Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 NİSAN 2012 SALI 6 HABERLER Sabaha karşı tutuklanarak Sincan Cezaevi’ne konulan Bir, hükümeti devirmeye çalışmadığını söyledi ‘Emri Erbakan verdi’ SUBAYL AR: ALİCAN ULUDAĞ 28 Şubat: Mutlak Düşüncelerin İflası Bizler ordu müdahalelerinin acısını çok çekmiş bir kuşağız. Ama buna rağmen, mağdura bir de sen vur anlayışıyla yazamayız. Fakat bazı temel değinmelerde bulunmak da kaçınılmaz... Ordu, askeri anlayışına uygun, vura kıra döke bir yönetim gerçekleştirmiştir her zaman. Toplumda derin yaralar açmıştır. Bütün bunlara rağmen: İktidarda olan sağcı partiler, Türkiye’yi her zaman düşe kalka yönettiler. 60 yıllık iktidar tarihlerinde bir “Mutlu Türkiye Tablosu” anımsayan var mı? Sağcı yazarların büyük mutsuzluk tabloları karşısında bile her zaman söyledikleri şudur: “Kardeşim onları seçmen, milli irade getirdi, bırakın seçim zamanı gelince millet onları sandıktan çıkarmasın... Kötü yönetimi cezalandırsın.” Sosyalsiyasal olaylar öyle yürümüyor. Dünyada da! Avrupa ülkelerindeki “siyasi kültür”, hiçbir zaman yönetilemez ülke yaratmıyor. Ülkemizdeki siyasi kültür ise her zaman, enkaz ülke oluşturma konusunda deneyimlidir. 60 yılda 19 kez ekonomik kriz ve IMF yönetimileri bunun kanıtıdır. Bir aylık, beş aylık, bir yıllık, iki yıllık iktidarlar şampiyonuyuz... Ama yine de konu orduya gelince, temel soru şudur: Ordu, kriz zamanlarında ülkenin yönetilebilir olmasına mı katkı verdi, yoksa yönetilemez olmasına ve müdahale koşullarının oluşturulmasına mı? Şüphesiz ki birincisine! ??? Erbakan, Çiller’le, 28 Haziran 1996 30 Haziran 1997 yılları arası iktidar oldu. 1994 büyük ekonomik krizi ülkeyi sallıyordu henüz. Ülke siyasi olarak parçalanmıştı ve siyasi partiler, “yahu bu anafordan hiçbirimiz tek başına ülkeyi çıkaramayız; bir ulusal uzlaşı hükümeti kuralım, herkes el versin” demiyordu! Bütün partiler krizden yarar sağlama peşindeydi! Dış destek, iç sorunlar, Erbakan’ın yönetilemeyen bir Türkiye yaratması, dini iktidara taşıması vb. gibi pek çok neden birleşince, asker siyasi zorlamalarla iktidarı devirdi. O dönem haftada bir kez yazıyordum. Yazdıklarıma baktım; müdahaleye desteğim yok, her zaman yaptığım gibi, durum analizleri var (yazıları toparlayıp bloguma koyacağım). Herkes o dönem hakkında bir şey söylüyor. Kimisi, kullanıldık diyor, itiraflarda bulunuyor; o dönemde askerin dizi dibinden ayrılmayan sürü sepeti ise bugün askere vuruyor... Fethullah Gülen de 28 Şubat üzerine Yalçın Doğan’a şöyle diyordu o zaman: “Askerlerimiz bir yönüyle, yaptıkları bazı şeylerden ötürü bazı çevrelerce belki antidemokratik davranıyor sayılabilirler. Ama onlar konumlarının gereğini anayasanın kendilerine verdiği şeyleri yerine getiriyorlar. Hatta dahası; ben zannediyorum, onlar bazı sivil kesimlerden daha demokrat.” Gülen, o zaman askerin müdahalesini meşru görüyordu! (*) Özetle, siyasal olarak yönetilemeyen ülkelerin kaotik ortamlara sürüklenmesi, dünyanın her yanında kaçınılmazdır. Siyasi demokratik kültürü ve ülkeye hizmet anlayışı gelişmemiş bütün ülkeler, bir yerlere sürüklenir... Bizim gibi ülkeler ise genellikle dış güçlerin gösterdikleri yöne giderler. ??? 28 Şubat’ın iki önemli sözü, deyimi var, her ikisi de askere aittir ve askerin neden müdahalelerde bulunmaması konusunda iki tipik örnektir: Birincisi, “28 Şubat 1000 yıl sürecek” zırvalığıdır. Bütün muktedirler öyle düşünür! Hepsinin gönlünde “sonsuz iktidar” hayali yaşar! Bu söz aynı zamanda “askerin sonsuz vesayet” isteğini öngörür! Tartışmasız ki toplum ve siyaset bilgisinden yoksunluğun bir kanıtı... Oysa bizim gibi toplumlar, kestirilemez dinamiklerin toplamıdır... Osmanlı bile 1000 yıl sürmedi! Orhan Birgit’le sohbet ediyoruz sabahleyin, diyor ki Türkiye Cumhuriyeti bile şurada 100. yaşına basacak diye seviniyoruz! Asker, sosyoloji bilmez, siyasetin sosyolojisini de bilmez; bu müdahalelerinin yarınını hiç mi hiç hesaplayamadığını yakın tarih hep gösterdi. Bilse farklı davranırdı, kriz sürecinden çıkılmasına yardımcı olacak tavırlar alırdı! İkincisi, Çevik Bir’in “Demokrasiye Balans Ayarı yaptık” sözüdür. “Onu kazığa oturturuz”, “şu gazetecileri atın..” benzeri, bugün de iktidarın devraldığı ve her zaman “Büyük Muktedir”lerin bakışını yansıtan mutlak iktidar düşünceleridir bunlar. Erdoğan ve ortaklarının, yakın siyasi tarihe bu gözle bakmaları gerekir ama şimdiye kadar sadece, askerlerin kötü modellerine sahip çıktıklarını görüyoruz... Görünüşe bakılacak olursa, Erdoğan ve arkadaşları da, Gülen Hareketi de tıpkı Çevik Bir gibi, iktidarlarının 1000 yıl süreceği düşüncesindeler! (*) Bugün ise baş düşman ordu? Gülen Hareketi, her zaman güçlüden iktidardan yana oldu, böylece kendilerine zarar verilmesini önleme politikası izledi... Bugün ise bir ayağıyla iktidar olunca..?! Not: THY tam kepazeliği oynuyor... 13’te İzmir’e kalkacak uçak, 15.30’da kalkıyor! Talimatları uyguladık T Ünal Akbulut: 4 Nisan 1997 tarihli emir gereğince oluşturulan BÇG, İç Güvenlik Harekât Dairesi koordinatörlüğünde ve benim de çalıştığım Plan Şube’nin çalışma mekânında faaliyetine başladı. Ben asli kadro görevime devam ederken, şube müdürüm tarafından BÇG Harekât Konsepti’ni hazırlamakla görevlendirildim. Bu görevin ifası için MGK’nin 28 Şubat kararları, Başbakanlık’ın ve İçişleri Bakanlığı’nın konuyla ilgili genelgeleri, Emniyet Genel Müdürlüğü, MİT ve karargâhtaki diğer dairelerden toparladığım belgelerden istifade edilmiştir. Bu görev tamamen amirlerimden aldığım emir ve direktifler doğrultusunda ifade edilmiş olup, bir suç teşkil eden bir husus bulunmadığını düşünüyorum. Batı Harekât Konsepti ile bağlantılı olarak konseptte yer alan hususların ayrıntılı iş planına dönüştürülmesi için verilen emir gereğince Batı Eylem Planı hazırlıklarına başlanılmış, ancak bu çalışma bitmeden görevden ayrıldım. Serdar Çelebi (Denizci subay): Hakkımda gözaltı kararı çıkarıldığını, Hazar Denizi’nin ortasında kaptanlığını yaptığım gemideyken öğrendim. Yanlış bir şey yapmadığımın güvencesi içinde savunma hakkımı kullanmak için en kısa zamanda buraya gelmeye karar verdim. Bu konuyu, kaçma şüphemin olmadığına kanıt olarak sunmak istiyorum. 28 Şubat kararları alındığında ben Başbakanlık’ta Başbakan Askeri Başdanışmanlığı görevini yapmaktaydım. Tuğgeneral Kenan Deniz bir süre sonra bizim görevimizin çok hafif olduğunu, fakat kendisine bağlı diğer birim olan İç Güvenlik Daire Başkanlığı’nda çok fazla iş olduğunu söylemeye başladı. Bir süre daha geçtikten sonra bizlerin oraya giderek işlere yardımcı olmamızı istedi. Orada Genelkurmay’a gelen ihbar mektuplarını tasnif etmekti. Oğuz Kalelioğlu: Genelkurmay’da Psikolojik Harekât Dairesi’ni kurdum, dış tehdit olarak Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi, iç tehdit olarak PKK terör örgütünün yıkıcı bölümü propagandalarını nötralize etmek üzere çalışmalar başlattı. 28 Şubat kararları ile ortaya çıkan BÇG’nin bizim daire ile hiçbir alakası yoktur. 1997 yılının Ağustos şurasında emekli oldum. Daha sonra öğrendiğime göre BÇG irticai tehdit üzerine çalışan bir teşkilattır. Hiçbir zaman bu konu ile ilgili bir emir almadım. Cengiz Çetinkaya: Söz konusu tarihlerde Psikolojik Harekât Daire Başkanlığı’nda plan subayı olarak görev yaptım. Psikolojik Harekât Daire Başkanı Oğuz Kalelioğlu, bir gün beni yanına çağırarak, İç Güvenlik Daire Başkanlığı bünyesinde bir çalışma grubu oluşturulduğu ve bu gruba daire başkanlığı temsilcisi olarak benim katılmamı uygun gördüğünü söyledi. Konunun ne olduğunu sorunca, “İrticai faaliyetler ağırlıklı” dedi. Ben de bu şifai emir üzerine daha sonra adının BÇG olduğunu öğrendiğim gruba katıldım. utuklanan emekli subaylar hükümeti devirmeye çalışma suçlamasını kabul etmediklerini belirtirken, bazıları BÇG’de çalıştıklarını onayladı. Tutuklanan bazı askerlerin mahkeme ifadesi özetle söyle: ANKARA Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) mimarı, 28 Şubat dönemini “demokrasiye balans ayarı” olarak nitelendiren döneANKARA (Cumhuriyet Bü lerine yer verilerek şunlar kaymin Genelkurmay 2. Başrosu) Genelkurmay Baş dedildi: “‘Islak İmzalı Belge kanı Çevik Bir, 15 yıl sonkanlığı’ndan, 28 Şubat so Genelkurmay’dan’ başlığıyla ra 28 Şubat soruşturması ruşturmasına ilişkin Ankara bir habere yer verilmiştir. Kokapsamında tutuklanarak Cumhuriyet Başsavcılığı’nca nuyla ilgili olarak, Ankara tankları yürüttüğü SinBatı Çalışma Grubu ile ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı (CMK can’daki cezaevine konuldu. tüm belgelerin gönderilme 250. maddesiyle görevli) taraÇevik Bir ifadesinde, sinin istendiği, bunlardan fından 24 Şubat 2012 tarihli yaBÇG’yi kurduğunu kabul mevcut olanların savcılığa zı ile Batı Çalışma Grubu ile ilederken, “Hükümetin, gönderildiği, ancak görevli gili tüm belgelerin gönderilMGK’nin ve zamanın lerin isim ve rütbelerinin yer mesi Genelkurmay Başkanlıbaşbakanı Necmettin Eraldığı bir CD’nin gönderil ğı’ndan istenmiştir. Bu yazıya bakan’ın emir ve talimatmediği bildirildi. cevaben 06 Mart 2012, 14 Mart larını uyguladım, suçsuGenelkurmay Başkanlığı’nın 2012 ve 3 Nisan 2012 tarihli yazum. Amacımız hükümeinternet sitesinden yapılan zılar ile istenen belgelerden açıklamada, “Emekli Orgene mevcut olanlar savcılığa gönti yıkmak değil, tersine ral Bir’in, Ankara’da karşılan derilmiştir. Aynı haberde yer irtica terörüne karşı koması konusunda Genelkur verildiği şekilde, görevlilerin rumaktı” dedi. Emekli Almay Başkanlığı’ndan herhan isim ve rütbelerinin yer aldığı bay Oğuz Kalelioğlu ise tugi bir talebi olmamıştır” ifade bir CD gönderilmemiştir.” tuklama kararının ardından Bir’e dönerek “Hepsi senin yüzünden oldu. O bakan’a ve hükümete suevrakların altına imza nulmuştur. Hükümet taatmasaydın bu arkadaşrafından alınan MGK kalar tutuklanmayacaktı” rarlarının esas amacı müÖzel yetkili savcı Mustafa Bilgili’nin 12 Nisan’da 5 ilde gerçekleştirdiği diye tepki gösterdi. vekkilimize isnat edilen 28 Şubat operasyonunun ilk dalgasının adli süreci dün tamamlandı. PaBir, dün sabaha karşı suçlamanın tam aksine, zar sabahı adliyeye sevk edilen 13 şüpheliden 12’si, savcılık sorgusunun tutuklanırken adliyedeki irticai teröre karşı mevcut ardından “darbeye teşebbüs” suçlamasıyla tutuklanmaları istemiyle sorgusunda Batı Çalışma hükümeti korumak için mahkemeye sevk edildi. Emekli Astsubay Ahmet Tarık Yelkenci ise savGrubu’nu kendisinin kurgerekli tedbirlerin alıncılık tarafından serbest bırakıldı. Şüphelilerin sorgusunu yine Nöbetçi duğunu kabul etti. “Talimasıdır. Dönemin başbaAnkara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Yargıcı Mustafa Karatay yaptı. Yargıç matları ben verdim, astkanı Necmettin Erbakan, Karatay, yaklaşık 20 saat süren adliye sürecinin ardından dün sabah larım gerekli çalışmaları 6.00’da emekli Orgeneral Çevik Bir, emekli Tuğgeneral Ünal Akbulut, kendi isteği ile istifa etyaparak belgeleri önüemekli Kıdemli Albay Serdar Çelebi, emekli Albaylar Yüksel Sönmez, miştir. Dönemin CumYahya Cem Özarslan, Ruşen Bozkurt, Oğuz Kalelioğlu, Cengiz Çetinkaya me getirdi. Ben de altına hurbaşkanı Süleyman Deve Alican Türk’ü “kuvvetli suç şüphesi” ve “kaçma ihtimalini” gerekçe imza attım. Ancak iddia mirel’in hükümeti kurma göstererek tutukladı. Emekli subaylar Ümit Şahintürk ile Necdet Batıran edildiği gibi BÇG, dönegörevini Mesut Yılmaz’a ve Hamza Özaltun ise serbest bırakıldı. Soruşturma kapsamında gözaltımin hükümetini düşürvermesi nedeniyle hüküna alınan 29 emekli askerden 18’i tutuklanmış oldu. mek için kurulmamıştır, met değişikliği olmuştur. bu yönde çalışma yapŞayet, Tansu Çiller ile Ermamıştır” diyen Bir, darbeye sabit ikametgâhı nedeniyle tu mak amacı ile kurulmuştur. bakan arasındaki protokol geteşebbüs suçlamasını da reddet tuksuz yargılanmak istedi. Bu grup tarafından alınan ted reği Tansu Çiller başbakan olti. Bir, “Hükümetin, Milli GüBir, avukatı Vahap Bozkurt ile birlerle ilgili olarak yapılan saydı, mevcut hükümet görvenlik Kurulu’nun ve zamanın birlikte, BÇG’nin MGK kararla tüm çalışmalar ve hazırlanan evine devam edecekti. Hükübaşbakanının (Necmettin Er rı kapsamında kurulduğuna işaret belge ve raporlar belli bir sil metin bilgisi ve talimatı dışınbakan) emir ve talimatlarını uy ederek şu değerlendirmeleri yap sileyi takiben Genelkurmay da yasal olmayan hiçbir iş ve işguladım. Suçsuzum” diyerek tı: “BÇG, bu kararları uygula Başkanı’na ve o kanalla Baş lem yapılmamıştır.” GENELKURMAY’DAN AÇIKL AMA ‘Belge gönderdik’ Aynı hâkim tutukladı ACZMENDİLER YİNE ORTAYA ÇIKTI ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 28 Şubat soruşturmasına müdahil olmak isteyen Aczmendiler, Ulus’taki Hacıbayram Camisi’nde toplanarak, Ankara Adliyesi’ne yürümek istedi. Arasında Müslüm Gündüz’ün de bulunduğu Aczmendiler, polisin izin vermemesi üzerine, cami avlusunda oturma eylemi yaptı. Yaklaşık 300 kişilik Aczmendi grubu, önce Hacı Bayram Camisi’nde öğle namaz kıldı. Namazın ardından yürüyüşe geçmek isteyen grup, polis engeliyle karşılaştı. Polis tarafından durdurulan Aczmendiler, cami avlusunda oturma eylemi başlattı. 28 Şubat döneminde Fadime Şahin ile basılan Aczmendi lideri Müslüm Gündüz, 28 Şubat’ın mağdurlarının kendileri olduğunu iddia etti. Gündüz, “Biz bu davaya müdahil olmak istiyoruz. Avukatımız aracılığıyla müdahillik dilekçemizi gönderdik. Ancak savcı kabul etmemiş. Kimin savcısı, kimden maaş alıyor. Demek ki 28 Şubat süreci devam ediyor. Polis izin verene kadar bir hafta burada cami avlusunda oturma eylemi başlatıyoruz. Eğer yine de izin verilmezse bir hafta sonra değerlendirme yapacağız” dedi. Grup, Müslüm Gündüz’ün elini öpmek için de birbirleriyle yarıştı. BİRİNCİ ERGENEKON DAVASININ GİZLİ TANIĞININ İDDİASI: Fehriye’yi Kocadağ yerleştirdi HATİCE TUNCER Birinci Ergenekon davasında ifade veren gizli tanık Dilovası, Susurluk’ta devletmafyasiyaset üçgenini ortaya çıkaran kazada ölen Hüseyin Kocadağ ile ilgili iddialarda bulundu. Dilovası, suikastta rol alan Fehriye Erdal’ın Sabancı Center’a girmesinde referans olduğunu öne sürdü. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve Aydınlık gazetesi yazarı Hikmet Çiçek’in avukatı Osman Aydın Şahin, gizli tanıklara itibar edildiği gerekçesiyle reddi hâkim talebinde bulundu. Talep reddedildi, avukat hakkında suç duyurusunda bulunulması kararlaştırıldı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi yerleşkesi bitişiğindeki salonda görülen davanın 219. duruşmasında görüntüsü ve sesi bozularak salondaki perdeye yansıtılan gizli tanık Dilovası’nın ifadesi dinletildi. Gizli tanık Dilovası, 9 Ocak 1996’da Sabancı Center’ın 25. katında Sabancı Holding Yönetim Kurulu üyesi Özdemir Sabancı, AŞÇILAR TAHLİYE OLUNCA AÇ KALDI İstanbul Haber Servisi Silivri Açık Cezaevi’nde kalan 390 hükümlüden 259’u Denetimli Serbestlik Yasası’ndan yararlanınca dün yemek çıkarılamadı. Bu yüzden dün Ergenekon davasının görüldüğü duruşma salonunda görevlilere yemek çıkarılamadı. İkinci Ergenekon davasının görüldüğü Silivri Cezaevi Yerleşkesi bitişiğindeki duruşma salonunda öğle aralarında verilen yemek, aşçı hükümlüler tarafından yapılıyor ve görevlendirilen hükümlüler tarafından servisleri yapılıyordu. Çay ve tost servisi ise yasadan yararlanamayan az sayıdaki hükümlü tarafından yapıldı. Silivri Kapalı Cezaevi’nden de 399 kişi tahliye oldu. ToyotaSa Genel Müdürü Haluk Görgün ve başkanlık sekreteri Nilgün Hasefe’nin öldürülmesine ilişkin iddialarda bulundu. Dilovası, “Dönemin terörle mücadeleden sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ, Fehriye Erdal’ın Sabancı Center’a çaycı ya da temizlik görevlisi olarak yerleştirilmesinde 1. derecede rol aldı. Kocadağ, Fehriye Erdal’ın Sabancı Center’a girmesi için referans oldu” şeklinde iddialarda bulundu. Sabancı suikastının DHKPC örgütü tarafından yapıldığına inanmadığını ifade eden gizli tanık Dilovası, Şubat 1999’da “Karagüm rük Çetesi” tarafından Afyon Cezaevi’nde öldürülen olayın tetikçisi Mustafa Duyar’ı Hatice Albay adıyla tanınan MİT görevlisinin ziyaret ettiğini belirtti. Dilovası, “Hatice Albay’ın ifadesine başvurulması durumunda Sabancı suikastına ilişkin bilgilere ulaşılabileceğini düşünüyorum” dedi. Dilovası, Gazi Mahallesi’nde 12 Mart 1995 tarihinde Alevi yurttaşlara ait bir pastane ve kahvehanelerin taranması ve çok sayıda yurttaşın öldüğü olaylara ilişkin şu iddialarda bulundu: “Ben Bayrampaşa Cezaevi’ndeydim. Cezaevinde DHKPC örgütü sorumlusu Şadi Özpolat benden bir cep telefonu bulmamı istedi. Ben de buldum. Özpolat telefonla bir numarayı arayıp Kocadağ ile konuşmak istediğini söyledi.” Dilovası, Özpolat ile Kocadağ arasında şu konuşmaların geçtiğini söyledi: “O sırada Gazi olayları başlamıştı. Özpolat, ‘Polisi saldırtmayın, aksi durumda hesabı sorulacak’ gibi sözler söyledi. Özpolat ‘Olayların başlamasına neden olan kahvehaneleri tarayanlar bulunsun. Barikatlar kaldırılsın, yaralılar tedavi edilsin. Yaralılar, gözaltına alınması’ gibi taleplerde bulundu.” Kocadağ’ın Alevi olması nedeniyle önceleri Emniyette baskı gördüğünü ve zorluklar çektiğini an latan Dilovası, “Daha sonra nasıl karanlık ilişkiler içine girdiği Susurluk’ta ortaya çıktı” dedi. Dilovası’nın Gazi olaylarına ilişkin konuşurken birkaç dakika duraklaması üzerine tutuklu sanık Aydınlık gazetesi yazarı Hikmet Çiçek, söz almadan ve mikrofonsuz konuştu. Bunun üzerine Başkan Özese, “Mikrofona söyleyin, zabıtlara geçsin” dedi. Çiçek “Tanıklar mahkeme heyetinin sorduğu sorulara cevap verirler. Oysa bu gizli tanık eline tutuşturulan kâğıttan okuyor. ‘Dersine iyi çalışmadığını’ söyledim” diye konuştu. Başkan Özese’nin, “Savcılarla ilgili de bir şeyler söylediniz. Onu da tekrarlayın” sözleri üzerine Çiçek, “Savcılar dersini iyi öğretememiş” dediğini açıkladı. Gizli tanık Dilovası ise “Ben kimsenin yönlendirdiği veya yönlendirebileceği bir kişi değilim” dedi. Dilovası, geçen celselerdeki ifadesinde DevSol/DHKPC adına Gebze’deki Dilovası Limanı’nda çeşitli ilişkilere girdiğini, kaçakçılık faaliyetlerinden Veli Küçük’ün pay aldığını öne sürmüştü. Gül: MGK’de imzam yok ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Hollanda ziyareti öncesinde Esenboğa Havalimanı’nda gazetecilerin “28 Şubat döneminde MGK’de alınan kararların altında bakan olarak imzanız vardı. Bu konuda ne söyleyeceksiniz” sorusuna “O dönem bakandım, ama MGK üyesi değildim. İmzam yok” diye yanıt verdi. Gül, “Demokrasiye müdahale edilen bir ara dönem yaşamıştır Türkiye. Böyle bir ara dönemin hukuki olarak incelenmesinden tabii bir şey olamaz” dedi. Gül’ün sözlerini değerlendiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise şunları söyledi: “Sayın Cumhurbaşkanı müdahil olmayacaksa, bilgisinin olmadığını söylüyorsa aksini iddia etmek doğru değil. Ayrıntıları o dönem bakanlık yapan Sayın Gül herhalde benden iyi bilir.” C MY B C MY B