23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 MART 2012 PAZARTESİ 8 SÖYLEŞİ 2040’a gelindiğinde 9 milyara ulaşacak dünya nüfusunun enerji gereksinimi, dünyanın geleceği konusunda tedirginlik yaratıyor var mı? Var olan kaynakları doğru kullanarak ve enerji verimliliğini arttırarak da ekonomik kalkınma gerçekleşemez mi? Bu noktada, çok daha hızlı büyüyen gelişmekte olan ülkelerdeki politikalar doğal olarak gelişmiş ülkelerden farklı. Örneğin Avrupa Birliği’nin 20+20+20 hedefini ele alalım. AB 2020 yılına kadar yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğini yüzde 20 oranlarında arttırmayı, buna karşılık sera gazlarını yine yüzde 20 azaltmayı hedefliyordu. Ancak uygulamanın nasıl olacağı günümüz konjonktüründe soru işareti. “Bugün aslında Almanya, İsveç, Danimarka ve daha birçok gelişmiş ülke enerji tüketimini arttırmadan ve sera gazı etkisini çoğaltmadan ekonomik kalkınmayı gerçekleştirebilir. Bu mümkün” diyen Danimarka Enerji Ajansı ve İklim ve Enerji Bakan Yardımcısı HansJorgen Koch Danimarka’nın bu konuda politikasını enerji verimliliği üzerinde yoğunlaştırdığını anlatıyor. Fatih Birol ise farklı bir bakış açısı ile konuya yaklaşırken “Dünya enerji verimliliğinde yanlış yöne gidiyor. Evet yasalar var, bu konuda çalışmalar var ama hiçbir iktidar bunu gündemlerindeki ilk 3 sıraya yerleştirmiyor. Bu yüzden de atılan adımlar sınırlı” diyor. Dünyanın siyam ikizleri: Enerji ve iklim değişikliği ÖZLEM YÜZAK Bir yanda dünyada artan nüfus, hızlı kentleşme ve bunlarla doğru orantılı olarak enerji tüketiminin artması öte yandan artık ciddi bir tehdit olarak yaşamlarımıza giren iklim değişikliğinin çevresel, sosyal ve ekonomik etkileri... Bugün yerkürede 7 milyar insan yaşıyor, bu rakam 2040’lara gelindiğinde 9 milyara çıkmış olacak. 2030’larda bugün tükettiğimizden yüzde 45 daha fazla enerjiye, suya ve gıdaya ihtiyacımız olacak. Aslında günümüzde bile 1.3 milyar insanın elektriği yok, 2.7 milyar insan temiz içme suyuna erişemiyor. Dolayısıyla çevreyi koruyarak büyümek, bugün insanlığın baş etmeye çalıştığı en önemli sorunlardan biri. Belki de başlıcası. Enerji ve iklim değişikliği olgusu arasındaki bu ilişki aslında 100 yılı aşkın bir süreden beri var. Bilim insanlarının uyarılarına karşın son 20 yıl öncesine kadar bunun ciddiye alındığı söylenemez. Rio, ardından Kyoto ile başladı iklim politikalarının hükümetlerin gündemine girmesi. Son Durban’da uzun tartışmalardan sonra bir metin hazırlandı. Peki, nasıl bir ilerleme oldu? Başta Çin ve Hindistan olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin enerjiye olan ihtiyaçlarının artması, dünyanın geleceğini nasıl etkiliyor? Nükleer enerjiye talep azalıyor mu yoksa ülkeler sadece bekleyişte mi? Ve Türkiye? Bu konuların tümü Sabancı Üniversitesi’nde kurulu İstanbul Uluslararası İklim ve Enerji Merkezi (IICEC) tarafından düzenlenen İklim Değişikliği Forumu’nda masaya yatırıldı. Konuşmaların önemli bir bölümünü izledim ve Uluslararası Enerji Ajansı Başekonomisti Fatih Birol ile konuştum. Özetleyerek aktarıyorum. Bugünkü tablo konusunda aslında herkes benzer düşüncelere sahip. Petrol fiyatları çok yüksek; jeopolitik bağlama ve özellikle petrol üreten ülkelerdeki duruma baktığımızda fiyatların çok da düşeceğini beklememek lazım. Öte yandan sera gazı salımı rekor düzeye çıkmış durumda. Aslında bugünkü tablo şunu gösteriyor: Mücadelede herkes hemfikir, ancak verilere baktığımızda bunun herhangi bir yansımasını göremiyoruz. Avrupa’da son döneme kadar ik yoto’da da Durban’da da iklim değişikliği ile mücadele edilmesi konusunda herkes hemfikir ancak bunun herhangi bir yansımasını göremiyoruz. Artan enerji ihtiyacı, borç krizi içindeki Avrupa’da iklim politikalarının gündemin alt sıralarına düşmüş olması, fırlayan petrol fiyatları ve Ortadoğu’nun siyasi ortamı umut verici olmaktan çok uzak. Buna karşın sera gazı salımları rekor seviyeye çıkmış durumda. K S Hz. Ali’nin doğumu kutlandı İstanbul Haber Servisi Cem Vakfı ve Bakırköy Belediyesi işbirliğiyle Hz. Ali’nin doğumu sebebiyle kutlanan “Sultan Nevruz Bayramı” kapsamında dün Bakırköy Atatürk Spor ve Yaşam Köyü Kapalı Spor Salonu’nda etkinlik düzenlendi. Etkinliğine CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz, Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen, Cem Vakfı Alevi İslam Din Hizmetleri Başkanı Ali Yüce, Cem Vakfı Müdürü Hıdır Akbayır ve Türkiye Caferileri lideri Selahattin Özgündüz ile çok sayıda yurttaş katıldı. abancı Üniversitesi’nde kurulu İstanbul Uluslararası İklim ve Enerji Merkezi (IICEC) tarafından düzenlenen İklim Değişikliği Forumu’nda iklim ve enerji denklemi masaya yatırıldı. Uluslararası Enerji Ajansı Başekonomisti Fatih Birol ve diğer katılımcılar bu büyük küresel sorunu değerlendirdiler. İzledik ve aklımıza takılanları onlarla konuştuk. Aktarıyoruz.. Türkiye milyarlarca doları sokağa atıyor Nükleer enerjiye ilgi giderek azalıyor mu? ürkiye enerjide ithalat bağımlılığı gideükleer enerjinin geleceği şimdilik belirrek artan bir ülke. Türkiye’nin 2012 yısiz. HansJorgen Koch “Fukuşima felalında enerji ithalatı faturasının 68 milketinden sonra bugün Japonya’nın nükyar dolara çıkabileceğini söyleyen Uluslarleer kapasitesinin yüzde 4’ünden azı çevrim arası Enerji Ajansı Baş Ekonomisti Fatih Biiçi. Diğerlerinin hepsi beklemede. Ve Japonrol, bunun Türk ekonomisi için son derece ya’da nüfusun yüzde 80’i bu reaktörlerin açılönemli bir başağrısı olacağını vurguluyor. masına karşı. Almanya ve İsviçre nükleerden Enerji verimliliğinde de Türkiye’nin hayli geçıkma kararı verdi” diyor. Ancak bu durumun ride olduğunu söyleyen Birol, “bir birim ürene kadar süreceği soru işareti. Ve belli ki bu tim için Türkiye Avrupa’nın 2 katı enerji hardurum Türkiye’de çok da kale alınmıyor. Sacıyor. Böylece milyarlarca doları da sokağa bancı Holding Enerji Grubu Başkanı Selahattin atmış bulunuyor” diyor. Avrupa Dışişleri BaHakman, “Nükleerin enerji karması içinde payı kanlığı İkili Ekonomik, İklim ve Çevre İlişkileri olmalı. Nükleer gibi teknolojiler fiyatlara istikDaire Başkanı ve Büyükelçi Mithat Rende ise rar getirir”derken, Mithat Rende. “Almanya şu “Hidroelekrik santrallarını kullanmaya çalışıanda nükleer santrallardan uzaklaşsa da zayoruz. Ama her vadiyi sular altında bırakma manı geldiğinde yeni enerji santralları kuraFATİH BİROL taraftarı değilim. Bütün dünya yeşil büyümecaktır. Ya da Rus gazına bağımlı kalacaktır. den bahsediyor. Konuşması kolay ama yapması koBen aynı zamanda Türk Atom Enerjisi’nin bir üyesiyim. lay değil, yatırım gerekiyor. Daha iyi enerjiye ihtiyacıEnerji karmamızda nükleer enerji payına karşı çıkıyormız var. Petrol ve doğalgaza fazla bağımlıyız” diyor. lar, ancak nükleer enerjiye de ihtiyacımız var” diyor. T N Bir lider bekleniyor... lim değişikliği ile mücadele için gerekli irade vardı ancak yaşadıkları ekonomik kriz nedeniyle orada bile bu konu gündem maddelerinde hayli alt sıralara düşmüş durumda. AB ekonomisi şu anda en kırılgan ekonomi. Petrol ve gazda ithalat faturası 4.2 milyar Avro ile rekor düzeyde. Hatta Yunanistan’ın 3.6 milyar Avro olan borcunu bile sollamış durumda. Bugün ve gelecekte enerji talebi OECD dışı ülkelerden gelecek ve kaynakların dağılımı tüm dünyayı yakından etkileyecek. Sizin de tahmin edeceğiniz gibi Çin ve Hindistan başrol oyuncusu. Bakın Çin’deki son gelişmeleri Fatih Birol verdiği bir örnekle nasıl anlatıyor: Bir ay kadar önce Çin Başbakanı bir açılış konuşmasında, “bizim için işçilerimizin yaşamı çok önemli. Bu yüzden son 2.5 sene içinde verimli olmayan küçük kömür madenlerimizi kapattık” demişti. Bunun sonucunda Çin, ihtiyacı olan kömürün yüzde 2.5’ini ithal etmeye başladı. İlk bakışta bu rakam çok küçük görünse de küresel yansıması çok çok büyük oldu. Kömür fiyatları 60 dolardan 120 dolara fırladı. Bu bütün demirçelik fabrikalarını olumsuz etkiledi. Bu kadar da değil. Geçen yıl Çin’in doğalgaz tüketimi yüzde 20 arttı. Bu yıl daha da artacak. Tüm bunlar CO2 emisyonu açısından büyük bir belirsizliğe işaret ediyor ve gelecekte bu belirsizlik daha da büyüyecek. Peki neler yapılıyor? “Bugün fosil yakıtlara verilen sübvansiyonlar hiç de masum değil. Bunun yanında yenilenebilir enerjiye verilen teşvikler son derece mütevazı kalıyor. İnsanlar hâlâ fosil enerjiyi kullanmaya teşvik ediliyorlar. Bunu anlamaya imkân yok. 10 kilometre koşup ardından 1 kilo baklavayı mideye indirmeye benziyor bu durum” diyerek durumu özetliyor. Öncelikle birçok ülkede hâlâ fosil yakıta büyük teşvikler verildiğini söyleyelim. Fatih Birol, Ya enerji verimliliği? Peki, gerçekten de yeni enerji yatırımlarına bu kadar ihtiyaç Bundan sonra dünyayı neler bekliyor? Fatih Birol ne kadar vaktimiz var sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Protokolün 2015 itibarıyla kararlaştırılıp 2020 yılında uygulamaya geçilmesi gerekiyor. Bu süreç, yüksek karbon salımlı bir altyapıya mahkum kalma riskini arttırıyor. 2017 itibarıyla küresel emisyonun yalnızca yüzde 15’i karbon telafi bedeli kapsamında olacak. Durban Protokolü’nden bu yana enerji yatırımları karbon açısından daha az yoğun hale gelmedi. İklim değişikliği konusunda cesur siyasi kararlara ihtiyaç var. İklim değişikliği konusunda bir lider göremiyorum. İklim değişikliği ile mücadelede Winston Churchill gibi birine ihtiyaç var.” ‘Türküler susmaz halaylar sürer’ İstanbul Haber Servisi Grup Yorum, 6 üniversite öğrencisi ve grup üyesi Seçkin Aydoğan’ın, konser biletlerini satmaları gerekçe gösterilerek mahkum edilmelerini protesto etti. Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelen grup üyeleri “Türküler susmaz halaylar sürer”, “Devrimci sanat engellenemez” sloganları atarak Seçkin Aydoğan ve 6 üniversite öğrencisinin serbest bırakılmasını istedi. Grup Yorum üyeleri şarkılar ve halaylarla eylemlerini bitirdi. HABERSEN’İN TRT’YE AÇTIĞI DAVA Sözleşme bitiyor ama dava bitmiyor FIRAT KOZOK ANKARA One Haber Ajansı ile 3 program için 20 milyon 340 bin Avro’ya anlaşan TRT’nin yaptığı sözleşme 2 ay sonra bitiyor. Ancak, konuyu yargıya taşıyan HaberSen’in açtığı dava, 34 aydır “tozlu raflarda” bekliyor. TRT Yönetim Kurulu’nun 5 Aralık 2008 tarihinde aldığı 2008/432 sayılı kararla TRT ile One Haber Ajansı arasında 2 Ocak 2009’da bir sözleşme imzalandı. Bu sözleşmeye göre TRT, One Haber Ajansı’na üç yıl boyunca TRT Türk kanalında yayımlanacak 3 program için 17 milyon 238 bin Avro +KDV, yani toplam 20 milyon 340 bin Avro ödeyecekti. HaberSen, 7 Mayıs 2009 tarihinde TRT ile One Haber Ajansı arasındaki sözleşmeye onay veren TRT Yönetim Kurulu kararının iptali için dava açtı. Dava Ankara 16. İdare Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor. Ancak dava süreci “yılan hikâyesine” döndü. TRT Genel Mü dürlüğü, ilk savunmasını 22 Haziran 2009’da verdi. Yönetim kurulu kararı, TRT’nin 16 Ekim 2009 tarihli cevaba cevap dilekçesinin ekinde bir kez daha dava dosyasına girdi. TRT’nin ikinci savunmasını da vermesinden sonra davanın karara bağlanması bekleniyordu ancak, dava ile ilgili olarak bir yıl boyunca hiçbir işlem yapılmadı. Mahkeme, TRT’nin cevaba cevap dilekçesinden bir yıl sonra 26 Ekim 2010 tarihinde ilginç bir karara imza attı ve TRT Yönetim Kurulu kararını bir kez daha istedi Davanın iki yılda sonuçlanmaması üzerine HaberSen 21 Haziran 2011 tarihinde Ankara 16. İdare Mahkemesi’ne dilekçe vererek davanın sürecini hatırlattı ve bir an önce sonuçlandırılmasını talep etti. Ancak bugünden sonra da davayla ilgili herhangi bir ilerleme kaydedilemedi. TRT ile One Haber Ajansı arasında imzalanan sözleşmenin süresi mayıs ayında yani yaklaşık 2 ay sonra bitiyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle