23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 MAYIS 2012 PERŞEMBE 6 HABERLER Erdoğan’ın sözlerine siyasiler, meslek örgütleri ve gazetecilerden sert eleştiri Bekir Coşkun tepkisi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, yazarımız Bekir Coşkun için, “Bu zat ne yazık ki bütün kaleminden hep pislik akan bir zat olduğu için bu tür şeyleri yapıyor. Verilen cevap da aslında gayet kibar bir cevaptır. Bütün paşalar dava açmalı” sözlerine siyasiler, meslek örgütleri ve gazeteciler tepki gösterdi. Erdoğan’ın bu sözleri için “Bekir Coşkun, Başbakan Erdoğan’a dava açmalı” dedi. Genelkurmay’ın açıklamaları için Sağlar “Şimdi asker AKP’nin askeri oldu, bu çifte standart ondan” dedi. Bir ‘Bilimci’ ve Gazetesi Bu adama değmez deyip hiç konuya girmeyecektim. Ama iki satır yazarak bu sıkıntıyı üzerimden atmam gerek... Konu 1 Mayıs 1977 Taksim katliamı. Gezi tarafında kürsüye yakın konumda tepeden bakıyorum meydana. Kızım Mercan henüz anne karnında 5.5 aylık, o kargaşada annesiyle birlikte yerde yatarken epey çiğnendi... Çalıştığım gazetede de, henüz katliam olmadan, heyecan vardı! O gün akşam mı ertesi gün mü anımsamıyorum, patron dahil herkes gazetede idi ve haber ve fotoğraf seçimi ve kurgusu, Maocular ile Sovyet yanlılar arasında çatışma üzerine kurulmuştu! Devletin güçleri, MİT, kontrgerilla/Gladyo’nun açıkladığı senaryoydu bu aynı zamanda... “Devrimciler arasında” düşmanca çatışmalar ve anlaşmazlıklar, onlara bu fırsatı yaratmıştı! ??? Sol militanlık döneminden derin pişmanlık duyan bir tarihçi, yıllardır solun, solculuğun ne kadar kötü olduğu üzerine teorik/pratik yazılar yazıyor The Taraf’ta. Kapitalizmin nimetlerini öve öve bitiremiyor, bu iktidarı yere göğe sığdıramıyor... Geçmişine söverken, gelecek hakkında ise söyleyecek tek sözü yok. Çalıştığı üniversitesinde aynı bölüm, neredeyse “Kurtuluş Savaşı olmamıştır” diyen ders anlatıcılarla dolu! Herhalde, dünyada bir zamanlar solcu olup da, hayatını solu kötülemek için geçiren başka bir insan zor bulunur! Solla yeni bir hesaplaşma fırsatı bulmuş bu yılın 1 Mayısı’na giderken... 1977 katlimanını devlet/Gladyo falan değil, tamamen solcuların birbirini öldürerek gerçekleştirmiş olabilirliğinin çok yüksek olduğunu yazdı... Böylece yeniden sahne ışıklarını kendi üzerine çevirdi! Patronu da çok memnundur şüphesiz ki, sola durmadan küfür edecek başka birini bulması kolay olmaz... Bu tutumuyla, yerini daha çok garanti altına aldığını hesap ediyor da olabilir! Böyle birinin, katliamı da solcuların üzerine yıkmasında bir anormallik bulmam! Kurduğu düşünce sistematiğinin doğal uzantısıdır, kendisi için! Bu tür kimselerin yapacağı hiçbir şey beni şaşırtmaz. ??? Ama şu şaşırtır: “Bilimci” ve “tarihçi” sıfatıyla bile düşünmekten kendini arındırmış olması! En azından bir şüphe, bu konuda 35 yıldır biriktirilenleri merak edip araştırma gereği duymama! Öğrencilerini bu kişinin dersleri konusunda uyarıyorum! Anlattıklarını olduğu gibi kabul yerine, sorarak ve irdeleyerek gerçeği aramalılar! Bu ilginç kişinin ileri sürdükleri üzerine, Ertuğrul Özkök ve Milliyet’te yazan bir başka yazar tam anlamıyla atladı! Özkök, solcular arasında işlenen bir cinayeti örnek göstererek katliamın kahramanlarının da solcular olabileceğini ileri sürdü. Bu da ayıptır! Solcular arasında çatışmalar yeni değil. Birbirlerini yiyerek, vurarak “büyümek” anlayışları vardı! Ama 1 Mayıs katliamını bu çatışma üzerinde kurmak?! O dönemin ağır ceza savcısı olan ve katliamı araştıran en yetkili kişi olarak Çetin Yetkin’in açıklamalarını da mı görmüyorlar! Yetkin’in dünkü Aydınlık’taki belgelerle anlatısına baksınlar. Diyor ki sonuç olarak: “Katliam, 12 Eylül 1980 askeri darbesine giden sürecin başlangıcıdır”. 30 savcı görevlendirilmiş, 40’a yakın insanda mermi yarası ve mermiler bulunmuş ama polisin bu mermilerle yaralar arasındaki ilişkiyi bile araştırması önlenmiş! Özkök’ün 12 Eylül sevgisi bilinir. Gerçekten büyük çoğunluk için canını kurtarma olmuştur. Ama bu darbenin hazırlık aşamalarında ve darbe sonrası öldürülenler, çekilen eziyetler? Neden bu darbe yapıldı acaba? Soru da mı sormak yok!? Tarihçinin yazdığı The Taraf’tan iki yazar istifa etti. Bu kadarına dayanamazlarmış. Bu gazetenin, Ergenekon olaylarının patlamasından tam iki ay önce yayın hayatına sokulduğunu anımsatırım! Sahiplerinin para bulmak için gezdikleri yerler, kurdukları cemaat ilişkileri üzerine dolaşan karanlık dedikodular ortalıkta duruyor henüz... Bu gazetenin, Ergenekon, Balyoz, Odatv vb. gibi operasyonların uygulayıcı projesi olarak yayın hayatına atıldığına ilişkin çok mantıki çıkarsamalar var. Ergenekon ve bağlantılı bütün operasyonlar bir bir çürümüştür, bazı operasyonlar tamamen fos çıkmış ve tek tutuklu sanığı bile kalmamıştır. Dünyanın bugüne kadar görmediği sahtekârlıklar, dijital uyduruklar üzerinden sürdürülen davaların, ordu’yu, cemaat ve iktidar muhaliflerini diskalifiye etme operasyonu olduğu açıkça ortaya çıktı! Ama suçsuz insanlar içeride, aileler perişen! Her şeyi bırakın, Soner Yalçın’ın Samizdat’ını okuyun yeter! Yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz alçaklıklar konusunda bir fikir sahibi olmak için... Bugün, yayın yönetmeni kişinin, iktidarbaşını hedef alan sözde “demokrat” yazılarını, Gülen Erdoğan iktidar çatışmasının ürünü olarak görün. Bu çatışma derinden sürerken ve özellikle de açıkça patlak verdikten sonra, The Taraf da Erdoğan’a arada sırada, kavga kızışınca da düzenli “çakmaya” başladı! Ayrılanlar şüphesiz ki bu durumu gördü. 1 Mayıs iyi bir bahane oldu, orada kurulan tuzaktan kaçmak için! Şüphesiz akıllı davranıp The Taraf’a küfretmediler çünkü The Taraf, aynı zamanda kendi geçmişleri! Belki zamanı gelince yazarlar! B BOZDAĞ: DEMOKRASİ AÇIKLAMASI BEKİR COŞKUN TWITTER’DAN YANIT VERDİ Üzülmeyin arkadaşlarım... Benim Bir grup kalemim hep şefkat, merhamet, CHP’li milletvekili Bekir sevgi istedi... Kine, nefrete, merhametsizliğe kızdım... Beni eleştirirken Coşkun’a des“Kaleminden pislik akan” demesi, tek ziyaretinde bulundu. asıl bir Başbakan’a yakışmadı... aşbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Genelkurmay Başkanlığı’nın geçen hafta yaptığı açıklamaları “darbe âşıklarına karşı demokrasi açıklaması” olarak nitelendirdi. Bozdağ, PMD’yi ziyaretinde Kılıçdaroğlu’nun Genelkurmay’a yönelik eleştirilerinin sorulması üzerine şunları söyledi: “CHP Genel Başkanı’nın sözleri fevkalade önemli ama gerçekle bağdaşmıyor. Baro başkanı veya köşesinden yazanlar, TSK’yi, hukuku, demokrasiyi çiğnemedikleri, bunu yapmadıkları için alenen tahkir ve tezyif eden açıklamalar yaptılar, yazılar yazdılar. Bunlara karşı TSK’nin açıklama yapma hakkı var. CHP’nin tutumu fevkalade yanlıştır. 28 Şubat’ı ayakta alkışladılar Genelkurmay, ‘darbe âşıklarına ve muhtıra muhiblerine karşı demokrasi açıklaması’ yapıyor. Ben CHP’nin cüppe giyen ama demokrasiye ve hukuka aykırı işler yapan baroya karşı açıklama yapmasını, köşesinde orduya hakaret edenlere karşı tavır koymasının daha doğru olduğunu düşünüyorum.” ayırmanın doğru olmadığını ifade ederek “Başbakan bu konuda son derece yanlış bir tavır takınmıştır. Geçmişte de yargı kararlarına yönelik kendileri için olumlu karar verildiğinde yargı kararıdır, kimse karışmasın demiştir fakat kendi partisiyle ilgili kapatma davasında yargıyı yerden yere vurmuştur” dedi. Yeniçeri, Genelkurmay Başkanlığı’nın siyasete yönelik ne söylerle söylesin hepsinin yanlış olduğunu kaydetti.. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, “Bekir Coşkun Başbakan’a dava açmalı. Sözleri küçültücü değer yargıları içerdiği için. Aslında Genelkurmay’ın açıklaması sivil topluma ve baroya karşı darbe girişimidir” dedi. Fikri Sağlar ise şu değerlendirmeyi yaptı: “Şimdi asker AKP’nin askeri oldu. Yani aslında devlet AKP oldu. Cumhuriyet ilkelerinin kuruluşuyla ilgili tamamen ters olsa dahi, devleti yeniden yapılandırdılar. Bizler devletin yeniden yapılandırılmasını isteyen insanlarız ama demokratikleşme adı na yeniden yapılanmasını istiyoruz. Ergenekon davası içerisinde yer alanlara isnat edilen suç, mevcut siyasi iktidarı ‘devlet biziz’ diye değiştirme niyetiydi. Şimdi devleti ele geçiren AKP, demokratik devlet isteyenler üzerinde ‘devlet biziz’ diyerek baskı kurmaya çalışıyor. Önlerinde bir tek sol var, onu da itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. 1 Mayıs 1977’den başladılar. 27 Nisan’a karşı yaklaşmaları mümkün değil. O askere madalya verdiler. O kadar büyük çelişkiler var ki, kendi ülkemizde Genelkurmay başkanını terör örgütü lideri diye içeri atıyorsun, Interpol’ün aradığı kişiyi ağırlıyorsun.” Erdoğan’ın sözlerini “kışkırtıcılık” olarak nitelendiren Sağlar, “Kışkırtıyor, düşünen bir yazara, pislik, diyor. Bir başbakan kışkırtmaz, sakinleştirir. Kabul edilebilecek bir ruh hali değil” dedi. Sağlar, “CHP, sosyal demokrat bir parti olarak sosyal demokrasinin gerektirdiği biçimde cevap vermelidir. Kemal Bey’in konuşması yenileşme demektir” diye konuştu. MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri de, TSK’nin verdiği muhtıraların “muhalefete verilmiş muhtıra” ya da “iktidara verilmiş muhtıra” diye ikiye ‘GAZETECİLERİ BİZİMKİLERÖTEKİLER DİYE AYIRIYOR’ İstanbul Haber Servisi Basın Konseyi Başkanı ve gazetemiz yazarlarından Orhan Birgit, Başbakan’ın gazetecileri “bizimkiler” ve “ötekiler” olarak ayırdığını, Gazetemiz yazarı Bekir Coşkun’u da “ötekiler” kısmına koyduğunu belirterek “pislik, denen sözü, herhalde muhatabı, sahibine iade edecektir” dedi. Başbakan’ın kendisini öven ve metheden gazetecilere alışkın olduğunu söyleyen Birgit, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit hakkında da, hem de rahatsızlığı sırasında çok daha ağır eleştirilerin yapıldığını anımsatarak “Başbakan Erdoğan, bu eleştiriler yapıldığı sırada politikaya girme hazırlığı içerisindeydi. Dolayısıyla yapılan eleştirilerden haberi vardır. Ama sıra kendisini eleştirmeye gelince Sayın Erdoğan, ‘Benim tek adam olduğumun, bundan dolayı öteki vatandaşların dışında dokunulmazlığımın olduğunun fakında değil misiniz?’ demektedir. Sayın Erdoğan’a tavsiyem hoşgörüden sapmaması ve eleştirilere karşı anlayışlı davranmasıdır” dedi. Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan İpekçi de, “Bir siyaset adamının ağzından çıkanı kulağının duyması lazım. Gazeteci, aydın, yazar ve tiyatrocuları hakaret içerikli kelimelerle suçlamak, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’na yakışmayan bir tavır” dedi. Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Başkanı Atilla Sertel ise “Türkiye’nin başbakanı nasıl böyle bir cümle kullanabilir? Bunu anlamak kesinlikle mümkün değil. Devleti yönetenler duyguları ile hareket edemezler. Eğer duyguları ile hareket ederlerse devleti iyi yönetemezler” dedi. ÇGD: HUSUMETİ İÇİN ORDUYU ARKASINA ALIYOR ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkanı Ahmet Abakay, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yazarımız Bekir Coşkun ile ilgili açıklamalarını “Saldırıda bulunmak isteyenlere yol gösterme” olarak değerlendirdi ve “Başbakan kendisine karşıt gördüğü medyaya olan husumetini şimdi de TSK üzerinden, orduyu arkasına alarak yürütmektedir. Başbakan’ın kendisine muhalif gördüğü gazete, televizyonlar ile gazeteci ve yazarlara savaş açması yeni değil. Ancak Başbakan son açıklamasında Bekir Coşkun’u, zaten linç kültürünün egemen olduğu ülkemizde hedef göstermesi, büyük hatadır; saldırıda bulunmak isteyenlere yol göstermektir. Meydana gelebilecek olası saldırıların azmettiricisi durumuna düşmektedir” açıklamasını yaptı. The Taraf’ın ‘demokratlığı’ 28 Şubat soruşturmasında gözaltına alınan 15 kişinin tutuklanması istendi Albayı ağlatan gözaltı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Özel yetkili savcı Mustafa Bilgili’nin yürüttüğü 28 Şubat soruşturmasında gözaltına alınan 6 muvazzaf, Ankara Merkez Komutanlığı’nda, diğer 11 kişi ise Ankara Emniyeti TEM Şube’de geceyi geçirdi. Gece boyunca, 17 kişinin sorgusu yapıldı. Dün sabah saatlerinde 17 kişi, sağlık kontrolünden geçirildikten sonra Ankara Adliyesi’ne getirildi. Şüpheli askerleri, soruşturmayı yürüten savcılar Mustafa Bilgili ile Kemal Çetin’in yanı sıra 6 özel yetkili savcı daha sorguladı. Zanlılara Batı Çalışma Grubu’na ilişkin belgeler gösterilerek BÇG içinde çalışıp çalışmadıkları ve dönemin hükümeti REHAFYOL aleyhinde psikolojik harekât yürütüp yürütmediği soruldu. Zanlıların suçlamaları reddettikleri, buna karşın yaptıkları görevlerin üstlerinin talimatı çerçevesinde olduğunu söyledikleri öğrenildi. Sorguların tamamlanmasının ardından Albay Mehmet Mithat Kiziroğlu ile işçi emeklisi Tansu Veli Aydın serbest bırakıldı. 15 kişi ise tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk edildi. Zanlılardan Kurmay Albay Erkan Yaykır, sorguya girmeden önce, TEM polisi eşliğinde özel yetkili savcılık koridorunun çıkışında bekleyen ailesinin yanına geldi. Yaykır, eşi, çocuğu ve kız kardeşine tek tek sarılırken gözyaşlarını tutamadı. Yaykır’ın ailesinin de ağladığı görüldü. ‘Sürekli dalga olursa bütün kıyılar harap olur’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 28 Şubat soruşturmalarına ilişkin yaptığı “dalgalar toplumu boğar” sözlerine, “Sayın Başbakan’ın söylediği şudur: Sürekli dalga olursa bütün kıyılar harap olur. Sayın Başbakan sürecin hassasiyetine, hızlanması gerektiğine yasal mevzuat çerçevesi içinde yapılması gerekenlere daha önce de işaret etti” yorumunu yaptı. Çelik, Genelkurmay’ın aslında hiç bildiri yayımlamaması gerektiğini belirtirken “Ordu darbecilikten, cuntacılıktan kurtulmaya çalışıyorsa buna herkesin katkı vermesi gerektiğini” de söyledi. Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genelkurmay’ın bildirisine karşı tavrı ve açıklamalarıyla ilgili olarak da “TSK ‘Biz demokrasiye bağlıyız’ diyor. Kılıçdaroğlu ve arkadaşları buna tepki gösteriyor” dedi. Meral Akşener: Demirden korkan trene binmez ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 28 Şubat soruşturması kapsamında savcıya ifade vermesinden 2 gün önce İstanbul’da arabası kurşunlanan TBMM Başkanvekili Meral Akşener, “Demirden korkan trene binmez” dedi. TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve çok sayıda milletvekili Akşener’i TBMM’de ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini iletti. Daha sonra MHP Genel Merkezi’ne giden Akşener, “Olay doğru ama bilmiyorum, nedir ne değildir. Hem Emniyet teşkilatımız hem diğer kurumlarımız ilgileniyor. Ben onlara güveniyorum ama diğer taraftan kendi açımdan bakılırsa, demirden korkan trene binmez” diye konuştu. Akşener’in aracının kurşunlanması TBMM Genel Kurulu’nda da gündeme geldi. BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan saldırının bir an önce aydınlığa kavuşturulmasını önemsediklerini söyledi. TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu da saldırıyı kınadı. Polis kurşununa jet tahliye AYDIN (Cumhuriyet) Aydın’da asker kaçağı Mahir Zorbey Demirkaya’yı (21) öldürdüğü gerekçesiyle tutuklanan polis memuru Murat S, Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ilk duruşmada hâkim karşısına çıktı. Efeler Polis Merkezi’nden kelepçesiz aldıkları Demirkaya’yı adliyeye götürdüklerini, ailesiyle vedalaşmak isteyen zanlının kaçmaya başladığını söyleyen Murat S, Demirkaya’yı iki kez ikaz ettiğini ve uyarı ateşi açtığını ifade etti. Murat S, bu sırada ayağı takıldığı için yere düşmesi sonucu silahının ateş aldığını öne sürdü. Demirkaya’nın ailesi Murat S’nin anlattıklarının doğru olmadığını iddia etti. Murat S, tutuklu kaldığı süre göz önüne alınarak tahliye edildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle