14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 NİSAN 2012 PAZAR 4 yerine kurulmuştur. Yıl 1983. Gerçek “Metris cehennemi”nde, avluda volta atarken, Hüseyin Baş, dalgınlıkla bir başka tutuklunun voltasını kesiyor. Herkesin ödü patlıyor. Hüseyin, gülümseyerek, karşısındakinin sırtını sıvazlıyor. Pardon kardeşim, diyor, voltanı balla kestim. Yıl 1982. Maltepe Zırhlı Tugay’ın cephanelikten bozma hapishanesinde siyasiler olarak yatıyoruz. Ataol, A koğuşu sakinlerinden birine kızmış, koğuş değiştiriyor, Hüseyin minik taburesine tünemiş, Ataol ile aralarında şu konuşma geçiyor: Nereye Ataol? Dilekçe verdim. Adilerin yanına gidiyorum. Boşuna uğraşma Ataol, bizden adisini bulamazsın! Hapishanede Hüseyin demek ince mizah demekti, gülmek demekti, kahkaha demekti. ??? Yıl 1999. Çiçek Arif’in barında Hüseyin Sanlı’ya takılıyor. Sanlı bana bir yolluk köfte versene! Köftenin de içki gibi yolluğu mu olurmuş, Hüseyin abi? diyor Sanlı. Hüseyin’in yanıtını hazır: Kuru köfte ne güne duruyor oğlum? Yaşamda Hüseyin demek, nükte, gülümseme, gülme, kahkaha demekti. Aynı zamanda yaşamda Hüseyin demek, özgürlük, sosyalizm mücadelesi, barış savaşımı, ödünsüzlük, dik duruş, yılmamak, sonuna kadar sadık yoldaşlık demekti. Bir gün hapishanede, Hüseyin’e şöyle dediğimi hatırlıyorum: Bir daha başka bir vesileyle içeri düşecek olursam “Hüs” de bizimleydi derim. Kusura bakma, sensiz yatmanın keyfi olmuyor ki... Abus laubalilerin ibadullah olduğu bir toplumda, Hüseyin ciddi işlerin, direnişin, mücadelenin adamıydı. Ama bunları hep gülümseyerek, gülümseterek yaptı. Hüseyin bize mühim olanın kasılmak değil, direnmek olduğunu gösterdi ve gülümsedi, gülümsetti. Öyle bir adam, öyle bir yoldaş, öyle bir aydın, öyle bir zekâ, bir daha güç gelir. Onu çok arayacağız, tek tesellimiz aklımıza geldiğinde yüzümüzde beliren gülümseme olacak. HABERLER TBMM’de Suat Kılıç ve Beşir Atalay hakkındaki gensoru önergeleri görüşüldü Gülen Direnişçi: Hüseyin Baş Sevgili, 1966 yazının bir akşamüstüydü. Galatasaray’dan büyüğüm olan kişiyle Babıâli yokuşundan aşağı ağır ağır iniyorduk. Benden tecrübeli olan büyüğüm daktilo almam için yardımcı olacaktı. Akşam gazetesine dönüşümlü olarak, dış politika yazıları yazacaktık. O benden kıdemliydi, zaten daha önce de yazıyordu. Ama Malik Yolaç ile bir çekişme yüzünden şimdi yazıları haftada bire indiriliyordu. Bir gün de ben yazacaktım. Galatasaraylı ağabey sessizliği bozdu: Bugün de benim çıkışımı verdiler. Dondum kaldım. Ben öyle bilmiyordum. Halimden bilmediğimi anladı. Beni teselliye başladı: Aldırmayın. Anlaşılan sizinle aynı ya da benzer görüşleri paylaşıyoruz, yerime siz devam etseniz de olur. Sonra devam etti: Bu patronlar böyledir, yarın öbür gün sizi de tutmaz atarlar. Ama önemli olan köşelerin ters görüşlere gitmemesi. İşten atıldığı gün yerine gelen beni teselli eden Hüseyin Baş o gün girdi yaşamıma, bir daha çıkmamacasına. ??? Yıl, 1985. Sağmalcılar B1 koğuşunun alt katının giriş kapısında, Hüseyin Baş pervaza dayanmış, TV vericisinin karşısındaki boş yere kimseye sormadan oturan kişiye dikmiş gözünü bakıyor. Kovboy filmlerinin kasaba meydanında yapılan düello sahnesinin benzeri bir durum, herkes sesini kesmiş, gözlerini adama dikmiş, ne olacak diye bekliyor. Hüseyin Baş’ın her akşam oturduğu mutat yerine bilmeden kurulan koğuşun yeni sakini, bir Hüseyin’e, bir de bütün koğuşun üzerine dikilmiş bakışlarına bakıyor, bir şeyler olduğunu anlıyor, toparlanıp kalkıyor, Hüseyin istifini bozmadan yalnızca şagile bir baş selamı vererek oturuyor, koğuşta bir alkış kıyamet, “Hüs Abi” kendisinden başka kimsenin oturamayacağı Gensoruya AKP’den ret ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’nin Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay hakkında Deniz Feneri davası, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç hakkında da Hamamönü’nde satın aldığı evle ilgili gensoru önergeleri, iktidar oylarıyla reddedildi. Araba satışını kabul eden Kılıç, “Vekâletle iş görmenin sakıncası nedir? Hamamönü’nde restorasyon bölgesinden gayrimenkul almak kabahat mi?” dedi. Atalay da hakkındaki iddialara yanıt veremezken “Biz hesabı Allah’a veririz” dedi. Cumhuriyet’in kamuoyuna “Kârlı işbirliği” manşetiyle duyurduğu habere ilişkin CHP’nin Bakan Kılıç hakkında “Altındağ Belediyesi’nin uygulamalarından siyasi konumunu kullanarak rant elde ettiği, görevini kötüye kullandığı” gerekçesiyle verdiği gensorunun gündeme alınması AKP’nin oylarıyla reddedildi. CHP’li Hasan Ören, Bakan Kılıç’ın 2004 yılında TBMM kâtip üyeliği yaptığı dönemde eski plakası 06 AK 755 olan bir araç aldığı ATALAY: HESABI ALLAH’A VERİRİZ Atalay hakkındaki gensoru görüşmelerinde CHP’li Atilla Kart, “köstebek” suçlamasında bulundu. Kart’ın suçlamaları üzerine Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Atalay’ı “Talebeliğimden tanırım. 40 yıldan beri namuslu olduğuna, hiçbir kusuru olmadığına da şahidim” diye savundu. Anayasanın 138. maddesi kapsamında gensorunun görüşülemeyeceğini söyleyen ve bu nedenle iddialara yanıt vermeyen Atalay, “Biz AKP olarak halka hizmet ederiz, Allah’a hesap veririz. Her gün bunu hesap ederiz. Bize Allah’ın izniyle bir kuruşun hesabını kimse soramaz” dedi. nı ve 2007 yerel seçimlerinden sonra Turgutlu Belediyesi’ne satıldığını belirtti. Ören, araca yapılan masrafla maliyeti 44 bin TL’ye çıkan bir aracın 3 yıl sonra ahbap çavuş ilişkisiyle 49 bin TL’ye satıldığını belirtti. CHP’li Levent Gök de Kılıç’ın siyasetçi kimliğinle danışıklı yollara başvurarak kendi partisinden bir belediyenin imar çalışması yaptığı yerden değeri kat kat artacağı bilinen mülk edindiğini ifade etti. Gök, 29 Nisan 2009’da ger ‘Sen neymişsin be abi?’ çekleştirilen satışa Erbil Yiğitbaş’ın aracı olduğunu belirtti. Gençlerin Kılıç’ı nasıl örnek alacağını soran Gök, “Gençler sana ‘Sen neymişsin be abi?’ diye hitap edecekler” diye konuştu. Kılıç, yaptığı konuşmada Hamamönü’nde restorasyon alanından bir gayrimenkul edinmenin kabahat olmadığını ifade ederek “Eğer bunlar kahabahat ise bunların izahlarıyla gerekçeleriyle ortaya konulması lazım” dedi. Kılıç, Altındağ Belediyesi’nde görevli Ekinci aracılığıyla mülkü almasını “Vekâlet hukukun düzenlemiş olduğu bir müessesedir. Vekâletle iş görmenin sakıncası nedir?” diye konuştu. Gensoru önergesinin gündemden zaman kazanmak için verildiğini savunan Kılıç, elinde Cumhuriyet’te yayımlanan haberi göstererek “Haberleri başlatan gazete aynı zamanda başka bir haberinde şu cümleyi kullanıyor: Ana muhalefet partisi 4+4+4 görüşmelerini engellemek için gensoru önergesi verdi” diye konuştu. Altındağ Belediyesi’nde görevli olan memur ve siyasi açıdan suç olan hiçbir unsur olmadığını savunan Kılıç, aldığı gayrimenkulün restorasyonunda Altındağ Belediyesi’nin bir tek çivisi olması durumunda evin tapusunu ispatlayan kişiye vereceğini belirtti. Kılıç, 42 bin TL’ye aldığı aracı Turkap adlı şirkete 49 bin TL’ye satışının yapıldığını kabul etti. AKP’li vekillerin gensoru önergesinin gündeme alınması, reddetmesinin ardından CHP’li Gök, “Yazıklar olsun size. Burada yolsuzlar aklandı” diye bağırarak sıra kapaklarına vurdu. 14 BİN KİŞİ DESTEK İSTEDİ İşkence belgeleniyor BEKİR ŞAHİN ‘Hepimiz davacıyız Evren yetmez’ Hepimiz DavacıyızEvren Yetmez İnisiyatifi, 12 Eylül darbesinin mimarlarından Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın hâkim önüne çıkmasına kısa süre kala darbeden sonra Evren’e destek mektubu veren TÜSİAD’ı protesto etti. İnisiyatif üyeleri, “Hepimiz davacıyız. Evren yetmez” diyerek, istanbul’daki TÜSİAD binası önüne “postal” bıraktı. Tepebaşı’ndaki TÜSİAD önünde toplanan inisiyatif üyeleri adına açıklama yapan Zeynep Tanbay, TÜSİAD’ın darbeden sonra Kenan Evren’e “destek” mektubu sunduğunu anımsattı. Tanbay, “Bugün bizimle ne ilgisi var derlerse en azından babaları adına özür dilemelerini bekliyoruz” dedi. İzmir’de de Devrimci 78’liler Federasyonu ve İzmir 78’liler Derneği’nin, adliye önünde yaptıkları açıklamada, “12 Eylül cuntasına dava açılmıştır. Ama kendisi de darbe ürünü olan siyasi irade, 12 Eylül yargılamalarını tüm sonuçlarıyla ortadan kaldıramaz” denildi. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) GAZİANTEP İHD Gaziantep Şubesi’nin talebi üzerine Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) görevlendirdiği gezici sağlık ekibi 12 Eylül döneminde işkence gören 3 kişiyi muayene ederek işkencenin psikolojik ve fiziksel izlerini rapor etti. TİHV görevlisi Uzm. Dr. Ümit Ünüverdi bugüne kadar 14 bin mağdurun destek istediğini açıklarken “Milyonları kapsayan işkencenin belgelenmesi, bunların mahkemeye sunulması anlamında Gaziantep bir ilk olmuştur. İşkence gören herkes TİHV’ye başvurup destek isteyebilir. Verdiğimiz hizmetler ücretsizdir” dedi. 12 EYLÜL YARGILAMASI 4 NİSAN’DA BAŞLIYOR ‘Çiçek müdahil olmalı’ ? CHP’nin 12 Eylül yargılamasına müdahil olma kararından sonra TBMM’nin ne yapacağı tartışılıyor. İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Üstün, duruşmalara 2 üye göndereceklerini söyledi. ERDEM GÜL İKİ ÜLKEDE SANSÜR DENEYİMLERİ ANKARA CHP’nin, 4 Nisan’da başlayacak 12 Eylül liderleri Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılanmasına müdahil olma kararının ardından TBMM’nin vereceği karar bekleniyor. TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, 12 Eylül’den zarar gören kişi ve kurumların başında TBMM’nin geldiğini belirterek “Bu davada müdahil olması gerekenlerin başında da TBMM Başkanlığı geliyor” dedi. Üstün, mahkemenin TBMM’ye de müdahil olma hakkı bulunduğuna ilişkin yazı göndermesini ve TBMM’nin alacağı karara ilişkin tartışmaları değerlendirirken “Kenan Evren TBMM Başkanı’nın odasında oturmuştur. 3 yıl boyunca 5 kişiyle birlikte kanun çıkarmışlardır. Bu, darbenin en çirkin yüzüdür. Tam anlamıyla bir yetki gaspıdır. Bu kepazeliğin hesabının sorulması gerekir ve görev TBMM Başkanlığı’nındır. 12 Eylül darbesinden zarar gören kurumların başında TBMM ve yasama faaliyeti gelmektedir” dedi. Hukukta “Suçtan zarar gören müdahil olabilir” ilkesinin bulunduğunu kaydeden Üstün, bu ilke çerçevesinde TBMM’nin hukukunu korumak ve yasama faaliyetine sahip çıkmak” amacıyla müdahil olma talebinin TBMM Başkanlığı’na düştüğünü belirterek, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e “müdahil olun” çağrısı yaptı.Üstün, 12 Eylül tarafından kapatıldığı için CHP’nin müdahillik kararını “olumlu” bulduğunu belirtirken, TBMM müdahil olmasa da İnsan Hakları Komisyonu olarak yargılamaya kayıtsız kalamayacaklarını söyledi. Üstün, 12 Eylül’de TBMM’de İnsan Hakları Komisyonu bulunmadığı için kurumsal olarak müdahil olamadıklarını, komisyonun 1990’da kurulduğunu kaydetti. Hollanda basını özgür, Türkiye tutsak İstanbul Haber Servisi İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Türkiye ve Hollanda basınından sansür deneyimlerinin paylaşıldığı konferansta iki ülke arasında basın özgünlüğü açısından yaşanan uçurum bir kez daha ortaya çıktı. Konferansta Türkiye’de basına uygulanan sansürün çeşitleri ve tutuklu gazeteciler tartışılırken, Hollandalı gazeteci İris Ludeker, her düşüncenin ifade edilmesine ilişkin “gürültü çıkarma özgürlüğünü”e değinerek, “Biz şu anda Hollanda’da bunu yapıyoruz” dedi. Konferansta konuşan gazeteciyazar Ragıp Duran ise bugün Ergenekon, Balyoz ve KCK soruşturmalarından cezaevinde olanlara bakıldığında “AKP karşıtlığı”nın ortaya çıktığını belirtti. Konferansın moderatörlüğünü TürkiyeAB Karma Parlamertosu Eşbaşkanı Joost Lagendijk yaparken, gazeteci İris Ludeker de ülkesi Hollanda’da geleneksel anlamda bir basın sansürü yaşanmadığını belirterek “Lahey’de siyasetçilerin cinsel hayatları bile sorulabiliyor” dedi. Gazeteciyazar Ragıp Duran toplumun da gazetesine sahip çıkması gerektiğine işaret ederek “Bazı meslektaşlarımız da iktidar yandaşlığı yapacaklarına toplumu savunmalılar” ifadelerini kullandı. Sabah gazetesi yazarı Yavuz Baydar, Türkiye’deki gazeteciler arasında “korkuyorum” ifadesinin yaygınlaştığını söyledi. Baydar, “Korkuyorum ifadesinde haklı çünkü işten çıkarmak medya patronlarının elinde. Bugün Cumhuriyet, Sözcü ve Taraf gazeteleri ‘korkuyorum’ tarzı bir yaklaşımı sarsan bir yaklaşım sergiliyor” diye konuştu. Hollanda’nın en genç genel yayın yönetmeni unvanına sahip Nrcnext Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni 30 yaşındaki Rob Wijnberng ise ifade özgürlüğünün en temel değer olduğuna dikkat çekerek, “Çünkü herhangi bir değere sahip olmamızın başlangıcıdır” dedi. ‘Tarafız’ Üstün, buna karşın komisyon olarak yargılamayı 4 Nisan’daki ilk duruşmadan itibaren 2 üye göndererek izleyeceklerini bildirdi. Üstün, “Komisyon olarak biz bu davaya hukuken olmasa da fikri müdahil olacağız. 4 Nisan’daki duruşmada olacağız ve daha sonraki aşamalarda da takipçi olacağız. Çünkü konu doğrudan bizim komisyonumuzun alanına girmektedir. Savaş dönemlerinden sonra en çok insan hakkı ihlali darbeler öncesinde ve sonrasında yaşanmıştır. Bu açıdan biz davanın tarafıyız” dedi. Üç gazetenin yaklaşımı C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle