23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 MAYIS 2012 PERŞEMBE kultur@cumhuriyet.com.tr 16 KÜLTÜR 18. İstanbul Tiyatro Festivali’nin açılışı Lütfi Kırdar Kültür Merkezi’nin içinde ve dışındaki protesto eylemleriyle başladı Başar Sabuncu’ya ödülünü Metin Deniz verdi. Tiyatro dünyası susmuyor ÖZLEM ALTUNOK Lütfi Kırdar’ın önündeki ‘sessiz’ eylemcilerin “Sus! muyoruz” isyanı salonun içine de taştığı 18. İstanbul Tiyatro Festivali’nin dün akşamki açılışı yine “özelleştirme” protestolarına sahne oldu. Demet Evgar’ın sunduğu törende ilk olarak 1 Mayıs’ta yitirdiğimiz Cüneyt Türel’e değer görülen Onur Ödülü’nü 19 yıllık hayat arkadaşı Tilbe Saran ve kızı Elif Türel, Metin Deniz’in elinden aldı. Aynı zamanda festivalin bir diğer Onur Ödüllü ismi yönetmen Başar Sabuncu’ya da ödülünü sunan Metin Deniz, “Bu ödülü Tilbe ve Elif’e veriyorum, ama kendisine vermeyi tercih ederdim” dedi. Tilbe Saran ise ödülü alırken “Rüzgâr kanatlı zaman Cüneyt’i aramızdan almasaydı 50 yıllık meslek hayatının en güzel gecesini burda kutluyor olacaktı. Onun yurdu Türkçe, toprağı tiyatro, örtüsü edebiyattı. Birlikte yaşadığımız son 19 yıla tanıklık ederim ki hep tiyatro için yaşadı. Bu yolda her nefesi tiyatro diye aldı, tiyatro diye verdi” dedi. Kızı Elif Türel ise “Böyle gecelere onun yanında hep “+1” olarak geldim, keşke bu gece de öyle olsaydı” dedi. Ardından ödülünü yine Metin Deniz’in elinden alan Sabuncu ise ‘Sevgili kardeşim Cüneyt son dönemde tiyatromuza musallat olan baskılara katlanamayarak çekti, gitti. Bu ödülü almakta yalnız kaldım.” dedi. Gazetemiz yazarı Zeynep Oral’ın araştırmacı, yazar Prof. Özdemir Nutku’ya Onur Ödülü’nü sunarken söylediği “Unutmayalım ki tiyatro ışık, aydınlık ister, bağnazlık değil. Öz gürlük, eleştirel düşünce ister, kulluk değil, yaratıcılık ister. Ama her şeyden önce sanata ve sanatçıya sevgi, saygı ister. Bu nedenle susmuyoruz, susmayacağız” sözleri salondan büyük alkış aldı. Ardından ödülü alan Nutku ise, “Biz 2500 yıldan beri kendimizi kanıtlamış durumdayız. Bize hiç kimse ‘Sen kimsin’ diyemez” dedi. Festivalin direktörü Dikmen Gürün ise “hocası” Prof. Sevda Şener’e ödülünü “Ne mutlu ki onun öğrencisiyim” diyerek sundu. Demet Evgar’ın Muhsin Ertuğrul’dan bir alıntıyla sonlandırdığı ödül töreninin ardından ise Genco Erkal’ın “Nâzım, Brecht, Biraz da Aziz Nesin” adlı gösterisiyle 25 günlük festival maratonu başlamış oldu. Erkal, oyunu Aziz Nesin’den bir alıntıyla bitirdi: “Bütün devrilmişlere ve devrileceklere selam!”. Kenarda kalanların hikâyesi 58. Sait Faik Hikaye Armağanı Yalçın Tosun’un Kültür Servisi Darüşşafaka ve İş Bankası Kültür Yayınları tarafından düzenlenen ve yazar Sait Faik Abasıyanık anısına her yıl bir öykücüye verilen, “58. Sait Faik Hikâye Armağanı” bu yıl, “Peruk Gibi Hüzünlü” kitabıyla Yalçın Tosun’un oldu. Doğan Hızlan başkanlığında toplanan 58. Sait Faik Hikâye Armağanı’nın seçici kurulu Hilmi Yavuz, Nursel Duruel, Jale Parla, Murat Gülsoy, Metin Celâl ve Beşir Özmen’den oluşuyor. Seçici kurulun gerekçeli kararında ödülün, “Kenarda kalanların, genel kabul görmeyenlerin, olmamışların, olamamışların yaşamlarından kesitleri kendine özgü bir yalınlık ve sahicilikle anlatmaktaki başarısı nedeniyle” “Peruk Gibi Hüzünlü” kitabına oy birliğiyle verildiği duyruldu. Yazara ödülü yarın düzenlenecek bir törenle sunulacak. 1977 doğumlu Tosun, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı üniversitede özel hukuk doktorasını tamamladı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalışıyor. Kitaba adını veren “Peruk Gibi Hüzünlü” adlı şiiri Mabel Matiz tarafından bestelenmiş ve sanatçının aynı adlı albümünde yer almıştı. Tosun geçen yıl “Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler” isimli kitabıyla Notre Dame de Sion Edebiyat ödülünün de sahibi olmuştu. ‘Sessiz’ bir replik CEREN ÇIPLAK Yüzlerce sanatçı ve tiyatrosever, dün Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi önünde, tiyatroların özelleştirilme girişimine karşı, beyazlar içinde “sessiz” bir eylem yaptı. 18. İstanbul Tiyatro Festivali’nin açılış töreninde yapılan eylem bir yandan da festivale destek vermek amacı taşıyor. Hiç slogan atılmayan eylemde Munch’un “Çığlık” tablosunun posteri taşındı. Beyaz kıyafetler giyerek eyleme katılan sanatçılar ağır ağır ve “sessiz”ce tiyatro festivalinin açılış töreninin yapıldığı Muhsin Ertuğrul Sahnesi’ne “komşu” Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’na yürüdü. Yakalarında “Sus!muyoruz” yazılı kartlar taşıyan katılımcılar, eylemde Başbakan Tayyip Erdoğan’a yazılan bir mektubun olduğu defteri imzaladı. Başbakan’a yazılan mektupta tiyatroların özerk bir biçimde düzenlenmesi konusunda Başbakan’ın katkılarını göz ardı etmeyeceğini umdukları vurgulanıyor. “Sessiz ve beyaz” eylemi, tiyatro üstadı Mücap Ofluoğlu’nun gözyaşları içindeki sözleri başlattı. Ofluoğlu, “Buraya gözyaşı dökmeye gelmedim sizleri alkışlamaya geldim. Bırakmayın bu tiyatroyu” dedi. Ofluoğlu’nun ardından konuşan Şehir Tiyatroları yönetmeni, oyuncu Engin Alkan da “Tiyatronun başına musallat olmuş kara bulutları dağıtmaya geldik” dedi. Alkan, “Tiyatronun gerçek sahipleri olarak her zaman sözümüz olacak. Daha çok konuşabilmek için repliklerimizi söyleyebilmek için şimdilik susacağız...” dedi. Alkan, önümüzdeki günlerde “hiç bitmeyen bir tiyatro” etkinliği yapacaklarını da duyurdu. akalarında “Sus!muyoruz” yazılı kartlar taşıyan katılımcılar, eylemde Başbakan Erdoğan’a yazılan bir mektubun olduğu defteri imzaladı. Mektupta, tiyatroların özerk bir biçimde düzenlenmesinde Başbakan’ın katkılarını göz ardı etmeyeceğini umdukları vurgulanıyor. Y ‘Hayat, absürd tiyatroyu geçti’ Tiyatro yazarı Özen Yula da eyleme katılan sanatçılar arasındaydı. Yula, “Süreçteki bunca saçmalığa ancak absürd tiyatroda rastlanır. Bu hayat, Başbakan sayesinde absürd tiyatroyu geçti.” yorumunu yaptı. CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin de tiyatro sanatçılarını sırtında yük gibi gören iktidarı kınadığını belirterek “Parlamentoda 550 kişiye hizmet eden 7 bin kişi devlete yük olmuyor da 74 milyon insana sanat ve kültür götüren, devletten maaş alan yaklaşık 1500 kişi devlete yük gibi görünüyor!” dedi. Yeni yönetmelikteki dışardan oyun satın alımı maddesinin kurumun özelleştirilmesinin önünü açacağı belirtiliyor ? İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen maddenin oyun satın alımı maddesi olduğunu inkâr etmiyor. Şen, ŞT’nin ulaşamadığı tiyatro salonlarını doldurmak, o salonları kullanmak için oyun satın alımı yapılabileceğini söylüyor. CEREN ÇIPLAK Şehir Tiyatroları’nda tehlikeli ‘madde’ mede ihale usulünün gündeme geleceği belirtiliyor. ŞT’nin yeni yönetmeliğine göre repertuvar oluşturulacağı, oyunların belediye tarafından ihaleye çıkarılacağı, çoğunluğu sözleşmeli olan oyuncuların da proje bazlı çalıştırılacağı da konuşuluyor. ŞT’nin Devlet Tiyatroları (DT) gibi yasası olmadığı için de özelleştirmenin daha rahat yapılabileceği belirtiliyor. İBBŞT Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Zafer Şahin maddenin asla oyun satın alımıyla ilgili değil, oyunun yapımına ilişkin insana ve malzemeye dayalı satın alım olduğunu söylese de ŞT’nin bağlı olduğu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen maddenin oyun satın alımı maddesi olduğunu inkâr etmiyor. Şen, ŞT’nin ulaşamadığı tiyatro salonlarını doldurmak, o salonları kullanmak için oyun satın alımı yapılabileceğini, sahnelerin de başka bir tiyatro grubuna kiraya verilebileceğini söylüyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kendi iştiraki olan Kültür AŞ de şu sıralar 2012 yılı sonuna kadar her bir oyunun 100 seans gösterilmesini içeren “100 Oyun Projesi” kap İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın (İBBŞT) yeni yönetmeliğindeki dışardan oyun satın alımı maddesinin, Şehir Tiyatroları’nın (ŞT) özelleştirilmesinin önünü açan “tehlikeli madde” olduğu belirtiliyor. Peki, ana görevi tiyatro oyunu üretmek olan ve 10 sahnede yaklaşık bin çalışana sahip ŞT neden dışarıdan oyun satın alacak? Edindiğimiz bilgiye göre Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “tiyatroları özelleştireceğiz” açıklaması sonrasında ŞT’de özelleştir samında Necip Fazıl Kısakürek’in “Bir Adam Yaratmak”, Lyubomir Simoviç’in “Hasan Ağa’nın Karısı” ve Cevat Fehmi Başkut’un yazdığı “Harput’ta Bir Amerikalı” oyunlarını sahneliyor. Bu oyunların ŞT’ye satılmayacağı, kültür merkezlerinde oynanacağı söylense de bu oyunları hazırlayanların ağırlıklı olarak ŞT’nin sanatçıları ve çalışanları olması, oyun satın alımı maddesinden yararlanılarak ŞT’ye satılma olasılığı olduğu belirtiliyor. Yani ileriki günlerde ŞT’nin oyunu ŞT’ye satılabilir de. Bilindiği gibi, CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yazılı yanıtlaması istemiyle Meclis Başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde, AKP hükümetinin tiyatroları özelleştirme kararını, aylar öncesinde İBBŞT’de dolaylı olarak hayata geçirip geçirmediğini ve bu amaçla şubat ayında, 2 milyon 750 bin TL karşılığında 3 oyunun sahnelenmesi için ihaleye çıkıp çıkmadığını sormuştu. İçinden roman geçen sokak Ahmet Ümit’in yeni romanı ‘Sultanı Öldürmek’ hikâyenin geçtiği sokakta okurlarıyla buluştu Kültür Servisi Türkiye’de ilk kez bir kitabın tanıtımı, romandaki hikâyenin geçtiği sokakta yapıldı. Ahmet Ümit’in son romanı “Sultanı Öldürmek”, kitaptaki hikâyenin geçtiği Şişli Hanımefendi Sokak’ta okurlarıyla buluştu. Şişli Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen etkinliğe, Ahmet Ümit ve okurlarının yanı sıra Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Bekir Okan, gazeteciyazar Mehmet Barlas, yazarlar Ayşe Kulin, Buket Uzuner ve Selim İleri’nin de bulunduğu, edebiyat dünyasından çok sayıda isim katıldı. Sokakta düzenlenen kokteylde konuşan Mustafa Sarıgül, “Değerli dostum Ahmet Ümit’e, böylesine önemli bir eseri bize ulaştırdığı için çok teşekkür ediyorum. Bu roman aynı zamanda yakın tarihimizle ilgili birçok konuya da ışık tutuyor. Bu açıdan da mutlaka okunması gereken bir eser olduğunu düşünüyorum. Şişli Belediyesi olarak bundan sonra da sanatın ve sanatçının yanında olmaya devam edeceğiz” dedi. Ardından Ahmet Ümit, “Sultanı Öldürmek”ten bir bölüm okuyarak kitabını okurları için imzaladı. Ahmet Ümit’in son romanı günümüzde işlenen bir cinayetten yola çıkarak Fatih Sultan Mehmet’in yaşamına uzanan heyecan dolu bir serüveni konu alıyor. Romanın baş kahramanlarından tarih profesörü Nüzhet Özgen, Şişli Hanımefendi Sokak’ta yaşıyor. Romandaki gizemin çözümünde de aynı sokaktaki Sahtiyan Apartmanı önemli rol oynuyor. YARIN VE 12 MAYIS’TA ‘Oyuncu’ Cüneyt Türel anılıyor stanbul Tiyatro Festivali Onur Ödülü’nün bu yılki sahiplerinden, 1 Mayıs’ta aramızdan ayrılan oyuncu ve seslendirme sanatçısı Cüneyt Türel, “Elin Elimde” oyununun provalarında çekilen kamera görüntülerinden oluşan bir belgeselle anılıyor. Festival kapsamında, Başar Sabuncu’nun yönetmenliğinde, Türel’in Tilbe Saran’la aynı sahneyi paylaşacağı duyurulan “Elin Elimde” oyununun gününde, oyunun provalarından Evren Ercan’ın cep telefonu kamerası ile çektiği belgesel niteliğindeki görüntülerden kurgulanan “Oyuncu” filminin gösterimi yapılacak. “Oyuncu”, yarın saat 20.30 ve 12 Mayıs Cumartesi günü saat 18.30’da Küçük Sahne’de ücretsiz olarak seyredilebilir. Can Bora’nın yazdığı, yönettiği ve rol aldığı oyun bugün Mekân Artı’da Sait Faik heykeli kaldırılmayacak İstanbul Haber Servisi Burgazada’daki Sait Faik Abasıyanık Meydanı’nda bulunan yazara ait büstün yapılan düzenleme kapsamında buradan kaldırılması kararından tepkiler üzerine vazgeçildi. Ada Dostları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Perihan Ergun, büstün heykeltraş Gürdal Duyar tarafından yapılmış özel bir büst olduğunu, meydana 1990’lı yıllarda yerleştirildiğini anlattı. Abasıyanık’ın bu heykel için Duyar’a poz verdiğini, çok özel bir eser olduğunu belirten Ergun, mülkiyetinin Ada Dostları Derneği’ne, envanterinin de Darüşşafaka Cemiyeti’ne ait olduğunu kaydetti. İ Kendi hikâyeni ‘Dantel’e işle ÖZNUR OĞRAŞ Türk tiyatrosunda ilk kez “Blue Box” sinema tekniğinin kullanıldığı “Dantel” adlı oyun Mekân Artı’da sahneleniyor. Can Bora’nın yazdığı, yönettiği ve oynadığı oyun için alışılmışın dışında diyebiliriz. Dans, video ve gerçek zamanlı montaj gibi unsurların kullanıldığı oyun, karakterin iç dünyasını sorgulaması üzerinden gidiyor. Sahnede büyük bir ekran var, ekranda gördüğümüz görüntüyle mavi bir perdenin önünde duran oyuncunun hareketleri eşzamanlı gidiyor. Yani sahnede bir “illüzyon” üretiliyor ve seyirci bu “illüzyonun” nasıl yaratıldığını görüyor. Sinemada Blue Box “illüzyon aracı”yken tiyatro sahnesinde “gerçekliğin ta kendisi” oluyor. Bora, “Sinemada kullanılan ‘Blue Box’un amacı, gerçek olmayan bir görüntüyü gerçekmiş gibi göstermek ve seyircinin, sunulan veriye inanmasını sağlamak. Aynı tek nik tiyatro sahnesi üzerinde kullanılırken yine iki görüntüyü üst üste bindiriyoruz ama, kullanılan teknik sinemada gizli tutulurken biz bunu seyirciye saklamadan gösteriyoruz” diyor. Oyunda sevmek ve sevilmek teması irdeleniyor. Hikâyenin parçalarını Deniz karakterini canlandıran Bora’dan dinliyoruz, ekrandaki görüntülerde ve karakterin dansında ise iç dünyasının karmaşıklığını görüyoruz. “Seyirci, karakterin üzerinden kendi hikâyesini kendi oluştursun” diyen Bora, “Dantel’de seyirciyi biraz da aktive etmek istiyoruz. Seyircinin tamamen pasif kalmasını değil, ama kendi analitik yetkisini de kullanmasını umut ediyorum.” Bora’ya görsel tasarım, animasyon, videoda Alper Akçay, müzik, ses tasarım ve gerçek zamanlı görüntü işlemede ise Utku Öğüt eşlik ediyor. “Dantel” bugün, 15 ve 22 Mayıs’ta Harbiye Mekân Artı’da sahnelenecek. (0 212 224 57 56) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle