18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 MART 2012 CUMARTESİ [email protected] 16 KÜLTÜR İKSV tarafından düzenlenen 31. İstanbul Film Festivali anlamlı bir geceyle başladı Sinemanın dostları için 69. oyunculuk yılını kutladığını belirten Akçatepe ve Gruda’ya ödüllerini Tarık Akan verdi. (Fotoğraflar: VEDAT ARIK) söyledi. Ardından Türkiye’nin ilk kaKültür Servisi İstanbul Kültür dın sinema eleştirmeni Sevin Okyay, Sanat Vakfı tarafından düzenlenen Türkiye sinemasının önemli yönet31. İstanbul Film Festivali dün akmenlerinden Ali Özgentürk ile unutulşam Lütfi Kırdar Uluslararası Konmaz oyuncular Ayşen Gruda ve Halit gre ve Sergi Sarayı’nda düzenleAkçatepe’ye “Sinema Onur Ödülleri” nen törenle açıldı. takdim edildi. Sevin Okyay’a ödülünü Mehmet Ali Alabora’nın sunuyazar Murathan Mungan verdi. Ödülümuyla yapılan 31. İstanbul Film nü Müjdat Gezen’in elinden alan Ali Festivali Açılış Töreni’nde, festiÖzgentürk ise sinemaya başlamasına valde yer alan yeni bölümlerin tavesile olan başta Onat Kutlar ve Şakir nıtımları Türk sinemasının başarılı Eczacıbaşı olmak üzere şu an hayatta isimleri, Nazan Kesal, Saadet Işıl olmayan dostlarının adını sayarken Aksoy ve Özgü Namal tarafından sunuldu. Festivalin yine ‘Emek Si Özgentürk ve Okyay’a (sağda) da onur ödülleri verildi. “Bu ödülü bir rakı kadehi misali onların şerefine kaldırıyorum” dedi. Öznemasız’ açıldığını belirten AlaboYusuf Kurçenli ile ilgili birer konuşma ra, salondakilerin alkışları eşliğinde gentürk ayrıca Türkiye’nin içinde buyaptı. Akan, Kurçenli hakkında konuşma“Emek Sineması’nın olduğu yerde, bulunduğu durumla ilgili şu tanımlamayı sını bitirirken dün hayatını kaybeden gelunduğu mekânda, taşıma yapılmadan yaptı: “Aniden 2012’den MS 500’e gidezetemiz yazarı Hüseyin Baş ile ilgili “Bekurulması ve yeniden izleyicilerle buluşbiliriz bu ülkede. Ülkem paylaşılmayan nim yol arkadaşımdı” ifadelerini kullandı. ması hepimizin temennisi” dedi. bir çocuk gibi. Biri alta doğru çekerken Yönetmen Yüksel Aksu ise usta yönetGecede ayrıca bu yıl aramızdan ayrılan birileri de ileriye götürmek istiyor.” men Theo Angelopoulos ile ilgili yaptığı ulusal ve uluslararası sinemacı ve oyunİngiliz yönetmen Terence Davies’e de konuşmasında hem dünya hem de Türkicular da anıldı. Hülya Koçyiğit ve Tarık “Sinema Onur Ödülü”nü İKSV Yönetim ye sineması için derin izler bıraktığını Akan, usta yönetmenler Lütfi Ö. Akad ve Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı verdi. Ortalık Barbara Cartland’lardan Geçilmiyor Bir zamanlar ülkemizde “best seller” türünün simge adı Barbara Cartland’dı. Romanları Altın Kitaplar tarafından dilimize aktarılır, yayımlanırdı. Yayınevinin yöneticisi dostum Dr. Turhan Bozkurt hiçbirini okumazdı o kitapların. Yazarı küçümserdi. Adını bile Türkçe yazıldığı biçimde, “C”yi “C” olarak, “Cart”ı çatlatarak “Cartland” diye söylerdi. “Ne yapayım” derdi. “Cartland’ları yayımlamasak klasikleri de yayımlayamayız herhalde. Doğru dürüst kitaplarımızın giderlerini onun romanları karşılıyor.” ??? Best seller denilince sadece pembe kitaplar ve kadın yazarlar gelmesin akla. Bu türün ülkemizde en ünlüsü Kerime Nadir’di elbette. Ama bir Esat Mahmut Karakurt, bir Abdullah Ziya Kozanoğlu da kendi alanlarında önderdiler. Satış açısından ilk sıradaydılar hep. Ama “sanatedebiyat” ya da “kalıcılık” terazisine vurulunca… bugün baktığımız yerdeydiler. Yanlış anlaşılmasın, “best seller”ları küçümsemiyorum. Pembe diziler olmasa bile, gerilim türünde anılabilecek nicelerini okudum. Okudum… ve unuttum. Okurken bana verdikleri keyifle yetindim. Ama bir Çehov’u, bir Hemingway’i yaşamımın bir yanına yerleştirdim. ??? Best seller okuru ya zamanla okumayı bütün bütüne bırakır, eviyle, işiyle, televizyonla, bilgisayarla yetinir ya da pembe dizi tiryakiliğini sürdürür… …Ya da onları bir basamak olarak kullanıp nitelikli edebiyat yapıtlarına geçer. Bunun birinci dereceden tanık olduğum örneği annemdi. Kerime Nadir’lerle, Muazzez Tahsin’lerle başlayan okuma tiryakiliği, onu önce Reşat Nuri Güntekin’lere, sonra Dostoyevski’lere sürüklemişti. “Hıçkırık”la başlayıp “Rüzgâr Gibi Geçti”yle, “Şahika”yla süren okuma serüveni “Suç ve Ceza”yla noktalanmıştı. ??? Bugün bakıyorum da ortalık Barbara Cartland’lardan geçilmiyor. Olabilir. Neden olmasın? Onlar da belirli bir okuma gereksinimini karşılıyor. Benim takıldığım bir nokta var: Yazarların kendilerini Virginia Woolf ya da James Joyce saymaları. Yazdıklarını “has edebiyat” örnekleri sanmaları. Kerime Nadir bugün yaşasaydı herhalde Hıçkırık’ta demir atmayacaktı. Gözyaşlarını sevdiğinin mendiline silip verem olan kızlar yerine, daha karmaşık aşklar yaşayan gençleri anlatacak, arada “entelektüel” yorumlar döktürecekti. Bilgisayar çağına ayak uyduracaktı. Bugünün birçok yazarını Kerime Nadir’in uzantısı olarak görüyorum. Ama kendileri, kendilerini öyle görmüyorlar. Dergilerde, gazetelerde, televizyonlarda “has edebiyat temsilcileri” olarak boy gösteriyorlar. En büyük dayanakları, yapıtlarının çok satması. ??? Çok geriye gitmeyelim. Üç yıl öncesinin “best seller” listelerine bakalım. O listelerde başı çeken kitapların bugün hangileri okunuyor, hangileri hatırlanıyor? Batı’da öyle değil mi? ABD’de, İngiltere’de, Fransa’da bir süre önce ortalığı kasıp kavuran kitaplar unutulmuş. “Aşk Hikâyesi”nin Erich Segal’i nerede? Ama Ernest Hemingway kitapçı raflarındaki yerini koruyor. Çok satan bütün kitapların edebiyat değerlerinin olmadığını söylemiyorum. Sözgelimi, Murathan Mungan’ın yapıtları hem satış hem sanat değeri olarak üst düzeyde… Ama ortalığı kasıp kavuran yazarların çoğu yarın hatırlanmayacak diye düşünüyorum. Kimler mi? Üstüne alınmak isteyen varsa buyursun alınsın. Kamer İnşaat’ın Emek Sineması ve Cercle d’Orient çevresi projesini anlattıkları ‘ikna toplantıları’ tartışmalı sürüyor İkna olmak değil ‘Emek’ istiyoruz ? Eyüboğlu, Emek Sineması’nın işletilmesi için bir vakıf kuracaklarını açıkladı, vakfın yönetim kurulunda sinema dünyasından önemli isimlerin yer alacağını belirtti. CEREN ÇIPLAK Kamer İnşaat’ın Emek Sineması ve Cercle d’Orient çevresi projesini anlattıkları “kamuoyu ikna toplantıları” sürüyor. Kamer İnşaat haftaya da görsel medya için bir toplantı düzenleyecek. Kamer İnşaat’ın inşaata başlaması için gerekli olan ruhsatı kamuoyunun ikna etmesi sonucu alacağı düşünülüyor. Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) için düzenlenen dünkü Beyoğlu Divan Otel’deki basın toplantısına SİYAD üyeleri katılmadı. Bilindiği gibi, SİYAD üyeleri, geçen gün toplantıya katılmayacaklarını duyurmuş, gerekçe olarak da “Kamer İnşaat’ın kamuoyunu ikna turlarının özel bir parçası olmak değil, Emek Sineması’nı istiyoruz” demişti. Tartışmalı geçen toplantıda Kamer İnşaat adına şirketin ortaklarından Levent Eyüboğlu projeyi bu kez de animasyonlu bir şekilde anlattı. Animasyon gösterisi sırasında sivil inisiyatif “İsyanbul Kültür Sanat Varyetesi” projeye tepki göstererek “Emek Bizim İstanbul Bizim” yazılı bir bez pankart açtı. Topluluk, SİYAD üyelerinin toplantıyı tanımayarak katılmadıklarını, bu nedenle toplantının meşru olmadığını belirterek sona erdirilmesini talep etti. Toplantıyı sona erdirmeyen Eyüboğlu, Emek’in bağımsız ve sürdü rülebilir olması amacıyla bir vakıf kuracaklarını açıkladı. Eyüboğlu, vakfın yönetim kurulunda sinema dünyasından önemli isimlerin yer alacağını belirterek “Böylece biz yapı kompleksinin işletmesini 25 yıl sonra devlete geri bıraktıktan sonra bile bu vakıf sayesinde sinema hayatını sürdürebilecek” dedi. Eyüboğlu, protokol imzalandıktan sonra adını açıklayacakları bir sinema koleksiyoncusunun koleksiyonundan oluşan, 1500 metrekarelik bir sinema tarihi müzesi açacakları nı, sinema müzesinin yönetiminin de vakfa devredileceğini belirtti. Eyüboğlu, Emek’i Avrupa’nın sinema galalarının merkezi yapmak için sinema işletmecileri ile görüşmeler yaptıklarını da sözlerine ekledi. İKSV’nin Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ile görüştüklerini ve festival filmlerinin gösteriminde İKSV’ye öncelik tanıyacaklarını söyleyen Eyüboğlu, “Biz Emek’i yıkmıyoruz. Yıkımdan kurtarıyoruz” dedi. Ayrıca Beyoğlu’nun bir alışveriş ticaret merkezi olduğunu belirterek “Ben AVM’ler yapan bir kişi olarak AVM’nin burada yapılamayacağını biliyorum. Projede, Beyoğlu’nun ihtiyacı olan pasaj ruhunu yaşatmak istiyoruz. Sürdürülebilir olması için de ticari üniteler olacak. Biz bir yaraya neşter vuruyoruz aslında, 8090 senedir bu adada yapılmayanı yapmaya çalışıyoruz. Emek’e aynı katta bir tiyatro salonu eşlik edecek. Yapı kompleksinde Emek’e 10 sinema salonu eşlik edecek” dedi. 10 yıl süren restorasyonun ardından 2 Nisan’da açılıyor AKBANK 8. KISA FİLM FESTİVALİ Kısalar ödüllendirildi Albi’de ToulouseLautrec Müzesi UĞUR HÜKÜM PARİS Albi kentinde bulunan ToulouseLautrec Müzesi 10 yıl süren bir restorasyondan sonra 2 Nisan’da yeniden açılıyor. 40 milyon Avro’ya mal olan müze, 1922 yılından beri Albi doğumlu ünlü Fransız ressam ve litografi sanatçısı Henri de ToulouseLautrec’in (18641901) eserlerinin önemli bir kısmını barındırıyor. Sanatçının doğduğu ve 8 yaşına kadar çocukluğunu geçirdiği 51 bin nüfuslu Albi kentinde 13. yüzyıldan kalma La Berbie Sarayı’nda kurulan müze, dünyadaki en önemli ToulouseLautrec koleksiyonuna sahip. Önceki yıllarda 150 bin civarında kişinin ziyaret ettiği müzenin restorasyonun ardından çok daha fazla meraklıyı ağırlayacağı tahmin ediliyor. ToulouseLautrec 37 yaşında öldüğünde annesi Kontes Adèle de ToulouseLautrec oğlunun eserlerini Paris müzelerine teklif ediyor. Dönemin yetkilileri sanatçının eserlerini almayı reddedince aile, koleksiyonu olduğu gibi Albi kasabasına bağışlıyor. Metruk durumdaki sarayı bir müze mekânına dönüştürmek fikri araya giren I. Dünya Savaşı nedeniyle ertelenince tasarı 1922 yılında somutlanabiliyor. Ancak pek iyi koşullarda sergilenemeyen eserler ve saray, “Episkoposlar Sitesi” diye bilinen Albi’nin UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınması üzerine yaşam olanağına kavuşuyor. Müzede sanatçının 250’si tablo, 31 afiş, yüzlerce desen ve çok sayıda litografik çalışmasından oluşan binin üstünde eseri yer alıyor. Kültür Servisi Bu yıl 1929 Mart tarihleri arasında gerçekleşen Akbank 8. Kısa Film Festivali’nin sonuçları belli oldu. Yarışma bölümüne başvuran 372 film arasında yapılan değerlendirme sonucunda, “En İyi Kurmaca Film Ödülü”nü “Sessiz” ile L. Rezan Yeşilbaş, “En İyi Belgesel Ödülü”nü ise “Ben Geldim Gidiyorum” ile Metin Akdemir kazandı. Ayrıca Serhat Karaaslan “Musa” ve Orhan İnce “Ali Ata Bak” filmleriyle “Kurmaca Mansiyon”; Okan Avcı ise “Kadim” filmi ile “Belgesel Mansiyon” ödülünün sahibi oldu. L. Rezan Yeşilbaş ve Metin Akdemir 8.000 TL ile ödüllendirildi. Kurmaca Kategorisi Jüri Kurulu bu yıl yapımcı Zeynep Özbatur, oyuncu Uğur Polat, sinema yazarı Cüneyt Cebenoyan, yönetmen Seren Yüce ve Akbank Sanat Müdürü Derya Bigalı’dan; Belgesel Kategorisi Jüri Kurulu ise yazar Yekta Kopan, belgesel yönetmeni Ethem Özgüven ve Aysim Türkmen, gazeteci ve sinema yazarı Burçak Evren, Akbank Sanat Müdürü Derya Bigalı’dan oluşuyordu. Festivalde 20 ülkeden 110 film, 40 seans, 11 söyleşi ve atölye çalışması yer aldı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle