19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 NİSAN 2012 PAZAR 8 İstanbul Y Edirne Y Kocaeli Y Çanakkale Y İzmir PB Manisa Y Denizli PB Zonguldak Y Sinop Y Samsun B Trabzon B Giresun B Y Ankara 19 22 20 19 18 19 19 19 18 20 18 16 18 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y PB PB Y Y Y Y B B B PB PB PB 17 16 10 18 21 19 15 19 14 15 8 8 5 Oslo Y Helsinki K Stockholm K Londra B AmsterdamPB Brüksel B Paris B Bonn B Münih B Berlin Y Budapeşte B Madrid Y Viyana Y HABERLER 8 2 5 12 9 11 11 11 9 9 11 18 10 Belgrad B 11 Sofya Y 9 Roma B 20 Atina A 21 Zürih B 11 Moskova K 2 Aşkabat B 26 Taşkent Y 22 Baku PB 12 Bişkek Y 23 Tiflis B 18 Kahire A 30 Şam Y 21 Ülkemiz geneli çok bulutlu, Marmara, İç Ege, Batı Karadeniz, Doğu Anadolu’nun batısı ile Adıyaman, Muş, Bitlis ve Bayburt çevreleri yağışlı geçecek. Yağışlar, Marmara’nın kuzeyi ile Düzce, Zonguldak ve Bartın çevrelerinde yağmur ve sağanak Akdeniz kıyılarında gök gürültülü sağanak, Erzurum, Ağrı ve Muş çevrelerinde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. Hava sıcaklığı lodosla birlikte ülke genelinde artacak. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Nisan GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada önce laikliğe karşı olanlarla savunanlar diye toplumu ikiye bölerek uygulamaya koydu... Bölücülükteki son ustalığını kesintisiz 12 yıllık eğitimi 3’e bölerek kanıtladı. Bölücü usta; 28 Şubat’ın medyasını, askerini, siyasetçisini… ...3 çarpı 4 yasasını tam gövde destekleyen AKP milletvekillerini kutlamaktan da öteye kutsadığı önceki geceki konuşmasında faşistlikle tanımladı. ??? Eğitimde laikliği temizlemeye üniversitelerden başladı. İlk aşamada üniversitelere öğrencilerin türbanlarıyla ana muhalefetin desteğiylegirmelerini sağladı. YÖK’ü ele geçirdi. Şak diye gelen talimatı tak diye yerine getiren emre amade bir başkan buldu. RTE ve Çankaya’daki AKP’li, el ele verdiler, YÖK’ü AKP’lileştirdiler. İmam hatip liselerinden mezun olanların istediği fakülteye girmelerini sağlamak için YÖK’e katsayıyı kaldırttılar. Sıra ortaöğretime geldi. Parti genel merkezinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın gıyabında hazırlanan 3 çarpı 4 piyasaya sürüldü. Amaç eğitimi daha sağlıklı, daha çağdaş bir düzene getirmek mi? Ne münasebet! “Usta”nın böyle bir iddiası da, niyeti de yok! Tersine amaç, din eğitimini ortaöğretime seçmeli ders adı altında yerleştirmek. İmam hatip ortaokullarını yeniden canlandırmak! Parlamentoda muhalefet, sokakta demokratik kimi kurumlar, medyada aydınlar, sanatçılar direndi. Nafile! ??? Ustanın unutkanlığına mı geldi; orta ve liselerdeki seçmeli din derslerinde Kuran’ı, peygamberin yaşamını 910 yaşlarında bebelerin öğrenmesini zorunlu kılarım diye mi düşündü? Burası “muğlak”. Ama ustanın unutkanlığından yararlanmak isteyen MHP; 3 çarpı 4’e feryat ederken bir yandan ne yapsam da din eğitimi yarışında AKP’nin bir baş önüne geçsem diye düşündü. Kuran ile peygamberin yaşamının seçmeli ders olarak yasaya girmesini önerdi. Hastayım diye mazeret göstererek usta ile görüşmesini ertelediği gün, başka bir ülkenin ikinci sınıf bir temsilcisini kabul eden Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’la buluşmayı beklerken Tahran’da; MHP önergesini haber alan ustada şafak attı. Din sömürüsüne yeni bir halka eklemeyi kurguladığı yasadan MHP yararlanacak! Topu tüfeği yok ama ustanın daha tesirli çoğunluk silahı var. Tahran’dan bir buyruk. MHP önergesi sepete. Kuran ile peygamberin yaşamı AKP önerisi olarak hop yasaya giriverdi. Kuliste, bizim çocuk 5 yaşında, okula nasıl göndereceğiz, diye dertleşen AKP milletvekilleri mi? Genel Kurul’da 3 çarpı 4’ün her maddesini desteklediler! ??? Ne İran’ı, Suriye’yi desteklemekten vazgeçirebildi, ne Batı’nın İran’a ambargosuna karşı koyabildi. Hayali bile cihan değerdeki bağımsız dış politikanın bugün yüz karası bu gelişmeler vızzz gelir tırısss gider ustaya. Çekti mi tetiği, Meclis’teki AKP çoğunluğunun hedefi vuracağını ve yasaları dilediği gibi biçimlendireceğini bilir usta! Gözlerinde yaşlar değil ama ağzında sevinç sözcükleri; yasanın kabul edildiği o gece AKP milletvekillerinin sırtını sizden büyük yok diye okşarken; “Doğrusu bugün çok duyguluyum, çoook” dedi. Eğitimin çarklarını bir kez daha tersine çevirmeyi başarmıştı! ??? AKP milletvekillerine “Bugün bir kez daha tarih yazdınız. Tarihe silinmeyecek bir not düştünüz” diye seslenirken, aslında “Bir kez daha laik eğitimden din eğitimine bir adım daha atarak tarih yazdım” diyordu. Henüz cinsel duyguları bile uyanmamış, aklı sokakta arkadaşlarıyla topaç çevirmeye sevdalı 9 yaşındaki çocuğu, pek çok ana veya babanın seçmeli bu dersi almaya zorlayacağını adı gibi biliyor ama… …dini eğitimde attığı bu adımın, çocukları ailelerin Kuran ve peygamberin yaşamı dersini almaya zorlamayacağını söyleyerek savunuyor. Ne yazsan ne söylesen fark etmez, etkilemez ustayı. Aynaya bakıyor, gördüğü suretle övünüyor!.. Beşşar Esad’ın gitmesini isteyenlerin bayraktarlığını yapan hükümet bugün kendisi gibi düşünenleri İstanbul’da “Suriye’nin Dostları” toplantısında ağırlıyor. ABD ile Avrupa ve Arap ülkelerinden katılımcıların yer alacağı toplantıya Rusya ve Çin katılmıyor. Esad ise ülkesine müdahale planlarının konuşulacağı toplantı öncesinde büyük bir sürpriz yaparak BM Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın altı maddelik barış planını kabul etti. İstanbul’da ise Annan planından çok, “Suriye Ulusal Konseyi (SUK)” adlı Esad muhaliflerine destek çıkılacak. Muhalifleri “Suriye halkının tek meşru temsilcisi” gören bir pozisyona girilecek. Türkiye’nin Suriye konusunda izlediği politika ne kadar sağlıklı? Soruyu, BM İnsan Hakları Konseyi’nin kurduğu Uluslararası Bağımsız Suriye Komisyonu’nun üç üyesinden biri olarak altı ay görev yapan Prof. Yakın Ertürk’e yönelttik. BM Kadına Yönelik Şiddet Raportörlüğü görevinin ardından Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi üyesi olan Ertürk, Eylül 2011’den Mart 2012’ye kadar Bağımsız Suriye Komisyonu üyesi olarak Suriye’deki çatışmaların mağdurları ile görüşmeler yaptı ve iki rapor kaleme aldı. Çatışma ortamından nasıl bir çıkış bulunması gerektiği ve Türkiye’nin pozisyonu konusundaki saptamaları şöyle: BM Bağımsız Suriye Komisyonu üyesi Ertürk: Türkiye’nin Hatası ‘Esad Karşıtlığı’ İnsanlık suçu işleniyor: Çatışmaların mağdurları ile 369 görüşme yaptık. Sonuç: Orada bir insanlık suçu işleniyor. Yaşananların en büyük sorumlusu kuşkusuz Esad yönetimi. Rejimin uyguladığı şiddetin yanı sıra oranı çok az da olsa muhalif grupların şiddeti de söz konusu. Dayatma çözüm getirmez: Şu anda dünya ikiye ayrılmış durumda. Türkiye, Arap ülkeleri, ABD ve Avrupa ülkeleri Esad karşıtı. Bir de Esad yanlısı Rusya, Çin ve İran var. Bu tür koşullu yaklaşımlar çözümü güçleştiriyor. Denge böyle kaldığı sürece statüko korunur, orada insanlar ölmeye devam eder. Yapılması gereken çözüm dayatmak değil, bir an önce tüm tarafların özellikle Esad güçlerinin şiddete son vermesini sağlamak. ABD de Annan’ı destekliyor: Bunun için de eldeki tek seçenek Annan planı. Muhalefet: Kürtler hariç tamamız Ertürk, İstanbul’da örgütlenen Esad muhalefetinin eksiklerine de dikkat çekerek “Hıristiyanlar ve diğer azınlıklar değişimin getireceklerinden ve özellikle de radikal İslamcıların öne çıkmasından endişe duyuyorlar. Muhalefet de onların önüne güven veren çoğulcu, özgürlükçü ve demokratik vizyon koyabilmiş değil” diyor. SUK’un Türkiye Temsilcisi Halit Hoca, muhalefete yönelik bu kuşkuları giderme konusunda attıkları adımları şöyle sıraladı: “Tüm muhalif grupları geçen hafta İstanbul’da topladık. Ortak bir belge hazırladık. Sadece Barzani’nin desteklediği Kürt partileri ‘bağımsızlık’ isteklerini karşılamadık diye çekildi. Müslüman Kardeşler’in yönetimde ağırlığını azalttık. Hıristiyan azınlıkları, Nusayrileri, Türkmenleri aramıza aldık. Özgür Suriye Ordusu da bize tabi olacak. Demokratik, çoğulcu, sivil ve özgürlükçü bir Suriye kurma sözü veriyoruz.” Suriye’ye müdahale politikaları yerine ideal olmasa da bu plana destek verilerek ileri sonuçlara ulaşılabilir. Görüştüğüm ABD yönetimi yetkilileri bile ideal görmemekle birlikte bunun tek seçenek olduğu görüşünde. Hedef Esad değil barış olmalı: Şiddetten kaçanlara kucak açmakla Türkiye doğru yaptı. Kamplara gittik. Çok insani koşullar yaratılmış. Ancak bence Türkiye’nin temel yanlışı, başından beri gereksiz bir Esad karşıtlığı içinde olması. Annan planına olumsuz bakışlarında da bunun etkisi var. Çünkü plan Esad ile işbirliği ve diyalog gerektiriyor. Türkiye hedefini Esad’ın gitmesi olarak değil, şiddetin bitmesi ve insanların korunması olarak koymuş olsa bugün daha doğru bir noktada olurdu. Silah vermek Guatemala’ya döndürür: Arapların önerdiği muhaliflerin silahlandırılması fikri tehlikeli. Suriye’yi oluşturan etnik ve dinsel halklar arasında çok ümit verici bir sosyal barış var. Silahlanmayla bu sosyal doku yok edilir. Hepsi militarize olur. Guatemala örneği ortada. Ders alınmalı. Tarafların silahlandırılarak birbirini kıymasına göz yumulunca ilk baştaki hedef olan barışçı arayışa ulaşılamıyor. Silahlar sussa bile şiddet sokakta hep var oluyor. ??? İstanbul toplantısı ve çıkacak kararları, tarafsız bir uluslararası gözlemcinin bu görüş ve uyarıları ışığında yeniden değerlendirmekte yarar var. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Savunma tehdit altında Fransa Baroları Ulusal Konseyi Başkanı Charriere Bournaze, ‘37 avukatın cezaevinde olması yalnızca Türkiye’yi değil, tüm dünyadaki avukatları ilgilendiren bir olay’ dedi HÜLYA KESKİN Fransa Baroları Ulusal Konseyi Başkanı Christian Charriere Bournaze, KCK soruşturmaları kapsamında avukatların tutuklanmasını eleştirdi. Türkiye ile Fransa’daki uygulamaları karşılaştıran Bournaze, avukatın “Sır saklama hakkının” tüm dünyada tehdit altında olduğunu söyledi. “Savunmaya Özgürlük Plaformu” tarafından, Beyoğlu’nda İstanbul Barosu binasında “Savunma Dokunulmazlığı ve Avukat Tutuklamaları” konulu panel düzenlendi. Açılış konuşmasını yapan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Vedat Ahsen Coşar, KCK soruşturması kapsamında 37 avukatın tutuklanmasına ilişkin “İddianame dahi hazırlanmadı. Basındaki haberlere göre meslektaşlarımız Abdullah Öcalan’ın avukatlığını yaptıkları için tu SADECE SUÇ BELGELERİNE EL KONULABİLİR Fransa’da bir avukatın belgelerine el konulması için baro başkanının ve bir temsilcinin olay yerinde olması gerektiğini vurgulayan Bournaze, Fransa’daki uygulamaları şöyle anlattı: “Bir polis tek başına avukatın evine veya işyerine gidemez. Muhakkak baro başkanı ve hâkim olur. Ayrıca hâkim arama için ayrıntılı bir karar yazmak zorundadır. Ve yalnızca bu kararda yer alan avukatın suç işlediğine dair belgelere el koyar, müvekkili ile yazışmalarına el koyamaz. Aldığı belgeleri de baro başkanına gösterir. Baro başkanı ile aynı fikirde değiller ise bu belgeler bu konuda görevli olan Özgürlükler Hâkimi’ne verilir, kararı da o verir.” tuklandılar. Gerekçe bu ise bu durum ulusal ve uluslararası yasalara aykırıdır” dedi. Fransa Baroları Ulusal Konseyi Başkanı Bournaze, “Şu an cezaevlerinde dahi mikro dinleme cihazı olup olmadığından emin değiliz. 37 avukatın tutuklanması yalnızca Türkiye’yi değil, tüm dünyadaki avukatları ilgilendiren bir olaydır” diye konuştu. Uluslararası Avukatlar Birliği Onursal Başkanı Paul Nemo ise “Türkiye, avukat tutuklamalarını AİHM’ye taşımalıdır. Bugün avukatların korunması ile yükümlü barolar da tehdit altındadır, bizde baroların kaldırılması isteniyor, İngiltere’de bu başladı bile” dedi. benimsenmişti. Buna göre sorunun çözümü için tek zemin Meclis, tek seçenek siyasetti. Bu çerçeve dışındaki her şey reddedilecek, terörle kıyasıya mücadele edilecekti. Başbakan da yurtdışı seferi sırasında bunları doğrularken, “Siyasetle müzakere, terörle mücadele” sözünü yineledi. Ayrıntılara girmeden önce bir noktanın altını çizelim; eskiden hükümetlerin ülkenin temel sorunlarını çözüm için getirdiği öneriler, harcadığı çabalar 100 gün, 500 gün gibi belli zaman dilimlerinde karnelendirilirdi. Hangisinden sınıfta kaldı, hangisinde başarılı tek tek çıkarılırdı. Bir süre sonra da hükümete tanınan kredi biter, başarısızlığı açıkça vurgulanırdı. AKP hükümeti döneminde bu gelenek ortadan kalktı. Artık sınırsız kredi var. Daha önce defalarca denenmiş “çözüm yolları” yeniden gündeme gelse de, yıllarca sürdürülen politikadan bir anda vazgeçilip tam tersi ilan edilse de tümünün ortak adı şu: “Hükümetten yeni açılım...” ??? Çok geriye gitmeyelim; sadece son bir yıl içinde Başbakan şu tür konuşmayı kaç kez yapmıştır, düşünelim: “BDP ne yazık ki, kendisini terör örgütünün etkisinden kurtaramamıştır, adeta onun bir uzantısı gibi hareket etmektedir... BDP terör örgütü ile arasına bir mesafe koymadığı sürece dökülen kanda sorumluluğu vardır, böyle siyaset olmaz... BDP Kandil’in sözünü mü dinleyecek. İmralı’nın sözünü mü, bir türlü karar veremiyor, veremedikleri sürece kukla olmaktan kurtulamayacaklar...” Başbakan bu tür değerlendirmeleri zaman zaman daha ağır ifadeler kullanarak yaptı. Hatta hızını alamadı; CHP ve MHP’yi de aynı kefeye koyduğu zamanlar oldu. O günlerden şimdi “tek zemin Meclis, tek muhatap siyaset” noktasına gelindi. Aslında tanımlama doğru ama bunun getirecekleri ve götürecekleriyle iyi hesaplanmış, iç barışı sağlayacak bir yol haritası olup olmadığı konusunda güven verici bir ortam yok. Daha önceki “açılımlara” ilişkin yapılan iktidar koalisyonu yorumlarının başlıklarından birkaç örnek verelim: “Çözüme hiç bu kadar yakın olmamıştık.” “Çok güzel şeyler olacak.” “Bu kez kimse engelleyemeyecek.” “Çözüm tamam, şimdi sonrasını konuşma zamanı.” “Cumhuriyet tarihinin en cesur adımı.” Bu başlıklar hâlâ pek çok kişinin belleğinde tazeliğini koruyor olmalı ki, yeni strateji öncekiler kadar heyecanlı karşılanmadı. Artık “esas muhatap” unvanını kazanan BDP ise “Bize ne düşerse yaparız” diyor, şu aşamada daha öteye geçmiyor. İster misiniz KCK dahil bütün unsurlar “Biz BDP’ye katıldık” desin! ??? AKP iç barış dahil olmak üzere sorunları çözmekten çok kullanmayı yeğledi. Siyasi bir dille sloganlaştırmak gerekirse şöyle de diyebiliriz: AKP sorunları çözmek değil, muhalefeti çözmek için çaba harcıyor. Bunun örnekleri ayrı bir yazı olabilir. Biz konumuza dönelim. İç barış bugün ülkemizin en öncelikli konusudur. Ancak sorun öyle bir noktaya geldi ki, herhangi bir bölge ya da etnik grup adıyla tarif edilemeyecek boyuta ulaştı. Daha açık ifade etmek gerekirse sadece Güneydoğu sorunu ya da sadece Kürt sorunu diyerek anlatmak artık zor. Zira pek çok kesim “Kürt sorunu”nun çözümü için bir adım atıldığında “Türk sorunu” çıkmaya başladığı görüşünü işlemeye başladı. Bunun adı yönetim sorunudur... KAYIP YAKINLARI: Davamız mahşerde bile devam edecek İstanbul Haber Servisi Gözaltındaki yakınlarının bulunması istemiyle yıllardır her cumartesi Galatasaray’da oturma eylemi yapan ve “Cumartesi Anneleri” kendileriyle görüşmeyi reddeden Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e tepki gösterdi. İHD Gözaltında Kayıplar Komisyonu adına yapılan açıklamada ise yeni yargı paketinin gündemde olduğu hatırlatılarak, “Evlatları devletin güvenlik güçlerince gözaltında kaybedilen, failleri cezasızlık zırhıyla korunan bu annelerin taleplerini dinlemeden yapılacak yargı paketi göz boyamadan ibaret olacaktır” denildi. Eylemde 104 yaşındaki Berfo Kırbayır’ın (Berfo Ana) gönderdiği mektup da okundu. Meclis Araştırma Komisyonu’nun raporunda oğlu Cemil Kırbayır’ın “gözaltında işkence sonucu öldürüldüğünün” belirtildiğine dikkat çekilerek, “Oğlunun mezarının bulunması ve faillerinin yargılanması için adım atılmadı. Son nefesimize kadar çocuklarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz. Bu dünyada bize cehennemi yaşatanlar bilsinler ki davamız mahşerde de sürecek” denildi. Doktorlara zamanaşımı ? ERZURUM (ANKA) Sağlık Bakanlığı, kapatılan Numune Hastanesi, SSK Hastanesi ve Yenişehir Sağlık Ocağı’nda görev yapan 9 doktor hakkında 2002 yılında soruşturma başlattı. Cumhuriyet savcılığı 9 doktor hakkında hazırlanan iddianame ile 19 Kasım 2009 tarihinde “sahte reçete yazarak devleti zarara uğratmak ve görevi kötüye kullanmak” suçlarından Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açtı. Yaklaşık 3 yıldır devam eden mahkemeden ise zamanaşımı kararı çıktı. Kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür. ALİ KAYMAK İZMİR OPERASYONLARINA PROTESTO ‘Adalet zinciri’ oluşturdular İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonun ardından tutuklanan belediye çalışanları ve sendikacıların yakınları, dünkü geleneksel cumartesi buluşmaları kapsamında “Adalet zinciri” oluşturdu. Büyükşehir belediyesi çevresinde el ele tutuşan yurttaşlar, İzmirlileri 3 Nisan’da başlayacak duruşmayı izlemeye çağırdı. Kitle içinde yer alan CHP İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu, İzmir’in özgürlükler kenti olduğuna dikkat çekerek “Operasyon tüm İzmirlileri hedef almaktadır. Bu sürece birlikteliğimizi yoğunlaştırarak karşı çıkıyoruz ve bu kararlılığımızı duruşmanın başlayacağı 3 Nisan günü bir kez daha yansıtacağız” dedi. um:ag öğrencileriyle buluştular Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı ile Kadir Has Üniversitesi’nin işbirliğiyle gerçekleştirilen um:ag Akademi Gazetecilik Okulu semineri, Türk basınının iki önemli ismi Altan Öymen ve Ali Sirmen’in kapanış konferansıyla dün sona erdi. Prof. Dr. Asker Kartarı’nın yönettiği konferansta Radikal gazetesi yazarı Altan Öymen ile gazetemiz yazarı Ali Sirmen um:ag öğrencileriyle birlikte Türk basın tarihine kısa bir yolculuk yaptı. Bombalı suikast sonucu 1993 yılında kaybettiğimiz yazarımız Uğur Mumcu’yla ilgili anılarını öğrencilerle paylaşan Öymen ve Sirmen; Mumcu’nun “araştırmacı gazetecilik” çalışmalarını öğrencilere aktardı. um:ag seminerine katılan öğrenciler 6 Nisan akşamı Kadir Has Üniversitesi’nin Cibali’deki merkez kampusunda düzenlenecek törenle sertifikalarını alacak. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle