19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 NİSAN 2012 SALI [email protected] 16 KÜLTÜR 100. yaşını kutlamaya hazırlanan İBBŞT de ne yazık ki yine bir deprem yaşanıyor Yine mi politik baskı? ağdaş Türk tiyatrosunun temelleri İstanbul Şehremini Operatör Cemil Paşa tarafından 1914’te kurulan Darülbedayi ile atıldı. 1931’de Şehir Tiyatrosu adını alan Darülbedayi bugün 98 yaşında... 2014’te 100 yaşını doldurmaya hazırlanan bu köklü sanat kurumunda şu günlerde ne yazık ki yine bir deprem yaşanıyor. Çünkü, görünen o ki, bürokrasi yine sanata müdahale ediyor; Belediye Meclisi, Şehir Tiyatroları Yönetmeliği’ni bu kurumda çalışanları adeta yok farz ederek değiştiriyor ve onaya sunuyor. Burada sorulması gereken soru: Şehir Tiyatroları özerk değil midir? Bağımlı bir kurum mudur? Bir şube müdürlüğü müdür? Ya da, tamamen böyle bir yapıya mı dönüştürülmek isteniyor? Muhittin Üstündağ gibi ileriyi gören bir belediye başkanı tarafından 1927’de Şehir Tiyatrosu’nun başına getirilen Muhsin Ertuğrul’un, bu değerli kurumu, dolayısıyla sanatı, siyasi baskılardan uzak tutmak için her dönemde verdiği mücadele Şehir Tiyatroları tarihinde yerini alır. Yazma Rekortmeni Ülkü Tamer, geçenlerde köşesinde “Ortalık Barbara Cartland’lardan geçilmiyor” diyerek tatlı diliyle iyice ticarileşen kitap piyasasını eleştirdi. Gerçekten Cartland türü romancıların sayısında son yıllarda patlama oldu. Kitap eklerinin ilan sayfaları ile kitapçı masa ve raflarının en göze çarpan yerlerini onlar dolduruyor artık. Çok işlenmiş bildik konular, klişe tipler, ruhsuz sözde aşklar edebiyatı köşelere iteliyor. Bu tür romanlarla başlayıp okumaya ısınanın giderek daha iyi kitaplar aradığını düşünürdüm eskiden ama baktım, bir adım öteye gidemeyenler çok. Çünkü dili, anlatımı bozuk, bakışı son derece sığ bir romanın okuru geliştirmesi olanaksız. Son birkaç yıldır çeviri vampir romanları da kapladı piyasayı ve kapışıldı. Bunlar, Cartland tipi ürünün içine biraz fantazya ve güncellik katılmış hali idi. Bizim yerli Cartland’larımız kadın ya da erkek çok iddialı, mağrur ve alınganlar. En küçük eleştiride yüz binlerce okurları olduğunu ileri sürerek savunmaya geçiyorlar. Kendi yeteneklerinden de asla kuşku duymuyorlar. Çünkü arztalep sorununu kavramış, çözmüşler. Onlar durmadan yazıyor, yayınevleri de iyisine kötüsüne bakmadan basıp bol bol satıyor. Kimseye sen yazma, kötü yazıyorsun diyecek halimiz yok, üstelik okurun arzusuna göre yazmak zordur, edebiyat dışı bir ustalık biraz da ticari kafa gerektirir. Okuma yazması kıt kişilerin sıradan hayal ve özlemlerine karşılık verebilmeyi herkes beceremez. ??? Türe adını veren Barbara Cartland bu işin piridir. Peri masalı çeşitlemeleri olan ve birbirine benzeyen romanlarıyla 1960’larda pembe roman kraliçesi olarak ün yaptı. Üretkenliğini ve görülmemiş yazma hızını yıllarca sürdürdü. Karakterleri daha çok içinden geldiği İngiliz üst sınıfındandır. Şık, masum ve uysal kadın kahramanları çekicidir. Bir erkeği mutlu etmek ve elde tutmak için sevecen, sevimli ve merhametli olmak gerektiğine inanırlar. Cartland’ın ahlak kurallarına uygun, gerçek hayatla bağlantısı sınırlı ve kusurlu romanları moral ve umut vericidir. Romantizm içinde gerçekçi ve pratik olmayı özendiren konularının özeti de şudur: Aşk her şeyi fetheder ve tüm engelleri yener. Genç bir kadın olarak son derece cazip olmasına rağmen, Cartland zarafetle yaşlanmayı reddetti. Yaşı ilerledikçe abartılı giyimi ve tuhaf makyajıyla “egzotik” birine dönüştü. Pembe şifon elbiseleri, gösterişli şapkaları ve kolundan düşürmediği süs köpeği ile sık sık haber ve alay konusu oluyordu. Ölümünden kısa süre önce çekilen fotoğraflarında, neonlu yeşil farlara bulanmış örümcek kirpikli gözleri ve ruj yemiş gibi görünen ağzıyla kendisinin ve yaptığı işin karikatürü gibi görünüyordu. Yirmi yaşında yazmaya başlayan Cartland, 2000 yılında 99 yaşında ölene kadar 723 kitap yayımladı, 40 dile çevrildi, en az 1 milyar kopya sattı. Sürekli seksi, güzel kız ve yakışıklı, zengin erkeğin aşk öyküsünü anlattı. İffetli kızın saf aşkını kutsadı ve onu sevdiğiyle evlendirip sonsuza dek mutlu yaşattı. Kitapları serada büyümüş, okuma zevki ve alışkanlığı tam gelişmemiş genç kız ve kadınlar için ayrılmış raflarda yer aldı. Eğer yazarlığın değeri satmakla ölçülseydi dünyanın en büyük ve önemli yazarlarından biri o olurdu. Oysa en çok kitap yazan kişi olarak Guinness Rekorlar Kitabı’nda yer almış olmasına rağmen hiçbir zaman değerli bir edebiyatçı sayılmadı. Büyük bir servete sahip oldu, ama yazarlığıyla saygınlık kazanamadı. Ç ? Muhsin Ertuğrul, bu değerli kurumu, dolayısıyla da sanatı siyasi baskılardan uzak tutmak için her dönemde mücadele vermişti. Ertuğrul, “Nedense her yasa tasarısında tiyatronun öncülüğünden ürkülüyor. Baskı üstüne baskı yapmak; yazarın, sanatçının ağzına kilit üstüne kilit vurmak hatıra geliyor” demişti. Muhsin Ertuğrul, “Nedense her yasa tasarısında tiyatronun öncülüğünden ürkülüyor. Baskı üstüne baskı yapmak; yazarın, sanatçının ağzına kilit üstüne kilit vurmak hatıra geliyor” derken kuşkusuz tiyatronun ilerici yapısına gönderme yapar. Her fırsatta yineler bu bakışını: “Kurulduğu günden bu yana tiyatrolar hürriyetlerini, özgürlüklerini muhafaza etmişlerdir. Her tiyatro, örgüt bakımından bazı yerde devlete, bazı yerde belediyeye bağlıdır ama, işine ve idaresine sanatçılardan gayrisi burnunu sokmamıştır. Çünkü tiyatro, Aristophanes zamanından beri topluma ön Muhsin Ertuğrul İnsanlıkla bağımlı Onun bu duruşu altında yatan temel düşünceyi Sabahattin Eyüboğlu şu sözlerle açıklar: “Yalnız insanlıkla bağımlı olan tiyatro herhangi bir öğreti ya da politikanın buyruğuna girdi mi sanat olmaktan çıkar, dolayısıyla etkin ve eğitici olmaktan da… Çağımızda ve yurdumuzda ağır basan politika, tiyatroyu bir sırat köprüsü haline getirmiş, bu köprü üstünde Muhsin Ertuğrul’un yaşantısına sık sık bir dram gerginliği kazandırmıştır.” (1) derlik eder... Hiçbir devirde tiyatro, bu hükümet dışı eleştirme, denetleme yönünü kaybetmemiştir. En koyu istibdat altında bile tiyatro her yerde; her zaman hürriyetini korumuştur.” (2) İhtisas ve ihtiras işi Görülen o ki, tiyatro ve yönetim ilişkisinde dünden bugüne değişen pek bir şey yok ülkemizde... Bu bağlamda, 1958’de, Haldun Taner’in “Tercüman”da çıkan bir röportajda söyledikleri de bugün yaşananlara bakıldığında güncelliğini yitirmemiş bir belgedir: “Tiyatro alanı idari mevzuattan değildir. Bir ihtisas, bir aşk, bir ihtiras işidir. Onu bizim Şehir Tiyatrosu’na yaptığımız gibi bürokrasi kalıplarına sokmak (….), eser seçimlerinde idari yaranmaların tesirinde kalmak sureti ile bir sanat mabedi halinden çıkarıp (….) soysuzlaştırmak, hataların en büyüğü olmuştur. Ona eski hüviyetini vermek istiyorsak işin ehli insanları seçerek, imkân nispetinde idari bağımsızlığa kavuşturmalıyız. Tüzük değiştirmekle değil, zihniyet değiştirmekle başarıya ulaşılabilir.” (3) Evet, başka söze gerek var mı? Belediye Meclisi büyük bir iyi niyetle (!) kurumu daha da geliştirmek için yeni bir yönetmeliğin gerekliliğine inanıyorsa (ki aslında yapılması gereken yasa çalışmalarıdır), bu iş tepeden inme değil, o kurumun atardamarı olan sanatçılarla ortak bir zeminde gerçekleştirildiği takdirde bir anlam ifade edecektir. Bu hususta Belediye Başkanlığı’nın söz konusu yönetmeliği onaylamadan gerekli değerlendirmeleri yapacağına inanıyorum. İnanmak istiyorum. (1)Sabahattin Eyüboğlu “60 Yıl Tiyatro”, Muhsin Ertuğrul Türk Tiyatrosunda Altmış Yıl, Aralık 1969. (2)Muhsin Ertuğrul “Perde Açılıyor” Türk Tiyatrosu, Ekim 1965. sayı 364. (3)Haldun Taner,”Bir Şehir Tiyatrosu Vardı”, (röportajı yapan Ayhan Hünalp) Tercüman Gazetesi, 29 Nisan 1958. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ŞEHİR TİYATROLARI ŞT’NİN YENİ YÖNETMELİĞİNİ İBB BAŞKANI KADİR TOPBAŞ’IN VEKİLİ İMZALADI ‘İntiharın Genel Provası’ Bursa’da Kültür Servisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İBBŞT) Duşan Kovaçeviç’in yazdığı, M. Nurullah Tuncer’in yönettiği “İntiharın Genel Provası” adlı oyunla Bursa seyircisinin karşısına çıkıyor. 2009 yılından beri İBB Şehir Tiyatroları sahnelerinde perde açan oyun, bugün saat 20.00’de, Bursa Nilüfer Belediyesi Nâzım Hikmet Kültürevi’nde sahnelenecek. Emir Kusturica’nın yönettiği “Underground” (Yeraltı) filminin senaristi olarak da tanınan Kovaçeviç, “metafizik komedi” türündeki oyunda, Tuna Köprüsü’nde intihar etmek isteyen bir mimarı ele alıyor. Oyunda Bora Seçkin, Serhat Mustafa Kılıç, İbrahim Can ve Bennu Yıldırımlar rol alıyor. Yönetmelik TBMM’nin gündeminde... CEREN ÇIPLAK BU YIL ÇEKİLECEK ‘BAŞYAPIT’IN YÖNETMENİ DEEPA METHA Al Pacino, Matisse’i oynuyor Kültür Servisi Ünlü Amerikalı oyuncu Al Pacino, çekimine bu yıl içinde başlanacak olan “Başyapıt” adlı filmde Fransız ressam ve heykeltıraş Henri Matisse’i (18691954) canlandırmaya hazırlanıyor. Hint asıllı Kanadalı yönetmen Deepa Mehta’nın yöneteceği filmin, Matisse’in, bakıcısı, modeli ve esin perisi Monique Bourgeois ile ilişHenri Matisse kisine odaklanacağı belirtiliyor. Al Pacino Senaryosu Donald Martin taraFransa’nın Vence kentinde fından kaleme alınan “Başyapıt”ın yeniden karşılaşmış ve sanattam olarak hangi tarihlerde çekileceği belli ol çıya bu kentteki Rosaire Şapeli’nde gerçekleşmadığı gibi, Monique Bourgeois’yı kimin oy tirdiği çalışmada esin vermişti. nayacağı da henüz belirlenmedi. Aralarındaki büyük yaş farkına karşın, o döFilmin yönetmeni Deepa Mehta, “Ateş”, nemde birçokları Matisse ile genç kadının bir iliş“Toprak” ve “Su” adlı filmlerden oluşan ve ki yaşadıklarını ileri sürmüş, ancak Monique BoHindistan’daki politik ve toplumsal mücadele urgeois sonradan bu ilişkinin platonik olmaktan leri ele alan üçlemesiyle pek çok ödüle değer gö öteye geçmediğini söylemişti. 2005 yılında rülmüştü. ölen Bourgeois, 1992’de yapılan bir söyleşide, Modern resmin en büyük ustalarından Matisse “Onun bana âşık olduğunu hiçbir zaman fark ile Bourgeois tanıştıklarında, Matisse 72, Bo etmedim. Doğrusu, ben onun torunu ya da urgeois ise 21 yaşındaydı. Bourgeois daha son esin perisi gibiydim, ama o her zaman tam bir ra Dominiken rahibesi olmuş, ama Matisse’le beyefendiydi” demişti. stanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın (İBBŞT) yönetimini sanatçılardan belediye bürokratlarına devreden yeni yönetmelik, İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetkililerinden edindiğimiz bilgiye göre, İBB Meclisi 1. Başkan vekili Ahmet Selamet tarafından imzalandı. Bu arada, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın Kültür Danışmanı Ayşenur Özturanlı da istifa ettiğini açıkladı. İBBŞT’nin aralarında Gencay Gürün, Başar Sabuncu, Erol Keskin, Hayati Asılyazıcı’nın da bulunduğu eski genel sanat yönetmenleri de yeni yönetmelikle ilgili olarak yarın Beyoğlu Lush Hotel’de bir açıklama yapacak. Eski İBBŞT Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya da bundan sonraki adımın hukuksal süreç olduğunu belirterek “Ustalarımızdan devraldığımız ŞT’yi koruma yönünde kararlılığımızı sürdüreceğiz” dedi. İ leri Bakanı İdris Naim Şahin tarafından yazılı yanıtlanması istemiyle TBMM Başkanlığı’na iki ayrı soru önergesi verdi. ANKA haber ajansının haberine göre Tamaylıgil, önergesinde Günay’a “Bürokrasinin sanata hükmetmesini ülkenin kültürel geleceği açısından doğru buluyor musunuz” diye sordu. Tamaylıgil, ŞT’nin yeni yönetmelikle “Sanatın siyasallaştırılarak adeta idam edileceğine” ilişkin kamuoyunda ciddi endişeler bulunduğunu belirtti. vesayet altına alınamaz’ Devlet Tiyatrosu Sanatçıları Derneği de (DETİS) yönetmelik değişikliğine ilişkin yazılı açıklama yaptı. “İBB Şehir Tiyatroları AKP ideolojisinin vesayeti altına alınamaz” denilen açıklamada, “Muhafazakâr Sanat’ anlayışlarının karşısına: ‘özgür, özerk, özgün’ sanat anlayışımızla dikiliyoruz” vurgusu yapıldı. Açıklamada bu uygulamanın önce Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları ile başladığı, “Ödenekli Sanat Kurumları”nın da aynı ideolojinin vesayeti altına alınacağı vurgulandı. Yasalarda ya da yönetmeliklerde iktidarın kendi ideolojisine uygun düzenlemeler ve değişiklikler yapma amaçlarının “dindar ve kindar bir toplum yetiştirmek” olduğu belirtildi. ‘ŞT K A M İ L M A S A R A C I CHP’den soru önergesi CHP Genel Sekreteri ve İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil, yeni yönetmelikle ilgili olarak Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve İçiş K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K Berfin Aksu ‘Parlayan Yıldızlar’serisinde ? Kültür Servisi İş Sanat, “Parlayan Yıldızlar” adlı yeni konser serisiyle genç yetenekleri sanatseverlerle buluşturmaya başlıyor. Projenin ilk konserini bugün Teşvikiye’deki Milli Reasürans Salonu’nda 14 yaşındaki genç keman yıldızı Berfin Aksu verecek. Saat 20.00’de gerçekleşecek konserde genç kemancı Aksu’ya piyanoda Hande Baykal Avcıoğlu eşlik edecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle