19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 MART 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 Alper Marangoz’un ‘Normal’ adlı yapıtı. 5. DANSA DAVET ‘EGE MODERN DANS’ FESTİVALİ SONA ERDİ İzmir’e bahar ‘dans’la geldi SİBEL ÇORBACIOĞLU ERDİNÇ BAKLA’NIN ‘GÖBEKLİTEPE RÜZGÂRI’ SERGİSİ GALERİ IŞIK TEŞVİKİYE’DE İZMİR Ege Üniversitesi’nin beşinci kez gerçekleştirdiği “Dansa Davet Festivali” bu yıl “modern dans” ana temasıyla gerçekleştirildi. Sanat danışmanlığını ve küratörlüğünü, modern dans denildiğinde akla ilk gelen isimlerden olan Beyhan Murphy’nin üstlendiği festival programında atölye çalışmaları, eğitimler, sunumlar ve performans gösterileri yer aldı. İstanbul bağımsız dans camiasından Mihran Tomasyan, Tuğçe Tuna, Alper Marangoz, Ankara’dan Ejder Keskin, Antalya’dan Arkın Zirek, yurtdışından bağımsız sanatçı Jack Gallagher ile zeybek ve break dansı harmanlayan Kadir (Amigo) Memiş gibi pek çok sanatçıyı ağırlayan festivale Recep Dönmez, Fatih Demirkol ve Alahattin Kanlıoğlu’nun dans fotoğraflarından oluşan karma sergi de eşlik etti. Festival kapsamında gerçekleştirilen İstanbul Bil ? Modern dansın her dalından örneklere yer veren festivalin sanat danışmanı Beyhan Murphy, İzmir’in dans açısından büyük bir potansiyele sahip olduğunu söylüyor. gi Üniversitesi İletişim Fakültesi İletişim Bölümü Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serhan Ada’nın “KültürSanat Yönetimi ve Pazarlanması” başlıklı sunumu ve Meltem Cumbul’un “Tiyatro ve Beden” adlı söyleşisi büyük ilgi gördü. Festivalde yer alan perfomans gösterileri için modern dansın her dalından örneklere yer veren Murphy, iki buçuk ay gibi kısa bir sürede toparladığı festival programını “user friendly” (kolay izlenebilir) olarak nitelendirdi. Modern dans denildiğinde akla gelen, “irite müziklerle yerlerde yuvarlanan bol kıyafetli dansçılar” gibi yanlış imajlarla, “modern dans yapan dansçıların bacakları çarpıklaşır” gibi “şehir efsaneleri”ni yıkmak gerektiğini söyleyen Murphy, bu tarz buluşmaların hem öğrenciler hem de izleyiciler için çok faydalı olduğunu vurguladı. İzmir’in dans açısından büyük bir potansiyele sahip olduğunu gören Murphy “Belki de İzmir’in zamanı geldi” dedi. Alman edebiyatının Türkiye kökenli yazarlarından İmran Ayata sınırların edebiyatla aşılabileceğine inanıyor Anadolu’dan esen rüzgâr Kültür Servisi Şanlıurfa’ya 20 km. uzaklıkta bulunan ve dünyanın ilk tapınma merkezi olarak kabul edilen Göbeklitepe kazı alanındaki buluntular heykeltıraş Prof. Dr. Erdinç Bakla’nın yorumuyla çağdaş eserlere dönüştü. Bakla’nın “Dünya Kültür Mirası” listesine alınan ve MÖ 10 binlere ışık tutan 20 kadar tapınağa ait kalıntılardan yola çıkarak hazırladığı “Göbeklitepe Rüzgârı” başlıklı sergisi Galeri Işık Teşvikiye’de sanatseverlerle buluşuyor. Bakla’nın Anadolu uygarlıkları bağlamıyla 1996 yılında başladığı “Hitit Rüzgârı”, “Troia Rüzgârı”, “Çatalhöyük Rüzgârı” adlı sergiler dizisine devam niteliği taşıyan “Göbeklitepe Rüzgârı” sergisi Göbeklitepe’de kazı alanında başlayan ve iki yıl süren çalışmaların ürünü. Bakla sergide Göbeklitepe buluntularına çağdaş yorumlar getirerek “T” şeklindeki dikilitaşları birer insan olarak niteleyen eserlere imza atıyor. Sergi 14 Nisan’a kadar sürecek. ‘Okurun memleketi yoktur’ ? Eğer bu son romanımda 70’li yılların Berlin’ini, devrimci bir ailenin Almanya’daki serüvenini anlatıyor, okuru bir Dersim seyahatine çıkarıyorsam, bunu “Bunları Alman okuruna nasıl anlatırım?” gibi bir derdim olduğundan yapmıyorum. Çünkü şuna inanıyorum: Okurun memleketi yoktur. OSMAN ÇUTSAY Günay’dan Dünya Tiyatro Günü mesajı ? Kültür Servisi Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay 27 Mart Dünya Tiyatro Günü nedeniyle bir mesaj yayımladı. Kültür Bakanlığı’nın, tiyatronun Türkiye’nin her kesimine ulaşması için çalıştığı belirtilen mesajda “Dünyanın ihtiyaç duyduğu barış ortamının tiyatroyla, sanatla, kültürle tesis edilebileceği inancından hareketle sanatın toplumumuzun her kesiminde bir yaşam biçimi haline dönüşmesini arzuluyoruz” denildi. FRANKFURT Alman edebiyatının genç kuşak Türkiye kökenli yazarlarından İmran Ayata, 2005’te yayımlanan ilk öykü kitabı “Hürriyet Love Express” ile dikkatleri çekmişti. Ayata’nın kısa bir süre önce okur önüne çıkan ikinci kitabı ise bir roman oldu: “Mein Name ist Revolution / Benim Adım Devrim”. Berlin’de reklamcı ve metin yazarı olarak çalışan 42 yaşındaki Ayata, romanında, devrimci bir ailenin Berlin’de doğan oğulları Devrim’in hikâyesini anlatıyor. Ailesi Dersimli kendisi Almanya Ulm doğumlu yazarla romanını, “göçmen edebiyatını” ve Alman yazınının son dönemini konuştuk. Romanınızın son dönem Alman edebiyatı içinde nasıl bir yere oturduğunuzu düşünüyorsunuz? Bence romanlar kategorize edilmek için yazılmıyor. En azından kendi adıma, bunu yapmak istemem. Ama şunu söylemek isterim: Almanya’da son yıllarda çok ilginç ve gerçekten önemli edebiyat çalışmaları yayımlandı. Ciddi bir açılım ve arayış olduğunu düşünüyorum. Örneğin beni heyecanlandıran Wolfgang Herrndorf, Thomas Melle, Helene Hegemann gibi yazarlar var. Bense anlatmak istediklerimin, yarattığım karakterlerin, yazın tempomun görece farklı olduğunu düşünüyorum. “Mein Name ist Revolution” kitabımı bu anlamda bir yere koymak istesem bile, imkânsız olur. Romanda Türkiye’den Almanya’ya göç etmiş bir ailenin Almanya doğumlu oğlu Devrim’i anlatıyorsunuz. Peki Alman halkının Türkiye kökenli 3 milyona yakın insanı tanıdığını düşünüyor musunuz? Nasıl tanısınlar ki? İnsan sadece ilgi duyduğu şeyleri bilir, bunlar hakkında fikir yürütebilir. Alman entelektüalizmi ise daha çok kendi dünyasıyla meşgul. Yıllarca göç ve göçmenlerin toplumsal boyutlarını bilmezlikten gelip görmek istemediler. Ama yavaş yavaş öğrenmek zorundalar. İstediklerinden değil, bizler onları buna zorluyoruz artık. Böyle olmayan Alman aydınları da var elbette, ama onlar egemen anlayışı temsil etmiyorlar. Okurunuzu nasıl tanımlarsınız, kime sesleniyorsunuz ve nasıl tepkiler alıyorsunuz? Ben öncelikle içimdeki sesi dışarıya vuruyorum. Yazarken birilerine seslenme dürtüm yok. Umarım ileride de olmaz. Söylemem gereken şeylerim olduğunu düşündüğüm için yazıyorum. Eğer bu son romanımda 70’li yılların Berlin’ini, devrimci bir ailenin Almanya’daki serüvenini anlatıyorsam, okuru bir Dersim seyahatine çıkarıyorsam, bunu “Bunları Alman okuruna nasıl anlatırım?” gibi bir derdim olduğundan yapmıyorum. Kaldı ki roman, kurgusal bir dünyadır. Bir de şuna inanıyorum: Okurun memleketi yoktur. Bir roman onlarca sınırı ve zorluğu kolayca aşabiliyor. Tepkilere gelince... İlk gelen eleştiriler bir hayli olumlu. Farklı bir dünya yarattığım, romanımda kendine özgü bir “sound”un olduğu, bir kuşağın küçük burjuvalığını iyi anlattığım gibi şeyler söylendi. Almanya’nın popüler ve güncel edebiyatında ikinci bir dil taşıyan genç kuşak edebiyatçılara genel bakış nasıl? Edebiyata yeni bir soluk kattıklarına inanılıyor mu? Başarıyı yakalayan ve ikinci bir dil taşıyan genç kuşak edebiyatçılar, hep altını çizerek “Biz Alman edebiyatı yapıyoruz” diye feryat ediyor. Bunlar arasında hayıflanan ve neredeyse yalvaranlar da var. Ben şunu görüyorum: İyi çıkışlar var, ama henüz ekol diyebileceğimiz bir çizgi yok. Bir başka deyişle, tek tek iyi oyuncular var, ama bunlardan yine de bir takım çıkmaz. Grup Yorum’un yeni hedefi ‘300 bin’ ? Kültür Servisi Grup Yorum, “Bağımsız Türkiye Konseri”nin ikincisini vermeye hazırlanıyor. “ON’ların Türküsü” başlığıyla düzenlenecek konserde Grup Yorum’a, sanatçı dostları Zülfü Livaneli, Aylin Aslım, Hüseyin Turan, Aynur Doğan ve şiirleriyle Nihat Behram destek verecek. 15 Nisan’da Bakırköy Halk Pazarı Alanı’nda düzenlenecek konserde bu yıl 300 bin kişi olma hedefiyle yola çıkıldı. Geçen yıl yine aynı yerde gerçekleşen konseri 150 bin kişi izlemişti. Lempicka’nın ‘kayıp’ tablosu satışa çıkıyor Kültür Servisi Ünlü Polonyalı ressam Tamara de Lempicka’nın kayıp olduğu sanılan bir tablosu, New York’ta açık arttırmayla satılacak. “Yaslanan Çıplak 1” (Reclining Nude I) adlı yapıtın 2 Mayıs’ta Sotheby’s müzayede evinde yapılacak açık arttırmada 35 milyon dolara (yaklaşık 59 milyon TL) alıcı bulması bekleniyor. “Art Deco” akımının önemli temsilcilerinden biri kabul edilen Lempicka’nın 1925 yılında İtalya’nın Milano kentinde açtığı ilk kişisel sergisinde yer alan tablonun daha sonra kaybolduğu düşünülüyordu. Uluslararası ün kazanan ilk kadın ressamlardan biri olan Lempicka, 81 yaşında Meksika’da hayata veda etmişti. ‘Bizim Çocuklarımız’ konseri ? Kültür Servisi Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall İlkbahar Konserleri Türkiye’nin dört bir yanından gelen üstün yetenekli “Bizim Çocuklarımız”ı ağırlayacak. 6 Nisan Cuma günü saat 19.30’da başlayacak konserde, Ece Selin Yüksel (flüt), Sofi Çumburidze (keman), Berfin Aksu (keman), Elvin Hoksa (keman) ve Mertol Demirelli (piyano) yer alacak. Yıldız Kenter’in ‘Onur’ gecesi Doğuş Üniversitesi, Dünya Tiyatro Günü’nde, tiyatronun duayen ismi Devlet Sanatçısı Yıldız Kenter’e “Doğuş Üniversitesi Onur Ödülü” verdi. Ödül töreni önceki gece Gelişim Orkestra ve Korosu’nun verdiği “Kışa Veda Konseri” içinde gerçekleştirildi. Kadıköy Belediyesi Kozyatağı Kültür Merkezi’ndeki konseri ve töreni, her yaştan yüzlerce konuk izledi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle