25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 MAYIS 2012 PERŞEMBE 10 DİZİ AB Komisyon Başkan Yardımcısı Kallas: Suriye’nin büyük kozu HİZBULLAH Çok şaşırtıcı bir durumdu benim açımdan. Şam’da girdiğim kahvehanelerde, kimi küçük lokantalarda, hatta birkaç saat geçirdiğim Enformasyon Bakanlığı’nda sürekli izlenen televizyon kanalının Hizbullah’a ait olduğunu gördüm. Hemen belirteyim, Suriye toplumu seküler bir toplum. Devlet de din işlerine karışmıyor. Birçok Arap ülkesinde karşılaştığımız tutuculuk Suriye’de pek yok. Kadınların siyaset ve ekonomi dünyasında ciddi bir ağırlığı da var. Bölgesinde Suriye’yi farklı kılan da bu özelliği. Suriye yönetiminin, yaşam tarzları açısından düşünceleri kendilerine pek de uymayan Hizbullah’a olan ilgisi şaşırtıcı geliyor bu yüzden. Ama bunun bir nedeni var elbette. Suriye’de huzursuzluğun başlamasıyla beraber, Beşşar Esad yönetiminin muhalefeti sert yöntemlerle bastırdığı iddiasına dayanarak adı geçen ülkeye bir askeri operasyon seçeneği dillendirildiğinde, bölgeyi iyi bilen kesimler, Suriye’nin Irak ya da Libya olmadığını hatırlattı sık sık. Bunun birkaç nedeni var. İlki, Esad’ın ülkede çok ciddi bir toplumsal desteğe sahip olması, ikincisi Rusya, Çin gibi dünya siyasetindeki dev aktörlerin de desteğini alması, üçüncüsü ise muhalefetin parçalı bir yapı olması. Başka nedenler de eklenebilir bunlara ama en önemli faktör, artık Ortadoğu gerçeği haline gelmiş önemli bir siyasi yapı olan Lübnan Hizbullahı. Birkaç yıl önce İsrail’in Lübnan’ı işgal girişimini püskürten çok önemli bir güç Hizbullah. Bölgenin süper devleti İsrail’i durdurmuş bir güç olduğu inkâr edilemez. Lübnan’da, neredeyse, “Devlet Hizbullah”tır deniyor. Hastaneleri, okulları, yardım kuruluşları olan, gittikçe de “sosyalleşen” bir yapı olarak Suriye’nin en önemli destekçilerinden. Örgütün liderlerinden Hasan Nasrallah, Suriye’yle iyi ilişkiler kurma nedenlerini bu ülkenin bölgede “tek ABD ve İsrail karşıtı ülke” olmasına bağlıyor. Lübnan’ın istikrarının Suriye ile yakınlaşmayı zorunlu kıldığını da belirtiyor Nasrallah. Lübnan’da, ülkenin bölünmesini önleyen bir ülke olarak Suriye’ye büyük sevgi duyuluyor. Bu sevgi, zor durumda kalması halinde Hizbullah’ın tüm gücüyle Suriye’nin yanında olacağı anlamına geliyor. Yani, İsrail’e kök söktürmüş Hizbullah’ın, bir askeri müdahalede Suriye yanında savaşa girmesi çok şeyi değiştirir. Hizbullah’ın Lübnan’ın güneyinde Suriye tarafından finanse edilen 1000 tesisi var. Aynı bölgede 550 sığınağa da sahip. Kimi belgelerde örgütün 300’e yakın yeraltı tesisi olduğu da belirtiliyor. İsrail kaynaklı bir istihbarat raporunda Hizbullah’ın elinde 40 binden fazla roket bulunduğunun sanıldığı da kaydediliyor. Bunun Suriye karşıtı cepheyi oluşturan özellikle Batılı ülkeler açısından sıkıntı yaratan bir durum olduğu belli. Eleştireni hapse atmak olmaz UTKU ÇAKIRÖZER ? Hizbullah’ın tüm dengeleri değiştirecek bir güç olduğu unutulmamalı. İsrail’e kök söktürmüş Hizbullah’ın, bir askeri müdahalede Suriye yanında savaşa girmesi çok şeyi değiştirir. Hizbullah’ın Lübnan’ın güneyinde Suriye tarafından finanse edilen 1000 tesisi var. Aynı bölgede 550 sığınağa da sahip. Kimi belgelerde örgütün 300’e yakın yeraltı tesisi olduğu da belirtiliyor. İsrail kaynaklı bir istihbarat raporunda Hizbullah’ın elinde 40 binden fazla roket bulunduğunun sanıldığı da kaydediliyor. Bunun Suriye karşıtı cepheyi oluşturan özellikle Batılı ülkeler açısından sıkıntı yaratan bir durum olduğu belli. Talepler değişti Halk terör İSTEMİYOR Dün de sözünü ettiğim Baas’ın Şam yetkililerinden Dr. Sahir el Sahir, sohbetimiz sırasında muhalefete hükümetin yaklaşımını anlatırken, “Hükümet henüz tüm gücünü göstermiş değil. Gösterdiğinde durum çok farklı boyut alır” diyor. El Sahir’in sözleri bana Şam yolculuğu öncesi dış basında okuduğum bazı analizleri anımsattı. Bunlardan birinde “Suriye henüz Hizbullah’ı ortaya sürmedi. Bunun tüm dengeleri değiştirecek bir güç olduğu unutulmamalı” deniyordu. Bunu Suriye karşıtı cephenin de düşündüğüne eminim. İşte tam da bu noktada en büyük muhalif oluşum durumundaki Suriye Ulusal Konseyi (SUK) Başkanı Burhan Galyun’un, Suriye karşıtı bu cephenin hoşuna gidecek açıklamalarını hatırlamakta yarar var. Rejimi devirdiklerinde, kuracakları yeni rejimin Hizbullah ve Hamas’la tüm ilişkileri keseceğini söyledi birkaç kez Galyun. Galyun, İran’la ilişkilerini de sona erdireceklerini söyledi ki SUK’a verilen dış desteğin nedeni anlaşılabiliyor böylelikle. Dün de belirttim, bir kez daha anımsatayım: Muhalefetin büyük bir çoğunluğu Galyun gibi düşünmüyor. Çok ama çok parçalı bir muhalefet var Suriye’de. Esad sonrası rejimin niteliği konusunda ciddi ayrılıklar da mevcut. Muhalefeti bir arada tutmak için Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil el Arabi’nin Kahire’de muhaliflerle bir toplantı yapma girişiminden söz etmiştim. Bu girişim gerçekleşmedi. Bir araya gelip konuşma konusunda bile ciddi bir engel var muhalifler arasında. Nedeni şu: İsrail başta olmak üzere Suriye karşıtı uluslararası cephe “Esad gitsin” demiyor artık. Bu talep, yerini “terör bitsin”e bıraktı. Esad’a Rusya ile Çin’in güçlü desteğinin yanı sıra, kimi muhalif güçlerin sivilleri de hedef alan eylemleri ki Arap Birliği, BM ve Af Örgütü’nün raporlarında da kabul ediliyor bu; Suriye halkının büyük çoğunluğunun Esad etrafında bütünleşmesine yol açtı. Şu anda Suriye’de başta İdlib olmak üzere Hama’da muhaliflerin gücü var ancak Suriye’nin diğer bölgelerinde merkezi hükümet kontrolü elinde tutuyor. Halkın desteğini almayan bir muhalefetin yaşama şansı yok. Bu nedenle Galyun’un, Suriye karşıtı cephenin çıkarlarına da uygun olduğuna inandığı Hizbullah, Hamas ve İran’la teması kesecekleri açıklaması, dış destek arayışının bir ifadesi ama sonuçsuz gibi görünüyor. İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’ın da sık sık “Esad rejiminin düşüşü, radikal eksene zarar verecek ve zayıflatacak. Esad’ın düşüşü Hizbullah’ı zayıflatır. Esad’ın düşüşü, Hamas’ı zayıflatır. Esad’ın düşüşü sadece İsrail için değil tüm Ortadoğu için iyi olacaktır” demesi (Haaretz gazetesine verdiği demeçten), Galyun’un İsrail’le ortak arzuyu paylaştığı biçiminde yorumlanıyor. Suriye halkı, İsrail’in çıkarlarına uygun herhangi bir olguya onay verecek bir halk değil. Bu nedenle muhalefetteki çatlak gün geçtikçe büyüyor. O kadar büyüyor ki Arap Birliği bile muhalafeti, aralarındaki sorunları tartışmak için bile bir araya getirmeyi başaramıyor. Şam’ı sarsan terör eylemi Şam’da kenti Lübnan’a bağlayan otoyol üzerindeki bir kavşakta iki bombalı araçla düzenlenen saldırı, ülkede o güne kadar yaşanan en büyük terör eylemiydi. Patlamadan hemen sonra olay yerine gittim. 30’a yakın aracın tahrip olduğu, korkunç bir patlamaydı bu. İkiye bölünmüş bir TIR, erimiş otomobiller, araçlara yapışmış ceset parçaları. Korkunçtu. Elinde bir torbayla dolaşan bir bölge sakini, bana doğru gelerek içinde “adem” sözcüğünün geçtiği cümlelerle konuşuyordu. Neden sonra “adem”in insan demek olduğunu anladım. Elindeki torbayı işaret ederek “İnsandı bu” demek istiyordu muhtemelen. En acıklı görüntüyü ise içinde 24 küçük çocuğun bulunduğu okul servis aracı oluşturuyordu. Patlamanın bulunduğu yere yakın özel bir okul olduğunu öğrendim. Kentin elit kesimlerinin ya da devlet görevlilerinin çocuklarının gittiği bir okul bu. Bu minibüsteki çocuklar da o okulun öğrencileriydi. Beslenme çantalarındaki meyveler, okuma kitapları, alfabeleri, küçücük ayakkabıları etrafa dağılmıştı. Yapılış tarzından İslamcı bir örgütün işi olduğu söylenmişti. El Kaide’nin eylem tarzına da çok uygundu saldırı. İntihar bombacısı ya da bombacılarının (iki kişi olduğu sanılıyor) 1100 kiloluk bomba patlattıkları belirtiliyor. Sürekli iki bomda patlatmak bir El Kaide yöntemi. İlki yardıma gelenler dahil kalabalık toplanmasına yol açmak, ikincisi ise orada toplananları yok etme amaçlı. Saldırıyı iki gün sonra El Kaide’ye bağlı El Nusret adlı bir örgüt üstlendi ancak Türkiye medyasında bu konuda habere rastlanmadı. Sevgi nefrete dönüştü Şam’da kahvehanelere, pastanelere girdim sürekli. Hamlet’i oynayan kent tiyatrosuna da gittim. Oyun zamanı değilmiş ama orada başka bir gösteri için bulunan öğrencilerle konuştum. Halep Üniverisitesi’nde okuduğunu söyleyen ve Şam’a ailesinin yanına gelen Nisreen (Nesrin olmalı herhalde) adlı genç kızla konuştum. Hama’da polis olan ağabeyi doğan oğluna, Davos’taki çıkışından ötürü hayran kaldığı Türkiye başbakanının adını koymuş: Tayyip. “Geçen ay” diyor genç kız, “ağabeyim oğlunun adını değiştirdi”. Bunu çok kişiden duydum. Baas’ın Şam sorumlusu Dr. El Sahir de bundan söz etmişti. “Duyulan büyük sevgiyi nasıl harcadığını bilmesini isterdim Erdoğan’ın” diyor. Şam’da birçok kişi Erdoğan’ı da Beşşar Esad’la beraber İsrail’e meydan okuyan biri olarak algılamış. Ama şimdi bunun yerini, Türkiye Başbakanı’na duyulan büyük kızgınlık almış durumda. Esad’ın devrilme olasılığı Nusayri devleti gelir Eğer Esad rejimi devrilirse ne olur? Bölgede tüm dengelerin değişeceği kaçınılmaz elbette. İran’ın önemli bir yalnızlık içine itileceği, eğer frenlenebilirse etkisizleştirilmiş bir Hizbullah nedeniyle Lübnan’ın içinin boşaltılacağı mantıksız değil. Suriye’nin parçalanması da ihtimal dışı sayılmaz. Ama Esad’ın siyaset sahnesinden silinmesi o kadar kolay görünmüyor. Çünkü, baba Hafız Esad’ın da zaman zaman aklında olduğu bilinen, oğul Beşar Esad’ın da eğer ülkesi işgal edilirse gerçekleştireceği sanılan Şam merkezli yeni bir devletle karşılaşabiliriz bölgede: Nusayri Cumhuriyeti. Bu çok da imkânsız gelmiyor. Çünkü Nu sayriler Suriye’de az sayılmazlar. Ülkede dağınık olarak yaşıyorlar. Asıl önemlisi de böyle bir devlette laik Sünniler başta olmak üzere, azınlık din mensuplarının da yaşamaya istekli olmaları. Çünkü, Esad sonrası bir Suriye’de yaşamalarının mümkün olduğuna inanmayan çok sayıda Sünni laik ve Hıristiyan topluluk var Suriye’de. BİTTİ ANKARA AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Siim Kallas, Türkiye’de ifade özgürlüğü alanında yaşanan sorunlar konusunda, “Türkiye ile yarın (bugün) ‘pozitif gündem’ açıklayacağız. Eğer müzakereler ilerletilecekse, AB kamuoyu demokrasi ve insan hakları konularında çok daha hassas olacaktır. İfade özgürlüğü, tutuklu gazeteciler, uzun tutukluluk süreleri gibi sorunları Türkiye’nin bir an önce çözerek masadan kaldırmasında yarar vardır. Eleştirel ve muhalif görüşlerle mücadelenin yolu gazetecileri, öğrencileri ve milletvekillerini hapse atmak değildir” dedi. Kallas, Fransa’da cumhurbaşkanlığının el değiştirmesinin ve sosyalist Francois Hollande’ın seçilmesinin Türkiye’nin AB üyelik sürecine olumlu katkı yapacağını belirtti. AB Komisyonu’nun ulaştırmadan sorumlu komiseri de olan Başkan Yardımcısı Kallas Ankara’da Cumhuriyet’e yaptığı açıklamalarda şu değerlendirmelerde bulundu: İlerlemek için bunları çözün: Genişlemeden Sorumlu AB Komiseri Stefan Füle yarın (bugün) TürkiyeAB ilişkilerinin ilerleyebilmesi için bir ‘pozitif gündem’ açıklamaya geliyor. Eğer müzakereler ilerletilecekse AB kamuoyu demokrasi ve insan hakları konularında çok daha hassas olacaktır. İfade özgürlüğü, tutuklu gazeteciler, uzun tutukluluk süreleri gibi konuları Türkiye’nin bir an önce masadan kaldırmasında yarar vardır. Eleştireni hapse atmakla olmaz: Ben de 198689 arasında gazeteciydim. Eleştirel ve muhalif görüşlerle mücadelenin yolu; gazetecileri, öğrencileri ve milletvekillerini hapse atmak değildir. Özgürlük hissi çok istisnai ve korunması gereken bir şeydir. Çıkınca daha agresif olurlar: (Poşu giydiği için 11 yıl hapse mahkum edilen Cihan Kırmızıgül’ün durumunun anımsatılması üzerine) Böyle haberler üzücü. Tabii ki şiddet bir siyaset aracı olmamalıdır. Ama protesto eden gençleri hapse atmak sorunları çözmez. İnsanlar uzun süre hapiste kaldıktan sonra çıktıklarında çok daha agresif olabilirler. Rumlarla iki kriz: Ulaştırma alanında Türkiye ile yaşadığımız iki önemli sorun var. Birincisi Türk limanlarının Kıbrıs (Güney Kıbrıs Rum Kesimi GKRY) gemilerine açılması. İkincisi de Kıbrıs (GKRY) uçaklarına Türkiye’nin üzerinden uçuş izni verilmesi. Bu konularda Türkiye’den taleplerimiz var ama bunun çözümünün teknik değil siyasi olduğunun farkındayız. En üst düzeyde çözülmesi gereken konular bunlar. Şiddet ile müzakere olmaz: Etnik sorunların çözümünde siyasi müzakere kullanımı ile şiddet arasında çok ince bir çizgi vardır. Sizin varlığınızı hedef alan, yok eden bir grup ile müzakare edemezsiniz. Müzakere edeceğiniz insanlar şiddetle arasına mesafe koymalı. Halk demiryolunu seviyor: Türkiye son yıllarda hava yolcu ve yük taşımacılığı konusunda Avrupa çapında rekabetçi bir konuma geldi. Karayolları müthiş iyileşti. Şimdi de sıra demiryollarını iyileştirmede. Türk hükümeti demiryollarını geliştirme kararı almış durumda. Biz de AB olarak bunu destekliyoruz. Karabük’te AB fonlarıyla desteklenen bir projenin açılışına katıldık Ulaştırma Bakanı AB üyelik süreci: Binali Yıldırım ile. Türkiye’nin AB üyelik Halkın demiryolu süreci uzun bir yol. Yayapılması konusundaki isteğini gör şanan sorunlara mutlaka çözümler bulunamekten son derece caktır. Türk halkı umutmemnunuz. suzluğa kapılmamalı. Trafik kaza saŞunu bilsinler ki AB yısı yüksek: Avruiçindeki her sorun bipa’da 10 yılda trafik raz zaman alsa da eninkazalarında verilen de sonunda çözülür. kayıpları yüzde 50 Hollande olumlu etkiazalttık. Türkiye’de ler: Francois Hollande bir azalma varde’ın cumhurbaşkanı mış. Ama hâlâ yükseçilmesinin Türkisek. Bunun için diye’nin AB üyelik süresiplin gerekli. Dört cini olumlu etkileri olaalanda önlem almak caktır. AB içinde etkili ve tavizsiz uygulabir ülkedeki liderlik demak lazım: Süratli ğişiminin tabii ki katkıaraç kullanımı, içkisı olur. Ama bunu li araç kullanımı, kırabartmamak lazım. mızı ışıklara uymaÇünkü seçim sonucuma ve güvenlik kena bakarsanız çok kümerini bağlamama. çük bir farkla kazandı. Bunlara uyulmasını O nedenle kendisine oy sağlarsanız kısa süvermeyen seçmenlerin rede büyük başarı oyunu da elde edersiniz. önemseyecektir. AĞABEYİMİZİ KAYBETTİK Mimarlar Odası’nın kayıt olduğu (1955) yıldan itibaren aktif üyesi, “Toplumcu Mimarlar Fikir Kulübü” Üyesi, kurucu kuşaktan görevi teslim alarak Mimarlar Odası’nı toplumcu çizgiye getiren kuşağın önderlerinden, Mimarlar Odası’nın 22. Dönem (22.06.1976–18.02.1977)MYK Üyesi, Mimarlar Odası İstanbul Şubesi’nin 17. ve 18. Dönem (16.01.1973–14.01.1974) II. Başkanı, 19.20. Dönem ile 25. ve 26. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı ve 38. Dönem Soruşturma Uzlaştırma Kurulu Asıl Üyesi, 749 Sicil Numaralı Meslektaşımız VEFAT Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Şubesi emekçi yöneticilerinden güzel insan ACI KAYBIMIZ Kuştepe (Yunus Emre) Lisesi’nin efsane öğretmenlerinden “Harezmi’den Cahit Arf’a” fizikmatematik ve bilim tarihi yolcusu ACI KAYBIMIZ Cemiyetimiz Üyesi, Sürekli Basın Kartı Sahibi, Üyemiz İhsan Öztamer’in eşi, değerli meslektaşımız MÜŞFİK E R E M ’i 15.05.2012 günü kaybettik. 81 yıllık onurlu yaşamı önünde saygı ile eğiliyoruz. Ailesinin, dostlarının ve mimarlık toplumunun başı sağ olsun. Cenazesi 17 Mayıs 2012 Perşembe günü (bugün) ikindi namazını (17.09) müteakiben Maltepe Merkez Camii’nden kaldırılarak Kurtköy Mezarlığı’na defnedilecektir. MÜŞFİK EREM’i Nuran’ın yanına yolcu ediyoruz. Sonsuza dek ışıklar içinde yatın. İDİL ÖZTAMER 15 Mayıs 2012 Salı günü vefat etmiştir. Kaybı topluluğumuzda üzüntü yaratan Öztamer’in cenazesi 17 Mayıs 2012 Perşembe günü (bugün) öğle namazının ardından Levent Camii’nden alınarak Ayazağa Mezarlığı’nda toprağa verilecektir. İdil Öztamer’i sevgi ve saygıyla anarken, ailesine, basın topluluğuna başsağlığı dileriz. FERİT DİNÇER’i Yalova’da sonsuzluğa uğurladık. Sevgili Hocamızın anısı hep yaşayacak. Kuştepe Lisesi’nden Öğrencileri AİLESİ 17 Mayıs Perşembe ikindi namazı Maltepe Merkez Camii TMMOB Mimarlar Odası TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle