23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 MAYIS 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 İster izimizi övelim, ister dizimizi dövelim, küresel kapitalizm dünya düzenine egemen ve Türkiye bu düzende önemli bir aktör haline gelirken AKP de kendi sözcülerinin ağzından “bir dünya partisi” olmak iddiasında. Küresel dünyanın özelliği, ekonomiyle başlayan sınırsız iletişim, dolayısıyla etkileşim sürecinde her alanda uluslararası işbirliği gerektirmesi. İşbirliği de kural birlikteliği demek olduğundan, devletleri hukuktan toplumsala pek çok alanda ortak kurallar koymaya, Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü, OECD, Uluslararası Tahkim Mahkemesi (CAS) vb. gibi oluşumlara üye ve uyumlu olmaya zorluyor. Ama küresel güç Türkiye, “bir dünya partisi” AKP’nin iktidarda olduğu 11 yıldır, La Haye’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin statüsünü nedense imzalayamadı. Oysa Türkiye, küresel güç değildi de boş mu bulundu, yoksa henüz “bir dünya partisi” yoktu da mı faka bastı bilinmez, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 1992’den beri üyesi! Keza İnterpol’ün de 1930’dan beri... ??? İnterpol, dünyada meşruiyeti tanınmış toplam 197 devletten 190’ının üye olduğu Uluslararası Kriminal Polis Teşkilatı’dır. BM’den sonraki en geniş katılıma sahip resmi kurumdur. Ağır cezalık suçlarla ilgilenir. Genel sekreteri, 2005 yılından beri bir Amerikalı, Ronald K. Noble’dir. Geniş kadrosu çeşitli uluslardan ceza hukukçuları ve üst düzey yayımladı. Kırmızı bülten, sanık Haşimi’nin İnterpol’e üye 190 ülkeden hangisinde bulunursa tutuklanması ve Irak’a iadesi anlamına geliyor. Türkiye de İnterpol üyesi. Dünya da küresel. Ama ne gam... Haşimi’nin zaten gizlenmediği, İstanbul Başakşehir’de devletin kendisine tahsis ettiği villada, özel araba filosu ve resmi koruma ordusuyla yaşayıp gittiği Türkiye, İnterpol’ün tutuklama emrini takmayacağını, Haşimi’yi iade etmeyeceğini hem de en yetkili ağızlardan açıkladı. ??? Bedrettin Dalan, Türkiye’de Ergenekon silahlı örgütünün “başbakan” düzeyinde üyesi olmak ve darbeye teşebbüsle suçlanan bir sanık. İddianame benim anlayamayacağım kadar karışık, ama sanırım Gülseven Yaşer ve Mustafa Bakıcı da benzeri suçlardan gıyaben yargılanıyor. Irak’ta gıyaben yargılanan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi’ye gelince, ülkesindeki terör saldırılarını finanse ve organize etmek, aralarında 6 yargıcın bulunduğu çok sayıda devlet yetkilisini öldürmekle suçlanıyor. İnterpol’ün hangi iddianameyi gerçekçi bulduğu ve sunulan kanıtları ciddiye aldığı açık. Ama mademki Türkiye’nin istediği kellelere kırmızı bülten çıkarmayı reddediyor, Türkiye de İnterpol’ün çıkardığı kırmızı bültene kelle vermeyecek, elbet... Küresele giderken hücresele varan ileri demokraside, hayali terörist ve darbeciler, hakiki terörist ve suikastçılardan daha tehlikeli olsa gerek! Küresel Hayallerden Hücresel Gerçeklere emniyetçilerden oluşur. Yargının aradığı suçluları ortak bir mücadele çerçevesinde yakalayıp talep eden ülkeye teslim etmek amacını taşır. Türk Emniyeti’nin Ankara’da İnterpol Daire Başkanlığı vardır. İnterpol’e salt 7 ülkenin, Kuzey Kore ile Kiribati, Mikronezya, Palaos, Salomon, Tuvalu ve Vanuatu adalarının üye olmadıklarına bakarsak küresel dünya düzenindeki adli önemi daha iyi anlaşılır. Dünyanın 17. ekonomisi ve küresel güç Türkiye’nin de üyesi olduğu bu teşkilatla suç tanımı ve suçlu tesliminde aynı kurallara uyması, işbirliği yapması beklenir değil mi? Oysa tam tersi. ??? İnterpol Genel Sekreterliği, Türkiye’nin Ergenekon davasının firari sanıkları Bedrettin Dalan, Gülseven Yaşer ve Mustafa Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN “Bir milyon dolar kaza nmak isteyen adam için en sa ğlam yatırım, yeni bir din yaratmaktır.” L. RON HUBBARD (Scientology tarikatı kurucusu) Yazarımızın rahatsızlığından dolayı bugünkü yazısını yayımlayamıyoruz. irari Irak F Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi, eğer gıyabında yargılandığı terör ve seri cinayet suçlarını işlediyse, bu eylemleri ülkesini iç savaşa sürükleyip bölmek için yaptığı açık. Türkiye, Haşimi’yi iadeyi reddetmekle, maliki hükümetiyle köprüleri atıyor yani henüz birleşik Irak’a karşı tavır alıyor. Yetmiyor, Irak’tan bağımsız Kürt devleti kurmaktan başka amacı olmayan Barzani’ye arka çıkıyor. Ben mi hayal gördüm, yoksa bir dünya partisi iktidarı sessiz sedasız politika mı değiştirdi? Hani Türkiye Irak’ın sınır bütünlüğünün korunmasından yana ve bağımsız Kürt devleti kurulmasına karşıydı? Maliki’ye karşı Barzani’nin safında yer almaktan; seri cinayet zanlısı Haşimi’yi, üstelik İnterpol’ün yakalama kararına rağmen koruyup kollamak, tam tersi bir amacı işaret ediyor... GÖRÜŞ HİKMET ALTINKAYNAK Muhsin Ertuğrul’un Pusulası… Tiyatromuzun kurucusu, yönetmen, oyuncu, yapımcı, ünlü tiyatro adamı Muhsin Ertuğrul (18921979) diyordu ki: “Her deniz teknesinin olduğu gibi, herkesin de bir pusulası vardır. Bu pusulanın ibreleri çeşitli yönleri gösterir. Kiminde banka hesabını, kiminde çıkar sağlamayı, kiminde koltuk hırsını, kiminde ün salmayı gösterir... Benim pusulamın ibresi hep tiyatro sevgisini gösterir... Sevgiliden uzak kalmak elbet üzücüdür. Ama onu size bıraktırdılar diye siz onu bırakamazsınız ki. O sizin içinizde.” Ömrünü tiyatroya adayan bu büyük ustanın yalnızca tiyatro sevgisinin izinden gittiğini, hiçbir baskıya aldırmadan pusulasının gösterdiği doğrultuyu izlediğini, tüm tiyatrocularımız çok iyi bilirler. Bu yüzden kaç kez görevden alınmış, kaç kez tepki göstererek kendi görevi bırakmış, ama hep istediğini elde edip tiyatromuzun bugünlere gelmesini sağlamıştır. Tiyatromuzun bir numaralı kahramanı olmuştur. 1971’de Türkiye’nin ilk Kültür Bakanı Prof. Dr. Talat Halman’ın elinden Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir sanatçıya verilen Devlet Kültür Armağanı’nı almıştır. Yalnızca tiyatromuzun değil, sinemamızın da kuruluşu, gelişmesi Muhsin Ertuğrul’un katkısıyla olmuştur. Daha 1934’te ona “Leblebici Horhor” filmi nedeniyle Venedik Film Festivali’nde Onur Madalyası verilmiştir. 1974’te 82 yaşındayken bile yeniden İBŞT Genel Sanat Yönetmenliği’ne getirilmesi, onun olağanüstü yeteneğinin göstergesidir. Muhsin Ertuğrul tiyatroyu okul olarak gören bir sanat adamıydı. Hayatını tiyatroya adarken etrafındaki tiyatrocular da hep onun gibi özveri sahibi insanlar olmuştu. Şimdi yok mu onun gibi olanlar diyeceksiniz. Olmaz olur mu? Tam da işte bunu söylüyorum. İşte onun öğrencileridir ki bugün tiyatroyu yok etmeye kalkışan zihniyet karşısında ustalarının izinde gittiklerini gösteriyorlar. Seslerini herkese duyuruyorlar... Umarız duyması gerekenler de duyar, tiyatrolarımız kapanmaz. Pusulalarının ibresi banka hesabını ya da çıkar sağlamayı gösterenler, kendileri tiyatroyu sevmeseler bile halkı tiyatrodan koparamaz. Giderek sevgisizleşen toplumu umarız iyice uçuruma sürüklemezler. Çünkü tiyatrosu olmayan bir toplumda sevgi de gelişme de olmaz; demokrasi de özgürlük de yeşermez. İBŞT’nin çekirdeği Darülbedayi, Muhsin Ertuğrul ve arkadaşları tarafından, I. Dünya Savaşı’nın başladığı 1914’te kurulmamış mıydı? Bilinen şeydir, Almanlar II. Dünya Savaşı’nın yıkımını öncelikle ve hemen ülkenin dört bir yanına açtıkları tiyatrolarla gidermeye çalışmamışlar mıydı? Ülkemizde tiyatroya en çok yakışan kent, İstanbul’dur. Belki de bunun için daha Türk tiyatrosu kurulmadan kentin içinde Fransızların, İtalyanların, Almanların tiyatrosu vardı. Belki de tiyatronun büyük bir okul olduğunu bilen, bizden önce yabancılar keşfettikleri için vardı. Boğazın en güzel yerinde, Anadoluhisarı’nda Amerikan Robert Koleji kurulurken daha 1863’te binanın önüne görkemli bir tiyatro binası da yapmışlar. Neden? Türk tiyatrosu Muhsin Ertuğrul’un üstün çabasıyla yönetmeninden yazarına, oyuncusundan seyircisine kurumsallaştı. Yurdun dört bir tarafına yayıldı. Şimdi bir yönetmelik yüzünden özelleştirmeye karar vermek, Muhsin Ertuğrul’un dediği gibi, aslında pusulanın ibresinin gösterdiği parayla ilgilenmek değil midir? Dünyanın bütün paralarını verseler, tiyatrocuların içlerindeki tiyatro sevgisini bıraktırabilirler mi? Onların haklı savaşımlarını durdurabilirler mi? İnsanın aklına ister istemez, yoksa hükümet tiyatroculardan korkuyor mu, sorusu geliyor. Gülriz Sururi Cumhuriyet’ten Selda Güneysu’nun sorularını 12 Mayıs’ta yanıtlarken diyor ya: “Tiyatro bütün hükümetleri korkutmuştur. Bir hükümet tiyatrodan korkmaya, onu yok etmeye başlamışsa sonu gelmiştir.” Bakıcı hakkında yargılandıkları mahkeme tarafından çıkarılan “kırmızı bülten” ile arama/yakalama talebini reddetti. Özel Yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin sunduğu talep dosyasını, “Yakalama istemine ilişkin gerekçeler somut delillerden uzak ve ikna edici değildir” diye geri çevirdiğini açıkladı. Bu reddin üzerinden birkaç gün geçmişti ki İnterpol, Irak yargısının arama/yakalama talebini kabul etti ve ülkesinden kaçıp Türkiye’ye sığınan firari sanık, Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi hakkında “kırmızı bülten” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I behicak@yahoo.com.tr ‘TÜRKEV’ Eskişehir’de Evleri Haftası, 14 Mayıs’ta Dede Efendi Evi’ndeki açılış oturumlarıyla başladı. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’le birlikte uzman konuşmacıların katıldıkları panel ve forumlarda, genel olarak “çağdaş kentleşme” ile “kent kimliği” arasında kurulması gereken ilişki ve dengeler ele alındı. Eskişehir etkinlikleri ise 17 Mayıs’ta başlayacak ve bu kez yerel konuşmacıların yorumlarıyla çağdaş kentleşme hamlelerinin kent kimliği ile etkileşimi tartışılacak. Bölgenin antik merkezlerinden “Frigya Vadisi”ne de bir inceleme ve kültür gezisinin yapılacağı haftanın çalışmaları bir sonuç bildirgesi ile tamamlanacak. imlikli kentleşme Prof. Eruzun, kimlikli Geleneksel kentleşme evlerimize konusunun böylesine Eskişehir’de ele sevdalı bir alınmasına yönelik bağlılıkla gerekçeleri şöyle 1976’da özetliyor: kurulan; “Bugün kentsel 79’da çağdaşlaşmanın Bakanlar geçmişi yok Kurulu Kararı ederek Çağdaş ve kimlikli gerçekleşeceği ile “kamu kentin güvenceleri... sanılıyor. Eski yararına dernek” yapılarla birlikte sokaklar, statüsü kazanan; aynı yıl, mahalleler, pazar yerleri gibi Avrupa Kültür Mirasının kimlik değerlerinin ortadan Korunması’nı amaçlayan kaldırılarak tekdüze sitelere, “Europa Nostra”ya da kabul AVM’lere veya benzeri rant edilen TÜRKEV, tam 30 yıldır tesislerine yer açılmasına ayrı bir kentimizde “Tarihi modernleşme deniyor. Oysa Türk Evleri Haftası” Eskişehir raylı sistem, yaya düzenliyor... caddeleri, kültür alanları gibi Bu yıl, 1420 Mayıs modern kent kazanımlarına günlerindeki “30. Hafta” kavuşurken, başta etkinlikleri ise adı “Kimlikli Odunpazarı olmak üzere Kentleşme Örneği” olarak tarihi semtlerini ve yapılarını belirlenen Eskişehir’de ve korumayı da ihmal etmedi.” Büyükşehir Belediyesi ile Prof. Dr. Yılmaz işbirliği içinde gerçekleşiyor. Büyükerşen’in Büyükşehir Derneğin merkezi, ünlü Belediye Başkanlığı’ndaki bestekârımız 3’üncü döneminde de “Hammamizade İsmail izlediği ve “geçmişin Dede Efendi”nin (1778kültürel kazanımlarını 1846) yine dernek tarafından yaşatarak çağdaşlaşma” restore edilmiş İstanbulşeklinde özetlenebilecek Cankurtaran’daki Ahırkapı kentleşme politikasından en Sokak’taki evi. Yaklaşık 200 önemli çıkarsama ise yaşındaki evde yönetimin “kentsel dönüşümün kenti yanı sıra kültürel etkinlikler de kişiliksiz bırakmama”sı… düzenleniyor. Bu nedenle 30’uncu Perihan Balcı’nın isteğiyle haftanın Eskişehir derneğin başkanlığını 2005’te oturumlarında yapılacak devralan Prof. Dr. Cengiz değerlendirmeler ile “Sonuç Eruzun, aynı zamanda Dede Bildirge”si, ülkemizdeki Efendi Evi’nin restoratörü. “kimliksiz kentleşme” sürecini durdurabilmek için afta etkinlikleri de önemli bir kaynak TÜRKEV’in 30. Tarihi Türk oluşturacak. “Unutulmuş birer birer / eski dostlar, eski dostlar; Ne bir selam, ne bir haber / eski dostlar, eski dostlar...” Kuşaktan kuşağa kim bilir nice eski dostları andığımız bu şarkıyı Tarihi Evleri Koruma Derneği’nin (TÜRKEV) kurucusu ve Onursal Başkanı Perihan Balcı ne zaman söyler bilir misiniz? Konu “eski evler”imizden açılınca... Bu nedenle şarkının ilerleyen sözleri Balcı’nın katkısıyla bakın nasıl bir anlam kazanır: “Hayal meyal düşler gibi / Uçup giden kuşlar gibi Yosun tutan taşlar gibi / Eski evler, eski evler; Unutulmuş isimlerde / Bilinmez ki nasıl, nerde; Şimdi yalnız resimlerde / Eski evler, eski evler...” ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com K BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com H 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Tayfaların gemi 1 sahibine verdikleri ad. 2/ En küçük iz 2 ci kuruluşu... Nişas 3 tayla yapılan bir çeşit tatlı. 3/ Giyim 4 süslemede, çanta, 5 şapka, sepet örmede 6 kullanılan parlak, renkli ve dayanıklı 7 şerit... İki iletken 8 arasında meydana 9 gelen, son derece 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ışıklı elektrik boşalımı. 4/ Hayvanların su içtikleri 1 Ş A M B A B A K taştan ya da ağaçtan oyma 2 I S A L İ V R E kap. 5/ Halk dilinde ka 3 L İ K R A Ş A R yınpedere verilen ad... Ha 4 L İ D H A V A yat arkadaşı. 6/ Seryum 5 I H L A R A İ M elementinin simgesi... Bir K A R İ Y E dağ sırasının yamaçların 6 K İ L A T A O T dan her biri. 7/ Uzak... Ki 7 8 B A R K A R O L barca olmayan söz ya da N E D İ M deyim. 8/ Rütbesiz asker... 9 U L A Uskumru familyasından küçük bir balık. 9/ Ordu’nun bir ilçesi... Kastanyet eşliğinde, bir kişi tarafından oynanan İspanyol dansı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yeniçeri Ocağı’nın bölük zabitlerine verilen ad. 2/ Bölmeli göçebe çadırı... Raf. 3/ Afrika’da yetişen bir palmiye... Küçük su kanalı. 4/ Arsız, sırnaşık. 5/ Türkistan’da vezirlere verilen san... Birbirine oldukça benzeyen şeylerden her biri. 6/ AB ülkelerinde ve Türkiye’de bir ürünün güvenli olduğunu belirtmek için konulan simge... Sularını bir denize ya da göle gönderen bölge. 7/ Türk müziğinde bir makam... Yunan mitolojisinde, “Altın Post”u aramaya çıkan geminin adı. 8/ Erken... Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen neden. 9/ Karadeniz yöresinde balıkçıların martıya verdikleri ad... İspanyolların sevinç ünlemi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle