19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 NİSAN 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER AMERİKA VE İNGİLİZ GAZETELERİ GÖZÜYLE 1915 OSMANLIERMENİ OLAYLARI 9 Anadolu’da neler oldu? ÖZAY MEHMET * 1915 yılında gerçekten Osmanlı Ermenilerine ne oldu ve o dönem neler yaşandı? Osmanlı tehcir kararı nasıl ve hangi ortamda alındı? Anadolu’da neler yaşandı? Ermeni iddiaları herkesin malumudur. Türkiye tarihini, bir Amerikan avukatının deyişiyle, maalesef ‘hiEK 1 jack’ etmişlerdir. Kurtuluş Savaşı bile sanki bir jenosit olayıymış gibi kabul edilemez iddialar söz konusu. Tarihi gerçekleri tespit etmek için en geçerli kaynaklar, o zaman yayımlanmakta olan gazetelerde yer alan haberlerdir. Aslında yukarıda sorduğumuz sorulara dünyanın en saygıdeğer gazetelerinde 1915 yılı esnasında yayımlanmış olan haberleri oku yarak cevaplar bulunabilir. Şunu peşinen söylemek gerekir ki, bu gazete haberleri kapsamlı olmaktan uzaktır. Aynı zamanda gazetelerin de objektiflik veya tarafsızlık anlayışları sorgulanabilir. Ancak, güncel gazete haberlerinin o günün değerlerini (örneğin Hıristiyanİslam veya misyonerlik anlayışı gibi) ifade etme bakımından da ayrı özelliği olduğu bir gerçektir. Ermeni çetelerince katledilen Türkler Ermeni konusu ile ilgili 1.1.1915 ile 31.12.1915 tarihleri arasında New York Times, Christian Science Monitor ve Times of London gazetelerinin arşivleri kullanılarak örnekler verdik. Aynı şekilde, diğer Batı gazetelerinden arşiv araştırması yaparak benzeri alıntılar yapmak da mümkün. * Prof. Dr. Carleton Üniversitesi Emeritus Profesörü EK 2 1 Mayıs’a Doğru ‘İlginç’ Bir Gelişme Kendilerini “Antikapitalist Müslüman Gençler” olarak tanımlayan bir grubun yayımladığı 1 Mayıs çağrısına bakınca, bu yıl “1 Mayıs gösterilerine yeni bir katılım olacak, antikapitalist cephe genişliyor” diyerek sevinmek olanaklı. Ancak, sevinmeye karar vermeden önce kimi sorular üzerinde düşünmek gerekiyor. Ben kendi hesabıma bu sorulara anlamlı cevaplar bulduğum takdirde bu gelişmeye olumlu bir gözle yaklaşmaya hazırım. Ama ilke olarak, önce “de omnibus dubitandum est” (her şeyden şüphe edilecektir)! Ne de olsa, sınıf çelişkilerinin keskinleşme sürecinin hızlandığı, iktidar ve muhalefet söylemlerinin dayandığı anlam sistemlerinin sarsıldığı, “egemenler” arasında hegemonya mücadelelerinin sertleştiği, bu hegemonya mücadeleleri içinde mevzi kazanmak isteyenlerin halkın desteğine, dolayısıyla “sol”un onayına, olmazsa peşinden sürüklemeye, kafasını karıştırarak bağımsız bir çizgi izlemesini önlemeye giderek daha çok gereksinim duyduğu bir dönemden geçiyoruz. Ben kendi hesabıma önce “dolduruşa” sonra da “tezgâha” gelmek istemiyorum. Tarihsel mi? Ebedi (ilahi) mi? “Antikapitalist Müslüman Gençler” grubunun çağrısına bakınca, hemen her türlü baskıya, sömürüye karşı olduklarını düşündüren, özgürlüklerden yana kavramlara, saptamalara rastlıyoruz. Ancak bu kavramların, saptamaların, karşı çıkışların aslında ne anlama geldiği konusunda pek bir ipucu göremiyoruz. “Haksızlık etmeyelim. Bu bir çağrı metni” de diyebiliriz. Ancak, “Bu metinde, tüm bu karşı çıkışları bir araya toplayarak tarihselleştirecek bir yaklaşıma işaret eden bir şeylerin olmaması bir rastlantı mı, yoksa belli bir düşünce sistemine mi işaret ediyor” diye sormak gerekiyor. Metindeki, “hakkı müdafaa” etmeye, “hakkın sesini yükseltmeye” ilişkin göndermeler ise tarihsel bir sürece, maddi çelişkilerin ve insanların harekete geçirdiği toplumsal dinamiklere değil de, “ebedi” bir döngüye, “ilahi adalete” ilişkin bir yaklaşıma işaret ediliyor izlenimi yaratıyor. Bu koşullarda, “kapitalizme karşı olmak” ne anlama geliyor? Bu soruya cevap vermek için, kötü, adaletsiz birilerinin, hatta “şeytanın” icadı olarak değil, tarihsel bir üretim tarzı olarak kapitalizmi tanımlayabilmek gerekiyor. Bu tanımlama çabası öncelikle mülkiyet, işgücü, üretim araçları, sermaye, değer, sömürü kavramlarına bir açıklık getirmeyi zorunlu kılıyor. smanlı devleti için 1915 yılı çok kötü başladı. Doğu’da Sarıkamış bozgunu yaşanırken, hemen akabinde Batı cephesinde de İngilizFransız güçleri Boğazlar’a saldırdı. İstanbul’un düşmesi artık gün meselesi haline geldik. EK 3 New York Times’ın (NYT) 7 Ocak 1915 tarihli bir yazısı (EK 1), 50.000 Osmanlı askerinin Kafkaslar’da katledildiğini, iki ordunun da Ruslar tarafından katledildiğini manşet yaparak, Enver Paşa’yı ülkeyi yok etmekle suçladı. NYT’nin bir gün sonra, 8 Ocak tarihli yayınında ise Amerika’dan gelen Ermenilerin Rus ordusuna gönüllü olarak katıldıkları haberi yer almıştır (EK 2). Bu yazının önemli bir boyutu da bu tür haber ve yayınlarda sık sık kullanılan “Ermenistan” kelimesinin tanımının “siyasi” geçerliği olmayan Kafkaslar’da bir bölge yapıldığıdır. 1 Mayıs 1915 tarihli sayıda büyük bir haber olarak Çanakkale Savaşı ele alınmaktadır. Manşet, Müttefiklerin Gelibolu’da altı noktayı ele geçirdiklerini, Osmanlı ordusunun güçlü savunma yaptığını, önemli kayıplar verildiğini bildirmekte ve Kral George’un generalleri başarılarından dolayı tebrik ettiğine de yer vermektedir (EK 3). Gerek Çanakkale olsun gerekse Doğu’da Rus ve Ermeni cephesinde olsun askeri istihbarat, Müttefiklerin kullandıkları en önemli propaganda silahıydı. Ermeni iddialarında başrol oynayan bu savaş propaganEK 5 dasının üretiminde Lord Bryce ve Arnonld Toynbee gibi akademisyenler de yer almıştır. Bu propagandanın nasıl yapıldığı aşağıda ele alınmaktadır. Doğu’da Sarıkamış bozgunundan sonra Rus orduları Ermeni birliklerinin de yardımı ile Doğu Anadolu’nun ve Doğu Karadeniz’in büyük bir kısmını ele geçirdiler. NYT bu konuda çok sayıda haber yayımlamış ve okurlarına genelde Osmanlı ordusunu Ermeni gözü ile görüp Türk tarafına düşman olarak sunmuştur. Halbuki bu sıralar da Amerika tarafsız bir ülke idi. 29 Mayıs 1915 tarihinde çıkan bir haberde NYT’de kullanılan manşet şöyleydi: Ruslar Van’da kazandı, elde edilen ganimet içinde Türk hazinesi de var (EK4). Haberin içeriği Van Ermenileri ile EK 7 ilgiliydi ve onların Rusları büyük bir coşkuyla karşıladıklarını ve şehrin büyük bir kısmının yandığını ancak tüm yabancıların güven içinde olduklarını bildirmektedir. Aradan çok geçmeden, bilhassa tehcir kararı sonrasında, NYT haberleri Ermenilerin çok kötü duruma düşmüş olduklarını ve Ermeni felaketinin gittikçe kötüleşmekte olduğunu gösterir. Büyük çapta katliam yapıldığından söz edilmekte ve Kürtler ile Türkler suçlanmaktadır. 6 Ağustos 1915 tarihli bir haberin manşeti ‘Ermeni felaketi büyüyor’ diye sunulmuş ve alt manşet ise durumun Abdülhamit dönemindekinden daha da vahim olduğu vurgulanmaktadır (EK 5). Bu makalenin başka bir özelliği ise Lord Bryce’a atıfta bulunmasıdır. Bryce, Ermeni avukatlığı çerçevesinde yaptığı Osmanlı düşmanlığıyla şöhret yapan bir akademisyen ve siyasetçiydi. Bryce, önce Lordlar Kamarası’nda ve İngiltere’de, daha sonra da Amerika’da Ermenilere maddi ve manevi yardım seferberliğini sürdürmüştür. 6 Ağustos 1915 tarihli NYT’de çıkan bir ma O kalede de belirtildiği gibi Osmanlı devletine karşı isyan edip savaş ilan eden Ermeniler ‘kendilerini yalnız müdafaa ediyor’ diye savunulmakta, kazançları alkışlanıp övülmekte, fakat kayıp verdikleri zaman ise ‘zavallı Ermeniler’ diyerek tüm Hıristiyanların onlara yardım etmeleri istenmektedir. Kısacası, aynen bir Haçlı Seferi zihniyetinin bu anlayışa hâkim olduğu görülmektedir. Birkaç gün sonra. 11 Ağustos tarihinde NYT büyük manşetle “60.000 Ermeni Türklerden kaçtı” haberini yayımladı. Alt manşette yalnız Van vilayetinden 100.000 Ermeninin çıkarıldığı bildirilmekte ve Kürtlerin 10.000 Ermeniyi kesip onları Fırat ve Dicle nehirlerine attıkları ilan edilmektedir (EK6). 27 Kasım 1915 tarihli ‘Ermenilerin dağlarda kahramanca direnişleri’ başlıklı yazı, Lord Byrce’nin sözleri ve iddiaları üzerinde dayandırılan güzel bir örnek teşkil etmektedir (EK7). Byrce, erkek, kadın, çocuk tüm Ermenilerin bıçak, orak ve taşlarla 80.000 kişilik Türk ve Kürtlerden oluşan birliklere karşı Samsun(?) yöresinde kahramanca savaştığına, ancak sonunda hepsinin katledildiğine yönelik iddialarla dolu bir mektup yazdı. Bu bilginin kaynağı da Tiflisli bir Ermeni beyi imiş. Yazının, Ermenilerden ‘savaşçılar’ (warriors) olarak bahsetmesi önemlidir. Onların kahramanlığını övmesi ise o gün var olan MüslümanHıristiyan ayrımcılığının, yahut da düşmanlığının bir ifadesidir. Bu haberlerdeki en ilgi çekici nokta ise Ermenilerin Van’da Osmanlı devletine isyan ederek orduya karşı savaştıkları, Van’ı ele geçirdikleri ve bu esnada yerli Müslüman halkta ciddi bir katliam yaparak etnik temizlik yaptıklarından hiç söz edilmemesidir. Yani açık bir şekilde etnik ve dini taraflılık yapılmaktadır. Bunun önemli bir göstergesi de aynı haberin son kısmında Amerikan misyonerlerinin Van’da Ermeniler lehinde yaptıkları korumacılıktan söz edilmesidir. NYT gazetesi yöneticileri acaba Van isyanından haberdar değil miydiler? Hayır. Gazetenin bir önceki haberlerine bakılırsa gerçek ortaya çıkar. 13 Kasım 1914 tarihli haber Ermenilerin büyük umutlarla Osmanlı devletine karşı savaş ilan ettiğini en berrak bir şekilde ispatlamaktadır. Büyük harflerle verilen manşet ‘Türk Ermenilerinin silahlı isyana EK 9 başladıklarını’ ilan ediyor ve Ermenilerin talim yapma ve silahlanmak suretiyle Rus işgal güçleriyle birlikte savaşa hazır olduklarını bildirmektedir. Hat ta, bu haberi büyük bir gururla okurlarına sunarken, artık kurtuluş gününün Ermeniler için çok yakın olduğunu duyurmaktadır. Yerel bir Ermeni gazetesine atıfta bulunarak Ermeni halkının her türlü fedakârlığa hazır olduğunu ilan etmekte ve kesinlikle Türk ordusuna katılmamakta kararlı olduklarını bildirmektedir. Bu habere göre yalnız Van’da 20.000 Ermeni askerin Türk ordusuna karşı savaştığını ve galip gelmeye başladığını yazmaktadır. Özetle, bu NYT haberi, Ermeni halkının askeri ve sivili ile hep birlikte Ermeni isyanına bilerek ve ısEK 4 rarlı bir kolektif kararlılıkla katılmış olduklarından övgüyle bahsetmektedir. Durum Kasım 1914’te böyle iken nasıl olur da birkaç ay sonra ve savaşın seyri değişince Ermeniler masum olabiliyorlar ve NYT gibi ciddi bir gazete onların Byrce gibi sözcülerine ve misyoner gibi menfaat gruplarına alet olabiliyordu? Tabii ki NYT’nin bir Amerikan gazetesi olduğu, okurlarının Türkler olmadığı unutulmamalı. NYT gazetesinden son alıntımız o günlerde Amerika’da bulunan bir Osmanlı Türk’ünün imzası ile 18 Ekim 1915’te yayımlanan bir yazıdır (EK9. Bu yazar, Ziya Müftüzade Bey isimli bir kişidir. Bu yazının NYT sütunlarında neşredilmiş olması aslında önemli bir başarı olarak nitelendirilebilir. Yazı haksızlığa karşı bir feryat özelliği taşımaktadır. Halen geçerli olan Türk tezinin o günkü üslubunda kaleme alınmış bir görüşü ifade etmektedir. NYT’nin manşeti şöyleydi: Bir Türk gözüyle Ermeniler. Yazara göre onlar, hain, Hıristiyan misyonerlerce korunan tehlikeli isyancı bir gruptur. Ve yazar, Amerika’da yaEK 6 şayan bir azınlık grubu Amerikan devletine karşı ayaklansa, Amerikan askerlerini katletse, o zaman Amerika hükümeti ve halkı ne yapar diye gayet isabetli bir soru sormaktadır. Ancak bu tür sorular cevapsız kalmıştır. Boston’da yayımlanan Christian Science Monitor (CSM) gazetesinin arşivinden de bir o kadar ilginç alıntılar yapmak mümkündür. 1 Ocak 1915 ile 31 Aralık 1915 tarihleri arasında bu gazetede Ermenilerle ilgili tam 172 makale yayımlanmıştır. Bu makalelerin büyük çoğunluğu Anadolu’daki Ermenilere 1) maddi yardım ve 2) onlara manevi destek ve sempati sağlama amaçlıdır. Bu yazılar Osmanlı devlet ve ordusunu Ermenilere karşı EK 8 katliam ve zulüm yapmakla suçlamaktadırlar. Maddi yardım ve parasal bağış faaliyetlerinde kilise ve misyonerlerin başta oldukları, Amerikan halkının yönlendirilmesinde de Lord Bryce gibi Ermeni yanlısı kişilerin öne çıkmış oldukları görünür. Ancak arada sırada da olsa eksikliklere rağmen gerçekleri yansıtan CSM makalelerine rastlamak mümkündür. Birkaç örnek verilebilinir. 3 Nisan 1915 tarihli CMS’nin 3. sayfasında ‘Ermeniler şimdi harp içinde önemli rol oynamaktadırlar’ diye duyurulmakta ve bilhassa Kafkaslar cephesinde Osmanlı ordularına karşı savaşmakta oldukları anlatılmaktadır. Makale yazarı aynı zamanda Manchester Guardian muhabiri sıfatıyla benzeri yazıyı kendi gazetesinde de yayımlamıştır. 3 Temmuz 1915 tarihindeki CSM gazetesinde bir başka önemli yazı ‘Ermeni partisi egemenlik çağrısı yapıyor’ manşetini taşımaktadır. Bu yazıda Hınçak Partisi’nin Paris’te bulunan merkezinden Ermenilerin egemenlik mücadelesi vermekte oldukları duyurulmakta ve uygar tüm dünyadan (yani Osmanlı Türklerine karşı) destek çağrısı yapmaktadır. CSM gazetesi geç de olsa 13 Kasım 1915 tarihli sayısında Van Ermeni isyanını okuyucularına sunmaktadır. Ancak bu olayı isyan değil, Ermenilerin müdafaası olarak bildirir. Yazının manşeti “Van Ermenilerce başarılı bir şekilde müdafaa edildi” olarak verilmiştir. Makalenin yazarı Van’da Ermeni kolejinde görevli bir öğretmendir ve Türkleri şehirdeki Ermenilere saldırmakla suçlamaktadır. İki gün sonra CSM, Paris kaynaklı başka enteresan bir yazı yayımlamıştır. Haberin manşeti ‘Ermeni gönüllü kolordusu’ olarak verilmiştir. Habere göre Petrograd’da, Balkanlar’da, Mısır’da, İtalya, Fransa, Büyük Britanya, Birleşik Amerika ve diğer ülkelerde yaşayan Ermenilerden oluşan gönüllü bir ordu kurulmaktadır. Bir de London Times gazetesinde 1915 yılında yayımlanan Ermeni sorunu ile ilgili haberlere bakabiliriz. Bu haberlere bakarken İngiltere’nin Osmanlı devleti ile harp halinde olduğunu unutmamak gerekir. Amerikan gazeteleri ile mukayese edilirse, Çanakkale/Gelibolu savaşlarının sürdüğü bir zaman diliminde olduğu için Times gazetesinde 1915 yılı esnasında Ermeni meselesi konusunda yayımlanmış birçok makalede Osmanlılar ve Türkler gayet ağır bir dille suçlanmakta ve Ermeni meselesinin bir savaş malzemesi olarak kullanılmakta olduğu göze çarpmaktadır. 1915 yılında Ermeni konusunda Times 65 makale yayımlamıştır. Bu makalelerde defalarca tek taraflı olarak Ermenilerin katliama uğradıkları tekrarlanmış ve bu katliamlar bir milletin yok edilişi olarak tanımlanmıştır. Ermenilere yardım kampanyaları için çağrılarda bulunulmuş ve Osmanlı/Türk ordularının yenilgi haberleri duyurulmuştur. 1920 yılında, yani İstanbul’un işgal altında ve İngiliz güçlerinin Osmanlı evrak ve kaynaklarını ele geçirmiş oldukları dönemde, Times gazetesinde Ermeni konusunda yayımlanmış haberlerden daha dengeli bir resimin ortaya çıktığı kolaylıkla fark edilir. Atatürk’ün liderliğindeki Kuvayı Milliye ordusunun varlığı sergilenmekte ve Ermenilerin güçlü ordulara sahip oldukları bildirilmektedir. Katliamların artık karşılıklı olduğu haberleri yayımlanmakta ve Ermenilerin Anadolu’da katliam yaptıkları duyurulmaktadır. 10 Ağustos tarihli haberde Ermeni ordusunun Nahçıvan’ı ele geçirdiği, 29 Ekim’de yayımlanan başka bir haberde Ermenilerin Kuvayı Milliye’ye karşı savaşmakta olduğu okurlara duyuruluyordu. ‘Devrim’ ve ‘özgürlükler’ “Antikapitalist Müslüman Gençlerin”in, İslamın “devrimci yüzü” olduğu da iddia ediliyor. Bu iddiayı kabul edebilmek için, bu “devrim” kavramıyla “antikapitalizm” kavramı arasındaki ilişkinin nasıl kurulduğunu görmemiz gerekiyor. Kapitalizmi “devirme” niyetinde olan “Müslüman Gençler” (neden Müslüman emekçiler vb. değil de gençler?) kapitalizm sonrasını, kapitalizmin yadsınmasını (negation) acaba nasıl (en azından olumsuz “negatif diyalektik”bağlamında) tasarlıyorlar? Bu tasarımda bir “diyalektik” söz konusu mu? Bu bir Asrı Saadet’e dönüş mü olacak. Yoksa bir “aşarak kaldırma” (aufhebung) içinde bir başka toplumsal örgütlenme tarzına geçiş olarak mı düşünülüyor? Bu geçişin “yol haritası” bizzat proletarya kitlelerinin antikapitalist mücadelesiyle mi şekillenecek yoksa, bir başka ilahi gücün lütfu (inayeti) olarak mı? “Sınıfsız, sınırsız” kavramı, devleti, ulusu ve özel mülkiyeti de içeriyor mu? Antikapitalist Müslüman Gençler’in özgürlük talepleri, aklın ve eleştirinin özgürlüğünü de kapsıyor mu? Diğer bir deyişle ateistlerin, agnostiklerin, diğer dinlerin inananlarının, feministlerin, eşcinsellerin sorgulama, konuşma, eleştirme, düşüncelerini yayma özgürlüklerine; Aydınlanma geleneğinin, bilimsel yöntemin her şeyi sorgulama, aklın süzgecinden geçirme arzusuna, ilkesine ve pratiğine bu Antikapitalist Gençler, “Kutsala” ve “Kitaba” ilişkin bir sınır koyuyorlar mı? Metinde eşcinsellerin haklarının, özgürlüklerinin yer almaması bir hata mı, bir “semptom” mu? Sosyal paylaşım ağları gibi, ilk anda çok şeffaf görünmekle birlikte, provokasyona, yalana, meraklı gözlere, “renkli devrim” mimarlarına son derecede açık alanlarda (İran’da ayaklanmalar sırasında, İran dışından adeta içerdeymiş gibi yayın yapanları, Pentagon’un “bugün savaş, haberin/bilginin üretimini, dağılımını kontrol edenlerle, edemeyenler arasında yaşanıyor” saptamasını anımsayalım) örgütlenmeyi seçmek ne anlama geliyor? Bu “gençler”, neden yaşam alanları (fabrika, üniversite, mahalle), günlük mücadele, copun, biber gazının sokakları ve meydanları gibi antikapitalizmin geleneksel alanlarında, diğer antikapitalistlerin kendilerini görmelerine, tanımalarına olanak veren mekânlarda değil de öncelikle sanal alanlarda örgütlenmeyi seçmişler? Bu sorulara anlamlı cevaplar alınamadığı takdirde, “solu etkileyecek bir ‘makineyi’, ‘yetmez ama evet’çilerin yakıtıyla çalıştırmayı başaramayanlar, acaba bu kez başka bir yol mu deniyorlar” diye sormak gerekiyor. Sakın bu ‘hareket’ siyasal İslamın, eğitimden sanata her alanı, sağdan sola her akımı kendi ‘hakikat rejimi’ içine sokmayı, ‘dışarıda’ hiçbir şey bırakmamayı arzulayan totaliter projesinin bir ürünü olmasın?” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle