23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 MAYIS 2012 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Lösemi hastası Güler, KCK operasyonunda gözaltına alınıp gizli tanık ifadesiyle cezaevine gönderildi Yatalak genç tutuklandı DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Hakkâri’nin Yüksekova ilçesine bağlı Büyükçiftli beldesinde düzenlenen KCK operasyonunda gözaltına alınan lösemi hastası Savaş Güler, gizli tanık ifadesiyle tutuklandı. Oğullarının yatalak olduğunu belirten Selim Güler, “Oğlum lösemi hastası ve yatalak. Sürekli kanı değiştiriliyor. Sağlık raporlarında yüzde 70 engelli yazılıyor. Yarı ölü bir hastayı cezaevine göndermek hangi adalete sığar” diye sordu. Yüksekovahaber internet sitesinin haberine göre, Hakkâri’nin Yüksekova ilçesine bağlı Büyükçiftli beldesinde 6 Mayıs’ta jandarma ve özel harekât polisleri tarafından düzenlenen operasyonda lösemi hastası Savaş Güler de 19 kişiyle beraber tutuklandı. Van F Tipi Cezaevi’ne gönderilen Savaş Güler’in ailesi, çocuklarının lösemi hastası olduğunu söyleyerek sağlığından endişe duyduklarını belirtti. Selim Güler, “Lösemi hastası ve yatalak olmasına rağmen tutuklanan oğlumu her yirmi günde bir hastaneye götürüp tedavi ettiriyordum. Sürekli kanı değiştiriliyor. Oğluma verilen sağlık raporlarında yüzde 70 engelli yazılıyor. Yarı ölü bir hastayı cezaevine göndermek hangi adalete sığar. İlgili mahkemeye sağlık raporlarını vermeme rağmen bir netice alamadık. Bütün sağlık raporları şu an hâkimin yanında mevcut. Yetkililerden rica ediyorum oğlumu bir an önce serbest bıraksınlar. Sağlık durumundan endişe ediyoruz” dedi. Umutsuz Aşk Anayasa tartışmaları sondan bir önceki kavşaktır. Bu nedenle de hayati önem taşıyor. Hem hayati önemdedir hem de tuzaklarla doludur. Ufukta görünen, AKP’nin kendi planları doğrultusunda bir anayasa için hazırlandığı, göstermelik “sivil toplumun görüşlerini topluyoruz” manevrasını bırakıp, görüşmeleri tıkayacağı, hayal kuranları hayal kırıklığına uğratacağıdır. Yine de tuzaklardan söz etmek, özellikle de iktidar olmanın önündeki engelleri birer birer temizleyen AKP’nin bir sonraki adımına destek olmak aşkıyla yanıp tutuşanları uyarmak üstümüze vazifedir. Öyledir, çünkü arkadaşların ders alma yeteneği ne yazık ki sınırlı. Bu nedenle hayal kırıklıkları, öfkeleri büyük oluyor. Öfkeleniyorlar, kocasının omzunda sarı bir tel saç bulmuş yeni gelin gibi ağızlarına geleni söylüyorlar, yine de umutlarını hiç ama hiç kesmiyorlar. Sanki “aldat beni, bir kere daha aldat” der gibidirler. ??? Önce AKP’nin demokrasi istediğine inandılar. AKP’nin, solu çoktan terk etmiş, kendilerine muhkem bir yer arayan bu arkadaşları ikna etmek için öne sürdüğü yem, militarizmin tasfiyesi masalı, oldukça çekiciydi aslına bakarsanız. Yalnız liberallerin değil, solun önemli bir kesiminin de bu yemin çekiciliğinden kendini kurtaramadığını itiraf etmeliyiz. Gerçekte ne oldu? Militarizmin tasfiyesini değil, AKP’ye militer desteğin gerçekleştiğini görüverdi arkadaşlar. AKP’nin demokrasi isteğinin sınırları da ortaya çıktı böylece. Buradaki büyük aldanışın “AB ülkeleri gibi olunacak” mavalıyla “şekere” bulandığını da unutmamalı. Oysa ne AB’nin Türkiye’deki demokratikleşmeyle gerçek bir ilgisi vardı, ne de AKP’nin AB’ye yürekten bağlılığı. Şu saat ayarlarını değiştirme meselesi, pek bir önemi olmasa bile, Batı hayalinden uzaklaşmayı Doğu’yla sıfırlanmayı, hemhal olmayı ne güzel ifade ediyor. AKP artık Doğulu, dindar ve kindar bir “demokrasi” ile Batı kapitalizminin eteklerinde kendine iyi bir yer bulduğu kanısındadır. Batı’nın kimi ihtiyaçlarını ufak tefek maceralar pahasına karşılayabileceğini de o tarafa gösterdiği, onaylarını aldığı için gönlü rahattır. Ve en önemlisi Batı’nın tarihsel gelişmede önü kesilmiş aydınlanma rotasının, sosyalizme evrilebilecek bir yeni uyanışın uzun bir zaman için tehlike arz etmediğinin “Allah’a şükür” bilincindedir. ??? Ama yeni liberal, eski solcu arkadaşlar bu durumun bilincinde değiller ne yazık ki. İlk hayal kırıklıklarını çabucak atlatıp o nobran sevgiliye yeniden dönme niyetindeler. Bir küçük el hareketine, hafif bir gülümsemeye tav olmaya hazır görünüyorlar. Şimdi anayasa tartışmalarında AKP’nin demokrat bir parti olduğunu göstermesini, bu müthiş demokrasi atağına kendilerini ortak etmesini, eski tatsızlıkların, gönül kırıklıklarının yerini yeni bir başlangıcın almasını dört gözle bekliyor, umuyorlar. ??? Oysa bu kez AKP’nin onlara ihtiyacı yok. Ayak bağı istemiyor artık AKP. Başka dertleri var. Yapılması gereken onu kendi dertleriyle baş başa bırakmak, sahte demokratikleşme masalına solun desteğini, onayını almak istediğinde, tartışmanın orta yerinde mevzilenmek, büyük oyunu bozmak, “Allah’a şükür, işimiz tıkırında” rahatlığının aldatıcı olduğunu göstermektir işin doğrusu. Ama arkadaşlar bu umutsuz aşktan kurtulamıyor; nobran, kaba, küstah, maço âşıklarından bir türlü vazgeçemiyorlar. Ne diyebiliriz ki... Hoşça kalın arkadaşlar. 2 KENTTE OPERASYON: 40 KİŞİ GÖZALTINDA İSTANBUL / VAN (Cumhuriyet) İstanbul’da PKK’nin şehir yapılanması olduğu öne sürülen KCK’ye yönelik düzenlenen operasyonda “Demokratik Yurtsever Gençlik” üyelerinin de aralarında bulunduğu 20 kişi gözaltına alındı. Van’da da Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’nin talimatıyla Muradiye, Çaldıran ve Erciş ilçeleri ile Çelebibağı beldesinde KCK’ye yönelik düzenlenenen operasyonda, aralarında BDP ilçe başkanları, belediye meclis üyeleri ve dernek yöneticilerinin de bulunduğu 20 kişi gözaltına alındı. ‘Hangi adalete sığar’ Anne Güler “Yatalak olan biri nasıl suç işler? Delil olmadan sadece gizli tanık ifadesi doğrultusunda alınan oğlum cezaevi koşullarında yaşayamaz. İki defa kemoterapi tedavisi gördü. Sağlık durumundan endişe ediyoruz. Oğluma bir zarar gelirse bunun hesabını kim ödeyecek?” dedi. GİZLİ TANIK C GERGİNLİĞİ ‘Veli Küçük Hablemitoğlu’nu 27 Nisan da araştırılacak TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu, CHP’nin ısrarıyla emuhtırayı da gündeme aldı. Balyoz sanıkları ise komisyonun Balyoz Darbe Planı iddialarını incelemesini istedi ANKARA / İSTANBUL (Cumhuriyet) TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun CHP’li üyelerinin 27 Nisan emuhtırasının da araştırılması önerisi kabul edildi. 28 Şubat’la ilgili olarak kurulan alt komisyon 27 Nisan emuhtırasını da araştıracak. Balyoz davasında yargılanan 80 emekli ve muvazzaf asker, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na başvurarak “Balyoz Darbe Planı”nın da araştırılmasını istedi. Komisyonun dünkü toplantısında CHP’li üyeler 27 Nisan emuhtırasının da araştırılması konusunda ısrarlı oldu. Komisyon Başkanı Nimet Baş daha önce konuşulan konuların tekrar gündeme getirilmemesini isteyince, CHP’li Ali Rıza Öztürk “Yönetim tarzınızı beğenmiyorum” diye tepki gösterdi. CHP’li üyeler “Eğer koymazsak, kamuoyu hep bunu soracak” derken Nimet Baş, “CHP bu işin altında kalır” karşılığını verince gerilim yaşandı. CHP’liler “CHP altında kalırsa, bu sizi niye rahatsız ediyor” dedi. Baş, “28 Şubat alt komisyonu içine koysak sizi ikna eder mi” diye sordu, CHP’lilerin olumlu yanıtı üzerine oybirliğiyle 27 Nisan emuhtırasının da 28 Şubat süreciyle ilgili kurulan alt komisyon tarafından araştırılması kabul edildi. Balyoz davası sanıkları Koramiraller Mehmet Otuzbiroğlu, Kadir Sağdıç, Korgeneral Mustafa Korkut Özarslan, Tümamiral Ramazan Cem Gürdeniz, Tuğamiral Fatih İlgar, Kurmay Albay Ahmet Zeki Üçok’un da aralarında bulunduğu 80 asker, ortak bir dilekçe ile TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na başvurarak Balyoz iddialarını da araştırmasını istedi. Askerler dilekçelerinde taleplerini şöyle kaleme aldılar: “Komisyonunuzca sözde Balyoz darbe planı ile darbeye teşebbüs eylemi iddiası araştırmanız içerisine dahil edilmeye karar verildiği takdirde, masumiyetimizin ve gerçeklerin tüm çıplaklığı ile ortaya çıkması için komisyonunuzda ifade vermek üzere çağrılmayı talep ediyoruz. Huzurunuzda ifade vermemiz hukuken mümkün olmadığı takdirde tutuklu bulunduğumuz Hasdal 3. Kolordu Komutanlığı Askeri Ceza ve Tutukevi’nde hazır olarak komisyonunuz huzurunda yeminli olarak veya komisyonunuzda belirlenecek usuller dahilinde ifade vermeyi taahhüt ediyoruz.” CHP Milletvekili Umut Oran da komisyon başkanı Baş’a yaptığı yazılı başvuruda Balyoz davasıyla ilgili savların da incelenmesini istedi. Oran, “2003 yılında icra aşamasına geçtiği iddia edilen bu darbe teşebbüsünün araştırılmasını, varsa tüm gerçeklerin ortaya çıkartılmasını, yoksa da bu durumun komisyonca tespit edilerek kamuoyuyla paylaşılmasını, demokratik rejimin sağlıklı ve güçlü bir şekilde işlemesi için önemli bulmaktayım” ifadelerini kullandı. Fotoğraf: AA YILDIZ TAŞDELEN öldürmeyi teklif etti’ HATİCE TUNCER Ergenekon davasında gizli tanık C, tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Veli Küçük ve Susurluklu hükümlüsü Sami Hoştan’ın, İzmir’de kumar işleriyle tanınan İbrahim Çiftçi’ye Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nu öldürmesini teklif ettiğini öne sürdü. Küçük, gizli tanık C’ye sinkaflı küfretti. Tanık olarak ifade veren OHAL Gazileri ve Şehit Aileleri Dayanışma Derneği Başkanı Müslüm Öztürk, emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve İP Genel Bakanı Doğu Perinçek’in, “şehit ve gazileri hükümet, halk ve polis ile karşı karşıya getirmek istediğini” iddia etti. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, Müslüm Öztürk’e soruları sırasında araya giren Doğu Perinçek ile tartıştı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davaya, dosyaların birleştirilmesinden bu yana katılmayan eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, dünkü oturuma da gelmedi. Şubat ayında 16 celseden men edilen Doğu Perinçek, cezasını tamamlayarak dünkü duruşmada hazır bulundu. Gizli tanık C, ifadesinde, İzmir’de mafyacı olarak tanınan İbrahim Çiftçi’nin kahvehanesine Ekim 2006 yılında bomba atılarak öldürülmesi ile Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun Aralık 2002’de silahlı saldırıya kurban gidişi arasında bağ olduğunu iddia etti. Gizli tanık C, yakın arkadaşlığı olan İbrahim Çiftçi’ye Hablemitoğlu cinayetinden 56 ay önce bir telefon geldiğini anlattı. Gizli tanık C şöyle devam etti: “Konuştuktan sonra ‘Hablemitoğlu diye birini tanıyor musun’ diye sordu. ‘Tarihçi, yazar’ dedim. ‘Bunlar bizi kiralık katil mi zannediyorlar. Namussuzlar Hablemitoğlu’nu öldürmemizi istiyorlar’ dedi.” Gizli tank C, Çiftçi’ye kendisinden “Necip Hablemitoğlu’nu öldürmesini kimin istediğini sorduğunu belirterek ‘Veli Küçük ve Sami Hoştan bizi tezgâha getirmeye çalışıyorlar, namussuzlar’ diye cevap verdi” iddiasında bulundu. Gizli tanık C, “Hablemitoğlu Bergama’daki altın madenleriyle ilgili yazıyormuş. Bergama İzmir çevresinde olduğu, İzmir’in de ağası Çiftçi olduğu için, onu aradılar. Çiftçi, ‘Bu adamcağız altın madenleriyle ilgili yazıyormuş. Bundan gidiyor’ dedi” şeklinde konuştu. Şüpheli araçta garip not İstanbul Haber Servisi Ergenekon davası tutuklu sanığı, çete davası hükümlüsü Sedat Peker, gizli tanık Poyraz’ı ifadesini değiştirmesi için tehdit ettirdiği gerekçesiyle “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan tutuklandı. Öte yandan dün öğlen saatlerinde Bağdat Caddesi Feneryolu’nda yol kenarına çalışır vaziyette bırakılan bir araca bomba ihbarı yapıldı. Bomba imha ekibi ve polisin minibüste yaptığı incelemede araç içerisinde üzerinde “Sedat Peker bırakılmazsa Başbakan ölecek” yazılı bir ibarenin olduğu karton kutu bulundu. Araçtaki incelemenin ardından fünyeyle patlatılan kutu boş çıktı. ‘Erbakan protokol gereği istifa etti’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 28 Şubat soruşturmasının 4. dalgasında tutuklanan 6’sı muvazzaf toplam 11 generalin avukatları, tutukluluk kararına itiraz etti. Tutukluluğun kaldırılması istenen dilekçenin ekine konulan dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’ın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e kendi isteği üzerine Refahyol Hükümeti’nden istifa ettiğine ilişkin belge de mahkemeye sunuldu. Dilekçede, “Savcılık müvekkillerimiz hakkında dönemin hükümetini baskı kurarak istifa ettirdiği suçlamasını yapmakta oysa hükümetin baskı ile değil ortakları ile aralarında yapılan protokol gereği istifa ettiği devletin Resmi Gazete’sinde bile yer almaktadır. Bu da savcılığın suçlamasını çürütmektedir” denildi. ‘Balyoz da araştırılsın’ Saygun hastanede Ağır sağlık sorunları nedeniyle tutuksuz yargılanması istenen Balyoz sanığı emekli Orgeneral Ergin Saygun’un durumu ağırlaştı İstanbul Haber Servisi Balyoz davasının tutuklu sanığı eski Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Ergin Saygun, kalp ve solunum yetmezliği rahatsızlıkları nedeniyle dün İstanbul Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Saygun’un çocukları Ece ve Tolga Saygun tarafından yapılan yazılı açıklamada, Saygun’un cezaevinde kalabilmesi için diyet, tedavi ve poliklinik kontrollerinin yapılabilmesi gerektiğine dikkat çekilerek bu şartların tamamlanması için mahkemeye yapılan başvuruların sürekli rededildiği anlatıldı. Saygun’un cezaevinde kaldığı 2 aylık sürede yaklaşık 9 kilo verdiğine, kalp yetmezliğinden ciğerlerinde 3 litre su biriktiğine dikkat çekilen açıklamada, Saygun’un böbrek sıkıntılarının giderek artmasına karşın her hangi bir tedavi de görmediği belirtildi. Açıklamada yürümekte dahi zorluk çeken Saygun’un, cezaevi içinde tekerlekli sandalye kullandığı belirtilerek “Hakkındaki ‘kaçma şüphesi’ nedeniyle tutuklu yargılanan babamız cezaevi aracına ancak erlerin yardımı ile binebiliyor” denildi. OSMAN PAKSÜT’Ü TAKİP EDEN POLİSLER Kaçakçılık iddiası ‘Karataş’ı öldürenler yeniden yargılansın’ İstanbul Haber Servisi Ölen DHKP/C lideri Dursun Karataş’ın kardeşi Reşat Karataş, İstanbul’da Çiftehavuzlar ve değişik semtlerde 1992’de, Dursun Karataş’ın eşi Sebahat Karataş ve Sinan Kukul dahil 11 kişinin öldürüldüğü operasyonlara ilişkin yapılan yargılamanın yenilenmesini talep etti. Karataş’ın avukatları tarafından Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan dilekçede, Kadıköy Çiftehavuzlar ve İstanbul’un değişik semtlerinde 1617 Nisan 1992’de yapılan operasyonlarda Sebahat Karataş ve Sinan Kukul’un da aralarında bulunduğu 11 kişinin katledildiği belirtildi. Operasyonları düzenleyen Reşat Altay, İbrahim Şahin ve Baki Avcı’nın da aralarında bulunduğu 17 Emniyetçinin 13 Temmuz 2001’de “kanun emrini yerine getirdikleri” gerekçesiyle beraat ettikleri anımsatıldı. Operasyonu yöneten İbrahim Şahin’in İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki Ergenekon davasının 179. oturumunda, Sebahat Karataş’ı bizzat öldürdüğünü söylediğine dikkat çekilerek, Kayseri’deki davada bunu inkâr eden, olayı silahlı bir çatışma olarak nitelendiren sanığın beyanının yargılamanın yenilenmesi için yeni delil olarak kabul edilmesi istendi. doğru çıkmadı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi üyesi Osman Paksüt’ü izledikleri iddiasıyla yargılanan üç polise “özel hayatın gizliliğini ihlale teşebbüs” suçundan verilen 3’er ay 22’şer gün hapis cezasının gerekçesi açıklandı. Kararda polislerin, Paksüt’ün bulunduğu Kavaklıdere Tenis Kulübü’ne bir kaçakçılık olayı için gittiklerini belirtmelerine karşın, görev çizelgesinde “sanıkların görevli olduklarına ilişkin isim ve imza bulunmadığına” dikkat çekildi. Bu karardan sonra izleme emrini veren Emniyet yöneticileri hakkında yasal işlem başlatılıp başlatılmayacağı merak konusu oldu. Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararında, Paksüt’ü izledikleri iddiasıyla Gökhan Ayhan, Nesip Söylemez ve Ahmet Teke adlı polisler hakkında, “görevi kötüye kullanmak” suçundan dava açıldığı anımsatıldı. Kararda, ilgili yönetmeliğe göre, sanıkların görevinin kaçakçılık ve organize suçlarla mücadele yürütmek olduğuna işaret edildi. Ancak sözü edilen kaçakçılık olayına ilişkin soruşturma evrakı, bu evrakın yargılamasının yapıldığı Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin dosyası ile Emniyet Genel Müdürlüğü’nden verilen cevap ekindeki soruşturma evrakında, sanıkların görevli olduklarına ilişkin isim ve imza bulunmadığına dikkat çekildi. ‘Defterlerini dürdüm’ Çiftçi’nin sağlık sorunu nedeniyle yurtdışına çıktığını, ancak Necip Hablemitoğlu cinayetini Çifçi’nin işlediğine ilişkin haberler üzerine yurda döndüğünü anlatan gizli tanık C, “Geldi, Ankara’da ifade verdi. İfade verdikten sonra ‘Namussuzların defterini dürdüm’ dedi. Veli Efendi ile Sami Hoştan’ın kendisine Hablemitoğlu’nu öldürtmek istediklerini anlatmış” diye konuştu. Gizli tanık C’nin bu sözleri üzerine Veli Küçük, “Ağzını topla” dedi. Bağırıp küfreden Küçük’ü uyaran Başkan Özese olayı tutanağa “Sanık Veli Küçük ‘Ananı bilmem ne ederim’ diye küfür etti” şeklinde geçirdi. Çiftçi’nin Küçük ve Hoştan ile İzmir’de Körfez Restoran’da yemek yerken gördüklerini anlatan gizli tanık C, “Sami Hoştan’ın İbrahim Bey’e 3 milyon dolar borcu vardı. Araları bu yüzden açılmıştı” dedi. Gizli tanık C, Çiftçi’ye atılan bombalar ile Ümraniye’de bulunan Ergenekon soruşturmalarının düğmesine basılmasına neden olan bombaların seri numalaralarının aynı olduğunu öne sürdü. ‘Gerçek ortaya çıksın’ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle