19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 NİSAN 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR ‘DÜNYA SANAT GÜNÜ’NÜN KONUĞU ALESSANDRO VEZZOSI, LEONARDO DA VINCI’Yİ ANLATTI 15 Ünlü piyanist Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’ün konuğuydu Leonardo da Vinci Rönesans ustaları İstanbul’da SİBEL ÇORBACIOĞLU Leonardo da Vinci’nin doğum günü varsayılan 15 Nisan’ın dünyada ilk kez “Dünya Sanat Günü” olarak kutlanması kapsamında, önceki gün İstanbul İtalyan Kültür Merkezi’nde “Leonardo da Vinci, Modernlik ve Ütopya” başlıklı bir Raffaello Santi konferans düzenlendi. Vinci kentinde bulunan Leonardo da Vinci Müzesi’nin kurucusu ve müdürü olan Alessandro Vezzosi’nin gerçekleştirdiği, İtalya’nın İstanbul Başkonsolosu Gianluca Alberini, İstanbul İtalyan Kültür Merkezi Müdürü Gabriella Fortunato ve UPSD Başkanı Bedri Baykam’ın da katıldığı konferansta, Leonardo da Vinci’nin sanatının yanı sıra İstanbul’la olan bağı da anlatıldı. Leonardo’nun doğumuyla ilgili belgeler üzerinden an Michelangelo nesinin Doğu kökenli bir köle kızı oldu Buonarroti ğunu anlatan Vezzosi, doğum yılı olan 1452’de Floransa’da köle pazarlarında satılan kadınların çoğunlukla İstanbul’dan gebilindiğini vurgula? Leonardo da tirildiğinin yarak Leonardo ve İstanbul araVinci Müzesi’nin sındaki bağa dikkat çekti. “Leonardo üzerine düşünmüdürü Vezzosi, mek demek simgesel düşünüç büyük mek, sembolleri çözmek deRönesans ustası mektir” diyen Vezzosi, günümüzde gerçeği sahteden, efsaneyi Leonardo, Michelangelo ve gerçekten ayırmanın şart olduğunu dile getirdi. Leonardo’nun Raffaello’yu bir eserleriyle ilgili çok fazla yanlıaraya getiren bir şa rastladığını belirten uzman, sergiyi haziranda gün ışığına çıkan her yeni bilgiyle, “kesin” olarak kabul ediTophanei len bilgilerin çürütülebildiğinin Amire’de açmak altını çizdi. Leonardo’nun Osmanlı Padiistediklerini şahı II. Beyazıd için İstanbul’un açıkladı. iki yakasını birleştirmek adına planladığı köprüden de kısaca bahseden Vezzosi, İstanbullulara bir de müjde verdi. Vezzosi, üç büyük Rönesans ustası Leonardo da Vinci, Michelangelo Buonarroti ve Raffaello Santi’yi bir araya getirecek bir serginin İstanbul’da açılmasını planladıklarını açıkladı. Tophanei Amire’de yapılması düşünülen serginin haziran ayında yapılması bekleniyor. Leonardo uzmanı olan Vezzosi’nin “Leonardo da Vinci / Evren Bilimi ve Sanatı” adlı kitabı 2002 yılında Yapı Kredi Genel Kültür Dizisi’nden çıkmıştı. İstanbul’da ‘Martha’ fırtınası Martha Argerich günümüzün en büyük piyanistlerden birisi. 1941’de Arjantin’de doğmuş, ailesinde hiç müzikçi yokmuş, annesinin özeniyle üç yaşına basmadan piyanoya başlamış. Peron onları Avrupa’ya yollamış. Viyana’da Frederic Gulda başlıca hocası olmuş. 23 yaşından beri her konseri büyük bir olay yaratıyor. Bir o kadar da organizatörlerin kalbini hoplatıyor! Zira Martha son dakikaya kadar konser iptal etmesi ya da ilan edilen programı değiştirmesiyle ünlü. Geçen hafta Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’ün konuğuydu. Şanslıydık, çünkü ne konseri iptal etti ne de duyurulan programı değiştirdi. Geçen yıl da ilk Türkiye konserini bu sahnede vermişti. Her şeyi merak ediyordu: Göbekli Tepe’yi, çevredeki en yaşlı ağaçları, turkuvaz rengin Osmanlı’daki önemini, kampustaki kedileri, Ortadoğu’nun politik durumunu... Sanki elli yıldan fazla sahnede olan o değil. Nasıl heyecanlı, nasıl enerjik, konsantre! Sabaha karşı beşte yatıp öğleden sonra iki gibi uyandı. Kahve üstüne kahve içip “Şimdi çalışmalıyım” diyerek salona koştu. Piyanoya oturduğunda artık bu dünya ile olan kapıları kapatmıştı. Birkaç fotoğrafçı durmadan resim çekiyor, arkasındaki ekranda yansıtma provaları yapılıyor, koltuklara protokol etiketleri yapıştırılıyordu... Martha hiçbirini duymuyordu; karşısındaki piyanoda oturan partneri Mauricio Vallina ile kendini bizlerriyor: “Bu en sevdiğim kayıttır. Şefle çok iyi anlaşmıştık” gibilerinden. Şef deyince bana dönüp Alpaslan Ertüngealp’i övüyor. Birkaç hafta önce Abbado’nun Mahler Oda Orkestrası provalarında onunla çalmış. Kendisi de kimi yapıtları şefsiz çalmakta olduğunu, çok da iyi sonuç aldığını söylüyor. Bir sergi, bir tarih... Opera Afişleri sergisi 21 Nisan’a kadar Süreyya Operası’nda EGEMEN BERKÖZ ozart modern yapıtlardan çok daha zor Yeni müziği yakından izliyor. Örneğin Giya Kancheli’yi çok beğeniyor. Gece yarısı piyanoya oturduğunda yalnız bu konser için değil, bir yandan da Schedrin’in kendisine ve Mischa Maisky’ye bestelediği “Romantic Offerings” adlı yapıtı çalışıyor. Onu bestecinin 80. yılına armağan olarak bu kez Japonya’da çalacaklar. Modern yapıtların zorluğunu sorduğumda, “Hâlâ bence Mozart’ı çalmak daha zor” diyor. Programa Mozart’ın Müzikal Saat Üzerine Fantezi’siyle açılış yaptılar. Rachmaninof’un Senfonik Dansları’nı, “Bu konserde en çok severek çaldım” dediği Schumann’ın Andante ve Çeşitlemeleri izledi. Liszt’in Don Juan Anımsamaları ve Lutoslawski’nin Paganini Çeşitlemeleriyle artık yorumcular kadar dinleyici de bir ivme kazanmış, havalanıp uçmaya hazırdı. Arjantin ve Küba müziğinden seçtikleri bis parçaları iki yorumcunun geleneğine bağlılığını sergiliyordu. Her bir yapıt ince nakışlarla işlenmiş ve Martha’nın o eşsiz tutkusuyla bezenmişti. M den soyutlamıştı. Bazen de kendisine sayfa çeviren piyanist Özgür Ünaldı’ya sesin dengesini soruyordu. Kübalı piyanist Mauricio ile ilk kez birlikte bir resital veriyorlardı. Mauricio Vallina (1970) çok iyi eğitim almış, önemli sahnelerde çalmış bir piyanist ama en önemlisi Martha’nın himayesinde, onun mentorluğu altında olması. Martha’nın büyüklüğü yalnız iyi piyanistliği değil, gençleri keşfedip onları koruma altına alması, onlarla konserler verip kayıtlar yapması. Konser sonrasında iki saate yakın CD’lerini imzaladığında yorulmadığını çünkü gençleri çok sevdiğini söylüyor. Her bir çocukla konuşuyor, CD’leri hakkında bilgi ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi, Richard Strauss’un ’Ariadne Naksos’ta’sını sahneliyor ÖDÜLLÜ YÖNETMEN KAZA GEÇİRDİ Seyfi Teoman’ın tedavisi sürüyor Kültür Servisi Yönetmenliğini yaptığı “Bizim Büyük Çaresizliğimiz” filmiyle geçen yılki Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülü için yarışan Seyfi Teoman, önceki akşam trafik kazası geçirdi. Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan Teoman’ın halen Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yoğun bakımda olduğu ve tedavisinin sürdüğü bildirildi. Teoman’ın ilk uzun metrajlı filmi “Tatil Kitabı”nın 58. Berlin Film Festivali Forum bölümünde gösterimi yapılmış, aynı film Türkiye’de ‘Ulusal Yarışma’ bölümünde yer aldığı 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde En İyi Film ve FIPRESCI Ödülleri’ni kazanmıştı. Seyfi Teoman son olarak 31. İstanbul Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülüne değer görülen “Tepenin Ardı”nın da yapımcılığını üstlenmişti. (Fotoğraf: İNCİ ÖZBAŞ) ‘Dinledikçe seveceksiniz’ SİBEL ÇORBACIOĞLU TÜRKİYE, LONDRA KİTAP FUARI’NA KATILIYOR 2013’te konuk ülke Türkiye ANKARA (AA) Yayıncılık sektörünün önemli buluşma noktalarından birisi olan Londra Kitap Fuarı’na katılan Türkiye, bugün saat 16.00’da “konuk ülke statüsünü” Çin’den devralacak. Önceki gün açılan fuarda toplam 230 metrekarelik stantla yer alan Türkiye, bu yıl 2013 Konuk Ülke programının şekilleneceği edebi ve profesyonel buluşmalara da ev sahipliği yapıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın koordinatörlüğünde çalışmalarını yürüten Uluslararası Kitap Fuarları Türkiye Organizasyon Komitesi ile İstanbul Ticaret Odası işbirliğinde Türkiye Yayıncılar Birliği ve Basın Yayın Birliği üyesi 20 yayınevi, 7 telif hakları ajansı, sektörel meslek kuruluşları yöneticileri Londra Kitap Fuarı’na katılacak. Londra Kitap Fuarı’na Türkiye heyetini temsilen Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Onur Bilge Kula, Ulusal Koordinatör Ümit Yaşar Gözüm, Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı ve Ulusal Komite üyesi Metin Celâl, Basın Yayın Birliği Başkanı ve Ulusal Komite üyesi Münir Üstün, İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Develioğlu katılıyor. Dünyaca ünlü piyanist ve bestecinin konseri 20 Nisan’da New York Metropolitan Müzesi’nde Sanatçılar Girişimi’nden Fazıl Say’a destek Kültür Servisi Piyanist ve besteci Fazıl Say dünyanın en önemli sanat müzelerinden New York Metropolitan Müzesi’ndeki Grace Rainey Rogers Auditorium’da 20 Nisan’da konser verecek. Fazıl Say bu konserde; Türkiye, İran, Asya ve Arap sanat eserlerinin yanı sıra kendi bestesi olan “Kara Toprak” ve “3 Balad” ile birlikte düzenlemelerini yaptığı “Paganini Caz Varyasyonları”, “Alla Turca Caz” ile Gershwin’in “Summertime” adlı İstanbul Devlet Opera ve Balesi, Richard Strauss’un daha önce AKM’de sergilediği “Salome” ve “Elektra” operalarından sonra, ünlü bestecinin “Ariadne Naksos’ta” operasını da Süreyya Operası’nda sahneliyor. Librettosu Hugo von Hofmannsthal’a ait olan ve ilk kez 1912’de Stuttgart’ta seyirci karşısına çıkan “Ariadne Naksos’ta”, Mehmet Ergüven tarafından sahneye konuluyor. İDOB’da sezonun son opera prömiyeri olma özelliğini taşıyan eserin Türkiye prömiyeri, iki sene önce yine Ergüven rejisiyle İzmir Devlet Opera ve Balesi tarafından gerçekleştirilmişti. Eserin orkestra şefliğini Raoul Grüneis üstlenirken dekor tasarımı İsmail Dede’ye, kostüm tasarımı Gülay Korkut’a, ışık tasarımı Metin Koçtürk’e, devinim ve jest ise Neslihan Öztürk’e ait. “Ariadne Naksos’ta”, Ergüven’in kelimeleriyle “İnsanın hemen âşık olamayabileceği, dinledikçe sevilecek bir opera. Müzikal anlamda hem seslendirmesi hem de dinlemesi zor.” Peki, tüm bu zorluklarına rağmen, “Neden Ariadne Naksos’ta” diye sorduğumuzda yanıtı çok net: “Ariadne’yi sahnelemek bir prestij göstergesidir, kurumun kendi çıtasını yükseltmesidir”. Eser, Viyana’nın en zengin adamının evinde gerçekleşen müzik suaresinde farklı oyunlar sahneleyen iki topluluğun, birbiri içine geçmiş dramatik ve komik hikâyesini konu alıyor. “Oyun içinde oyun” diyebileceğimiz eserin iki perdesinde, iki farklı eser izliyor hissine kapılmamak elde değil. Eserde Ariadne’yi Ayşe Ünel Sezerman ile Evren Ekşioğlu, Bakhus’u Hüseyin Likos ile Hakan Aysev canlandırıyorlar. Zerbinetta rolünde Nazlı Deniz Boran ve Sirel Yakupoğlu’nun yanı sıra İzmir Devlet Opera ve Balesi sanatçısı Evren Işık’ı konuk sanatçı olarak izliyoruz. Sanatseverler ilk kez İstanbul’da sahnelenen Ariadne Naksos’ta’yı yarın saat 20.00’de ve 21 Nisan Cumartesi günü saat 16.00’da orijinal dili Almanca ve Türkçe üst yazılı olarak Kadıköy Süreyya Operası Sahnesi’nde izleyebilirler. başlatıldı. Bunda da şaşılacak bir şey yok. ‘Muhafazakâr Sanat’ çığırtkanlarının, evrensel sanat ve insanlık değerlerine düşmanlıkları bilinmektedir. Sanatçılar Girişimi nereden ve kimden gelirse gelsin, sanata ve sanatçıya karşı her türlü düşmanca tehdit, hakaret ve karalamaların karşısında olacaktır. Sanatçılar Girişimi, yani bu ülkenin sağduyu, vicdan ve gerçek yetenek sahibi bütün sanatçıları Fazıl Say’ın yanındadır.” Süreyya Operası’ndaki, Cumhuriyet aydınlanmasının çok önemli bir kurumunun, Devlet Opera ve Balesi’nin tarihini anlatan Opera Afişleri sergisini gezmek benim için adeta bir geçmişe yolculuk oldu. Yarım yüzyıl önceye, Ankara’da üniversite öğrencisi olduğum... tiyatrodan operaya, baleden konsere koşup durduğum o dört mutlu yıla götürdü beni bu sergi. Tarihsel sırayla düzenlenmiş sergiyi ilk gezişimde, önce üniversite yıllarımda izlediğim yapıtların afişlerini aradım ve birkaçını buldum da: “Manon Lescaut” ve “Uçan Hollandalı” gibi... Gösterimlerine 1961’de başlayan Devlet Balesi’nin sahnelediği ilk yapıt olan “Coppelia” gibi. Sonra sergiyi yeniden, 211 afişi tek tek inceleyerek gezdim. İlk afiş, operamızın başlangıcına bir tarih düşmeydi elbet: İlk gösterimi 12 Haziran 1941’de Ankara Devlet Konservatuvarı Tatbikat Sahnesi Topluluğu’nca Ankara Halkevi Sahnesi’nde yapılan “Madam Butterfly” operasının afişiydi bu. Hemen altında da Saygun’un “Yunus Emre Oratoryosu”nun 25 Mayıs 1946’daki ilk seslendirilişinin afişi yer alıyordu. Operamızın tarihini, gelişmesini başlangıcından bugüne, tüm ayrıntılarıyla gösteren bir tarih bu sergi. Örneğin, gösterimlerin hangi yıl Devlet Tiyatrosu çatısı altında yapılmaya başlandığını, Devlet Operası’na ne zaman geçtiğini, İstanbul Şehir Operası’nın ne zaman kurulduğunu, ne zaman İstanbul Devlet Operası’na dönüştüğünü; İzmir, Mersin, Antalya ve Samsun Devlet operalarının hangi yıllarda gösterimlerine başladıklarını öğreniyoruz sergiyi gezerken. Gösterimlerin yapıldığı sahneler, her operada görev alan yönetmenden sahne tasarımcısına, söyleyicilerden ışık tasarımcısına sanatçılar… Dünya opera ve balesinin en önemli yapıtlarının yanı sıra kendi opera ve balelerimizin de oynandığı, bunların sayısının yıllar içinde arttığı… Önceleri yalnız yazıyla oluşturulmuş afişler ağır basarken 70’lerden bu yana görselli afişler yapıldığı da sergiden alabileceğimiz bilgiler arasında. Afişlerin altlarındaki Turgut Zaim’den Mengü Ertel’e değerli imzalarsa afişin de sanat olduğunu anımsatıyor bize. Sergiyi hazırlayan Murat Katoğlu, Gizem Tüzün ve Aslı Ayhan’a teşekkür ederken serginin 21 Nisan’a kadar Süreyya Operası’nda açık kalacağını, daha sonra Ankara ve İzmir’de açılacağını; sergilenemeyen 80 afişle birlikte yaklaşık 300 afişin yer alacağı bir sergi kitabının da yayına hazırlandığını ekleyelim. (0 216 346 15 31) yapıtların varyasyonlarını da yorumlayacak. Say, müzedeki konseri öncesi yarın Mercyhurst Üniversitesi’nin Mary D’Angelo Performing Arts Center Salonu’nda izleyiciyle buluşacak. Öte yandan Sanatçılar Girişimi, Fazıl Say hakkında soruşturma açılması üzerine dün bir destek mesajı yayımladı. Yazılı açıklama şöyle denildi: “Dünya şiirinin gelmiş geçmiş en büyük ustalarından Ömer Hayyam’ın bir şiiri bahane edilerek sanatçımıza koro halinde bir saldırı C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle