Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 MAYIS 2012 PERŞEMBE 6 HABERLER 12 Eylül darbesinden önce gerçekleştirilen sıkıyönetim toplantılarının tutanakları 32 yıl sonra ortaya çıktı ‘Polis görevini yapamadı’ ALİCAN ULUDAĞ Tutuklu Milletvekilleri Demokrasi İçin 1 No’lu Ölçüt “Bu Meclis’ten Demokrasi Çıkmaz!” başlığıyla yazacaktım ki, perilerim uyardı, 4 Temmuz 2011’de aynı başlığı kullanmışım! Haziranda seçim olmuş, tutuklu milletvekillerimiz temel sorun hâlâ ve Cemil Çiçek “Bayram günü cenaze namazı kaldırıyoruz” diyor. Ben de “AKP’nin Erdoğan liderliğinde asla demokrat bir parti olamayacağı olgusunu” vurguluyorum. Geçmiş yazıya gönderme yapmak hoş olmayabilir ama lütfen okur musunuz: “Evet, tutuklu milletvekilleri konusu... AKP’ye, başka kimse mi bulamadınız aday göstermek için; bile bile bugünkü sorunu yarattınız, kafa yapısı egemendi! 2002’de Erdoğan’a siyasi haklarını kazandırarak Meclis’e sokan ve hükümet kurduran, CHP idi! Büyük bir demokrasi dersi!.. Sadece kendisi için demokrasi isteyen bir partinin ötesinde bir kimliği yoktur Erdoğan ve ortaklarının! CHP’nin Erdoğan’ın ‘sıfır demokrat’ bir kişiliğe sahip olduğunu düşünmesi doğaldır!.. Göstermesiydi! Burada demokratlığın temel ölçüsüydü bu!” Ayrıca: “Bu Meclis’ten demokrasi çıkmaz, demokratik bir anayasa hele, hiç mi hiç çıkmaz. Demokrasiyi pazarlık konusu olarak düşünen, Silivri rehinelerini pazarlık konusu sayan bir iktidarın kafa yapısı, demokrasinin D’sine izin vermez. AKP hukuku, AKP adalet sistemi, AKP yargısı ancak yeni dönemde daha otoriter bir rejim, bir çoğulculuk diktatörlüğü inşa edebilir!” ??? RTE’nin içinde “demokratlık sıfır”dır, geçen her süre bunu kanıtlıyor. Durum, utanmazlığa tepe noktası yaptırdı: Meclis’te ve hükümette karar verilecek bir konu için Bay Muktedir anket yaptırıyor. Yarın “Faşizm istiyor musunuz?”, öbür gün “Şeriatı Medeni Kanun’un yerine geçiriyoruz, evet diyorsunuz değil mi”, daha ertesi gün “Başörtüsüz kadın olsun mu olmasın mı”; dördüncü gün ise “Cuma günü herkes camiye gidecek, sokakta gezmek yasak”, beşinci gün “CHP kapansın mı kapanmasın mı”, altıncı gün “Muhalif basın vatan hainliği yapıyor, siz ne diyorsunuz”, yedinci gün... Allahınızdan korkun be!!! İçinizde öyle bir şey varsa! ??? Milletvekillerinin özgür bırakılması, demokrasinin bir numaralı ölçütüdür, dedim, ama fazla dedim. Ne demokrasisi, Meclis’in var olup olmadığının bir No’lu ölçütüdür! Bırakın “tabanda demokrasi”yi, hukukta, yargıda, medyada demokrasiyi... Bunları çoktan güverteden denize attık... Ülkenin, yarı özgür ülke, melez rejim niteliği, bunların hepsi iktidarın, uluslararası kesinleşmiş sabiteleri! Bunu tartışmıyoruz... Meclis var mı yok mu? Yasalar, hukuk var mı yok mu? İzan, insaf, utanma duygusu var mı yok mu? ??? 26 Haziran 2011’deki yazım da gözüme çarptı. Başlık Islık Çalan İktidar; Anayasa Rehineleri: “Türkiye kaynıyor, milletvekilleri hapiste, iktidarın oluşturduğu F Tipi Hukuk, milletvekillerini hapisten bırakmıyor; savcılarla bütünleşmiş mahkemelere bakarsanız deliller toplanmamışmış! Yalan ki ne yalan! Başbakan durdu durdu sonunda konuştu: Anayasayı değiştirirsek bütün sorunlar çözülür! Birbirimizin yolunu kesmeyelim, gelin şu anayasayı yapalım...” Arka plandaki düşünce şu: “Anayasayı yaparsak, milletvekilleri de, yeni anayasa gereği serbest kalır…” Yani seçilen milletvekilleri, yeni anayasa yapılıncaya kadar iktidarın esirleri olarak hapishanede kalsınlar! Herhalde üzerlerinden anayasa pazarlığı düşünüyorlar!? “Bir milletvekili verdim, sen de şu maddeyi kabul et/ver.” Mustafa’ya karşı, örneğin 1. madde! Haberal’a karşı 4. madde! BDP’lilere karşı şu ve bu maddeler!” ??? Yok yok at pazarlığını böyle yapmazlar. Dillendirmezler bile ama anayasa pazarlıklarında hissettirirler... Yeni anayasa, fiili “mutlak başkan”a, sadece, hukuki bir kılıf giydirme, durumunu yasallaştırma işlevine sahip olacaktır.. Muktedirimizin, bugünkü Cumhurbaşkanlığı yetkileriyle Çankaya’da oturmak isteyeceğini sanan “siyasi cahiller” cirit atıyor ülkede! O, “başbakanını” atayacak ve ülkeyi bütünüyle yönetecektir... Sivil anayasa edebiyatı, palavraların en büyüğüdür... Bay Muktedir’e uygun bir anayasanın gerçekleştirilmesi için, BDP, MHP (hatta saf ve bâkir CHP) ile döndürülecek dolapları seyre hazırlanalım... Beşiktaş Adliyesi’nin kapıları son kez açıldı Çağlayan’a taşınan Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nin kapıları dün son kez gazetecilere açıldı. Hrant Dink, Poyrazköy, Susurluk gibi önemli davaların görüldüğü duruşma salonundan görüntü alan gazeteciler, Ergenekon soruşturmasının şüphelilerinin sorgulandığı savcıların odalarını da fotoğrafladı. Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) olarak 1994’ten 2000’li yıllara dek kamuoyunun gündeminin belirlendiği adliye binasında, DGM’lerin kapatılmasının ardından özel yetkili mahkemelerin yargıçları ve savcılar görev yaptı. Adliye binası, 11 Mayıs’ta Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na taşındı. Yaklaşık 18 yıldır politikacı, işadamı, sanatçı, sporcu, gazeteci, bilim adamı, insan hakkı savunucularının sanık, şüpheli veya mağdur olarak ifade verdiği binadaki taşınma işlemleri dün de devam etti. Adli emanete konulan uyuşturucular, dün sabah saatlerinde çuvallarla taşınırken binanı kapıları da dün son kez gazetecilere açıldı. Önemli soruşturmalar sırasında, binaya girmelerine bile izin verilmeyen gazeteciler, savcıların ve başsavcının odasını görüntüleme fırsatı yakaladı. Gazeteciler, Hrant Dink davasının da görüldüğü, duruşma salonunun fotoğrafını da çekti. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) GAZETECİLERE ÖZGÜRLÜK PLATFORMU BAŞKANI SERTEL: HAYALDİ GERÇEK OLDU Cezaevine de övgüler düzüldü ANKARA (ANKA) Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Başkanı Atilla Sertel, Adalet Bakanlığı’nın daveti ile Silivri Cezaevi’ni ziyaret eden köşe yazarlarının yazılarını eleştirerek gazetecilerin, cezaevlerindeki meslektaşlarının sıkıntılarını aktarmadığını savundu. Sertel cezaevlerine övgülerin dizildiğini kaydederken “Yazılan her satır sizin çoluk çocuğunuza bırakacağınız onur ya da utanç olacaktır. Bakan’ın gözüyle değil, vicdanınızın gözüyle Silivri’ye, cezaevine, orada çile çeken insanlara bakınız” dedi. Platform Başkanı Sertel, Adalet Bakanlığı’nın daveti üzerine, 11 Mayıs Cuma günü 12 gazeteciköşe yazarının Silivri Cezaevi İnfaz Kurumları Yerleşkesi’ne gerçekleştirdiği inceleme ziyaretiyle ilgili bir açıklama yaptı. “Cezaevinde turistik bir gezi gerçekleştirildi” diyen Sertel açıklamasına şöyle devam etti: “Duvarlar, demir parmaklıklar, yataklar, yemekler, kullanılmayan ve kullandırılmayan spor sahaları, bilgisayar odaları gezildi. Duvara baktınız, insanı göremediniz. Masaları, sandalyeleri gördünüz üzerinde oturan yoktu. Yemekleri tattınız, lezzetli buldunuz, ‘Daha ne istiyorlar, bulmuş da bunuyorlar’ tavrı içinde yazılar kaleme aldınız. Düne kadar bir gazetecinin cezaevini allayıp pullayacak bir yazı kaleme alacağını asla düşünemezdik. Hayaldi gerçek oldu. Gazeteci arkadaşlarınızla yüz yüze gelmek konusunda ısrarcı olmalıydınız. Yapmadınız! Size gösterilen kısmıyla, Bakan’la birlikte cezaevine baktınız. Bizler arkadaşlarımızla açık görüşlerde oturuyor, dertleşiyoruz... Onların bir an önce özgür kalması dileğiyle ve biz evi ANKARA 12 Eylül darbesinden kısa bir süre önce gerçekleştirilen ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’in de katıldığı Sıkıyönetim Koordinasyon toplantısında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, ülkenin geleceği için askeri ‘teminat’ olarak gördüğünü belirtirken, yaşanan “anarşi” konusunda “Bunu; devletin, meşru zeminlerde kalarak, meşru yollardan giderek, meşru gücü ile mağlup etmesi lazımdır. Bu çizgileri çizişimin sebepleri hukuk devletine gösterdiğim itinadır. Aksi halde birçok şeyi kontrol altında tutamayız” dediği ortaya çıktı. Demirel de, askerler gibi polisin yetersizliğinden yakınırken “Aslında Türkiye’in çok iyi yetişmiş polisi olsaydı belki sıkıyönetime hacet kalmazdı. Polis teşkilatı görevini yapamadığı için o zaman Silahlı Kuvvetlerimize görev düşmüştür” ifadesini de kullandı. Genelkurmay Başkanlığı, 12 Eylül davasının görüldüğü Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne darbe öncesi yapılan “Sıkıyönetim Koordinasyon toplantısı teyp bandı metinleri”ni 4 cilt halinde gönderdi. Buna ilişkin mahkemeye verilen tutanakta, bu metinlerin 14 Haziran 2007 tarihinde emekli Orgeneral Kenan Evren tarafından Genelkurmay’a teslim edildiği bildirildi. 1980 yılı içinde ve darbeden önce yapılan Sıkıyönetim koordinasyon toplantısında komutanların ülkedeki duruma ilişkin Başbakan Demirel’e sunum yaptığı, önerilerde bulunduğu ve taleplerini dile getirdiği anlaşıldı. Yaklaşık 9.5 saat süren bir toplantının sonunda söz alan Demirel; toplantıda, ülkenin içinde bulunduğu “büyük bela” karşısında yapılan cansiperane mücadelenin yeniden gözden geçirildiğini anlattı. Bu mücadelenin bir stratejiye dayandığını ifade eden Demirel, mücadelenin sınırları konusunda şöyle dedi: “Stratejinin özünde devlete musallat olan bu tecavüzü mutlaka mağlup etmesi lazımdır. Tecavüz devlete müteveccihtir (Bir şeye doğru giden, yönelen)... Ülkenin bölünmezliğine müteveccihtir ve Cumhuriyete müteveccihtir. Binaenaleyh bunu devletin meşru zeminlerde kalarak meşru yollardan giderek meşru gücü ile mağlup etmesi lazımdır. Bu çizgileri çizişimin sebepleri hukuk devletine gösterdiğim itinadır. Aksi halde birçok şeyi kontrol altına tutamayız. Daha da çok büyük işlerle karşı karşıya kalırız.” Askerleri teminat olarak görmüş Sertel ve Arslan mize giderken onların hücrelerine dönüşünün üzüntüsüyle yaşıyoruz. Şunu unutmayın ki; yazılan her satır sizin çoluk çocuğunuza bırakacağınız onur ya da utanç olacaktır. Bakan’ın gözüyle değil, vicdanınızın gözüyle Silivri’ye, cezaevine, orada çile çeken insanlara bakınız. Sayın Bakana bir kez daha sesleniyoruz: Yine sizinle birlikte Silivri Cezaevi’ne gidelim ama bu kez gazeteci arkadaşlarımızın yattıkları hücrelerde onları da dinleyerek gerçekleri görelim. Bu gazetecilerin de, kamuoyunun da beklentisidir.” miyeti’n İzmir Gazeteciler Ce Tahsin Gazetecin sa Şehit Gazeteci Ha sı’nda 9 dalda delik ve Teşvik Yarışma teci ödüllerini önreceye giren 22 gaze a’da düzenlenen ceki akşam İzmir Aren N Türk’teki CN törenle aldı. Törende, ramının yapımog pr si” lle “Medya Maha zeteci Ayşenur Arscısı ve sunucusu ga rlüğü ve medyanın lan’a da, “basın özgü ortamda konuştusorunlarını özgür bir için” Hasan Tahsin ğu ve konuşturduğu C Başkanı ve TürOnur Ödülü verildi. İG ti Genel Başkanı ye kiye Gazeteciler Cemi n meslekte muhalif Atilla Sertel, Arslan’ı akla gelen isimlerduruş denildiğinde ilk ödülü fazlasıyla bu den biri olduğunu ve slan da, “38 yıllık Ar di. yle sö ni iği hak ett nca bu şekilde hemeslek hayatım boyu ıyorum. Böylesilam yecanlandığımı hatır bir ödüle layık göli em ön ve lı ne anlam k heyecanlandırdı. rülmek inanın beni ço k bir onur hele yü Bu benim için çok bü k daha müthiş beço ak olm bunu ilk alan n her şeyi bir kenim için. Zaman zama k geliyor içimme nara bırakıp kaçıp git verilen bu ödülle den ancak şimdi bana iyor” dedi. nil ‘kaçma, dur, gitme’ de Ayşenur Arslan’a onur ödülü in (İGC) Konuşmasında toplantıya katılan komutanlar ile onların emri altında bulunan subaylar, astsubaylar ve erlere takdir, teşekkür ve tebriklerini sunduğunu belirten Demirel, “Yapılan değerlendirmenin meseleyi vukufla bildiğimizi ortaya koyduğunu ifade etmeliyim ve görev yapan değerli komutanlarımızın büyük bir vatanperverlik şuuru içinde devlete sahipliğini takdirle karşılıyorum. Ve bunu gelecek için teminat sayıyorum. Bu meselenin içinden çıkmak için teminat sayıyorum” dedi. Demirel, istihbarat eksikliği konusunda ise “Bu mücadelede istihbarat ihtiyacının giderilmesi, kaldırılması şarttır. Bu mücadelede istihbarat ihtiyacının giderilmesi fevkalade önem taşıyor. O olmadığı takdirde karanlıkta kalıyoruz. Tamamen ne kadar gayret sarf etsek hedefini bulmuyor. Gayret onun içindir ki memleketi kim rahatsız ediyor, onun peşine düşülecektir. O biliniyorsa hizmetler daha kolaylaşacaktır” görüşünü kaydetti. Demirel ve Evren İyi yetişmiş polis olsaydı.. Askerlerin, olaylara müdahalede polisi eleştirmesi konusunda Demirel, şunları söyledi: “Evet aslında Türkiye’nin çok iyi yetişmiş polisi olsaydı belki sıkıyönetime hacet kalmazdı. Türk devleti aslında masrafını az tutmak için polisi fevkalade dar tutmuştur. Zaten Türkiye sakin memleketti. Yani polisle koca vilayetler idare ediliyordu. Ondan sonra Türkiye kalkınmaya başlayınca, çeşitli cereyanlara maruz kalınca demokrasi vesaire memlekette bugünkü şekilde anlaşılınca ve komünizan hareketler, malum çevrelerden beynelminel emelleri; Türkiye’yi parçalamak için bu işe tahsis edilmiş çeşitli teşkilatların kaynattığı kazan bugünkü polis teşkilatı ile Türkiye’yi idare etmenin mümkün olmadığını göstermiştir. Polis teşkilatı görevini yapamadığı için o zaman Silahlı Kuvvetlerimize görev düşmüştür. Ve biz istiyoruz ki Silahlı Kuvvetlerimize bu çeşit görevler çok az düşsün. Onun için fevkalade hal kanunu meydana getirelim diyoruz. Silahlı Kuvvetlerimiz daha çok caydırıcılık vasfını kaybetmeyecek iç ve dış tehditin boyutları büyüme ihtimali olduğu zaman işin içine girsinler yoksa kolluk kuvvetleri hizmeti yapar durumda kalmasınlar. Polis meselesindeki zorlukları hep biliyorsunuz maalesef polis bölünmüştür. İçine fitne sokulmuştur ve bu fitneyi de ne kadar zamanda Türkiye temizleyebilir bilmiyorum. Canla başla tedavi edilebileceklerini tedavi ederek ama edemiyeceklerini mutlaka sayarak bu işin içinden çıkmak lazım.” BALBAY’IN MEKTUBU TBMM GÜNDEMİNE TAŞINDI LEVENT ERSÖZ YOĞUN BAKIMDA İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasının tutuklu sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, sağlık durumu ağırlaşınca tedavi gördüğü Mehmet Akif Ersoy Göğüs ve Kalp Damar Cerrahisi Hastanesi’nden Çapa’daki İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırıldı. Ersöz’ün avukatı Murat Nebi Ayhan, “Müvekkilim hijyenik olması gereken hastane ortamında enfeksiyon kaptı ve bu durum ilaçlarla da tedavi edilemiyor. Ersöz’ün acilen ev ortamında tedavi edilmesi gerekiyor. Durumu çok ağır” dedi. Ayhan “Müvekilimin bacağının yüzde 70’inde kas kaybı var. Günde 40 farklı ilaç kullanıyor” dedi. TBMM ANAYASA UZLAŞMA KOMİSYONU Etsiz taskebabı nasıl yapılır? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, Ergenekon davası kapsamında tutuklu olan CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın Silivri Cezaevi’ndeki olumsuz koşulları anlattığı mektubunu TBMM gündemine taşıdı. CHP’li Dibek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e Silivri Cezaevi’nde tutuklu ve hükümlülere verilen “etsiz tas kebabının tarifini” sordu. Ergin’in yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na soru önergesini sunan Dibek, Cezaevleri Yönetmeliği’nde yer alan haftada 3 gün 10 saat 3 koğuşun buluşma hakkının güvenlik gerekçesiyle Silivri Cezaevi’nde engellendiğini belirterek “Bu insan haklarına aykırı değil midir?” dedi. Dibek, Balbay’ın yaptığı tespitlere ilişkin şu soruları yöneltti: “Spor hakkının haftada 50 dakika olması ve ortak spora izin verilmemesinin nedeni nedir? Yemeklerde bir öğünde ortalama kaç kilo et kullanılmaktadır? Cezaevinde çıkan etsiz tas kebabının tarifi nedir? ‘Korsan bildiri’ tartışması AYŞE SAYIN 40 siyasi cinayet mercek altında ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Meclis’te darbeleri ve muhtıraları araştırmak amacıyla oluşturulan komisyon bünyesindeki 12 Eylül Alt Komisyonu, 1 Mayıs 1977 katliamından 1983 yılına kadar yaşanan 40 dolayında siyasi cinayeti araştırma kararı aldı. Komisyon, Kahramanmaraş, Sivas, Çorum katliamlarının yanı sıra gazeteci Abdi İpekçi, sendikacı Kemal Türkler, Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, MHP’li Bakan Gün Sazak cinayetlerini de masaya yatıracak. Cinayetlerle ilgili devlet içindeki yazışmalar ve başta MİT olmak üzere güvenlik birimlerinin raporları istenecek. Komisyon, 12 Eylül darbesinin dış desteğinin olup olmadığını da ortaya çıkarmaya çalışacak. Komisyonun CHP’li üyelerinden Süleyman Çelebi, “Ecevit, 6 Eylül’de Petrolİş kongresinde ‘Birisi düdük çalacak, sahaya inin’ demişti. DİSK ile CHP 12 Eylül’de Trabzon’da büyük bir miting yapma kararı aldı. Bunun üzerine darbe tarihinin öne alındığını düşünüyorum” dedi. ANKARA TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda, 4 siyasi partinin önerilerinin yer aldığı bölüm başlıkları değerlendirildi. “Temel Hak ve Özgürlükler” bölümünün 5 bölüm ve 41 başlıktan oluşması kararlaştırılırken dünkü toplantıda 5 bölümden ilkini oluşturan “Temel İlkeler” bölümü içindeki başlıklar, “İnsan Onuru”, “Temel Hak ve Özgürlüklerin Kaynağı, Niteliği ve Bütünlüğü”, “Ayrımcılık Yasağı, Eşitlik” olması konusunda uzlaşmaya varıldı. CHP’li Atilla Kart, komisyonu bekleyen en büyük tehlikenin “bilgi kirliliği ve manüplasyon” tehlikesi olduğunu belirterek bunun da bizzat AKP tarafından yapıldığını söyledi. AKP’li Mustafa Şentop, Kart’ın her komisyon toplantısında “korsan bildiri” yayınlar gibi konuştuğunu söyleyince ortam gerildi. Kart, “Sizin izin verdiğiniz kadar mı anayasa yapacağız” diye tepki gösterdi. C MY B C MY B