19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 NİSAN 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 2.5 milyon memur ile 1.8 milyon emekliye zamla ilgili açıklamalar beklentileri karşılamaktan uzak Bu pazarlığın sonu hakem ? Ocaktan bu yana zam bekleyen kamu çalışanları ile hükümet en geç 30 Nisan’da pazarlık için masaya oturacak ve hakem heyetine gidilmezse görüşmeler 29 Mayıs’ta sonuçlanabilecek. MUSTAFA ÇAKIR Babacan: Beklentiler bütçenin gerçekleriyle buluşmalı Ekonomi Servisi Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, kıdem tazminatı ile ilgili düzenlemenin, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren geçerli olacağını bildirdi. Babacan, memur maaş zammıyla ilgili de “Memurlarımızın beklentileri, bütçemizin gerçekleriyle buluşmalı” dedi. Babacan, “Kıdem tazminatında özel sektörde hak ihlalleri var. Yeni oluşturacağımız Kıdem Tazminatı Fonu ile beraber bu sorunu çözecek. Biriken haklar korunacak” diye konuştu. Babacan, Türkiye’deki işçilerin, toplam çalışanların sadece yüzde 8’inin hak ettiği kıdem tazminatını alabildiğini belirtti. İtiraz edenlerin de sadece bu kesim ANKARA Yaklaşık 2.5 milyon memur ile 1.8 milyon memur emeklisinin ocaktan bu yana bekledikleri zam için konfederasyonlar ile hükümet en geç 30 Nisan’da toplusözleşme masasına oturacak. Ancak “ekonomik kriz, bütçe dengeleri, kaynakların kıtlığı, Ortadoğu’daki gelişmeleri” gerekçe gösteren hükümetten gelen açıklamalar, beklentileri karşılamaktan uzak. Çalışanların talepleri ile hükümetin tutumu dikkate alındığında, toplusözleşmelerde son sözü Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun söyleyeceğine işaret ediliyor. Sendikalar adına heyet başkanlığı da yapacak olan MemurSen, kamu çalışanlarının maaşlarına emeklilere de yansıyacak şekilde 2012 yılı için yüzde 16, 2013 içinse yüzde 14 oranında yüzdelik zam yapılmasını istedi. MemurSen, ayrıca taban aylığa 2012 için 120, 2013 için de 80 TL artış istedi. KamuSen ise çalışan ve emeklilerinin maaşlarına 1 Ocak 2012’den geçerli, taban aylığa yansıyacak şekilde aylık net 100 TL zam istedi. 2012 yılı için birinci ve ikinci aylık dilimlerde ayrı ayrı yüzde 10’ar (yüzde 10+10) zam yapılmasını talep eden Türkiye KamuSen, ayrıca 5 Mayıs’ta 7 ilde eşzamanlı mitingler de yapacak. KESK de en düşük memur maaşının 2 bin 145 lira olmasını istiyor. Buna karşılık yüzde 2.5 + 2.5 zamma olanak veren bütçeyle masaya oturacaklarını açıklayan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Kıt kaynaklarımız var” demişti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik de sendikaların zam konusunda gerçekçi bir yaklaşım içinde olmasını istedi. Çelik, “Eğer hakem heyetine gidilmezse 29 Mayıs’ta sonlandıracağız. Dileriz hakem heyetine gitmez” dedi. olduğunu kaydeden Bakan, Birleşik Emekliler Derneği ve Türk “Yüzde 92’yi ne yapayım” Emekli Sen yaptığı ortak açıklamada, dedi. Babacan, emekli ve emeklilerin sadaka değil, yılların karşılığını memur maaşlarının yıllık istediğini vurguladı. Birleşik Emekliler Derneyaklaşık 200 milyar lirayı ği Genel Başkanı Nalan Huriye Akcan ile Tüm bulduğunu, bunun yüzde EmekliSen Genel Başkanı Osman Özdemir’in 1’inin bile çok büyük açıklamasında, Maliye’nin zam araştırması yaptığı rakamlara tekabül anımsatılırken “Çarşı pazar dolaşıp temel gıda ettiğini ifade ederek, ürünlerinin fiyatlarındaki değişimi incelemiş ve maaşların reel olarak arttığını tespit etmiş. Sanırız Malişöyle konuştu: ye Bakanlığı pazardaki döküntülerden bir fiyat tes“Çok dikkatli piti yaptırmış” denildi. Açıklamada, doğalgaza yüzgitmemiz gerekiyor. de 18.72, elektriğe yüzde 9.26 zamdan sonra petrol Tabii ki fiyatlarının 12 kuruş düşürüldüğü belirtilerek şöyçalışanlarımızın, le denildi: “Acaba bu düşürme zam vermemek memurlarımızın için yeni bir enflasyon hesabı için mi yapıldı? beklentileri var. Ama bu Milletvekili emeklilerine yüzde 45 zam yaparkonuda dikkat etmeyen ken, üst düzey bürokratlara 350500.TL ülkelerin ne duruma özel zam yaparken çarşı, pazar dolaşıp düştüğünü de izliyoruz. Bugün temel gıdadaki değişimi araştırmaYunanistan’da, İtalya’da, İspanya’da yanlar, sıra memura ve memur hatta İngiltere’de devlet memurları işten emeklisine gelince farklı çıkarılıyor.” davranıyorlar.” EMEKLİ HAKKINI İSTİYOR İşgücü Piyasalarının Katılığı Üzerine Türk işgücü piyasaları ne derece katı? Geçen haftaki yazımızda bu soruyu “Ulusal İstihdam Stratejisi” belgesi üzerinden tartışmış ve OECD’nin bir çalışmasına atıf yapmış idik. OECD “istihdam koruma mevzuatı endeksi” diye anılan bir endeksleme çalışmasıyla işgücü piyasalarının katılık/esneklik derecesini incelemekte ve ülkeleri katılık derecelerine göre sıralamaktadır. OECD’nin söz konusu endeksinin iki ana bileşenden oluştuğu görülmektedir: (1) Bireysel ve toplu işten çıkarmaya karşı koruma ve (2) geçici istihdam biçimlerinin düzenlenmesine ilişkin mevzuat. İstihdam ve iş güvencesi açısından Türkiye, çalışmaya konu olan 40 ülke arasında 24. sırada yer almakta ve OECD ortalamasında değerlendirilmektedir. “Geçici istihdam” değerlendirmesinde ise Türkiye işgücü piyasaları en katı ülke konumundadır. Ancak, işgücü piyasalarında “geçici istihdam” biçimlerinin genişletilmesine dayalı çalışmalar bu alanın son derece tartışmalı ve karmaşık olduğunu vurgulamaktadır. Örneğin IMF ve ILO ortak bir çalışmasında, toplam istihdam içinde yüksek oranda geçici işçi barındıran ülkelerde, işçilerin gelir ve sosyal hakları arasında büyük farklılıklar oluşmakta olduğunu; ve uzun dönemde geçici işçilerin giderek daha da güvencesizleştirildiğini, meslek içi eğitim olanaklarından dışlanarak ileride olası istihdam olanaklarını da yitirmelerine neden olduğunu vurgulamaktadır. IMF ve ILO’ya göre, esnekleştirilmiş geçici istihdam biçimiyle birlikte güvence altında olan ve sürekli istihdam edilen işgücünün bir arada olması neticesinde işsizlik daha da artmakta ve sosyal gönenç kayıpları yaşanmaktadır. ??? Bu yazımızda esneklik konusunun bir başka bileşenini ele alacağız: Ücretleremeğin üretkenliği konusu. Ülkemizde ücret düzeyi konusundaki veriler ne yazık ki yeterli kapsamda ve kalitede yayımlanmamaktadır. Biz burada en geniş kapsamlı ve tutarlı olan iki ücret verisini kullanacağız. İlk olarak, Kalkınma Bakanlığı’nın TÜİK verilerine dayanarak sunduğu sanayi sektöründe reel ücret serisini ele almaktayız. Aşağıdaki 1 No’lu şekilde sergilendiği üzere, 2005 düzeyi 100 kabul edildiğinde reel ücretlerin 2005 ile 2011’in üçüncü çeyreği itibarıyla toplam olarak yüzde 22 arttığı ve 2008’in sonu ile 2009 başında yaşanan ekonomik kriz dönemi haricinde sürekli olarak emeğin üretkenlik kazanımlarının gerisinde seyrettiğini gözlemekteyiz. Dolayısıyla, sanayi de emeğin ücret gelirleri, üretkenlik artışlarının gerisinde seyretmektedir. Bu gözlem, söz konusu dönemde sanayi emeğinin artan sömürüsünün doğrudan bir göstergesidir. Zam hazirana kaldı En geç 30 Nisan’da başlayacak olan toplusözleşme görüşmeleri, 20 gün içerisinde bitirilecek. Ancak görüşmelerin uzlaşma ile sonuçlanması düşük bir olasılık. Bu durumda toplusözleşmeler, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na taşınacak. Kararları kesin olan kurul, yasa gereği, tarafların başvuru tarihinden itibaren 5 gün içinde kararını verecek. Zamların maaşlara yansıması ise haziran ortalarını bulabilecek. TTK TURUNDA HALAY MOLASI Çeşitli platformlarda yeni Türk Ticaret Kanunu’nu (TTK) anlatan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) yönetimi, bu kez İzmir’de Ege Bölgesi Sanayi Odası’nda düzenlenen Meslek Komiteleri Ortak Toplanıtısı’na katıldı. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu Türk Ticaret Kanunu’nu özetlediklerini, bu özeti herkesin okuması gerektiğini belirtti. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ve TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun da bulunduğu heyet, İzmir’e geldiği sırada, Adnan Menderes Havalimanı VIP Girişi’nde kendilerini Karadeniz ezgileri eşliğinde karşılayarak halayda ısrar eden Rizeliler Derneği üyelerine eşlik etti. 4/C’Lİ FAZLA MESAİ ALABİLECEK ANKARA (ANKA) Kamudaki 4/C’li personel fazla mesai ücretine kavuştu. Büro MemurSen’in Adalet Bakanlığı’nda çalışan 4/C’lilere fazla mesai ücreti verilmesi için açtığı davada mahkeme, fazla mesai ücretlerinin ödenmesine karar verdi. Büro MemurSen’in açtığı dava sonucu mahkemenin verdiği bu karar, diğer kurumlara da örnek teşkil edebilecek. Yaklaşık 2 yıl süren davada Ankara 8’inci İdare Mahkemesi, Adalet Bakanlığı’ndaki 4/C’lilere fazla mesai ücreti verilmemesini yanlış bularak fazla mesai ücreti ödenmesini kararlaştırdı. Suriye Gaziantep ekonomisini vuruyor ? Can ve mal güvenliğinin yanı sıra yaşanan başlıca sıkıntılar; Suriye’nin yüzde 30 gümrük vergisi uygulaması, Avrupa’nın dolar ambargosu nedeniyle para transferini durdurması, bankalarda güven bunalımı, Gaziantep’teki Suriye konsolosluğunun kapanması... BEKİR ŞAHİN GAİZANTEP Gaziantep İhracatçılar Birliği, Ekonomi Bakanlığı’nın talebi üzerine, üyelerine birer resmi yazı göndererek Suriye’de resmi olarak alacağı bulunan firmaların isimlerini ve alacak miktarlarını belirliyor. Gaziantep ve Kilis’te çok sayıda firma Suriye ile ticaret yapıyor, ancak çekleri ödenmiyor. Bankalar yolu ile para transferleri yapamayan firmalar zor durumda kalıyor. Firmalar, Suriye’de fabrikası olanların kapatıp Türkiye’ye döndüğünü belirtiyor. Yetkililere göre, Suriye’de devlet ve muhalif güçleri yanı sıra şimdi eşkı ya türedi ve bu gruplar ev ve işyeri soyuyor, hatta fidye için adam kaçırmalar yaşanıyor. Suriye ile 30 yıldan fazla zamandır ticaret yapan Gaziantep Sanayi Odası Meslek Komitesi Başkanı, Halı Kilim ve Jüt İpliği Sanayicileri Derneği Başkanı Mustafa Güvenç, Suriye’nin Ortadoğu’ya açılan önemli ticari bir kapı olduğuna dikkat çekti. Güvenç, Suriye’de fabrika açan yatırım yapan, Suriye’de ithalat ve ihracat yapanların mağdur olduklarını belirterek, karşılıklı uygulanan ambargolar nedeniyle Suriye’ye sınır tüm şehirlerin ekonomisinin büyük oranda olumsuz etkilendiklerine dikkat çekti. Güvenç, İran’a çalışan işadamlarının bile olumsuz etkilendiğini belirtti. Zaman zaman sorarız kendimize, ya da dost toplantılarında açılır “Dünya nereye gidiyor?” konusu. Yıllar gelip geçer ve biz yine, her zaman olduğu gibi, ekonomik krizlerin, çatışmaların, savaşların, belirsizliklerin içinde olduğumuzu görürüz. Eşitsizliklerin azalacağına arttığı, doğal kaynakların giderek azaldığı, küresel ısınmanın çevre ve yaşam üzerindeki tahribatının her geçen gün daha fazla hissedildiği bir gezegen... 7 milyarın üzerinde bir dünya nüfusuna sahibiz ve her yıl 77 milyon artıyor. Su kıtlığı ciddi bir sorun, 2.8 milyar insan temiz suya erişemiyor. Son 8 bin yılda üretilen gıda miktarı önümüzdeki 40 yıl içinde üretilecek olana eşit. 2050 yılına gelindiğinde gıda üretimi bugünkü üretimin yüzde 70 fazlası olacak. Ve yine bu artış dünya nüfusunu eşit beslemeyecek; günümüz verilerine göre 1 milyar insan açlık yüzünden yaşamını kaybederken 1 milyar insan da aşırı kilolu olacak. Gördüğünüz gibi tablo hiç de umut vaat edici değil. Ve şimdiye kadar üzerinde anlaşılan yegâne konu bu durumun sürdürülebilir olmadığı... Radikal önlemler gerekiyor bildiğiniz gibi; yasa koyucuların, hükümetlerin uluslararası çerçevede uygulanabilir kararlar almasının pek de kolay olmadığını, Kyoto’dan başlayarak Durban’a kadar uzanan süreçte gördük. Sürdürülebilir bir geleceğin şimdiden planlanması için yeni iş modellerinin yaratılmasından tutun, sorumlu üretim ve sorumlu tüketim gibi kavramların da herkes tarafından içselleştirilmesi gerekiyor. Burada durup, önceki gün katıldığım Unilever’in Sürdürülebilir Yaşam Planı’ndan Kimin Sürdürülebilir Yaşam Planı Var? amaçla geçen yıl global düzeyde 2020 yılına kadar gerçekleşmesi planlanan 60 sosyal, ekonomik ve çevresel taahhütte bulundu. Bu taahütler arasında örneğin; tüm ürünlerin sera gazı etkisini yarı yarıya düşürmek, tarımsal hammadelerin yüzde 100’ünü sürdürülebilir kaynaklardan sağlamak, 500 bin küçük çiftçi ve 75 bin küçük ölçekli dağıtıcının yaşam kalitelerini artırmak gibi maddeler bulunuyor. Ancak konunun önemli bir boyutu var. Unilever bünyesinde üretilen bir malın değer zinciri içinde karbon ayak izleri hammaddede yüzde 26, imalatta yüzde 3, ulaştırmada yüzde 2, atıklarda yüzde 1 iken zincirin içinde en büyük boyut yüzde 68 ile tüketicinin kullanımında. Bu yüzden 35 ülkeden sorumlu olan Unilever Türkiye, Rusya, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Kafkasya Başkanı İzzet Karaca “Tüketiciyi bilinçlendirmek çok önemli. Ne kadar çevreci çalışmalar ortaya koysak da hedeflerimizin 3’te 2’si tüketicinin bilinçli davranmasına kalıyor” diyor. Başta da dediğimiz gibi, tüketim ve üretim alıkşanlıklarının değişmesi için alınması gereken uzun bir yol söz konusu. Bunun için zaman kaybetmeden yola koyulmak gerekiyor... BOŞ SÜT KUTULARI... Bir okurumuz, Aykut Konuralp geçen haftaki Okul Sütü başlıklı yazımdan sonra “Belki yazılarınızda konunun bu tarafına da değinirsiniz” diyerek yaptığı küçük bir hesabı iletti. Aktarıyorum: “32 bin 574 okulda 5 gün süreyle dağıtılacak UHT süt, 7 milyon 200 bin öğrenciye 200 mililitrelik kutular halinde ulaştırılacak. Çocuklar için yararlı bir girişim. Aklıma hemen çevre geliyor. Her gün 7 milyon 200 bin boş süt kutusu; okul başına 221 adet. Okul başına büyük bir rakam değil. Fakat çevre için büyük bir rakam. Bir haftada 36 milyon BOŞ kutu. Okul başına 1104 kutu (yedi hafta sonra okullar tatil). Yedi haftada 252 milyon boş kutu. Okul başına 7728 kutu.Tam yılı 30 hafta olarak hesaplarsak: 30 haftada bir milyar 80 milyon BOŞ kutu. Okul başına 33 bin 120 kutu...” Boş kutuların çevreye zarar vermeden çıktıkları yere geri taşınması ve geri dönüşümünün sağlanması tabii ki en ideal olanı. Umarız yetkililer işin bu boyutunu da düşünürler... İkinci şekil TÜİK’in iş ve hizmet istatistiklerinden yıllık anket çalışmalarından derlenmiştir. Burada ekonominin toplamında ve alt sektörlerinde saatlik kazanç verileri, sektörel büyüme hızlarıyla ağırlıklandırılmaktadır. Emeğin saatlik ücret kazancını, sektördeki büyüme ile birlikte değerlendiren iki No’lu Şekil, 2011’den 2007’ye görece imalat sanayi ve hizmetlerde reel birim ücretlerin 2009’a kadar yükselme eğilimi içinde olduğunu, kriz sonrası “toparlanma ve yeniden büyüme” devresi altında ise reel olarak yüzde 5 gerilemiş olduğunu göstermektedir. biraz bahsetmek istiyorum. Çünkü örnek olabilecek sorumlu bir iş modeli var karşımda. Ama önce Unilever hakkında küçük bir bilgi: Unilever gıda, ev ve kişisel bakım ürünleriyle 100’den fazla ülkede faaliyet gösteren bir şirket. Tüm dünyada 267 fabrikası ve 171 bin çalışanı ile yılda 47 milyar Avro ciro yapıyor. Dolayısıyla sürdürülebilirlik adına koydukları hedefler ve bugüne kadar neleri gerçekleştirdikleri gerçekten önemli. Unilever’in 2020 hedefi, işini 2 katına çıkarıp çevreye verilen zararı yüzde 50 azaltmak. Bu Dolayısıyla, Türkiye işgücü piyasalarında emeğin ücret kazanımlarının konjonktürel dalgalara son derece duyarlı ve esnek olduğu gözlenmektedir. Sonuç olarak, Türkiye işgücü piyasalarının katılığıesnekliği tartışmalarının iktisadi verilerden ve uluslararası çalışmaların ulaştığı önermelerden bağımsız olarak ele alınmasının yanlış ve yetersiz olduğu ortadadır. “Türk işgücü piyasaları çok katıdır” görüşünün neredeyse bir slogan haline getirildiği ve bağnazlıkla ele alındığı bir ortamda, “ulusal istihdam stratejisinin” hedefleri, “ulusal” kazanımlara değil, işgücü piyasalarımızdaki parçalanmış yapının daha da derinleşmesine ve emeğin sömürüsünün arttırılmasına hizmet edecektir. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle