19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 NİSAN 2012 ÇARŞAMBA 2 BAHAR bitip temmuz yaklaştıkça Kıbrıs konusunda hararetin artacağını söylemek kâhinlik sayılmaz. Adanın güneyinde Kıbrıs Cumhuriyeti adını taşıyan bir Rum devleti var ve o sıfatıyla Avrupa Birliği’nin dönem başkanı olacak. Ankara’nın, tanımadığı bir devletin başkanlığındaki AB ile ilişkide kalması beklenemezdi. Hele o devlet yakın geçmişte savaş ilan edercesine Türkleri yok etmeye ve uluslararası hukuka göre imzalanmış bir antlaşma gereği oraya gelen Türk askerini kovmaya kalkmışsa. Şimdi o ilişki kesildi. Önemli olan, önümüzdeki altı aylık sürede KKTC’nin ne yapacağıdır. Bir şey yapmaması gerektiğini savunacak olanlar, Ada’daki görüşmelerin AB’yle değil Birleşmiş Milletler’le ilişkili sayılabileceğini ileri sürüp KKTC’nin herhangi bir şey yapmasının yakışık almayacağını OLAYLAR VE GÖRÜŞLER “B plan”ı diye birtakım aşamalar saymak ne kadar doğru? “Adımızı Kıbrıs Türk Devleti’ne çeviririz” sözü kimi korkutup yola getirir? “Zaten Annan Planı’nda da öyleydi” deyip bu kez de konfederasyon oyunlarına başlamazlar mı onlar? Aslında doğru olan, uyduruk görüşmelerin artık bittiğini bildirerek Kıbrıs Türk Devleti’ni resmen ilan etmektir. ma dünyanın desteğini kazanmak için öbür tarafla, yani “namı diğer” Kıbrıs Rum Devleti’yle barış içinde yan yana yaşamak için “karşılıklı saldırmazlık” ve “iyi komşuluk” paktlarının taslaklarını hazırlamış, birlikte yürütülebilecek işlevleri sıralamış, Maraş’ı yerleşime açmanın iki topluma yararlarını açıklamış, Türkiye’yle birlikte gelişme planlarını yapmış uygar ve ciddi bir devlet olarak. Sözlükle Barışmak... Adil İZCİ Yazar Kıbrıs’ta Devlet söyleyeceklerdir. Bu sözlerde bir nebze haklılık bulan çıksa bile, yıllardır süren bu oyalamaya son verme zamanının artık geldiği ve haksızlık edilenin Kıbrıs Türkleri olduğu söylenemez mi? Olsa olsa, bu komediyi bitirme zamanının çoktan geldiği ve temmuzu beklemenin yanlış olacağı söylenebilir. yrıca, o tarihe kadar Rumların süreçteki çıkmazı balık kavağa çıkıncaya kadar uzatmak için olumlu gözüken ya da gösterilecek “bir şeyler” yapmayacakları kesin midir? A A on yılların “gözde” sözcüklerinden biri de “infaz”. “Yasak aşka çifte infaz”, “gurbetçiye sır dolu infaz”… Bu örneklerde “infaz” sözcüğünün “öldürme”, daha doğrusu “tasarlayarak, bile bile insan öldürme” anlamında kullanıldığı ortada. Bir de daha yakın dönemlerde görür olduğumuz “infazlama” var! Bu da herhalde verilen öldürme kararını yerine getirme anlamında bulundu! Oysa “nüfuz” kökünden gelen “infaz”, “bir yargıyı yerine getirme, yargılama sonucu verilen cezayı uygulama” demektir. Bu, para cezası da olabilir, belli sürelerle hapislik de, idam da… Tutkunu olduğumuz bir sözcük de Yunanca kökenli “polemik”. S Mankenlerden, futbolculara, minibüs sürücülerine kadar sevmeyen yok! Ama “ağız kavgası” anlamında! Bu da “siyasal, bilimsel, yazınsal konularda sert tartışma, kalem kavgası” demektir aslında. Demek ki yazılı olması, düşünce ve bilgi, birikim üzerinden yürütülmesi gerekiyor “polemik”lerin. Öbür incimiz de “ticari taksi”. Yine aynı sözlüğü aralayalım: “Ticari”, “ticaret”le, daha kapsamlı bir söyleyişle “türlü ürün, mal vb. alım satımı, tecimle ilgili”, Yunanca kökenli “taksi” ise “belli bir ücret karşılığı yolcu taşıyan otomobil” demek. Özetle, taksiler birer ticaret, anadilimizin sözcüğüyle tecim aracı değil! O halde neden “ticari taksi” diyor kimilerimiz? İlk neden olarak sözlüklere bakma gereği duymamamız diyelim mi? Yalan Sanatçısı... “Bizde yalan yok” diyerek başlar yalan, altı çeşittir: Küçük yalan... Büyük yalan... Kuyruklu yalan... Zarar vermeyeni; beyaz yalan... Mutlu edeni; pembe yalan.. Kürsüden söyleneni; siyasi beyan... ? Ya da adını siz koyun: Atmasyon, üfürük, fasa fiso, bühtan, iftira, uyduruk, palavra, balon, savurma, sallama... Yalanına göre artık... ? İnsanoğlu kırmızı suratıyla doğup etrafa boş boş bakarken daha, karşılaştığı ilk şey “Nasıl da teyzesini tanıdı” yalanıdır... Biraz büyüsün, arkasından “Ne kadar da akıllı” yalanı gelir... Büyüyüp de aptal olduğu anlaşıldığında ikinci yalan yetişir: “Çocukken çok akıllıydı...” ? Hoş, çocuğun varlık nedenidir zaten o büyük yalan: “İlk sensin...” ? Herkes yalan söylese bile iyi yalan söylemek aslında bir sanattır... Büyük yalancılar vardır, sanatkâr yani... Yalan olduğunu bildiğiniz halde inanırsınız... Yalanın büyüklüğü; yalana inananların sayısı ile doğru orantılıdır... Yalan söyleyenin yüzünün kızarması ile ters orantılı... ? İki saattir özene bezene yazıyoruz, diyeceğim o ki: Bunun kadar yalancı görmedim... Türkiye inanıyor... Türkiye inandığı gibi, AB, ABD, İngiltere, Belçika, Rusya, Japonlar, Afrikalılar, Güney Amerikalılar, Araplar, Fildişi Sahilleri... Çinli de tek kelime Türkçe bilmiyor, dinledi, kafasını salladı... Demek ki inandı... Muhteşem bir bakıma... ? “Uçtuk” diyor mesela... Yerlerde sürünen, uçtuğuna inanıyor... İyi mi?.. “Büyüyoruz” diyor... Benzin deposundan, simidine kadar, her şeyi küçülenler büyüdüğüne kanıyor... “Şimdi sıra ilerlemede” diyor... Geri geri tepetaklak giderken, işiten ilerlediğini sanıyor... Dinleyin... ? Ayakları kısadır ama yalanın... Çok koşar, az gider... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle