19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 NİSAN 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 31. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ’NİN ARDINDAN 17 Free Jazz Flamenco ? Kültür Servisi Günümüzün tanınmış flamenko piyano virtüözlerinden Dorantes ve grubu, bu akşam Cemal Reşit Rey’de (CRR) İstanbullu sanatseverlerle buluşacak. Dorantes’e, Joaquin Grilo ise dansıyla eşlik edecek. Çoban flütü, piyano, bas ve İspanyol ateşini bir araya getiren Free Jazz Flamenco’nun başlama saati 20.00. Zehirli ‘güzellik’ Eşcinsel Palmiye ödüllü filmin yönetmeni Oliver Hermanus festivalin konuğuydu ğunluk üzerinde tahakküm kuran beyaz Güney Afrikalıların, artık kendi koydukları kuralların; yani çoğunluğun altında ezildiğini de görüyoruz” şeklinde anlatıyor yaşananları, gerisini ondan dinleyelim... “Skoonheid” Cannes’da yarışan ilk Afrikanca film olma özelliği taMELTEM YILMAZ şıyor. Peki Güney Afrikalı izleOliver Hermanus üney Afrikalı yönetmen Oliver yici ve eleştirmenler nasıl karşıHermanus’un, 2011 Cannes ladı filmi? Film Festivali’nde “ Queer Filmin uluslararası arenada da Palm” (Eşcinsel Palmiye) ödülüne değer görülen fil ödül almasının ardından Güney Afrikalı eleştirmenmi “Skoonheid” (Güzellik), İstanbul Film Festiva ler, filmi beğenmeleri gerektiği yönünde üzerlerinde li kapsamında izleyiciyle buluştu. Aldığı ödülden de adeta baskı hissettiler. İzleyici ise bazı görüntülerden anlaşılacağı üzere bir eşcinsel sineması örneği olan rahatsız oldu. Filmi genellikle gençler beğendi, çünfilm, Güney Afrika’da yaşayan, beyaz, evli, orta yaş kü onlar artık bu tür konuların konuşulabilir olmasını istiyorlar. Filmde, François’nın Christian’a hissettikleri üzerinden adeta “felaketine” tanık oluyoruz. Filmde özellikle hangi kavramın peşine düştünüz? Aile, evlilik, eşcinsellik gibi kavramlara tek tek bakmak yerine, hepsini “güzellik” kavramı altında vermeye çalıştım. Çünkü medya, içinde yaşadığımız kültür ve toplum, bireye sürekli güzellik kavramının ne olduğunu dikte ediyor. Bu durumda birey de güzelin ne olduğuna kendi bakışıyla karar veremiyor. François’nın da güzel olarak algıladığı ve yalnızca bu nedenle arzuladığı Christian, onu yıkıma götürüyor. Bu durumda güzellik zehirli bir şey haline geliyor, yalnızca onu elde etmeye takıntılı oluyorsunuz. Francois gerçek bir röntgenci ve seyirci de bir süre sonra bu röntgenciliğin parçası oluyor. Bu durum seyircinin Francois’ya yönelik empatisini arttırıyor mu? Aslında izlediğiniz her filmde zaten röntgencisinizdir. Ben yalnızca röntgencilik halini daha da vurguladım. Evet, seyircinin Christian’a Francois’nın gözünden bakmasının empatiyi arttırdığını üzeri François’nın hikâyesini konu alıyor. düşünüyorum. Filmde, kodlanmış kurallar üzerinden yürüttüğü ya Bir röportajınızda “Seyirci down sendromşantısından bunalan ve kendini baskı altında hisseden ludur, onu eğitmek gerekir” şeklinde bir ifadeniFrançois, cinsel kimliği ve yönelimlerini bastırmaya zi okudum. Biraz açar mısınız? bir son vererek arkadaş grubuyla eşcinsel ilişkiler yaBunu aslında Güney Afrikalı seyirci için söyşamaya başlıyor, ancak bu onu tatmin etmiyor. Aile lemiştim. Klasik Güney Afrikalı seyirci genellikle dostlarının “güzel” oğlu Christian’ı gözüne kestiren alışageldiği türden filmler izlemek ister, sürprizFrançois, gözü dönmüşlüğün, nefretin ve hırsın; lere açık değildir. Benim de filmime yönelik bu âcizliğe ve yıkıma dönüşmesini gözler önüne seriyor. tür beklentileri oldu, Christian gelip François’yı Yönetmen Hermanus, “Filmde, bugüne kadar ço öldürmeliydi onlara göre... Ankara DOB’un sahneleyeceği eser, padişahın hapis hayatı yaşadığı Çırağan Sarayı’nda tanıtıldı ? Filmiyle güzellik kavramını masaya yatıran Hermanus “Bireye sürekli güzellik kavramının ne olduğu dikte ediliyor. Filmde François’nın güzel olarak algıladığı ve yalnızca bu nedenle arzuladığı Christian, onu yıkıma götürüyor. Güzellik zehirli bir şey haline gelince onu elde etmeye takıntılı oluyorsunuz” diyor. G Dünya Sanat Günü İsveç’te kutlandı ? Kültür Servisi Leonardo da Vinci’nin doğum günü varsayılan 15 Nisan, Türkiye ile birlikte İsveç’te de “Dünya Sanat Günü” olarak kutlandı. Kültür Bakanı Lena Adelsohn Liljeroth, International Assocation of Art Europa (IAA) Başkan Yardımcısı Pontus Raud ve Müze Müdürü Daniel Birnbaum’un katıldığı kutlamalar kapsamında, Raud tarafından Bedri Baykam’ın mesajı okundu. Film festivalini 140 bin sinemasever izledi ? Kültür Servisi İKSV tarafindan, Akbank sponsorluğunda düzenlenen 31. İstanbul Film Festivali, önceki gün sona erdi. İki hafta boyunca 7 sinemada, 522 seansta, 22 bölümde, 52 ülkeden 232 yönetmenin 220 filminin gösterildigi festivali, toplam 140 bin sinemasever izledi. Festival boyunca yüzde 70 dolulukla geçen film gösterimlerinin yanı sıra festival konuklarının katılımıyla renklenen 12 sinema dersi ve söyleşi hayata geçti. ‘V. Murad’ bale sahnesinde... SİBEL ÇORBACIOĞLU ULUSAL YARIŞMANIN EN İYİ İKİ FİLMİ ‘YERALTI’ VE ‘TEPENİN ARDI’ ÖN SIRALARI ALDI Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin, Padişah V. Murad’ın hayatını anlattığı bale eseri, önceki gün Çırağan Palace Kempinski İstanbul’da düzenlenen basın toplantısıyla tanıtıldı. V. Murad’ın torunu Osman Osmanoğlu ve V. Murad’ın kızı Hatice Sultan’ın torunu gazeteci yazar Kenize Murad ve yine V. Murad’ın torunlarından Resan İris’in de katıldığı toplantının Çırağan Sarayı’nda yapılmasının özel bir nedeni ve önemi vardı. 30 Mayıs 1876’da tahta çıkan ve geçirdiği sinir buhranlarından ötürü sadece 93 gün tahtta kalabilen V. Murad, aynı yıl tahttan indirilerek, 28 yıl Çırağan Sarayı’nda hapis hayatı yaşamıştı. Baleden dört bölümün sunulduğu toplantıda konuşan Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengim Gökmen, DOB tarihinde ilk defa bir padişahın özgün besteleri kullanılarak bir eser ortaya çıkarıldığını belirtti. Gökmen, “V. Murad, tarihin derinliklerinde kalmış, trajik bir hayata sahip. Bu baleyle daha geniş kitleler onun hayatını ve sanatını tanıma şansını yakalayacak” dedi. V. Murad Balesi’nin padişahın kendisine ait olan bestelerinin düzenlemesini müzikolog Emre Aracı ve Orkestra Şefi Bujor Hoinic yaptı. Balenin librettosu Aracı’ya, koreografisi ise Armağan Davran ve Volkan Ersoy’a ait. V. Murad Balesi’nin prömiyeri 3 Mayıs 2012 tarihinde Ankara Devlet Opera ve Balesi Opera Sahnesi’nde yapılacak. Özgürlükçü bir soluk MEHMET BASUTÇU u iyi haberleri neredeyse iki yıldır bekliyorduk. Sevindik. Türk sine? Zeki Demirkubuz ması, olgunluk çağına doğru sağlam adımlarla, farklı açıgibi ustaların olgunluk lımlarla ilerliyor. dönemi yapıtlarının Zeki Demirkubuz gibi yoğun tadı yanında, usta yönetmenlerin olgunluk dönemi yapıtlarının yogenç sinemacıların ğun tadı yanında, genç sidüzeyli denemelerinde nemacıların düzeyli deneözgürlükçü bir soluk, ‘Yeraltı’ melerinde alabildiğine özbilinçli bir tavır, gürlükçü bir soluk, bilinçli bir tavır, yenilikçi bir sineToplumsal ve geleneksel maçist baskının ya yenilikçi bir sinemasal masal yaklaşım var. da geniş anlamda mahalle baskısının, Kürtçe ya yaklaşım var. İlk filmlerin o tedirgin heda Türkçe fark etmez, her dilde var olduğunu da yecanı gerisinde donanımlı incelikle anımsatan Tayfur Aydın, filminin çarbir kararlılık seziliyor. 20002010 yılları arasında ya pıcı son bölümünü, 30 yıldır hep karşımıza çıkan o şanan yeniden doğuşun ardından gelen ‘dağınık karlı dağların kahredici beyazlığında çekmeseydi ne patlama’, kısa bir durgunluk dönemi yaratmış, kuş iyi olurdu! kular doğurmuştu. Ancak, bu durgunluğun bir duDoğu Anadolu’daki yüksek tepelerinin yeşerdiği döraksama değil, yapıcı bir soluklanma devri olduğu bu nemler de vardır elbette. Kıyımın tanığı Ermeni kögün kanıtlanmış oluyor. kenli Kürt anaya, örneğin sağanak yağmurlu bir bahar gününde gömülecek toprak aramak, daha da çarutarlı bir ödül listesi pıcı olmaz mıydı? 31. İstanbul Film Festivali ulusal jürisini, bu sapannes listeleri açıklanıyor tamayı belirgin kılan özenli çalışmasından dolayı kutlamak gerekir. Ulusal yarışmanın en iyi iki filmi olan Türk sinemasının yeniden yükselen çizgisinin, bu “Yeraltı” ile “Tepenin Ardı”nın ön sıraları alması, perşembe açıklanacak olan Cannes Festivali listeleİstanbul’a gelen yabancı eleştirmen ve festival seçi rine de yansıması bekleniyor. Reha Erdem ile Yecilerinin ortak görüşleriyle de örtüşüyordu. şim Ustaoğlu’nun “Belirli Bir Bakış” bölümünde yer Zeki Demirkubuz, sunduğu estetik bütünlüğün almaları sürpriz olmayacak. Altın Palmiye yarışına Nutartışılmazlığı ötesinde, en olgun, en tutarlı, en özen ri Bilge Ceylan’dan sonra katılacak yeni bir isim de li filmini imzalamıştı. Emin Alper, incelikli senar er ya da geç mutlaka gelecektir. yosunda irdelediği bir dizi güncel soruna, özellikle ‘yaBu arada Zeki Demirkubuz, Cannes’dan gelen “Filnı başımızdaki düşman’ sarmalına değinirken ser minizi temiz ve iyi bir kopyadan izleyerek karar gilediği özgünlüğü yalın ve etkin bir sinema diliyle vermek istiyoruz” çağrısına, galiba “Yeraltı”ndaki birleştirince, daha ilk uzun filminde yüksek bir sine Muharrem karakterini anımsatan bir tepkiyle, olumfil çizgi yakalamayı başarmış… lu yanıt vermemiş… Yine de, “Yeraltı”nı yılın ikinTopraklarından, anadilinden ve kültüründen ci yarısındaki büyük festivallerden birinde bulacağıkoparılmanın dramını işleyen, yakın tarihimizle mızdan kuşkum yok. yüzleşmeye davet eden filmlerin içinde, yine bir Ayrıca, filmlerini tamamlayan Erden Kıral ile ilk film olan “İzRêç”, kuşkusuz sinemasal çizgisi Pelin Esmer de uluslararası düzeyde beklenen aden tutarlı olanıydı. lar arasında… B T C C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle