınevleri de bu yıl fuarda, hem de fuara özel kitaplarıyla.” Fuarda en çok satan Kürt yazarlar ve kitapları arasında, İrfan Welat’ın “5 No’lu Cezaevi”, Azad Zal’ın “Zimane Kurdi”, Yalçın Sarılmaz’ın “Bi Kurdi Bikene” ile Omer Dilsoz’un “Neynika Dili” adlı kitapları bulunuyor. F Kadın tutuklular için ‘Acılar batıda bilinmiyor’ uarın en fazla ilgi gören etkinlikleri ise Can Dündar’ın katıldığı “Medya Neden Bu Halde?” ile Murathan Mungan’ın katıldığı “Bir Dersim Hikâyesi” başlıklı paneller oldu. Can Dündar’ın “Bu topraklarda yıllardır siz zaten doğru haberleri almak için çatılarınıza çanak an Proje 4L/ Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi’nde, Fırat Arapoğlu küratörlüğünde gerçekleştirilen ve müzecilik kavramını sorgulayan “Müze İçinde Bir Müze” sergisinin, 5 Nisan’daki açılışında sergi sanatçılarından İnsel İnal’ın eyleminin tamamlanmasına fırsat verilmemesi üzerine gün yüzüne çıkan sorunlar, Elgiz Müzesi’nin serginin bir diğer sanatçısı Elif Öner’e dava açmasıyla devam ediyor. İnal, açılıştaki eyleminde, Proje 4L’nin 10. Yıl Kitabı’nın sayfalarını öğrencileriyle yırtarak uçak yapıp uçurmuş, sonrasında bu uçaklarla ayrı bir sanat eseri yaratmayı amaçlamış, fakat müze çalışanları bu uçakları büyük bir hızla toplayıp çöpe atmıştı. Ali İbrahim Öcal, Alper İnce, Antipop, Çağrı Saray, Eda Gecikmez, Hülya Özdemir, Mehmet Çeper, Orhan Cem Çetin, Özlem Şimşek ve Rafet Aslan’ın da eserlerinin yer aldığı ve 20 Mayıs’ta sona eren sergide yer alan “Hysteria” adlı çalışmasında, “elgizmuseum.com” adresini satın alan ve bu site üzerinden sanatçıların kendi imkânları dahilinde sanat üretimi yapmalarının zorluklarına dikkat çekmeye çalışan Öner’in müzeyle davalık olmasının nedeni ise sitede bir penis büyütücü reklamı kullanması. “Bu sanat eseri Zevk Veren Ürünler sponsorluğunda gerçekleştirilmiştir” yazısının üzerindeki reklamın, müzeye ve müze sahibi ailenin itibarına zarar verdiğini belirten Elgiz Müzesi yetkilileri, sitenin kapatılması için mayıs ayında bir ihtarname çekildiğini, sergi sona ermesine rağmen site kapatılmadığı için de kapatılması için dava açtıklarını belirtiyor. Serginin küratörü Fırat Arapoğlu, müze yetkililerinin “tam bir sır küpü” gibi davrandıklarını ve kendileriyle iletişime geçmediklerini söylerken, karşı taraf Arapoğlu ve sanatçıların müzeye dürüst davranmadığını, projede sunulandan başka, gizli bir ajandası olduğunu belirtiyor. Bugün saat 14.30’da Çağlayan Adliyesi 4 No’lu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde başlayacak dava ile ilgili görüşlerini aldığımız İstanbul Barosu eski başkanlarından, hukukçu Yücel Sayman, bu ? Dava ile ilgili görüşünü aldığımız İstanbul Barosu eski başkanlarından, hukukçu Yücel Sayman’a göre, mahkeme bu davada mahkeme sanatın mı, yoksa markanın mı korunacağına karar verecek. davayı tamamen sanat özgürlüğü ile ilgili bir dava olarak nitelendiriyor. Sayman, “Burada önemli olan, kullanılan alan adıyla içeriğinin bir bütün teşkil ediyor olması, bu ikisini birbirinden ayıramazsınız” diyor. “Alan adının müzenin alan adının benzeri olduğu doğrudur, ama Markalar Kanunu’nda alan adının benzerini kullanan kişinin meşru bir bağlantısı olması durumunda kapatma söz konusu olmayacağı yazar. Buradaki meşru bağlantı, alan adı ile içeriğin bütünlüğüdür. Mahkeme burada markanın mı yoksa sanat eserinin mi korunacağına karar verecektir.” F ’ a t a n o m i L ‘ da e v a n o z se ediyor Kültür Servisi Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun yönettiği, Deniz Türkali, Heves Duygu Tüzün, Banu Çiçek Barutçugil, Barış Gönenen, Tevfik Şahin, Sezgi Mengi’nin rol aldığı “Limonata”, sezonun son oyunuyla seyirciye veda ediyor. “Limonata” son kez 31 Mayıs’ta saat 21.00’de ikincikat’ta izlenebilir. K A M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K Yinon Muallem Beyoğlu MASK’ta ? Kültür Servisi Besteci, söz yazarı, düzenlemeci ve vurmalı çalgılar ustası Yinon Muallem, yarın saat 22.00’de Beyoğlu MASK Live sahnesinde olacak. Muallem’in yeni albümü “Nefes” ve önceki albümlerinden şarkılara yer vereceği konserinde, Türk ve Yahudi müziklerinin yanı sıra dünya müziklerinden örnekler sunulacak. Konserin İspanyol konuk müzisyeni Liron Man. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle